• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

Aylık Arşivler : Mayıs, 2013

DUYURU!

May24
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

DUYURU!

24 Mayıs 2013 günlü Resmi Gazete’de 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun uygulanmasında ortaya çıkan bazı tereddütlerin giderilmesine ve uygulama birliğinin sağlanmasına yönelik açıklamaların yer aldığı KAMU PERSONELİ GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 4) yayınlanmıştır.

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

Duyuru !

May23
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

****   23 Mayıs 2013  günlü Resmi Gazete’de  yayınlanan 6475 SAYILI POSTA HİZMETLERİ KANUNU ile 2/3/1950 tarihli ve 5584 sayılı Posta Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır.

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

Belediyelerimize Müjde !!

May23
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

         *** 23 Mayıs 2013 günlü Resmi Gazete’de yayınlanan “BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ, İL ÖZEL İDARELERİ, BELEDİYELER VE BUNLARIN BAĞLI KURULUŞLARININ BORÇLARINA KARŞILIK GENEL BÜTÇE VERGİ GELİRLERİ TAHSİLAT TOPLAMI ÜZERİNDEN AYRILACAK PAYLARDAN YAPILACAK KESİNTİLERE İLİŞKİN ESASLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR  ESASLAR” uyarınca ;

MADDE 1 – 15/3/2010 tarihli ve 2010/238 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan “Büyükşehir Belediyeleri, İl Özel İdareleri, Belediyeler ve Bunların Bağlı Kuruluşlarının Borçlarına Karşılık Genel Bütçe Vergi Gelirleri Tahsilat Toplamı Üzerinden Ayrılacak Paylardan Yapılacak Kesintilere İlişkin Esaslar”a aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 5- (1) Bu Esaslar uyarınca yapılacak kesinti oranları 2013 yılının Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında genel bütçe vergi gelirlerinden ödenecek paylar için yüzde sıfır olarak uygulanır.”

 MADDE 2 – Bu Esaslar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3 – Bu Esasları Bakanlar Kurulu yürütür.

 

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

İmar Kanunu 42.Madde Uyarınca Karar

May22
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

     

 Danıştay Ondördüncü Daire , Esas: 2011/15874, Karar: 2012/8239, Tarih: 20/11/2012

 

ÖZÜ: 5940 sayılı Kanun’un 2.maddesi ile değişik 3194 sayılı Kanunun42. maddesinde; ruhsat alınmadan veya ruhsat ve eklerine aykırı ya da imar mevzuatına aykırı olarak yapı yapılması durumunda para cezası verileceği başka bir anlatımla; hiçbir zaman eylem suç olmaktan çıkarılmadığı,sadece bu suça verilecek cezanın niteliği ve miktarında değişiklik yapıldığı, 10/08/2010 tarihli yapı tatil zaptı ile tespit edilen dava konusu yapı, 5940 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değiştirilen 42. maddesinin yürürlük tarihi olan 17.12.2009 tarihinden önce yapılmış olsa dahi, eski eser yapıda ruhsatsız olarak 1. ve 2. kat meskenlerin ayrı ayrı iki işyerine dönüştürüldüğü ve bu aykırılığın süregelen nitelikte olduğu ve halen devam ettiği hususu sabit olduğundan, bu aykırılığın tespit edildiği 10/08/2010 tarihi itibariyle de söz konusu aykırılığa ilişkin cezai yaptırımlar  yürürlükte olduğundan, İmar Kanunu’nun değişik 42. maddesi uyarınca 17.12.2009  tarihinden  sonra yapılan tespite dayanarak verilen para cezasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Dava; İzmir İli, Konak İlçesi, Turgut Reis Mahallesi, 105 pafta, 584 ada, 43 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan yapıda yapılan ruhsatsız imalat nedeniyle 3194 sayılı Kanun’un 5940 sayılı Kanun ile değişik 42.maddesi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin 12.08.2010 günlü ve 1340 sayılı Konak Belediye Encümeni kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; ruhsata aykırılığı ileri sürülen yapı yönünden davacının hazırladığı mimari projenin 5940 sayılı Kanunun yayımlandığı tarih olan 17.12.2009 tarihinden önce onaylandığına ilişkin ihtilafın, bulunmaması, fiilin yapıldığı tarihte işlemin dayanağı olan yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilerek kararın yürürlüğe girmiş bulunması ve yeni yasal düzenlemenin yürürlük tarihinden önceki döneme ilişkin olaylara uygulama imkanı bulunmaması karşısında, hukuka aykırılığı Anayasa Mahkemesi kararı ile saptanmış Yasa maddesi uyarınca verilen para cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiş; bu karar, davalı idarece temyiz edilmiştir.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesinde; bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce (…) tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumunun tespit edileceği hükmüne yer verilmiştir.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesinin 5940 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki halinde; ruhsat alınmadan veya ruhsat ve eklerine veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine ve müteahhidine, istisnalar dışında özel parselasyon ile hisse karşılığı belirli bir yer satan ve alana 500.000 TL’den 25.000.000 liraya kadar para cezası verileceği hüküm altına alınmış iken; maddede yer alan; “…500.000-TL.’den 25.000.000 liraya kadar para cezası verilir” hükmünün Anayasaya aykırı olduğu savıyla, iptali istemiyle itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması üzerine, Anayasa Mahkemesi’nin 17/04/2008 günlü, E:2005/5, K:2008/93 sayılı kararıyla; idari makamların, yasanın belirlediği sınırlar arasında cezanın takdirinde esas alacakları objektif ölçütlerin yasada gösterilmediği, yasayla imar para cezasının alt ve üst sınırlarının gösterildiği, bu alan içerisinde cezayı uygulama yetkisinin idareye bırakıldığı, idarelerin hangi ölçütleri esas alacakları, belirgin ve somut olarak yasada yer almadığı, yasa kuralının bu anlamda belirgin ve öngörülebilir olmadığı, alt ve üst sınır arasında idareye bırakılan takdir alanının geniş, sınırsız ve ölçüsüz olduğu, cezanın belirlenmesinin alt ve üst sınır arasında elli kat gibi makul ve ölçülü olmayan şekilde genişliği, uygulamada, yorum ve değerlendirme farklılıklarına dayalı olarak eşitsizliğe, haksızlığa ve keyfiliğe yol açabilecek nitelikte olduğu, cezanın yasada gösterilen sınırlar arasında idarece belirlenmesinde, yapının; taşkın, heyelan, kaya düşmesi gibi afet alanlarında bulunan, sıhhi ve jeolojik mahsurları olan veya bunlar gibi tehlikeli durumlar göstermesi nedeniyle imar planlarına veya ilgili idarelerce hazırlanmış, onaylanmış raporlara göre yapılması yasak olan alanlara, imar planlarında umumi hizmet alanlarına, kamu tesis alanlarına ve yapı sahibine ait olmayan alanlara yapılması, hangi amaçla yapıldığı, büyüklüğü ve konut, ticari, sanayi, otel, akaryakıt istasyonu gibi niteliği, fen ve sağlık kurallarına aykırılık taşıması; içinde oturacak veya çalışacak kişiler için tehlike oluşturması, çevresinde ya da aynı bölgede emsal yapılar için uygulanan imar para cezaları; kente ve çevreye etkisi, bitmiş ve kullanılır durumda olması gibi ölçütlere yer verilmediği, hukuk kurallarının, yargının yorumuna ihtiyaç göstermeyecek ve uygulayıcılar tarafından anlaşılabilecek şekilde açık ve belirgin, uygulayıcılara güvence vermek, zorunda olduğu, itiraz konusu kuralın bu nedenlerle Anayasanın 2. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçeleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yeniden düzenlenen ve 17.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5940 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değiştirilen “İdari Müeyyideler” başlıklı 42. maddesinin 1. fıkrasında; bu maddede belirtilen ve imar mevzuatına aykırılık teşkil eden fiil ve hallerin tespit edildiği tarihten itibaren on iş günü içinde ilgili idare encümenince sorumlular hakkında, üstlenilen her bir sorumluluk için ayrı ayrı olarak bu t maddede belirtilen idari müeyyidelerin uygulanacağı, 2. fıkrasında; ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapının mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre, beşyüz Türk Lirasından az olmamak üzere, maddede belirtilen şekilde hesaplanan idari para cezalarının uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

Yukarıda aktarılan Kanun hükümlerinin incelenmesinden; ruhsatsız, ruhsata veya imar mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş bir yapı hakkında, imar mevzuatı uyarınca işlem tesis edilebilmesi için, öncelikle ilgili idarece inşaatın durumunun bir tutanak ile tespit edilmesinin gerektiği, tutanak tarihi itibariyle ruhsatsız veya ruhsata aykırı inşaat, idarenin bilgisine girdiğinden, yasada öngörülen sürecin tespit ile birlikte işlemeye başlayacağı anlaşılmaktadır.

Öte yandan; 17/12/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5940 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle yeniden düzenlenen, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesinde; “… imar mevzuatınca aykırılık teşkil eden fiil ve hallerin tespit edildiği tarihten itibaren…” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmek suretiyle, idari müeyyidelerin uygulama süreci, imar mevzuatına aykırılık teşkil eden fiil ve hallerin tespit edildiği tarihten itibaren başlayan bir süreç olarak kabul edilmek suretiyle, usul ve esaslar belirlenmiştir.

Ayrıca; gerek 3194 sayılı Kanun’un 42. maddesinin eski halinde, gerekse; 17/12/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5940 sayılı Kanun’un 2, maddesi ile değişik 42. maddesinde; ruhsat alınmadan veya ruhsat ve eklerine aykırı ya da imar mevzuatına aykırı olarak yapı yapılması durumunda para cezası verileceği başka bir anlatımla; hiçbir zaman eylem suç olmaktan çıkarılmamış, sadece bu suça verilecek cezanın niteliği ve miktarında değişiklik yapılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; İzmir İli, Konak İlçesi, Turgut Reis Mahallesi, 105 pafta, 584 ada, 43 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan eski eser yapıda ruhsatsız olarak 1. ve 2. kat meskenlerin ayrı ayrı iki işyerine dönüştürüldüğünün 10/08/2010 tarihli yapı tatil tutanağı ile tespit edildiği ve para cezası verilmesine ilişkin dava konusu encümen kararının tesis edildiği anlaşılmaktadır.

İdari para cezaları; idarenin, hukuk kurallarına aykırı bazı davranışlara bir yargı kararına gerek olmaksızın yasaların açıkça verdiği yetkiye dayanarak, idare hukukuna özgü yöntemlerle doğrudan doğruya bir işlem ile uyguladığı cezalar olarak tanımlanmış bulunmaktadır.

3194 sayılı Kanun’un 42. maddesinde yer alan; “… 500.000 TL’den 25.000.000 liraya kadar para cezası verilir” hükmünün Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmesi sonrasında oluşan durumu, İmar Kanunu’nun getirdiği düzeni bozucu ihlalleri koruyan bir durum olarak telakki etmek mümkün olmadığı gibi, kişilerin bu durumu kendi lehlerine kullanmasına da imkan bulunmamaktadır. Aksi durumun; suçların cezasız kalması sonucunu doğuracak olması nedeniyle, hiçbir hukuk düşüncesinde kabul görmeyeceği açıktır.

Uyuşmazlık konusu olayda; 10/08/2010 tarihli yapı tatil zaptı ile tespit edilen dava konusu yapı, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5940 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değiştirilen 42. maddesinin yürürlük tarihi olan 17.12.2009 tarihinden önce yapılmış olsa dahi, söz konusu aykırılığın süregelen nitelikte olduğu ve halen devam ettiği hususu sabit olduğundan, bu aykırılığın tespit edildiği 10/08/2010 tarihi itibariyle de söz konusu aykırılığa ilişkin cezai yaptırımların yürürlükte bulunduğu açık olduğundan, İmar Kanunu’nun 17.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren değişik 42. maddesi uyarınca bu tarihten sonra yapılan tespite dayanarak verilen para cezasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Bu durumda; İdare Mahkemesi’nce uyuşmazlığın esasının incelenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, yukarıda belirtilen gerekçeyle iptali yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle; İzmir 4. İdare Mahkemesi’nin 08/06/2011 günlü, E:2010/1500, K:2011/840 sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 20.11.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yazıldı Yargı Kararları

Kat Karşılığıyla İlgili Karar

May21
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Danıştay Onüçüncü Daire, Esas: 2008/2450, Karar: 2008/6590, Karar Tarihi: 17.10.2008

ÖZÜ: Urla Belediye Başkanlığı tarafından 14.02.2007 tarihinde 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 35/a maddesine göre kapalı teklif usulüyle yapılan İzmir İli Urla İlçesi Hacı İsa Mahallesi 154 Ada 34 parsel ve 1051 Ada 107 nolu Parselde Kat Karşılığı İnşaat Yapım İşi ihalesinin iptali istemiyle açılan davada, İdare Mahkemesi’nce; olayda, anılan inşaat işinin kat karşılığı yaptırılması için belediye başkanı ve belediye encümenine yetki verilmesine ilişkin belediye meclisi kararına davacının da katıldığı ve karşı oy kullanmadığı görülmekte ise de, dava sözü edilen belediye meclis kararının değil, bu karar uyarınca belediye encümenince 14.02.2007 tarihinde yapılan ihalenin iptali istemiyle açıldığından, davacının belediye meclisinin dava konusu yerler için aldığı satış kararına kabul oyu vermesi nedeniyle dava açma ehliyeti bulunmadığı iddiasının yerinde görülmediği; diğer taraftan, belediye meclis üyesinin belediye kaynaklarının kullanımı ile ilgili iş ve işlemlerin mevzuata ve kamu yararına uygun olarak yürütülmediğinden söz ederek her zaman dava açabileceğinin kabulü gerektiğinden davacının belediye meclis üyesi sıfatıyla tesis edilen idari işlemin hukuka uygunluğunun saptanması ve idarenin hukuka bağlılığının tespiti yönünden bu davayı açmakta meşru ve güncel menfaatinin bulunduğu; işin esası yönünden, kültür merkezi, otopark, dükkan yapımı ile çevre düzenlemesinden oluşan bir çarşı projesi olan dava konusu meydan düzenleme ihalesi niteliği itibarıyla yapım işi ihalesi olduğundan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun kapsamına girdiği, davalı idarece, dava konusu ihalenin kat karşılığı inşaat işi yapılması nedeniyle Kamu İhale Tebliği uyarınca 2886 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde yapıldığını öne sürmekte ise de, bir kanunun istisnalarının yine kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak belirlenmesi gerektiği, bu durumda, dava konusu meydan düzenleme ihalesinin yapım işi ihalesi olduğu açık olduğundan ve belediyeye ait taşınmaz üzerinde kat karşılığı yapım işinin bütçeden para harcanmasa da aslında belediyeye ait bir kaynağın kullanılması sonucunu doğurduğundan, ihalenin 4734 sayılı Yasa hükümleri uyarınca yapılması gerekirken, 2886 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılmasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.

2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 1. maddesinde, genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarenin, özel idare ve belediyelerin alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri aynı hak tesisi ve taşıma işlerinin bu Kanunda yazılı hükümlere göre yürütüleceği, 2. maddesinde bu Kanunun yürütülmesinde, ihtiyaçların en iyi şekilde uygun şartlarla ve zamanında karşılanması ve ihalede açıklık ve rekabetin sağlanmasının esas olduğu; başka başka istekliler tarafından karşılanması mutat olan muhtelif işlerin bir eksiltmede toplanamayacağı; 36. maddesinde, bu Kanunun 1. maddesinde yazılı işlere ilişkin ihalelerde tekliflerin gizli olarak verilmesini sağlayan kapalı teklif usulünün esas olduğu düzenlenmiş; 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 2. maddesinin (a) fıkrasında, belediyeler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşların, birliklerin ve tüzel kişilerin kullanımında bulunan her türlü kaynaktan karşılanan mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalelerinin bu Kanun hükümlerine göre yürütüleceği hükmü yer almıştır.

2886 sayılı Yasa alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni hak tesisi ve taşıma işlerinin kamu harcaması yapılmasına karşın, bilahare, alım, hizmet, yapım, kiralama ve taşıma işlerinin kamu harcaması yapılmasına; satım, kiraya verme, trampa ve mülkiyetin gayri ayni hak tesisi işlerinin kamuya gelir sağlanmasına yönelik olduğundan farklı nitelikteki bu işlerin aynı kanunda düzenlenmesinin uygulamada pek çok sorunun ortaya çıkmasına neden olduğu yanında, kamu harcaması gerektiren işlere özgü ihalelerde yeni uygulamaların hayata geçirilebilmesi ve harcama yapılması ile gelir elde edilmesine yönelik ihalelerin kendine özgü niteliklerine uygun olarak ihtiyaçlara cevap verecek şekilde ayrı kanunlarda düzenlenmesi gerekli bulunarak, kamu harcaması yapılmasını gerektiren mal veya hizmet alımları ile yapım işleri 4734 sayılı Kanun kapsamına alınmıştır. Bu Kanun kapsamındaki idarelerin, münhasıran yapım ihaleleri anılan Kanun hükümleri gereğince yapılacaktır. Tarafların karşılıklı olarak edimde bulunma sorumluluğunun bulunduğu ve hem yapım hem de satış işlemlerinin birlikte gerçekleştiği kat karşılığı inşaat ihalelerinin ise anılan her iki Kanunda da düzenlenmediği görülmektedir.

Kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde kat inşa etme unsuru nedeniyle eser sözleşmesi hükümleri uygulanmakta, idarenin belli katları devir borcu altına girmesi nedeniyle yapılan sözleşme satışı da içerdiğinden, karma sözleşme olarak değerlendirilmektedir. Bu durumda yapım işinin yanında satışında gerçekleştiği kat karşılığı inşaat ihalelerinin, 4734 sayılı Yasa kapsamında münhasıran bir yapım işi olarak değerlendirilmesine olanak bulunmamaktadır. Kat karşılığı inşaat ihalelerinde yapım işi ile belirlenen katların mülkiyetinin devri tek bir ihaleye konu olmakta, idare yapım işinin bedelini yapıdan belli katların mülkiyetini devretmek suretiyle karşıladığından, bu tür karma sözleşmeyi gerektiren ihalelerin 4734 sayılı Kanuna göre yapılması mümkün olmadığından 2886 sayılı Yasa hükümlerince gerçekleştirilmesi uygun olacaktır.

Dosyanın incelenmesinden, “Kat Karşılığı İnşaat Yapımı İşi İhale Şartnamesi”nin 16. maddesinde, 154 ada 34 parselde yer alan tüm yapıların belediyeye bırakılacağı, 1051 ada 107 parselde yer alan yer altı otoparklarının belediyeye bırakılacağı, bu parselde avan projeye göre yapılacak bağımsız bölümlerin yükleniciye kalacağı, bu parselde süs havuzu dahil açık alanların tasarruf ve kullanım hakkının belediyeye ait olduğu, meydan ve çevre düzenlemesinin mülkiyete tabi olmayıp kamu kullanımına açık alan olarak kalacağı, bu alanın mimari avan projeye uygun olarak yüklenici tarafından işin süresi içerisinde yapılıp belediyeye teslim edileceği, belediyece yapılan bu belirlemelerin ihaleyi alan yüklenici tarafından peşinen kabul edilmiş sayılacağı, ihaleye teklifin, bu maddede belediyeye ve kamu kullanımına kalacak alanlar dışında yükleniciye kalacak bağımsız bölümler karşılığı, idareye ödenecek nakit bedel olarak artırımın 1.000.000-YTL’den başlayacağı ve ihale değerlendirilmesinin verilecek nakit bedel teklifleri üzerinden yapılacağının öngörüldüğü; 14.02.2007 tarihinde yapılan, bir isteklinin teklif verdiği ihalenin, kat karşılığı olarak genel ve teknik şartnameye göre, belediyeye ve kamu kullanımına kalacak alanlar dışında yükleniciye kalacak bağımsız bölümler karşılığı idareye ödenecek nakit bedel olarak 2.000.000- YTL teklif eden şirket üzerinde kaldığı, 2886 sayılı Yasa’nın 35/a maddesi gereğince yapılan ihalenin 26.02.2007 tarihinde ita amirince onaylandığı anlaşılmakta olup, 2886 sayılı Yasa kapsamında yer alan davalı Belediye tarafından ihale konusu işin niteliği gereği anılan Yasa kapsamında yapılmasında hukuka aykırılık bulunmadığından mahkemece dava konusu ihalenin esasının incelenmesi gerekirken anılan gerekçeyle iptalinde isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49/1-b maddesi gereğince İzmir 1. İdare Mahkemesi’nin 11.12.2007 tarih ve E: 2007/418, K: 2007/1875 sayılı kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 07.10.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

Yazıldı Yargı Kararları

Mardin İdare Mahkemesi, Esas No:20l2/l750, Karar No: 20l3/356, Karar Tarihi.08.03.2013

May07
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

Mardin İdare Mahkemesi, Esas No:20l2/l750, Karar No: 20l3/356, Karar Tarihi.08.03.2013

 

 

DAVACI                  : adına Türk Büro-Sen

VEKİLİ                    : Av. Elif YILMAZ

Dr. Mediha Eldem Sk., N: 85, Kocatepe, Çankaya / ANKARA

DAVALI                  : Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanlığı

VEKİLİ                    : Av. Numan ÖZLÜK – SGK İl Müdürlüğü / ŞIRNAK

 

DAVANIN ÖZETİ: Şırnak Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Destek Hizmetleri Servisinde görevli olan davacı tarafından; Cizre Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürlüğünün açılışı için yapılan yemek ve organizasyon işlemlerinde 5.482,44-TL fazla gerekçesiyle adına l.6l6,19-TL borç çıkarılması ve bu borcun ilgili Yönetmelik gereğince maaşından l/3 oranında kesilmek suretiyle tahsiline dair Şırnak Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 02/03/2012 tarih ve 4251178 sayılı işleminin; haksız ve hukuka aykırı olduğu, zira aynı olaydan dolayı verilen kınama cezasının (itiraz sonucu) Merkez Disiplin Kurulunca kaldırıldığı, kasten ya da ihmal sonucu Kurumu zarara uğratmadığı, olayla kendisinin bir ilgisinin bulunmadığı, görevinin gereklerini en iyi şekilde yerine getirdiği iddialarıyla iptali ile maaşından kesilen tutarların yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ: Dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırı bir yön bulunmadığı, zira davacının attığı imzadan sorumlu olduğu, yapılan soruşturma ve inceleme sonucu Kurumun yersiz ve fazladan ödeme yaptığının sabit olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Mardin İdare Mahkemesi Hakimliğince, dava dosyası incelenerek işin gereği düşünüldü:

Dava; Şırnak Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Destek Hizmetleri Servisinde görevli olan davacı tarafından; Cizre Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürlüğünün açılışı için yapılan yemek ve organizasyon işlemlerinde 5.482,44-TL fazla ödendiği gerekçesiyle adına l.6l6,l9-TL borç çıkarılması ve bu borcun ilgili Yönetmelik gereğince maaşından l/3 oranında kesilmek suretiyle tahsiline dair Şırnak Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 02/03/2012 tarih ve 4251178 sayılı işleminin iptali ile maaşından kesilen tutarların yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmış olup; uyuşmazlık, yersiz ödendiği ve davacının sorumlu olduğu belirtilen ödemenin idarece maaşından resen kesinti yapılmak suretiyle tahsilinin mümkün olup olmadığına ilişkindir.

Resmî Gazete’nin 24/ l2/2003 gün ve 25326 sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (IV) Sayılı Cetvel’in l numaralı satırında, “Sosyal Güvenlik Kurumu”, sosyal güvenlik kurumları arasında sayılmış; anılan Kanun’un ‘Kapsam’ başlıklı 2’nci maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun’un, sosyal güvenlik kurumlarının da malî yönetim ve kontrolünü kapsadığı belirtilmiş; 3/d maddesinde, “Sosyal güvenlik kurumları” deyimi münhasıran bu Kanun’un uygulanmasında “Bu Kanuna ekli (IV) sayılı cetvelde yer alan kamu kurumları” olarak tanımlanmış; “Kamu zararı” başlıklı (25/04/2007 gün ve 5628 sayılı Kanun’un 4’üncü md. ile değişik) 7l’inci maddesinde ise,

“Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.

Kamu zararının belirlenmesinde;

a) İş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması,

b) Mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması.

(…)

d) İş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması,

g) Mevzuatında öngörülmediği hâlde ödeme yapılması,

Esas alınır.

(Değişik üçüncü fıkra: 22/12/2005-5436/10 md) Kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararı, zararın oluştuğu tarihten itibaren ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faiziyle birlikte ilgililerden tahsil edilir.

(…)

(Değişik son fıkra: 25/4/2007-5628/4 md.) Kamu zararının, bu zarara neden olan kamu görevlisinden veya diğer gerçek ve tüzel kişilerden tahsiline ilişkin usûl ve esaslar, Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”

hükmüne yer verilmiştir.

Diğer yandan; 5018 sayılı Kanun’un 7l’inci maddesinin son fıkrasına dayanılarak Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilen ve Resmi Gazete’nin l9/l0l2006 gün ve 26324 sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğe konulan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 2/(1) maddesinde, bu Yönetmeliğin; düzenleyici ve denetleyici kurumlar hariç olmak üzere genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinde tespit edilen kamu zararlarından doğan alacakları kapsadığı; 4/(1)-a maddesinde, bu – Yönetmeliğin uygulanmasında “İlgili” deyiminin “Kendisine yersiz veya fazla ödeme yapılan gerçek ve/veya tüzel kişi ya da kişileri” ifade ettiği; 5/(2) maddesinde, kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararının geri ödenmesi sürecine, kamu görevlileri ile birlikte ilgililerin de dâhil edileceği belirtilmiş; 7/(1)-c maddesinde, kamu zararlarının, 6’ncı maddede belirtilen hususlar göz önünde bulundurulmak suretiyle tespit edilmesi şekillerinden birinin “Adli, idarî veya askerî yargılama” olduğu kurala bağlanmış; 8’inci maddesinde, tespit edilen kamu zararlarına ilişkin alacak takip dosyası açılması öngörülmüş; “Kamu zararından doğan alacağın tebliği ve takibi” başlıklı 10’uncu maddesinde ise,

“(1) Kamu zararından doğan alacaklar, merkezde strateji geliştirme birimlerince, taşrada ise takibe yetkili birimlerce sorumluların ve ilgililerin bilinen adreslerine imzaları alınmak suretiyle veya 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir.

(2) (…) Tebliğde; borcun miktarı, sebebi, doğuş tarihi, faiz başlangıç tarihi, ödeme yeri, yedi günlük itiraz süresi, itiraz mercii belirtilerek söz konusu tutarın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde ödenmesi istenir. İtiraz merkezde strateji geliştirme birimince, taşrada ise takibe yetkili birimin en üst yöneticisince on iş günü içerisinde sonuçlandırılır. İtiraz ve itirazı değerlendirme süresi bir aylık ödeme süresini etkilemez.

(…)

(5) Adli idari ve askeri mahkemelerce hükme bağlanan ve taraflara tebliğ edilen kamu zararından doğan alacaklara ilişkin kararın kesinleşmesi beklenmeksizin, takip işlemlerine başlanır. Yargılama sonucunda verilen tazmine ilişkin kararlardan kamu idaresini temsile yetkili hukuk birimince takip edilmeyenler, takip edilmek üzere temsile yetkili hukuk birimlerine intikal ettirilir.

(6) Kamu zararı alacaklarının yapılan tebligata rağmen sorumlular ve/veya ilgililerce süresinde rızaen ödenmemesi halinde ilgili alacak takip dosyası, sürenin bitiminden itibaren beş iş günü içerisinde, alacağın hükmen tahsili için, strateji geliştirme birimi veya taşradaki ilgili takip birimince kamu idaresini temsile yetkili hukuk birimine gönderilir.

(…)

Kuralına yer verilmiştir. Yine aynı Yönetmelik’in “Kamu zararından doğan alacakların tahsil şekilleri” başlıklı 12/(2)-c maddesinde, “2004 sayılı Kanun (İcra ve İflas Kanunu) hükümleri uygulanmak”, tespit edilen kamu zararlarının tahsil şekilleri arasında gösterilmiş; “İcra yoluyla tahsilat” başlıklı l5’ınci maddesinin (l)’inci fıkrasında ise, “Sayıştay ve mahkeme ilamları ile hüküm altına alındığı halde sorumluları ve/veya ilgilileri tarafından rızaen ödenmeyen kamu zararından doğan alacaklar, 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.” kuralına yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; SGK Müfettişleri tarafından yapılan soruşturma ve inceleme sonucunda, Cizre Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürlüğünün açılışı için yapılan yemek ve organizasyon işlemlerinde hizmet alınan firmaya 5.482,44-TL, fazla ödendiğinin tespit edildiği, soruşturma sonucu hazırlanan 15/l2/2011 tarihli raporun “Mali Yönden” başlıklı bölümünde, müştereken ve müteselsilen sorumluluğu bulunanlardan yersiz ve fazla ödemenin tahsil edilmesi yönünde teklif getirildiği, söz konusu teklifin uygulamaya konularak davacı adına çıkarılan borcun maaşından kesinti yapılmak suretiyle tahsiline başlandığı, davacının buna karşı yaptığı itirazın Strateji Geliştirme Başkanlığınca reddi üzerine 02/05/2012 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda aktarılan mevzuatın birlikte değerlendirilmesinden; 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamında bulunan Sosyal Güvenlik Kurumunun, Hizmet alımı yaptığı firmaya yaptığı yersiz ödemeler nedeniyle kamu kaynağında meydana gelen eksilmenin 5018 sayılı Kanun’un 71inci maddesinde tanımlanan bir “kamu zararı” olduğu; söz konusu kamu zararının tahsil ve takibinde 5018 sayılı Kanun’un 71inci maddesi, ile anılan maddeye dayanılarak yürürlüğe konulan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’te yer alan hükümlerin cari olması gerektiği, bu uygulamaya göre kamu zararına neden olan yersiz ödemelerin tahsili için öncelikle yersiz ödemeye neden olan ilgili personelin rızaen ve sulh yoluyla ödeme yapması gereğinin kendisine tebliğ edileceği, kamu zararı nedeniyle ortaya çıkan borcu ilgili personelin rızaen ödenmemesi durumunda 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na göre takip yapılacağı İcra ve İflas Kanunu’na göre ilamlı icra yoluna başvurulabilmesi için de öncelikle açılacak bir alacak davası sonunda adlî yargı yerince verilecek bir mahkeme İlamının bulunması gerektiği, bir mahkeme ilâmı bulunmadan idarenin söz konusu alacağın tahsilini personelin aylığından resen kesinti yapmak suretiyle sağlayamayacağı, buna göre hizmet alınan bir firmaya yersiz ödeme nedeniyle ortaya çıkan kamu zararının tahsili/tazmini hususunda idarenin resen icra yetkisinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Aynı şekilde; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Kişisel sorumluluk ve zarar” başlıklı 12’nci maddesinde de aynen,

“Devlet memurları, görevlerini dikkat ve itina ile yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen Devlet malını korumak ve her an hizmete hazır hâlde bulundurmak için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar.

Devlet memurunun kum, kusur, ihmal veya tedbirsizlíği sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi esastır.

Zararların ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümler uygulanır. Ancak fiilin meydana geldiği tarihte en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısını geçmeyen zararlar, kabul etmesi halinde  disiplin amiri veya yetkili disiplin kurulu kararına göre ilgili memurca ödenir.”

hükmüne yer verilmiştir.

Anılan Kanun hükmünde bahsi geçen “genel hükümler” in, Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiile ilişkin hükümleri olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Dolayısıyla; 5018 sayılı Kanun gibi Devlet Memurları Kanunu’nda da, Devlet memurunun kasıt ya da ihmal suretiyle Kurumuna verdiği zararın ilgiliye ödettirilmesinde, idare tarafından ilgili kamu görevlisine karşı adlî yargıda açılacak alacak davası (alacağın hükmen tahsili) yöntemi kabul edilmiş olup; bunun tek istisnası, fiilin meydana geldiği tarihte en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısını geçmeyen zararlarda memurun bunu kabul etmesi halidir, yani “rızaen ve sulh yoluyla ödeme”dir.

Bu durumda; Devlet Memurları Kanunu’nun 12 ve 5018 sayılı Kanun’un 71’inci maddesi ile bu maddeye dayanılarak yürürlüğe konulan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte yer alan hükümler gereği, davalı idarenin yersiz ödendiği ileri sürülen tutarı davacının maaşından resen kesinti yapmak yoluyla tahsil etme yetkisi bulunmadığından; SGK Müfettişleri tarafından yapılan inceleme ve soruşturma sonucunda hazırlanan raporda “Mali Yönden” getirilen teklifin değerlendirilerek; ilgiliden rızaen ve sulh yoluyla tahsili sağlanamayan zararın, Kurum tarafından davacıya karşı adli yargıda açılacak bir alacak davası ile hükmen tahsili gerekirken, adına çıkarılan borcun maaşından resen kesinti yapılmak suretiyle tahsili yönündeki dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir.

Diğer yandan; Anayasa’nın 125/son maddesinde yer verilen “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” hükmü uyarınca, yukarıda açıklanan gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlem nedeniyle davacının maaşından yapılan kesintilerin yasal faizi ile birlikte tazmini gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle; dava konusu işlemin iptaline, işlem nedeniyle maaşından yapılan kesintilerin hesaplanarak, (en erken işbu davanın açıldığı 02/05/2012 tarihinden itibaren olmak üzere) herbir kesintinin yapıldığı tarihten itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, aşağıda dökümü yapılan 83,20-TL yargılama ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 12/(2) maddesi uyarınca takdir olunan 440,00-TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, hükmün kesinleşmesinden sonra artan posta ücretinin davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren (30) gün içerisinde Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesine itiraz yolu açık olmak üzere 08/03/2013 tarihinde karar verildi.

Yazıldı Yargı Kararları

Genelgeler

May07
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

 

 

 Sayı: B.05.0.MAH.0.02.01.00-255-8071                                             14.03.2013

Konu: 413 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği

 

 

……………………VALİLİĞİNE

İlgi: Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığının 04/03/2013 tarihli ve 18095 sayılı yazısı.

Maliye Bakanlığınca hazırlanan ve 20/01/2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 413 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği kapsamında işyerinin bulunduğu mahalde henüz numaralama işlemi yapılmamış işyerleri için belediye ve il Özel idarelerince numarataj işleminin öncelikli olarak gerçekleştirilmesine dair ilgi yazı ilişikte gönderilmiştir.

Konunun iliniz özel İdaresi ile, il dahilindeki belediyelere duyurulması hususunda;

Bilgi ve gereğini arz ve rica ederim.

 

 

Yavuz Selim KÖŞGER

Bakan a.

Genel Müdür

 

 

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Gelir İdaresi Başkanlığı

 

 

             Sayı: 18095                                                                                                                04/03/2013

 

İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA

 

Başkanlığımızca hazırlanan 413 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği 20.01.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Söz konusu tebliğde, 01 Nisan tarihi itibariyle faal olan tüm kurumlar vergisi mükellefleri ile ticari zirai ve serbest meslek kazancı elde eden gelir vergisi mükelleflerine elektronik ortamda her yıl “Mükellef Bilgileri Bildirimi” verme zorunluluğu getirilmiş olup bu bildirim ile mükellefiyetlerine ilişkin bilgilerin yanı sıra işyeri adreslerinin Ulusal Adres Veri Tabanına uygun olarak adres numarası ile giriş yapılması istenilmektedir.

Başkanlığımızca yapılan değerlendirme sonucunda, adres ve adres no girişi sırasında Ulusal Adres Veri Tabanına uygun standartta işyerine ait adres bilgisi veya adres numarasını bilmeyen mükelleflerin bildirim düzenleme ve gönderme sırasında zorluklar yaşayabileceği ön görülmüş olup, “adres bilgisi/adres numarasını Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün https\\:adres.nvi.gov.tr internet adresinden veya il/ilçe nüfus müdürlüklerinden öğrenilmesi gerektiği”, Başkanlığımızın www.gib.gov.tr internet sitesinden duyurulmuştur.

Bununla birlikte, söz konusu bildirimin verileceği son gün olan 31.05.2013 tarihi itibariyle bildirim veremeyen mükelleflere cezai yaptırım uygulanacağından, işyerinin bulunduğu mahalde henüz numaralama işlemi yapılmamış veya adres numarası tespit edilemeyen işyerleri için numarataj işlemi yapılması amacıyla belediye/ il-ilçe özel idarelerine yapılan başvurularda, öncelikli işlem yapılması konusunda ilgili birimlerinizin bilgilendirilmesi, hem mükelleflerin mağduriyetlerini hem de ilgili birimlerde olası yoğunluğun yaşanmasını önleyecektir.

 

Bilgi edinilmesini ve gereğini arz ederim

 

Mustafa GÜNEŞ

Gelir İdaresi Başkan Yrd.

 

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

 

Sayı: B.05.0.MAH.0.02.01.00-255-6243

               Konu: Denetim Komisyonu                                                                           27.02.2013

 

                                                       ……………………VALİLİĞİNE

 

İlgi: Maliye Bakanlığının 15.02.2013 tarihli ve 84-1812 sayılı yazısı.

İç denetçilerin, denetim komisyonu çalışmalarında görevlendirilmemesi hususunda Maliye Bakanlığından alınan ilgi yazı ekte gönderilmiştir.

Konunun iliniz özel idaresi ile iliniz dahilindeki belediyelere duyurulması hususunda;

Bilgi ve gereğini arz ve rica ederim.

 

Yavuz Selim KÖŞGER

Bakan a.

Genel Müdür

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

İç Denetim Koordinasyon Başkanlığı

 

15/02/2013

Sayı: 84-1812

İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA

 

Kurulumuza gönderilen iç denetçi sertifikası derecelendirme formları özerinden yapılan inceleme neticesinde; bazı belediye iç denetçilerinin denetim komisyonlarında görev aldıklarım beyan ettikleri tespit edilmiştir.

5393 sayılı Belediye Kanununun 25 inci maddesi ile 09.10.2005 tarihli ve 25961 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan “Belediye Meclisi Çalışma Yönetmeliği”nin 22 nci maddesi uyarınca, denetim komisyonu oluşturulacağı öngörülmektedir, Ayrıca söz konusu maddelerde, denetim komisyonunun çalışmalarında kamu personelinden ve diğer uzman kişilerden yararlanabileceği belirtilmiş ve anılan Yönetmeliğin 23 üncü maddesinde de denetim komisyonu çalışmalarında görevlendirilecek kişilerde aranacak şartlar belirlenmiştir. Bu madde;

“Denetim komisyonu çalışmalarında görevlendirilecek kişilerde aşağıdaki şartlar aranır:

a)Kamu kurum ve kuruluşlarından görevlendirilecek kişilerde; kamu kurum ve kuruluşlarında denetim elemanı veya en az beş yıl kurumlarının gelir, gider veya bunlara ilişkin hesap kayıt ve işlemlerinin yürütüldüğü birimde çalışıyor olması gerekir.

b) Kamu personeli dışındaki kişilerde; kamu kurum ve kuruluşlarının gelir, gider veya bunlara ilişkin hesap kayıt ve işlemlerinin yürütülmesinde en az beş yıl çalışmış olmak ya da maliye, muhasebe, işletme, iktisat, kamu yönetimi veya benzer alanlarda en az lisans düzeyinde eğitim almış ve denetim yapabilecek bilgi ve tecrübeye sahip olması gerekir.

Siyasi partilerin genel merkez, il, ilçe ve belde teşkilatlarında halen görevli olan kişiler, denetim komisyonlarında uzman olarak görevlendirilemez.” şeklindedir. Söz konusu Yönetmelik düzenlemesi ile aralarında iç denetçilerin de bulunduğu denetim elemanlarının görevlendirilmesi mümkün gibi görünmektedir. Ancak, iç denetim mevzuatı dikkate alındığında, iç denetçilerin bu komisyonlarda görevlendirilmelerinin uygun olmayacağı değerlendirilmektedir.

Şöyle ki, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun “İç denetçinin görevleri” başlıklı 64 üncü maddesi;

“Kamu idarelerinin yıllık iç denetim programı üst yöneticinin önerileri de dikkate alınarak iç denetçiler tarafından hazırlanır ve üst yönetici tarafından onaylanır.

İç denetçi, aşağıda belirtilen görevleri yerine getirir:

a) Nesnel risk analizlerine dayanarak kamu idarelerinin yönetim ve kontrol yapılarını değerlendirmek.

b) Kaynakların etkili, ekonomik ve verimli kullanılması bakımından incelemeler yapmak ve önerilerde bulunmak.

c) Harcama sonrasında yasal uygunluk denetimi yapmak.

d) İdarenin harcamalarının, mali işlemlere ilişkin karar ve tasarruflarının, amaç ve politikalara, kalkınma planına, programlara, stratejik planlara ve performans programlarına uygunluğunu denetlemek ve değerlendirmek.

e) Mali yönetim ve kontrol süreçlerinin sistem denetimini yapmak ve bu konularda önerilerde bulunmak.

f) Denetim sonuçları çerçevesinde iyileştirmelere yönelik önerilerde bulunmak.

g) Denetim sırasında veya denetim sonuçlarına göre soruşturma açılmasını gerektirecek bir duruma rastlandığında, ilgili idarenin en üst amirine bildirmek.

İç denetçi bu görevlerini, İç Denetim Koordinasyon Kurulu tarafından belirlenen ve uluslararası kabul görmüş kontrol ve denetim standartlarına uygun şekilde yerine getirir.

İç denetçi, görevinde bağımsızdır ve iç denetçiye asli görevi dışında hiçbir görev verilemez ve yaptırılamaz.

İç denetçiler, raporlarını doğrudan üst yöneticiye sunar. Bu raporlar üst yönetici tarafından değerlendirmek suretiyle gereği için ilgili birimler ile mali hizmetler birimine verilir. İç denetim raporları ile bunlar üzerine yapılan işlemler, üst yönetici tarafından en geç iki ay içinde İç Denetim Koordinasyon Kuruluna gönderilir.” şeklindedir.

Yukarıda belirtilen maddeyle, iç denetçilerin görevleri belirlenmiş ve asli görevleri dışında iç denetçiye hiçbir görev verilemeyeceği ve yaptırılamayacağı hükme bağlanmıştır.

Öte yandan, 5018 sayılı Kanunun 11 inci maddesi uyarınca, üst yöneticilerin sorumluklarının gereklerini iç denetçiler aracılığıyla yerine getirecekleri belirtílmektedir. Oysa, iç denetçilerin denetim komisyonlarında görevlendirilmeleri halinde; sorumluklarını yerine getirme noktasında yardımcı olmaları gereken Üst yöneticiyi adeta denetleyip belediye meclisine raporlayan bir konuma gelmeleri söz konusu olup, bu durumun kamu iç denetim sisteminin özüne aykırılık teşkil edeceği değerlendirilmektedir.

Sonuç olarak; belediye iç denetçilerinin 5393 sayılı Belediye Kanununun 25 inci maddesi uyarınca oluşturulan denetim komisyonu çalışmalarında görevlendirilmeleri hususu, Kurulumuz tarafından 25/01/2012 tarihli toplantısında yukarıda belirtilen nedenlerle olumsuz mütalaa edildiğinden, söz konusu uygulamanın belediyeler ve il özel idareleri açısından sonlandırılması hususunda Bakanlığınızın gerekli koordinasyonu sağlamasının uygun olacağı değerlendirilmektedir,

Bilgilerini ve gereğini arz ederim.

 

İ. İlhan HATİPOĞLU

Kurul Başkanı

 

 

 

 

 

 

 

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

 

 

              Sayı: B.05.0.MAH.0.02.01.00-255-7653                                                      12.03.2013

Konu: Emlak Vergisi Kanunu 2013/1 Nolu İç Genelge

 

                                                       ……………………VALİLİĞİNE

 

İlgi: Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığının 05/03/2013 tarihli ve 18535 sayılı yazısı ve ekleri.

Arsa ve arazilerle ilgili olarak yapılacak asgari ölçüde arsa ve arazi m2 birim değer tespitlerinde uyulacak usul ve esaslar konusundaki ilgi yazı ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.

Konunun iliniz dahilindeki belediyelere duyurulması hususunda;

Bilgi ve gereğini arz ve rica ederim.

Yavuz Selim KÖŞGER

Bakan a.

Genel Müdür

Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığının 05/03/2013 tarihli ve 18535 sayılı yazısı

İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA

Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin (b) fıkrası uyarınca asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birinci değer takdirleri her dört yılda bir tespit edilmesi ve bu değerlerin de uygulanacağı yıldan en az 6 ay önce tespit edilip karara bağlanması gerekmektedir.

Bu hüküm doğrultusunda, asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değer takdirleri, takdir komisyonlarınca en son 2009 yılında tespit edilmiş ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 29 uncu maddesi gereğince de bu değerler emlak vergi değerlerinin hesabında; 2010 yılında aynen, 2011 yılı için yeniden değerleme oranının yarısı, 2012 ve 2013 yıllan için ise yeniden değerleme oranında artırılarak dikkate alınmış bulunmaktadır.

Bu kapsamda, 2013 yılı; 2014-2017 yıllarında emlak vergi değerinin hesabında dikkate alınacak asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin tespit edileceği yıl olup söz konusu değerlerin 1 Temmuz 2013 tarihinden önce tespit edilerek karara bağlanması gerekmektedir.

Bu itibarla, arsa ve arazilerle ilgili olarak yapılacak asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değer tespitlerinde uyulacak usul ve esasların yer aldığı 5/3/2013 tarihli ve 18305 sayılı 2013/1 Seri Nolu Emlak Vergisi Kanunu İç Genelgesi çıkarılmış ve belirtilen tarihte ilgili valilikler ile vergi dairesi başkanlıklarına gönderilmiş bulunmaktadır.

Bilgi edinilmesini ve 1 Temmuz 2013 tarihine kadar yapılacak asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin sözü edilen ve bir örneği ekli İç Genelgede belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde işlem yapılmasının sağlanmasını teminen durumun bütün belediyelere ivedi olarak duyurulması hususunda gereğini arz ederim,

 

F.İsmail Hakkı AYDOĞDU

Başkan a.

Gelir İdaresi Daire Başkanı

 

 

T.C.

ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI

Su İşleri Genel Müdürlüğü

 

Sayı: 38892

              Konu: İçme Suyu Kaynakları                                                                      26.02.2013

                                                       ……………………VALİLİĞİNE

Bilindiği üzere Bakanlığımızca yürütülen çalışmalar sonucu 2012 yılı içerisinde yürürlüğe girmiş olan, “İçme Suyu Elde Edilen veya Elde Edilmesi Planlanan Yüzeysel Suların Kalitesine Dair Yönetmelik” ile içme suyu kaynaklarının kalitesinin ve arıtma sınıflarının belirlenmesi, “Yüzeysel Su Kalitesi Yönetimi Yönetmeliği” ile de yüzeysel, kıyı ve geçiş sularının kalitelerinin belirlenmesi, sınıflandırılması ve izlenmesi hedeflenmektedir.

29/06/2012 tarihli ve 28338 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan “İçme Suyu, Elde Edilen veya Elde Edilmesi Planlanan Yüzeysel Suların Kalitesine Dair Yönetmelikle içme suyu temininde kullanılan kaynakların kalitesinin belirlenmesinde kullanılacak 41 parametre ve bu parametrelerin A1, A2, A3 kalite sınıflarına göre limit değerleri yer almaktadır. Bu parametrelerin analizinde ulusal/uluslararası kabul görmüş metotların kullanılması ve analiz sıklıklarının nüfusu 100.000’den küçük olan yerleşim yerlerinde yıllık asgari 4. 100.000’den büyük olan yerleşim yerlerinde ise 12 olması gerekmektedir. Yine içme suyu kaynaklarının izlenmesi ile ilgili sorumluluklar Yönetmelikte tanımlanmış olup, büyükşehir belediye sınırları içerisinde yer alan içme suyu kaynaklarını izleme ve izleme neticelerini 6 aylık periyotlarla Bakanlığımıza bildirme görevi Büyükşehir belediyelerine bağlı su ve kanalizasyon idaresi genel müdürlüklerine, büyükşehir belediyesi dışında kalan yerlerde ise Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne verilmiştir. İzleme neticelerine göre Yönetmelikte yer alan hesaplama yöntemleri ile kalite kategorisi ve arıtma sınıfı belirleme ve ilgili idareye bildirme görevi ise Bakanlığımız uhdesinde bulunmaktadır.

Bu kapsamda söz konusu kurumlar tarafından yapılacak izlemelerin; Yönetmelikte belirtilen izleme sıklıkları dikkate alınarak yapılması, 41 parametrenin tamamının ham su kaynağında ve arıtma tesisi çıkışında izlenmesi ve parametrelerin tespit hassasiyetinin, A1 sınıfındaki limit değerleri ölçebilecek şekilde arttırılması içme suyu kaynaklarının kalite kategorisinin ve bu suların arıtılması için uygulanması gereken arıtma sınıfının Bakanlığımızca doğru bir şekilde tespit edilebilmesi için zorunluluk arz etmektedir.

Büyükşehir belediyelerine bağlı su ve kanalizasyon idaresi genel müdürlükleri ile Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından Bakanlığımıza 6 aylık periyotlara gönderilmekte olan 41 parametrenin analiz neticelerinin bundan sonraki süreçte yazımız ekinde gönderilen cd’de bulunan “İçme Suyu Kaynağı İzleme Cetveli”ne işlenerek sukalitesi@ormansu.gov.tr adresine gönderilmesi ayrıca içme suyu kaynağı ham su analizleri ile arıtma tesisi çıkış suyu analizinin tüm parametreler için yapılması., analiz sıklıklarına uyulması ve ölçüm hassasiyetlerinin arttırılması konularına önemle riayet edilmesi hususunda bilgilerinizi ve gereğini arz/rica ederim.

 

Prof. Dr. Cumali KINACI

Bakan a.

Genel Müdür

 

 

 

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

 

Sayı: B.05.0.MAH.0.11.01.00-250-7894                                                            13.03.2013

Konu: İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik

                                                       ……………………VALİLİĞİNE

İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelikte, 06/12/2012 tarih ve 28489 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile bazı değişiklikler yapılmış olup, konu ile ilgili Bakanlığımıza yapılan müracaatlardan aşağıdaki hususların açıklanmasına ihtiyaç duyulduğu anlaşılmaktadır.

Yönetmelik değişikliği ile getirilen düzenlemeler çerçevesinde;

1) Güzellik salonlarına alınan epilasyon ve depilasyon amaçlı cihazlar her yılın Aralık ayı sonu itibariyle, yeni cihaz alınması durumunda ise on işgünü içerisinde sorumlu müdür tarafından yetkili idare ile valilik aracılığıyla il sağlık müdürlüğüne bildirilecektir.

2) Yetkili idarelerce güzellik salonlarında yapılacak denetimlerde il sağlık müdürlüğü temsilcisinin de yer alması sağlanacaktır.

3) Güzellik salonlarında, lazer epilasyon ve iğneli epilasyon işlemleri yapılmayacaktır.

4) Foto epilasyon işlemini gerçekleştirecek güzellik uzmanları, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı veya bu Bakanlığın yetkilendirdiği okul veya kurslardan transkriptli foto epilasyon diploması veya kurs bitirme belgesine sahip olacaktır. Bu diploma ve belgelerin yurtdışından alınmış olması halinde bunların ilgili mevzuata göre denkliğinin kabul edilmiş olması şartı aranacaktır. Bu belgeler, güzellik uzmanlarının taşıması gereken nitelikler yönünden zorunlu belgeler olup, bunların dışındaki belgeler güzellik uzmanları açısından geçerli belge olarak kabul edilmeyecektir.

Yukarıda belirtilen hususların il özel idaresi ile iliniz dâhilindeki belediyelere duyurulmasını rica ederim.

 

 

Yavuz Selim KÖŞGER

Bakan a.

Genel Müdür

 

 

 

 

 

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

 

Sayı: B.05.0.MAH.0.11.01.00-010.07-8485

               Konu: Mera Vasıf Değişikliği İşlemleri Hk.                                                 18.03.2013

 

                                                       ……………………VALİLİĞİNE

 

İlgi: Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğünün 26.02.2013 tarihli ve 19209 sayılı yazısı.

İlgi yazıda; ruhsat alınan I I -A grubu taş ocakları ve I-A grubu ariyet ocaklarının bulundukları alanlardaki tasarrufa yönelik her türlü işlem için Başbakanlığın 2012/15 sayılı Genelgesi doğrultusunda Başbakanlıktan izin alınması gerektiği, bu sürecin Mera Vasıf Değişikliği, Orman İzinleri, Hammadde Üretim İzin Belgesi alınması ve GSM Ruhsatı gibi izinlerin alınmasında yapılan işlemlerin süresini uzattığı,

Karayolları Genel Müdürlüğünün65.000 km’lik yok güzergahında devam eden yol yapım, bakım, onarım hizmetleri ile trafik can ve mal güvenliğine yönelik hizmetlerin aksamadan yürütülebilmesi için Başbakanlıktan muaf tutulmalarının talep edildiği, Başbakanlıkça da taleplerinin kabul edildiği,

Sonuç olarak, İdarelerinin 16/06/2012 tarih ve 28325 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2012/15 sayılı Başbakanlık Genelgesinden muaf olduğu, idarelerince yapılan izin, görüş, tahsis vb. başvurularının bu doğrultuda değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Bilgi ve gereğini rica ederim.

 

Yavuz Selim KÖŞGER

Bakan a.

Genel Müdür

 

 

T.C.

ULAŞTIRMA DENİZCİLİK VE HABERLEŞME BAKANLIĞI

Karayolları Genel Müdürlüğü

 

Sayı: 19209                                                                                                 26.02.2013

 

İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA

 

İlgi:        a) 28.01.2013 tarihli ve B.11.1.KGM.4.36.0.14-100/5364 sayılı yazı,

b) 31.07.2012 tarihli ve B.11.1.KGM.0.14.01.00.44/9696 sayılı yazı,

c) 31.08.2012 tarihli ve B.02.0.ESK.399-11207 sayılı yazı.

 

Başbakanlığın 2012/15 sayılı Genelgesi 16.06.2012 tarih ve 28325 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

İdaremiz yol yapım ağında bulanan Devlet yollarının temel, alt temel ve asfalt malzemesi ihtiyacının karşılanması amacıyla seçilen ve ruhsat alınan II -A Grubu taş ocakları ile I-A Grubu ariyet ocaklarının bulundukları alanlardaki satış, kira, irtifak, takas, devir vb. her türlü tasarrufa yönelik işlemleri için bu genelge doğrultusunda Başbakanlıktan izin alınması gerekmekte olup, bu süreç Mera Vasıf Değişikliği, Orman İzinleri, Hammadde Üretim İzin Belgesi alınması GSM Ruhsatı vb. izinlerin alınmasında yapılan işlemlerin süresini uzatmaktadır.

Karayolları Genel Müdürlüğünün65.000 km’lik yol güzergahında (Tek yol, Bölünmüş yol, otoyol) yoğun bir şekilde devam eden yol yapım, bakım, onarım hizmetleri ile trafik can ve mal güvenliğine yönelik hizmetlerin aksamadan ve yeni sıkıntılara sebebiyet vermeden yürütülebilmesi için Başbakanlıktan İlgi (b)’de kayıtlı yazı ile; 2012/15 sayılı genelgede idaremizin muaf tutulması istenmiş, Başbakanlığın İlgi (c)’de kayıtlı yazıları ile de idaremizin bu genelgeden muaf tutulduğu bildirilmiştir.

Ancak İlgi (a)’da kayıtlı yazıdan da anlaşılacağı üzere idaremizin yapmış olduğu çalışmalar doğrultusunda gerekli izinlerin alınması sırasında Valiliklerce oluşturulan komisyonlarda bu genelgenin uygulanmasına ilişkin sıkıntılar yaşanmakta bu da İdaremiz çalışmalarının aksamasına ve projelerimizin zamanında bitirilememesine neden olmaktadır.

Bu nedenle idaremizin 2012/15 sayılı Başbakanlık genelgesinden muaf olduğu ve İdaremizce yapılan izin, görüş, tahsis vb. başvurularının bu doğrultuda değerlendirilmesi konusunda Valiliklere gerekli talimatın verilmesi hususunda;

Bilgilerini ve gereğini arz ederim.

 

Erol ALTUN

Genel Müdür a.

Genel Müdür Yardımcısı

 

 

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

 

Sayı: B.05.0.MAH.0.11.0.01/8770

              Konu: Taşınmaz satışı ve borçlanma                                                       20.03.2013

 

…………………………………VALİLİĞİNE

 

6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu 06 Aralık 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmış ve bu Kanun’un bazı maddeleri yayım tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun ile tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin taşınmazlarının satışı ile vadesi tüzel kişiliklerinin sona ereceği tarihi aşan borçlanmalarının İçişleri Bakanlığının onayına tabi olduğuna ilişkin hüküm de belirtilen tarih itibariyle yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Tüzel kişiliği sona eren belediye ve köyler, taşınmaz satışı ile bahse konu borçlanma için onay almak üzere Bakanlığımıza başvuruda bulunurken uygulamada birliğin sağlanması ve tereddütlerin giderilmesi bakımından aşağıdaki hususlara uymaları gerekmektedir.

Tüzel kişiliği sona erecek belediye ve köyler;

1) Taşınmaz satışı için müracaat eden belediyeler; belediyenin bütçesinde taşınmaz satışı ile ilgili gelir öngörülüp öngörülmediği ve taşınmazın satışı ile yapılacak işlerin neler olduğu hususlarındaki açıklamalar ve belediye meclisi kararıyla birlikte,

2) Borçlanma için müracaat eden belediyeler; belediyenin hangi amaçla borçlanmak islediği ve bütçesinde bu borçlanmanın yer alıp almadığı konularında açıklamaların da olduğu yazıya 21/02/2005 tarih ve 45201 sayılı Bakanlığımız Genelgesinde belirtilen evrakları da ekleyerek,

3) Taşınmaz satışı için müracaat eden köyler; köy bütçesinde taşınmaz satışı ile ilgili gelir öngörülüp öngörülmediği ve taşınmazın satışı ile yapılacak işlerin neler olduğu hususlarındaki açıklamalar ve köy ihtiyar heyeti kararıyla birlikte,

İlgili Valiliğe müracaat edecek, bunlara istinaden oluşacak Valilik görüşü ile birlikte bu evraklar Bakanlığımıza ulaştırılacaktır.

Bilgi edinilmesi ve konunun iliniz dahilindeki tüzel kişiliği sona erecek belediyelere ve köylere duyurulmasını rica ederim.

 

Muammer GÜLER

Bakan

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazıldı Güncel Mevzuat

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ YÖNETMELİĞİ

May06
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ YÖNETMELİĞİ’NDE 05.04.2013 gün ve 28609 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Yönetmelikle yapılan değişiklikle,Yönetmeliğe “Kapsam dışı projeler” başlığıyla eklenen Geçici 3.madde uyarınca ; “23/6/1997 tarihinden önce yatırım programına alınmış olup 5/4/2013 tarihi itibarıyla planlama aşaması geçmiş olan veya ihalesi yapılmış olan veya üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesislere, Çevre Kanunu ve ilgili diğer yönetmeliklerde alınması gereken izinler saklı kalmak kaydıyla bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.”  Hükmü eklenmiştir.

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

BELEDİYELERİMİZİN DİKKATİNE !

May06
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

   BELEDİYELERİMİZİN DİKKATİNE !

                 HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR 6460 sayılı KANUN’UN (30Nisan 2013 gün ve 28633 sayılı R.G.de yayınlanmıştır)

                   3.maddesiyle ;

19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 43 üncü maddesinin birinci fıkrasına birinci cümleden sonra gelmek üzere.“23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre ana gayrimenkulün mesken olarak gösterilen bağımsız bölümlerinde kat maliklerinin izni ve benzeri şartlar aranmaksızın avukatlık büroları faaliyet gösterebilir. Bu konuda, yönetim planındaki aksine hükümler uygulanmaz.” Cümlesi eklenmiş,

                 Kanunun 9.maddesiyle de;1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununun 45 inci maddesine  ,“23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre ana gayrimenkulün mesken olarak gösterilen bağımsız bölümlerinde kat maliklerinin izni ve benzeri şartlar aranmaksızın serbest muhasebeci mali müşavirlik veya yeminli mali müşavirlik faaliyetlerinde bulunulabilir. Bu konuda, yönetim planındaki aksine hükümler uygulanmaz.” Şeklinde fıkra eklenmiştir.

Kanundaki bu düzenlemelerle Kat Mülkiyeti Kanununa tabi taşınmazlarda avukatlık büroları ve serbest muhasebeci mali müşavirlik veya yeminli mali müşavirlik faaliyetlerinde bulunmalarını engelleyen 6111 sayılı Kanundaki yasaklama kaldırılmış bulunmaktadır.

 

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız