• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

Aylık Arşivler : Temmuz, 2014

Görevde Yükselme

Tem23
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

23.07.2014 gün ve 29069 sayılı Resmi Gazetede “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik yayınlandı.

Bu Yönetmeliğin GEÇİCİ 10.Maddesinde;  “Kurum1ar, görevde yükselme ve unvan değişikliği yönetmeliklerini bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç altı ay içerisinde Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşünü alarak bu Yönetmeliğe uygun hale getirir. Kurum yönetmelikleri yürürlüğe konuluncaya kadar mevcut yönetmeliklerinin bu Yönetmeliğe aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam edilir. Söz konusu yönetmelikler yürürlüğe konuluncaya kadar, bu Yönetmelik hükümleri çerçevesinde uygulama yapılır.” Hükmü yer almaktadır.

Yazıldı Güncel Mevzuat

Ruhsatlarla İlgili Danıştay Kararı

Tem23
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Danıştay Ondördüncü Daire, Esas:2011/12887, Karar:2012/8667, Tarih:27.11.2012

ÖZÜ: Ruhsat ve eklerine aykırı olarak yapılan yapılar nedeniyle para cezası verilmesine karar verilebilmesi için, idarece yapı hangi aşamada olursa olsun yapı tatil tutanağının düzenlenmesi gerekmekte olup, verilecek para cezasının ruhsata aykırılıkların durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre mevzuata aykırılığın her bir metrekaresi için hesaplanacağı dikkate alındığında, belediyece düzenlenen tutanakta ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapının durumunun, niteliğinin, sınıfının, yerleşmeye ve çevreye etkisinin, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğinin ve metrekaresinin somut ve ayrıntılı olarak belirtilmediği için,3194 sayılı Yasaya uygun olarak düzenlenmeyen tespit tutanağına dayalı olarak tesis edilen dava konusu işlem hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Dava; İzmir İli, Konak İlçesi, 7730 ada, 24 parsel sayılı taşınmazda bulunan ruhsatlı binanın 7. katındaki işyerinde ve çatı katında ruhsatsız imalatlar yapıldığından bahisle 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca davacıya 7. kat için 5.108 TL, çatı katı için 6.952,86 TL olmak üzere toplam 12.060 TL imar para cezası verilmesine ilişkin Konak Belediye Encümeni’nin 11.05.2010 günlü ve 689 sayılı kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesi’nce; dava konusu yapının sınıfı, grubu ve inşaat alanı baz alınarak 3194 sayılı Kanun’un 42. maddesinde belirtilen kriterler doğrultusunda davacıya 12.060 TL imar para cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5940 sayılı Kanunun 2. maddesiyle değişik 42. maddesinin 2. fıkrasında; ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere yapının, mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre, beşyüz Türk Lirasından az olmamak üzere, maddede belirtilen şekilde hesaplanan idari para cezalarının uygulanacağı düzenlenmiş; (a) bendinde; yapı sınıflarına ve gruplarına göre yapının inşaat alanı, üzerinden hesaplanmak üzere, mevzuata aykırılığın her bir metre karesi için uygulanacak para cezalarının miktarları belirlenerek bu miktarların her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında bir Türk Lirasının küsuru da dikkate alınmak suretiyle artırılacağı kurala bağlanmış; (b) bendinde; mevzuata aykırılığı yapı inşaat alanı üzerinden hesaplanması mümkün olmayan, yapının cephelerini ve diğer yapı elemanlarını değiştiren veya yapı malzemesi için öngörülen gereklere aykırı bulunan uygulamalar için, Bakanlıkça yayımlanan ve aykırılığa konu imalatın tespiti tarihinde yürürlükte bulunan birim fiyat listesine göre ilgili idarece belirlenen bedelin % 20’si kadar idari para cezası verileceği hükme bağlanmış, (c) bendinde ise artırım sebepleri sayılmıştır.

Bu düzenlemeye göre, ruhsat ve eklerine aykırı olarak yapılan yapılar nedeniyle para cezası verilmesine karar verilebilmesi için, idarece yapı hangi aşamada olursa olsun yapı tatil tutanağının düzenlenmesi gerekmekte olup, verilecek para cezasının ruhsata aykırılıkların durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre mevzuata aykırılığın her bir metrekaresi için hesaplanacağı dikkate alındığında söz konusu tutanakta ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapının durumunun, niteliğinin, yerleşmeye ve çevreye etkisinin, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğinin ve metrekaresinin somut ve ayrıntılı olarak belirtilmesi gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden; İzmir İli, Konak İlçesi, 7730 ada, 24 parsel sayılı taşınmazda bulunan ruhsatlı binanın 7. katındaki işyerindeki ışıklık hizasından duvar örülmek suretiyle iki ayrı bağımsız bölüme dönüştürüldüğünün, (holden ikinci kapı açıldığı) + % 33 meyilli kiremit örtülü çatı arka cepheden gabarisi yükseltilerek çatı arası müştemilat yapıldığının, ön cephede ise merdiven bacası hizasından açık teras yapıldığının ve kullanılır durumda olduğunun 29.04.2010 tarih ve 2464 sayılı yapı tatil zaptı ile tespit edildiği, yapı tatil zaptında yapının metrekaresinin, sınıfının, çevreye etkisinin, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediği hususlarının açık olarak belirtilmediği ve bunlara ilişkin bilgi ve belgelerin dosyaya eklenmediği, davalı idarece 7. Kat ve çatı katındaki aykırılıkların 4. Sınıf A grubu yapı olarak alınıp Kanun hükmündeki artırım nedenlerinin de uygulanması suretiyle davacıya toplam 12.060 TL imar para cezası verildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda; 3194 sayılı Yasaya uygun olarak düzenlenmeyen tespit tutanağına dayalı olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından, davanın reddi yolundaki temyize konu Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle; İzmir 2. İdare Mahkemesi’nin 12/11/2010 günlü, E:2010/1177, K:2010/1644 sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 27/11/2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

(NOT: Danıştay 14. Dairesi, 05.06.2014 gün ve 2013/296 Esas, 2014/6506 sayılı kararıyla, “kararın düzeltilmesi istemini” reddettiğinden, karar kesinleşmiştir.)

Yazıldı Yargı Kararları

Muvazaalı “asıl işveren – alt işveren ilişkisi” ve “ işçi temini” kavramlarına ilişkin çarpıcı bir Yargıtay Kararı

Tem22
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

       

     Muvazaalı “asıl işveren – alt işveren ilişkisi” ve “ işçi temini” kavramlarına  ilişkin çarpıcı bir Yargıtay  Kararı

 

   T.C. Yargıtay 9. Hukuk Dairesİ, E. 2014/13199,K. 2014/16663,T. 26.05.2014

             ÖZÜ : Davacı işçi, Belediyede çalışan kadrolu ve sendikalı işçilerle taşeron şirketlerde çalışan aynı işi yan yana yapan işçilerin aldıkları ücret farkının 3 katı olması, işçilerin fazla mesaileri ücretlerinin ödenmemesi, yıllık izinlerin belirli iş sözleşmeleri gerekçe gösterilerek verilmemesi nedenleri ile davalı belediyede örgütlü olan Belediye İş sendikasına üye olmak istediğini, ancak taşeron şirketlerde çalışan işçilerin sendikalı olma çalışmalarına davalı Belediye Başkanlığınca tahammül edilemediğini ve işten bu nedenle davalı Belediye tarafından çıkarılması nedeniyle, feshin geçersizliğine ve işe iadesine, işe başlatmama tazminatının 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 31/6 maddesi uyarınca belirlenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece feshin davalılar arasındaki asıl alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu, davacının başlangıçtan itibaren davalı Belediye Başkanlığı işçisi sayılması gerektiği, feshin sendikal nedenle feshedildiği gerekçesi ile verdiği kararın asıl-alt işveren ilişkisinin unsurlarının araştırılması ve alt işveren lehinde vekalet ücretine karar verilmesinin hatalı olması gerekçeleri ile verdiği bozma kararı üzerine yapılan yargılama sonunda, davalı belediye ile davalı firma arasında asıl olarak “işçi temini ilişkisi” kurulmuş olup; böylesi bir ilişkiye ise yasal düzenlemelerimizce izin verilmediği, bu durumda, davalılar arasında muvazaalı bir “asıl işveren – alt işveren ilişkisi” oluşturulduğu hususunun açığa çıktığı, buna göre, davalılar arasında muvazaalı alt işverenlik ilişkisinin kurulmuş olunması karşısında; davacı işçinin de, başlangıçtan itibaren asıl işveren konumunda bulunan davalı belediyenin işçisi olarak kabulü gerekeceği, feshin sendikal nedene dayandığı gerekçesi ile davanın davalı şirket yönünden reddine, davalı Belediye Başkanlığı yönünden ise kabulüne karar verilmiş, davalı şirkete husumetten ret nedeni ile vekalet ücreti takdir edilmiştir. Kanuna aykırı olduğu için geçersiz olan asıl işveren-alt işveren ilişkisinde davacı işçinin işverenin kim olduğu konusunda yanılması olağan karşılanmalıdır. Bu nedenle, alt işveren hakkında açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilse de, kanuna aykırı ilişki içine giren ve işçinin yanılmasına sebebiyet veren şirket lehine vekalet ücreti takdir edilmemesi gerekir.

                KARAR : Davacı vekili, davacının davalı Maltepe Belediyesinde park-bahçeler işçisi olarak çalışmaya başladığını, işe başladığı günden iş akdinin feshedildiği 31.12.2011 tarihine kadar aralıksız çalıştığını, ancak sigortasının diğer davalı taşeron şirketi tarafından yatırıldığını, Maltepe Belediyesinde çalışan kadrolu ve sendikalı işçilerle taşeron şirketlerde çalışan aynı işi yan yana yapan işçilerin aldıkları ücret farkının 3 katı olması, işçilerin fazla mesaileri ücretlerinin ödenmemesi, yıllık izinlerin belirli iş sözleşmeleri gerekçe gösterilerek verilmemesi nedenleri ile davalı belediyede örgütlü olan Belediye İş sendikasına üye olmak istediğini, ancak taşeron şirketlerde çalışan işçilerin sendikalı olma çalışmalarına davalı Maltepe Belediyesi Başkanlığınca tahammül edilemediğini ve işten bu nedenle davalı Belediye tarafından çıkarıldığını, davalılardan Maltepe Belediyesi ile davalı taşeron firma ile kurulan alt işveren üst işveren ilişkisi muvazaalı olup, davacının işe girdiği tarihten iş akdinin feshedildiği tarihe kadar gerçekte belediye işçisi olduğunu, davacı işçinin iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan ve sendikal nedenle feshedildiğini belirterek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddeleri uyarınca feshin geçersizliğine ve işe iadesine, işe başlatmama tazminatının 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 31/6 maddesi uyarınca belirlenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Maltepe Belediyesi vekili husumet itirazı ile, davacının diğer şirket Z… İnşaat personeli olduğunu, Maltepe Belediyesi Başkanlığı Fen İşleri Müdürlüğü tarafından Park ve Bahçelerin Bakım Onarım Hizmet alım işine ait Sözleşme Belediye ve diğer davalı arasında imzaladığını, dava dilekçesinde davacının iş akdinin sendikal nedenlerle feshedildiğini belirtilmiş ise de bu iddianın gerçek dışı olduğunu, davacının sözleşme kapsamındaki iş süresi içerisinde çalıştırıldığını ve süre bitimi nedeni ile iş akdinin feshedildiğini, ayrıca davacının içinde bulunduğu grubun 30/01/2012 tarihinde Maltepe Belediyesi Başkanlığı ana hizmet binası önünde Maltepe Belediye Başkanı Prof. Dr. M. Z.’e yönelik ağır itham ve hakaretlerde bulunduğunu ve kamu hizmeti yürüten Belediye Başkanlığının çalışmalarını aksatıcı belediye çalışanlarına rahatsızlık verici eylem ve davranışlar sergilediğini, davanın reddi gerektiğini savunurken, Davalı şirket vekili ise davacı ile davalı şirket arasında ihale sürelerine bağlı olarak iki kez belirli süreli iş sözleşmesi imzalandığını, belirli süreli iş akdinin süresi sona erdiğinden davacının iş akdinin de kendiliğinden sona erdiğini, şirketin davacının çalıştığı işyerinde alt işveren olduğunu, davacının asıl işveren olan Maltepe Belediyesine veya bu işleri ihale den alt taşeron işverene, yeni dönemde çalışmak için müracaat etmediğini, müracaatı halinde davacıyı da yine alt işveren üzerinden işe alınacağını, dolayısı ile davacının işe iade davacısının samimi olmadığını belirtmiştir. Mahkemece feshin davalılar arasındaki asıl alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu, davacının başlangıçtan itibaren davalı Belediye Başkanlığı işçisi sayılması gerektiği, feshin sendikal nedenle feshedildiği gerekçesi ile verdiği kararın asıl-alt işveren ilişkisinin unsurlarının araştırılması ve alt işveren lehinde vekalet ücretine karar verilmesinin hatalı olması gerekçeleri ile verdiği bozma kararı üzerine yapılan yargılama sonunda, davalı belediye ile davalı firma arasında asıl olarak “işçi temini ilişkisi” kurulmuş olup; böylesi bir ilişkiye ise yasal düzenlemelerimizce izin verilmediği, bu durumda, davalılar arasında muvazaalı bir “asıl işveren – alt işveren ilişkisi” oluşturulduğu hususunun açığa çıktığı, buna göre, davalılar arasında muvazaalı alt işverenlik ilişkisinin kurulmuş olunması karşısında; davacı işçinin de, başlangıçtan itibaren asıl işveren konumunda bulunan davalı belediyenin işçisi olarak kabulü gerekeceği, feshin sendikal nedene dayandığı gerekçesi ile davanın davalı şirket yönünden reddine, davalı Belediye Başkanlığı yönünden ise kabulüne karar verilmiş, davalı şirkete husumetten ret nedeni ile vekalet ücreti takdir edilmiştir. Karar davacı vekili tarafından ret nedeni ile diğer davalıya vekalet ücreti takdir edilmesi, davalı belediye vekili tarafından ise cevap nedenleri ile temyiz edilmiştir. Dosya içeriğine ve uyulan bozma kararı sonrası toplanan delilerle göre davalılar arasında asıl alt işveren ilişkisinin unsurlarının oluşmadığı, davacının başlangıçtan beri davalı Belediye işçisi sayılması gerektiği, feshin sendikal nedene dayandığı anlaşıldığından, mahkemece davalı Belediye yönünden davanın kabulüne karar verilmesi isabetlidir. Ancak bozmada da belirtildiği gibi kanuna aykırı olduğu için geçersiz olan asıl işveren-alt işveren ilişkisinde davacı işçinin işverenin kim olduğu konusunda yanılması olağan karşılanmalıdır. Bu nedenle, alt işveren hakkında açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilse de, kanuna aykırı ilişki içine giren ve işçinin yanılmasına sebebiyet veren şirket lehine vekalet ücreti takdir edilmemesi gerekir. Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen reddedilen davalı şirket yönünden vekalet ücretinin hüküm altına alınması hatalıdır. 4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

SONUÇ : Yukarda açıklanan gerekçe ile;

1. Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,

2.Davanın davalı Z… İNŞ. TAAH. TAŞ. SAN. TİC. LDT. ŞTİ yönünden husumetten REDDİNE

3. Davanın davalı Belediye Başkanlığı yönünden KABULÜNE

a) Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,

b) Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 31. Maddesi uyarınca davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 1 yıllık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,

c) Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNE,

4. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,

5. Davacının yaptığı 40.50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalıların yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,

6. Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.500.00 TL ücreti vekaletin davalı Belediye Başkanlığından alınarak davacıya verilmesine, Davalı şirket unsurları oluşmayan asıl-alt işveren ilişkisinin tarafı olup, dava açılmasına neden olduğundan lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri takdir edilmesine yer olmadığına,

7. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine, kesin olarak, 26.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yazıldı Yargı Kararları

8.Kamulaştırmasız El Atma Haciz

Tem22
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, E. 2013/17027,K. 2014/5219,T. 25.03.2014

ÖZET : Yürürlüğe girmemiş olması halinde dahi Anayasa’ya aykırılığı saptanmış yasa hükümleri uygulanamaz. Anayasa’nın 11. maddesinde, Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi düzenlenmiş, 138. maddesi ise hakimlere herşeyden önce Anayasa’ya uygun olarak hüküm verme yetkisi tanımıştır. Anayasa’nın 11. ve 138. maddeleri, hakime Anayasa’ya aykırılığı saptanmış yasa hükmünü, iptal kararı yürürlüğe girmemiş olsa bile uygulamama yetkisini hatta yükümlülüğünü vermektedir. Zira iptal edilen hükmün uygulanması, hak arama hürriyetinin içini boşaltma anlamına gelecek ve Hukuk Devleti ilkesi ihlal edilmiş olacaktır.Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararını duyurması, iptal edilen Yasa’nın uygulanmasını durdurucu bir tedbir niteliğine bürünmektedir. Karar gerekçelerinin yazımı ve yayımlanmasının uzun süre alması karşısında hiç olmazsa iptal kararının duyurulması, Anayasa’ya aykırı yasa hükmünün uygulanmasını engelleyecektir.İptal hükmünün Resmi Gazete’de yayımlanmasından 6 ay sonra yürürlüğe girecek olması Kanun Koyucuya Anayasa’ya uygun yeni yasa maddesi hazırlanması için verilmiş süre olup, bu süre iptal hükmünün uygulanmasını engellemez.Somut olayda, kamulaştırmasız elatmadan kaynaklanan ilama dayalı başlatılan takipte,borçlu Ankara İl Özel İdaresi hesabına 11.03.2013 tarihinde haciz konulmuştur. Haciz tarihi itibariyle 6111 sayılı Yasa’nın Geçici 2. maddesi iptal edildiğinden ve haciz tarihindeki uygulamaya göre, borçlu İdare’nin haczi kabil mal varlığı üzerine haciz konulması mümkün olup, mahkemenin (… Anayasa Mahkemesi’nin 22/02/2013 tarihli 28567 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 01/11/2012 tarihli ve 2010/83 Esas 2012/169 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği ve aynı kararda, iptal kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği hüküm altına alındığından anılan Kanun maddesinin 22/08/2013 tarihine kadar yürürlükte olduğu…) gerekçesi isabetli değildir.

KARAR :  Şikayet eden borçlu Ankara İl Özel İdaresi vekili İcra Mahkemesi’ne başvurusunda; kamulaştırmasız elatmadan kaynaklanan ilama dayalı başlatılan takipte, 11.03.2013 tarihli yazı ile borçlunun Ziraat Bankası Ulus Şubesi nezdindeki hesaplarına haciz konulmasına karar verildiğini ve bu kapsamda ilgili Banka’ya haciz yazısı yazıldığını, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 5999 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle eklenen Geçici 6. ve 6111 sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesine göre, kamulaştırmasız elatma nedeniyle hüküm altına alınan tazminatın tahsili için idarelerin mal, hak ve alacaklarının haczedilmeyeceğini, öte yandan anılan banka hesabına kamu hizmetlerine tahsisli (projeli işlerde kullanılmak üzere) ödenekler ve personele ait maaşlar ile diğer kurum ve kuruluşların yatırım vs. hizmetlerinde kullanılmak üzere bütçelerinden gönderilen ödeneklerin yatırıldığını, bu nedenlerle yapılan haciz işleminin İİK’nun 82/1. maddesine ve 6183 sayılı Kanun’un 70.maddesine de aykırı olduğunu açıklayarak, haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Mahkemece, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin son fıkrasında yer alan haczedilmezliğe ilişkin düzenlemenin yürürlük tarihinden sonra, hüküm altına alınan kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat alacaklarının tahsili için anılan maddenin son fıkrası gereği haciz yapılamayacağı, yine 6111 sayılı Kanun’un geçici 2.maddesi Anayasa Mahkemesi’nin 22/02/2013 tarihli 28567 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 01/11/2012 tarihli ve 2010/83 Esas 2012/169 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği ve aynı kararda, iptal kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği hüküm altına alındığından anılan Kanun maddesinin 22/08/2013 tarihine kadar yürürlükte olduğu ve 01/11/1983 tarihinden sonraki döneme ait kamulaştırmasız elatma nedeniyle açılan davalar neticesinde verilen tazminat kararlarına dayanılarak yapılan icra takiplerinde, borçlu idarenin mal, hak ve alacaklarının 22/08/2013 tarihine kadar haczedilemeyeceği gerekçesiyle şikayetin kabulü ile borçlu İl Özel İdaresi’nin TC. Ziraat Bankası Ulus Şube Müdürlüğü’ndeki bulunan hesaplara konulan 11.03.2013 tarihli haczin kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm, alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.30.06.2010 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5999 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen Geçici 6. maddesinin 1. fıkrasında; kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak kazanmış olanlar hakkında bu madde hükümlerinin uygulanacağı, son fıkrasında ise bu madde uyarınca ödenecek olan tazminatın tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği düzenlenmiş olup, 13.02.2011 tarih ve 6111 sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesi hükmünün 04.11.1983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerine de uygulanacağı düzenlenmiştir.Ne var ki; 6111 sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesi 01.11.2012 tarihinde Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş, iptal hükmü 22.02.2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.Anayasa’nın 11. maddesinde, Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi düzenlenmiş, 138. maddesi ise hakimlere herşeyden önce Anayasa’ya uygun olarak hüküm verme yetkisi tanımıştır. Anayasa’nın 11. ve 138. maddeleri, hakime Anayasa’ya aykırılığı saptanmış yasa hükmünü iptal kararı yürürlüğe girmemiş olsa bile uygulamama yetkisini hatta yükümlülüğünü vermektedir. Zira iptal edilen hükmün uygulanması, hak arama hürriyetinin içini boşaltma anlamına gelecek ve Hukuk Devleti ilkesi ihlal edilmiş olacaktır. Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi ve Danıştay’ın iptal kararının yürürlüğe girmemiş olması halinde dahi Anayasa’ya aykırılığı saptanmış yasa hükümlerinin uygulanamayacağına işaret eden kararları vardır. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararını duyurması, iptal edilen Yasa’nın uygulanmasını durdurucu bir tedbir niteliğine bürünmektedir. Karar gerekçelerinin yazımı ve yayımlanmasının uzun süre alması karşısında hiç olmazsa iptal kararının duyurulması, Anayasa’ya aykırı yasa hükmünün uygulanmasını engelleyecektir. (Turan Yıldırım Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İd. Huk. Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi-Amme İdaresi Dergisi, cilt:26) İptal hükmünün Resmi Gazetede yayımlanmasından 6 ay sonra yürürlüğe girecek olması Kanun Koyucuya Anayasa’ya uygun yeni yasa maddesi hazırlanması için verilmiş süre olup, bu süre iptal hükmünün uygulanmasını engellemeyeceğinden idarenin mal, hak ve alacakları haczedilebilir. Somut olayda; borçlunun hesabına 11.03.2013 tarihinde haciz konulmuştur. Haciz tarihi itibariyle 6111 sayılı Yasa’nın Geçici 2. maddesi iptal edildiğinden ve o tarih itibariyle yürürlükte olan 5999 sayılı Kanun’un Geçici 6.maddesine göre alacağın doğumuna sebep olan idare eyleminin 1983 yılından öncesine ait olduğuna ilişkin iddia ve bilgi bulunmadığından, kamulaştırmasız el atmaya ilişkin eylemin 1983 yılından sonra olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, haciz tarihindeki uygulamaya göre, borçlu İdare’nin haczi kabil mal varlığı üzerine haciz konulması mümkün olup mahkemenin yazılı gerekçesi isabetli olmamıştır. Bu kapsamda; haciz yazısında belirtilen hesap numarasına uygun hesabın ekstrelerinin getirtilerek, hesaptaki paraların mahiyeti ve kaynağı belirlenip, diğer şikayet nedeni kapsamında değerlendirilme yapılarak sonuca gidilmesi yerine, yazılı gerekçeyle hüküm tesisi doğru değildir.

SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, Mahkeme hükmünün yukarıda yazılı nedenlerle İİK’NUN 366 ve 6100 sayılı HMK’NUN Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’NUN 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’NUN 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK’NUN 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 25.03.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

(Ercüment AKIŞ’IN NOTU: Bu kararı aşağıdaki  açıklama ile birlikte değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır. Karara konu “6111 sayılı Yasa’nın Geçici 2. maddesi iptal edildiğinden ve o tarih itibariyle yürürlükte olan 5999 sayılı Kanun’un Geçici 6.maddesinin ve o tarih itibariyle yürürlükte olan 5999 sayılı Kanun’un Geçici 6.maddesine göre alacağın doğumuna sebep olan idare eyleminin 1983 yılından öncesine ait olduğuna ilişkin iddia ve bilgi bulunmadığından, kamulaştırmasız el atmaya ilişkin eylemin 1983 yılından sonra olduğunun kabulü gerekir” açıklamasının dayanağı olan ve Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararının gerekçesinin ve yorumunun bilinmesi, kararın anlaşılması açısından yararlı olacaktır.)

13.02.2011 günlü, 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesi şöyledir:

“GEÇİCİ MADDE 2- (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş yıl süreyle geçerli olmak üzere; 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesi hükmü, 4/11/1983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerine de uygulanır. Ancak, bu tarihten sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemleri sebebiyle açılan tazminat davalarında verilen ve kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden 2942 sayılı Kanunun geçici 6. maddesinin yedinci fıkrası uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere, ihtiyaç olması halinde, idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerden ayrıca yüzde beş pay ayrılır.”

2942 sayılı Kanun’un Geçici 6. maddesi, 9.10.1956 ile 4.11.1983 tarihleri arasında meydana gelen kamulaştırmasız el atmalara dayalı tazminat taleplerine uygulanacak kuralları öngörmektedir. Bu kuralda getirilen düzenlemeler, malikler açısından kamulaştırma için Anayasa’nın 46. maddesinde ve 2942 sayılı Kanun’da öngörülen güvencelerden daha aleyhe kurallar içermektedir. 2942 sayılı Kanun’a göre, kamulaştırma kararı verilebilmesi için öncelikle taşınmazın değerinin idare tarafından tespit ettirilmesi, uyuşmazlık halinde idarenin mahkemeye başvurarak bedel tespitini istemesi gerekmektedir. Tespit edilen bedelin peşin olarak bankaya yatırılmasıyla kamulaştırma kararı kesinleşmektedir. Bu nedenle bir kamu idaresi kamulaştırma bedelini ödeyecek yeterli ödeneği olmadıkça kamulaştırma kararı alamayacaktır. Diğer taraftan, malikin kamulaştırma işlemi aleyhine idari yargıda dava açma hakkı bulunmaktadır. 2942 sayılı Kanun’da kamulaştırma bedellerinin taksitlendirilmesi belli hallere münhasır kılınmış ve bu hallerde de taksitlendirme süresinin beş yılı geçemeyeceği ve taksitlendirme halinde kamu alacakları için uygulanan en yüksek faizin uygulanması kuralı yer almaktadır.

Geçici 6. maddede ise geçmişte idarelerce kamulaştırmasız el atılan taşınmazlarla ilgili olarak uzlaşma ve dava yoluna başvurma külfeti maliklere yüklenmiştir. Bu nedenle dava harçlarını ödeme yükümlülüğü de maliklerin üzerindedir. Diğer taraftan, hükmedilen tazminatın ödenmesi için bütçeden belli bir pay ayrılması ve hükmedilen tazminatlar toplamının bu ödenekten fazla olması halinde ödemelerin taksitlendirilmesi öngörülmüştür. Anayasa’nın 46. maddesindeki taksitlendirme koşullarının bulunup bulunmadığına bakılmadığı gibi, sürenin beş yılı aşması ihtimali de vardır. Ayrıca, taksitlendirme halinde 3095 sayılı Kanun’a göre ödenecek olan kanuni faiz oranı kamulaştırmada uygulanacak olan kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranından daha düşüktür. Öte yandan, mahkeme kararından sonra idarelere tekrar uzlaşma teklif etme yetkisi tanındığı gibi tazminatın ödenmesini sağlamak üzere idarelerin mal, hak ve alacaklarının haczedilmesi de yasaklanmıştır.

Geçmişe yönelik bazı mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla çıkarılan ve istisnai nitelik taşıyan Geçici 6. maddedeki malik aleyhine hükümlerin geleceğe yönelik olarak uygulanması halinde kamulaştırma için Anayasa ve Kanun’da öngörülen bütün güvenceler etkisiz kalabilecektir. Kuralla, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 15 yıl boyunca 2026 yılına kadar idarelerin özel mülkiyete kamulaştırmasız el atma yoluyla müdahalesine yol açılmaktadır. Böylece idareler kamulaştırma yapmak yerine, hukuka aykırı olarak el atmak suretiyle taşınmazları elde edebileceklerdir. Böyle bir durumda devletin hukuka bağlılığı ilkesi zedeleneceği gibi bireyler açısından hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik de ortadan kalkacaktır. Bir hukuk devletinde kanunların hukuka aykırı uygulamaları teşvik etmesi kabul edilemez.

 

Yazıldı Yargı Kararları

T.C.İÇİŞLERİ BAKANLIĞI HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ 2013 YILI GÖRÜŞLERİ

Tem17
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 İÇİNDEKİLER (2) görmek için lütfen linki tıklayınız !

HUKUKİ GÖRÜŞLER KİTAP içeriği görmek için lütfen linki tıklayınız !

Yazıldı Makale ve Görüşler

Gsm Ruhsatı / Karar

Tem14
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

DANIŞTAY 14.Dairesi,Esas:  2011/15099,Karar: 2013/986,Karar Tarihi: 14.02.2013

ÖZÜ: Anayasa Mahkemesi kararı ile birlikte değerlendirilmesinden; iletişim hizmeti veren GSM şirketlerinin 5809 sayılı Kanun hükümleri uyarınca, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’ndan aldığı izin, ruhsat veya sertifikaların; sabit telekomünikasyon cihazlarının kurulması ve işletilmesi esnasında, ortamda oluşan elektromanyetik alan şiddetinin limit değerlerine uygunluğunun belirlenmesi, ölçüm yöntemleri ve denetlenmesine yönelik olduğu, izin, ruhsat veya sertifikaların, İmar Kanunu uyarınca alınması zorunlu olan yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesinden muafiyet sağlamayacağı, dolayısıyla; GSM şirketlerinin de sabit elektronik haberleşme cihazlarının kurulabilmesi için, yapı niteliği taşıması şartıyla, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi alma zorunluluğunun bulunduğu anlaşılmakta olup, bu nedenle, Anayasa Mahkemesi kararının yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili kurumdan alınan sertifika ile kurulumu tamamlanmış yapı niteliğini haiz baz istasyonları için inşaat ruhsatı hususunda kazanılmış hakkın varlığından söz etme olanağı bulunmamaktadır.

Dava; Muğla İli, Bodrum İlçesi, Eskiçeşme Mahallesi, Bardakçı Mevkii, … pafta, … ada, … sayılı parseldeki yapının üzerinde ruhsatsız olarak yapılan baz istasyonunun 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca mühürlenmesine ilişkin 14.05.2010 günlü yapı tatil zaptı ile baz istasyonun yıkımına ilişkin olarak alınan 18.05.2010 günlü, 469/11 sayılı Bodrum  açılmış, İdare Mahkemesince; elektronik haberleşmeyle ilgili alt yapı oluşumunda kullanılan her türlü taşınır, taşınmaz mal ve teçhizattan, 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri uyarınca ruhsat gerektiren <yapı> kapsamında bulunanların, Anayasa Mahkemesi kararının yürürlüğe girdiği 13.10.2009 tarihinden sonra inşa edilmesi halinde ruhsata tabi olduğu açık olup, ruhsatsız ve/veya ruhsat ve eklerine aykırı inşa edilmesi halinde 3194 sayılı Yasa uyarınca işlem tesis edilmesi gerektiği kuşkusuz olmakla birlikte, anılan tarihten önce yapıldığının kanıtlanması halinde, kazanılmış hak ilkesi gereğince anılan yasa uyarınca işlem tesis edilmesine olanak bulunmadığından, 27.08.2008 tarihinde tamamlandığı Güvenlik Sertifikasıyla kanıtlanan söz konusu baz istasyonunun mühürlenmesine ilişkin yapı tatil zaptı ile yıkımına ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.3194 sayılı İmar Kanunu’nun 3. maddesinde; herhangi bir sahanın, her ölçekteki plan esaslarına, bulunduğu bölgenin şartlarına ve yönetmelik hükümlerine aykırı maksatlar için kullanılamayacağı, 21. maddesinde; bu Kanunun kapsamına giren bütün yapılar için 26’ncı maddede belirtilen istisna dışında belediye veya valiliklerden yapı ruhsatiyesi alınmasının mecburi olduğu, 30. maddesinde; yapı tamamen bittiği takdirde tamamının, kısmen kullanılması mümkün kısımları tamamlandığı takdirde bu kısımlarının kullanılabilmesi için, inşaat ruhsatını veren belediye veya valilikten izin alınmasının mecburi olduğu, 32. maddesinde ise; bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç, ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığının ilgili idarece tespiti, fenni mesulce tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumunun tespit edileceği, yapının mühürlenerek inşaatın derhal durdurulacağı, durdurmanın yapı tatil zaptının, yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılacağı, bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibinin, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak Belediyeden veya Valilikten mühürün kaldırılmasını isteyeceği, ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonucunda anlaşılırsa, mühürün, Belediye veya Valilikçe kaldırılacağı ve inşaatın devamına izin verileceği, aksi takdirde ruhsatın iptal edileceği, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan binanın Belediye Encümeni veya İl İdare Kurulu kararını müteakip, Belediye veya Valilikçe yıktırılacağı ve masrafının yapı sahibinden tahsil edileceği hükme bağlanmıştır.5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun görev ve yetkilerini düzenlediği 6. maddesinin (ğ) bendinde; telsiz sistemlerinin belirlenen tekniklere ve usullere uygun olarak kurulmasının ve çalıştırılmasının kontrolünü yapmak, elektromanyetik girişimleri tespit etmek ve giderilmesini sağlamak, Kurumun görevleri arasında sayılmış, 12. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (h) bendinde de; elektronik haberleşme şebekelerinden kaynaklanan elektromanyetik alanlara kamu sağlığını tehdit edecek şekilde maruz kalınmasının engellenmesi ile ilgili önlemlerin bu Kanun çerçevesinde alınması konusunda Kurum tarafından mevzuat doğrultusunda yükümlülükler getirilebileceği, 37. maddesinin (4) numaralı fıkrasında ise; ulusal ve uluslararası kuruluşların belirlediği standart değerleri dikkate almak suretiyle telsiz cihaz ve sistemlerinin kullanımında uygulanacak elektromanyetik alan şiddeti limit değerlerinin belirlenmesi, kontrol ve denetimleri münhasıran Kurum tarafından yapılır veya yaptırılır. Bu işlemler ile ilgili usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı’nın görüşleri de dikkate alınmak suretiyle Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir. Yönetmelik ile belirlenen limit değerlerine ve güvenlik mesafesine uygun bulunan ilgili tesisler başkaca bir işleme gerek kalmaksızın Kurum tarafından güvenlik sertifikasının düzenlenmesini müteakip kurulur ve faaliyete geçirilir, hükümlerine yer verilmiş bulunmaktadır.406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun ek 35. maddesinde yer alan; <Elektronik haberleşmeyle ilgili alt yapı oluşumunda kullanılan direk, kule, kulübe, konteyner, anten, dalga kılavuzu, enerji nakil hattı, alt yapı niteliğindeki tesisler gibi her türlü taşınır, taşınmaz mal ve teçhizat, kanun hükümlerine ve Kurum tarafından çıkarılan yönetmeliklere uygun olarak kurulmak ve Kurumdan gerekli izin, ruhsat veya sertifikaları almak şartıyla, 3194 sayılı İmar Kanun’u ve İmar Kanunu’na dayanılarak çıkarılan yönetmeliklerde belirtilen yapı ruhsatiyesine ve yapı kullanma iznine tabi değildir.> düzenlemesi 08.01.2010 günlü ve 27556 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin E:2006/129, K:2009/121 sayılı kararıyla iptal edilmiştir.Söz konusu Anayasa Mahkemesi kararında; sabit elektronik haberleşme cihazlarının kurulabilmesi için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından verilmesi gerekli olan izin, ruhsat ve sertifikaların; söz konusu cihazların kurulumunun yanı sıra, elektromanyetik dalgaların insan sağlığı bakımından ortaya çıkaracağı zararların önlenmesine yönelik olduğu ve bu yönüyle Anayasa ile Devlete verilen ödevler kapsamında yer aldığı kuşkusuz olmakla birlikte, söz konusu izin, ruhsat ve sertifikaların; imar mevzuatı yönünden Devlete ait olan görevlerin yerine getirilebilmesinin araçları olan izin ve ruhsatların yerine geçebilmesine olanak bulunmadığı, Kurum tarafından verilen izin, ruhsat veya sertifikaya sahip olmaları da, ilgililerin, imar mevzuatına göre almaları zorunlu olan yapı ruhsatı ve yapı kullanma izninden muaf tutulmalarını haklı kılan bir neden olarak kabul edilemeyeceği, itiraz konusu kural ile getirilen düzenlemenin, elektronik haberleşmeyle ilgili alt yapı oluşumunda kullanılan müstakil yapıların imar planına uygunluğunun denetlenmesini olanaksız kılacağı, elektronik haberleşme cihazlarının mevcut yapılar üzerinde kurulması halinde ise, bu yapıların ruhsata uygunluk denetiminin yapılmasına engel oluşturacağı, oysa; yapı ruhsatiyesi ve yapı kullanma izninin, imar hukuku yönünden planlamanın ve bu planlara uygunluk denetiminin yapılmasının ve bu suretle kamu yararının sağlanmasının başlıca araçlarından olduğu, elektronik haberleşmeyle ilgili alt yapı oluşumunda kullanılan yapılara ayrıcalık tanınarak, bunların yapı ruhsatından ve yapı kullanma izninden istisna tutulmasının, bu yapıların imar mevzuatı kapsamı dışında tutulması anlamını taşıyacağı, elektronik haberleşmeyle ilgili alt yapı oluşumunda kullanılan taşınır, taşınmaz mal ve teçhizatlar yönünden imar hukukunda denetimsiz bir alan oluşturacağı ve Devletin bu konudaki gözetim ve denetim görevini yerine getirememesine sebep olacağı hususları iptal gerekçeleri olarak vurgulanmıştır.Dosyanın incelenmesinden; Muğla İli, Bodrum İlçesi, Eskiçeşme Mahallesi, Bardakçı Mevkii, … pafta, … ada, … sayılı parseldeki yapının üzerinde ruhsatsız olarak baz istasyonunun yapıldığının 14.05.2010 günlü yapı tatil zaptı ile tespiti üzerine, ruhsatsız olarak yapılan baz istasyonunun 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca mühürlenmesine ilişkin 14.05.2010 günlü yapı tatil zaptının ve yıkımına ilişkin olarak alınan 18.05.2010 günlü, 469/11 sayılı Bodrum Belediye Encümen kararının iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Uyuşmazlıkta; 406 sayılı Kanun’un Ek 35. maddesinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı 13/10/2009 tarihinden önce, Telekomünikasyon Kurumundan Güvenlik Sertifikası alınarak inşa edilen ve halen faaliyette bulunan yapılar yönünden; Anayasa Mahkemesi kararlarının geçmişe yürümeyeceği kuralı uyarınca, kazanılmış hakkın oluşup oluşmayacağı hususunun tartışılması gerekmektedir.Hukuk devletinin gerçek anlam ve amacı, devletin tüm işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygun yürütülmesini gerekli kılmaktadır. Anayasanın, devlet faaliyetlerinin yargısal denetime bağlı olarak yürütülmesini öngörmesi nedeniyle yasama işlemlerinin de bu denetim kapsamında olduğu açıktır. Anayasa Mahkemesi kararıyla Anayasaya aykırılığı saptanan bir Kanuna dayanılarak ileriye yönelik hak kazanılması ve kazanılmış bir haktan söz edilmesi olanaksızdır.Öte yandan; yukarıda yer alan mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi kararı ile birlikte değerlendirilmesinden; iletişim hizmeti veren GSM şirketlerinin 5809 sayılı Kanun hükümleri uyarınca, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’ndan aldığı izin, ruhsat veya sertifikaların; sabit telekomünikasyon cihazlarının kurulması ve işletilmesi esnasında, ortamda oluşan elektromanyetik alan şiddetinin limit değerlerine uygunluğunun belirlenmesi, ölçüm yöntemleri ve denetlenmesine yönelik olduğu, izin, ruhsat veya sertifikaların, İmar Kanunu uyarınca alınması zorunlu olan yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesinden muafiyet sağlamayacağı, dolayısıyla; GSM şirketlerinin de sabit elektronik haberleşme cihazlarının kurulabilmesi için, yapı niteliği taşıması şartıyla, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi alma zorunluluğunun bulunduğu anlaşılmakta olup, bu nedenle, Anayasa Mahkemesi kararının yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili kurumdan alınan sertifika ile kurulumu tamamlanmış yapı niteliğini haiz baz istasyonları için inşaat ruhsatı hususunda kazanılmış hakkın varlığından söz etme olanağı bulunmamaktadır.Bu durumda; uyuşmazlığa konu yapının (baz istasyonu), öncelikle ruhsata tabi yapı niteliğinde olup olmadığı hususu değerlendirilerek, işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, aksi yöndeki temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle, Muğla 1. İdare Mahkemesi’nin 07.04.2011 günlü, E:2010/1973, K:2011/638 sayılı kararının bozulmasına, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.02.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

 

Yazıldı Yargı Kararları

154 MADDELİK TORBA KANUN MECLİSTEN GEÇTİ!

Tem14
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

154 MADDELİK TORBA KANUN MECLİSTEN GEÇTİ!

ANA BAŞLIKLAR

EMLAK VERGİSİ; 2014 YILI 1.Taksidi de dahil olmak üzere emlak vergisi borçlarını ödemeyenlere ,peşin veya 36 ay içinde18 taksitte ödeme imkanı getirildi.Çevre ve temizlik vergisi ile su borçları da aynı yöntemle ödenebilecek.

Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı gibi tarihi binalardaki işyerleri emlak vergisinin yarısını, çevre ve temizlik vergisinin tamamını ödeyecek.Ev  ve işyeri olarak kullanılan İstanbul Boğaziçi’ndeki  köşk ve yalılarda emlak vergisini tam ödeyecekler.

FAZLA ÇALIŞMA ÜCRETİ ARTIŞI: Zorunlu ve olağanüstü durumlar dışında çalışılması  gerektiğinde 36 saati aşan her bir saat için verilecek ücret, normal çalışma ücretinin iki katı olacak. Maden işlerinde çalışan işçilere fazla çalışma yaptırılamayacak.

KIDEM TAZMİNATI SÜRESİ: Kıdem tazminatına  ilişkin düzenleme yapıldı. Buna göre alt işverenin değişip değişmediğine bakılmaksızın, aralıksız olarak  aynı kamu kurum ve kuruluşuna ait işyerlerinde çalışmış olanların, bu şekildeki çalışma sürelerine ait kıdem tazminatına esas hizmet süreleri,aynı kamu kurum ve kuruluşlarında geçen toplam  çalışma süreleri esas alınarak  tespit edilecek.

MEMURA AF: 23 Nisan 1999 ile 14 Şubat 2005 yılları arasında tabi oldukları personel mevzuatına göre almış oldukları ceza sonucu memuriyetleri sona erenler,memuriyete dönebilecek veya bu süreyi prim borçlanmasına saydırarak emekli olabilecek.

VERGİ CEZALARI SİLİNMEYECEK: Vergi aslına bağlı vergi cezaları yeniden yapılandırılarak tam olarak ödenecek. Taksitle ödenmek istenmesi durumunda, başvuru sırasında  6,9,12 veya 18 taksit  seçeneklerinden biri tercih edilecek.

SGK BORÇLARINA YAPILANDIRMA: 2014  yılı Nisan ayı ve önceki aylara ilişkin ödenmemiş olan sigorta primi, emeklilik keseneği kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi için hesaplanacak tutarın ödenmesi halinde,bu alacaklara uygulanan  gecikme cezası,gecikme zammı  alacaklarının tamamından vazgeçilecek. Ödemeler 18 eşit taksitte yapılabilecek.

BELEDİYELERDEN YURT YAPIMI: Belediyeler orta veya yüksek öğrenim yurtları yapabilecek veya yaptırabilecektir.

BELEDİYELERE ULAŞIM İÇİN KAMULAŞTIRMA YETKİSİ: Belediyelerce, taşınmazların  üzerinde veya altında teleferik ve benzeri ulaşım hatları ile her türlü köprü,metro ve benzeri raylı  taşıma sistemlerinin kamulaştırma yapılmaksızın yapılması mümkün olabilecek.

HİZMET ALIMI: Kamuda, memurların yaptığı işler için de 4734 sayılı Kamu İhale hükümlerine göre ihaleyle hizmet alımı imkanı getirildi.

YARGI KARARININ UYGULANMASI: Kamuda yargı yoluyla görevine dönüş hakkı kazanan memurlar hakkındaki bu yargı kararları 2 yıl boyunca uygulanmayabilecek, uygulandığında ise aynı göreve değil başka bir göreve  atama yapılacak. Ancak bu düzenleme tüm memurlar için değil, daire başkanı ve üstü  seviyesindeki memurlar hakkında uygulanacak.

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

Soru/Cevap

Tem14
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Soru :

Belediyemizdeki zabıta memuru  emekli olduktan sonra 30 Mart seçimleri ile birlikte meclis üyesi oldu. Belediye başkanı tarafından  görevlendirmeyle  1.750 TL karşılığı belediye başkan yardımcısı olarak görevlendirildi fakat Emekli Sandığı emekli maaşını kesti.Sizden öğrenmek istediğimiz maaşı kesilir mi ,SGK’ ya giriş yapmamız gerekir mi ?

Gökçeada Belediye Başkanlığı / ÇANAKKALE

CEVAP ; Emekli aylığı almakta iken yeniden çalışmaya başlayanların emekli aylıklarının kesilmesi veya kesilmemesi gereken durumlar, 27.4.2005 tarihli ve 25798 sayılı resmi gazetede yayımlanan 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30. maddesinde açıklanmıştır.

Madde 30- Cumhurbaşkanı tarafından atananlar, Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek kararnameyle atanan veya görevlendirilenler, Türkiye Büyük Millet Meclisince yapılan seçimler sonucunda görev verilenler ile yükseköğretim kurumlarının öğretim üyeliklerine yapılacak atamalar hariç olmak üzere, herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar, genel bütçeye dahil dairelerin, katma bütçeli idarelerin, döner sermayelerin, kefalet sandıklarının, sosyal güvenlik kurumlarının ve bütçeden yardım alan kuruluşların kadrolarına açıktan atanamazlar. Diğer kanunların bu fıkraya aykırı hükümleri uygulanmaz.

Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlar bu aylıkları kesilmeksizin; genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin %50’sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklarda herhangi bir kadro, pozisyon veya görevde çalıştırılamaz ve görev yapamazlar.

Diğer kanunların emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta iken emeklilik veya yaşlılık aylıkları ve/veya diğer tazminatları kesilmeksizin atanmaya, çalıştırılmaya veya görevlendirilmeye izin veren hükümleri ile 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 11 inci maddesine göre 1.1.2005 tarihinden önce alınmış Bakanlar Kurulu kararları uygulanmaz.

Bu maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri;

 a) Cumhurbaşkanlığına seçilenler,

b) Dışarıdan Bakanlar Kurulu üyeliğine atananlar,

c) Yasama Organı üyeliğine seçilenler,

d) Mahalli idareler seçimleri sonucuna göre görev alanlar,

e) Sadece toplantı veya huzur ücreti ya da hakkı ödenen görevleri yürütenler ile yönetim ve denetim kurulu üyeliği ücreti karşılığında görevlendirilenler,

f) Yaş haddini aşmamış olmaları kaydıyla her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ders ücreti karşılığı ders görevi verilenler (üniversitelerde ders ücreti karşılığı ders görevi verilenler hakkında yaş haddini aşmamış olmaları kaydı aranmaz.),

g) Vakıf üniversitelerinde görev alanlar,

h) Özel kanunlarında emeklilik veya yaşlılık aylığı kesilmeksizin çalıştırılma veya görev yapma hakkı verilenlerden Cumhurbaşkanı tarafından atananlar, Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek kararname ile atanan veya görevlendirilenler ve Türkiye Büyük Millet Meclisince yapılan seçimler sonucunda görev verilenler,

i) 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 60 ıncı maddesinin (a) fıkrası uyarınca Yasama Organı üyeliğinin bitiminden sonra öğretim üyesi olarak atanmış olanlar,

Hakkında uygulanmaz.

 Emekli aylığının kesilmesi gereken durumlar;

 – Kamu işyerlerinde yeniden çalışmaya başlayanların emekli aylıkları kesilir.

– Belediyelere bağlı şirketlerde görev alanların emekli aylıkları kesilir.

 – Bütçeden, diğer söyleyişle Hazineden yardım alan kuruluşlarda görev alanların emekli aylıkları kesilir.

– Sermaye yapısı itibariyle % 50 sinden fazlası kamuya ait olan herhangi bir ortaklıkta görev alanların emekli aylıkları kesilir.

– Yeniden devlet memuru olarak kadrolu bir göreve başlanılır ise kesilir.

– Bu durumda olanların emekli aylıklarıyla ödenen makam tazminatı, temsil tazminatı, görev tazminatı gibi tutarları alanlar varsa bunlarda kesilir.

Emekli aylığının kesilmemesi gereken durumlar;

 – Kamu işyerleri olmayan, tamamen özel sektöre ait işyerlerinde görev alanların emekli aylıkları kesilmez.

– Kendi işyerini işletenlerin emekli aylıkları kesilmez. Kendi işyerlerini işletenlerin yalnızca emekli aylıklarının % 15 i sosyal güvenlik destek primi olarak kesilir. Mesela; avukatlık, noterlik, esnaflık gibi kendi işyerlerini işletenlerin emekli aylıklarının tamamı kesilmez, ancak emekli aylıklarından % 15 i sosyal güvenlik destek primi olarak Sosyal Güvenlik Kurumunca alınır.

– Yukarıdaki maddede a, b, c, d, e, f, g, h, i şeklinde sayılan durumlarda emekli aylıkları kesilmez. (Üniversitelerde, vakıf üniversitelerinde ders ücreti karşılığı görev alan profesörler, belediye başkanlığına seçilmiş olanlar, huzur hakkı alan yönetim kurulu üyeleri gibi)

Bu düzenlemelere göre; meclis üyeliğinden başkan yardımcılığına atanan ve ödenek  alan memur kökenli başkan yardımcısının emekli maaşı kesilir.

Bu durumda kişiye ait seçim mazbatası ve emekli sicil numarası ile birlikte başkan yardımcılığına atama ve ücret belirlenmesine  ilişkin karar ve belgeler SGK Emeklilik Daire Başkanlığına gönderilerek bilgilendirilir.

 

 

Yazıldı Soru / Cevap

BELEDİYE GELİRLERİ KANUNU GENEL TEBLİĞİ

Tem11
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

11 Temmuz 2014 gün ve  29057 sayılı Resmi Gazetede BELEDİYE GELİRLERİ KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 45) yayınlanmıştır.

Bu Tebliğde ; 6527 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun(1) 5 ve 6 ncı maddeleri ile 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun(2) 96 ncı maddesinin (A) fıkrasına ikinci paragraf ve bu paragraf hükmünün uygulaması ile ilgili olarak geçici 7 nci madde ilave edilmiştir.Bu değişiklik ile 2464 sayılı Kanunun 15 inci maddesindeki ilan ve reklam vergisi, 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (III) numaralı bendinde yer alan eğlence vergisi, 56 ncı maddesinde yer alan işgal harcı, 60 ıncı maddesindeki tatil günlerinde çalışma ruhsatı harcı ve 84 üncü maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan işyeri açma izni harcına dair tarifelerin tespitine ilişkin düzenlemeler öngörülmüştür.

 

Yazıldı Güncel Mevzuat

Edirne Bölge İdare Mahkemesi Kararı

Tem01
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

EDİRNE BÖLGE İDARE MAHKEMESİ, ESAS: 2013/18, KARAR: 2013/18, TARİH: 21.01.2013

 

Hakkında Soruşturma İstenen       : Hasan KANDEL – Kozyörük eski Belediye Başkanı

 

Soruşturulacak Eylem                     :Görevi Kötüye Kullanma – Belgede Sahtecilik

 

Eylem Tarihi                                    :18.12.2012

 

Yetkili Makamın Kararı                 :4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun uyarınca soruşturma izni verilmesine

 

Karara İtiraz Eden                          :Hasan KANDEL – Kozyörük Kasabası                          Malkara/TEKİRDAĞ

Malkara Kaymakamlığı’nın 10.01.2013 tarih ve 498-02-101 sayılı yazısı ekinde gönderilen 02.01.2013 tarih ve 2013/01 sayılı soruşturma izni verilmesine ilişkin karar ve dayanağı ön inceleme raporu ve eki belgeler incelenerek gereği düşünüldü:

Dosyanın incelenmesinden; Kozyörük eski Belediye Başkanı Hasan KANDEL’in Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Yönetmelik hükümlerine aykırı olarak görevde yükselme sınavına girmedikleri halde Belediye Muhasip kadrosunda bulunan Ethem DEMİR’in 28.01.2008 ve 2008/48 sayılı işlemle Mali Hizmetler Müdürlüğü kadrosuna Saim ÜNAL’ın ise 28.01.2008 tarih ve 2008/45 sayılı işlemle Yazı İşleri Müdürlüğü kadrosuna yönetmelik hükümlerine aykırı olarak asaleten atamalarını yaparak görevini kötüye kullanacağı iddialarıyla ilgili olarak her ne kadar soruşturma izni verilmiş ise de; bu konunun idari bir tasarruf olması ve idari yargı denetimine açık olması nedeniyle bu iddia ile ilgili olarak da soruşturma açılmasını gerektiren yeterli emarenin mevcut bulunmadığı anlaşıldığından usul ve yasaya uygun bulunmayan soruşturma izni verilmesine ilişkin Malkara Kaymakamlığı’nın 02.01.2013 tarih ve 2013/01 sayılı kararına yapılan itirazın KABULÜNE, kararın BOZULMASINA, itiraz eden Hasan KANDEL hakkında SORUŞTURMA İZNİ VERİLMEMESİNE, dosyanın Malkara Kaymakamlığı’na kararın bir örneğinin itiraz eden Hasan KANDEL’e gönderilmesine, 4483 sayılı yasanın 9. maddesi uyarınca 21.01.2013 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.

BAŞKAN                                          ÜYE                                                  ÜYE

MEHMET GÖKBAKAR                 YUNUS KUTLU                              KÜRŞAT URAL

(32732)                                           (32743)                                                (37829)

Yazıldı Duyurular, Yargı Kararları

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız