• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

Aylık Arşivler : Temmuz, 2015

Danıştay 6.Daire, Esas : 2015/361, Karar : 2015/3486;Tarih: 27/05/2015

Tem28
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

ÖZÜ: Davacının mülkiyet hakkını kullanamamaktan yakınarak, tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmakta ise de; esasen davacının uyuşmazlık konusu taşınmazı edindiği tarih itibari ile taşınmaz için kısıtlılık durumun mevcut olduğu, yukarıda belirtilen Avrupa İnsan Mahkemesi kararında belirtilen mülkiyet hakkının geçmişte belirli bir süre engellenmiş olma durumunun eski malikler açısından gerçekleşmiş olmasına karşın, 17.07.2012 tarihli satış işlemi sonucu mülkiyet sahibi olan davacı açısından kısıtlılık halinden kaynaklanan ve tazminatı gerektirir mağduriyetinin henüz bulunmadığı açıktır.Bu durumda, İdare Mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken, tazminat talebinin kabulüne ilişkin temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Dava, Afyonkarahisar İli, Merkez,Fatih Mahallesi, 19L-1C pafta, 2350 ada, 2 parsel sayılı 2390 m2 alanlı taşınmazın 1986 yılında yapılan imar planı uyarınca ilkokul alanı olarak ayrıldığı ve amacına uygun kullanılmadığı, 08.11.2012tarihinde davalı Afyonkarahisar Belediye Başkanlığına başvuruda bulunularak söz konusu taşınmazın tahsis amacının dışına çıkarılmasını veya eşdeğer bir taşınmaz ile takas edilmesinin talep edildiği ancak bu talebin reddedilmesi üzerine mülkiyet hakkının ihlal edildiği ileri sürülerek 371.884,00 TL bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile dava konusu taşınmazın davalı idareler adına tesciline karar verilmesi istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, uyuşmazlık konusu parselin, imar planında kamunun kullanımı için ilkokul alanı olarak ayrılması nedeniyle bu parselde artık yapılaşmaya gidilemeyeceği ve bu nedenle malikin tasarruf hakkının kısıtlandığı, 3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesi uyarınca imar planının yürürlüğe girmesinden itibaren en geç 3 ay içinde bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programının belediyece hazırlanmaması ve bunun sonucunda taşınmazının kamulaştırılmaması nedeniyle davacının mülkiyet hakkının belirsiz bir süre ile kısıtlandığı ve bu kısıtlamanın idarece bir karar alınarak kaldırılmadığının sabit olması karşısında, taşınmaz malın değerinin hesaplanarak ilgilisine ödenmesi dışında başka bir yol kalmadığı, bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda taşınmazın bedelinin 371.884,00 TL olduğunun tespit edildiği, bu doğrultuda tazminata ilişkin istemin kabulü ile 371.884,00 TL’nin dava açma tarihi olan 29.03.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idarelerden müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, bu karar davalı idare vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Anayasanın 35. maddesinde: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” kuralına yer verilmiş, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını düzenleyen 13. maddesinde ise, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.Keza Anayasanın 90. maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 nolu Ek Protokolünün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde de: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.” hükmü yer almıştır.Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin 29.12.1999 gün ve E:1999/33, K:1999/51 sayılı kararıyla; 3194 sayılı İmar Kanununun 13. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları iptal edilmiş, iptal kararının gerekçesinde: “Çağdaş demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup onları büyük ölçüde kısıtlayan veya tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaştığı kabul edilemez. Demokratik hukuk devletinin amacı kişilerin hak ve özgürlüklerden en geniş biçimde yararlanmalarını sağlamak olduğundan yasal düzenlemelerde insanı öne çıkaran bir yaklaşımın esas alınması gerekir. Bu nedenle getirilen sınırlamaların yalnız ölçüsü değil, koşulları, nedeni, yöntemi, kısıtlamaya karşı öngörülen kanun yolları hep demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir. Özgürlükler, ancak ayrık durumlarda ve demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde sınırlandırılabilmelidir.Demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın, bu sınırlamayla güdülen amacın gerektirdiğinden fazla olması düşünülemez.Demokratik hukuk devletinde güdülen amaç ne olursa olsun, kısıtlamaların, bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını önemli ölçüde zorlaştıracak ya da ortadan kaldıracak düzeye vardırılmaması gerekir.3194 sayılı Yasanın 13. maddesinin itiraz konusu birinci fıkrasında imar planlarında, resmi yapı, okul, cami, yol, meydan gibi umumi hizmetlere ayrılan yerlerin, imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanma şeklinin devam edeceği öngörülmüştür. Yasa’nın 10. maddesinde de belediyelerin, imar plânlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde bu planı uygulamak üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlayacakları belirtilmiş, ancak Yasa’da bu plânların tümünün hangi süre içinde programa alınarak uygulanacağına ilişkin bir kurala yer verilmemiştir. 13. maddenin birinci fıkrası uyarınca imar planlarında umumi hizmetlere ayrılan yerlerin mevcut kullanma şekillerinin ne kadar devam edeceği konusundaki bu belirsizliğin, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan bir sınırlamaya neden olduğu açıktır.İmar plânlarının uygulamaya geçirilmesindeki kamusal yarar karşısında mülkiyet hakkının sınırlanmasının demokratik toplum düzeninin gerekleriyle çelişen bir yönü bulunmamakta ise de, itiraz konusu kuralın neden olduğu belirsizliğin kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengeyi bozarak mülkiyet hakkını kullanılamaz hale getirmesi, sınırlamayı aşan hakkın özüne dokunan bir nitelik taşımaktadır.İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi de 23.9.1981 günlü Sporrong ve Lonnroth kararında, kamulaştırma izni ile inşaat yasağının uzun bir süre için öngörülmüş olmasının, toplumsal yarar ile bireysel menfaat arasındaki dengeyi bozduğu sonucuna varmıştır.Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.” nitelemelerine yer verilmiştir.Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin sözü edilen kararında da atıf yapılan İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin 23.09.1982 gün ve 7151/75 sayılı Sporrong ve Lönnroth – İsveç kararında ise Mahkeme; başvurucuların taşınmazlarının uzun bir süre inşaat yasağı kapsamında tutulmasını ve bu sürede kamulaştırma yapılmamasını mülkiyet hakkına müdahale olarak kabul etmiş, bu durumun müdahaleyi ağırlaştırdığı kanaatine vararak, kararın devamında, başvurucuların mülkiyet haklarını kullanmalarının Sporrong Miras Şirketi olayında toplam 25 yıl, Bayan Lönnroth olayında on iki yıl engellendiğini, bu bağlamda uzatılmış yasakların mülk sahipleri üzerinde yarattığı olumsuz sonuçları hukukun üstünlüğü ile yönetilen bir Devlette olması gereken durumla bağdaştırılabilir görmediğini kaydetmiş, bu yasakların yarattığı durumun mülkiyet hakkının korunması ile genel menfaatin gerekleri arasında sağlanması gereken dengeyi bozduğunu, başvurucuların hukuki durumlarının gerekli dengenin bulunmamasına yol açtığını vurgulamış, sonuçları inşaat yasakları ile ağırlaştırılmış olan kamulaştırma izinlerinde (izin verilmemesi) her iki başvurucu yönünden Birinci Protokolün 1. maddesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.Yukarıda özetlenen Anayasa Mahkemesi kararında atıf yapılan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 23.09.1982 gün ve 7151/75 sayılı Sporrong ve Lönnroth – İsveç kararı incelendiğinde, zarar/tazminat olgusunun mülkiyet hakkının geçmişte belirli bir süre engellenmiş olması ile ileriye yönelik olarak belirsiz bir süre engelleme durumunun mülkiyet sahibinde meydana getirdiği mağduriyet çerçevesinde şekillendiği, başka bir deyişle mülkiyet hakkının kısıtlanmasının malikler üzerindeki manevi etkisinin nazara alınması sonucu başvurucular yönünden ihlal kararı verildiği anlaşılmaktadır.Dava dosyasının incelenmesinden, Afyonkarahisar İli, Merkez,Fatih Mahallesi, 19L-1C pafta, 2350 ada, 2 parsel sayılı 2390 m2 alanlı taşınmazın 1986 yılında yapılan imar planı uyarınca ilkokulalanı olarak ayrıldığı, 1989 yılında yapılan 3194 sayılı kanunun 18. Maddesi uygulaması sonucunda KOP (Kamu ortaklık payı) olarak 873/2390 hisse ile Cemil Dilek, 874/2390 Sıddıka Ballık, 643/2390 hisse ile de Lütfiye Pekiner adına tescil edildiği, davacının uyuşmazlık konusu taşınmazla mülkiyet bağının ise 17.07.2012 tarihli satış işlemi ile kurulduğu anlaşılmaktadır.Bakılan davada, davacının mülkiyet hakkını kullanamamaktan yakınarak, tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmakta ise de; esasen davacının uyuşmazlık konusu taşınmazı edindiği tarih itibari ile taşınmaz için kısıtlılık durumun mevcut olduğu, yukarıda belirtilen Avrupa İnsan Mahkemesi kararında belirtilen mülkiyet hakkının geçmişte belirli bir süre engellenmiş olma durumunun eski malikler açısından gerçekleşmiş olmasına karşın, 17.07.2012 tarihli satış işlemi sonucu mülkiyet sahibi olan davacı açısından kısıtlılık halinden kaynaklanan ve tazminatı gerektirir mağduriyetinin henüz bulunmadığı açıktır.Bu durumda, İdare Mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken, tazminat talebinin kabulüne ilişkin temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle, Afyonkarahisar İdare Mahkemesince verilen 20/11/2014 tarihli, E:2013/577, K:2014/934 sayılı kararın BOZULMASINA, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 27/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kararları okumak için linke tıklayınız…  Dava Kararları

 

 

 

 

Yazıldı Yargı Kararları

BELEDİYELERİMİZE HATIRLATMA !

Tem28
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Bazı belediyelerimizden  yöneltilen sorularda özellikle, sözleşmeli personel alımındaki ilanın nasıl ve nerede yapılacağı şeklindedir.Bu hususta aşağıdaki Başbakanlık Genelgesi hükümlerine uyulacaktır.

Kamu Personeli Alımı İlanları ile İlgili 2014/4 Sayılı Başbakanlık Genelgesi

Konu : Kamu Personeli Alımı İlanları

GENELGE

2014/4

(16 Nisan 2014  gün ve 28974 sayılı R.G.)

Kamu kurum ve kuruluşlarına farklı statü ve usullerle personel alınmakta ve personel alım ilanları; Resmî Gazete, çeşitli gazeteler, kurum resmi internet siteleri vb. araçlarla kamuoyuna duyurulmaktadır. Personel alım ilanlarının yayımlanmasında kurum ve kuruluşlarca farklı yöntemlerin kullanılması, duyuruların adaylarca takibini güçleştirmektedir.

Kamu hizmetlerine girmenin Anayasal düzeyde korunan bir hak olduğu dikkate alındığında, bu hakkın kullanımında etkinliğin ve şeffaflığın artırılması; personel alım ilanlarının hızlı, kolay ve tek elden ulaşılabilir olmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda bütün kamu kurum ve kuruluşlarının, bu genelgenin yayımlandığı tarihten geçerli olmak üzere, personel alım ilanlarının yayımlanması konusunda aşağıda belirtilen hususlara göre hareket etmeleri uygun görülmüştür.

1) Kamu kurum ve kuruluşlarının, statü ayrımı yapılmaksızın; işçi, memur, sözleşmeli vb. bütün personel alım ilanları Devlet Personel Başkanlığının internet sitesinde yayımlanacaktır.

2) Personel alım ilanlarının yayımlanmasına ilişkin olarak ilgili mevzuatta yer alan hususların uygulanmasına devam edilecektir. Bu genelge kapsamında Devlet Personel Başkanlığınca yayımlanacak ilanlara ilişkin her türlü hukuki sorumluluk ilgili kamu kurum ve kuruluşuna ait olacaktır.

3) Personel alım ilanları, ilanın kurumlar tarafından ne zaman yayımlanacağı belirtilerek bu tarihten en az beş gün önce Devlet Personel Başkanlığına gönderilecektir. Bu süreye yetiştirilemeyen ivedi durumlarda Devlet Personel Başkanlığı ile görüşülerek hareket edilecektir.

4) Personel alım ilanları, ilgili kurum tarafından belirtilen tarihte, Devlet Personel Başkanlığınca yayımlanacaktır. İlanın yayımlanma zamanında veya metninde değişiklik yapılması gerektiğinde, bu durum ivedilikle Devlet Personel Başkanlığına bildirilecektir.

5) İlanların gönderilme usulü ve bu genelgenin uygulanması ile ilgili diğer hususlar Devlet Personel Başkanlığınca belirlenerek kamu kurum ve kuruluşlarına duyurulacaktır.

 

Bilgilerini ve gereğini rica ederim.

 

                                                                                                        Recep Tayyip ERDOĞAN

                                                                                                                  Başbakan

 

 

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

Stratejik Plan, Performans Programı ve Faaliyet Raporları

Tem24
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

Sayı: 33237296-349-14029

Konu: Stratejik Plan, Performans Programı ve Faaliyet Raporları Hakkında                      26.06.2015

İlgi: Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün 29.05.2015 tarihli ve 5091 sayılı yazısı.

Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün; mahalli idarelerce hazırlanan stratejik plan, performans programı ve faaliyet raporlarının Maliye Bakanlığına gönderilmemesine ilişkin ilgi yazısı ektedir.

Bilgilerinize ve gereğinin buna göre ifası için konunun dahilindeki tüm mahalli idarelere duyurulması hususunda gereğini arz ve rica ederim.

Ömer DOĞANAY

Bakan a.

Genel Müdür

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü

 Sayı: 5091                                                                                                                                                                               29.05.2015

Konu: Stratejik Plan, Performans Programı ve Faaliyet Raporları Hakkında

Bilindiği üzere, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 9 uncu maddesinde; kamu idarelerinin stratejik plan ve performans programı hazırlamakla yükümlü oldukları, stratejik planlamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye Kalkınma Bakanlığının, performans esaslı bütçelemeye ilişkin usul ve esasları belirlemeye de Maliye Bakanlığının yetkili olduğu hüküm altına alınmıştır.

Bu çerçevede hazırlanan ve 26.05.2006 tarihli ve 26179 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Kamu İdarelerinde Stratejik Planlamaya İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin” 15 inci maddesinde “Mahalli idareler ilgili meclis tarafından kabulünü müteakip stratejik planlarını İçişleri Bakanlığına ve Kalkınma Bakanlığına gönderir.” Denilmekte, 05.07.2008 tarihli ve 26927 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Kamu İdarelerince Hazırlanacak Performans Programları Yönetmeliğin” 7 nci maddesinde de mahalli idarelerce hazırlanan ve Ocak ayı içerisinde kamuoyuna açıklanan performans programlarının en geç Mayıs ayının on beşine kadar İçişleri Bakanlığına gönderileceği belirtilmektedir.

Diğer taraftan, 5018 sayılı Kanunun 41 inci maddesinde üst yöneticiler ve bütçeyle ödenek tahsis edilen harcama yetkililerince her yıl faaliyet raporu hazırlanacağı, mahalli idarelerce hazırlanan faaliyet raporlarının birer örneğinin Sayıştay ve İçişleri Bakanlığına gönderileceği hüküm altına alınmıştır.

Bu itibarla, yukarıda yer verilen mevzuat çerçevesinde mahalli idarelerce hazırlanan stratejik plan, performans programı ve faaliyet raporlarının birer örneğinin Bakanlığımıza gönderilmesine gerek olmadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu belgelere Bakanlığımızca ihtiyaç duyulması halinde idarelerin internet sayfalarından erişilebileceği hususu dikkate alınarak, kaynakların etkili, ekonomik ve verimli kullanılması ve israfa yol açılmaması bakımından mahalli idarelerce hazırlanan söz konusu belgelerin Bakanlığımıza gönderilmesine gerek olmadığı hususunun mahalli idarelere bildirilmesini arz ederim.

 

Ayşe Berrin DİKMELİK

Bakan a.

Genel Müdür Yardımcısı

Yazıldı Güncel Mevzuat

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, E. 2014/9045,K. 2014/12983,T. 25.11.2014

Tem24
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

                   

                    ÖZÜ: Taşınmaz tahliye edilip anahtarlar teslim edilmeden kiralanana yapılan kalıcı ve faydalı masrafların istenmesinin mümkün olmadığından, yargılama sırasında taşınmaza ait anahtarların teslim edildiğine dair bir belgede sunulmadığı, davacı kiracının taşınmazı bırakıp terk ettiği, taşınmaz tahliye edilip anahtarlar teslim edilmeden kiralanana yapılan kalıcı ve faydalı masrafların istenmesinin mümkün olmadığı

Dava, kiralanana yapılan iyileştirme bedelleri ve ödemiş olduğu kira bedellerinin istirdadına ilişkindir. Davacı binanın deprem riski taşıdığından bahisle ruhsat alamadığını beyan etmiş ise de, bu konuda belediyeye yapılmış bir müracaatı veya talebinin belediyece reddine dair bir yazıya dosya içinde rastlanılmamıştır. Öte yandan davacı kiracının, akdi feshettiğine dair bir ihtarda bulunmamaktadır. Davacı ihtarla binadaki ayıbın bulunduğu ve ruhsat alamadığını, yedi gün içinde ruhsat alabilecek duruma getirilmesini, getirmediği takdirde yapılan imalat bedellerinin ödenmesini istemiş, sözleşmeyi feshettiğini bildirmemiştir. Öte yandan yargılama sırasında taşınmaza ait anahtarların teslim edildiğine dair bir belge sunulmadığı gibi, davacı kiracı taşınmazı bırakıp terk ettiğini belirtmiştir. Davalılar vekilinin temyiz dilekçesi ekinde ibraz edilen, tutanakta, kiralanana ait anahtarların teslim edildiği anlaşılmaktadır. Taşınmaz tahliye edilip anahtarlar teslim edilmeden kiralanana yapılan kalıcı ve faydalı masrafların istenmesi mümkün değildir. Her dava açıldığı tarihteki duruma göre yürütülür. Dava, anahtar teslim edilmeden önce açıldığına göre davanın reddine karar verilmesi gerekir.

KARAR : Dava, kiralanana yapılan iyileştirme bedelleri ve ödemiş olduğu kira bedellerinin istirdadına ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalılar vekilince temyiz edilmiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde 1.10.2012 tarihli iki ayrı sözleşme ile davalılara ait 3/4 ve 3/5 numaralı dairelerin dil kursu açmak için kiralandığını, kiralamak için 2.500 TL emlakçıya her iki daire için dört aylık kira bedeli 13.200 TL ve dört aylık aidat olarak 4.80.-TL, her iki daire için 2.400 TL güvence parası elektrik, su ve apartman için 500 TL ödediğini, ayrıca taşınmazın kullanım amacına uygun hale getirilmesi için yapılan masrafların Bolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/59-58 D. İşler sayılı dosyasında 36.831.-TL tespit edildiğini, tespitin dışında 28.580.-TL masraf yapıldığını, binanın deprem hasarlı ve yıkılma riski sebebiyle ruhsat alınamadığını, gizli ayıbın davalılara bildirildiği halde bir işlem yapmadıklarını belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000. -TL kazanç kaybı, 25.000.-TL de manevi tazminatın reeskont faiziyle birlikte tahsilini istemiştir. Davalı vekili ise savunmasında; Binanın 1999 yılı depreminde zarar görmediği gibi hasarlı da olmadığının valilik yazısı ile belli olduğunu, davacının belediyeye ruhsat için bir başvurusu olmadığını, aynı yerin davacıdan önce başka bir kişiye kiraya verildiğini ve belediyeden ruhsat aldığını, davalı ancak aktin hitamı ile birlikte ancak kalıcı masrafları isteyebileceğini, taşınmazın henüz tahliye edilmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Hükme esas alınan 1.10.2012 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli iki adet kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmeden, davacının taşınmazları İngilizce dil kursu açmak için kiraladığı anlaşılmaktadır. Taşınmazın kiralandıktan sonra ayıplı hale gelmesi hali, TBK. 305 ve 306. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu maddelere göre kiralanan sonradan ayıplı hale gelmiş ise kiracı kiraya verenden ayıpların giderilmesini veya kira bedelinden ayıplı oranında indirimde bulunmasını, önemli ayıp halinde ise sözleşmeyi fesih etme hakkı vardır. Davacı binanın deprem riski taşıdığından bahisle ruhsat alamadığını beyan etmiş ise de, bu konuda belediyeye yapılmış bir müracaatı veya talebinin belediyece reddine dair bir yazıya dosya içinde rastlanılmamıştır. Öte yandan davacı kiracının, akdi feshettiğine dair bir ihtarda bulunmamaktadır. Davacı 7.3.2013 keşide ve 8.3.2013 ve 12.3.2013 tebliğ tarihli ihtarla binadaki ayıbın bulunduğu ve ruhsat alamadığını, yedi gün içinde ruhsat alabilecek duruma getirilmesini, getirmediği takdirde yapılan imalat bedellerinin ödenmesini istemiş, sözleşmeyi feshettiğini bildirmemiştir. Öte yandan yargılama sırasında taşınmaza ait anahtarların teslim edildiğine dair bir belge sunulmadığı gibi, davacı kiracı taşınmazı bırakıp terk ettiğini belirtmiştir. Davalılar vekilinin temyiz dilekçesi ekinde ibraz edilen, Bolu 6. Noterliğinin 14.6.2013 tarihli tutanakta, kiralanana ait anahtarların 14.6.2013 tarihinde teslim edildiği anlaşılmaktadır. Taşınmaz tahliye edilip anahtarlar teslim edilmeden kiralanana yapılan kalıcı ve faydalı masrafların istenmesi mümkün değildir. Her dava açıldığı tarihteki duruma göre yürütülür. Dava, anahtar teslim edilmeden önce 22.3.2013 tarihinde açıldığına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulüyle 6100 Sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz isteminin bu aşamada incelemesine yer olmadığına, istenmesi halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edenlere iadesine, 25.11.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

                   Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, E. 2010/1420,K. 2013/3394,T. 31.10.2013

                   ÖZÜ : Davacıya, eylemine karşılık gelen disiplin cezasının bir derece ağırı olan devlet memurluğundan çıkarma cezasının verilmesine sebep olan ve tekerrüre temel teşkil eden devamsızlığı sonucu verilen disiplin cezası, Kanun uyarınca tüm sonuçları ile affedildiğinden ve tüm sonuçları ile affedilen bir disiplin cezasına konu olan bu fiilin tekerrüre esas alınması mümkün olmadığından, hukuki dayanağı ortadan kalkmış bulunan dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamakta olup, davacının bu hukuka aykırı işlem nedeniyle oluşan maddi zararının tazmini isteminin de kabulü gerekmektedir.

KARAR : Dava; Ankara İli Keçiören İlçesi Necip Fazıl İlköğretim Okulunda hizmetli olarak görev yapan davacının, 12-18 Ağustos 2005 tarihleri arasında 7 gün süreyle özürsüz ve kesintisiz olarak göreve gelmediği ve daha önce aynı nitelikteki eylemi nedeniyle 2004 yılında da disiplin cezası ile cezalandırıldığı gerekçesiyle, tekerrür hükümlerinin uygulanması suretiyle 657 sayılı Kanun’un 125. maddesi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun 04/05/2006 günlü, 2006/58 sayılı kararının iptali ve bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı 2.010- TL tutarındaki parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. Ankara 5. İdare Mahkemesi’nin 22/02/2007 günlü, E:2006/1988, K:2007/293 sayılı kararıyla; davacının disiplin cezası ile cezalandırılmasına esas olan eylemine ilişkin soruşturma raporu, tanık ifadeleri ve tutanakların incelenmesinden, davacının göreve gelmediği günlere ilişkin olarak ayrı ayrı tutanak tutulmadığı, salt okuldan ayrıldığı ilk gün ve görevine yeniden başladığı tarihte tutanak tutulduğu anlaşıldığından, yeterli tespit yapılmadan tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline ve hukuka aykırı işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının davacının istemiyle sınırlı olmak üzere yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmiştir. Bu karar, temyiz incelemesi sonucunda Danıştay Onikinci Dairesi’nin 22/04/2009 günlü, E:2007/3895, K:2009/2448 sayılı kararıyla; davacının hakkında yürütülen soruşturma kapsamında alınan ifadesinde, göreve gelmediği iddia edilen günlerde okula yarım gün geldiğini belirtip dava dilekçesinde ise ailevi nedenlerle 7 gün işe gelmediğini ikrar ederek çelişkili ifadeler kullanması ve okul müdürünü, müdür yardımcısını, telefonla aradığında bulamadığından hizmetliye bilgi verdiğini söylemesine rağmen, tanıkların ifadelerinde anılan günlerde okula gelmediğinin ifade edilmesi karşısında, davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuş ise de; Ankara 5. İdare Mahkemesi, bozma kararına uymayarak dava konusu işlemin iptali ve tazminat isteminin kabulü yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir. Davalı idare tarafından, dava konusu işlemin hukuka uygun bir biçimde tesis edildiği ileri sürülerek ısrar kararının bozulması istenilmektedir. 04/07/2006 günlü, 26218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5525 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun’un 1. maddesinde; Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar veya istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlarına fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçları sebebiyle görevleriyle sürekli olarak ilişik kesilmesi sonucu doğuran disiplin cezaları ile 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 68. maddesinin ikinci fıkrasının ( e ) ve ( f ) bentlerine göre verilmiş yer değiştirme cezaları ve 69. maddesine göre verilmiş meslekten çıkarma cezaları ile emniyet hizmetleri sınıfına dahil personel ile çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten çıkarma cezaları hariç olmak üzere; kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında 23/04/1999 tarihinden 14/02/2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezalarının bütün sonuçları ile affedildiği hükme bağlanmıştır. Dosyanın incelenmesinden; 2003 yılı içinde özürsüz ve kesintisiz olarak 5 gün göreve gelmemesi nedeniyle, Ankara Valiliği İl Disiplin Kurulu’nun 24/02/2004 günlü, 5/K-5 sayılı işlemiyle bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla cezalandırılan davacının, 12/8/2005 ile 18/8/2005 tarihleri arasında özürsüz ve kesintisiz görevine devam etmediğinden bahisle, 24/02/2004 günlü işleme esas olan devamsızlık fiilinin de tekerrüre esas alınması suretiyle 657 sayılı Kanun’un 125. maddesi uyarınca eylemin karşılığı olan kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının bir derece ağırı olan Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda; davacıya, 657 sayılı Kanun’un 125. maddesi uyarınca eylemine karşılık gelen disiplin cezasının bir derece ağırı olan devlet memurluğundan çıkarma cezasının verilmesine sebep olan ve tekerrüre temel teşkil eden 2003 yılı içerisindeki devamsızlığı sonucu verilen disiplin cezası, 5525 sayılı Kanun uyarınca tüm sonuçları ile affedildiğinden ve tüm sonuçları ile affedilen bir disiplin cezasına konu olan bu fiilin tekerrüre esas alınması mümkün olmadığından, hukuki dayanağı ortadan kalkmış bulunan dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamakta olup, davacının bu hukuka aykırı işlem nedeniyle oluşan maddi zararının tazmini isteminin de kabulü gerekmektedir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; Ankara 5. İdare Mahkemesince verilen kararın sonucu itibariyle usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davalı idarenin temyiz isteminin reddine, Ankara 5. İdare Mahkemesi’nin 25/03/2010 günlü, E:2010/433, K:2010/421 sayılı ısrar kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasına, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 ( onbeş ) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.10.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

 

 

Yazıldı Yargı Kararları

Anayasa Mahkemesi Kararı ve İmar Kanunu

Tem22
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 16.07.2015 tarihli 29418 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan ve 16.01.2016 tarihinde yürürlüğe girecek olan Anayasa Mahkemesinin 2013/114 Esas 2014/184 Karar sayılı ve 04.12.2014 tarihli kararıyla aşağıda sarı boya ile gösterilen 3194 sayılı kanunun 8. maddesinin j bendinin 4. cümlesinde bulunan “eser sözleşmesinde işleme izni verilenler ile” ibaresi ile Ek 4. madde iptal edilmiştir.

 

3194  SAYILI İMAR KANUNU

Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması:

Madde 8 – Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

j) (Ek: 12/7/2013-6495/73 md.) İlgili idareler, Bakanlıkça belirlenen esaslara göre mimari estetik komisyonu kurar. Komisyon, yapıların ve onaylı mimari projelerinin özgün fikir ifade edip etmediğine karar vermeye yetkilidir. Özgün fikir ifade etmeyenlerde yapılacak değişikliklerde ilk müellifin görüşü aranmaz. Özgün fikir ifade eden mimarlık eser ve projelerinde; eser sözleşmesinde işleme izni verilenler ile eserin bütünlüğünü bozmadığına, estetik görünümünü değiştirmediğine, teknik, yönetsel amaçlar ve kullanım amacı nedeniyle zorunlu olduğuna karar verilen değişiklikler müellifinin izni alınmaksızın yapılabilir. Bu durumda ilk müellif tarafından talep edilebilecek telif ücreti; ilgili meslek odasınca belirlenen mimari proje asgari hizmet bedelinin, tamamlanan yapılarda yüzde yirmisini, inşaatı süren yapılarda yüzde on beşini geçemez.

Ek Madde 4 – (Değişik: 12/7/2013-6495/73 md.) Mera, yaylak ve kışlakların geleneksel kullanım amacıyla geçici yerleşme yeri olarak uygun görülen kısımları valilikçe bu amaçla kurulacak bir komisyon tarafından tespit edilir. Bu yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek tapuda Hazine adına tescilleri yapılır. Bu taşınmazlar, bu madde kapsamında kullanılmak ve değerlendirilmek üzere, belediye ve mücavir alan sınırları içinde kalanlar ilgili belediyelerine, diğer alanlarda kalanlar ise il özel idarelerine veya özel kanunlarla belirlenen ilgili idarelere tahsis edilir. Özel kanunlar kapsamı dışında kalan alanlarda belediyesince veya il özel idaresince geçici yerleşme alanının vaziyet planı ve yapılaşma şartları hazırlanır ve onaylanır. Bu taşınmazlardan kamu hizmetleri için gerekli olanların dışındakiler, il özel idaresince veya belediyesince ve özel kanunlarla belirlenmiş alanlarda ilgili idarece kadastro verileri işlenmiş hâlihazır haritalar üzerine yapılmış vaziyet planına veya onaylı imar planına uygun olarak talep sahiplerine bedeli karşılığında yirmi dokuz yıla kadar tahsis edilebilir. Bu yerlerde umumi ve kamusal yapılar hariç, inşa edilecek yapıların kat adedi bodrum hariç olmak üzere ikiyi, yapı inşaat alanı 200 metrekareyi geçemez. Bu yapıların yöresel mimariye uygun ve yöresel malzeme kullanılmak suretiyle yapılması zorunludur. Bu fıkranın uygulanmasına, bu fıkra kapsamında tahsis edilecek mera, yaylak ve kışlakların il genelindeki toplam mera, yaylak ve kışlakların binde beşini geçmemek üzere oranının belirlenmesine, bu yerlerin kiralanmak suretiyle tahsisine, tahsis sürelerine, yıllık kira bedeli taşınmazın emlak vergisine esas metrekare birim bedeli toplamının yüzde birinden az olmamak üzere tahsis bedellerinin belirlenmesine, tahsil edilen bedellerinin yarısı Hazine payı olarak genel bütçeye gelir kaydedilmek, diğer yarısı ise ilgili belediyeye veya il özel idaresine ait olmak üzere gelirlerin kullanım şekline, tahsis süresinin sona ermesine, komisyonun oluşumuna ve diğer konulara ilişkin esas ve usuller, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığının uygun görüşleri alınarak Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle belirlenir.

Mera, yaylak ve kışlakların 2634 sayılı Kanun uyarınca ilan edilen turizm merkezleri ile kültür ve turizm gelişim bölgeleri kapsamında kalan kısımları, ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek tapuda Hazine adına tescil edilir ve bu yerler, 2634 sayılı Kanun çerçevesinde kullanılmak ve değerlendirilmek üzere Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis edilir.

Yazıldı Kategori Dışı, Yargı Kararları

İL ÖZEL İDARELERİNE VE BELEDİYELERE HATIRLATMA !

Tem10
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

                   4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca yapılan ihaleler kapsamında, alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatlarının ödenmesindeki kuralları ve hesaplamayı düzenleyen “KAMU İHALE KANUNUNA GÖRE İHALE EDİLEN PERSONEL ÇALIŞTIRILMASINA DAYALI HİZMET ALIMLARI KAPSAMINDA İSTİHDAM EDİLEN İŞÇİLERİN KIDEM TAZMİNATLARININ ÖDENMESİ HAKKINDA YÖNETMELİK” 08.02.2015 gün ve 29261 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. İlgili Yönetmelik  aşağıya alınmıştır.

 BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca yapılan ihaleler kapsamında, alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatlarının ödenmesinde; kamu kurum veya kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin hesaplanması, alt işveren ile alt işveren işçisinden istenecek belgeler, merkezi yönetim kapsamı dışındaki kamu kurum veya kuruluşları arasındaki hizmet sürelerine tekabül eden tutarların tahsil ve ödeme işlemleri ile diğer hususlara ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Dayanak

MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 112 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;

a) Alt işveren: Bir işverenden, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran yükleniciyi,

b) Hizmet cetveli: Kıdem tazminatı talebinde bulunan işçilerin çalıştığı kamu kurum veya kuruluşlarında geçen hizmet sürelerini gösterir bu Yönetmelik ekinde yer alan EK-1 belgeyi,

c) Kamu kurum veya kuruluşu: 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununda tanımlanan idareyi,ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Kıdem Tazminatına Hak Kazanma Koşulları ve Hizmet Süresinin Tespiti

Hak kazanma koşulları

MADDE 4 – (1) Kıdem tazminatına hak kazanılmasında, 4857 sayılı Kanunun 120 nci maddesi ile yürürlükte bırakılan mülga 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun yürürlükte olan 14 üncü maddesi hükmü uygulanır.

Aynı kamu kurum veya kuruluşunda çalışanlar

MADDE 5 – (1) Alt işverenlerinin değişip değişmediğine bakılmaksızın aralıksız olarak aynı kamu kurum veya kuruluşuna ait işyerlerinde çalışan işçilerin kıdem tazminatına esas hizmet süreleri, bu işyerlerinde 4734 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca yapılan ihaleler kapsamında geçen toplam çalışma süreleri esas alınarak tespit olunur.

(2) Son alt işverenleri ile yapılmış olan iş sözleşmeleri kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde sona eren işçilerin birinci fıkraya göre tespit edilen sürelere ilişkin kıdem tazminatları, ilgili kamu kurum veya kuruluşu tarafından ödenir.

Farklı kamu kurum veya kuruluşunda çalışanlar

MADDE 6 – (1) Aynı alt işveren tarafından ve aynı iş sözleşmesine tabi olarak farklı kamu kurum veya kuruluşlarında çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatına esas hizmet süreleri, 4734 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında farklı kamu kurum veya kuruluşuna ait işyerlerinde geçen hizmet sürelerinin toplamı esas alınarak tespit olunur.

(2) Farklı kamu kurum veya kuruluşlarda çalıştırılan işçilerden son alt işvereni ile yapılmış olan iş sözleşmeleri kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona erenlerin birinci fıkraya göre tespit edilen sürelere ilişkin kıdem tazminatları, çalıştırıldığı son kamu kurum veya kuruluşu tarafından ödenir.

Kamu kurum veya kuruluşlarından sonra özel sektör işyerinde çalışmaya devam edenler

MADDE 7 – (1) Alt işveren ile yapmış olduğu iş sözleşmesi sona ermeyen ve alt işveren tarafından 4734 sayılı Kanun kapsamında bulunan idarelere ait işyerleri dışında bir işyerinde çalıştırılmaya devam olunanlardan iş sözleşmesi kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde sona eren işçilerin kıdem tazminatına esas hizmet süreleri, 4734 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında aynı veya farklı kamu kurum veya kuruluşuna ait işyerlerinde geçen hizmet sürelerinin toplamı esas alınarak tespit olunur.

(2) Bu işçilerden son alt işverenleri ile yapılmış olan iş sözleşmeleri kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde sona ermiş olanların birinci fıkraya göre tespit edilen sürelere ilişkin kıdem tazminatları, çalıştırıldıkları son kamu kurum veya kuruluşu tarafından kendi işyerindeki en son ücretinin, yılları itibarıyla asgari ücret artış oranları dikkate alınarak güncellenmiş miktarı üzerinden hesaplanarak ödenir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Kıdem Tazminatı Ödeme Usulü ve Ödemeye Esas Belgeler

Ödeme usulü

MADDE 8 – (1) 4734 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında alt işveren tarafından çalıştırılan işçilerin bu Yönetmelik hükümlerine göre tespit edilen sürelere ilişkin kıdem tazminatları, ilgili kamu kurum veya kuruluşunca mülga 1475 sayılı Kanunun yürürlükte olan 14 üncü maddesi kapsamında ödenir.

(2) Kamu kurum veya kuruluşları tarafından yapılacak olan kıdem tazminatı ödemeleri, 10 uncu maddede belirtilen belgeler esas alınarak doğrudan işçinin banka hesabına yapılır.

(3) Bu Yönetmelik kapsamında hesaplanan kıdem tazminatı tutarı, 4734 sayılı Kanunun Ek 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen işyerlerinde kıdem tazminatı ile ilgili olarak açılacak bütçe tertibinden, (b) bendinde belirtilen işyerlerinde ise hizmet alımı gider kaleminden, ödeneğin yetip yetmediğine bakılmaksızın doğrudan işçinin banka hesabına ödenir.

(4) Farklı kamu kurum veya kuruluşlarına ait işyerlerinde geçen hizmet sürelerinin toplamı üzerinden kıdem tazminatı ödenmesi halinde, kıdem tazminatı ödemesini gerçekleştiren son kamu kurum veya kuruluşu, ödenen kıdem tazminatı tutarının diğer kamu kurum veya kuruluşlarında geçen hizmet süresine ilişkin kısmını ilgili kamu kurum veya kuruluşundan tahsil eder. Ancak, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerinde yer alan kamu kurum veya kuruluşları arasında bu fıkra hükümlerine göre bir tahsil işlemi yapılmaz.

İşçinin başvurusu

MADDE 9 – (1) Bu Yönetmelik kapsamında kıdem tazminatı ödenmesi talebinde bulunan işçilerin veya ölümü halinde kanuni mirasçılarının, ilgili kamu kurum veya kuruluşuna banka hesap/IBAN numarasıyla birlikte yazılı olarak başvuruda bulunması ve çalıştığı kamu kurum veya kuruluşlarının listesi ile iş sözleşmesinin hangi nedenle sona erdiğine ilişkin olarak alt işverenden alacağı belgeyi eklemesi zorunludur.

(2) İş sözleşmesinin hangi nedenle sona erdiğine ilişkin olarak alt işverenden alacağı belgenin alt işveren tarafından düzenlenmemesi halinde Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları esas alınır. Düzenlenen belgede yer alan bilgilere ilişkin uyuşmazlık durumunda mahkemece verilecek karara göre işlem yapılır.

Ödemeye esas belgeler

MADDE 10 – (1) Kıdem tazminatına hak kazananlar için düzenlenen ödeme belgesine; işçinin yazılı talebi, harcama talimatı, hizmet cetveli ve kıdem tazminatının hesaplanmasını gösteren belge de eklenir.

(2) İşçinin iş sözleşmesinin hangi nedenle sona erdiğine ilişkin olarak alt işverenden alınmış olan belge, kıdem tazminatı ödemesini yapan kamu kurum veya kuruluşu tarafından muhafaza edilir.

Hizmet cetvelinin düzenlenmesi

MADDE 11 – (1) Bu Yönetmelik kapsamında kıdem tazminatı talebinde bulunan ve iş sözleşmesi kıdem tazminatını hak edecek şekilde sona ermiş olan işçinin kıdem tazminatına esas toplam süresi, 4734 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca yapılan ihaleler kapsamında çalışmasının bulunduğu kamu kurum veya kuruluşlarınca düzenlenmiş olan hizmet cetvelleri esas alınarak tespit edilir.

(2) Ödemeyi yapacak olan ilgili kamu kurum veya kuruluşu, işçinin çalıştığını beyan ettiği kamu kurum veya kuruluşlarından düzenlenecek hizmet cetvelinin gönderilmesini ister. Hizmet cetvelinin kamu kurum veya kuruluşu tarafından herhangi bir nedenle düzenlenememesi halinde Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtları esas alınır.

İhale dokümanı ve özlük dosyaları

MADDE 12 – (1) Kamu kurum veya kuruluşları, 4734 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca yapılan her bir ihale için, ihale dokümanı ve ihale sözleşmesi ile birlikte bu ihale kapsamında çalışan her bir işçinin nüfus bilgilerini, işe başlama ve işten ayrılma tarihlerini ve nedenini, çalışma sürelerini, ücret ve diğer mali haklarını, yıllık izin kullanımına dair bilgilerini ve sigorta kayıtlarını içeren bir özlük dosyası oluşturur. Kıdem tazminatı talebinde bulunan işçinin hizmet cetveli, ihale dokümanı ve ihale sözleşmesi ile özlük dosyası esas alınarak düzenlenir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Çeşitli ve Son Hükümler

Kıdem tazminatına ilişkin diğer hususlar

MADDE 13 – (1) Kıdem tazminatının hesabında, daha önce kıdem tazminatı ödenmiş süreler dikkate alınmaz.

(2) Aynı kıdem süresi için bir defadan fazla kıdem tazminatı ödenmez.

(3) Bu Yönetmeliğin 5 inci ve 6 ncı maddelerine göre yapılacak kıdem tazminatı ödemesinde, işçinin almakta olduğu en son ücreti ile ücrete ilaveten işçiye sağlanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün iş sözleşmesi ve kanundan doğan menfaatler de esas alınır.

(4) Bu Yönetmeliğin 7 nci maddesine göre yapılacak kıdem tazminatı ödemesinde, işçinin son çalıştığı kamu kurum veya kuruluşundaki en son ücretinin asgari ücret artış oranları dikkate alınarak güncellenmiş miktarı esas alınır. Ödenen kıdem tazminatı tutarının, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden aynı süreler dikkate alınarak hesaplanacak kıdem tazminatı tutarından daha düşük olması halinde, işçinin aradaki farkı işvereninden talep hakkı saklıdır.

(5) Bu Yönetmelikte hüküm bulunmayan hallerde 4857 sayılı Kanunun 120 nci maddesi ile yürürlükte bırakılan mülga 1475 sayılı Kanunun yürürlükte olan 14 üncü maddesi hükümleri uygulanır.

Geçiş hükmü

GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı kapsamında istihdam edilen ve iş sözleşmesi devam eden işçilerin kıdem tazminatlarının hesabında kamu kurum veya kuruluşlarında ilk işe başladıkları tarih esas alınır.

(2) Bu Yönetmelik kapsamında tespit edilen hizmet süresine ilişkin kıdem tazminatı, 10/9/2014 tarihli ve 6552 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce iş sözleşmesi feshedilmiş olan işçilere ödenmez.

Yürürlük

MADDE 14 – (1) Bu Yönetmelik 11/9/2014 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 15 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür.

 

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

GAZETELERDEN

Tem10
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 30 Haziran 2012 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu tarihten itibaren bütün işyerleri iş sağlığı ve güvenliği açısından kanunun kapsamına alındı. Ancak iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirmek için bazı geçiş süreleri öngörülmüştü. Bu kapsamda 50 ve daha fazla çalışanı bulunan ‘çok tehlikeli’ sınıftaki işyerleri 30 Aralık 2012’den itibaren iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi istihdam etmek zorundaydı. Çok tehlikeli sınıftaki işyerleri denilince akla fabrikalar, şantiyeler geliyor. Ancak tehlike sınıfları belirlenirken bazı işyerlerinin bu sınıftaki işyerleri ile aynı tehlike sınıfında olması şaşkınlık yaratmıştı. Bu şaşkınlık iş güvenliği uzmanı görevlendirme zorunluluğu ortaya çıkınca ve geçiş süreci tamamlanınca daha da gün yüzüne çıktı. Diğer yandan az tehlikeli sınıftaki işyerlerinden 10’dan az çalışanı olanların iş güvenliği hizmetlerinin işveren veya işveren vekili tarafından yürütülmesine olanak veren İŞYERLERİNDE İŞVEREN VEYA İŞVEREN VEKİLİ TARAFINDAN YÜRÜTÜLECEK İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMETLERİNE İLİŞKİN YÖNETMELİK (29 Haziran 2015 günlü  ve 29401 sayılı Resmi Gazetede yayımlandı)  yürürlüğe girince bazı işyerleri için tehlike sınıfının önemi daha da arttı.

Berber, hamam tehlikeli sınıfta

Diğer yandan belki de tehlike sınıfları konusundaki en büyük mağduriyet kuaför, hamam, kaplıca ve saunalar için geçerli. Erkek berberleri, kadın kuaförleri, güzellik salonları, sauna ve hamamlar ‘tehlikeli’ sınıfta. Bu sınıfta olmaları dolayısıyla da 1 Ocak 2014’ten itibaren iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirmek zorunda. Dolayısıyla kendi başına dükkân açan ve bir tek kendisi çalışarak hizmet veren kuaförler hariç bütün kuaförler 1 Ocak 2014 tarihinden itibaren iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirmek zorunda. Halbuki yan yana oldukları emlakçı, bakkal, kırtasiye gibi diğer esnaflar ‘az tehlikeli’ sınıfta yer aldıkları için 1 Temmuz 2016’ya kadar iş güvenliği uzmanı görevlendirme zorunlulukları yok.

AYLIK 6 BİN LİRA CEZA…

1 Ocak 2014’ten bugüne iş güvenliği uzmanı görevlendirmek zorunda olan bir berber dükkanı, eğer görevlendirme yapmadıysa her ay için 6 bin 167 TL idari para cezası öder.  Diğer yandan geriye dönük olarak ceza yazılması da mümkün. Dolayısıyla 18 ay boyunca görevlendirme yapmadığı içi toplamda 111 bin TL para cezası ile karşılaşabilir.

Ayrıca işyeri hekimi görevlendirmediği için de aynı miktarda ceza söz konusu olacaktır. Toplamda 222 bin TL’lik ceza berber dükkanının zaten kapanmasına neden olacaktır. Küçük esnafın bu cezanın altından kalkması mümkün değil.

Kendi kendinin uzmanı!

Geçen hafta çıkan yönetmelik uyarınca 10’dan az çalışanı bulunan ‘az tehlikeli’ işyerlerinin işverenleri veya işveren vekilleri Çalışma Bakanlığı’nın uzaktan eğitim yoluyla düzenleyeceği eğitim programına katılan işverenler bu eğitim sonrası kendi işyerlerindeki iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütebilecek.

1 Temmuz 2016’dan sonra bu eğitimi almış işverenler iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirmek zorunda kalmayacak. Böyle olunca da, çalışan başına her ay 30 TL gibi bir rakam ödemeyecekler. Berberler ise ne yazık ki bu imkandan yoksun kalacak. Çünkü tehlikeli sınıftalar ve bu yönetmeliğin kapsamı dışında kalıyorlar.

Kuru temizleme ‘çok tehlikeli’

Örneğin inşaat sektörü ile kuru temizleme faaliyetlerinin ‘çok tehlikeli’ sınıfta yer alması çok da anlaşılır değil. Diğer yandan kuru temizleme faaliyetleri ‘çok tehlikeli’ sınıftayken, kuru temizleme makinesi imalatı ise ‘tehlikeli’ sınıfta. Bu konuda muhakkak bir adım atılması gerekiyor.

1 Ocak’ta süreler uzayacak

Tehlikeli sınıfta yer alan berber, hamam, sauna gibi işyerleri, iş güvenliği uzmanından çalışan başına her ay 8 dakika hizmet almak zorunda. 5 çalışanı olan bir berber dükkanı her ay 40 dakika hizmet almak durumunda. İşyeri hekimliğinde ise çalışan başına aylık süre 6 dakika. 5 çalışanı olan bir berber dükkanı işyeri hekiminden ayda en az 30 dakika hizmet alacak. Bu süreler 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren artacak. İşyeri hekiminin süresi çalışan başına 10 dakikaya, iş güvenliği uzmanının süresi ise 20 dakikaya çıkacak. Yani berberlerin iş sağlığı ve güvenliği maliyetleri artacak.

Aylık maliyet 150-250 TL

İşyerleri, iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimleriyle bireysel olarak sözleşme imzalayabildikleri gibi Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri’nden de (OSGB) hizmet alabilir. Çalışan sayısı başına hizmet alınması gereken süreye göre maliyetler değişiyor. Piyasa koşullarına, işyerinin yerine ve hizmetin kalitesine göre fiyatlar farklılık göstermekle birlikte tehlikeli sınıfta OSGB’ler çalışan başına 30 ila 50 TL arasında aylık fiyatlar sunuyor. Dolayısıyla 5 çalışanı olan bir berber dükkanı OSGB’ye işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı görevlendirmesi için aylık 150 ila 250 TL arasında ödeme yapmak durumunda.

                     GAZETELERDE YER ALAN GÜNCEL BU HABERLER BAĞLANTILI OLARAK BELEDİYELERİMİZE BİR HATIRLATMA.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun Sağlık gözetimi başlıklı 15 inci maddesine göre; İşverenin;

(2) Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan (Değişik ibare: 6552 – 10.9.2014 / m.17) işlerde çalışacakların, yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu olmadan işe başlatılamayacağı,

(3) (Değişik 1.cümle: 6552 – 10.9.2014 / m.17) Bu Kanun kapsamında alınması gereken sağlık raporları işyeri hekiminden alınacağı,10’dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri için ise kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabileceği,

Raporlara itirazlar Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen hakem hastanelere yapılacağı, verilen kararların kesin olduğu,

Yapılan değişiklikle, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan örneğin; inşat, su arıtma ve kanalizasyon v.b. işlerde  çalışacak  işçilerin,yapacakları işe uygun olup olmadıklarına ilişkin sağlık raporu getirmedikleri taktirde işe başlatılmayacakları, raporun işyeri  hekiminden alınacağı, ancak, ondan az çalışanı bulunan az tehlikeli işyerlerinde çalışacak işçiler için  devlet hastanelerinden veya aile hekiminden rapor alınacağının açıklandığı,

29.06.2015 gün ve 29402 sayılı Resmi Gazetede İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ekinde tehlikeli ve çok tehlikeli işleri belirlediği hususu dikkate alınmalıdır.

Yazıldı Güncel Mevzuat

Duyuru

Tem09
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 19/2/2015 tarihli ve 969 sayılı yazısı üzerine, 7126 sayılı Sivil Savunma Kanununun ek 9 uncu maddesine göre, “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” hakkındaki Bakanlar Kurulunun 16/3/2015 gün ve 2015/7401sayılı kararı,9 Temmuz 2015 PERŞEMBE günlü ve  29411 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Yazıldı Duyurular

2015 YILI TEMMUZ AYINDA ÇALIŞANLARI İLGİLENDİREN ARTIŞLAR

Tem08
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Asgari ücret Temmuz ayında 1.273,5 TL oldu ve Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan genelgeye göre; 01/07/2015-31/12/2015 döneminde geçerli olmak üzere; memur aylık katsayısı (0,083084), memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylık katsayısı (1,30054), iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük ve mali sorumluluk zamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak yan ödeme katsayısı ise (0,026347) olarak belirlenmiştir.

Asgari ücret artışının memur maaşına etkisi

Bütün çalışanlar ve özelde de memurlar için uygulanacak asgari geçim indirimi, memurun kendisinin veya ailesinin asgari geçim düzeyini sağlayacak bölümünün toplam gelirden düşülerek vergi dışı bırakılmasıyla hesaplanmaktadır. Gerçek rakamlardan uzak olmakla birlikte ele geçen maaşa etkisi bulunmaktadır ve asgari ücrettin ilk dönemindeki artış memur maaşını doğrudan etkilemektedir. Dolayısıyla Temmuz ayındaki asgari ücretin brüt 1201,5 TL’den 1.273,5 TL’ye yükselmesinin asgari geçim indirimine etkisi olmayacağı için memur maaşı da etkilenmeyecektir.

Asgari ücret artışı kıdem tazminatı tavanı

Kıdem tazminatı tavanının hesabında Başbakanlık Müsteşarı’na yapılan emekli ikramiyesi esas alınmaktadır. Emekli ikramiyesini etkileyen en önemli unsur ise maaş katsayılarındaki artıştır. Temmuz ayında maaş katsayıları artacağı için emekli maaşı ve ikramiyesi de artacaktır. Buna göre 2015 yılı Temmuz ayından itibaren kıdem tazminatı tavanı 3.709,98 TL olup, asgari ücret artışının buna herhangi bir etkisi olmayacak, ancak asgari ücretle çalışanların kıdem tazminatı tutarı artacaktır.

 Temmuz ayında ölüm yardımları

İş kazası veya meslek hastalığı sonucu veya sürekli iş göremezlik geliri, malüllük, vazife malüllüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken veya kendisi için en az 360 gün malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi bildirilmiş olup da ölen sigortalının hak sahiplerine; 2015 yılında 449 TL cenaze ödeneği verilecek olup, Temmuz ayında herhangi bir artış olmayacaktır.

Ayrıca, 5434 sayılı Kanun kapsamında olan emekliler için ödenecek ölüm yardımı tutarı ise 5434 sayılı Kanun’un ek 4’üncü maddesi gereğince emeklinin bir aylık tutarı kadar olup, maaş katsayılarında artış olduğu için bu ödemede artış olacaktır.

En büyük artış ise milletvekillerinin vefatında yapılacak ödemede olup, milletvekili iken vefat edenler için 9500 * 0,083084 = 789,298 *12 = 9.471,576 TL ölüm yardımı yapılacaktır. Ancak, bu ödeme milletvekilliği sona erenlerin ölmesi halinde ise 8.754/2 = 4.735,788 TL’dir.

Devlet memurunun ölümü halinde yapılacak ölüm yardımı ise 9500 * 0,083084 = 789,298 * 2 = 1.578,596 TL’dir.

Memur olmayan eşi ile aile yardımı ödeneğine müstahak çocuğu ölenlere ise 9500 x 0,083084 = 789,298 TL ödeme yapılacaktır.

Doğum, aile ve çocuk yardımı

Temmuz ayında aile ve çocuk yardımı ödemelerinde artış olacak, doğum yardımında ise olmayacaktır. 6637 sayılı Kanun’la 633 sayılı KHK’ya eklenen ek 4’üncü maddede, doğum yardımı tutarları maaş katsayısından bağımsız hale gelmiştir. Yani maktu ödeme haline getirilmiştir. Buna göre; Türk vatandaşlarına, canlı doğan birinci çocuğu için 300 TL, ikinci çocuğu için 400 TL, üçüncü ve sonraki çocukları için 600 TL doğum yardımı yapılmaktadır.

Memurun her ne şekilde olursa olsun menfaat karşılığı çalışmayan eşi için 2.134 x 0,083084 = 177,30 TL aile yardımı ödenecektir.

72’nci ay dahil olmak üzere 0-6 yaş grubunda yer alan çocuklar için; 500 x 0,083084= 41,542 TL, ödeneğe müstahak diğer çocuklar için; 250 x 0,083084 = 20,21TL, çocuk yardımı ödenecektir.

Sosyal denge tazminatı ve ikramiye tutarları

Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile il özel idarelerinin kadro ve pozisyonlarında istihdam edilen kamu görevlilerine, 4688 sayılı Kanun’un 32’nci maddesinde yer alan usul ve esaslar çerçevesinde ödenebilecek sosyal denge tazminatı aylık tavan tutarı en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) %100’üdür. Yani 9500 * 0,083084 = 789,298 TL’dir.

Sosyal denge tazminatı vergiden istisna tutulmadığı için hem % 15 gelir vergisi hem de 0,00759 oranında damga vergisi kesintisi yapılacaktır.

Belediye memurlarından başarılı olanlara encümen kararıyla yılda en fazla iki defayı geçmemek üzere her defasında 20.000 x 0,083084 = 1.661,68 TL tutarında ikramiye ödenmektedir. Yine, büyükşehir belediyelerinde çalışan memurlardan başarılı olanlara encümen kararıyla yılda en fazla iki defayı geçmemek üzere her defasında 30.000 x 0,083084 = 2.492,52 TL tutarında ikramiye ödenebilmektedir.

Aynı şekilde, il özel idarelerinde çalışan memurlardan başarılı olanlara yılda en fazla iki defayı geçmemek üzere encümen kararıyla her defasında 20.000 x 0,083084 = 1.661,68 TL tutarında ikramiye ödenmektedir.

Memurlara verilecek ödül tutarı

Memurlara yapılacak ödülde esas alınan unsur üstün başarı belgesi almaktadır. Üstün başarı belgesi verilenlere, merkezde bağlı veya ilgili bakan ve illerde valiler tarafından uygun görülmesi halinde en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) % 200’üne kadar ödül verilebilmektedir.

Bu tutar ise 9500*0,083084 *% 200 =1.578,596 TL’dir. Ancak, yapılacak bu ödeme maksimum tutar olup, kurumlar bu ödemenin üstünde ödeme yapamazlarken altında ödeme yapabilirler.

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

ÇEVRE KANUNUN GEÇİCİ 3.MADDESİNDEKİ DÜZENLEMEYE İLİŞKİN ANAYASA MAHKEMESİ KARARI YAYIMLANDI

Tem07
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 2872 sayılı Çevre Kanununa  6486 sayılı Kanunla eklenen Geçici 3.maddesindeki  düzenlemede yer alan “planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya” ibaresi, Anayasa Mahkemesi’nin 4.7.2015 tarih ve 29406 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 3.7.2015 T., 2013/89 E. ve 2014/116 K. sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. Bu   durumda maddenin yeni şekli aşağıdaki gibidir.

                 GEÇİCİ MADDE 3 – (Ek : 6486 – 21.5.2013 / m.12) 23/6/1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınmış olup, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla  üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesisler Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır.

Yazıldı Güncel Mevzuat
Onceki Sayfa ←

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız