• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

Aylık Arşivler : Mart, 2016

Taşeron İşçiler Hakkında

Mar31
2016
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

GAZETELERDEN !

DEVLET ‘TAŞERON’ TAZMİNATI ÖDEYECEK

Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Ak Parti grubuna yaptığı sunum, taşeron işçilerin özel statülü sözleşme ile kamuya alınmasına yönelik düzenlemenin önemli bazı detaylarını ortaya çıkardı.Buna göre, kamuya geçişte söz konusu personelin çalışmasına dayanak teşkil eden ihaleler öngörülecek geçiş sürecinin sonunda feshedilecek. Firmalarının fesih dolayısıyla uğrayacakları zararın bir kısmı ise tazmin edilecek.

Ak Parti’nin haftalık grup toplantısının basına kapalı bölümünde Ağbal, taşeron düzenlemesiyle ilgili sunum yaptı. Buna göre düzenleme, personel çalıştırılmasına dayalı hizmet sunumu yapan taşeron firmalara kamu kapısını kapatırken, kamuya geçişte ilgili ihaleler öngörülen geçiş sürecinin sonunda feshedilecek. Bunun hükümete, “tazmin” faturası olacak. Fesih dolayısıyla uğranılacak zarar tazmin edilecek. Ödenecek tazminat tutarının, ihale sözleşme bedelinin gerçekleştirilen kısmıyla sözleşme bedelinin yüzde 80’i arasındaki farkın yüzde 5’i kadarı olması bekleniyor.

Kişisel şartları taşımadığı için kamuya geçiş yapamayacak personelin, sözleşmenin sona erdiği tarihten sonra hakları ödenmek suretiyle işlerine son verilecek. Kamuya geçiş yapan personele yer değiştirme imkânı verilmeyecek, herhangi bir sebeple boşalan pozisyonlar da otomatik olarak iptal edilecek. Düzenleme kapsamında yer alan kamu idarelerinde personel çalıştırılmasına dayalı yeni hizmet alımları yapılmayacak, taşeron işçi çalıştırılmasına imkân tanıyan mevzuat hükümleri de yürürlükten kaldırılacak.

Toplu sözleşme hakkı

Slaytlar üzerinden düzenlemeyi anlatan Ağbal, taşeron işçilerin hemen özel statüye geçemeyeceklerini, kurumlarına yapacakları başvurunun ardından yazılı ya da sözlü sınava tabi tutulacaklarını, başarılı olanların özel statüye geçeceklerini anlattı.Toplantıda bu haktan yararlanmak için 1 Kasım 2015 itibarıyla kapsamdaki idarelerde çalışıyor olma şartına gruptan itirazlar geldi. Söz alan vekiller, “Halen çalışıyor olmak şartı yeterli sayılamaz mı?” şeklinde sorular yöneltti.

Ağbal ise hükümetin yapacağı düzenlemeden haberdar olduktan sonra taşeron firma sahiplerinin eş-dost-akrabayı işe alma olasılığına dikkat çekerek, 1 Kasım sonrası işe başlayanların kamuya alınmasına sıcak bakmadığı mesajını verdi. Ağbal, özel statüyle kamuya geçirilecek taşeron işçilerin memur sendikaları üzerinden toplu sözleşme hakkı olacağını söyledi. Milletvekillerinin konuya ilgisi ve yoğun soru yağmuru nedeniyle Ağbal’ın önümüzdeki hafta salı günü, daha net ve kapsamlı bilgilendirme yapmak üzere milletvekilleriyle genel merkezde yeniden bir araya gelmesi bekleniyor.

720 bin kişi yararlanacak

Haktan yararlanabilecek 720 bin 277 taşeron işçisinin 313 bin 980’i il özel idareleri ve belediyeler olmak üzere mahalli idarelerde, 366 bin 997’si ise merkezi kamu idaresi, KİT’ler ve üniversitelerde. Kamuda taşeron işçi rekoru bağlı işletmelerie dahil 155 bin 520 kişiyle sağlık Bakanlığı’nda.

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

Görevlendirme

Mar29
2016
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

  Soru; 5393 Sayılı Belediye Kanunun 49. Maddesinin 6.`ncı fıkrası gereğince, Akhisar Belediye Başkanlığından; Belediyemiz 1. Dereceli Kırsal Hizmetler Müdürlüğüne Görevlendirilen İki Yıllık Ön Lisans Mezunu, 20 Yıl Hizmeti bulunan Memurun Maaşı Kendi Kadro derecesinden mi, yoksa 1. Dereceli Kırsal Hizmetler Müdürlüğü kadro, derecesinden mi?  yapılacaktır. Müdür maaşı ödenebilecek midir?

Akhisar Belediyesi ve Üyesi olduğu sendika arasında yapılan Sosyal denge sözleşmesinden aldığı ödeneği alıp, alamayacağı konusunda da tereddüt`e düşülmüştür.

Saygılarımla.

Cevap; Asli kadrosu Akhisar Belediyesinde olup,  geçici olarak 5393 sayılı Kanunun 49.maddesi uyarınca görevlendiren memur halen maaş ve özlük hakları bakımından Akhisar Belediyesinin personelidir. Görevlendirme bir atama şekli değildir. Bir göreve 657 sayılı Kanun uyarınca, aslen veya vekaleten atanılması durumunda Belediyenizden maaş alır. Çünkü bu kişi sizin belediyenize naklen atanmış ve belediyeniz personeli değildir. Sosyal denge sözleşmesi Gölmarmara Belediyesi ile ilgili sendika arasında akdedilmiş olup Gölmarmara Belediyesinin çalışanlarını kapsar. Gölmarmara Belediyesinin personeli olmayan kişi, personeli olduğu sözleşmeye taraf olan Akhisar belediyesinin ilgili sendikayla yaptığı sözleşme hükümlerinden yararlanır. İsmi üzerinde yapılan iş bir görevlendirmedir ve geçicilik arzeder.Bir projeyi veya bir  düzenlemeyi yapmak üzere veyahut Kırsal Hizmetler Birimini oluşturmak veya eğitmek üzere gönderilmiştir.

Yazıldı Soru / Cevap

HATIRLATMA !

Mar29
2016
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Bilindiği gibi,6682 sayılı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu 16.Mart 2016 günlü ve 29655 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayınlanmıştır.

Bu Kanuna bağlı (H) cetvelinde 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri çerçevesinde gündelikleri yanı sıra yatacak yer teminine ilişkin düzenlemede bulunulmuştur.

Buna göre; 6245 sayılı Harcırah Kanununun  33.maddesinin (b) fıkrasına göre yatacak yer  temini için ödenecek  ücretlerin hesabında gündeliklerinin %50 artırımlı miktarı,(d) fıkrasına göre yapılacak ödemelerde ise ( aylık kadro derecesi 1-4 olanlara) görevlendirmenin ilk 10 günü için gündeliklerinin %50 artırımlı miktarı, takip eden  80 günü için ise müstahak oldukları gündeliklerinin %40’ı esas alınır. Buna göre ek göstergesi 3000’den az olan memur ve hizmetliler de bu koşullardan yararlanacaklardır. Anayasa Mahkemesinin sınırlama getiren düzenlemeyi iptal etmesi ertesinde 2016 yılı Bütçe Kanununun (H) cetvelinde böyle bir düzenlemede bulunulmuş ve harcırah miktarı kadar yatacak yer temininde ödenecek miktara gün ve orantı  sınırlaması getirilmiştir.

Yazıldı Duyurular

İlke Kararları Hakkında

Mar28
2016
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

25 Mart 2016 CUMA  gün ve  29664 sayılı Resmi Gazetede  Tabiat Varlıklarını Koruma  Merkez Kurulunun İLKE KARARI  yayınlandı.

Toplantı No. ve Tarihi   : 30 – 03.02.2016

Toplantı Yeri                   :  ANKARA

Karar No. ve Tarihi        : 94 – 03.02.2016

DOĞAL SİT ALANLARINDA KALAN YAPILARDA YAPI RUHSATI

DEĞİŞİKLİĞİ VE BASİT ONARIMLARA DAİR İLKE KARARI

Doğal Sit Alanlarında olup, ruhsatı ve mimari projesi daha önce komisyonca uygun görülen mevzuata uygun olarak tamamlanmış veya mevzuata uygun devam eden veya yapı ruhsatı almış veya yapı kullanma izni almış yapıların;

vaziyet planında kaydırma ve yer değişikliği yapmamak, taban alanı büyüklüğü, kontur ve çatı dahil bina yüksekliğini değiştirmemek kaydı ile,

• imar planı değişikliğine gerek bulunmayan ve ilave yapılaşma içermeyen, yapı ruhsatı değişikliği gerektiren esaslı tadilatlarda,

• diğer basit tamir, onarım ve tadilatlarda,

Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu kararına gerek duyulmaksızın imar mevzuatı kapsamında yetkili idarelerin izni ile yapılabileceğine;

karar verildi.

Yazıldı Güncel Mevzuat

GAZETELERDEN !

Mar28
2016
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

GAZETELERDEN !

Taşeron işçiler devlet memuru mu olacak, kimler nasıl bu haktan yararlanacak, 750 bin kişi de işine devam edebilecek mi?

İşte, tüm detayları ile taşeron işçilerin durumu…

ASLINDA tanım çok net: Bir işletmenin ihtiyacı olan hizmeti almak üzere bir firma ile anlaşmasına taşeronluk, bu firmada çalışan ancak işletmenin hizmetinde olanlara da taşeron işçi deniyor. Biraz daha açayım: Bir işletme ile anlaşma yaparak, o işletmenin uzmanlık gerektiren işlerinde istihdam etmek üzere personel alan ve bu personeli de sadece anlaşma yaptığı işletmede çalıştıranlara alt işveren ya da taşeron deniyor. İş kanunu taşeronluğu böyle anlatmış. Bir şey de anlatmış: Uzmanlık gerektirmeyen işler alt işverenlere verilemez demiş.

Kamu kurum ve kuruluşlarında alt işveren veya taşeron olarak adlandırılan işyerleri, başta temizlik, güvenlik, sağlık personeli verilmesi, zabıta, hasta yönlendirme, bakım onarım elemanı, şoför, büro işleri, ahçı-garson işleri, hizmet elemanı gibi işlerde bir ihale veya pazarlık usulü iş yapan, eleman çalıştıran şirketlerdir.

Hem 1 Kasım seçimleri öncesinde ve hem de 64. Hükümet Programında kamu kurumlarındaki alt işverenlik işleri çerçevesinde asıl işlerde çalışanların, kamuda istihdam edilmesine yönelik düzenleme yapılacağı belirtilmişti. Burada 1 Kasım tarihinden önce çalışmakta olanlar, özel sözleşmeli olarak aldıkları ücretle beraber çalıştıkları yerlerde çalışmaya devam edecekler. Yani, 1 Kasım tarihinden sonraki işlerde çalışan taşeron işçiler açısından bu yönde bir değişiklik olmasını beklemiyoruz.

Kamuda yaklaşık 720 bini aşkın taşeron işçisi çalışmakta olup, bunun da yaklaşık 150-200 bin kişisi asıl işlerde çalışmaktadır. Dolayısıyla hem asıl işlerde ve hem de yardımcı işlerde çalışan yaklaşık 720 bin işçi bu haktan yararlanacak. Bu şekilde kadroya alınacak işçiler, 12 ay boyunca ve tam zamanlı olarak çalışanlar olup emekli olana kadar çalıştırılacaklar. Emekliliğe hak kazananlar bu durumdan yararlanamayacak. 3 aylık veya 6 aylık bir çalışma dönemi için geçici çalıştırılan kişiler bundan faydalanamayacak.

Yapılan açıklamaya göre, asıl işlerde çalışan taşeron işçilerle ilgili çalışmaların tamamlandığını ve bu kişilerin kamuya alınacağını belirterek, ister asıl iş olsun, ister yardımcı iş olsun, tüm taşeron işçilerinin kamuda aynı yerde sözleşmeli eleman olarak çalışmaya devam edeceklerini belirtti. Diğer bir deyişle, asıl işler dışındaki yardımcı işlerde çalışanlar da bu haktan yararlanacak.

Kamuda hem asıl işler ve hem de yardımcı işlerde çalışan taşeron işçilerinin kadroya alınması yasal bir düzenleme yapılması gerekiyor. TBMM’de buna ilişkin yasa çalışmalarının birkaç ay içinde tamamlanması halinde taşeron işçiler özel sözleşmeli olarak aldıkları ücretle beraber aynı işyerinde çalışmaya devam edecekler. Kamuya geçişte kişinin mesleği ve kamu hizmetini yapabilmesi için gerekli bilgi ve donanıma sahip olup olmadığını belirlemeye yönelik her kurum hizmetin özelliğine göre sınav yapılacak. Ayrıca bu kişilerin güvenlik soruşturmaları da önemli olacak.

İleride bir kamu kurumu bu kapsama giren temizlik ve güvenlik personeline daha fazla ihtiyacı olduğunda ihale yoluyla hizmet alımı yapmasın, ihtiyacını bu sözleşmeli personel pozisyonundan karşılayacak. Çalışmak isteyen kişiler de bu düzenlemeden sonra doğrudan doğruya kamu idarelerine müracaat ederek bu sözleşmeli statü için belirlenen koşullara uygunsa orada çalışacak.

Bu düzenlemeyle kamuya geçecek taşeron işçilerinin maaş veya özlük hakları yönünde bir farklılık olması beklenmiyor. Taşeron işçiler  yeni bir statü ile kadroya alınacaklar ve ‘özel sözleşmeli personel’ statüsü olacaklar. 3 yıl da bir sözleşme yenilecek. 3 yıllık arayla bu statüler yenilenecek. Kadroya alındıktan sonra üç yıl sonra sözleşmeler yenilecek. Bu kişiler devlet memuru kadrosuna alınmayacak, sadece özel sözleşmeli personel olacaklar. Aynı işte ve aynı özlük haklarıyla çalışmaya devam edilecek, maaş ve özlük hakları taşeron firmalar yerine kamu kurumları tarafından yerine getirilecektir.

Belediye ve özel idarelerdeki taşeron işçiler için bu kurumların kuracağı şirketler aracılığıyla istihdam edilmesi söz konusu olacak. Yani, Belediyeler ve İl Özel İdarelerde alt işverende çalışanlar bu idarelerin kuracağı kendi şirketlerinde istihdam edilecek.

Bu durumda belediyedeki taşeron zabıta ve itfaiyeciler de belediyelerin kuracakları şirketlerin kadrosuna alınacak. Halihazırda bir belediye şirketinde çalışıyorsa kişi, zaten bugün var olmak istenen nokta sağlanmış olduğundan bunların durumlarında bir değişiklik olmayacak.

 

Yazıldı Duyurular

GAZETELERDEN!

Mar24
2016
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

        

  TAŞERON İŞÇİLERİN KADROYA ALINMASINDAKİ ZORLUKLAR

Yeni Şafak gazetesi yazarı Ahmet Ünlü ise taşeron işçilerin kadroya alınmasına ilişkin zorlukları yazdı:

“Taşeron işçilerin kamu kurumlarında kadroya alınmasının en önemli sıkıntılarını maddeler halinde sıralamak gerekirse;

1- Taşeron işçilerin kamu kurumlarında kadroya alınmasının en önemli sıkıntısı KPSS’ye giren ve atanma bekleyen milyonlarca adayın tepkisinin nasıl absorbe edileceğidir. Bu kadar aday atanma beklerken hiçbir sınava girmeden taşeron işçi olarak çalışanların kadroya alınması adalet duygusunu yerle bir edecektir. Hele hele kadro beklentisinin artması taşeron işçi sayısını daha da arttırmıştır.

2- Hiçbir kriter olmadan taşeron işçi olarak istihdam edilen işçilerin kadroya alınmasında bir milyona yakın taşeron işçinin getireceği mali yük ve kalite sorunu önemli bir risk oluşturmaktadır. Şayet bunlar arasından bir seçim yapılacaksa bu seçimin hangi kıstasa göre yapılacağının tespitindeki sıkıntılar ise sevinen ve üzülen dengesini gündeme getirecektir.

3- Yaklaşık 400 bin taşeron işçinin istihdam edildiği belediyeler, kadroya son derece soğuk bakmaktadır. Kadrolu işçinin çalıştırılmasındaki zorluklar ve hizmet kalitesi ile maliyetlerin yüksekliği belediyelerin taşerondaki ısrarının temel sebepleri arasındadır. Kadrolu işçilerin aşırı iş güvencesi, bunların çalıştırılmasındaki zorluklar, toplu sözleşme ve disiplin süreçlerinin sıkılığı ve sendikaların aşrı müdahaleciliği yanında, taşeron işçilerin muhataplarının kamu kurumlarından ziyade taşeron olmaları, işçilerle kamu kurumlarından ziyade taşeronların karşı karşıya gelmeleri, işçinin aşırı rapor vb. sıkıntılarında doğrudan taşeronun kamu kurumları nezdindeki düştükleri sıkıntılar, iş güvencesinin zayıf oluşu, sendika ve toplu sözleşme baskısının olmaması, taşeronu kamu kurumları nezdinde daha kabul edilebilir kılmaktadır.

4- Diğer önemli bir sorun ise, taşeron işçilerin kadroya geçirilmesi, büyük bir sektör haline gelen taşeronların yani bu alanda iş yapan işverenlerin tamamen işini sona erdirecektir. Yaklaşık bir milyon işçiyi istihdam eden işverenlerin bir anda sektörden çekilmesi anlamına gelen taşeron işçilerin kadroya geçirilmesi, işverenleri hükümet nezdinde harekete geçirmiştir.

5- Taşeron işçilerin daha güvencesiz olması karşısında, kadrolu işçilerin siyaset yapma serbestisi gibi birçok hakkının olması kamu kurumlarını tedirgin etmektedir. Taşeron işçilere kadronun gündeme gelmesi, işin çok boyutlu olarak masaya yatırılmasını gerektirmiştir. Özellikle birçok kamu kurumunun yardımcı hizmetler sınıfındaki personeli çalıştırmadaki zorluğu bu kurumları taşeron çalıştırmaya itmiş ve bu personele yaptırdığı işleri taşerona yaptırması ve hizmetli personel istihdamını sona erdirmesi taşeron işçi sayısını arttırmıştır. Taşeron istihdamıyla kamu kurumunun hizmet kalitesindeki artış taşeronun kadroya geçirilmesindeki isteksizliğin bir diğer önemli nedeni olup, bunların kadroya alınması eskiye dönüş anlamına gelecektir. Yani denenmiş yöntemler tekrar denenmek istenmemektedir.

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

Belediye Başkanının Makam Aracına Haciz

Mar24
2016
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

BORÇLU bir belediye, icra mahkemesine başvurarak belediyeye ait kamu araçları ile belediye başkanının makam aracına konulan haczin kaldırılmasını istedi. İstemin kabul edilmesi üzerine alacaklı, kararı temyiz etti.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, temyiz incelemesini yaptı. Daire, 2015/27315 Esas, 2016/3967 Karar sayılı 16 Şubat 2016 tarihli kararında, belediye başkanlarının makam araçlarının niteliği ve kamu hizmeti açısından zorunlu olup olmadığı konusunda değerlendirmeler yaptı. Kararda, Belediye Kanunu’nun 15. maddesinin son fıkrasında, “Belediyenin kamu hizmetinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim, harç gelirleri haczedilemez” düzenlemesine yer verildiği hatırlatıldı. Kararda, şunlar kaydedildi: “İcra ve İflas Kanunu ve takip hukuku ilkelerine göre asıl olan alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğundan, kural olarak borçluların tüm mallarının haczi mümkündür. Bir malın haczedilememesi için yasal düzenlemenin bulunması zorunludur.

Haczedilmezlik istisnai bir durum olduğundan, bu yöndeki düzenlemelerin de dar yorumlanması gerekir. Ayrıca, bir üst norm olan Anayasası’nın 90/4. maddesi ile de; usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklerin düzenlendiği milletlerarası anlaşmaların kanun hükmünde olduğu ve uyuşmazlıklarda gözetilmesi gerektiği kuralına yer verilmiştir.

Bu, vicdanları yaralar

Belediyelerin görevleri 5393 Sayılı Yasa’nın 14. maddesinde açıklanmış olup bu görevlerin yerine getirilebilmesi için belediye başkanının makam aracının bulunması zorunlu değildir. Belde sakinlerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan belediyenin borcu var iken belediye başkanının makam aracı kullanması yukarıda belirtildiği üzere başta Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılık oluşturabileceği gibi kamu vicdanını da rahatsız edecektir.

 Araca el konuldu

Yargıtay 12. Dairesi’nin makam araçları ile ilgili verdiği karara benzeyen bir olay daha önce yaşanmıştı. Eski Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu’nun makam aracı, geçtiğimiz yıllarda belediye borçları nedeniyle haczedilmişti.

Yazıldı Yargı Kararları

Taşeron İşçiler Hakkında

Mar23
2016
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

GAZETELERDEN !

MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL, TAŞERON İŞÇİLERİN KAMUDA İSTİHDAM EDİLMESİNE YÖNELİK DÜZENLEMENİN AYRINTILARINA İLİŞKİN AÇIKLAMALARDA BULUNDU.

Maliye Bakanı Naci Ağbal, kamu idareleriyle belediyeler ve il özel idarelerinde yaklaşık 720 bin asıl ve yardımcı iş yapan taşeron personelin kapsama girdiğini kaydetti. Taşeron firmada çalışan elemanların, kamuda “özel sözleşmeli personel” statüsünde istihdam edileceklerini bildiren Ağbal, bu kapsamda çalışacaklarla ilgili yeni istihdam edecekleri pozisyonun kapsamını, çalışma koşullarını, mali ve sosyal hakları ve yükümlülükleri düzenleyeceklerini ifade etti.

Kapsama dahil personelin 1 Kasım 2015’ten önce işe girmiş ve halen çalışmaya devam ediyor olması gerekecek. Bu kişiler, devlet memurluğuna atanmak için aranan şartları taşıyacak. Emekli aylığı almaya hak kazanmış ya da 65 yaşını doldurmuş taşeron işçi düzenlemeden yararlanamayacak.

Kamuda tam zamanlı hizmet veren taşeron işçi, düzenlemeden yararlanacak, kısmi zamanlı çalışanlar ise bu haktan faydalanamayacak.

SINAV YAPILACAK

Kamuya alınacak personelin 12 ay boyunca görev yapıyor olması şartı aranacak. 3, 6 ay gibi geçici hizmetler kapsamında çalıştırılan personel kanun kapsamına girmeyecek.

Kamuya geçişte kişinin mesleği ve kamu hizmetini yapabilmesi için gerekli bilgi ve donanıma sahip olup olmadığını belirlemeye yönelik sınav yapılacak. Sınavın ayrıntıları tasarıda belirlenecek.

MEVCUT AYLIKLAR ÜZERİNDEN MAAŞ VERİLECEK

Kapsama giren personel, yasa çıktıktan sonra 1 ay içinde talepte bulunacak. İlgili kamu kurumları başvuruları aldıktan sonra şartların oluşup oluşmadığını değerlendirecek, devlet memuru olmanın gerektirdiği güvenlik araştırmaları da ayrıca yapılacak.

Kamuya alınan personele, şu anda aldıkları aylık üzerinden maaş verilecek. Bu kişiler hangi kurumun, hangi biriminde, hangi işi yapıyorlarsa aynı işi yapmaya devam edecek. Bu kişilerin görev yerlerinde değişiklik yapılmayacak.

 

Yazıldı Güncel Mevzuat

Kamu Zararlarının Tahsil Yönetmelik Taslağı Hakkında

Mar22
2016
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin


KAMU ZARARLARININ TAHSİLİ HAKKINDA YÖNETMELİK (TASLAK)

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1- (1) Bu Yönetmeliğin amacı, kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararlarının tahsiline ilişkin usul ve esasları belirlemektir.

Kapsam

MADDE 2– (1) Bu Yönetmelik, düzenleyici ve denetleyici kurumlar hariç olmak üzere, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinde tespit edilen kamu zararlarından doğan alacakları kapsar.

(2) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında bulunan kamu idarelerinde görevli memurların, kullanımlarındaki taşınır ve taşınmazların korunması ve her an hizmete hazır halde bulundurulması için gerekli tedbirleri almamaları nedeniyle Devlete verdikleri zararlar ile kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak kişilere verdikleri zararlar hakkında, 657 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi uyarınca 27/6/1983 tarihli ve 83/6510 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Devlete ve Kişilere Memurlarca Verilen Zararların Nevi ve Miktarlarının Tespiti, Takibi, Amirlerinin Sorumlulukları, Yapılacak Diğer İşlemler Hakkında Yönetmelik hükümleri uygulanır.

Dayanak

MADDE 3- (1) Bu Yönetmelik, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 71 inci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 4- (1) Bu Yönetmeliğin uygulanmasında;

a) Hukuk birimi: Kamu idarelerinde hukuk hizmetlerini yürüten birimi,

b) İlgili: Kendisine yersiz veya fazla ödeme yapılan gerçek ve/veya tüzel kişi ya da kişileri,

c) Kamu kaynağı: Borçlanma suretiyle elde edilen imkanlar dahil kamuya ait gelirler, taşınır ve taşınmazlar, hesaplarda bulunan para, alacak ve haklar ile her türlü değerleri,

ç) Kamu zararı: Kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıyla doğan zararı,

d) Kanun: 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununu,

e) Malvarlığı: Bir kişinin hukuki bütünlük teşkil etmek üzere sahip ve yükümlü olabileceği para ile ölçülebilen mal, hak ve borçlarının tamamını,

f) Muhasebe birimi: Gelir ve alacakların tahsili, giderlerin ve borçların hak sahiplerine ödenmesi, para ve parayla ifade edilebilen değerler ile emanetlerin alınması, saklanması, ilgililere verilmesi, gönderilmesi ve diğer tüm malî işlemlerin kayıtlarının yapılması ve raporlanmasına ilişkin muhasebe hizmetlerinin yapıldığı birimi,

g) Muhasebe yetkilisi: Muhasebe hizmetlerinin yürütülmesinden ve muhasebe biriminin yönetiminden sorumlu, usulüne göre atanmış sertifikalı yöneticiyi,

ğ) Rayiç bedel: Bir mal, iş veya hizmetin temin edildiği yer ve tarihteki normal alım ve satım bedelini,

h) Sorumlu: Kamu zararının oluşmasına sebep olan kamu görevlisini,

ı) Strateji geliştirme birimleri: Strateji geliştirme başkanlıkları, strateji geliştirme daire başkanlıkları, strateji geliştirme ve mali hizmetlerin yerine getirildiği müdürlükleri, mahalli idarelerde ilgili mevzuatında yer alan hükümler çerçevesinde kurulacak birimleri ve strateji geliştirme birimi kurulmayan idarelerin mevcut yapılarında mali hizmetlerini yürüten birimleri,

i) Takibe yetkili birim: Merkezde strateji geliştirme birimlerini, taşrada üst yönetici tarafından alacağın takibi konusunda yetki verilen birimleri,

j) Üst yönetici: Bakanlıklarda müsteşarı, Milli Savunma Bakanlığında bakanı, diğer kamu idarelerinde en üst yöneticiyi, il özel idarelerinde valiyi, belediyelerde belediye başkanını, ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Kamu Zararında Sorumluluk, Tespit, Tebliğ ve Takip

Sorumluluk

MADDE 5- (1) Kanunun ilgili maddeleri gereğince, kamu görevlileri; kamu kaynaklarının etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden, yönetilmesinden, kullanılmasından, korunmasından, kötüye kullanılmaması ve her an hizmete hazır bulundurulması için gerekli önlemlerin alınmasından sorumludurlar.

(2) Kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararının geri ödenmesi sürecine, kamu görevlileri ile birlikte ilgililer de dahil edilir.

 

Kamu zararının belirlenmesi

MADDE 6- (1) Kamu zararının belirlenmesinde;

a) Yapılan iş, alınan mal veya hizmet karşılığı olarak ilgili mevzuatında belirtilen ya da mevzuatında öngörülen karar, onay, sözleşme ve benzeri belgelerde belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması,

b) İlgili mevzuatında öngörülen haller dışında, iş yaptırılmadan, mal veya hizmet alınmadan önce ödeme yapılması,

c) Transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması,

ç) İlgili mevzuatı gereğince görevlendirilen komisyon veya kişilerce rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla iş yaptırılması, mal veya hizmet alınması,

d) Kamu idarelerine ait malların kiraya verilmesi, tahsisi, yönetimi, kullanımı ve elden çıkarılması işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,

e) Görevlilere teslim edilen taşınırların zarara uğraması,

f) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,

g) Kamu idaresinin yükümlülüklerinin mevzuatına uygun bir şekilde yerine getirilmemesi nedeniyle kamu idaresine faiz, tazminat, gecikme zammı, para cezası gibi ek malî külfet getirilmesi,

ğ) Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması,esas alınır.

Kamu zararının tespiti ve bildirilmesi

MADDE 7- (1) Kamu zararları 6 ncı maddede belirtilen hususlar göz önünde bulundurulmak suretiyle;

a) Kontrol, denetim veya inceleme,

b) Sayıştayca kesin hükme bağlama,

c) Yargılama sonucunda tespit edilir.

(2) Tespit edilen kamu zararına ilişkin yazı, tutanak, rapor, ilâm ve benzeri belgeler ilgili kamu idaresine gönderilir.

Kontrol, denetim veya inceleme sonucunda tespit edilen kamu zararının değerlendirilmesi

MADDE 8- (1) Kontrol, denetim veya inceleme sonucunda tespit edilen hususlar, ilgili harcama yetkilisinin görüşü ile birlikte harcama birimi tarafından düzenlenen Değerlendirme Formu (EK) ile merkezde üst yönetici, taşrada ise idarenin en üst yöneticisinin değerlendirmesine sunulur. Üst yönetici gerek görmesi halinde hukuk biriminin görüşüne, sorumluların ve/veya ilgililerin bilgisine başvurabilir.

(2) Taşrada idarenin en üst yöneticisi ile harcama yetkilisi görevinin aynı kişide birleşmesi halinde değerlendirme, üst yönetici tarafından yapılır.

(3) Kamu zararına ilişkin tespitlerin değerlendirilmesinde aşağıda yer alan hususlar dikkate alınır.

a) Mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemin varlığı,

b) Mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemden bir kamu zararı oluşması,

c) Sorumlu ile varsa ilgililerin belirlenmesi,

ç) Kamu zararının sorumlunun kasıt, kusur veya ihmalinden kaynaklandığına ilişkin illiyet bağının kurulması.

(4) Üst yönetici veya idarenin taşradaki en üst yöneticisi tarafından yapılan değerlendirmede kamu zararının oluştuğuna karar verilmesi halinde Değerlendirme Formu ile zararın tespitine ilişkin belgeler takibe yetkili birime gönderilir.

(5) Tespit edilen kamu zararının, sorumlular ve/veya ilgililerce defaten ödenmesi veya ödeneceğinin taahhüt edilmesi halinde söz konusu alacak yukarıdaki fıkralarda belirtilen işlemlere gerek kalmaksızın tahsil edilir.

(6) Kontrol, denetim veya inceleme sonucunda tespit edilen zararın, yapılan değerlendirme sonucunda kamu zararı niteliğini taşımadığı ancak bir kamu alacağı olduğuna karar verilmesi halinde bu alacak genel hükümlere göre takip ve tahsil edilir.

Kamu zararının Sayıştay tarafından tespiti

MADDE 9- (1) Sayıştay denetçileri tarafından yapılan denetim sonucunda kamu zararına ilişkin hususları içeren sorgular Sayıştay tarafından bilgi amaçlı olarak üst yöneticiye gönderilir. Üst yönetici taşrayı ilgilendiren sorguları mahalline gönderir. Üst yönetici veya en üst yönetici söz konusu sorguları gerek görmesi halinde Yönetmeliğin 8 inci maddesi hükümlerine göre değerlendirmeye tabi tutar. Değerlendirme sonucuna göre sorumlular ve/veya ilgililer hakkında takip ve tahsil işlemleri başlatılabilir.

(2) Kamu zararına ilişkin sorguların, Sayıştay ilamı ile kesin hükme bağlanması halinde alacağın takibi, takibe yetkili birimce yapılır. Rızaen ödenmemesi halinde ilgili alacak dosyası takibe yetkili birimce hukuk birimine intikal ettirilir.

Kamu zararının yargılama suretiyle tespiti

MADDE 10- (1) Mahkemeler tarafından Kanunun 71 inci maddesine göre verilen kamu zararı kararlarının idareye tebliğini müteakiben alacak, idareyi temsile yetkili hukuk birimi tarafından takip edilir.

Alacak takip dosyası

MADDE 11- (1) Tespit edilerek kamu idarelerine bildirilen kamu zararından doğan alacakların her biri için takibe yetkili birimce alacak takip dosyası açılır.

(2) Sayıştay sorguları üzerine yapılan değerlendirme sonucunda kamu zararının oluştuğuna karar verilmesi durumunda da yukarıdaki fıkra hükmüne göre alacak takip dosyası açılır.

(3) Alacağın tespit, takip ve tahsiline ilişkin bütün belgeler alacak takip dosyasında muhafaza edilir.

Kamu zararından doğan alacakların muhasebe kayıtlarına alınması

MADDE 12– (1) Sayıştay ilamı veya mahkeme kararı ile bildirilen kamu zararından doğan alacaklar, ilâm ve kararın idarelerine ulaştığı; kontrol, denetim veya inceleme sonucunda tespit edilen kamu zararından doğan alacaklar ise 8 inci maddeye göre yapılacak değerlendirme sonucunun yazılı hale getirildiği tarihten itibaren beş iş günü içerisinde, takibe yetkili birimce sorumlular ve ilgililer adına muhasebe kayıtlarına aldırılır. Muhasebe birimine yazılan yazıda faiz başlangıç tarihi de belirtilir. Taksitlendirilen kamu zararı alacaklarına ilişkin kararın bir örneği de karar tarihinden itibaren beş iş günü içerisinde muhasebe birimine gönderilir. Sayıştay sorguları üzerine yapılan değerlendirme sonucunda kamu zararının oluştuğuna karar verilmesi halinde de aynı şekilde işlem yapılır.

(2) Muhasebe birimi, Sayıştay ilâmına istinaden bildirilenleri ilâmda belirtilenler adına; mahkeme kararlarına istinaden bildirilenleri kararda tazminle yükümlü olduğu belirtilenler adına; bunların dışındakileri ise sorumlular ve ilgililer adına hesaplara kaydeder.

(3) Muhasebe kayıtlarına alınan her bir alacak için bir tahsilat izleme dosyası açılır.

(4) Kamu zararından doğan alacakların muhasebe kayıtlarına alınması ve izlenmesine ilişkin diğer hususlarda, kamu idarelerinin tabi oldukları muhasebe yönetmeliklerinde belirlenen usul ve esaslar uygulanır.

Kamu zararından doğan alacağın tebliği ve takibi

MADDE 13– (1) Kamu zararından doğan alacaklar, takibe yetkili birimlerce sorumlular ve ilgililerin bilinen adreslerine imzaları alınmak suretiyle veya 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir.

(2) Kontrol, denetim veya inceleme sonucunda tespit edilen kamu zararı alacaklarının sorumlulara ve ilgililere tebliğ işlemlerine, 8 inci madde gereğince yapılacak değerlendirme işlemlerinin tamamlandığı tarihten itibaren beş iş günü içerisinde başlanır. Tebliğde; borcun miktarı, sebebi, doğuş tarihi, faiz başlangıç tarihi, ödeme yeri belirtilir ve ödeme, itiraz veya sulh teklifinde bulunmak üzere otuz gün süre verilir. Sorumlu ve/veya ilgililerin itiraz ve sulh başvuruları 60 gün içinde sonuçlandırılır. Bu süre içinde sonuçlandırılmayanlar reddedilmiş sayılır. İtiraz ve sulh başvuruları genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ve özel bütçeli idarelerde 26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre, kapsamdaki diğer kamu idarelerinde ise özel mevzuatındaki hükümlere göre sonuçlandırılır.

(3) Sayıştay sorguları üzerine yapılan değerlendirme sonucuna göre tahsil edilmesi gerektiği bildirilen kamu zararı alacaklarının sorumlulara ve ilgililere tebliğinde de aynı şekilde işlem yapılır.

(4) Kamu zararı alacaklarının yapılan tebligata rağmen sorumlular ve/veya ilgililerce süresinde rızaen ödenmemesi, sulh teklifinde ya da itirazda bulunulmaması halinde sürenin bitiminden itibaren beş iş günü içerisinde, sulh teklifinin ya da itirazın idare tarafından reddedilmesi halinde ise bu tarihten itibaren beş iş günü içerisinde ilgili alacak takip dosyası, alacağın tahsili için, takibe yetkili birimce kamu idaresini temsile yetkili hukuk birimine gönderilir.

(5) Kesinleşen Sayıştay ilâmlarının tebliğinde 3/12/2010 tarihli ve 6085 sayılı Sayıştay Kanunu hükümleri uygulanır.

(6) Mahkemelerce hükme bağlanan ve taraflara tebliğ edilen kamu zararından doğan alacaklara ilişkin kararın kesinleşmesi beklenmeksizin, takip işlemlerine başlanır.

(7) Kamu zararına neden olan mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmalin yapıldığı malî yıla ilişkin hesap ve işlemlerin Sayıştay tarafından onanmış olması, tespit edilen kamu zararından doğan alacağın takip ve tahsiline engel teşkil etmez.

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Kamu Zararından Doğan Alacakların Tahsili

Kamu zararından doğan alacağın güvence altına alınması

MADDE 14- (1) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda ihtiyatî haciz için öngörülen şartların varlığı ve kamu idaresi üst yöneticisinin de gerekli görmesi halinde, mahkeme kararı veya Sayıştay ilâmı tebliğ edilinceye kadar, alacaklı kamu idaresince kamu alacağını güvence altına almak amacıyla yetkili mahkemeden karar alınarak, sorumluların ve ilgililerin mal, hak ve alacakları üzerine ihtiyatî haciz konulur.

(2) İhtiyatî haciz kararının verildiği tarihten itibaren on gün içinde icra dairesinden kararın uygulanması talep edilir. Aksi halde ihtiyatî haciz kararı kendiliğinden kalkar. İhtiyatî haciz kararının uygulanmasında icra dairesinin gecikmesi halinde, alacaklı kamu idaresini temsile yetkili hukuk birimince kararı uygulayacak olan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine başvurularak kararın infazının sağlanması talep edilir.

Kamu zararından doğan alacakların tahsil şekilleri

MADDE 15– (1) Kamu zararından doğan alacaklar, sorumlulardan ve/veya ilgililerden, zararın oluştuğu tarihten itibaren ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faiziyle birlikte tahsil edilir.

(2) Tespit edilen kamu zararları;

a) Rızaen ve sulh yolu ile ödenmek,

b) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre takas yapılmak,

c) 2004 sayılı Kanun hükümleri uygulanmak,suretiyle tahsil edilir.

Rızaen ve sulh yolu ile tahsilat

MADDE 16- (1) Kamu zararından doğan alacaklar, sorumluları ve/veya ilgilileri tarafından rızaen veya ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde sulh yoluyla ödenebilir.

(2) Kamu zararından doğan alacağın ödenmesinin ilgili mevzuat çerçevesinde sulh yolu ile sağlanması halinde, sulh işleminin kesinleştiği tarihi izleyen aybaşından itibaren sorumlunun ve/veya ilgilinin aylığından kesilerek tahsil edilebilir.

(3) Aylıklardan yapılacak kesinti tutarı, sorumlulara ve/veya ilgililere yapılan her türlü aylık, ödenek, zam, tazminat dahil bir aylık net ödemelerinin dörtte birinden az, üçte birinden çok olamaz.

Takas suretiyle tahsilat

MADDE 17– (1) Kamu zararı alacakları, sorumluların ve ilgililerin kamu idaresiyle olan özel hukuk ilişkilerinden doğan alacaklarından 6098 sayılı Kanun hükümlerine göre takas suretiyle tahsil edilebilir.

(2) Takas suretiyle tahsil için;

a) Alacaklı kamu idaresi ile sorumlu ve/veya ilgilinin karşılıklı olarak alacaklı ve borçlu durumunda olmaları,

b) Takas edilecek borç ve alacağın nakit olması,

c) Takas edilecek borç ve alacağın her ikisinin de vadesinin gelmiş olması,

ç) Takas yapılmadan önce sorumluya ve/veya ilgiliye alacağının borcuna takas suretiyle mahsup edileceğinin bir yazı ile bildirilmesi veya alacağını talep ettiği zaman borcu ile takas edileceğinin beyan edilmesi, gerekir.

İcra yoluyla tahsilat

MADDE 18- (1) Sayıştay ve mahkeme ilâmları ile hüküm altına alındığı halde sorumluları ve/veya ilgilileri tarafından rızaen ödenmeyen kamu zararından doğan alacaklar, 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.

(2) Sayıştay ilamları için kamu idarelerinin takibe yetkili birimleri tarafından; mahkeme ilamları için ise kamu idaresini temsile yetkili hukuk birimi tarafından tapu, banka, vergi dairesi, trafik şubesi ve sosyal güvenlik kurumları olmak üzere ilgili yerlerden sorumluların ve ilgililerin malvarlığı araştırması yapılır. Takibe yetkili birimler tarafından yapılan sorgulamada malvarlığının tespiti halinde alacak takip dosyası tamamlanır ve icra takibatı yapılmak üzere kamu idaresini temsile yetkili hukuk birimine gönderilir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Taksitlendirme

Kamu zararından doğan alacaklarda taksitlendirme

MADDE 19- (1) Kamu zararından doğan alacaklar, sorumluların ve/veya ilgililerin talebi üzerine kamu idaresince taksitlendirilebilir.

(2) Taksitlendirme süresi azami beş yıldır.

(3) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerde taksitlendirme işlemleri, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine, kapsamdaki diğer kamu idarelerinde ise ilgili mevzuat hükümlerine göre gerçekleştirilir.

(4) Sorumluların ve/veya ilgililerin yazılı taksitlendirme talebi üzerine, sorumlu ve/veya ilgili ile idare arasında, taksitlendirmenin süresini, taksit sayısı ve tutarları ile ödeme zamanlarını belirleyen bir ödeme planı yapılır. Sorumlulardan ve/veya ilgililerden taksitlerini ödeme planına uygun ve vadesinde düzenli olarak ödeyeceklerine dair “borç senedi ve kefaletname” alınır.

(5) Sorumlular ve/veya ilgililer, taksitlendirme taleplerine ilişkin yetkili makamın onayı alınıncaya kadar dilekçede belirtilen ilk taksit miktarını hemen, takip eden taksitleri de düzenli olarak, faiziyle birlikte muhasebe birimine ödeyebilirler. Yetkili makamdan alınan taksitlendirme onayında kararlaştırılan taksit miktarı ödenen taksit miktarından fazla olduğu takdirde, onayda belirtilen ilk taksit tarihinden itibaren geçen taksit sürelerine ait toplam fark peşin olarak tahsil edilir.

(6) Taksitlerden birinin ödeme planına ve “borç senedi ve kefaletname”ye uygun olarak vadesinde ve faiziyle birlikte tamamen ödenmemesi halinde alacağın tamamı muaccel olur. Söz konusu alacak, muaccel olduğu tarihten itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanan faizi ile birlikte takip ve tahsil edilir.

 

BEŞİNCİ BÖLÜM

Kamu Zararının Oluştuğu Tarih ve Faiz

Kamu zararının oluştuğu tarih

MADDE 20- (1) Kamu zararı;

a) Vezne ve ambar açıkları ile diğer muhasebe yetkilisi mutemetlerinin açıklarında, açığın meydana geldiği tarihte, bu tarihin bilinmediği durumlarda olayın tespit edildiği tarihte,

b) İş, mal veya hizmet karşılığı olarak ilgili mevzuatında belirlenen veya mevzuatında öngörülen karar, onay ya da sözleşmesinde belirlenen tutardan fazla yapılan ödemeler ile transfer niteliğindeki giderlerde yapılan yersiz ve fazla ödemelerde, ödemenin yapıldığı tarihte,

c) Kamu idaresinin yönetim ve kullanımında olan ya da kullanıcılarına teslim edilen taşınırların kaybedilmesi, çalınması veya zarar görmesi hallerinde olayın meydana geldiği tarihte; bu tarihin bilinmediği durumlarda olayın tespit edildiği tarihte,

ç) İş yaptırılmadan, mal veya hizmet alınmadan ya da mevzuatında öngörülmediği halde yapılan yersiz ödemelerde, ödemenin yapıldığı tarihte,

d) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk ve tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması hallerinde, söz konusu işlemin zaman aşımına uğradığı tarihte,

e) Hakedişlerden kesinti suretiyle yapılan gelir tahsilatının eksik yapılması hallerinde, tahsilat tutarının gelir kaydedilmesi gerektiği tarihte,

oluşmuş kabul edilir.

Kamu zararından doğan alacaklarda faiz

MADDE 21- (1) Kamu zararından doğan alacaklarda ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faizin başlangıç tarihi, kural olarak zararın oluştuğu tarihtir.

(2) Sayıştay ilâmı ve mahkeme kararı ile tespit olunan kamu zararından doğan alacaklarda faiz başlangıç tarihi, ilâm veya kararda faizin başlangıcı hakkında hüküm varsa belirtilen tarih, aksi takdirde karar tarihidir.

(3) Sorumlular ve/veya ilgililerce yapılan ödeme tutarının, alacak aslı ile faiz tutarının tamamını karşılamaması halinde ödenen tutar vadesi gelmiş alacak aslına ve faizine orantılı olarak mahsup edilir.

(4) Borç aslına faiz dahil edilerek, tekrar faiz yürütülemez.

(5) Taksitlendirilen alacaklara anlaşma tarihindeki faiz oranı uygulanır. Kamu zararının oluştuğu tarihten anlaşma tarihine kadar olan faiz ayrıca hesaplanır. Anapara ile hesaplanan faiz ödeme planında ayrı ayrı gösterilir. Taksitlerin ödenmesinde sadece anaparaya anlaşma tarihinden ödeme tarihine kadar geçen süre için faiz hesaplanır.

(6) Kamu zararından doğan alacaklara uygulanacak faiz konusunda aksine bir hüküm bulunmayan hallerde 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uygulanır.

(7) Faiz, kamu zararından doğan alacağın tek seferde ödenmesi halinde muhasebe birimi tarafından, ödeme planına bağlı ödemelerde ise ödeme planını yapan birim tarafından hesaplanır.

ALTINCI BÖLÜM

Zamanaşımı ve Kamu Zararından Doğan Alacakların Silinmesi

Kamu zararının tespiti ve tahsilinde zamanaşımı

MADDE 22- (1) Kamu zararından doğan alacaklarda zamanaşımı süresi, zamanaşımını kesen ve durduran genel hükümler saklı kalmak kaydıyla, on yıldır.

(2) Zamanaşımı süresi, 20 nci maddede kamu zararının oluştuğu kabul edilen tarihi takip eden malî yılın başında işlemeye başlar ve onuncu yılın sonunda biter.

(3) Borç aslı zamanaşımına uğramış olan kamu zararından doğan alacakların faizleri de zamanaşımına uğrar.

(4) Zamanaşımına uğramış olsa dahi sorumlular ve/veya ilgililer tarafından rızaen yapılan ödemeler kabul edilir.

Zamanaşımını kesen ve durduran haller

MADDE 23- (1) Kamu zararından doğan alacaklarda zamanaşımı 6098 sayılı Kanunda belirtilen hallerde kesilir. Zamanaşımının kesildiği durumlarda, kesilme tarihinden itibaren yeni zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Sorumlunun ve/veya ilgilinin borcunu bir senetle kabullenmesi veya borcun mahkeme kararı ile belirlenmesi halinde de yeni zamanaşımı süresi on yıldır.

(2) 6098 sayılı Kanunda belirtilen hallerde zamanaşımı durur. Bu durum ortadan kalktığında zamanaşımı, kaldığı yerden işlemeye devam eder.

Kamu zararından doğan alacakların silinmesi

MADDE 24- (1) Zorunlu veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkanı kalmayan kamu zararından doğan alacaklardan merkezî yönetim bütçe kanununda gösterilen tutara kadar olanların kayıtlardan çıkarılmasına üst yöneticiler yetkilidir.

(2) Birinci fıkrada belirtilen tutarı aşan ve merkezî yönetim bütçe kanununa ekli cetvelde silinmesi öngörülen kamu zararından doğan alacaklar ise strateji geliştirme birimi tarafından ilgili muhasebe birimine bildirilerek kayıtlardan çıkarılması sağlanır.

(3) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ve özel bütçeli idarelerin birinci fıkrada belirtilenler dışında kalan alacaklarının silinmesi 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre, diğer idarelerde ise özel mevzuatlarındaki hükümlere göre gerçekleştirilir.

(4) Takibe yetkili birimce, alacağın takibinden vazgeçildiğine dair onay muhasebe birimine gönderilerek alacağın muhasebe kayıtlarından çıkarılması sağlanır.

(5) Alacağın tahsili için açılan davada kamu idaresi aleyhine karar verildiği ve Yargıtay tarafından da onanmak suretiyle hüküm kesinleştiği veya kamu idaresi için bir yarar görülmediğinden temyizden yetkili mercinin onayı alınarak vazgeçildiği hallerde, Yargıtay ilâmı veya temyizden vazgeçme onayı ile buna ilişkin aleyhteki mahkeme kararı, hukuk birimince strateji geliştirme birimi veya ilgili taşra birimine gönderilir. Bu birimlerce de, söz konusu belgelerin onaylı birer örnekleri ilgili muhasebe birimine intikal ettirilerek alacağın kayıtlardan çıkarılması sağlanır.

 

YEDİNCİ BÖLÜM

Son Hükümler

Diğer hükümler

MADDE 25 – (1) Kamu zararından doğan alacakların takip ve tahsilinde aşağıda belirtilen hükümlere uyulur.

a) Alacağın takibinden sorumlu birim yöneticileri, mahkemeye veya icraya intikal ettirilen alacakların takibinin hangi aşamada olduğunu ilgili hukuk birimleri nezdinde izlemek, icra dairelerince tahsil edildiği bildirilen paraların muhasebe biriminin veznesine veya banka hesabına yatırılmasını ve sorumluların ve/veya ilgililerin borçlarına mahsubunu sağlamak zorundadırlar.

b) Kamu idaresinin yönetim ve kullanımında bulunan taşınırların kaybolması, çalınması, eksilmesi veya zarar görmesine sebep olunması hallerinde 28/12/2006 tarihli ve 2006/11545 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Taşınır Mal Yönetmeliği hükümlerine göre tespit edilen kamu zararlarından 2 nci maddenin ikinci fıkrası kapsamına girmeyenler de bu Yönetmelik hükümlerine göre tahsil edilir.

c) Üst yöneticiler bu Yönetmelik ile belirlenen yetkilerini sınırlarını açıkca belirlemek suretiyle devredebilir.

ç) Muhasebe birimince tahsil edilen tutarlar beş iş günü içerisinde takibe yetkili birime bildirilir.

Yürürlükten kaldırılan mevzuat

MADDE 26- (1) 27/9/2006 tarihli ve 2006/11058 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.

Yürürlük

MADDE 27- (1) Sayıştayın görüşü alınarak hazırlanan bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 28- (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

Yazıldı Güncel Mevzuat

Otopark Hakkında Danıştay Kararı

Mar21
2016
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

Danıştay 8. Daire,E. 2012/11306,K. 2013/3146,T. 15.4.2013

ÖZET : Dava, İstanbul’da tüm ilçelerdeki sokak ve caddeler üzerinde yer alan otopark alanlarının kaldırılması istemine ilişkin iptal davasıdır. Olayda, otopark uygulaması yapılabilecek cadde, sokak ve bulvarlarda yol genişliği ile ilgili detaylı bir araştırma yapılarak, geniş kapsamlı bir rapor hazırlanmadığı, ücretli otopark uygulaması yapılan yerlerdeki belde sakinlerinin araçlarını evlerinin önüne park ettikleri zaman araçları için otopark ücreti ödemek zorunda olup olmadıklarına ilişkin olarak daha önceden yapılmış detaylı bir proje çalışması da yapılmadan gerçekleştirilen bu düzenlemeyle otopark alanı oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, dosyadaki bilgi ve belgelerle mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi sonucunda, usulüne uygun bir şekilde gerekli ve yeterli bir araştırma, plan ve proje çalışması yapılmadan, belde sakinlerinin evlerinin önündeki otopark alanlarını kullanmaları hususuyla ilgili olarak uygulamanın nasıl yapıldığı hususları belirtilmeden, davacının İstanbul’da tüm ilçelerdeki sokak ve caddeler üzerinde yer alan otopark alanlarının kaldırılması istemiyle yaptığı başvurunun zımnen reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık, İstanbul Milletvekili olan ve Üsküdar İlçesinde ikamet ettiğini beyan eden davacı tarafından, İstanbul İli Üsküdar İlçesi, Cumhuriyet Caddesi, Hakimiyeti Milliye Caddesi, Doğancılar Caddesi, Dr.Fahri Atabey Caddesi, Zeynep Kamil Salı Sokak, Kadıköy İlçesi sahil ve diğer caddelerde yer alan ana arterdeki otoparkların, Ümraniye İlçesi Alemdağ Caddesi üzerindeki otoparkların, Bakırköy İlçesi Yenibosna’da bulunan İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin bulunduğu cadde üzerinde ve İstanbul’da bulunan diğer tüm İlçelerdeki caddeler üzerinde yer alan ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına bağlı İSPARK tarafından işletilen otopark alanlarının kaldırılması talebiyle yapılan başvurunun zımnen reddine dair işlemin iptali isteminden doğmuştur. İdare Mahkemesince; İstanbul İli Üsküdar İlçesi’nde ikamet eden davacının, İstanbul’un tüm ilçelerinde yer alan cadde üzeri araç park yerlerine ilişkin olarak açtığı davada, davacının milletvekili olması nedeniyle geçici olarak ikamet ettiği Üsküdar İlçesi’ne münhasır olarak uyuşmazlığın irdelenmesi gerektiği, bunun haricindeki kısımlar yönünden dava açma ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın bu kısmının ehliyet yönünden reddine, Kadıköy Rıhtım Caddesi ile Üsküdar İlçesi Cumhuriyet Caddesi ve Hakimiyeti Milliye Caddesi üzerindeki otoparkların kaldırılmış olması nedeniyle davanın bu kısmının konusuz kaldığı gerekçesiyle davanın bu kısmı hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davanın, Üsküdar İlçesi. Doğancılar Caddesi, Dr. Fahri Atabey Caddesi, Zeynep Kamil Salı Sokak ile ilgili kısmı yönünden ise; 5216 sayılı Yasa’nın 7/1-f maddesi ve 26.maddesi uyarınca, yol, cadde ve sokak üzerindeki araç park yerlerini belirleyen davalı idarenin, söz konusu yerlerin işletme hakkını İSPARK AŞ.’ye devretmesinde yasal bir engel bulunmadığından, belirtilen cadde ve sokaklar üzerinde belirlenen araç park yerlerinin kaldırılması talebinin reddinde hukuka ve kamu yararına aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın bu kısmının reddine karar verilmiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2. maddesinin 1/a. bendinde “İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönünden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davası …” idari dava türü olarak sayılmıştır. İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görüşülebilmesinin ön koşullardan birisi olan “dava açma ehliyeti”, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idare ile işlemlerinde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçütler içinde menfaat ilişkisinin varlığını ifade etmektedir. Her olay ve davada, idari işlem ile dava açacak kişi arasında öngörülen sübjektif ehliyet koşulu olarak menfaat ihlalinin kişisel, meşru ve güncel bir menfaat olması ölçütleri ekseninde yargı mercilerince değerlendirilerek takdir edilecektir. Davacı milletvekili olması nedeniyle haftanın bazı günlerinde Ankara İlinde, diğer günleri de İstanbul İli Üsküdar İlçesi’nde ikamet etmekte ise de İstanbul’da bulunduğu günlerde aracını sadece ikamet ettiği ilçede park edeceğinin kabul edilmesi hayatın olağan akışına aykırı olup, İl içerisinde herhangi bir ilçede aracını kullanacağından ve park edeceğinden dava konusu işlemde davacının meşru ve güncel menfaatinin etkileneceği tartışmasızdır. Bu durumda, İdare Mahkemesi kararının davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Davanın, Kadıköy Rıhtım Caddesi ile Üsküdar İlçesi Cumhuriyet Caddesi ve Hakimiyeti Milliye Caddesi üzerindeki otoparklara ilişkin kısmı yönünden; davalı idarece söz konusu yerde otoparkçılık işletmesinin sonlandırıldığının savunmada belirtilmesi üzerine davanın bu kısmının konusuz kaldığı gerekçesiyle davanın bu kısmı hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de; söz konusu alanların otopark işletmesinin iptal edildiği ya da geri alındığına ilişkin UKOME kararı ya da Meclis kararı sunulmadığından, işletmenin nasıl sonlandırıldığı anlaşılamamıştır. Bu durumda; Mahkeme kararının “karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin kısmında da hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Davanın, Üsküdar İlçesi, Doğancılar Caddesi, Dr. Fahri Atabey caddesi, Zeynep Kamil Salı Sokak ile ilgili kısmına gelince; 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 7. maddesinin birinci fıkrasının “f bendinde, “Büyükşehir ulaşım ana plânını yapmak veya yaptırmak ve uygulamak; ulaşım ve toplu taşıma hizmetlerini plânlamak ve koordinasyonu sağlamak; kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergâhlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek.”, büyükşehir belediyesinin görev yetki ve sorumlulukları arasında sayılmış, 26. maddesinde; “Büyükşehir belediyesi kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre sermaye şirketleri kurabilir. Genel sekreter ile belediye ve bağlı kuruluşlarında yöneticilik sıfatını haiz personel bu şirketlerin yönetim ve denetim kurullarında görev alabilirler. Büyükşehir belediyesi, kendine ait büfe, otopark ve çay bahçelerini işletebilir; ya da bu yerlerin belediye veya bağlı kuruluşlarının % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin % 50’sinden fazlasına ortak olduğu şirketlere, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın belediye meclisince belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini devredebilir.” hükümlerine yer verilmiştir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Belediye Meclisinin Görev ve Yetkileri” başlıklı 18. maddesinin “e” bendinde; “Taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine veya tahsisli bir taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç duyulmaması hâlinde tahsisin kaldırılmasına; üç yıldan fazla kiralanmasına ve süresi otuz yılı geçmemek kaydıyla bunlar üzerinde sınırlı aynî hak tesisine karar vermek.”, aynı maddenin “f” bendinde Kanunlarda vergi, resim, harç ve katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı hizmetler için uygulanacak ücret tarifesini belirlemek.” Belediye Meclisinin görev ve yetkileri olarak belirlenmiş, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 97. maddesinde; belediyelerin, bu Kanunda harç ve katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkili olduğu kurala bağlanmıştır. Öte yandan, 3194 sayılı Kanun’un 37. maddesinde; “İmar planlarının tanziminde planlanan beldenin ve bölgenin şartları ile müstakbel ihtiyaçlar göz önünde tutularak lüzumlu otopark yerleri ayrılır. Otopark ihtiyacı bulunan bina ve tesislere lüzumlu otopark yeri tefrik edilmedikçe yapı izni, otopark tesis edilmedikçe de kullanma izni verilmez. Kullanma izni alındıktan sonra otopark yeri, plana ve yönetmelik hükümlerine aykırı olarak başka maksatlara tahsis edilemez…” “Genel Esas” başlıklı 3. maddesinde “Herhangi bir saha her ölçekteki plan esaslarına , bulunduğu bölgenin şartlarına ve yönetmelik hükümlerine aykırı maksatlar için kullanılamaz “. “Tanımlar” başlıklı 5. maddesinde “Uygulama İmar Planı, tasdikli halihazır haritalar üzerinde varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına gore çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarım bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır” hükmü yer almaktadır. İmar Planı Yapılması ve Değişikliklerine ait Esaslara Dair Yönetmeliğin ” Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde, “Bu yönetmelikte adı geçen terimler aşağıda tanımlanmıştır… 9 ) Teknik Alt Yapı: Elektrik, havagazı, içme ve kullanma suyu, kanalizasyon ve her türlü ulaştırma, haberleşme ve arıtım gibi servislerin temini için yapılan tesisler ile açık veya kapalı otopark kullanışlarına verilen genel isimdir “. “İmar Planı değişikliklerinde Uyulması Gereken Esaslar” başlıklı 21. maddesinde, ” İmar planlarında bulunan sosyal ve teknik alt yapı alanlarının kaldırılması küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesine dair plan değişiklikleri zorunluluk olmadıkça yapılmaz…” denilmektedir. 01.07.1993 tarih ve 21624 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 01.01.1994 tarihinde yürürlüğe giren Otopark Yönetmeliğinin 1 maddesinde; “3194 sayılı İmar Kanunu’nun 37. ve 44 maddelerine dayanılarak hazırlanan bu Yönetmeliğin amacı, yerleşme yerlerinde araçların yol açtığı trafik sorunlarının çözümü için otopark yapılmasını gerektiren bina ve tesislerin neler olduğunun ve otopark ihtiyacının miktar, ölçü ve diğer şartlarının tespit ve giderilme esaslarını aynı Kanun’un 5. maddesinde tanımlanan ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümünü gösteren imar planlarına uygun olarak düzenlemektir.”, 3. maddesinde; “Bu Yönetmelikte geçen: a ) Bina otoparkları : Bir binayı çeşitli amaçlar için kullanan özel ve tüzel kişilere ait ulaşım ve taşıma araçları için, bu binanın içinde veya bu binanın oturduğu parselde açık veya kapalı olarak düzenlenen ihtiyaca göre açık, kapalı ya da katlı olarak belediyeler veya diğer kamu kuruluştan ve özel kişiler tarafından yapılan ve işletilen otoparklardır…”, “Genel Esaslar” başlıklı 4. maddesinde, “Otoparkla ilgili genel esaslar aşağıda açıklanmıştır… e ) İmar planları hazırlanırken parselinde otopark tesisi mümkün olmayan yerlerde otopark ihtiyacının karşılanması amacıyla bölge ve genel otopark yerleri belirlenir…”, 6. maddesinde, “Onaylı imar planında tespit edilen bölge ve genel otoparklarının uygulama döneminde belediyelerce gerçekleştirilecek 5 yıllık imar programlarına alınması gerekir… “, 9. maddesinde; ” Belediyeler bina otoparkı yerine otopark sorununun nasıl çözümleneceğini, binanın hangi bölge veya genel otoparkından yararlanacağını da bildirmekle ve bu otoparkları tesis etmekle yükümlüdür. Bu durumda bölge veya genel otoparktan yararlananlardan ayrıca kullanım ücreti alınmaz.”, geçici 3. maddesinde; “Belediye veya valilikler, imar planı sınırları içerisinde kalan alanlardaki yerleşmenin projeksiyon nüfusunun otopark ihtiyacı ile otopark ihtiyacı kendi içinde karşılanamayan parsellerin otopark ihtiyacını tespit ederek, bu ihtiyacın karşılanması amacıyla bölge otopark alanı oluşturmaya yönelik imar planı revizyonlarını veya değişikliklerini en geç iki yıl içinde yaparlar. Planların yürürlüğe girmesinden en geç üç ay içinde bu planı tatbik etmek üzere beş yıllık imar programını hazırlayarak bu süre içerisinde uygularlar.” hükmü yer almaktadır. İstanbul Otopark Yönetmeliği’nin 1. maddesinde; “Bu Yönetmeliğin amacı; yerleşme yerlerinde araçların yol açtığı trafik sorunlarının çözümü için otopark yapılmasını gerektiren bina ve tesislerin neler olduğunu, otopark ihtiyacının miktar, ölçü ve diğer şartlarının tespit ve giderilme esaslarını, 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 5 inci maddesinde tanımlanan ( ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümünü gösteren ) imar planlarına uygun olarak düzenlemektir. İstanbul İl sınırları içerisinde uygulanır.” 2. maddesinde de; “Bu Yönetmelik; 1.7.1993 tarihli ve 21624 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Otopark Yönetmeliği 22.4.2006 tarihli ve 26147 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Otopark Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 6 ıncı ve 8 inci maddeleri 10.7.2004 tarihli ve 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun ilgili maddeleri ve 03.07.2005 tarihli, 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 15 inci maddesinin ( b ) bendi ve ilgili maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.” kuralı getirilmiş, 4. maddede otopark ilişkin genel esaslar, 6. maddede de; bölge ve genel otoparkların düzenlenme esasları belirlenmiştir. Anılan mevzuat hükümleriyle; imar planındaki herhangi bir sahanın plan esaslarına, bölge şartlarına ve yönetmelik hükümlerine aykırı maksatlarla kullanılamayacağı, imar planlarında ulaşım sistemlerinin ve problemlerinin çözümünün ve yolların gösterileceği, otoparkların teknik altyapı niteliğinde bulunduğu, teknik altyapı alanlarına ilişkin plan değişikliklerinin zorunluluk olmadıkça yapılamayacağı, imar planlarının tanziminde belge ihtiyaçlarına göre otopark yerlerinin ayrılacağı, otopark ihtiyacının ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümünü gösteren imar planlarına uygun olarak karşılanacağı, imar planları hazırlanırken otopark ihtiyacının karşılanması amacıyla bölge ve genel otopark yerlerinin belirleneceği belirtilmekte, otopark ihtiyacı karşılanırken imar planlarına uygun hareket edilmesinin gerekliliği, mevcut imar planları üzerinde otopark alanı oluşturmanın ancak imar planı tadilatı ile mümkün olduğu açıkça ortaya konulmaktadır. Dosyanın incelenmesinden; davacının, İstanbul’da tüm ilçelerdeki sokak ve caddeler üzerinde yer alan otopark alanlarının kaldırılması istemiyle yaptığı başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Olayda, otopark uygulaması yapılabilecek cadde, sokak ve bulvarlarda yol genişliği ile ilgili detaylı bir araştırma yapılarak, geniş kapsamlı bir rapor hazırlanmadığı, ücretli otopark uygulaması yapılan yerlerdeki belde sakinlerinin araçlarını evlerinin önüne park ettikleri zaman araçları için otopark ücreti ödemek zorunda olup olmadıklarına ilişkin olarak daha önceden yapılmış detaylı bir proje çalışması da yapılmadan gerçekleştirilen bu düzenlemeyle otopark alanı oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, dosyadaki bilgi ve belgelerle yukarıda belirtilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi sonucunda, usulüne uygun bir şekilde gerekli ve yeterli bir araştırma, plan ve proje çalışması yapılmadan, belde sakinlerinin evlerinin önündeki otopark alanlarını kullanmaları hususuyla ilgili olarak uygulamanın nasıl yapıldığı hususları belirtilmeden, davacının İstanbul’da tüm ilçelerdeki sokak ve caddeler üzerinde yer alan otopark alanlarının kaldırılması istemiyle yaptığı başvurunun zımnen reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; İstanbul 8. İdare Mahkemesi kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 ( onbeş ) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 15.04.2013 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

 

Yazıldı Yargı Kararları
Onceki Sayfa ←

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız