T.C.
SAYIŞTAY
TEMYİZ KURULU KARARLARI
KARAR NO: 38119
TARİH: 31.12.2013
BELEDİYENİN KİRA ALACAKLARININ TAHSİLİNDEN VAZGEÇİLMESİ
ÖZET :
Duruşma talep eden dilekçi Yusuf Nuri TANRITANIR ile Sayıştay Savcısının sözlü açıklamalarının dinlenilmesinden ve dosyada mevcut belgelerin okunup incelenmesinden sonra gereği görüşüldü;
KARAR :
1040 sayılı ilamın 39. maddesi ile Belediyenin birtakım kira alacaklarının tahsilinden, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun ilgili hükümlerine aykırı olarak vazgeçilmesi neticesinde kamu zararına sebebiyet verilmesi nedeniyle 412.337,96 TL’ye tazmin hükmü verilmiştir.
Dilekçi dilekçesinde ve yapılan duruşmadaki sözlü açıklamalarında özetle; tazmin hükmüne konu olan Van Belediye Meclisinin 09.07.2008 tarih ve 258 no.lu kararında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, yetki, usul ve esas yönünden hukuka aykırı tazmin hükmünün kaldırılmasına veya bozulmasına karar verilmesi gerektiğini,
Van Belediye Meclisinin 09.07.2008 tarih ve 258 no.lu kararına bakıldığında söz konusu kararın Van Belediye Başkanlığının gerekçeli talep yazısının havalesiyle gündeme alındığını,
Öncelikle bir meclis üyesi olarak karar alırken idareden gelen ve hukuki alt yapısı idare tarafından oluşturulan talep yazılarına göre karar verildiğini, İdarenin hukuki alt yapısını tam anlamı ile oluşturduktan ve teknik alt yapısının mümkün olup olmadığı hususlarını inceledikten sonra ilgili konuları meclisin önüne getirdiğini, bu şekilde meclis gündemine alınan konuların belediye meclisince görüşülerek karara bağlandığını,
Bahse konu kararın da açıklanan usulle meclis gündemine alındığını, Belediye Meclisi’nin 09.07.2008 tarihli toplantısında bahse konu kamu alacağından belediye meclisinin vazgeçmesinin mümkün olup olmadığı hususunun meclis üyesi Sahabettin ANTERİLİ tarafından belediye meclisi başkanına (Belediye Başkanına) sorulduğunu, Belediye Başkanının, soruya vermiş olduğu cevapta; bahse konu alacak konusunda müfettişlerin bilgisine başvurduklarını, müfettişlerin belediye meclisinin kamu alacağından vazgeçmesinin mümkün olduğu ve bu konuda herhangi bir yasal engel bulunmadığı şeklinde kendilerine cevap verdiğini, bu nedenle de belediye meclisinin söz konusu kararı alabileceğini beyan ettiğini,
Söz konusu karar altında imzası bulunuyor olsa da, kamunun zarara uğramasında hiçbir kastı ve kusuru bulunmadığını, şahsına ve diğer meclis üyelerine hukuki bakımdan yanlış ve eksik bilgi verildiğinden söz konusu kararın alındığını,
Van Belediye Başkanlığı yetkililerinin meclis üyelerine söz konusu kira alacaklarının dava konusu olduğunu yazılı ve sözlü olarak belirttiklerini, Van Belediye Meclisi Temmuz 2008 Toplantı Tutanağı’nın 26. sayfasında Belediye Meclisi Katibi Deniz BAŞ tarafından konu ile ilgili Van Belediye Başkanlığı’nın talep yazısının okunduğunu, talep yazısında;
“…şehir görüntüsünü bozan ve görüntü kirliliğine sebebiyet veren, trafik akışını engelleyen büfelerin kaldırılması… bu esnafın mağdur edilmeden belediyemiz öncülüğünde çözümler üretilmesine ilgili kanunun 14 ve 15. Maddeleri ile 34. Maddesinin İ bendi gereğince söz konusu büfelerin kaldırılması, 02.04.2006 tarih ve 952 Sayılı Encümen kararı ile uygun görülmüştür. Ancak, kaldırılan büfelerden kira borcu olanlardan bazılarının dilekçe vererek, mağduriyetlerini beyan ederek, kalan borçlarının alınmaması talep edilmiştir. 5393 Sayılı Kanun ‘un 15. Maddesinin K bendi gereğince, vergi ve rüsum ve harçlar haricinde kalan dava konusu uyuşmazlıkların anlaşma ile tasfiyesine karar vermek ve aynı kanunun 18. Maddesinin H bendi gereğince 5.000.00 TL ‘den fazla olan dava konusu uyuşmazlıklarına sulh ile tasfiye, kabul ve feragate, kabul vermeye, karar verme yetkisi belediye meclisinde olduğundan, ilgililerin dilekçesine istinaden, dilekçe sahipleri veya tüm büfeleri kaldırılan büfe sahiplerinin büfelerinin kaldırılış tarihine kadar tahakkuk edip, ödenmeyen ve kiraların tahakkuktan sonra kaldırılıp kaldırılmayacağı hususunda …” denildiğini, talep yazısından söz konusu kamu alacağının dava konusu olduğunun anlaşıldığını,
Kendisi ve diğer meclis üyelerinin bahse konu kamu alacağının dava konusu olduğu bilgisiyle söz konusu karara imza attıklarını, şayet idare tarafından kamu alacağının dava konusu olmadığı kendilerine bildirilmiş olsaydı, bahse konu kararın alınmayacağını,
Van Belediye Meclisi Üyesi İbrahim KOYUNCU’nun, Temmuz 2008 toplantısında bahse konu kamu alacağı konusunda yeterli incelemenin yapılmadığını, bu konunun tarife komisyonunda değerlendirilmesi gerektiğini belirterek konunun komisyona sevkini talep ettiğini, yine Van Belediye Meclisi Üyesi ve Katibi Deniz BAŞ’ın da bahse konu toplantıda kamu alacaklarının tümüyle silinmesinin usulüne uygun olup olmadığı hususunun araştırılması gerektiğini vurguladığını, ancak Belediye Meclis Üyelerinin toplantı tutanağına yansıyan bu beyanlarının belediye meclisi başkanlığınca, gerekli tüm incelemelerin yapıldığından bahisle reddedildiğini, söz konusu kararın alınmasında şahsının ve diğer meclis üyelerinin hiçbir sorumluluğu bulunmadığını,
Tutanaklara bakıldığında o tarihte meclis üyelerinin üzerlerine düşen bütün görevleri yaparak söz konusu konunun idarenin talep yazısındaki şekliyle kabul edilmesinin kanuna ve mevzuata uygun olup olmadığının araştırılmasını istediğini, konunun ilgili komisyona havalesini istediğini, ilgili komisyonun araştırma yapmasını talep ettiğini, bu konunun kanuna aykırı olabileceğini vurguladığını,
Bütün bu taleplere rağmen idari yetkilileri tarafından konunun incelendiğini, teknik alt yapısının oluşturulduğunu, ilgili müfettişlere konunun sorularak talep yazısındaki gibi uygun olduğunu, talebin kanuna ve mevzuata uygun olduğunu, alacakların dava konusu olduğunu belirterek meclis üyelerinin taleplerinin karşılandığını, başkaca araştırma yapılmasına gerek olmadığının belirtildiğini, bu nedenle meclis üyelerine izafe edilebilecek hiçbir kusur bulunmadığını,
Konunun kanuna ve mevzuata uygunluğunun saptanmasından sonra meclis üyelerinin ikinci husus olarak kamu yararını ve kendi görev alanı içerisinde bulunan şehrin düzenliğini ve şehrin çarpık kentleşmesinin önlenmesi konularını dikkate alarak karar verdiğini, şehrin her tarafına yayılmış, bütün kaldırımları ve yolları işgal etmiş olan büfelerin kaldırılmasının, kentin bu çarpıklıktan ve düzensizlikten kurtarılmasının belediye meclisinin birinci görevi olduğunu,
Belediye meclisi tarafından, idari yetkililerce dava konusu olduğu bildirilen ve mevzuata uygun olduğu söylenen talebin, kamu yararı ve şehrin gelişimi de dikkate alınarak kabul edilmesinin hukuka uygun olduğunu,
Meclis kararlarının hem idari hem de yargı denetimine tabi olduğunu, öncelikle bir meclis kararının kesinleşmeden önce yasa gereği Belediye Başkanının ve mülkü amirin denetiminden geçtiğini, bu yetkililerin kararları meclise geri gönderebileceği gibi kararın iptali için dava da açabileceklerini, bahse konu kararın da hem belediye başkanının hem de mülki amirin denetiminden geçtiğini, bu kararların hukuka aykırılığının bu amirler tarafından saptanmadığını, ayrıca daha evvel birçok denetimden geçen kararla ilgili olarak herhangi bir işlem yapılmadığını, yine karara katılmayan meclis üyeleri veya diğer vatandaşların dava açma hakları oldukları halde bu karara ilişkin olarak herhangi bir dava da açılmadığını,
5393 Sayılı Belediye Kanununun öngördüğü şekillere uygun olarak belediye başkanı, vali ve diğer denetçilerin denetiminden geçen ve bu şekilde yürürlüğe giren kararın hukuka aykırılığından bahsedilemeyeceğini,
Ayrıca sayın daire kararında, sorumlu olarak kabul edilen şahsının ve diğer meclis üyelerinin savunmalarında bahse konu karara esas teşkil eden kira alacaklarının dava konusu olduğuna dair herhangi bir belge ibraz edilmediği şeklinde kayıt düşüldüğünü, öncelikle sayın daire karar vermeden önce tarafından ve diğer meclis üyelerinden savunma talep etmediğini, Belediye başkanlığının şahsının ve diğer meclis üyelerinin gıyabında savunma verdiğini, Bu nedenle kendisi tarafından sayın daireye sunulmuş olan bir savunma bulunmadığından belge ibraz edilmesi de söz konusu olamayacağını,
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu’nun 48. Maddesi’nin 1. Fıkrasında belirtildiği üzere sayın dairece hesap yargılamasına başlanmadan önce tarafına ve diğer bir kısım meclis üyelerince savunma sunulabilmesi için süre verilmesi gerektiğini,
Savunması alınmadan bahse konu meclis kararından sorumlu tutuluyor olmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini,
6085 Sayılı Sayıştay Kanunu’nun 6. Maddesinin 2. Fıkrasında, Sayıştay’ın her türlü bilgi ve belgeyi, kamu idareleri ile bankalar dahil diğer gerçek ve tüzel kişilerden isteyebileceğinin belirtildiğini, bu yasal düzenlemenin de dairelerce yapılacak hesap yargılamasında ve diğer işlemlerde re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğunu gösterdiğini, bu nedenle sayın dairenin şahsından ve diğer meclis üyelerinden belge sunmalarını beklemesi ve belgelerin sunulmaması durumunda da mevcut bilgilerle karar vermiş olmasının yerinde olmadığını, Sayın dairece hesap yargılamasına ilişkin karar verilmeden önce, ilamda yer alan kira alacaklarının dava konusu olup olmadığı hususunun araştırılması gerektiğini, Sayın dairenin eksik inceleme (savunması alınmadan ve kira alacağının dava konusu edilip edilmediği araştırılmadan) ile şahsını ve diğer meclis üyelerini gerçekleştiği kabul edilen zarardan sorumlu tutmuş olmasının bozmayı gerektirdiğini,
Van Belediye Meclisi’nin 09.07.2008 tarih ve 258 no.lu kararının hukuka aykırı olduğu kabul edilse bile, bu hukuka aykırılığın başlı başına kamunun zarara uğradığı anlamına gelmediğini; idare hukuku ilkeleri ve Danıştay’ın istikrar kazanmış içtihatları incelendiğinde idarenin hukuka aykırı olan işlemini her zaman geri alabilme kudretine sahip olduğunu, bu nedenle sayın dairece kendisinin ve diğer meclis üyelerinin tazmin sorumluluğuna gidilmesinin yerinde olmadığını, çünkü belediye meclisi söz konusu kararı geri aldığında kamunun zararının doğmamış olacağını,
Kira alacaklarının Belediye meclis üyelerine tahmil edilmesi ve meclis üyelerinden tahsil edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, bir an için aksi düşünülse dahi, 6111 Sayılı Yasa dikkate alındığında alacağın bu yasa çerçevesinde hesaplanması gerektiğini, bu durumda tespit edilen miktarın indirilmesi gerektiğini belirterek tazmin hükmünün kaldırılmasını istemiştir.
Ayrıca aynı konu ile ilgili olarak haklarında tazmin hükmü verilen diğer sorumlular adına duruşmaya katılan Avukat Zahir SOĞANDA Temyiz Kurulu’na sunduğu dilekçesinde ve duruşma esnasında yaptığı sözlü açıklamalarında yukarıda belirtilen hususları tekrarlamıştır.
Sayıştay Savcılığı yazılı görüşünde ve duruşmada yaptığı sözlü açıklamalarında “Van Belediyesi Muhasebe Birimi 2008 yılı hesabının 6. Dairece yargılanması sonucu çıkarılan 26.10.2010 tarih ve 1040 sayılı ilamın 39. maddesi ile ilgili tazmin hükmünün kaldırılması için Meclis Üyesi Yusuf Nuri TANRITANIR tarafından verilen temyiz dilekçesi incelenmiş olup, ileri sürülen nedenler yerinde görülmemiştir.
Çünkü:5393 sayılı Belediye Kanununun 18. maddesinin (h) bendi uyarınca “Vergi, resim ve harçlar dışında kalan ve miktarı beşbin YTL.den fazla dava konusu olan belediye uyuşmazlıklarını sulh ile tasfiyeye, kabul ve feragate karar vermek” görev ve yetkisi Belediye meclisine aittir. Kanun metninden de açıkça anlaşıldığı üzere uyuşmazlığın “dava konusu” edilmiş olması şarttır.
Temyiz’e konu olayda ise bir dava söz konusu değildir. Belediye alacağı için bir dava açmamıştır. Sadece vatandaşın başvurusu üzerine alacaktan vazgeçmiştir. Bu durum yasaya uygun değildir. Yerinde olan Daire Kararının onanmasına karar verilmesi mütalaa olunur.“ şeklinde görüş bildirmiştir.
Sorumluluk itirazına ilişkin olarak;
Dilekçi her ne kadar Belediye Meclisi’nin 09.07.2008 tarihli toplantısında, bahse konu kamu alacağından belediye meclisinin vazgeçmesinin mümkün olup olmadığı hususunun meclis üyesi Sahabettin ANTERİLİ tarafından belediye meclisi başkanına (Belediye Başkanına) sorulduğunu, Belediye Başkanının, soruya vermiş olduğu cevapta; bahse konu alacak konusunda müfettişlerin bilgisine başvurduklarını, müfettişlerin belediye meclisinin kamu alacağından vazgeçmesinin mümkün olduğu ve bu konuda herhangi bir yasal engel bulunmadığı şeklinde kendilerine cevap verdiğini, bu nedenle de belediye meclisinin söz konusu kararı alabileceğini beyan ettiğini, bu nedenle kendisinin sorumlu tutulmaması gerektiğini belirtmişse de;
Belediye Meclisi üyelerinin altına imza attığı kararlardan sorumlu tutulması gerektiği muhakkaktır. Bu kararın hukuki altyapısını yeteri kadar araştırmak ve buna göre karar almak ya da (hukuka aykırı olduğu düşünülüyorsa) almamak da yine belediye meclisi üyelerinin yetki ve sorumluluğundadır. Hukuki altyapının yeterince araştırılmamış olması meclis üyelerinin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Eğer bu hususta ikna olmamışlarsa ya da şüpheleri var idiyse, karar almayabilirlerdi.
Diğer yandan dilekçi belediye meclisi kararlarının belediye başkanı, vali ve diğer denetçilerin denetiminden geçtiğini, bu kişiler tarafından karara karşı herhangi bir işlem yapılmadığını belirtmişse de; meclis kararlarının belediye başkanının onayından geçiyor olması ya da mülki amire gönderiliyor olması, meclis üyelerinin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Kaldı ki Belediye Başkanı Burhan YENİGÜN, “meclis üyesi” sıfatıyla tazmin hükmünden zaten sorumlu tutulmuştur.
Ayrıca dilekçi 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu’nun 48. maddesinin 1. fıkrası gereğince Sayıştay dairesince hesap yargılamasına başlanmadan önce tarafına ve diğer bir kısım meclis üyelerince savunma sunulabilmesi için süre verilmesi gerektiğini, kendilerinin savunmasının alınmadığını belirtmişse de;
Öncelikle, 6085 sayılı Kanun’un Geçici 3. Maddesinde;
“ …..
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce başlanmış seçim, denetim ve hükme bağlama işlemleri 832 sayılı Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılır.
…” denilmektedir. Dolayısıyla Van Belediyesinin 2008 yılı hesabına ilişkin denetim ve yargılama 6085 sayılı kanun yürürlüğe girmeden önce (yani 19.12.2010 tarihinden önce) başladığından, 6085 sayılı kanuna göre değil, 832 sayılı kanuna göre yapılmaktadır.
832 sayılı Sayıştay Kanunu’nun “Hesapların İncelenmesi” başlıklı 46. maddesinde;
“…..
İnceleme sırasında;
1. Gelirlerin, alacakların ve her türlü hakların kanunlara, tüzüklere ve yönetmeliklere ve bütçedeki tertiplerine uygun olarak tahakkuk, takip ve tahsil edilip edilmediği,
2. Giderlerin,
a) Kanunlara, tüzüklere, yönetmeliklere ve bütçedeki tertibine, ödeneğine ve kadroya uygun olarak harcanıp harcanmadığı,
b) Ödemenin istihkak sahiplerinin veya vekillerinin kimliği araştırılmak suretiyle yapılıp yapılmadığı,
c) İdare hesabına giren bütün işlemlerin para ve sair kıymet hareketlerinin kanun, tüzük ve yönetmeliklerdeki hükümlere uygun bulunup bulunmadığı,
3. Taşınır ve taşınmaz malların giriş, saklanış, kullanış ve çıkışları ile bunların bulunması gerekli olan yerlerde tamamen mevcut olup olmadığı hususlarının yürürlükteki kanun, tüzük ve yönetmelik esaslarına göre yapılıp yapılmadığı,
4. Yukarıdaki fıkralarda yazılı bütün işlem ve hesapların belgelere ve kayıtlarına uygun olup olmadığı,
Araştırılır.” denilmekte,
“Denetçi Raporları” başlıklı 48. maddesinde;
“Denetçiler kendilerine verilen hesapları bu kanunla diğer kanunlarda yazılı esaslar ve yönetmeliğindeki usuller gereğince inceler ve sonucu gösterir bir rapor düzenler. Bu inceleme sırasında mevzuata uygun bulmadığı veya noksan gördüğü işler hakkında sorumluların yazılı savunmalarını alması ve düşüncesiyle birlikte raporda göstermesi şarttır.
Usulü dairesinde yapılan bildirime bilgi edinilmesinden itibaren en çok otuz gün içinde cevap vermiyen sorumluların savunmaları beklenmiyerek mevcut bilgi ve belgelere göre rapor düzenlemekle beraber, bunlar hakkında ayrıca bu kanun esaslarına göre disiplin veya ceza kovuşturulması isteminde bulunulur.
…….” denilmekte,
“Hesapların Dairelerce İncelenmesi” başlıklı 56. maddesinde;
“Daire başkanları dairelerine verilen hesap raporları hakkında savcının yazılı düşüncesini alırlar.
Savcılıktan gelen raporlar daire başkanlığınca düşüncesi bildirilmek üzere üyelere verilir.
Üyeler kendilerine verilen raporlar üzerine gerekli incelemeyi yapar. Gerektiğinde raporda ilişiksiz görülen kısımların da her cihetine bakılıp bakılmadığını araştırır ve düşüncelerini yazmak suretiyle raporları Daire Başkanlığına geri verirler.
…..” denilmekte,
“Hesapların Yargılanması” başlıklı 57. Maddesinde de;
“Üyelerin yazılı düşüncesi üzerine dairece hesabın yargılanmasına başlanır. Yargılama sırasında lüzum görülürse savcı davet edilerek düşüncesi sorulur.” denilmektedir.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinde, denetçilerin incelemelerini hangi usul ile yapacakları ve yargı dairelerinin yargılamalarını hangi usul ile gerçekleştirecekleri anlatılmaktadır. Van Belediyesi 2008 yılı hesabına ilişkin olarak yapılan denetim ve yargılamada bu usullere riayet edilmiştir.
Dilekçi savunmalarının alınmadığını belirtmişse de; rapor dosyası incelendiğinde, dilekçilerin yazılı savunmalarının alındığı, yargılamaya esas rapora ilişkin sorguların sorumlulara tebliğ edildiği görülmüştür. Savunma haklarının ellerinden alınması gibi bir durum söz konusu değildir. Kendilerine gerekli tebligatlar yapılmış ve savunmalarını vermişlerdir. Dilekçi Belediye başkanlığının şahsı ve diğer meclis üyelerinin gıyabında savunma verdiğini belirtmişse de; sorumluların savunmalarını nasıl ve ne şekilde yapacakları, kendilerine tebliğ edilen konuda bizzat kendilerinin mi yoksa belediye başkanlığı ya da avukatlarının mı savunma yapacağı hususu, kendi şahıslarını ilgilendiren bir konudur.
Ayrıca dilekçi kira alacağının dava konusu edilip edilmediğinin Sayıştay Dairesi tarafından re’sen incelenmesi gerektiğini, Daire tarafından böyle bir araştırma yapılmadan karar verildiğini belirtmişse de; kira alacağının dava konusu edilmediği iddiası, sorgu aşamasında sorumlulara bildirilerek kendilerinin bu husustaki savunmaları istenmiştir. Ortalama ve makul zekâya sahip bir insanın, eğer bu iddianın aksi söz konusu ise, yani bu alacaklar dava konusu olmuş ise, buna ilişkin belgeleri ilgili yargı dairesine göndereceği tabiidir. Ancak ne dairece yapılan yargılama aşamasında, ne de temyiz dilekçesinde bu hususa ilişkin herhangi bir belge gönderilmemiştir. Bu durum da belediye meclisi kararı ile vazgeçilen kira alacaklarının dava konusu edilmediğini göstermektedir. Ayrıca sorumlunun kendisini ilgilendiren bir konuda yapması gereken savunmayı ya da sunması gereken belgeleri, yargı dairesinin re’sen araştırması gerektiğini düşünmek, hukuk mantığı ile çelişmektedir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle dilekçinin sorumluluk itirazları REDDEDİLEREK konunun esasına geçildi.
Esasa ilişkin olarak;
Rapor dosyası içerisinde bulunan 09.07.2008 tarih ve 258 numaralı Meclis Kararı ve Kararın görüşme tutanakları incelendiğinde; Mali Hizmetler Müdürlüğünün şehir görünümünü bozan ve görüntü kirliliğine sebebiyet veren, trafik akışını engelleyen büfelerin encümen kararı ile 2006 yılında kaldırılması nedeniyle ilgililerin mağdur olmaları nedeniyle “5393 sayılı Kanunun 18/h maddesi gereğince 5.000,00 TL’den fazla dava konusu olan uyuşmazlıkları sulh ile tasfiye, kabul ve feragate karar alma yetkisi Belediye Meclisinde olduğundan büfelerin kaldırılış tarihine kadar tahakkuk eden ödenmeyen kira alacaklarının kaldırılıp kaldırılmayacağı hususunda gerekli meclis kararı alınması” konusundaki teklifin Meclis gündemine alınması sonucu Sayıştay temyizine konu İlama dayanak olan kararın alındığı görülmüştür. Belediye Meclisi müzakereler sırasında verilen önerge ile büfeler yanında, eski Fen İşleri Müdürlüğü Binasında bulunan işyerlerine ilişkin kira alacaklarını da dahil etmek suretiyle oyçokluğu ile; “5393 sayılı Kanunun 15/k ile 18/h bendi gereğince tahakkuktan kaldırılmasının kabulüne” kararını almıştır.
5393 sayılı Kanunun meclisin görev ve yetkilerini düzenleyen 18. maddesinin (h) bendinde, “Vergi, resim ve harçlar dışında kalan ve miktarı beşbin YTL’den fazla dava konusu olan belediye uyuşmazlıklarını sulh ile tasfiyeye, kabul ve feragate karar vermek” hükmü yer almaktadır.
Bu hükme göre belediye meclisinin belediye alacağından feragate karar verebilmesi için alacağın 5.000,00 TL’yi aşması ve dava konusu olması gerekmektedir. Dolayısıyla 5.000,00 TL’yi aşan ve dava konusu olmamış kira alacağından 5393 sayılı Kanuna aykırı olarak feragat edilmesi hukuka aykırıdır.
Ancak rapor dosyası ve ekleri içerisinde bulunan kamu zararı tablosu incelendiğinde; 5.000,00 TL’yi aşan alacaklar bulunduğu gibi, 5.000,00 TL’nin altında kalan alacakların da bulunduğu görülmüştür. 5.000,00 TL’nin altında kalan alacaklar için meclis üyelerine sorumluluk yüklemek mümkün değildir. Dolayısıyla kamu zararı hatalı hesaplanmıştır.
Ayrıca 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Kamu Alacaklarının Silinmesi” başlıklı 79. maddesinde;
“İdare hesaplarında kayıtlı olup, zaruri veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkânı kalmayan kamu alacaklarından merkezi yönetim bütçe kanununda gösterilen tutara kadar olanların kayıtlardan çıkarılmasına genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde Maliye Bakanı, diğer kamu idarelerinde üst yöneticiler yetkilidir. Bu tutarı aşan kamu alacaklarından silinmesi öngörülenler merkezi yönetim bütçe kanununa ekli cetvelde gösterilir.” denilmekte,
Yine Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in “Kamu Zararından Doğan Alacakların Silinmesi” başlıklı 21. maddesinde;
“Madde 21- (1) Zorunlu veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkanı kalmayan kamu zararından doğan alacaklardan merkezî yönetim bütçe kanununda gösterilen tutara kadar olanların kayıtlardan çıkarılmasına, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde Maliye Bakanı, diğer kamu idarelerinde özel kanunlarındaki hükümler saklı kalmak kaydıyla üst yöneticiler yetkilidir.
…..” hükmü yer almaktadır.
Temyize konu İlamda; alacakların sözleşmeye dâhil olup olmadığı, alacakların hangi yıllardan geldiği, borç aslının ne olduğu, ne kadarının önceden tahsil edildiği gibi tespitler ortaya konulmadan, karara dayanak alınan 5393 sayılı Kanunun sözü edilen maddelerine istinaden Meclisin yetkisi dâhilinde olan miktarı dikkate almaksızın tüm vazgeçilen alacaklar kamu zararı olarak değerlendirilmiştir. Kamu zararı olarak değerlendirilen toplam 156 alacaktan 11 adedi 5.000,00 TL’nin üzerinde olup, diğerleri arasında 16 TL, 18 TL, 56 TL, 76 TL gibi alacaklar mevcuttur. İlam; kira alacaklarının dava konusu olduğuna dair belge ibraz edilmemiş olması nedeniyle 5393 sayılı Kanuna aykırı olarak dava konusu olmayan alacaklardan feragat edilmesini dayanak almıştır. Ancak kamu zararı tablosu incelendiğinde, belediye meclisinden karar almayı gerektirmeyen tutarlar olduğu gibi, 5018 sayılı Kanunun 79 ve Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Yönetmeliğin 21. maddeleri kapsamında “zaruri veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkanı kalmayan veya tahsil için yapılacak takibat giderlerinin asıl alacak tutarından fazla olduğu anlaşılan” alacaklar da mevcuttur. Ancak İlamda bu hususlar irdelenmemiştir.
Yukarıda ifade edilen mevzuat hükümleri uyarınca kamu zararı tablosunda yer alan alacaklardan zaruri veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkânı kalmayanların bulunup bulunmadığı da araştırılmalıdır.
SONUÇ :
Bu itibarla yukarıda bahsedilen hususlar dikkate alınarak kamu zararının yeniden hesaplanması için tazmin hükmünün bozularak dosyanın Dairesine TEVDİİNE,
Karar verildiği 31.12.2013 tarihli ve 38119 sayılı tutanakta yazılı olmakla işbu ilam tanzim kılındı.