• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

Aylık Arşivler : Aralık, 2017

AMBALAJ ATIKLARININ KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ

Ara29
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

AMBALAJ ATIKLARININ KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ

(27 Aralık 2017 günlü ve  30283 sayılı R.G.)

                                         BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

 

Amaç

MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı;

a) Çevresel açıdan belirli ölçütlere, temel şart ve özelliklere sahip ambalajların üretimine,

b) Ambalaj atıklarının oluşumunun önlenmesi, önlenemeyen ambalaj atıklarının yeniden kullanım, geri dönüşüm ve geri kazanım yöntemleri kullanılarak bertaraf edilecek miktarının azaltılmasına,

c) Ambalaj atıklarının çevreye zarar verecek şekilde doğrudan ve dolaylı olarak alıcı ortama verilmesinin önlenmesine,

ç) Ambalaj atıklarının belirli bir yönetim sistemi içinde, kaynağında ayrı biriktirilmesi, toplanması, taşınması, ayrılmasına ve geri dönüşümüne ilişkin teknik ve idari standartların oluşturulmasına,yönelik prensip, politika ve programlar ile hukuki, idari ve teknik esasların belirlenmesidir.

Kapsam

MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; piyasaya sürülen bütün ambalajları ve bu ambalajların atıklarını kapsar.

(2) Defolu ürünler, fireler, piyasaya sürülmemiş ambalajlar ve benzeri üretim artıkları, bu Yönetmelik kapsamı dışındadır.

(3) 2/4/2015 tarihli ve 29314 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Atık Yönetimi Yönetmeliğinde yer alan tehlikeli atık tanımına uyan ambalaj atıklarının yönetimi, ilgili mevzuat hükümlerine göre gerçekleştirilir. Kullanımları sonrasında bu kapsamda yer alan ambalajların bildirimleri ekonomik işletmeler tarafından ambalaj bilgi sistemi üzerinden yapılır, ancak söz konusu ambalaj atıkları bu Yönetmelik kapsamında geri dönüşüm/geri kazanım hedeflerinden muaftır.

Belediyelerin görev ve yetkileri

MADDE 8 – (1) Ambalaj atıklarının ayrı toplanmasından, 5216 sayılı Kanunun 7 nci maddesi kapsamında büyükşehir belediye sınırları içerisinde ilçe belediyeleri ve 5393 sayılı Kanunun 15 inci maddesi kapsamında belediyeler sorumludur.

(2) Belediyeler, ambalaj atıklarının düzenli depolama tesislerine gönderilmemesi ve ambalaj atıklarının bu tesislere kabul edilmemesi için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

(3) Büyükşehir belediyeleri;

a) İlçe belediyeleri tarafından bu Yönetmelik kapsamında yürütülen ambalaj atığı toplama ve taşıma çalışmalarını koordine etmek ve desteklemekle,

b) İlçe belediyeleri ile birlikte atık karakterizasyonu çalışmasını koordine etmekle,

c) Ambalaj atıkları yönetimi kapsamında, bu Yönetmelikle sorumluluk verilen taraflarla birlikte eğitim faaliyetleri yapmak veya bu faaliyetlere katkıda bulunmakla,

görevli ve yükümlüdür.

(4) Belediyeler;

a) Bakanlığın belirlediği esaslar doğrultusunda atık karakterizasyonu çalışmasını yaparak ambalaj atığı oranını malzeme cinslerine göre belirlemekle,

b) Ambalaj atıklarının ayrı toplanması için altıncı bölümde yer alan hususlara uygun olarak toplama sistemini kurmakla, ambalaj atığı üreticileri tarafından toplama sistemine verilen ambalaj atıklarını ayrı toplamakla veya toplattırmakla,

c)Ambalaj atıklarının yönetimi için toplama ayırma tesisi kurmak/kurdurmakla, işletmek/işlettirmekle, kurduğu tesislere çevre lisanslı almak/aldırmakla veya bu faaliyeti çevre lisanslı toplama ayırma tesisleri ile gerçekleştirmekle,

ç) Kurulan toplama sistemini ambalaj atığı üreticilerine ilanen duyurmakla,

d) Ambalaj atıklarının yetkili olmayan kişiler tarafından toplanmasını önlemek amacıyla gerekli önlemleri almakla,

e) Ambalaj atıklarının ayrı toplanması için ambalaj bilgi sistemi üzerinden ambalaj atıkları yönetim planını hazırlamakla, yetkilendirilmiş kuruluşla işbirliği yapılması halinde ise planı yetkilendirilmiş kuruluşlarla birlikte hazırlamakla, hazırlanan planı ambalaj bilgi sistemi üzerinden sunmakla,

f) Ambalaj atıkları yönetim planı kapsamında uygulamaya ilişkin yapılacak değişiklikleri bir ay içerisinde ambalaj bilgi sisteminden bildirmekle,

g) Yürütülen çalışmalara ilişkin bir önceki yıla ait raporu, Ocak ayı sonuna kadar ambalaj bilgi sistemi üzerinden sunmakla,

ğ) Ambalaj atığı yönetim planı kapsamında ayrı toplama çalışmalarını yürütmek, izlemek, denetlemek, toplanan ambalaj atıklarına ilişkin verileri kayıt altına almak ve verileri ambalaj bilgi sistemi üzerinden bildirmekle,

h) Toplanan ambalaj atıklarını malzeme cinslerine göre ayrılması için toplama ayırma tesislerine, malzeme cinslerine göre ayrı ekipmanlarda biriktirilmiş ambalaj atıklarını ise ambalaj atığı işleme tesislerine göndermekle,

ı) Ambalaj atıkları yönetimi kapsamında, bu Yönetmelikle sorumluluk verilen taraflarla birlikte eğitim faaliyetleri yapmak ve bu faaliyetlere katkıda bulunmakla,

i) Çevre lisansı başvurusunda bulunacak olan toplama ayırma, geri dönüşüm ve geri kazanım tesislerine çalışabilecekleri uygun alan temin etmek, bu alanları imar planları üzerine işlemek ve altyapılarını öncelikli olarak sağlamakla, görevli ve yükümlüdürler.

(5) Birlik üyesi olunması ve birlik tüzüğünde yer alması halinde, yönetim planının hazırlanması ve ambalaj atıklarının toplanması faaliyetleri, belediyeler adına üye oldukları birlik tarafından yerine getirilir.

Belediye toplama sistemi

MADDE 26 – (1) Belediyelerce ambalaj atığı yönetim planı kapsamında oluşturulan toplama sisteminde 25 inci maddede belirtilen hükümlere ilave olarak aşağıdaki hususlara uyulur:

a) Plan kapsamında yürütülecek ambalaj atığı toplama sisteminde evsel atıkların toplanması için kullanılan araç kapasitesinin en az %20’si kadar toplama kapasitesine ve hacmine sahip araç bulundurulur.

b) Ambalaj atıklarının toplanması amacıyla kullanılacak araç ve ekipmanlara ilişkin bilgiler ile toplama faaliyetinde görevlendirilen personel bilgileri ambalaj atıkları yönetim planında sunulur.

c) Toplama araçlarında ve biriktirme ekipmanlarında;

1) İlgili belediyenin adı ve iletişim bilgileri bulunur,

2) Ayrı toplanacak ambalaj atıkları yazı ve şekil ile açık olarak belirtilir, yazı ve şekiller kolayca okunabilecek ve anlaşılabilecek boyutlarda tasarlanır,

3) Elektronik veri tabanlı takip ve izleme sistemi bulunması zorunludur.

ç) Ambalaj atıkları yönetim planı kapsamında ambalaj atıklarının biriktirilmesi için oluşan atık miktarını karşılayacak kapasiteye sahip olacak şekilde; 400.000 ve üzeri nüfusa sahip belediyelerde her yüz konuta en az bir adet biriktirme ekipmanı veya her 400 metrede en az bir adet biriktirme ekipmanı, 100.000-400.000 arası nüfusa sahip belediyelerde her yüz elli konuta en az bir adet biriktirme ekipmanı veya her 500 metrede en az bir adet biriktirme ekipmanı, 100.000 ve altında nüfusa sahip belediyelerde ise her iki yüz konuta en az bir adet biriktirme ekipmanı veya her 600 metrede en az bir adet biriktirme ekipmanı yerleştirilir.

d) Yüz konut ve üzeri sitelerde site yönetimleri tarafından ambalaj atığı biriktirme ekipmanlarının yerleştirilmesi sağlanır.

e) Belediyelerin yönetim sistemi içerisinde kalan yerler ile özellikle kamu kurum ve kuruluşları, otel, restoran, eğitim kurumları, park, bahçe, spor kompleksi, terminal gibi ambalaj atığının yoğun olarak oluştuğu yerlere ambalaj atığı biriktirme ekipmanlarının yerleştirilmesi sağlanır.

Ambalaj atığı aktarma merkezi

MADDE 27 – (1) Toplanan ambalaj atıklarının toplama ayırma tesislerine ulaştırılmadan önce biriktirilmesi amacıyla belediyeler/belediye birlikleri tarafından ambalaj atığı aktarma merkezleri kurulabilir/kurdurulabilir, işletilebilir/işlettirilebilir.

(2) Ambalaj atığı aktarma merkezinin;

a) Etrafının kalıcı yapı malzemesi ile çevrili olması ve ambalaj atıklarının bekletildiği alanın üzerinin kapalı olması,

b) Zemininin beton veya asfalttan yapılmış olması,

c) Yıkama işlemi sonrası oluşan atık sular için toplama kanalları ile ızgara sistemine sahip olması, toplanan atık suların ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak bertarafının sağlanması, zorunludur.

(3) Aktarma merkezlerinde sadece biriktirme yapılır, ayırma faaliyeti gerçekleştirilmez.

(4) Ambalaj atıkları yönetim planı kapsamında toplanan ve aktarma merkezlerinde biriktirilen ambalaj atıkları çevre lisanslı toplama ayırma tesislerine, malzeme cinsine göre ayrı toplanmış ambalaj atıkları ise çevre lisanslı ambalaj atığı işleme tesislerine gönderilir.

(5) Bu merkezler il müdürlüklerince ambalaj bilgi sistemine kayıt edilir.

(6) Kurulan aktarma merkezleri, aktarma merkezini oluşturan belediyenin onayı doğrultusunda diğer belediyeler tarafından ortaklaşa kullanılabilir.

Ambalaj Komisyonu

MADDE 32 – (1) Ambalaj Komisyonu, biri başkan olmak üzere Bakanlık personeli ile Bakanlığın uygun göreceği yetkilendirilmiş kuruluş, ambalaj üreticileri, tedarikçiler, piyasaya sürenler, büyükşehir belediyeleri, belediyeler, belediye birlikleri, çevre lisanslı ambalaj işleme tesisleri, satış noktaları ve ilgili diğer sektörlerin yetkili temsilcilerinden oluşur.

(2) Ambalaj Komisyonu, yılda en az bir kere Bakanlığın belirleyeceği gündemle Bakanlık temsilcisinin başkanlığında toplanır. Komisyonun sekretarya hizmetleri, Bakanlık tarafından yürütülür. Toplantı yer ve zamanı ile gündemine ilişkin hususlar, toplantı tarihinden en az 15 gün önce Bakanlık tarafından üyelere bildirilir.

(3) Ambalaj Komisyonu, bu Yönetmelik doğrultusunda yürütülen çalışmaları ve uygulamaları değerlendirerek tavsiye kararları alır.

Eğitim ve bilgilendirme

MADDE 33 – (1) Belediyeler, ekonomik işletmeler, yetkilendirilmiş kuruluşlar, satış noktaları, çevre lisanslı ambalaj atığı işleme tesisleri; ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanması, yeniden kullanımı, geri dönüşümü ve geri kazanımı konularındaki rolleri, ambalajların işaretlenmesi, yıllık geri dönüşüm/geri kazanım hedefleri ile gerçekleşme oranları konularında tüketicileri ve kamuoyunu bilgilendirmekle, ambalaj atıklarının yönetimine ilişkin eğitim çalışmaları yürütmekle, ambalaj ve ambalaj atığı yönetimine ilişkin duyarlılığı geliştirmek üzere sosyal sorumluluk projeleri yapmakla veya bu amaçla yapılan çalışmalara katılmakla yükümlüdürler.

Bildirimlerin ve geri kazanım yükümlülüğüne ilişkin bilgilerin doğruluğu

MADDE 34 – (1) Bakanlık ve/veya il müdürlüğü; belediyeler, piyasaya sürenler, ambalaj üreticileri, tedarikçiler, yetkilendirilmiş kuruluş, çevre lisanslı ambalaj atığı işleme tesisleri tarafından yapılan bildirim ve sunulan belgeleri inceler ve çalışmaları denetler. Bakanlık tarafından gerekli görülmesi halinde; ilgili taraflar, bildirim ve belgelerini yeminli mali müşavire inceletir ve inceleme raporunu Bakanlığa sunar. Yapılan bildirim ve sunulan belgelerin doğru olmadığının tespit edilmesi halinde 35 inci maddeye göre işlem yapılır.

Yürürlükten kaldırılan yönetmelik

MADDE 36 – (1) 24/8/2011 tarihli ve 28035 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.

 Yürürlük

MADDE 37 – (1) Bu Yönetmelik 1/1/2018 tarihinde yürürlüğe girer.

 

 

Yazıldı Güncel Mevzuat

Emlak Vergisi Tebliği – 2018 Yılı Uygulaması

Ara26
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

            

26 Aralık 2017 SALI Günlü ve 30282 Sayılı Resmi Gazetede “EMLAK VERGİSİ KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 72) yayımlandı.

 

Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, 28/11/2017 tarihli ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa eklenen geçici 23 üncü maddenin uygulamasına yönelik hususları açıklamaktır.

Yasal düzenleme

MADDE 2 – (1) 7061 sayılı Kanun ile 1319 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 23- Takdir komisyonlarınca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri, 2017 yılı için uygulanan birim değerlerinin %50’sinden fazlasını aşması durumunda, 2018 yılına ilişkin bina ve arazi vergi değerlerinin hesabında, 2017 yılı için uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin %50 fazlası esas alınır. Takip eden 2019, 2020 ve 2021 yıllarında 29 uncu madde kapsamında bina ve arazi vergisi matrahları ile asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri bu şekilde belirlenen değerler üzerinden hesaplanır.

Emlak vergi değeri veya asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri esas alınarak uygulanan vergi, harç ve diğer mali yükümlülükler için de birinci fıkra hükümlerine göre belirlenen değerler dikkate alınarak uygulanır.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

Asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin tespiti

MADDE 3 – (1) 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine göre vergi değeri, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun asgari ölçüde arsa ve arazi birim değer tespitine ilişkin hükümlerine göre takdir komisyonlarınca takdir olunan metrekare birim değerlere göre hesaplanan bedeldir.

(2) Asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değer takdirleri, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin (b) fıkrası hükmü uyarınca takdir komisyonlarınca dört yılda bir yapılmaktadır. Söz konusu takdir işlemleri, 213 sayılı Kanunun 72 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları hükmü uyarınca oluşturulan arsa ve arazi takdir komisyonları tarafından yapılmaktadır.

(3) Takdir komisyonlarınca asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri:

a) Arsalarda, her mahalle için cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeler itibarıyla tespit edilmektedir.

b) Arazilerde ise her il veya ilçe için arazinin cinsi (kıraç, taban, sulak) itibarıyla tespit edilmektedir.

2017 yılı asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin hesabı

MADDE 4 – (1) 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine göre vergi değerinin hesaplanmasında; arsa ve arazi metrekare birim değerleri, takdir işleminin yapıldığı yılı takip eden ikinci yıldan başlamak suretiyle her yıl, bir önceki yıl birim değerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca aynı yıl için tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılması suretiyle dikkate alınmaktadır.

(2) Bakanlar Kurulu, 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinde belirtilen artış oranını sıfıra kadar indirmeye veya yeniden değerleme oranına kadar artırmaya yetkilidir. Aynı madde hükmü uyarınca, vergi değerinin hesabında bin liraya kadar olan kesirler dikkate alınmaz.

(3) Buna göre, 2017 yılında uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerine ait hesaplama aşağıda yer almaktadır.

Belediyelerce 2018 yılı emlak vergi değerinin hesabında yapılacak işlemler

MADDE 5 – (1) 2017 yılında, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerine ilişkin takdirler yapılmıştır.

(2) 7061 sayılı Kanunla 1319 sayılı Kanuna eklenen geçici 23 üncü madde hükmü gereği;

a) Takdir komisyonlarınca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri, belediyeler tarafından 2017 yılında uygulanan birim değerlerle karşılaştırılacaktır.

b) 2018 yılı için takdir edilen birim değerler, 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa, 2018 yılına ilişkin bina ve arazi vergi değerlerinin hesabında, 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50 fazlası esas alınacaktır.

c) İlgili belediyelerce bu değerler esas alınarak Tebliğde yer verilen açıklamalar çerçevesinde emlak vergi değeri hesaplanacaktır.

(3) İkinci fıkrada belirtilen işlemler 2017 yılında takdir komisyonlarınca takdir edilen birim değerler üzerinden yapılacak olup ayrıca takdir komisyonlarınca yeni bir takdir işlemi yapılmayacaktır.

(4) Arsa takdir komisyonunca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan birim değerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa, 2018 yılına ilişkin arsa metrekare birim değeri geçici 23 üncü madde hükmü gereğince aşağıda yer alan örnekteki gibi hesaplanacaktır.

ÖRNEK (1): 2013 yılında, (A) Belediyesi sınırları içerisinde yer alan Cumhuriyet mahallesi, Menekşe sokağına ilişkin 2014 yılı için arsa takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 600,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 672,66 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 1.600,00 TL olarak takdir edilmiş olup bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %137,86’lık bir artış söz konusu olmaktadır. Takdir komisyonlarınca arsaya ilişkin olarak 2018 yılı için takdir edilen bu değer geçici 23 üncü maddeye göre aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.

Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 1.600,00 TL, 2017 yılında uygulanan 672,66 TL’nin %50 fazlasını aştığından (1.008,99 TL), geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde emlak vergi değerinin hesabında arsa metrekare birim değeri olarak 1.600,00 TL yerine 1.008,99 TL esas alınacaktır.

(5) Arazi takdir komisyonunca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arazi metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan birim değerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa 2018 yılına ilişkin arazi metrekare birim değeri geçici 23 üncü madde hükmü gereğince aşağıda yer alan örnekteki gibi hesaplanacaktır.

ÖRNEK (2): 2013 yılında, (B) ilçesi sınırları içerisinde yer alan sulak arazinin 2014 yılı için arazi takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arazi metrekare birim değeri 8,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 8,96 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arazi metrekare birim değeri 17,00 TL olarak takdir edilmiş olup, bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %89,73’lük bir artış söz konusu olmaktadır. Takdir komisyonlarınca araziye ilişkin olarak 2018 yılı için takdir edilen bu değer geçici 23 üncü maddeye göre aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.

Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 17,00 TL, 2017 yılında uygulanan 8,96 TL’nin %50 fazlasını aştığından (13,44 TL), geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde emlak vergi değerinin hesabında arazi metrekare birim değeri olarak 17,00 TL yerine 13,44 TL esas alınacaktır.

(6) Üzerinde bina bulunan bir arsanın takdir komisyonunca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan birim değerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa 2018 yılına ilişkin arsa metrekare birim değeri geçici 23 üncü madde hükmü gereğince aşağıda yer alan örnekteki gibi hesaplanacak ve bina vergi değerinin hesabında kullanılacaktır.

ÖRNEK (3): 2013 yılında, (C) Belediyesi sınırları içinde yer alan Akdeniz caddesine ilişkin 2014 yılı için arsa takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 95,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 106,50 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 200,00 TL olarak takdir edilmiş olup bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %87,79’luk bir artış söz konusu olmaktadır.

Bu caddede yer alan 500 m2 arsa üzerinde inşa edilen betonarme karkas 1 inci sınıf mesken inşaatın dıştan dışa yüzölçümü 120 m2’dir.Geçici 23 üncü maddeye göre, arsa metrekare birim değerinin hesaplanması aşağıdaki şekilde olacaktır. Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 200,00 TL, 2017 yılında uygulanan 106,50 TL’nin %50 fazlasını aştığından (159,75 TL), geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde emlak vergi değerinin hesabında arsa metrekare birim değeri olarak 200,00 TL yerine 159,75 TL esas alınacaktır.Geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde yeniden hesaplanan arsa metrekare birim değerine göre bina vergi değeri aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır. (Vergi değerinin hesabında asansör, klima veya kalorifer payı ilavesi ile aşınma payı indirimi ihmal edilmiştir.)

(7) Takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri, 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50’sinden fazlasını aşmıyorsa herhangi bir işlem yapılmayacak, 2018 yılı için takdir komisyonlarınca takdir edilen değerler esas alınarak ilgili belediyeler tarafından bina, arsa ve arazi vergi değerleri hesaplanacaktır.

ÖRNEK (4): 2013 yılında, (D) Belediyesi sınırları içerisinde yer alan Anadolu mahallesi, Okul caddesine 2014 yılı için arsa takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 120,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 134,53 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 162,00 TL olarak takdir edilmiş olup bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %20,41’lik bir artış söz konusu olmaktadır. Takdir komisyonunca 2018 yılı için takdir edilen arsa metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan değerin %50’sini aşmadığından vergi değerinin hesabında takdir komisyonunca belirlenen değer dikkate alınacaktır. Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 162,00 TL, 2017 yılında uygulanan 134,53 TL’nin %50 fazlasını aşmadığından (201,79 TL), emlak vergi değerinin hesabında arsa metrekare birim değeri olarak 162,00 TL esas alınacaktır.

(8) 2018 yılını takip eden 2019, 2020 ve 2021 yıllarında ise 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi kapsamında bina, arsa ve arazi vergi matrahları ile asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri bu şekilde belirlenen değerler üzerinden hesaplanacaktır.

Diğer hususlar

MADDE 6 – (1) Takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerine karşı açılan davalar neticesinde, mahkemelerce takdir komisyonu kararlarıyla belirlenen metrekare birim değerlerin;

a) İptal edilmesi sonucu takdir komisyonları tarafından yeni bir değer belirlenmesi,

b) Kısmen iptal ve kısmen tasdik edilmesi,

c) Tasdik edilmesi,halleri sonucu oluşan bu değerler 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa, 2018 yılına ilişkin bina, arsa ve arazi vergi değerlerinin hesabında, 2017 yılında uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin %50 fazlası esas alınarak emlak vergi değerleri ilgili belediyelerce bu Tebliğde açıklanan esaslar çerçevesinde hesaplanacaktır.

(2) Arsa veya arazinin herhangi bir sebeple takdir dışı kalması veya yeni cadde ve sokak oluşması gibi nedenlerle 2017 yılına ait birim değerin bulunmaması halinde bu arsa ve araziler için 2018 yılına ilişkin takdir komisyonlarınca belirlenen birim değerler esas alınacaktır.

(3) Emlak vergi değeri veya asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri esas alınarak uygulanan vergi, harç ve diğer mali yükümlülükler için de 1319 sayılı Kanunun geçici 23 üncü maddesine göre hesaplanan değerler esas alınacaktır.

Yürürlük

MADDE 7 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme

MADDE 8 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

 

 

Yazıldı Güncel Mevzuat

Taşeron İşçi Düzenlemesi

Ara26
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

696 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN TAŞERON İŞÇİLERLE İLGİLİ DÜZENLEMESİ

24 Aralık 2017 günlü Resmi Gazetede yayınlanan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile getirilen taşeron düzenlemesinde takvim de başladı. Buna göre taşeron işçiler 10 gün içinde bağlı oldukları kurumlara başvurarak kalıcı kadroya geçme isteklerini iletecek.

Kadroya geçmek isteyen taşeron işçiler 10 gün içinde çalıştıkları idarenin hizmet alımı sözleşmesi yapıldığı birime başvuracak. 4 Aralık ve öncesinde taşeron şirketin çalışanı olan taşeron işçiler, kadroya geçmek için 2 Ocak 2018’den başlamak üzere 10 gün içinde ilgili kuruma başvuruda bulunacaktır. Şartları taşıyanların yazılı, sözlü ya da uygulamalı sınava alınması, sınavda başarılı olanların kadroya alınması işlemleri 2 Nisan 2018 tarihine kadar sonuçlandırılacaktır. Başvuruları sonrasında durumu uygun bulunanlar (gerekli şartları taşıyıp taşımadıkları) için sınav takvimi başlayacak. Sınavlar yazılı veya sözlü olarak yapılabilecektir. 4 Aralık ve öncesinde taşeron şirketin çalışanı olan taşeron işçiler, kadroya geçmek için 2 Ocak 2018’den başlamak üzere 10 gün içinde ilgili kuruma başvuruda bulunacaktır. Şartları taşıyanların yazılı, sözlü ya da uygulamalı sınava alınması, sınavda başarılı olanların kadroya alınması işlemleri 2 Nisan 2018 tarihine kadar sonuçlandırılacaktır. 4 Aralık 2017 tarihinde doğum, hastalık nedeniyle raporlu veya askerlik nedeniyle sözleşmesi askıda olanlar, askerliğin veya askı süresinin sona erdiği tarihten itibaren 10 gün içinde kurumlarına başvuruda bulunmak zorundadır. 2 Nisan 2018 tarihinde kadro süreci tamamlandıktan sonra gerekli şartları taşımadıkları halde kadro hakkından yararlandırıldıkları sonradan tespit edilenler, hiçbir tazminat ödenmeden işten çıkarılacak. Yanıltıcı bilgi ve belge sunmak suretiyle bu haktan yararlandığı tespit edilenlere istihdam süresince yapılan ödemeler geri alınacaktır.

Kadrolu geçişe ilişkin gerekli şartlara ilişkin tespitlere ilişkin itirazların karara bağlanması/sonuçlandırılması ve yapılacak sınavların ardından işçilerin durumuyla ilgili yapılacak incelemeden sonra kadroya geçiş işlemleri 90 gün içinde sonuçlandırılacaktır. Sürekli işçi kadrosuna geçirilenlerin ücreti ve diğer mali ve sosyal hakları taşeron işçi iken yapılan sözleşmeden fazla olamayacaktır. Sürekli işçi kadrosuna geçirilen işçilere geçişle beraber 6772 sayılı Kanunda düzenlenen 52 günlük ilave tediye ödemesinden yararlanacaktır. Kadroya geçen işçiler, yıllık brüt olarak 4 bin 621 liralık tediye ücreti alacak. Bir defaya mahsus olan ödeme, dört taksitte verilecektir.

Sürekli işçi kadrosunda emeklilik haricinde herhangi bir süre kısıtlaması bulunmamaktadır. Geçiş yapacak işçilerde süre ve yaş sınırı aranmamaktadır.

Kararnameye göre, sürekli işçi kadrosuna geçirilenlerin adedi, yerleştirildiği birim/birimler, yerleşim yeri belirtilmek suretiyle geçiş işlemlerinin yapıldığı tarihten itibaren Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığına bildirilecektir. Sürekli işçi kadrosuna geçirilenler kadroya geçirilme şartlarını taşıdıkları sürece ve çalıştırıldıkları kurumda ve birimde geçiş öncesi ihale sözleşmesi kapsamında kalan hizmetleri yürütmek üzere istihdam edilecektir.

Taşeron şirketlerle 2018 yılı için yapılmış olan sözleşmeler fesh edilecek (iptal edilecek) ve şirketlere ihaleye katılmak için ve sözleşme gideri olarak yapmış oldukları gerçek giderleri belgelemesi halinde tazminat ödenecektir.

Kararnameye göre 4 Aralık 2017 tarihinde kamuda çalışmakta olan taşeron işçiler sürekli işçi kadrosuna geçirilmeye hak kazanmıştır. Kararname MİT dışındaki tüm kurumları kapsamaktadır. Kadroya geçiş tarihinde; Sosyal Güvenlik Kurumuna kurumlarınca verilmiş olan işe giriş bildirgeleri, işten ayrılış bildirgesi ve aylık prim ve hizmet belgeleri esas alınacaktır.

Emekliliğe hak kazanan işçiler taşeron işçilere sürekli işçiliğe geçiş imkanı sağlanmamıştır. Kararname asıl veya yardımcı iş yapan tüm taşeron işçiler kapsama alınmıştır.

Düzenleme KHK ile getirildiğinden taşeron kapsamında kalan ve kalıcı kadroya geçme şansı verilmeyen işçilerin Anayasa Mahkemesi’ne kanunu taşıma olanağı ise bulunmuyor. Meclis, KHK’yı görüşüp kanunlaştırdıktan sonra konunun Anayasa Mahkemesi’ne taşınabileceği ifade ediliyor. Ancak Meclis, henüz geçmiş tarihli KHK’ları bile görüşmediğinden bu seçeneğin de mümkün olmayacağı kaydediliyor. Danışmanlık hizmetleri, hastane bilgi yönetim sistemi hizmetleri, çağrı merkezi hizmetleri gibi servisler, hizmet alımı olarak kabul edilmediğinden kapsam dışında bırakılmıştır.

450 bin kişinin kadroya geçişi, merkezi sistemden yapılacak. Merkezi bütçe kapsamındaki kuruluşların işlemleri Çalışma ve Maliye Bakanlıkları tarafından yürütülürken, mahalli idareler ve bağlı şirketleri İçişleri Bakanlı denetiminden sonra kadrolu personel alacak. Belediyelerde kadroya geçme işlemleri, “disiplin altında, kurallı ve kontrollü olarak” gerçekleştirilecek. Kadroya geçen işçilerin kıdem haklarını kaybetmeyeceğini belirtilmişse de, Kararnamede kadroya geçişle ilgili, “alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmama” şartı bulunmaktadır. Bu imzayı vermeyen işçi kadroya geçemeyecektir. Ayrıca, kadroya geçmek isteyen işçiler varsa kurumlar aleyhine açtıkları dava veya başlattıkları icra takiplerinden de vazgeçmek zorunda olacaktır.

 

Yazıldı Güncel Mevzuat, Makale ve Görüşler

Danıştay Kararı

Ara26
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Danıştay Altıncı Daire Esas: 2011/8152, Karar : 2013/2702,Tarih:17.04.2013

ÖZÜ: “Dosyanın incelenmesinden, davacının 07.09.2007 tarihinde davalı belediye başkanlığına başvuruda bulunarak imar planında değişiklik yapılarak taşınmazının yol ve otopark alanından konut alanına dönüştürülmesi isteminde bulunduğu, bu istemin 03.10.2007 günlü, 2007/199 sayılı belediye meclisi kararı ile reddedildiği, davacının daha sonra 04.07.2008 tarihinde noter aracılığı ile davalı idareye ihtarname göndererek; taşınmazların imar planında yol ve otopark alanında kaldığı, bu nedenle mülkiyet hakkının kısıtlanması ve ortadan kalkması sonucu büyük bir ekonomik mağduriyete uğradığını, bu mağduriyetinin ortadan kaldırılması için plan değişikliği talebinde bulunduğu bunun reddedildiği, taşınmazlarının kamulaştırılmasına veya 2942 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca kamulaştırma bedeli yerine idarenin kamu hizmetine tahsis edilmemiş eşdeğer bir taşınmaz malı ile trampa edilmesi, bu işlemlerin 90 gün içinde tamamlanması, aksi takdirde idare aleyhine dava açacağını belirttiği, bu başvurunun zımnen reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davacıya ait parsellerin, imar planında kamunun kullanımı için yol ve otopark alanı olarak ayrılması nedeniyle bu parselde artık yapılaşmaya gidilemeyeceğinden, davacının tasarruf haklarının kısıtlandığının açıktır. Buna rağmen taşınmazın yol ve otopark olarak belirlenmesinin üzerinden beş yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına karşın davalı idarece 5 yıllık imar programının hazırlanmadığı ve kamulaştırma yapılmadığı gibi taşınmazın kamulaştırılmasına yönelik davacı istemlerinin reddedildiği ve ne zaman kamulaştırma yapılabileceği konusunda davacıya herhangi bir bilgi de verilmediğinden davacıya ait parselin mülkiyet hakkından yararlanma olanaklarının kalmadığı görülmektedir. Bu durumda, davacıya ait taşınmazın imar planında “yol ve otopark” olarak belirlenmesi nedeniyle 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 10. maddesi uyarınca imar planının yürürlüğe girmesinden itibaren en geç 3 ay içinde bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programının belediyece hazırlanmaması ve bunun sonucunda taşınmazının kamulaştırılmaması nedeniyle davacının mülkiyet hakkının belirsiz bir süre ile kısıtlandığı ve bu kısıtlamanın idarece bir karar alınarak kaldırılmadığının sabit olması karşısında, taşınmaz malın değerinin hesaplanarak ilgilisine ödenmesi dışında başka bir yol kalmamıştır.Belirtilen açıklamalar karşısında, İdare Mahkemesinin tazmin edilecek zararın doğmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolundaki kararında hukuki isabet görülmemiştir.”

Dava konusu olayda, taşınmazı imar planında kamunun kullanımı için yol ve otopark olarak gösterilen ve bu sebeple de mülkiyet hakkının getirdiği hak ve yetkileri kullanamayan malik, Belediye’ye müteaddit başvurularda bulunmuştur. Bu başvurularda, imar planın o taşınmaz için özgülendiği amacın değiştirilerek konut alanına dönüştürülmesi istenmiş ancak bu talep reddedilmiştir. Malik yine, taşınmazın idarece kamulaştırılması veya trampa yoluyla kamulaştırılması taleplerinde bulunmuş ancak bu talebi de Belediye’ce zımnen reddedilmiştir. Taşınmazı üzerinde yapılaşmaya gidemeyen malik, uğradığı zararın tazmini amacıyla dava açmıştır. İdare Mahkemesi’nce taşınmazın kullanılamamasından mütevellit bir zararın doğmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiş ve bu kararın taşınmaz maliki tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır. Danıştay ise ilk derece mahkemesinin aksine taşınmaz malikinin tasarruf haklarının kısıtlandığı kabulünden yola çıkarak, Belediye’ce imar programına alınmayarak kamulaştırılmamasını ve bu sebeple de belirgin olmayan bir süre ile malikin mülkiyet hakkından kaynaklı tasarruf yetkilerinin kısıtlanmasını hukuka aykırı görerek ilk derece mahkemesi kararını bozmuştur. İmar planları, taşınmaz mülkiyeti göz önüne alınmaksızın, arzın niteliği gözetilerek hazırlanan belgelerdir. Taşınmaz mülkiyetleri göz önünde alınmadan hazırlandıkları için, planda özgülenen amacın gerçekleştirilmesi için idarelerce uygulama işlemlerinin yapılması gerekmektedir. İmar planlarının uygulamaya geçirilmesinde de imar programları önem arzetmektedir. Zira imar programları adeta imar planının planlanması amacına hizmet etmektedir. İmar uygulamaları, planların hayata geçmesi amacıyla yapılmakta olduğundan planların uygulamaya geçirilmesinde de kamu yararı bulunmaktadır. Ancak olayda karşılaşıldığı üzere de, idareler imar planının planlamasını başka bir ifadeyle o taşınmazla ilgili hususları imar programına almamayı gerçekleştirmeyip hareketsiz kalarak kamu yararına aykırı tutumda bulundukları gözlemlenmektedir. İmar Kanunu’nun 10. Maddesinde düzenleme altına alınana imar programına alınma usulünde, imar programına alınmamanın herhangi bir müeyyideye tabi tutulmaması, taşınmaz maliki açısından oldukça olumsuz bir durumdur. Bu sebeple idarenin bu derece hareketsiz kalmasına bir hukuki sonuç bağlamak gerektiği, aksi halde imar planları ile taşınmaz mülkiyetine fiilen olmasa da hukuken el atıldığını kabul etmek gerekir. Danıştay’ın da isabetli şekilde, uzun yıllar programa alınmayarak, imar planının fiilen hayata geçirilmemesi sebebiyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı Belediyece pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiğini, bunun hukuki el atma kabul edilmek suretiyle taşınmaz mülkiyetinin idareye geçtiği ve dolayısıyla taşınmaz bedelinin malike ödenmesi gerektiğini kabul etmesi oldukça isabetlidir.

Yazıldı Yargı Kararları

Genelgeler

Ara21
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

GIDA, TARIM VEHAYVANCILIK BAKANLIĞI

Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü

 

 Sayı     : 96284370-325.17.02-E-2727190                                       31.10.2017

 Konu   : Hayvan Satış Yerleri Açılış Saati

İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA

(Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü)

              Ülkemizde hayvan pazar ve borsaları Hayvan Satış Yerlerinin Ruhsatlandırılması ve Denetleme Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik esaslarına göre ruhsatlandırılmakta ve denetlenmekte olup, hayvan satış yerlerinin büyük bir bölümü Belediye Başkanlıkları tarafından kurulmakta ve işletilmektedir.

2017/01 Nolu Hayvan Hastalıkları ile Mücadele ve Hayvan Hareketleri Kontrolü Genelgesinde “Resmi veteriner hekim kontrolünde sorumlu veteriner hekim tarafından, hayvan pazar ve borsaları ile panayırlara satış amacıyla getirilen sığır cinsî hayvanların, İl içi harekelerinde sığır cinsi hayvan pasaportu, koyun ve keçi türü hayvanların İl içi hareketlerinde nakil belgesi, söz konusu hayvanların iller arası hareketlerinde ise veteriner sağlık raporları  hayvanlara ait kulak küpeleri ve veri tabanındaki kayıtlan kontrol edilecektir. Ayrıca hayvanların sağlık muayene ve kontrolleri yapılacak, sadece belgeleri tam olan ve sağlıklı hayvanların bu tür hayvan satış yerlerine girişlerine müsaade edilecektir.” hükmü ile “Hayvan ve hayvansal ölün şevklerinin daha sağlıklı olarak yapılması için muayene ve kontrollerin gün ışığında, mesai mevhumu gözetmeksizin ve her yılın başında toplanan Hayvan Sağlık Zabıtası Komisyonu tarafından belirlenen yerlerde yapılması sağlanacak ve aksaklıklara meydan verilmeyecektir.’  hükmü yer almaktadır.

Resmi veteriner hekimler tarafından hayvanların sağlık muayene ve belge kontrollerinin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için hayvan satış yerlerine hayvan girişlerine günışığında müsaade edilmesi amacıyla Belediye Başkanlıklarının talimatlandırılması hususunda gereğini arz ederim.

 

                                                                                             Bakan a.

                                                                                        Genel Müdür V.

 

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü

 

 Sayı     : 87603927-132-E.123111                                                                03/11/2017

Konu   :  Mavi Kart

MAHALLİ  İDARELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

                    Mavi kart sahibi kişilerin yerel yönetimler nezdinde ki iş ve işlemleri için yapmış oldukları müracaatlarında, mavi kartın ve mavi kart sahibi kişilere tanınan hakların yeteri kadar bilinememesi nedeniyle kişilerin bir takım sıkıntılar yaşadıkları, Genel Müdürlüğümüze intikal eden (e- mail, telefon vb.) bilgilerden anlaşılmıştır. Mavi kart sahibi olmayı düzenleyen 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28 inci maddesi incelendiğinde “Doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler ve üçüncü dereceye kadar olan altsoyları, seçme ve seçilme muafen araç veya ev eşyası ithal etme hakları ile askerlik hizmetini yapma yükümlülüğü yoktur. Bir kadroya dayalı ve kamu hukuku rejimine tabi olarak asli ve sürekli kamu hizmeti görevlerinde bulunamazlar. Ancak kamu kurum ve kuruluşlarında işçi, geçici veya sözleşmeli personel olarak çalıştırılabilirler. Bu kişilerin sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı olup bu hakların kullanımında ilgili kanunlardaki hükümlere tabidirler bu maddede belirtilen istisnalar dışında Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler.” hükmünü taşımaktadır.

Yerel yönetimlerimizin mavi kartlı kişilerin hakları konusunda bilgilendirilmesi hususunda;

Gereğini arz ederim.

……………….

Genel Müdür Yardımcısı

 

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

  

Sayı     : 71188846-010.06.99-E.22187                                                                  26/10/2017

 Konu   : İnşaat İzinleri

 

 

 

                                                                              ……… VALİLİĞİNE

 

                İlgi      : a) Başbakanlığın 19/09/2012 tarih veB.02.İGB-542-780 sayılı yazısı.

                b) 29/11/2012 tarihli ve 2012/68 nolu Genelgemiz.

 

                 Günümüz dünyasında ülkeler arasındaki rekabetin itici gücü ekonomi merkezlidir. Her ülke gelişen küresel ekonomiden payına düşen miktarı artırmak için birbirleriyle kıyasıya bir rekabetin içerisinde olup ülkeler, yatırımcı çekebilmek için tedbirler geliştirmekte ve yatırımı kolaylaştırıcı seçenekler sunmaktadırlar. Ülkemiz de bu süreçte sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlayacak tedbir ve politikalar geliştirerek ülkelerarası yatırım yapma kolaylığı açısından önemli ilerlemeler sağlamıştır. Ancak, Dünya Bankasınca yayınlanan 2017 İş Yapma Kolaylığı Raporu’nda Türkiye 190 ülke arasından “İnşaat İzinlerinin Alınması” endeksinde 102 nci, “İşe Başlama Kolaylığı” endeksinde 79., “İş Yapma Kolaylığı Genel Sıralaması” endeksinde ise 69 uncu sırada yer alarak önceki yıllarda yayınlanan raporların gerisinde kalmıştır. Dünya Bankası, inşaat izinlerinin alınması endeksini belirlerken ülke genelinde yeknesaklık, prosedür sayısı, zaman (gün), maliyet, bina kalite kontrol endeksi gibi parametrelerden yararlanmaktadır.

Ayrıca, Dünya Bankasının 2017 raporu temel alınarak ilgili Başbakan Yardımcılığı tarafından hazırlanan ve 2018 raporunda ülke sıralamamızı daha iyi bir noktaya taşıyacak olan eylem planları Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK)sekretaryasına iletilmiştir. Bu eylem planlarında inşaat izin süreçlerinin sadeleştirilmesi ve sürelerinin kısaltılması ile ilgili önlemler de bulunmaktadır. Bilindiği üzere imar uygulamaları planlı alanlarda; 3194 sayılı İmar Kanunu ve Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği ile düzenlenmiştir. İlgili mevzuatta yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi alınmasıyla ilgili gerekli olan belgeler sayılmış, mezkûr Yönetmelik’in pek çok maddesinde de başvuru sahiplerinden istenilmeyecek belgeler de açıkça hüküm altına alınmıştır.

Başbakanlığın ilgi(a) yazısı ve Bakanlığımızca yayınlanan ilgi (b) Genelgede konu ile ilgili gerekli uyarılarda bulunulmuş olmakla birlikte bazı belediyelerce yeterli özenin gösterilmediği, başvuru sahiplerinden fazladan bilgi, belge ve ücret talep edildiği anlaşılmaktadır.

Ülkemiz ekonomisi ve istihdam imkânları açısından elzem olan bu konuda bütün belediyelerimizin yeterli düzeyde hassasiyet göstermesi önem arz etmektedir.

Bu çerçevede;

1-Belediyelerce mevzuatta açıkça sayılmış bilgi, belge ve ücret harici hizmet alandan bilgi, belge ve ücret talep edilmeyecek,

2- Uygulamada birliğin sağlanması ve şeffaflık ilkesi gereği nüfusu 10 binin üzerindeki belediyelerce, inşaat izin süreçleri için gerekli bilgi, belge ve ücretler kendi web sitelerinde duyurulacaktır.

Diğer taraftan, yukarıda belirtilen hususlara uygunluk bakımından Bakanlığımızın teftiş ve denetimle sorumlu birimlerince yapılacak inceleme, denetim ve teftişlerde bu hususlara da dikkat edilecek ve ihlal tespit edilmesi halinde gerekli yasal işlemler yapılacaktır. Konunun iliniz dâhilindeki Belediyelere duyurulması ve uygulamanın bu yönde yürütülmesi hususunda;

Bilgilerinize ve gereğini önemli rica ederim.

                                                                                         Süleyman SOYLU

                                                                                                 Bakan

 

Yazıldı Güncel Mevzuat

TCK 257.Maddesi Görevi Kötüye Kullanma

Ara21
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T. C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E: 2017/16.MD-956, K: 2017/370,T: 26.09.2017

ÖZÜ: Görevi Kötüye Kullanma Suçu;  TCK’NUN “Görevi kötüye kullanma” başlıklı 257 nci maddesi;

“(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” şeklindedir.

TCK’NUN 257 nci maddesinin konuyla ilgili birinci fıkrasında düzenlenen icrai davranışlarla görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyeti veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız menfaat sağlanmasıyla oluşur. Bu suçun oluşması için gerekli olan ilk şart, kamu görevlisi olan failin yaptığı işle ilgili olarak kanun veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması ve bu görevi dolayısıyla yetkili bulunmasıdır. Bir kimse kamu görevlisi olmasına karşın o işle ilgili görevi ve yetkisi yok ise, başka bir suçu oluşturmayan hukuka aykırı davranışı disiplin cezasını gerektirebilirse de, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmayacaktır. Çünkü, hukuken sahip olunmayan bir yetkinin kötüye kullanılmasından da söz edilemez. Diğer taraftan suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte; bu davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması gerekmektedir. Norma aykırı davranışın maddede belirtilen sonuçları doğurup doğurmadığının saptanabilmesi için haksız menfaat kavramı üzerinde durulmalıdır.19.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6086 s. Kanunun 1 inci maddesiyle TCK’NUN 257 nci maddesinin birinci fıkrasındaki seçimlik objektif cezalandırılabilme şartlarından birini oluşturan “kişilere haksız kazanç sağlayan” ifadesindeki “kazanç” ibaresi “menfaat” olarak değiştirilmiştir. Bu hususta 6086 s. Kanunun genel gerekçesinde “Türk Ceza Kanununun 257 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında yer alan ‘kazanç’ ibaresi ‘menfaat’ olarak değiştirilmiştir. Bu suretle, görevi kötüye kullanma suçunun oluşumu bakımından kişilere sağlananın sadece ‘ekonomik’ bir kazanç olarak algılanmasının önüne geçilecek ve görevin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle kişilere ekonomik olarak ölçülemeyen bir menfaatin sağlanması halinde de, bu SUÇ oluşacaktır.” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir. Haksız menfaat; kişilere hukuka aykırı olarak ve hak etmediği şekilde yarar sağlanmasıdır. Menfaat terimi ayrıca hem maddi ve ekonomik çıkarı hem de manevi yararı içine alacak biçimde anlaşılmalıdır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 04.11.2014 gün ve 227-446 ve 01.12.2015 gün ve 547-426 sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır. Failin saiki veya maksadı farklı olsa dahi, görevinin gereklerine aykırı davranışının maddede belirtilen neticelerden birine yol açacağını bilerek hareket etmiş olursa, suçun manevi unsuru diğer bir deyişle genel kastı gerçekleşmiş olacaktır. Kamu görevlisinin yetkisini kötüye kullanarak verdiği izin, işlem, kararla kişilere söz konusu haksız menfaati elde etmeye uygun imkân sağlaması da, görevi kötüye kullanma suçunun oluşması için yeterlidir. Verilen söz konusu sakat izin, işlem, kararla ilgili kişiye arzulanan sonucu almaya yönelik olanak sağlanmasıyla haksız menfaat sağlanmış olacaktır.

 

Yazıldı Yargı Kararları

Yargıtay 22.Hukuk Dairesi Kararı

Ara21
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Yargıtay 22.Hukuk Dairesinin, E.2016/24028, K.2017/14012, 13.06.2017 tarihli kararında “BELEDİYEYE BAĞLI TEŞEKKÜL” Ü TANIMLAMASINDA;

14.04.1930 tarihli ve 1471 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, 01.09.1930 tarihinde yürürlüğe giren, 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun, belediyelerin hak, yetki ve ayrıcalıklarını düzenleyen 19. maddesinin birinci fıkrasının ilk bendinde, “Belediye idareleri kanunun kendilerine tahmil ettiği vazife ve hizmetleri ifa ettikten sonra belde sakinlerinin müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tesviye edecek her türlü teşebbüsatı icra ederler.” hükmü düzenlenmiştir. 15.07.1934 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2571 sayılı Kanun’la, 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 19. maddesinin birinci fıkrasının beş numaralı bendinin birinci ve ikinci paragrafları; “Belediye sınırı dahilinde muayyen mıntıkalar arasında yolcu nakil vasıtası olarak otobüs, omnibüs, otokar, tünel, troley, füniküler işletmek münhasıran belediyelerin hakkıdır. Bunların, belediyelerin de iştirak edecekleri şirketler vasıtasıyla yapılması ve işletilmesi veya icara verilmesi veyahut imtiyazın devri İcra Vekilleri Heyeti kararına bağlıdır” şeklinde değiştirilmiştir. 15.07.1934 tarihinde yürürlüğe giren bu değişiklikle, “belediyelerin de iştirak edecekleri şirketler” ifadesine açıkça yer verilmesi suretiyle, temel kanuni dayanak oluşturulmuştur. Anılan 19. maddede yapılan, 05.07.1939 tarihli ve 07.02.1990 tarihli değişikliklerde de, bahsi geçen ifade korunmuştur.23.03.1984 tarihli ve 18350 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkındaki 195 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 09.07.1984 tarihli ve 18453 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’un 8. maddelerinde, büyükşehir ve ilçe belediyelerinin, görevli oldukları konularda, 1580 sayılı Belediye Kanunu ve diğer ilgili mevzuatta belediyelere tanınan hak, yetki, imtiyaz ve muafiyetlere sahip olacağı kabul edilmiştir. 24.12.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 5272 sayılı Belediye Kanunu’nun 70. maddesinde “Belediye kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre şirket kurabilir.” hükmü düzenlenmiştir. 13.07.2005 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda, aynı yöndeki hükme kanunun yine 70. maddesinde yer verilmiştir. 23.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 26. maddesinde de, büyükşehir belediyesinin kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre sermaye şirketleri kurabilecekleri düzenlenmiştir. Belediyeler, Anayasa’nın 127. maddesinde kabul edildiği üzere, kamu tüzel kişiliğine haizdir. İlgili mevzuatta belediyelere, yüklenen görevlerin yerine getirebilmesi için, önemli hak ve yetkiler verilmiş; kamusal ayrıcalıklar tanınmıştır. Diğer taraftan, merkezi idareye de, belediyeler üzerinde vesayet yetkisi verilmiştir. Belediyeler tarafından kurulan veya ortak olunan şirketler ise, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi sermaye şirketleri olup, belediyelerin tüzel kişiliğinden ayrı ve bağımsız özel hukuk tüzel kişileridir. Belediyelerin kurdukları veya ortak oldukları ticaret şirketlerine, kamu tüzel kişiliği kazandıran herhangi bir kanun hükmü bulunmadığı gibi, kamusal yetki ve ayrıcalıklar tanınmamıştır. Dolayısıyla, söz konusu şirketlerin “kamu tüzel kişisi” ya da “kamu kurum ve kuruluşu” oldukları kabul edilemez. Diğer taraftan, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, iktisadi devlet teşekkülleri ile kamu iktisadi kuruluşlarını ve bunların müesseselerini, bağlı ortaklıklarını ve iştiraklerini kapsamaktadır. Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesinin birinci bendinde “Kamu iktisadi teşebbüsü “Teşebbüs”; iktisadi devlet teşekkülü ile kamu iktisadi kuruluşunun ortak adıdır.”; ikinci bendinde “İktisadi devlet teşekkülü “Teşekkül”; sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi teşebbüsüdür.”; üçüncü bendinde “Kamu İktisadî Kuruluşu “Kuruluş”; sermayesinin tamamı Devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu kamu hizmeti dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan kamu iktisadî teşebbüsüdür.” tanımlamalarına yer verilmiştir. Bu tanımlamalarla sabit olduğu üzere, kamu iktisadi teşebbüslerinin sermayesi Devlete aittir. Belediyeler ise, Devlet tüzel kişiliğinden ayrı bir tüzel kişiliğe sahiptir. Dolayısıyla belediyelerin hissedarı oldukları şirketler, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında olmayıp, kamu iktisadi teşebbüsü sayılamaz. Belediyelerin hissedarı olduğu şirketler ise, Ticaret Kanunu hükümlerine tabi, belediyeden ayrı ve bağımsız özel hukuk tüzel kişiliğine sahip olduğundan, bu şirketlerin belediyeye bağlı teşekkül sayılması mümkün değildir. Anılan maddede, sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait olan şirketlerin kanun kapsamında olduğu açıkça belirtilmiş olmasına rağmen, madde metninde sermayesi belediyeye ait olan şirketlere yer verilmemesi kanun koyucunun tercihidir. Keza, 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun, 15.07.1934 tarihinde yürürlüğe giren 2571 sayılı Kanun’la değişik 19. maddesi hükmünde, belediyelerin iştirak edecekleri şirketler ifadesine açıkça yer verilmiş olduğu halde, bu tarihten sonraki bir tarih olan 11.07.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6772 sayılı Kanun’da, belediyelerin hissedarı olduğu şirketlerden bahsedilmemiş olması da bu durumun bir göstergesidir.”

Yazıldı Yargı Kararları

485 Sayılı Tebliğ

Ara18
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

17 Aralık 2017 gün ve 30273 sayılı Resmî Gazete’de “VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ  (SIRA NO: 485)” yayımlandı.

 1. Konu

28/11/2017 tarihli ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 101, 102, 103 ve 157 nci maddelerinde düzenlemelere gidilmiştir. Söz konusu maddelerde yapılan düzenlemelere ilişkin açıklamalar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.

2. Bilinen adresler

213 sayılı Kanunun 101 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 101- Bu Kanuna göre bilinen adresler şunlardır:

1. Mükellef tarafından işe başlamada veya adres değişikliğinde bildirilen işyeri adresleri,

2. Yoklama fişinde veya ilgilinin imzası bulunmak şartıyla yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen işyeri adresleri,

3. 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi.

Birinci fıkranın (1) ve (2) numaralı bentlerinde yazılı bilinen adreslerden tarih itibarıyla tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı dikkate alınır ve tebliğ öncelikle bu adreste yapılır.İşyeri adresinde tebliğ yapılacak olanların bu adresinde bulunamaması, işin bırakılması veya işin bırakılmış addolunması hallerinde tebliğ, gerçek kişilerde kendisinin, tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılır. İşyeri adresi olmayanlara tebliğ, doğrudan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılır.”

Söz konusu düzenlemeye ilişkin açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.

2.1. Bilinen işyeri ve yerleşim yeri adresleri

213 sayılı Kanunun 101 inci maddesine göre bilinen işyeri adresleri;

– Mükellef tarafından işe başlamada bildirilen

– Adres değişikliğinde bildirilen

– Yoklama fişinde yer alan

– İlgilinin imzası bulunmak şartıyla yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen adreslerdir. Dolayısıyla 1/1/2018 tarihinden itibaren yapılacak tebliğlerde yukarıda yer alan işyeri adresleri dikkate alınacaktır. Öte yandan yapılan düzenlemeyle 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri (ikametgah) adresi bilinen adresler arasına dâhil edilmiştir. Buna göre bilinen yerleşim yeri adresi olarak sadece 5490 sayılı Kanuna göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi kabul edildiğinden, mükellef tarafından vergi idaresine yerleşim yeri adresi bildirimi yapılmayacak, şayet yapılmış ise bu bildirimde yer alan adres yerleşim yeri adresine yapılacak tebligatlarda dikkate alınmayacaktır.

2.2. Bilinen adreste tebliğ

Mükellefin bilinen birden çok işyeri adresi varsa maddede yazılı bilinen işyeri adreslerinden tarih itibarıyla tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı dikkate alınacak ve tebliğ öncelikle bu adreste yapılacaktır. Bu anlamda tebliğ evrakını gönderecek idare öncelikle kayıtlarını tetkik ederek maddede belirtildiği şekilde kayıtlarına intikal etmiş işyeri adresi olup olmadığını kontrol edecek, bu kapsamda bir işyeri adresi bulunması durumunda tebligat bu işyeri adresinde yapılacaktır. İşyeri adresinde tebliğ yapılacak olanların;

– Geçici veya daimi ayrılma gibi nedenlerle bu adresinde bulunamaması,

– 213 sayılı Kanunun 160.maddesinin birinci fıkrası ve ilgili mevzuatı kapsamında işini bırakması veya

– 213 sayılı Kanunun 160.maddesinin ikinci fıkrası ve ilgili mevzuatı kapsamında işini bırakmış addolunması hallerinde

tebliğ, gerçek kişilerde kendisinin, tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılacaktır. Bilinen işyeri adresi olmayanlara tebliğ ise doğrudan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılacaktır.

Örnek: Basit usule tabi mükellef Bay (A) hakkında düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden 2/8/2018 tarihinde cezalı tarhiyatlar yapılmıştır. Mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi kayıtlarında 3/8/2017 tarihinde işe başlama bildiriminde bildirdiği işyeri adresi ve 23/2/2018 tarihinde verdiği gelir vergisi beyannamesinde yer alan işyeri adresi mevcuttur. Vergi dairesi, ihbarname ve ekinde yer alan raporları öncelikle işe başlama bildiriminde bildirilen işyeri adresine tebliğe çıkaracaktır. Mükellefin söz konusu adreste bulunamaması durumunda, tebligat yapılacak tarihte mükellefin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde tebligat yapılacaktır.

Mükellefin 23/2/2018 tarihinde verdiği gelir vergisi beyannamesinde yer alan işyeri adresi bilinen adres olarak kabul edilmeyecektir. Yeni düzenleme ile vergi beyannamelerinde bildirilen işyeri adresi, bilinen adresler arasında sayılmadığı için iş yeri adresini değiştiren Bay (A)’nın bu değişikliği 213 sayılı Kanunun 157 nci maddesi kapsamında adres değişikliğine ilişkin bildirim ile yapması gerekmektedir.

3. Tebliğ evrakının teslimi

213 sayılı Kanunun 102 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 102- Tebliğ olunacak evrakı içeren zarf posta idaresince muhatabına verilir ve bu durum muhatap ile posta memuru tarafından tebliğ alındısına tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunur.

Muhatap imza edecek kadar yazı bilmez veya herhangi bir sebeple imza edemeyecek durumda bulunursa sol elinin başparmağı bastırılmak suretiyle tebliğ edilir.

Muhatap tebellüğden imtina ederse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren bir pusula kapıya yapıştırılır. Posta memuru, durumu tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza ederek, tebliğ olunacak evrakı tebliği yaptıran idareye teslim eder. Bu durumda tebliğ, pusulanın kapıya yapıştırıldığı tarihte yapılmış sayılır.Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde sayılan işyeri adreslerine tebliğe çıkılan hallerde, tebliğ yapılacak olanların bu adreste bulunamaması durumunda (Bulunamama durumu o adresten geçici ayrılmaları da kapsar.) durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Bu durumda bu Kanunun 101 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre işlem yapılır.Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde sayılan adrese tebliğe çıkılan hallerde, tebliğ yapılacak kişinin adresinde bulunamaması durumunda (Bulunamama durumu o adresten geçici ayrılmaları da kapsar.) durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğ çıkarılır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeplerle tebliğ edilemezse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren bir pusula kapıya yapıştırılır. Bu durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı, gönderildiği idareye iade edilir. Tebliğ evrakının pusulanın yapıştırıldığı tarihten itibaren on beş gün içerisinde muhatabı tarafından alınması hâlinde alındığı günde, bu süre içerisinde alınmaması hâlinde ise on beşinci günde tebliğ yapılmış sayılır.Maliye Bakanlığı, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

Söz konusu düzenlemeye ilişkin açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.

3.1. Muhatabın işyeri adresinde tebliğe çıkılması

Bilinen işyeri adreslerinden tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı dikkate alınır ve tebliğ öncelikle bu adreste yapılır.

Tebliğ olunacak evrakı içeren zarf posta idaresince muhatabına verilir ve bu durum muhatap ile posta memuru tarafından tebliğ alındısına tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunur. Zarfın, posta memuru tarafından muhatabına verildiği tarihte tebliğ yapılmış sayılır.

213 sayılı Kanunun 94 üncü maddesi kapsamında tebliğ yapılacak olanların adreste bulunamaması (geçici ayrılmalar dâhil) halinde durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilir. Bu durumda kapıya pusula yapıştırılmaz ve tebliğ evrakı derhal gönderildiği idareye iade edilir. Bu takdirde tebliğ;

– Gerçek kişilerde kendisinin,

– Tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin,

– Tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılır.

3.2. Muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde tebliğe çıkılması

213 sayılı Kanunun 94 üncü maddesi kapsamında tebliğ yapılacak kişinin bilinen işyeri adresinde bulunamaması (geçici ayrılmalar dâhil) ya da muhatabın bilinen işyeri adresinin olmaması durumlarında, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine tebligata çıkılır ve tebliğ bu adreste yapılır.

Tebliğ olunacak evrakı içeren zarf posta idaresince muhatabına verilir ve bu durum muhatap ile posta memuru tarafından tebliğ alındısına tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunur. Zarfın, posta memuru tarafından muhatabına verildiği tarihte tebliğ yapılmış sayılır. 213 sayılı Kanunun 94 üncü maddesi kapsamında tebliğ yapılacak olanların yerleşim yeri adresinde bulunamaması (geçici ayrılmalar dâhil) halinde durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilir. Bu durumda kapıya pusula yapıştırılmaz ve tebliğ evrakı derhal gönderildiği idareye iade edilir.

Bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından olayın özelliğine göre (zamanaşımı vs.) tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğe çıkılır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakına, adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine ikinci defa çıkıldığına ilişkin ibare konulur. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeplerle tebliğ edilemezse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren ve bu tebliğ ekinde yer alan tebligat pusulası (pusula) (Ek:1) kapıya yapıştırılır. Bu durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Tebliğ evrakının pusulanın yapıştırıldığı tarihten itibaren on beş gün içerisinde muhatabı tarafından alınması hâlinde alındığı günde, bu süre içerisinde alınmaması hâlinde ise pusulanın kapıya yapıştırıldığı tarihi izleyen on beşinci günde tebliğ yapılmış sayılır.

3.3. Muhatabın tebellüğden imtina etmesi

Bilinen işyeri veya yerleşim yeri adresinde bulunmasına karşın muhatabın tebellüğden imtina etmesi durumunda, posta memuru tarafından tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren pusula kapıya yapıştırılır. Bu durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Bu durumda tebliğ, pusulanın kapıya yapıştırıldığı tarihte yapılmış sayılır.

4. Tebliğin ilanla yapılacağı haller

213 sayılı Kanunun 103 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 103- Aşağıda yazılı hallerde tebliğ ilan yoluyla yapılır:

1. Muhatabın bu Kanunun 101 inci maddesi kapsamında bilinen adresi yoksa,

2. Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde sayılan bilinen adreste tebliğ yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı bir adresi bulunmazsa,

3. Yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkân bulunmazsa,

4. Başkaca nedenlerden dolayı tebliğ yapılmasına imkân bulunmazsa.”

213 sayılı Kanunun 103 üncü maddesi ile yapılan değişiklikle, bilinen işyeri adresinde tebliğ yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı bir yerleşim yeri adresi olmaması durumu ilanen tebliğ yapılacak haller arasına eklenmiştir.

Buna göre muhatap tarafından işe başlamada veya adres değişikliğinde bildirilen, yoklama fişinde veya ilgilinin imzası bulunmak şartıyla yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen işyeri adreslerinde tebliğ yapılamaması hâlinde, tebliğ evrakını gönderecek idare tarafından yapılan araştırma sonucunda muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı bir yerleşim yeri adresi bulunmazsa tebliğ ilan yoluyla yapılır.

Öte yandan muhatabın 213 sayılı Kanunun 101 inci maddesi kapsamında bilinen adresinin olmaması, yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkân bulunmaması ve başkaca nedenlerden dolayı tebliğ yapılmasına imkân bulunmaması durumlarında da tebliğin ilan yoluyla yapılmasına devam olunacaktır.

5. Adres değişikliklerinin bildirilmesi

213 sayılı Kanunun 157 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 157- 101 inci maddede yazılı bilinen iş yeri adreslerini değiştiren mükellefler, yeni adreslerini vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.”

Maddede yapılan değişiklikle, mükelleflerin yerleşim yeri adresi değişikliklerini vergi dairesine bildirme zorunluluğu kaldırılmış olmakla birlikte, işyeri adreslerini değiştiren mükelleflerin yeni işyeri adreslerini vergi dairesine bildirme mecburiyeti devam etmektedir.

6. Diğer hususlar

213 sayılı Kanunun 107 nci maddesi kapsamında tebliğlerin posta yerine memur vasıtasıyla yaptırılması durumunda da bu Tebliğdeki esaslara uyulur.

213 sayılı Kanunun 107/A maddesi ve 27/8/2015 tarihli ve 29458 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 456) kapsamında tebliğe elverişli elektronik adresi bulunanlara tebligatlar elektronik ortamda yapılmaya devam edilecektir.

 7. Yürürlük

Bu Tebliğ 1/1/2018 tarihinde yürürlüğe girer.

8. Yürütme

Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

Yazıldı Güncel Mevzuat

YAPIM İŞLERİ İHALELERİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK

Ara13
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

13 Aralık 2017 ÇARŞAMBA gün ve 30269 sayılı Resmî Gazetede “YAPIM İŞLERİ İHALELERİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK” yayımlandı.

MADDE 1 – 4/3/2009 tarihli ve 27159 mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 5 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(2) İhale dokümanının, zorunlu teknik nedenler dışında malzemelere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, makine ve ekipmanlara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından belirlenen ve Kurum tarafından ilan edilen listede yer alan makine, malzeme ve ekipmanın yapım aşamasında kullanılmasını sağlayacak şekilde hazırlanması zorunludur.”

MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 41 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(6) Yapım işlerinde kullanılacak makine, malzeme ve ekipman ile yazılımın tamamının veya belli bir kısmının yerli malı olması şartı getirilebilir. Ancak, malzemelere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, makine ve ekipmanlara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak orta düşük, orta yüksek ve yüksek teknolojili makine, malzeme ve ekipman arasından belirlenen, Kurum tarafından ilan edilen listede yer alan ve ihale konusu işte kullanılacak makine, malzeme ve ekipmanın yerli malı olması şarttır.”

MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 48 inci maddesinin onuncu fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin Ek 1 inci maddesinin beşinci fıkrasının ilk cümlesindeki “işlerdeki deneyimlerini gösteren iş bitirme belgeleri” ifadesi “işlere ilişkin iş deneyim belgeleri”, maddenin diğer cümlelerindeki “iş bitirme” ifadeleri “iş deneyim” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin Ek-7’sinde yer alan “Yapım İşlerine Ait Tip Sözleşme”nin “Teknik personel, makine, teçhizat ve ekipman bulundurulması” başlıklı 23 üncü maddesine aşağıdaki 23.5 ve 23.6 maddesi ile 23.6 ncı maddesine ilişkin 21.1 numaralı dipnot eklenmiştir.

“23.5 Malzemelere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, makine ve ekipmanlara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından belirlenen ve Kurum tarafından ilan edilen listede yer alan ihale konusu işte kullanılacak makine, malzeme ve ekipmanın yerli malı olması zorunludur.

23.6 ……………………………………………………………………….21.1”

“21.1 İdare, ihale konusu iş kapsamında kullanılacak makine, malzeme ve ekipman ile yazılımın tamamının veya belli bir kısmının yerli malı olmasını talep etmesi durumunda söz konusu makine, malzeme ve ekipman ile yazılımı bu maddede belirtecek ve buna ilişkin şartlara yer verecektir.”

MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin Ek-8’inde yer alan Yapım İşleri Genel Şartnamesinin “Yapı denetim görevlisinin yetkileri” başlıklı 15 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(7) Sözleşmede yerli malı zorunluluğu aranan makine, malzeme ve ekipman ile yazılımın kontrolü yapı denetim görevlisinin sorumluluğundadır. Yerli malı olması zorunluluğu bulunan makine, malzeme ve ekipman ile yazılıma ilişkin yerli üretimin, doğal afetler, kanuni grev, genel salgın hastalık, kısmi veya genel seferberlik ilanı gibi nedenlerle sona ermesi veya yetersiz hale gelmesi ya da ilgili makine, malzeme ve ekipman ile yazılımın diğer zorunlu nedenlerle yerli malı olarak temin edilmesinin mümkün olmadığı durumlarda, yüklenicinin yazılı başvurusu üzerine idarenin onayıyla, sözleşme konusu işte yerli malı olmayan makine, malzeme ve ekipman ile yazılım kullanılabilir. Bu gibi durumlarda iş programı dikkate alınarak gerektiğinde yükleniciye ek süre verilebilir.”

MADDE 7 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 8 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kamu İhale Kurumu Başkanı yürütür.

Yazıldı Güncel Mevzuat

7061 Sayılı Kanunla Yapılan Değişiklikler

Ara07
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

            

5 Aralık 2017 SALI gün ve 30621 sayılı Resmî Gazete; 7061 SAYILI “BAZI VERGİ KANUNLARI İLE DİĞER BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN” Yayımlandı; KANUNUN,

 

          MADDE 7- 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 22/A maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 22/A– Maliye Bakanı, aşağıdaki ödeme ve işlemlerde, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması ve yapılacak ödemelerden istihkak sahiplerinin amme borçlarının kesilerek ilgili tahsil dairesine aktarılması zorunluluğu ile kesintilere asgari tutar ve oran getirmeye, kapsama girecek amme alacaklarını tür, tutar, ödeme ve işlemler itibarıyla topluca veya ayrı ayrı tespit etmeye, zorunluluk getirilen ödeme ve işlemlerde hangi hallerde bu zorunluluğun aranılmayacağını ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.

1. 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa tabi kamu idareleri ile bu idarelere bağlı döner sermaye işletmelerinin yapacağı her türlü ödemelerde,

2. 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına giren kurumlar ile kamu tüzel kişiliğini haiz kurum ve kuruluşların (meslekî kuruluşlar ve vakıf yüksek öğretim kurumları hariç) mal veya hizmet alımları ile yapım işleri nedeniyle hak sahiplerine yapacakları ödemelerde,

3. Kanun, kararname ve diğer mevzuatla nakdi olarak sağlanan Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle yapılacak ödemelerde,

4. 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli tarifelerde yer alan ticaret sicil harçlarından kayıt ve tescil harçları, noter harçlarından senet, mukavelename ve kâğıtlardan alınan harçlar, tapu ve kadastro harçlarından tapu işlemlerine ilişkin alınan harçlar, gemi ve liman harçları ile (8) sayılı tarifeye konu harçlar (diploma harçları hariç) ve trafik harçlarına mevzu işlemlerde,

5. 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda yer alan bina inşaat harcı ve yapı kullanma izin harcına mevzu işlemlerde.

Bu madde kapsamında zorunluluk getirilen ödemelere ilişkin olarak işçi ücreti alacakları hariç olmak üzere, yapılacak her türlü devir, temlik ve el değiştirme, Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borcu karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra kalan kısım üzerinde hüküm ifade eder. Şu kadar ki bu hükmün uygulanmasında diğer kamu idarelerinin alacaklarına karşılık kesinti yapılması gereken hallerde kesinti tutarı garameten taksim olunur.

Takibata selahiyetli tahsil dairesince, bu madde kapsamında getirilen zorunluluğa rağmen borcun olmadığına dair belgeyi aramaksızın ödeme yapanlara ve işlem tesis eden kurum ve kuruluşlara dört bin Türk lirası idari para cezası verilir. İdari para cezası, ilgilisine tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenir. İdari para cezasına karşı tebliğ tarihini takip eden otuz gün içinde idare mahkemesinde dava açılabilir.”

2) MADDE 9- 6183 sayılı Kanunun 15 inci, 55 inci, 56 ncı ve 60 ıncı maddelerinde ve 58 inci maddesinin birinci ve yedinci fıkralarında yer alan “7” ibareleri “15” şeklinde değiştirilmiştir.

3) MADDE 35– 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 23– Takdir komisyonlarınca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri, 2017 yılı için uygulanan birim değerlerinin %50’sinden fazlasını aşması durumunda, 2018 yılına ilişkin bina ve arazi vergi değerlerinin hesabında, 2017 yılı için uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin %50 fazlası esas alınır. Takip eden 2019, 2020 ve 2021 yıllarında 29 uncu madde kapsamında bina ve arazi vergisi matrahları ile asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri bu şekilde belirlenen değerler üzerinden hesaplanır.

Emlak vergi değeri veya asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri esas alınarak uygulanan vergi, harç ve diğer mali yükümlülükler için de birinci fıkra hükümlerine göre belirlenen değerler dikkate alınarak uygulanır.

Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”

4) MADDE 58– 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“Savunma, güvenlik, adalet ve istihbarat hizmetlerini yürüten personel tarafından kullanılanlar hariç olmak üzere, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin, döner sermayelerin, fonların, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları hariç özel kanunla kurulmuş diğer kamu idarelerinin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müesseselerinin ve sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıklar ve şirketlerin mülkiyetinde veya tasarrufunda bulunan kamu konutları ekonomiye kazandırılır. Buna ilişkin her türlü iş ve işlemin yürütülmesinde mahalli idarelere ait konutlar için ilgili idareler, diğerleri için Bakanlık yetkilidir.

Savunma, güvenlik, adalet ve istihbarat hizmetlerini yürüten personel tarafından kullanılan kamu konutlarının beşinci fıkraya göre değerlendirilmek suretiyle ekonomiye kazandırılmasına ilgili bakanlıkların uygun görüşü alınmak şartıyla Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Kat mülkiyeti kurulan kamu konutları bağımsız bölümler halinde, üzerinde kat mülkiyeti kurulmamış kamu konutu bulunan taşınmazlar ise üzerindeki yapılarla birlikte bir bütün olarak, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununda yer alan hükümler çerçevesinde ihale yoluyla satılır. Taşınmazların satışından elde edilen gelirler, genel bütçeli idarelerde ilgili idarenin merkez muhasebe birimi hesaplarına aktarılır ve özel gelir kaydedilir. Özel gelir kaydedilen bu tutar karşılığında idarenin yatırım bütçesine öncelikle personelinin konut ihtiyacını karşılamak amacıyla ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Özel bütçeli idarelerde bu gelirler muhasebe birimi hesaplarına aktarılır ve bütçelerine gelir olarak kaydedilir. İdareler bu gelirleri öncelikle personelinin konut ihtiyacını karşılamak amacıyla ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde ödenek eklemek suretiyle kullanır. Diğer kamu idarelerinde ise, elde edilen gelirler kendi mevzuatına göre muhasebe birimi hesaplarına aktarılarak bütçelerine gelir olarak kaydedilir ve ilgili mevzuatına göre öncelikle personelinin konut ihtiyacını karşılamak amacıyla kullanılır. Değerlendirme işlemleri sırasında taşınmazlar için yapılan masraflar aktarılacak gelirlerden düşülür.

İhale yapıldığı tarihte görev, sıra ve hizmet tahsisli ve kat mülkiyeti kurulan kamu konutlarında oturanlar, ikamet ettikleri kamu konutunu öncelikli olarak satın alma hakkına sahiptirler. İhale bedeli öncelikli alım hakkı sahibi tarafından peşin veya dört yıla kadar kanuni faizi ile birlikte taksitli olarak ödenebilir, peşin olarak ödenmesi halinde yüzde on indirim uygulanır.

Yapılan ihale sonucunda oluşan ihale bedeli, öncelikli satın alma hakkı bulunanlara tebliğ edilir. Öncelikli alım hakkı sahibinin, içerisinde oturduğu kamu konutunu bu bedeli üzerinden satın almak istemesi ve tebligattan itibaren onbeş gün içerisinde ihale bedelini peşin ödemesi veya peşinatı ödeyerek taksitli satış sözleşmesi düzenlemesi halinde bu durum, en yüksek teklif veren istekliye bildirilir. Ancak, öncelikli satın alma hakkı sahibinin aynı süre içerisinde kamu konutunu satın almak istemediğini bildirmesi, bu süre içerisinde herhangi bir bildirimde bulunmaması ya da yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, en yüksek teklif veren istekliye tebligat gönderilerek ihale bedelini peşin veya taksitle ödemesi gerektiği bildirilir. Bu durumda kamu konutunda oturana tebligat yapılarak konutu iki ay içerisinde tahliye etmesi istenir ve konutun tahliyesi sağlanır.

Kamu konutlarının ekonomiye kazandırılmasına ilişkin işlemlerde ilgili kurum ve kuruluşlar; Bakanlık tarafından istenen her türlü bilgi ve belgeyi vermeye, yapılacak işlemleri kolaylaştırıcı her türlü tedbiri almaya ve Bakanlık tarafından yapılması istenilecek iş ve işlemleri yapmaya yükümlüdür.

Kamu konutlarının ekonomiye kazandırılmasında uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye ve ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye mahalli idarelere ait konutlar için ilgili idareler, diğerleri için Bakanlık yetkilidir.

26/4/2012 tarihi itibarıyla belediye ve mücavir alan sınırları içinde yer alan ve imar planı bulunmayan veya imar planında tarımsal amaca ayrılan Hazineye ait tarım arazilerini 30/3/2014 tarihi itibarıyla en az üç yıldan beri tarımsal amaçla kiralayan ve kira sözleşmesi halen devam eden kiracıları veya bu arazileri aynı süreyle tarımsal amaçla kullanan ve kullanımlarının halen devam ettiği belirlenen kullanıcıları ya da paydaşlarından; bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde bu arazileri doğrudan satın almak için başvuruda bulunan ve tespit ve tebliğ edilen rayiç bedeli itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul edenler bu fıkraya göre hak sahibi sayılır. Tarımsal amaçlı yapılar ile esaslı unsuru tarımsal faaliyet olması koşuluyla üzerinde sürekli ikamet amacıyla konut bulunan tarım arazileri de bu fıkra kapsamında değerlendirilir. Bu araziler rayiç bedelin tamamı üzerinden doğrudan satılır. Rayiç bedelin taksitle ödenmesi halinde, bu bedelin yüzde yirmisi, yapılan yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç üç ay içinde, kalanı ise en fazla beş yılda on eşit taksitte kanunî faizi ile birlikte ödenir. Satılan tarım arazilerinin satış tarihinden itibaren yirmi yıl içerisinde imar planında tarım dışı amaca ayrılması halinde, güncel rayiç bedeli ile satış tarihinden itibaren Yİ-ÜFE (bir önceki yılın aynı ayına göre değişim) oranında artırılarak güncellenen rayiç bedeli arasındaki fark, bu fıkradaki hükümlere göre en son kayıt malikinden tahsil edilir, bu hususta tapu kütüğüne gerekli belirtme yapılır. Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin olarak bu fıkrada hüküm olmayan hallerde; ecrimisil ve kira bedellerinin mahsubuna ilişkin hükümleri hariç olmak üzere, 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunun Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır.

Kamu konutlarının ve Hazineye ait tarım arazilerinin satışından elde edilen gelirler hakkında 5 inci maddenin beşinci fıkrası hükmü uygulanmaz.”

5) MADDE 65– 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 4 üncü maddesine “Çerçeve anlaşma” tanımından sonra gelmek üzere aşağıdaki “Teminat mektubu” tanımı eklenmiştir.

“Teminat mektubu: Bankalar tarafından verilen teminat mektupları ile Türkiye’de yerleşik sigorta şirketleri tarafından kefalet sigortası kapsamında düzenlenen kefalet senetlerini,”

6) MADDE 66- 4734 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“b) Teminat mektupları.”

7) MADDE 67– 4734 sayılı Kanunun ek 8 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Uygun görüş, bu kapsamda çalıştırılacak personel sayısı ile idareler, hizmet türleri, işin yapıldığı yer gibi ücret düzeyini etkileyen unsurlardan biri, birkaçı veya tamamı dikkate alınarak ihale dokümanında belirlenecek ücret ve benzeri mali ödemelere ilişkin tavanların tespitini de kapsar.”

8) MADDE 69- 9/1/2002 tarihli ve 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununun 4/A maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 4/A- Endüstri bölgeleri sınırları içerisinde yapılacak ve hazırlama usul ve esasları Bakanlık tarafından belirlenecek 1/5000 ölçekli nazım imar plânı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar plânı ve parselasyon plânları ve değişiklikleri ile altyapı ile ilgili etüt, harita, plân ve projeler Bakanlık tarafından onaylanır. Onaylı imar ve parselasyon plânları Bakanlık internet sitesinde bir hafta süre ile ilan edilir, itiraz olmaması halinde ilan süresinin sonunda yürürlüğe girer. İmar plânları hazırlanırken mülkiyet sınırları içinde Sağlık Bakanlığı ile Bakanlık arasında yapılacak protokol çerçevesinde belirlenen sağlık koruma bandı bırakılır.”

9) MADDE 85- 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 15 inci maddesinin altıncı fıkrasının ikinci cümlesine “meclis kararıyla mabetlere” ibaresinden sonra gelmek üzere “, eğitim kurumlarına, yurtlara, okul pansiyonlarına ve hastanelere” ibaresi eklenmiştir.

10) MADDE 86- 5393 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 2- Kamu kurum ve kuruluşlarına uygulanan su ve atık su tarife ücreti tüketim miktarına bakılmaksızın sabit tarife ücreti olarak belirlenir ve konutlar için belirlenen en düşük su ve atık su tarife ücretinin yüzde 50 fazlasını geçemez. Belediyeler temiz şebeke suyu hizmeti vermediği yerleşim yerlerindeki kamu kurumlarından herhangi bir ad altında ücret talep edemez. Kamuya ait eğitim kurumları, yurtlar, okul pansiyonları ve hastanelerden abonelik, açma kapama, bağlantı, teminat, güvence bedeli, katılma payı ve benzeri ad altında herhangi bir ücret talep edilemez.”

11) MADDE 105– 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1 inci maddesinin onbeşinci fıkrasında yer alan; “31/12/2017” ibaresi “31/12/2020” şeklinde, “beş yıl” ibareleri “altı yıl” şeklinde değiştirilmiştir.

Yazıldı Güncel Mevzuat
Onceki Sayfa ←

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız