23 Mart 2018 CUMA günlü ve 30369 sayılı Resmî Gazetede “TAHSİLAT GENEL TEBLİĞİ SERİ: A SIRA NO: 1’DE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SERİ: A SIRA NO: 10)” yayımlanmıştır. Bu değişikliğe göre; “30/6/2007 tarihli ve 26568 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tahsilat Genel Tebliği Seri: A Sıra No: 1’in Birinci Kısım Dördüncü Bölümünün “I. Tecil” başlığından sonra “A. Kanunun 48 inci Maddesine Göre Tecil” başlığı eklenmiştir.
Aylık Arşivler : Mart, 2018
Karayolu Taşıma Yönetmeliği
8 Ocak 2018 PAZARTESİ günlü ve 30295 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “KARAYOLU TAŞIMA YÖNETMELİĞİ” ile; “ karayolu taşımacılık faaliyetlerini ülke ekonomisinin gerektirdiği şekilde düzenlemek; taşımacılık faaliyetlerinde düzeni ve güvenliği sağlamak; taşımacı, acente, taşıma işleri komisyonculuğu, taşıma işleri organizatörlüğü, nakliyat ambarı işletmeciliği, kargo işletmeciliği, lojistik işletmeciliği, dağıtım işletmeciliği, terminal işletmeciliği ve benzeri taşımacılık faaliyetleri için mali yeterlilik, mesleki yeterlilik, mesleki saygınlık ilkelerine uygun olarak pazara giriş şartları ile bu faaliyetlerde bulunanların, gönderenlerin, yolcuların, çalışanların haklarını, sorumluluklarını, yükümlülüklerini tespit etmek; taşımacılık faaliyetlerinde istihdam edilenler ile taşımacılık faaliyetlerinde yararlanılan taşıt, araç, gereç, yapı, tesis ve benzerlerinin niteliklerini belirlemek; karayolu taşımalarının diğer taşıma sistemleriyle birlikte ve birbirlerini tamamlayıcı olarak hizmet vermesini, denetimini ve mevcut imkânların daha yararlı bir şekilde kullanılmasını sağlamanın amaçlandığı” gözetilerek işlem yapılmasına özen gösterilmelidir.
Bu Yönetmelik, kamuya açık karayolunda motorlu taşıtlarla yapılan yolcu ve eşya taşımalarını, taşımacı, acente, taşıma işleri komisyonculuğu, taşıma işleri organizatörlüğü, nakliyat ambarı işletmeciliği, kargo işletmeciliği, lojistik işletmeciliği, dağıtım işletmeciliği, terminal işletmeciliği ve benzeri taşımacılık faaliyetlerini yapanlar ile taşıma işlerinde çalışanları, taşımacılık faaliyetlerinde yararlanılan her türlü taşıt, araç, gereç, yapı, tesis ve benzerlerini kapsamaktadır.
Bu Yönetmeliği, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu,5393 sayılı Belediye Kanunu (15/j-80.Madde) ile 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu (Madde 7/1-l),Büyükşehir Belediyeleri Koordinasyon Merkezleri Yönetmeliği, Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği (Madde 19/1-h,Terminal yapı ve tesisleri tanımı) hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi,
1) Şehirlerarası Özel Otobüs Terminali İşletmesi Kurulması ve İzin,
2) Yolcu Terminali ve Yetki Belgesi,
3) Yetki Belgesi Sahiplerinin Ortak Yükümlülükleri,
4) Terminal İşletmecilerin Yükümlülükleri,
5) Yolcu Taşımacılığı Faaliyetinde Bulunanların Yükümlülükleri
Hususlarında açıklanan düzenlemelere uyulmalıdır.
ÖZEL ÖĞRENCİ BARINMA HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ DEĞİŞİKLİĞİ
ÖZEL ÖĞRENCİ BARINMA HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ DEĞİŞİKLİĞİ
Kurum açma, kurucu ve kurucu temsilcisi
MADDE 4- (1) (Değişik: 22/1/2018-2018/11277 K.) Kurumların, kurum açma izni ile iş-yeri açma ve çalışma ruhsatları Bakanlık tarafından verilir. Kamu tüzel kişileri tarafından açılan kurumlara kurum açma izni ile işyeri açma ve çalışma ruhsatı verilebilmesi için kamu tüzel kişiliğinin mevzuatına uygun karar veya onaylarının bulunması gerekir. Kültür ve Turizm Bakanlığınca korunması gerekli kültür varlıkları listesine alınan binalarda barınma hizmeti veren kurumlara 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu hükümleri uyarınca izin verilir. Bu binalarda bu Yönetmelik hükümlerine göre aranacak şartlar Bakanlıkça belirlenir.
(2) Kurucu ve kurucu temsilcisinin en az lisans mezunu olması şarttır.
(3) (Değişik: 22/1/2018-2018/11277 K.) Kurucular ve kurucu temsilcileri ile tüzel kişi kurucuların yönetim organlarının üyelerinde 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezası ya da affa uğramış olsa bile Devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar, Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ve 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında işlenen suçlardan ceza almamış olması veya haklarında bu suçlardan dolayı kovuşturma bulunmaması, terör örgütlerine ya da Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ya da iltisakı yahut bunlarla irtibatı olmaması şartı aranır.
Bakanlıkça ve valilikçe yapılacak işlemler
MADDE 5- ………………………………….
(6) Kurum açma izni ile işyeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenmeden her ne ad altında olursa olsun öğrenci barınma hizmeti veren yerler ile öğrenci ibaresi kullanılarak faaliyet gösteren barınma yerleri açılamaz ve işletilemez. 14/7/2005 tarihli ve 2005/9207 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik uyarınca yetkili idareden otel, motel, pansiyon ve benzeri konaklama tesisi ruhsatı alarak bu Yönetmelik kapsamında öğrenci barınma hizmeti veren veya öğrenci yurdu, öğrenci pansiyonu, öğrenci apartları, öğrenci stüdyo daireleri gibi işletilen ya da tabelasında öğrenci ibaresi bulunduran yerlerin işyeri açma ve çalışma ruhsatları yetkili idare tarafından iptal edilir. Bu yerler, ruhsatı veren yetkili idarece işlem yapılmaması veya ruhsatlarının bulunmaması halinde 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu hükümleri uyarınca valilikçe kapatılır.
(7) Kurum bilgilerinde değişiklik olması durumunda kurum açma izni ile işyeri açma ve çalışma ruhsatı yeniden düzenlenir.
Kurum binaları
MADDE 9- (1) Kurum açılacak binalarda aşağıdaki şartlar aranır.
a) (Değişik: 22/1/2018-2018/11277 K.) Meyhane, kahvehane, kıraathane, bar, elektronik oyun merkezleri gibi umuma açık yerler veya alkollü içki satılan yerler ile ortaokul, imam-hatip ortaokulu ve ortaöğretim kurumları öğrencilerine barınma hizmeti veren öğrenci yurt ve pansiyonları arasında kapıdan kapıya en az yüz metre uzaklığın bulunması zorunludur. Yüz metre uzaklığın ölçümünde, bina ve tesislerin varsa bahçe kapıları, yoksa bina kapıları; kapıların birden fazla olması durumunda ise en yakını esas alınır. Yükseköğrenim öğrencilerine barınma hizmeti veren öğrenci yurtları, öğrenci pansiyonları, öğrenci apartları ve öğrenci stüdyo daireleri ise bu yerler ile aynı binada bulanamaz. Öğrencilere barınma hizmeti veren kurumların binaları ile akaryakıt istasyonları, yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı maddelerin üretildiği veya depolandığı yerler arasında kuş uçuşu en az yüz metre mesafe bulunması zorunludur. Bu bentte belirtilen mesafelerin ve işletmelerin tespitinde kurum açma izni verilmesi için inceleme yapanlar tarafından gerektiğinde ilgili kurumlarla işbirliği yapılır.
b) Kurum binaları ve bahçelerinde baz istasyonları bulunamaz.
………………………………………………………………………………
9) Kurum binalarının yangından korunmasına ilişkin bu Yönetmelikte belirtilen şartların dışında 27/11/2007 tarihli ve 2007/12937 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik hükümleri doğrultusunda gerekli tedbirler alınır. (Ek cümle: 22/01/2018-2018/11277 K.) Kurum binalarının iç ve dış duvarları ile tavan döşemelerinde anılan Yönetmeliğin 26., 27 nci, 28 inci ve 29 uncu maddeleri dikkate alınarak ahşap ve yanma özelliği yüksek malzemelerden yapılmış giydirmeler kullanılmaz.
Kuruculuk ve kurucu temsilciliği hakkının kaybedilmesi
MADDE 14- (1) Gerçek kişi olan kurucunun kuruculuk hakkı aşağıdaki durumlarda sona erer.
a) (Mülga: 22/1/2018-2018/11277 K.)
b) Kurucunun ölümü halinde mirasçılık belgesinde belirtilen kanuni mirasçılar kendi aralarından birini üç ay içinde kurucu olarak belirler. Ancak her halde kanuni mirasçıların kurumun kuruculuğunu, kurucunun ölüm tarihinden itibaren altı ay içinde tüzel kişiliğe dönüştürmeleri ya da kurumu aralarından birisine veya bir başka kurucuya devretmeleri gerekir. Altı ay içinde tüzel kişiliğin oluşturulmaması veya kurum devrinin yapılmaması halinde bu teklif yapılıncaya kadar valilikçe gerekli tedbirler alınarak kurumun barınma hizmeti vermesine ara verilir. Barınma hizmeti vermesine ara verilen kurumun, altı ay içinde tüzel kişiliğinin oluşturulmaması veya kurum devrinin yapılmaması durumunda kurum açma izni ile işyeri açma ve çalışma ruhsatı iptal edilir.
c) Kurucunun kurumunu devretmesi halinde devralan kurucunun 10. madde uyarınca Bakanlıkça belirlenen belgelerle birlikte bir ay içinde devir müracaatını yapmaması veya 4.maddedeki şartları taşımaması nedeniyle üç ay içinde kurum açma izni ile işyeri açma ve çalışma ruhsatının devralan kurucu adına düzenlenememesi halinde kurum açma izni ile işyeri açma ve çalışma ruhsatı yetkili makam tarafından iptal edilir.
Genelgeler
T.C.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü
Sayı : 30546965-349-E.18950 11/09/2017
Konu : Park Yasakları
………………… VALİLİĞİNE
Son zamanlarda şehir merkezlerindeki trafik yoğunluğu nedeniyle gerçek ve tüzel kişilere ait araçların gelişigüzel park edilmesiyle trafik akışının engellediği ve trafik güvenliğinin tehlikeye sokulduğu gözlenmektedir. Bu nedenle, belediyelerin trafik güvenliği bağlamında gerekli önlemleri alması gereği ortaya çıkmıştır.
Bilindiği üzere, 5393 sayılı Belediye Kanunu`nun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (p) bendinde belirtilen “Kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları için durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, kanunların verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek.” görevi ile 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu`nun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen “…kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksilerin durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek ve kanunların belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek.” görevi ve aynı Kanunun 9 uncu maddesinde belirtilen “büyükşehir belediyesine verilen trafik hizmetlerini plânlama, koordinasyon ve güzergâh belirlemesi ile taksi, dolmuş ve servis araçlarının durak ve araç park yerlerinin tespit etmek” görevleri belediye sınırları içinde belediyelere, büyükşehir belediye sınırları içinde ise büyükşehir belediyeleri ulaşım koordinasyon merkezlerine verilmiş olup, ulaşım koordinasyon merkezi tarafından toplu taşıma ile ilgili alınan kararların, belediyeler ve bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgililer için bağlayıcı olduğu hüküm altına alınmıştır. Ayrıca, 5216 sayılı Kanun`a istinaden yürürlüğe konulan Büyükşehir Belediyeleri Koordinasyon Merkezleri Yönetmeliği`nin 18 inci maddesinde de, büyükşehir belediyelerine trafik hizmetleriyle ilgili olarak verilen görevler, ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
5393 sayılı Belediye Kanunu ile 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve Büyükşehir Belediyeleri Koordinasyon Merkezleri Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde; belediye sınırları içinde belediye idarelerinin, büyükşehir belediyesinin sınırları içinde UKOME`LERİN mevzuatla yetkili kılındığı durumlarda mahalli ihtiyaç ve şartlara göre trafik düzeni ve güvenliğini sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri almak, trafiğin düzenli bir şekilde akışını sağlamak bakımından alt yapı hizmetleri ile ilgili tedbirleri almak, taksi, dolmuş ve servis araçlarının durak ve araç park yerleri tespit etmek ve bu kapsamda trafik düzeni ve güvenliği yönünden belediye sınırları içinde ticari amaçla çalıştırılacak yolcu ve yük taşıtları ile motorsuz taşıtların trafik akışını ve güvenliğini sağlamak için;
– Toplu taşıma araçlarına ait duraklarda motorlu ya da motorsuz araçlar ile durmak, park etmek ya da bekleme yapmak,
– Toplu taşıma araçları ile yetkili birimlerce kendilerine tahsis edilmiş duraklar dışında yolcu almak, indirmek, park etmek ve bekleme yapmak,
– Kendilerine tahsis edilmiş duraklarda, belirlenen sayıdan fazla araç ile duraklama yapmak,
– Taksi ve taksi dolmuş sahiplerinin, belediyelerin yetkili organ ve kurulları tarafından belirlenmiş yerler dışında taksi/dolmuş durağı kurmak,
– Toplu taşıma araçları ile taşımacılık hizmeti esnasında belediye meclisi/UKOME tarafından belirlenen bekleme yeri ve duraklarına, trafiği aksatmayacak, can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürmeyecek, bekleme yeri ve durak alanını taşmayacak şekilde nizami yanaşmamak,
– Toplu taşıma araçları ile, taşımacılık hizmeti esnasında belediye meclisi/UKOME kararıyla belirlenmiş trafik düzenlemelerinde ya da mücbir sebeplerle oluşacak hallerde, trafik zabıtası veya belediye zabıtasınca yönlendirilecekleri geçici güzergâhlara uymamak,
– Engellilerin kullanımına ayrılmış park yerlerine uygulanan park yasaklarına uymamak,
– Yayaların gelip geçtiği kaldırımlara park etmek,
– Duraklama ve park etme yasağı trafik levhaları ve işaretlerinin olduğu yerlere park etmek,
Şeklinde zuhur eden ihlallerin önlenmesi, trafik akışının engellenmemesi ve trafik güvenliğinin tehlikeye sokulmaması bakımından, jandarma ve emniyet trafik zabıta birimleriyle işbirliği yapılmak suretiyle, belediyeler ve büyükşehir belediyelerinin toplu taşıma ve trafik mevzuatının kendilerine verdiği yetki doğrultusunda gerekli önlemleri alması hususunda;
Bilgi ve gereğini rica ederim.
T.C.
GIDA TARIM VEHAYVANCILIK BAKANLIĞI
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Sayı : 58776518-600-E.2730406
Konu : Tarım Arazilerinde İfraz ve
Mülkiyet Devri İşlemleri hk.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA
(Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü)
Bilindiği üzere tarım arazilerinin bölünmesinin önlenmesi amacıyla hazırlanan ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda değişiklik yapan 6537 sayılı Kanun
15.05.2014 tarih ve 29001 sayılı Resmi Gazetede, Kanun kapsamında hazırlanan “Tarımsal Arazilerin Mülkiyetinin Devrine İlişkin Yönetmelik” 31.12.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Adı geçen Kanun ve Yönetmelik gereğince, tarım arazileri ile ilgili ifraz, satış, hisseli satış ve miras yolu ile intikal işlemleri Bakanlığımız taşra birimlerince verilen görüşler doğrultusunda yapılabilmektedir.
Ancak, tarım arazilerinde yukarıda belirtilen taleplerle ilgili olarak, Belediye Başkanlıkları tarafından çevre düzeni planları veya onaylanmamış imar planları gerekçe gösterilerek tarım arazilerinin ifrazı veya hisseli satışları ile ilgili konularda uygun görüş verildiği tespit edilmiştir. 3194 sayılı İmar Kanunun 8. Maddesinin b bendinde; İmar Planları; Nazım imar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir.” aynı maddenin c bendinde ise ’Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere planlanamaz.” hükmü yer almaktadır. Bununla birlikte, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 25.5.2017 tarihli genelgesinde“ taşınmazın uygulama imar planı ve nazım imar planı (mevzi imar planı ve revizyon imar planı dahil) içerisinde olup olmadığının soru konusu edilmesi gerekmekte olup, “çevre düzeni planı” ile ilgili bir değerlendirme s konusu edilmeyecektir” ifadesi bulunmaktadır.
Bu kapsamda; tarım arazileri ile ilgili ifraz, satış, hisseli satış ve miras yolu ile intikal işlemlerine ilişkin konularda, çevre düzeni planları veya onaylanmamış imar planlarının gerekçe gösterilerek görüş oluşturulmaması konusunda Belediye Başkanlıklarının talimatlandırılması hususunda;
Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
T.C.
MAKİNA VE KİMYA ENDÜSTRİSİ KURUMU
MKE Hurda İşletmesi Müdürlüğü
Sayı : 33518537-120.03-E.160846 23/10/2017
Konu :Kamu Hurdaları
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
(MAHALLİ İDARELERGENEL MÜDÜRLÜĞÜ)
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve güvenlik güçlerinin silah ve mühimmat ihtiyaçlarını azami yerli katkı ile düşük maliyetle ve kaliteli ürünlerle karşılamayı kendine misyon edinen Kurumumuz, üretim için gerekli olan hammadde ihtiyacını, Kamu Kurum ve Kuruluşları, Mahalli İdareler ile Askeri Birliklerin sahip olduğu hurda nitelikli malzemelerini, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı`nca her altı ayda bir belirlenen fiyatlar üzerinden satın alarak karşılaması, Ülkemiz savunması açısından önem arz etmektedir.
Bilindiği üzere, Kamu Kurum ve Kuruluşları, Mahalli İdareler ile Askeri birlikler, sahip olduğu hurda nitelikli malzemeleri ile ihtiyaç fazlası malzemelerini, Kurumumuza satış suretiyle devretmek zorundadır.
Konu ile ilgili mevzuat ve bazı mahkeme kararlarına özetle aşağıda yer verilmiştir.
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında bulunan hurdaların değerlendirilmesi amacıyla, 25.12.1937 tarih ve 3792 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 3284 sayılı “Bazı Maden Hurdalarının Dışarı Çıkarılmasının Yasak Edilmesi ve Satın Alınması Hakkında Kanun” çıkarılarak maden hurdalarının askeri fabrikalara devri kararlaştırılmıştır. Kurum Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğünün külli halefi olup buna ilişkin 15.03.1950 tarih ve 7457 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5591 sayılı Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Kanunu`nun ilgili 18 inci maddesinde “Aşağıda yazılı fabrika ve tesislerle Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü ve Grup Müdürlüklerinin bütün menkul ve gayrimenkul mevcutları alacak ve borçlar ve çeşitli kanun ve tüzüklerle Askeri Fabrikalara tanınmış olan bütün hakları ve yetkileri bu Kuruma (MKE Kurumu) intikal eder.” denilmektedir.
233 sayılı KHK`ye dayanılarak çıkarılan, 28.10.1984 tarih ve 18559 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan MKE Kurumu Ana Statüsünün, Teşekkül ‘ün Amaç ve Faaliyet Konuları başlıklı 4 üncü maddesinin 7. fıkrasında; “Resmi daire ve idareler, iktisadi devlet teşebbüsleri, müesseseler ve bağlı ortaklıklar, uluslararası ikili anlaşmalara giren kuruluş ve teşekkürlerin hurdaya ayırdıkları her türlü maden, malzeme, araç ve gereçleri toplamak, değerlendirmek ve kullanmak” ibaresi yer almaktadır.
20.03.1971 tarihinde çıkarılan 7/2156 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile “Resmi Daire ve İdareler ve İktisadi Devlet Teşekkülleri ile bunlara ait müessese ve iştiraklerinin malik oldukları he çeşit maden hurdaları ile bunların hurda halindeki halitalarının ve kullanılmayacak bir hale gelmiş bulunan muharrik ve müteharrik araçlarının kendi ihtiyaçlarından fazlalarının, Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu tarafından altı ayda bir piyasa etütlerine dayanılarak yapacağı tespit ve teklif ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca kabul edilecek fiyatlarla Kuruma satış suretiyle devirleri” kararlaştırılmıştır.
19.03.2001 tarih ve 2001/15 sayılı BaşbakanlıkGenelgesinde,7/2156 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı hükümleri çerçevesinde “her türlü hurda malzemenin kamu kurum ve kuruluşlarınca Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu Hurda Sanayi İşletmeleri (Hurdasan) A.Ş.`ye satış suretiyle devri” öngörülmüştür.22.02.2010 tarih 2010/1 sayılı Milli Savunma Bakanlığı Genelgesinde 3824 sayılı Kanun, 7/2156 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve 2001/15sayılı Başbakanlık Genelgesi hükümleri çerçevesinde “İl Özel İdarelerinde bulunan ve oluşacak olan her türlü malzemenin MKE Kurumu Hurda İşletmesi Müdürlüğüne satış suretiyle devrinin temini hususunda gereği” öngörülmüştür.
04.01.2005 tarih ve 25690 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Özelleştirme programında bulunan kuruluşların. Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Maden Hurdalarının Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumuna Satış Yoluyla Devri Hakkındaki 7/2156 sayılı Kararname kapsamı dışına çıkarılmasına ilişkin” 14 Aralık 2004 tarih ve 2004/8256 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı aleyhine 2006/385 Esasına kayden MKE Kurumu tarafından açılan davanın Danıştay 1O. Hukuk Dairesi tarafından kabulüne karar verilerek, Kararname iptal edilmiştir.
06.08.2006 tarih ve 26251 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2006/10783 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün sahip olduğu hurda ray, travers ve diğer metal hurdalarının satışının, kamu kurum ve kuruluşlarının her türlü hurda malzemelerini Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun bağlı ortaklığı olan Hurdasan A.Ş.`ye satış suretiyle devri hakkındaki 7/2156 sayılı Kararname kapsamı dışına çıkarılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının İptali için açılan 2006/5526 Esaslı davada Danıştay 1O.Hukuk Dairesi tarafından davanın kabulüne karar verilerek Kararname iptal edilmiştir.
Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünüzün; İl Özel İdarelerinin 5535 sayılı kanunun İl Özel İdarelerine bedelsiz teslimini öngördüğü araçları doğrudan ihale yoluyla satabileceğine ilişkin 06.11.2006tarihli görüşünün iptaline ilişkin Kurum tarafından açılan dava Ankara13.İdare Mahkemesinin 2006/540 Esas ve 31.01.2008 tarihli Kararı ile kabul edilerek işlem iptal edilmiş olup, karar Danıştay 1O. Dairesi tarafından onanmıştır.
7/2156 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve 2001/15 sayılı Başbakanlık Genelgesine istinaden Türkiye Elektrik İletim A.Ş. ile Kurum arasında 01.03.2004 tarihinde imzalanan hurda malzeme devir protokolünün tek taraflı olarak adı geçen kurum tarafından yürürlükten kaldırılmasına ilişkin 21.04.2011 tarih ve 1301 sayılı işlem hukuka aykırı bulunarak Ankara 1.İdareMahkemesinin 2011/1329 Esas ve 15.02.2013 tarihli Kararı ile iptal edilmiştir.
Akhisar Kaymakamlığının Akhisar Köylere Hizmet Götürme Birliğine ait demirbaş eşya ve malzemelerin satışının MKE Kurumuna yapılması isteminin reddine ilişkin Akhisar Köylere Hizmet Götürme Birliğinin 01.06.2010 tarih ve 2010/175 sayılı işleminin iptaline ilişkin Kurum tarafından açılan dava kabul edilerek Manisa l. İdare Mahkemesinin 2016/364 Esas ve 2016/1429 Kararı ile bahse konu karar iptal edilmiştir. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı`nın “Karayolu taşımalarının ekonomik, seri, elverişli, güvenli, verimli, kaliteli, çevreye kötü etkisi en az ve kamu yararını gözetecek şekilde düzenlenmesi çerçevesinde, ekonomik ve teknik ömrünü tamamlamış ticari motorlu karayolu taşıtlarının bir kısmının piyasadan çekilerek can ve mal güvenliğinin artırılması ve mevcut atıl kapasitenin azaltılarak sağlıklı bir taşımacılık piyasasının oluşturulabilmesine destek sağlamak” amaçlı Tebliğleri gereği teslim edilen ÖTA (ömrünü tamamlamış araçlar) ile, Tarımsal Desteklemelere İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı gereği, stokların korunması, av baskısının azaltılması ve sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması için, on iki metre ve üzerindeki balıkçı gemilerini kendi isteği ile avcılıktan çıkaran gemi sahiplerine yapılacak desteklemeye ilişkin iş ve işlemlerle ilgili usul ve esasları belirlemek amaçlı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı`nın Tebliği; gereği kullanım dışı bırakılacak gemilerin işlemlerini yapmak hususlarında tarafımıza sorumluluk yüklenmiştir.
Mer`i mevzuat ve mahkeme kararlarına rağmen, bazı Mahalli İdarelerin (özellikle belediyeler),hurdalarını Kurumumuza satış suretiyle devretmek yerine hukuka aykırı olarak, çeşitli şekillerde kendilerince, değerlendirme yoluna gitmesi nedeniyle, haklarında hukuki süreç başlatılmaktadır. Bu bağlamda Mahalli İdarelerle yaşanan hukuki süreçler, iş ilişkimizi zedelemekte, aynı zamanda hukuk mercilerinin zaten ağır olan iş yükünü de artırmaktadır. Bu durum, ülke güvenliği ve savunmasında yer alan Kurumumuza finansman sağlayan, Hurda İşletmesi Müdürlüğünün tedarik kaynaklarını azaltması nedeniyle, Savunma Sanayine ilişkin faaliyetlerimizi olumsuz yönde etkilemektedir.
Yukarıda belirtilen Kanun, Kararname ve Genelgelerin vermiş olduğu görev ve yetkiler çerçevesinde, tüm Kamu Kurum ve Kuruluşları, Mahalli İdareler ile Askeri Birliklerin sahip olduğu hurda nitelikli malzemelerini, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı`nca her altı ayda bir belirlenen fiyatlar üzerinden satın alarak savunma ihtiyaçlarına yönelik hammadde ihtiyacının karşılanması, bu kapsamdaki Kuruluşların hurda malzemelerinin tümünü Kurumumuza devretmesi ile mümkün olabilmektedir. Özellikle Genel Müdürlüğünüz Mahalli İdareler Kontrolörlerince, Mahalli idareleri denetimleri esnasında, yukarıda arz edilen açıklamalar ışığında, denetim elamanlarınızın hurda malzemelerin Kuruluşumuza devredilmesi hususunda gerekli hassasiyeti göstermeleri hususunu arz ederiz.
T.C.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI
Sanayi Genel Müdürlüğü
Sayı : 60716828-010.99E.1705 17/07/2017
Konu : Diğer Mevzuat İşleri
İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA
(Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü)
6948 sayılı Sanayi Sicil Kanunu gereği Bakanlığımızca sanayi işletmelerinin kayıtları tutulmaktadır. Kanunun 2 nci maddesi gereğince sanayi işletmeleri Üretime başladıktan tarihten itibaren iki ay içinde sanayi siciline kayıt olmak zorundadırlar. Süresinde kayıt olmayanlara idari para cezası uygulanmaktadır. Sanayi sicil kayıt işlemleri üretim yerinin bulunduğu İlin Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.
“7033 sayılı Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 01 Temmuz 2017 tarihli ve 30111 sayılı Resmi Gazete `de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Kanunun 4 üncü maddesi ile 6948 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde değişiklik yapılarak, sanayi işletmelerine İşyeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlemesi için sanayi siciline kaydolduğuna dair yazının işyeri açma ve çalışma ruhsatı veren idareler tarafından aranması şartı getirilmiştir. Bu bağlamda, Belediyeler ve İl özel İdareleri tarafından yürütülen işyeri açma ve çalışma ruhsatı uygulamalarında 7033 sayılı Kanuna uygun işlem tesis edilmesinin sağlanması hususunda bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Yüz Kızartıcı Suç-İftira Suçunun Unsurları
Yüz Kızartıcı Suç-İftira Suçunun Unsurları
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-g maddesinde; Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak fiili Devlet memurluğundan çıkarma cezası uygulanacak disiplin suçları arasında sayılmıştır.Diğer yandan; İftira suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 267 inci maddesinde; “Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde tanımlanmıştır.Yapılan soruşturma sonucunda şüpheli açısından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar sonrası çoğu zaman iftira suçundan şikayet dilekçesi verildiğine çoğumuz şahit olmaktayız. Anayasamızın 74. maddesi “Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir.” şeklinde düzenlenmiştir.
İftira suçunun oluşabilmesi için; yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesi gerekir. Somut olayda, sanığın müştekilere yönelik iddiaları nedeniyle yürütülen soruşturmada “kovuşturmaya yer olmadığına” dair verilen kararın, iftira suçunun işlendiğinin kesin kanıtı olamayacağı ve sanığın Anayasa’nın 74. Maddesi ile teminat altına alınan “Anayasal dilekçe-şikayet hakkı” nı kullandığı gözetilmeden ve iftira suçunun öğeleri ile suçsuz olduğunu bildiği bir kişiye karşı suç yükleme özel kastının nasıl oluştuğu da açıklanıp tartışılmadan, kanuni temelden yoksun gerekçeyle hükümlülük kararı verilmesi,” Yargıtay 4. Ceza Dairesi,2013/26612E., 2014/1652K., 22.01.2014 Tarihli Kararı.
Görüldüğü üzere bu suçun özel kastla işlenmesinin sonucu olarak yalnızca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin bu suçu oluşturmadığı, Anayasal bir hak olan şikayet hakkı kapsamında kaldığı konusunda içtihat birliği vardır. Somut olayda iftira suçunun tüm koşulları titizlikle değerlendirilip buna göre bir sonuca varılmalıdır. Bununla birlikte burada söylemek istediğim bir başka husus ise verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın sonrasında aynı konuda yeni bir şikayet gerçekleştirilmesi ve bundan da ilkine dayalı olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi durumunda kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun oluşacağıdır. Nitekim Yargıtay “Sanık B. P.nin, Y. Belediye Başkanı olan katılan İ. S. hakkında aynı mahiyetlerdeki benzer iddialarla ilgili olarak defalarca şikayet dilekçesi vermek suretiyle gerçekleşen eylemlerinde anayasal şikayet hakkını kullandığı, bu şikayetleri nedeniyle katılan hakkında iki kez dava açılıp bir kez beraatine, bir kez de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olduğu, diğer şikayetleri nedeniyle de yapılan ön incelemeler sonrasında soruşturma izni verilmemesi ve raporlar yeterli görülerek Cumhuriyet Savcılığınca takipsizlik kararları verilmiş olması karşısında; sanığın aynı mahiyetlerdeki benzer iddialarla ilgili olarak takipsizlik kararları verilmesine karşın defalarca yeniden şikayet dilekçesi vermek suretiyle gerçekleşen eyleminin kişilerin huzur ve sükununu bozmak suçunu oluşturup oluşturmadığı kararda açıklanıp tartışılmadan iftira suçundan hüküm kurulması”4.Ceza Dairesi.,2012/2516E., 2013/969K., 22.1.2013 Tarihli Kararı
7099 Sayılı Kanun
10 Mart 2018 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 7099 sayılı Kanunla;
1-634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununda,
2-2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununda (79.maddesine yapılan ilaveyle “ Altyapı Kazı İzni” düzenlemesinde bulunulmuştur.)
3-5393 sayılı Belediye Kanununa eklenen hükümlerle belediyelerin e-devlet uygulamasına geçiş ve uygulanmasıyla ilgili düzenlemelerde bulunulmuştur.
Soru/Cevap
Belediyemizce, İlçe Merkezinde açılacak Hazır Yemek yapma ve dağıtım işi ile iştigal etmekte olan bir işyeri için alınacak İşyeri Açma ve İşletme Ruhsatı için hangi belgeler lazım, Faaliyet konusu, Ünvanı olarak ne yazılmalı, birde hangi sınıfa girmektedir. işin aciliyeti gözönünde bulundurularak gerekli cevabın verilmesi hususunu;
Takdirlerinize arz ederim.Nusaybin Belediyesi-Yazı İşleri Müdürü-Fahrettin Aktaş
CEVAP :
5996 sayılı VETERİNER HİZMETLERİ, BİTKİ SAĞLIĞI, GIDA VE YEM KANUNU hükümleri çerçevesinde; T.C.GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğünün Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmeliği uyarınca düzenlenen, KAYIT VE ONAY İŞLEMLERİ İLE YEREL, MARJİNAL, SINIRLI FAALİYETLER HAKKINDA AÇIKLAMALARA GÖRE;
A-Onay /Kayıt Usul ve Esasları (Genel Esaslar)
………………………………………
5) Tabldot yemek üreten işletmeler (Yemek fabrikaları) perakende işletme olarak kabul edilmekte ve kayıt kapsamında değerlendirilecektir.
……………
8)…. İşletme Kayıt/Onay Belgesi; üzerinde yazılı ticaret unvanı, gerçek ve tüzel kişi, işletme adresi ve faaliyet konusu için geçerlidir. Bu bilgilerden herhangi birinin değişmesi durumunda kayıt belgesi geçerliliğini kaybeder. Gıda işletmecisi, değişiklik durumlarında ilgili bilgi ve belgeler ile işletme kayıt belgesinin aslını bir dilekçeye ekleyerek en geç üç ay içerisinde yetkili mercie yazılı başvuruda bulunur.
9)…… Başvurular, İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından değerlendirilir.
C-Kayıta Tabii İşletmelere İlişkin Açıklamalar
4) Hazır yemek tabldot yemek üretimi yapan işletmeler 5996 sayılı kanun gereği perakende işletme sayıldıkları için kayıt altına alınacaktır. Ancak üretim yaptığı her bir yer için kayıt işlemini yaptırmış ise; sadece dağıtım, servis, vb. hizmetleri yaptığı değişik satış noktalarının (İşyeri, Kurum yemekhaneleri…..gibi) ayrıca kayıt belgesi almasına gerek yoktur. Bu durumda dağıtım, servis, vb. hizmetlerin yapıldığı değişik satış noktalarına ait listenin, tabldot yemek işletmesi tarafından İl Müdürlüğüne beyan edilmesi ve değişikliklerin bildirilmesi gerekmektedir.
7) Tabldot yemek, hazır yemek üretimi yapan işletmelerin faaliyetleri, Kanun gereği perakende sayıldığı için Ek-14 de yer alan “Depo, gıda satış ve diğer perakende faaliyet gösteren işletmeler” olarak değerlendirilecektir.
Hazır yemek, tabldot yemek üretimi faaliyet konusuna sahip işletmeler için GGBS’ ye giriş aşamasında ÜRETİM başlığı altından “Hazır yemek, tabldot yemek üretimi” faaliyeti seçilmeli, ekleme aşamasında “Perakende Faaliyet Mi” kutucuğu işaretlenmelidir. Bu işletmeler Kanun’un EK-1 listesi gereği zorunlu personel çalıştıracaklardır.
1-Gıda İşletmelerinde Yerel, Marjinal Ve Sınırlı Faaliyetlerin Düzenlenmesine Dair Tebliğe göre;………….. perakende (Ana dağıtım merkezleri, hazır yemek hizmeti, işyeri ve kurum yemekhaneleri, restoranlar ve diğer benzeri gıda hizmetlerinin sunulduğu yerler, dükkânlar, toptan satış yerleri, süpermarket dağıtım merkezleri dâhil olmak üzere son tüketiciye satış ya da dağıtım noktasında gıdanın işlenmesi veya muameleye tâbi tutulması veya depolanması) gıda işletmesini kapsar. Bu tebliğ Türk Gıda Kodeksi ürün tebliğlerinde belirtilen hükümleri ortadan kaldırmamaktadır.
Gıda ve Gıda ile Temasta Bulunan Madde ve Malzemelerin Piyasa Gözetimi, Kontrolü ve Denetimi ile İşyeri Sorumluluklarına Dair Yönetmeliğin;
Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten işyerleri başlığıyla düzenlenen 9.maddesinde ise; “Gıda ve gıda ile temasta bulunan madde ve malzemeleri üreten işyerleri, 27/8/2004 tarihli ve 25566 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Gıda ve Gıda ile Temas Eden Madde ve Malzemeleri Üreten İşyerlerinin Çalışma İzni ve Gıda Sicili ve Üretim İzni İşlemleri ile Sorumlu Yönetici İstihdamı Hakkında Yönetmelikte öngörülen asgarî teknik ve hijyenik şartları taşımak, gıda işyeri çalışma izni ve gıda sicil numarası, üretim izni almak ve aynı Yönetmelikte belirtilen koşulları devam ettirmek zorundadır.” Hükmü yer almaktadır.
İlgili Kurumdan yukarıda açıklanan yukarıda açıklanan Yönetmeliklerin hükümleri uyarınca “Çalışma İzni ve Gıda Üretim İzni “ alınması ertesinde; İŞYERİ AÇMA VE ÇALIŞMA RUHSATLARINA İLİŞKİN YÖNETMELİĞİN İşyeri Açılması başlıklı 6.maddesindeki; “ Yetkili idarelerden usulüne uygun olarak işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan işyeri açılamaz ve çalıştırılamaz. İşyerlerine bu Yönetmelikte belirtilen yetkili idareler dışında diğer kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili meslek kuruluşları tarafından özel mevzuatına göre verilen izinler ile tescil ve benzeri işlemler bu Yönetmelik hükümlerine göre ruhsat alma mükellefiyetini ortadan kaldırmaz.” Hüküm uygulanacaktır.
Yönetmelik Eki Listeye göre:
C) ÜÇÜNCÜ SINIF GAYRİSIHHÎ MÜESSESELER
6.17- Dışarıya servis yaparak günde 500 adet/kişi den az yemek üretimi yapan yerler, hakkında ilçe belediyesince işyeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenir.
Sonuç olarak; ilgilinin öncelikle Mardin Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğüne açacağı tesis/üretim yeri/ fabrikayla ilgili başvuruyu yapmalı, bu Müdürlükçe gerekli inceleme yapılarak açılacak tesisin üretim kapasitesi ve mekanı, bina ruhsatı ve gıda üretimine ilişkin aranılan diğer koşullar açısından da incelenir ve buna göre kapasite raporu ve üretim izni verilir. Veyahut uygun değilse verilemez. Uygun ise izin yazısında üretim kapasitesine göre açılacak tesisin derecesi İl Müdürlüğünce belirlenir. Kapasitesine göre 1.ve 2.sınıf GAYRİSIHHÎ MÜESSESE ise Mardin Büyükşehir Belediyesi Çevre Daire Başkanlığınca işyeri açma ruhsatı düzenlenir. günde 500 adet/kişi den az yemek üretimi yapan yerlerden ise Nusaybin Belediyesince diğer koşulları yerine getirmesi şartıyla ruhsat düzenlenir. Ayrıca bu tesiste çalışacak personel sayısı da önemlidir. Çünkü, çalışanların Mardin İl SGK Müdürlüğüne bildirilmesi de zorunludur.
Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı, Esas : 2005/2,Karar : 2007/1
ÖZÜ: Mühendis unvanına sahip olmakla beraber 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri uyarınca Teknik Hizmetler Sınıfında kimyager kadrosunda görev yapanların ek gösterge rakamlarının tespitinde, tahsil durumlarının değil, kadro unvanının esas alınması gerektiği hakkında.
İÇTİHATLARI BİRLEŞTİRME KURULU KARARI
Kimya mühendisi unvanına sahip olmakla beraber Teknik Hizmetler Sınıfında kimyager kadrosunda görev yapan ve 657 sayılı Kanuna 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 3’üncü maddesi ile eklenen (I) Sayılı Cetvelin, “Teknik Hizmetler Sınıfı” bölümünün (b) bendinde öngörülen (3000) ek gösterge rakamından yararlanan, ancak, (a) bendinde öngörülen (3600) ek gösterge rakamından yararlanmak isteyen davacılar yönünden Danıştay Onbirinci Dairesinin, unvanı yeterli görerek ek göstergenin buna göre tespit edilmesi gerektiği yolundaki kararları ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, unvan dışında bulunulan kadroya göre ek göstergenin tespit edilmesi gerektiği yönünde ayrı ayrı verdiği kararlar arasında; ayrıca, Danıştay Onbirinci Dairesinin, İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararlarına uyarak verdiği kararlar ve anılan Dairenin temyiz incelemesi sonucu verdiği aksi yöndeki kararları arasındaki aykırılığın, içtihatların birleştirilmesi suretiyle giderilmesinin, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 40/1’inci maddesi uyarınca Danıştay Onbirinci Daire Başkanlığı tarafından istenilmesi üzerine, Raportör Üyenin raporu, konu ile ilgili kararlar, yasal düzenlemeler incelendikten ve Danıştay Başsavcısının düşüncesi dinlendikten sonra gereği görüşüldü:
I – İÇTİHADIN BİRLEŞTİRİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR:
1 – Danıştay Onbirinci Dairesinin 23/11/2004 günlü ve E: 2001/4303, K: 2004/4730 sayılı kararı:Kimya mühendisi olup fiilen kimyager kadrosunda çalışan ve bu görevden emekliye ayrılan davacının ek göstergesinin, davalı idarece (3600)’den (3000)’e indirilerek daha önce ödenmiş emekli ikramiyesi ve aylık farklarının adına borç çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davayı; davacı her ne kadar Teknik Hizmetler Sınıfında yer aldığını ve mühendisler ile aynı işi yaptığını belirtmekte ise de mühendis kadrosuna atanmadığından, 657 sayılı Kanunun 43’üncü maddesi ile 142 nolu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliği hükümleri uyarınca mühendisler için öngörülen ek göstergeden yararlandırılamayacağı gerekçesiyle reddeden Ankara 10. İdare Mahkemesinin 21/6/2001 günlü ve E: 2000/1706, K: 2001/909 sayılı kararını, Danıştay Onbirinci Dairesi ”5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 41’inci maddesinde, emekli aylığının hesaplanmasında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 43’üncü maddesinde yer alan gösterge tablosu ve personel kanunlarındaki ek göstergelerin esas alınacağı belirtilmiş, 657 sayılı Yasanın 43/B maddesinde de, bu Kanuna tabi kurumların kadrolarında bulunan personelin aylıklarının, hizmet sınıfları, görev türleri ve aylık alınan dereceler dikkate alınarak bu Kanuna ekli ek gösterge cetvelinde gösterilen ek gösterge rakamlarının eklenmesi suretiyle hesaplanacağı hükme bağlanmıştır. Bu Yasaya ekli (I) Sayılı Ek Gösterge Cetvelinin, Teknik Hizmetler Sınıfı bölümünde ise, Teknik Hizmetler Sınıfına ait kadrolarda görev yapan personel için öngörülen ek gösterge rakamları (a), (b), (c) ve (d) bentleri halinde sayılmış; (a) bendinde, kadroları bu sınıfa dahil olup, en az dört yıl süreli yüksek öğretim veren fakülte ve yüksek okullardan mezun olarak yürürlükteki hükümlere göre yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar ve mimar unvanı almış olanlara uygulanacak ek gösterge rakamları belirlenmiştir.Görüleceği üzere, (I) Sayılı Ek Gösterge Cetvelinin, Teknik Hizmetler Sınıfı bölümünün (a) bendinde yer alan ek göstergelerden yararlanabilmek için, Teknik Hizmetler Sınıfında bulunmak ve yine aynı bentte belirtilen kariyer unvanlara sahip olmak yeterli olup, bu unvanlara ilişkin kadrolarda bulunmak gibi bir koşul öngörülmemiştir. Diğer bir deyişle 657 sayılı Yasanın 43/B maddesinde, ek gösterge rakamlarının tespitinde hizmet sınıfları, görev türleri ve aylık alınan derecelerin dikkate alınacağı belirtilmiş olup, kadro unvanına ek gösterge rakamlarının tespitine ilişkin kriterler arasında yer verilmemiştir. Öte yandan, dava konusu uyuşmazlığın personel hukukunun “teşvik ve taltif” amacı da gözetilerek çözümlenmesi gerekmektedir. 657 sayılı Yasa bir bütün olarak incelendiğinde görüleceği üzere yasa koyucunun, kamu hizmetlerinin en iyi bir biçimde yürütülmesi amacıyla kamu personelinin öğrenim düzeyinin yüksek olmasını hedeflediği, bu amacı gerçekleştirmek ve kamu personelini bulundukları düzeye göre daha üst öğrenim yapmaya özendirmek için çeşitli hükümler (örneğin 36’ncı maddedeki düzenlemeler gibi) getirdiği görülmektedir. Gerek 657 sayılı Yasanın 43/B maddesindeki, gerekse yasaya ekli (I) Sayılı Ek Gösterge Cetvelindeki düzenlemeleri bu çerçevede değerlendirmek zorunlu bulunmaktadır. Nitekim (I) Sayılı Ek Gösterge Cetvelindeki bazı bölümlerde kadro unvanları tek tek sayılmış iken, bazı bölümlerde sadece unvanın alınmasının yeterli görülmesi de bu görüşü doğrular niteliktedir. Olayda da, davacının emekli olmadan önce İstanbul Gümrük Başmüdürlüğünde Teknik Hizmetler Sınıfında kimyager kadrosunda ve (4) yıllık mühendislik ve mimarlık fakültesi mezunu olarak görev yaptığı anlaşılmaktadır.Bu durumda, İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi Kimya Mühendisliği Bölümü mezunu olması dolayısıyla, mühendis unvanına sahip olup, Teknik Hizmetler Sınıfına ait bir kadroda görev yapmakta iken emekliye ayrılan davacıya, 657 sayılı Yasaya ekli (I) Sayılı Cetvelin Teknik Hizmetler Sınıfı bölümü (a) bendinde öngörülen (3600) ek gösterge rakamının uygulanması gerekirken, yukarıda anılan yasa kuralının aksine tesis edilen dava konusu işlemlerde ve temyize konu kararda hukuka uyarlık bulunmadığı” gerekçesiyle bozduğu, bu karara mahkemece uyularak iptal kararı verildiği, kararın temyiz edildiği ve dairenin E: 2005/3907 esasında beklediği,
2 – Aynı Dairenin rapora ekli 15/3/2005 günlü ve E: 2002/3018, K: 2005/1327 sayılı; 12/5/2003 günlü ve E: 2000/8491, K: 2003/2109 sayılı; 28/5/2003 günlü ve E: 2000/8481, K: 2003/2320 sayılı; 24/9/2002 günlü ve E: 2000/6868, K: 2002/2892 sayılı; 11/10/2005 günlü ve E: 2003/1498, K: 2005/4887 sayılı kararlarında ve aynı konulardaki uyuşmazlıkları çözüme bağlayan diğer kararlarında “(I) sayılı Ek Gösterge Cetvelinin, Teknik Hizmetler Sınıfı bölümünün (a) bendinde yer alan ek göstergelerden yararlanabilmek için, Teknik Hizmetler Sınıfında bulunmak ve yine aynı bentte belirtilen kariyer unvanlara sahip olmak yeterli olup, bu unvanlara ilişkin kadrolarda bulunmak gibi bir koşulun öngörülmediği” yönündeki kararın tekrarlandığı ve Dairenin içtihadının bu yönde istikrar kazandığı,
3 – Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun aynı konudaki bir uyuşmazlıkta verdiği 18/3/2004 günlü ve E: 2002/1283, K: 2004/343 sayılı kararı:”657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 43’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında; ‘bu Kanuna tabi kurumların kadrolarında bulunan personelin aylık ve ek göstergeleri aşağıda gösterildiği şekilde tespit edilir.’ hükmünün yer aldığı, bu fıkrada açıkça ifade edildiği gibi bu Kanuna tabi kurumlarda görev yapan personelin ek göstergeleri, kadro şartına bağlanmış olup, ek göstergeden yararlanabilmek için salt unvana sahip olmak yeterli olmayıp, o unvana ilişkin görevde (kadroda) de bulunmak gerektiğinde kuşkuya yer olmadığından bu hüküm gözardı edilerek 657 sayılı Kanuna ekli (I) Sayılı Ek Gösterge Cetveli, yegane dayanak alınmak suretiyle ek göstergenin ‘unvana’ göre uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılması mümkün değildir. 657 Sayılı Kanun’un 43’üncü maddesi, uygulanacak ek gösterge rakamları konusunda, bu Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellere atıfta bulunduğundan, uygulanacak ek gösterge rakamının tespitinde söz konusu cetveller yanında 43’üncü maddede yer alan düzenlemelerin de dikkate alınması ve bu kapsamda 43’üncü maddenin öngördüğü o unvana ilişkin görevde (kadroda) bulunma koşulunun da gözönünde bulundurulması gerekmektedir.Bu durumda, mühendis unvanına sahip olduğu anlaşılmakla beraber kimyager kadrosunda görev yapan davacının, mühendislik görevinin ek göstergesinden yararlanmasına hukuken imkan bulunmadığından, ek göstergenin öğrenim sonucu elde edilen unvana göre değil, kadro unvanına göre uygulanacağına ilişkin bulunan dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.” gerekçesiyle Dairenin 25/9/2002 günlü ve E: 2000/9235, K: 2002/2902 sayılı kararının bozulduğu, Dairenin bozmaya uyarak davayı reddettiği ve kararın kesinleştiği,
4 – Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun aynı yönde kesinleşen, 18/3/2004 günlü ve E: 2003/565, K: 2004/348 sayılı; 31/3/2005 günlü ve E: 2004/204, K: 2005/171 sayılı kararlarının bulunduğu ve Kurulun bu yöndeki kararlarının istikrar kazandığı,
görülmektedir.
II – KONU İLE İLGİLİ DİĞER KARARLAR:
1 – Onbirinci Dairenin 12/11/2004 günlü ve E: 2004/3083, K: 2004/4526 sayılı kararı:
İstanbul Gümrükleri Başmüdürlüğünde kimyager olarak çalışan davacıya 142 seri nolu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliğinin 7’nci maddesine göre tahsil durumuna göre değil, kadro unvanına göre ek gösterge verilmesi yönündeki işlemi iptal eden Onbirinci Daire kararının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 18/3/2004 günlü ve E: 2002/1283, K: 2004/343 sayılı kararı ile bozulduğu, Onbirinci Dairenin bozmaya uyarak davayı reddettiği,
2 – Onbirinci Dairenin 12/5/2003 günlü ve E: 2000/8491, K: 2003/2109 sayılı kararı:Kimya Mühendisi olan ve teknik hizmetler sınıfında kimyager olarak çalışmakta iken emekliye ayrılan davacıya (3600) olarak uygulanan ek göstergenin, (3000) olarak düzeltilmesi ve fazla ödenen miktarın borç çıkarılması işleminin iptali istemiyle açılan davada, Ankara 8. İdare Mahkemesinin mühendis kadrosunda bulunulmaması nedeniyle davayı reddettiği, Dairenin ise, mühendis unvanını ve teknik hizmetler sınıfında çalışıyor olmayı yeterli bularak mahkeme kararını bozduğu,
3 – Onbirinci Dairenin 22/1/2003 günlü ve E: 2000/11285, K: 2003/332 sayılı kararı:Habur Gümrüğünde kimyager olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 43/B maddesine göre ek göstergesi (I) sayılı cetvele göre (3600) olarak uygulanmakta iken, idarece (3000) olarak değiştirilmesi üzerine bu işlem ile dayanağı 142 seri nolu Tebliğe karşı dava açtığı, Dairece, kimyager olarak görev yapan ve mezun olduğu okul itibarıyla mühendis unvanına sahip bulunan davacıya (3600) ek gösterge rakamının uygulanması gerektiğinden iptal kararı verildiği, bu kararın temyizi sonucu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından kararın bozulduğu, bozmaya uyularak davanın reddedildiği,
4 – Onbirinci Dairenin 11/10/2005 günlü ve E: 2003/1498, K: 2005/4887 sayılı kararı:Fiilen kimyager kadrosunda görev yapan davacının ek göstergesinin (3600) yerine (3000) olarak uygulanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, Bursa 1. İdare Mahkemesince davanın reddi yolunda verilen kararın Dairece bozulduğu, anılan Mahkemece bozmaya uyularak verilen iptal kararının aynı Daire tarafından onandığı,
5 – Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 1/4/2004 günlü ve E: 2003/121, K: 2004/413 sayılı kararı:Konya Posta İşletmesinde Teknik Hizmetler Sınıfında teknik amir olarak görev yapmakta iken emekliye ayrılan davacı tarafından, mühendis olması nedeniyle emekli aylığının mühendisler için belirlenen ek gösterge rakamı üzerinden ödenmemesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, Ankara 2. İdare Mahkemesinin, davacının mühendis kadrosuna atanmadığı ve bu kadro ile emekliye ayrılmadığı için (3600) ek gösterge rakamından yararlanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davayı reddettiği; kararın, Onbirinci Daire tarafından benzer gerekçelerle bozulduğu, İdare Mahkemesi bozmaya uymayarak ret kararında ısrar ettiği, İdari Dava Daireleri Kurulunun ısrar kararını onadığı,görülmektedir.
III – DANIŞTAY BAŞSAVCISININ DÜŞÜNCESİ:
Kimya mühendisi unvanına sahip olmakla beraber Teknik Hizmetler Sınıfında kimyager kadrosunda görev yapan ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 3’üncü maddesi ile eklenen (I) Sayılı Cetvelin Teknik Hizmetler Sınıfı bölümünün (b) bendinde öngörülen (3000) ek gösterge rakamından yararlanan davacının (a) bendinde öngörülen (3600) ek gösterge rakamından yararlanıp, yararlanamayacağı konusunda, Danıştay Onbirinci Dairesinin 23/11/2004 günlü ve E: 2001/4303, K: 2004/4730 sayılı kararı ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 18/3/2004 günlü ve E: 2002/1283, K: 2004/343 sayılı kararları arasında ayrıca, yine Onbirinci Dairenin yukarıda anılan kararı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49’uncu maddesinin 6’ncı fıkrasına göre Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararına uyarak verdiği 12/11/2004 günlü ve E: 2004/3083, K: 2004/4526 sayılı kararları arasında aykırılık bulunduğu ve bu aykırılığın içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesi istemini içeren Danıştay Onbirinci Dairesi kararı ve Danıştay Başkanının havalesi üzerine Başsavcılığımıza gönderilen dosya incelendi.
İsteme konu kararlar:
1 – Danıştay Onbirinci Dairesince verilen 23/11/2004 günlü ve E: 2001/4303, K: 2004/4730 sayılı karar:Dava; kimya mühendisi olup fiilen kimyager kadrosunda çalışan ve bu görevden emekliye ayrılan davacı tarafından (3600) olarak uygulanan ek göstergesinin Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce (3000)’e indirilerek daha önce ödenmiş emekli ikramiyesi ve aylık farklarının adına borç çıkartılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmış, Ankara 10. İdare Mahkemesince; davacı her ne kadar Teknik Hizmetler Sınıfında yer aldığını ve mühendisler ile aynı işi yaptığını belirtmekte ise de, mühendis kadrosuna atanmadığından, 657 sayılı Kanunun 43’üncü maddesi ile 142 no’lu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliği hükümleri uyarınca mühendisler için öngörülen ek göstergeden yararlandırılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve bu karar Danıştay Onbirinci Dairesinin 23/11/2004 günlü ve E: 2001/4303, K: 2004/4730 sayılı kararı ile; 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 41’inci maddesinde, emekli aylığının hesaplanmasında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 43’üncü maddesinde yer alan gösterge tablosu ve personel kanunlarındaki ek göstergelerin esas alınacağı belirtilmiş, 657 sayılı Yasanın 43/B maddesinde de, bu Kanuna tabi kurumların kadrolarında bulunan personelin aylıklarının; hizmet sınıfları, görev türleri ve aylık alınan dereceler dikkate alınarak bu Kanuna ekli ek gösterge cetvelinde gösterilen ek gösterge rakamlarının eklenmesi suretiyle hesaplanacağı hükme bağlanmış, Yasaya ekli (I) Sayılı Ek Gösterge Cetvelinin Teknik Hizmetler Sınıfı bölümünde ise, Teknik Hizmetler Sınıfına ait kadrolarda görev yapan personel için öngörülen ek gösterge rakamları (a), (b), (c) ve (d) bentleri halinde sayılmış; (a) bendinde, kadroları bu sınıfa dahil olup, en az dört yıl süreli yüksek öğretim veren fakülte ve yüksek okullardan mezun olarak yürürlükteki hükümlere göre yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar ve mimar unvanı almış olanlara uygulanacak ek gösterge rakamları belirlenmiştir.Görüleceği üzere, (I) Sayılı Ek Gösterge Cetvelinin, Teknik Hizmetler Sınıfı bölümünün (a) bendinde yer alan ek göstergelerden yararlanabilmek için, Teknik Hizmetler Sınıfında bulunmak ve yine aynı bentte belirtilen kariyer unvanlara sahip olmak yeterli olup, bu unvanlara ilişkin kadrolarda bulunmak gibi bir koşul öngörülmemiştir. Diğer bir deyişle 657 sayılı Yasanın 43/B maddesinde, ek gösterge rakamlarının tespitinde hizmet sınıfları, görev türleri ve aylık alınan derecelerin dikkate alınacağı belirtilmiş olup, kadro unvanına ek gösterge rakamlarının tespitine ilişkin kriterler arasında yer verilmemiştir. Öte yandan, dava konusu uyuşmazlığın personel hukukunun, “teşvik ve taltif” amacı da gözetilerek çözümlenmesi gerekmektedir. 657 sayılı Yasa bir bütün olarak incelendiğinde görüleceği üzere yasa koyucunun, kamu hizmetlerinin en iyi bir biçimde yürütülmesi amacıyla kamu personelinin öğrenim düzeyinin yüksek olmasını hedeflediği, bu amacı gerçekleştirmek ve kamu personelini bulundukları düzeye göre daha üst öğrenim yapmaya özendirmek için çeşitli hükümler (örneğin 36’ncı maddedeki düzenlemeler gibi) getirdiği görülmektedir. Gerek 657 sayılı Yasanın 43/B maddesindeki gerekse yasaya ekli (I) Sayılı Ek Gösterge Cetvelindeki düzenlemeleri bu çerçevede değerlendirmek zorunlu bulunmaktadır. Nitekim (I) Sayılı Ek Gösterge Cetvelindeki bazı bölümlerde kadro unvanları tek tek sayılmış iken, bazı bölümlerde sadece unvanın alınmasının yeterli görülmesi de bu görüşü doğrular niteliktedir. Olayda da, davacının emekli olmadan önce İstanbul Gümrük Başmüdürlüğünde Teknik Hizmetler Sınıfında kimyager kadrosunda, ancak (4) yıllık mühendislik ve mimarlık fakültesi mezunu olarak görev yaptığı anlaşılmaktadır.Bu durumda, İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi Kimya Mühendisliği Bölümü mezunu olması dolayısıyla, mühendis unvanına sahip olup, Teknik Hizmetler Sınıfına ait bir kadroda görev yapmaktayken emekliye ayrılan davacıya, 657 sayılı Yasaya ekli (I) Sayılı Cetvelin Teknik Hizmetler Sınıfı bölümü (a) bendinde öngörülen (3600) ek gösterge rakamının uygulanması gerekirken, yukarıda anılan yasa kuralının aksine tesis edilen dava konusu işlemlerde ve temyize konu kararda hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.Onbirinci Dairece aynı yolda, 12/5/2003 günlü ve E: 2000/8491, K: 2003/2109 sayılı; 15/3/2005 günlü ve E: 2002/3018, K: 2005/1327 sayılı; 28/5/2003 günlü ve E: 2000/8481, K: 2003/2320 sayılı; 24/9/2002 günlü ve E: 2000/6868, K: 2002/2892 sayılı ve 11/10/2005 günlü ve E: 2003/1498, K: 2005/4887 sayılı kararlar verilmiştir.
2 – Danıştay Onbirinci Dairesince verilen 12/11/2004 günlü ve E: 2004/3083, K: 2004/4526 sayılı karar:Dava, İstanbul Gümrükleri Başmüdürlüğünde kimyager kadrosunda görev yapan davacı tarafından 142 seri nolu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliğinin 7’nci maddesi esas alınarak kimyagerlere tahsil durumuna göre değil, kadro unvanına göre ek gösterge uygulanması gerektiğini öngören 4/5/1998 günlü ve 008568 sayılı Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı Personel Daire Başkanlığı işleminin iptali istemiyle açılmış, Danıştay Onbirinci Dairesi 25/9/2002 günlü ve E: 2000/9235, K: 2002/2902 sayılı kararıyla; 657 sayılı Yasaya ekli (I) Sayılı Ek Gösterge Cetvelinin Teknik Hizmetler Sınıfı bölümünün (a) ve (b) bentlerinde belirtilen ek göstergeden yararlanabilmek için Teknik Hizmetler Sınıfında görev yapmak ve sayılan unvanlardan birini almak gerekmekte olup, o unvana ait bir kadroda görev yapmak koşulu aranmadığı, bu durumda üniversitelerin kimya mühendisliği bölümlerinden mezun olan kimya mühendisi unvanını alan ve 657 sayılı Yasaya tabi kurumlarda Teknik Hizmetler Sınıfında görev yapan kimyagerlere tahsil unvanına göre, başka bir anlatımla anılan Yasaya ekli (I) Sayılı Ek Gösterge Cetvelinin Teknik Hizmetler Sınıfı bölümünün (a) bendinde mühendisler için öngörülen ek göstergelerin uygulanması gerekirken kimyagerlerin ek göstergelerinin tahsil durumuna göre değil kadro unvanına göre uygulanması gerektiği yolundaki işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal edilmiş, ancak Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna yapılan temyiz başvurusu üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 18/3/2004 günlü ve E: 2002/1283, K: 2004/343 sayılı kararı ile Onbirinci Daire kararını bozmuş, Daire, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49’uncu maddesinin 6’ncı fıkrasına göre Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen kararlara karşı ısrar yolunun bulunmaması nedeniyle bozma kararına uyarak 12/11/2004 günlü ve E: 2004/3083, K: 2004/4526 sayılı kararıyla mühendis unvanına sahip olduğu anlaşılmakla beraber kimyager kadrosunda görev yapan davacının, mühendis görevinin ek göstergesinden yararlanmasına hukuken imkan bulunmadığı, ek göstergenin öğrenim sonucu elde edilen unvana göre değil, kadro unvanına göre uygulanacağına ilişkin bulunan dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Dairece aynı yolda 14/11/2005 günlü ve E: 2004/3085, K: 2005/5304 sayılı karar verilmiştir.
3 – Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen 18/3/2004 günlü ve E: 2002/1283, K: 2004/343 sayılı karar: Dava; Hacettepe Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Kimya Mühendisliği bölümünden mezun olarak kimya mühendisi unvanını elde eden ve İstanbul Gümrükleri Başmüdürlüğünde kimyager kadrosunda görev yapan davacı tarafından, 142 seri nolu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliği’nin 7’nci maddesi esas alınarak kimyagerlere tahsil durumlarına göre değil, kadro unvanına göre ek gösterge uygulanması gerektiğini öngören Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığının 4/5/1998 günlü ve 8568 yazılı genel yazısının iptali istemiyle açılmış, Danıştay Onbirinci Dairesi yukarıda (2) nolu bentte bahsi geçen 25/9/2002 günlü ve E: 2000/9235, K: 2002/2902 sayılı kararıyla; yasal düzenlemelerden bahisle kimyagerlerin ek göstergelerinin tahsil durumlarına göre değil kadro unvanlarına göre uygulanması yolundaki Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı Personel Dairesi Başkanlığının dava konusu 4/8/1998 günlü ve 8568 sayılı işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı, kaldı ki, Anayasa Mahkemesinin 6/11/2001 günlü ve E: 2001/411, K: 2001/348 sayılı kararıyla da; 657 sayılı Kanuna ekli (I) Sayılı Ek Gösterge Cetvelinin “Teknik Hizmetler Sınıfı” bölümünün (b) bendinde yer alan “Kimyager” sözcüğünün de iptal edilmiş olduğu gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar vermiş, bu kararın davalı idarece temyizi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 18/3/2004 günlü ve E: 2002/1283, K: 2004/343 sayılı kararı ile; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 43’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında; “Bu Kanuna tabi kurumların kadrolarında bulunan personelin aylık ve ek göstergelerinin aşağıda gösterildiği şekilde tespit edilir.” hükmü yer almıştır. Anılan fıkrada da açıkça ifade edildiği gibi, bu Kanuna tabi kurumlarda görev yapan personelin ek göstergeleri, kadro şartına bağlanmış olup, ek göstergeden yararlanabilmek için salt unvana sahip olmak yeterli olmayıp, o unvana ilişkin görevde (kadroda) de bulunmak gerektiğinde kuşkuya yer yoktur. Bu hüküm gözardı edilerek 657 sayılı Kanuna ekli (I) Sayılı Ek Gösterge Cetveli, yegane dayanak alınmak suretiyle ek göstergenin “unvana” göre uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılması mümkün değildir. 657 sayılı Kanun’un 43’üncü maddesi, uygulanacak ek gösterge rakamları konusunda, bu Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellere atıfta bulunduğundan, uygulanacak ek gösterge rakamının tespitinde söz konusu cetveller yanında, 43’üncü maddede yer alan düzenlemelerin de dikkate alınması ve bu kapsamda 43’üncü maddenin öngördüğü o unvana ilişkin görevde (kadroda) bulunma koşulunun da gözönünde bulundurulması gerektiği, mühendis unvanına sahip olduğu anlaşılmakla beraber kimyager kadrosunda görev yapan davacının, mühendislik görevinin ek göstergesinden yararlanmasına hukuken imkan bulunmadığından, ek göstergenin öğrenim sonucu elde edilen unvana göre değil, kadro unvanına göre uygulanacağına ilişkin bulunan dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin 6/11/2001 günlü ve E: 2001/411, K: 2001/348 sayılı kararıyla; 657 sayılı Kanuna ekli (I) Sayılı Ek Gösterge Cetvelinin “Teknik Hizmetler Sınıfı” bölümünün (b) bendinde yer alan “kimyager” sözcüğü iptal edilmişse de; oluşan hukuksal boşluğun 8/5/2003 günlü ve 25102 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4856 sayılı Kanun’un 42’nci maddesinin (d) bendi ile doldurulduğu ve bu bendin 21/10/2001 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe konulduğu anlaşıldığı gerekçesiyle Danıştay Onbirinci Dairesi kararının bozulmasına karar vermiştir.Kurulca aynı yolda 18/3/2004 günlü ve E: 2003/565, K: 2004/348 sayılı karar verilmiştir.
4 – Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen 1/4/2004 günlü ve E: 2003/121, K: 2004/413 sayılı karar:
Dava; Konya Posta İşletmesi Başmüdürlüğü Yapı İşleri Müdürlüğünde Teknik Hizmetler Sınıfında teknik amir unvanı ile görev yapmakta iken emekliye ayrılan davacı tarafından mühendislik fakültesi mezunu olması nedeniyle emekli aylığının mühendisler için belirlenen ek gösterge rakamı üzerinden ödenmemesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmış, Ankara 2. İdare Mahkemesince; mühendis kadrosuna ataması yapılmayan ve bu kadro unvanı ile emekliye ayrılmayan davacıya 657 sayılı Kanun’un (I) sayılı ek gösterge cetvelinin (a) bendinde belirtilen (3600) ek göstergenin uygulanmasına ve buna göre emekli aylığı ve ikramiyesi ödenmesine imkan bulunmadığından davanın reddine karar verildiği, bu kararın temyizi üzerine Danıştay Onbirinci Dairesi 24/9/2002 günlü ve E: 2000/6868, K: 2002/2892 sayılı kararıyla; davacıya 657 sayılı Kanuna ekli (I) Sayılı Cetvelin Teknik Hizmetler Sınıfı bölümü (a) bendinde öngörülen ek gösterge rakamının uygulanması gerekirken 142 seri nolu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliği hükümleri neden gösterilerek, Yasa kuralının aksine tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle bozmuş, İdare mahkemesi bozma kararına uymayarak davanın reddi yolundaki kararında ısrar etmiş, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ısrar kararının onanmasına karar vermiştir.Kurulca aynı yolda 31/3/2004 günlü ve E: 2004/204, K: 2005/171 sayılı karar verilmiştir.
Usul yönünden içtihadın birleştirilmesine gerek olup olmadığı:
İçtihadın birleştirilmesi istemine konu kararların incelenmesinden, bunlardan birinin (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu E: 2002/1283, K: 2004/343); halen memuriyet görevinde bulunan davacıya ait olduğu, diğerinin ise (Danıştay Onbirinci Daire E: 2001/4303, K: 2004/4730); emekli statüsünde olan bir kişiye ait olduğu anlaşılmakta, ancak 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun değişik 41’inci maddesinin (a) fıkrasında, emekli, adi malüllük ve vazife malüllüğü aylıklarının hesaplanmasında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 43’üncü maddesinde yer alan gösterge tablosu ve personel kanunlarındaki ek göstergelerin esas alınacağı öngörüldüğünden, davacıların statülerinin farklı olması uyuşmazlığın doğduğu mevzuat hükümlerinin aynı olması nedeniyle 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 39’uncu maddesi uyarınca kararlardaki aykırılığın giderilmesi isteğinin incelenmesine engel teşkil etmemektedir.Öte yandan, aynı Kanunun 40’ıncı maddesine dayanılarak, içtihatların birleştirilmesine konu yapılan kararlardan; Onbirinci Daire, temyiz: E: 2001/4303 sayılı bozma kararına uyularak verilen mahkeme kararı, temyizen incelemek üzere Dairesinde beklemekte (E: 2005/3907), diğer iki karar ise kesinleşmiş bulunmakta, ancak yine Dairenin temyizen incelediği bir başka uyuşmazlıkta (E: 2002/3018) verdiği bozma kararına ısrar eden mahkeme kararı da temyizen incelenmek üzere İdari Dava Daireleri Kurulunda beklemektedir. (E: 2006/1039)İçtihadın birleştirilmesi istemine konu olan uyuşmazlıklarda Danıştay Onbirinci Dairesi gerek birinci derecede, gerekse temyizen verdiği kararlarda; kimyager, teknik amir, jeolog kadrolarında bulunan kamu görevlilerinin mühendis unvanına sahip bulunduklarını, 657 sayılı Yasanın 43/B maddesi ve Kanuna ekli (I) sayılı cetvelin II Teknik Hizmetler Sınıfı bölümünün (a) bendindeki (3600) ek göstergenin uygulanmasının mühendis unvanlı kadroda bulunmaları şartına bağlı tutulamayacağını, teknik hizmetler sınıfında yer alıp, mühendis unvanına sahip olmanın, (3600) ek göstergeden yararlanmak için yeterli olduğunu kabul etmekte ve kararları bu yolda süre gelmekte, öte yandan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu; yukarıda hukuki statüleri açıklanan davacıların (a) bendindeki (3600) ek göstergeden yararlanabilmeleri için, 43’üncü maddede yer verilen “… bu kanuna tabi kurumların kadrolarında bulunan personelin aylıkları; hizmet sınıfları, görev türleri ve aylık alınan dereceler dikkate alınarak…” biçimindeki ifadeden hareketle, sadece öğrenimle elde edilen unvanın yeterli olmadığını, o unvana ilişkin kadroda bulunmanın da gerektiğini karara bağlamakta ve kararları bu yönde istikrar sağlamış bulunmakta, ayrıca 2577 sayılı Yasanın 49/6’ncı maddesi hükmü karşısında, Onbirinci Dairenin, İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararlarına karşı ısrar hakkı bulunmadığından, kurul kararlarına uyarak verdiği kararlar nedeniyle de kendi kararları arasında aykırılık oluşmakta, böylece (I) sayılı cetvelin Teknik Hizmetler Sınıfına ait bölümünün (a) bendindeki (3600) ek göstergeden yararlanılması konusunda gerek Onbirinci Dairenin kendi kararları arasında, gerekse Onbirinci Daire kararları ile İdari Dava Daireleri Kurulu kararları arasında aykırılık ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Sonuç: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49’uncu maddesinde, temyiz incelemesi sonunda kararı bozulan mahkemenin, dosyayı inceleyerek yeniden karar vereceği, bozmaya uymayarak eski kararında ısrar etmesi ve bu kararın temyiz edilmesi halinde, davanın konusuna göre Danıştay İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulunca inceleneceği, Danıştay’ın ilgili dava dairesinin kararının uygun görülmesi halinde, mahkemenin kararının bozulacağı, aksi halde onanacağı, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu, Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde de bu maddenin 4’üncü fıkrası hariç diğer fıkralarının kıyasen uygulanacağının öngörülmüş bulunması ve gerek, İdari Dava Daireleri Kurulunca bu uyuşmazlıklar hakkında Onbirinci Daire içtihadının aksi yönünde kararlar verilmesi, gerekse Onbirinci Dairenin temyiz incelemesi sonucunda verdiği kararlara mahkemelerce uyulmaması halinde oluşan ısrar kararlarının temyizinde İdari Dava Daireleri Kurulunca yine Onbirinci Daire içtihadının aksi yönünde kararların verilmesi ve bu durumun süreklilik kazanmış olması nedeniyle içtihatların esasen İdari Dava Daireleri Kurulu kararları yönünde istikrar kazandığını söylemek mümkündür.Ancak, Onbirinci Dairenin temyizen incelediği davalarda verdiği bozma kararlarına uyan mahkeme kararlarının da bulunduğu ve bu kararların da kesinleştiği ve uyuşmazlığın süregelen niteliği de dikkate alındığında; aynı olayda, aynı hukuk kuralının değişik yorumu nedeniyle ortaya çıkan bu aykırılığın, uygulamada birlik sağlamak bakımından 2575 sayılı Yasanın 39’uncu maddesi uyarınca içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
Esasın değerlendirilmesi:
Gelişmiş ülkelerde memur statüsünün kanunla düzenlenmesi esastır. Bu suretle göreve alınmaları, hak ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri, ilerleme ve yükselmelerinin objektif kurallara bağlanması sağlanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 128’inci maddesinde memur statüsünün kanunla düzenleneceği ilkesi konmuş, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile de memurların hukuki statüleri belirlenmiştir.657 sayılı Yasanın 33’üncü maddesinde; kadrosuz memur çalıştırılamayacağı, 35’inci maddesinde; her kurum için gerekli kadroların sınıfı, derecesi, unvanı ve adedinin kadro cetvellerinde gösterileceği, 47’nci maddesinde aylığın; bu Kanuna tabi kurumlarda görevlendirilen memura, hizmetinin karşılığında kadroya dayanılarak, ay itibarıyla ödenen para olduğu hükme bağlanmıştır.Aynı Yasanın içtihadın birleştirilmesi istemine konu kararlarına dayanak olan, değişik 43’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında; bu Kanuna tabi kurumların kadrolarında bulunan personelin aylık ve ek göstergeleri aşağıdaki şekilde tespit edilir denildikten sonra, (B) bendinde bu Kanuna tabi kurumların kadrolarında bulunan personelin aylıklarının; hizmet sınıfları, görev türleri ve aylık alınan dereceler dikkate alınarak, bu Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde gösterilen ek gösterge rakamlarının eklenmesi suretiyle hesaplanacağı hükme bağlanmıştır. Bu Kanuna 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile eklenen (I) sayılı cetvelin, Teknik Hizmetler Sınıfına ait II. bölümünün (a) bendinde; kadroları bu sınıfa dahil olup, en az 4 yıl süreli yükseköğretim veren fakülte ve yüksekokullardan mezun olarak yürürlükteki hükümlere göre yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar ve mimar ile şehir plancısı ve bölge plancısı unvanını almış olanlar; (b) bendinde kadroları bu sınıfa dahil olup, en az 4 yıl süreli yükseköğretim veren fakülte ve yüksekokullardan mezun olarak yürürlükteki hükümlere göre jeolog, hidrojeolog, hidrolog, jeomorfolog, jeofizikçi, fizikçi, matematikçi, istatistikçi, yöneylemci (hareket araştırmacısı), matematiksel iktisatçı, ekonomici ve kimyager unvanını almış olanlarla teknik yüksek öğretmen okulu mezunlarına derecelerine göre uygulanacak ek gösterge rakamları gösterilmiş ve (a) bendinde sayılanlardan 1’inci dereceli kadroda bulunanların ek göstergesi (3600), (b) bendinde sayılanlardan 1’inci dereceli kadroda bulunanların ek göstergesi (3000) olarak belirlenmiştir.Sonuçta, Yasanın, memuriyet görevi ve bu göreve ilişkin aylık ve ek göstergeleri, doğrudan bu göreve ait kadroya, diğer bir ifade ile bu göreve ait kadroda bulunmaya bağladığı anlaşılmaktadır. Yukarıdan beri yapılan açıklamalar karşısında; Yasanın, kadro ve aylığa ilişkin genel kuralları ile (I) ve (II) sayılı ek gösterge cetvellerinin dayanağı olan 43’üncü maddenin özel kuralları gözardı edilerek, (I) sayılı cetvelin, (II) Teknik Hizmetler Sınıfı bölümünde yer alan ek göstergelerin; sırf bu bölümde kadro ifadesinin ayrıca yer almamasından hareketle, unvan esas alınarak tespit edilebileceği sonucuna varmak mümkün değildir. Diğer bir ifade ile 43. madde, uygulanacak ek gösterge rakamları için bu Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellere göndermede bulunduğundan, uygulanacak ek gösterge rakamının tespitinde söz konusu cetvellerle birlikte 43’üncü maddede yer alan düzenlemenin de dikkate alınması ve bu kapsamda, maddenin öngördüğü o unvana ait kadroda bulunma koşulunun da gözönünde bulundurulması gerekmektedir.Açıklanan nedenlerle, içtihadın birleştirilmesi istemine konu kararlar arasında oluşan aykırılığın içtihadların birleştirilmesi yoluyla bağlayıcı bir çözüme kavuşturulması ve içtihadın, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararları doğrultusunda birleştirilmesi gerektiği düşünülmektedir.
IV – KONU İLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER:
1 – 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu
Madde 41/a: Emekli, adi malullük ve vazife malullüğü aylıklarının hesaplanmasında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 43’üncü maddesinde yer alan gösterge tablosu ve personel kanunlarındaki ek göstergeler esas alınır.
. . .
2 – 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu
Madde 33: Kadrosuz memur çalıştırılamaz.
. . .
Madde 36: Bu Kanuna tabi kurumlarda çalıştırılan memurların sınıfları aşağıda gösterilmiştir.
. . .
II Teknik Hizmetler Sınıfı:
Bu Kanunun kapsamına giren kurumlarda meslekleriyle ilgili görevleri fiilen ifa eden ve meri hükümlere göre yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar, mimar, jeolog, hidrojeolog, hidrolog, jeofizikçi, fizikçi, kimyager, matematikçi, istatistikçi, yöneylemci (Hareket araştırmacısı), matematiksel iktisatçı, ekonomici ve benzeri ile teknik öğretmen okullarından mezun olup da, öğretmenlik mesleği dışında teknik hizmetlerde çalışanlar, Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi veya bölümlerinden mezun şehir plancısı, yüksek şehir plancısı, yüksek Bölge Plancısı, 3437 ve 9/5/1969 tarih 1177 sayılı Kanunlara göre tütün eksperi yetiştirilenler ile müskirat ve çay eksperleri, fen memuru, yüksek tekniker, tekniker, teknisyen ve emsali teknik unvanlara sahip olup, en az orta derecede mesleki tahsil görmüş bulunanlar, Teknik Hizmetler Sınıfını teşkil eder.
. . .
Göstergeler:
Madde 43: Bu Kanuna tabi kurumların kadrolarında bulunan personelin aylık ve ek göstergeleri aşağıda gösterildiği şekilde tespit edilir.
. . .
B) Ek gösterge: Bu Kanuna tabi kurumların kadrolarında bulunan personelin aylıkları; hizmet sınıfları, görev türleri ve aylık alınan dereceler dikkate alınarak bu Kanuna ekli I ve II sayılı cetvellerde gösterilen ek gösterge rakamlarının eklenmesi suretiyle hesaplanır. II sayılı cetvelde yer alan unvanlarda değişiklik yapmaya ve yeni unvanlar ilave etmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
527 sayılı KHK’nin 3’üncü maddesi ile yeniden düzenlenerek 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa Eklenen Ek Gösterge Cetvelleri:
I SAYILI CETVEL
Hizmet Sınıfları İtibariyle Unvan veya Aylık Alınan Derecelere
Göre Ek Göstergeler
. . .
II – TEKNİK HİZMETLER SINIFI Derece Ek Gösterge
a) Kadroları bu sınıfa dahil olup, en az 4 yıl süreli 1 3600
yükseköğretim veren fakülte veya yüksekokullardan 2 3000
mezun olarak yürürlükteki hükümlere göre Yüksek 3 2200
Mühendis, Mühendis, Yüksek Mimar ve Mimar ile 4 1600
Şehir Plancısı ve Bölge Plancısı unvanını almış olanlar. 5 1300
6 1150
7 950
8 850
b) Kadroları bu sınıfa dahil olup, en az 4 yıl süreli 1 3000
yükseköğretim veren fakülte ve yüksekokullardan mezun 2 2200
olarak yürürlükteki hükümlere göre, Jeolog, Hidrojeolog,
Hidrolog, Jeomorfolog, Jeofizikçi, Fizikçi, Matematikçi,
İstatistikçi, Yöneylemci (hareket araştırmacısı),
Matematiksel İktisatçı, Ekonomici ve Kimyager unvanını
almış olanlarla Teknik Yüksek Öğretmen Okulu mezunları,
. . .
Madde 147:
Bu Kanunda geçen;
A) Aylık: Bu Kanuna tabi kurumlarda görevlendirilen memurlara hizmetlerinin karşılığında, kadroya dayanılarak ay itibariyle ödenen parayı,
. . .
V – KONUNUN İÇTİHADIN BİRLEŞTİRİLMESİNE GEREK OLUP OLMADIĞI YÖNÜNDEN İNCELENMESİ:
Danıştay Daire Başkanı … ile Üyeler; …’ın, ”2575 sayılı Danıştay Kanunu’nda, 22/3/1990 günlü ve 3619 sayılı Kanun ile; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda, 5/4/1990 günlü ve 3622 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile; Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak baktıkları davalarda verecekleri nihai kararlara karşı temyiz yolu açılmış ve temyiz incelemesini yapmakla görevli ve yetkili yargı yeri belirlenerek, temyiz incelemesinin usulü düzenlenmiştir. Temyiz yolu ile inceleme, öncelikle ilk derece mahkemesi ile temyiz mahkemesi arasında alt mahkeme-üst mahkeme ilişkilerinin varlığını gerektirir. Eğer bir Danıştay dava dairesinin ilk derecede verdiği bir karar, başka bir kurulda temyiz yolu ile inceleniyorsa Danıştay’ın o dairesi alt mahkeme, temyiz incelemesi yapan kurul ise üst mahkeme durumundadır. Yukarıda sözü edilen yasal değişiklikler öncesi Danıştay daire ve kurulları arasında ast-üst yargı yeri ilişkisi olmayıp, daire ve kurulların verdikleri kararların herbiri, birbiri ile eşit hukuki değer ve güce sahip iken, değişiklik sonrası ilk derece dosyalarda Danıştay dairesi alt mahkeme, temyiz incelemesini yapan İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları ise üst mahkeme konumuna getirilmiştir. Başka bir anlatımla, Danıştay içerisinde iki dereceli yargılama sistemine geçilmiş, Danıştay dava dairelerince ilk derece mahkemesi olarak bakılan davaların temyizen incelenmesi aşamasında, ilgili kurulca verilen bozma kararlarına uyulması zorunluluk olarak öngörülmüş, kararı bozulan daireye ısrar hakkı dahi tanınmamıştır.Danıştay dava dairesine ısrar hakkı vermeyen yargılama usulü kuralı, ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararı bozulan dava dairesine bu karara uymasının yanında, temyiz yolu ile incelediği emsal uyuşmazlıklarda da Kurul içtihadına uygun davranması zorunluluğunu getirmektedir.Konuyu başka bir yönüyle değerlendirecek olursak, düzenleyici işlemlere karşı açılan davalarda, nihai karar mercii olan İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurullarının düzenleyici işlemlerle ilgili olarak verdikleri kararlar ihmal edilerek, bu düzenleyici işlemlere dayalı kurulan bireysel işlemlere karşı açılan davalarda temyiz incelemesini yapmak, daha açık bir ifade ileKurul kararına aykırı sonuç doğuracak bir karar vermek esasen mümkün değildir.Yukarıda aktarıldığı üzere 1990 yılında yapılan yasal değişiklik ile Danıştayda iki dereceli yargılama sistemine geçilmesine rağmen, Danıştay Kanunu’nun içtihadı birleştirme müessesesini düzenleyen 39’uncu ve 40’ıncı maddeleri değiştirilmemiş, Kanunun ilk hali muhafaza edilmiştir.Bu nedenle 39’uncu madde, 1990 yılında yapılan değişiklik ile getirilen iki dereceli yargılama sistemine göre yorumlanmalı, içtihadı birleştirme istemine, eşit hukuki değer ve güce sahip kararlar konu edilmelidir.İdari yargının bütünlüğü ve işlerliği için bu yapının gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Aksi halde, İçtihadı Birleştirme Kurulu, dava dairelerinin ısrar ettiği konuları incelemekle görevli bir yargı yeri konumuna girer, Kurula gelen dosya sayısı artar ve en önemlisi İçtihadı Birleştirme müessesesi, çıkarılış amacı dışında başka bir kanun yolu niteliğine dönüşür. İnceleme konusu olayda, 657 sayılı Kanuna göre Teknik Hizmetler Sınıfında mühendis olarak görev yapanların ek göstergelerinin tespitinde, unvanı yeterli görerek ek göstergenin buna göre belirlenmesini öngören Onbirinci Daire kararlarını, gerek temyiz, gerekse ısrar yolu ile inceleyen İdari Dava Daireleri Kurulunun, ek gösterge tespitinde kadro unvanının esas alınması gerektiğinden hareketle Daire görüşünün aksine kararlar verdiği, uyuşmazlıkların uyulması zorunlu bu kararlar yönünde sonuçlandırıldığı ve Kurul kararlarının bu yönde istikrar kazandığı görülmektedir. Buna göre inceleme konusu olayda, Onbirinci Dairece uyulması zorunlu İdari Dava Daireleri Kurulu kararlarının varlığı nedeniyle içtihadın birleştirilmesine gerek bulunmamaktadır.” yolundaki usule ilişkin ayrışık oylarına karşılık, İçtihadın birleştirilmesi istemine konu kararların incelenmesinden, bunlardan birinin (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu E: 2002/1283, K: 2004/343); halen memuriyet görevinde bulunan davacıya ait olduğu, diğerinin ise (Danıştay Onbirinci Daire E: 2001/4303, K: 2004/4730); emekli statüsünde olan bir kişiye ait olduğu anlaşılmakta, ancak 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun değişik 41’inci maddesinin (a) fıkrasında, emekli, adi malullük ve vazife malullüğü aylıklarının hesaplanmasında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 43’üncü maddesinde yer alan gösterge tablosu ve personel kanunlarındaki ek göstergelerin esas alınacağı öngörüldüğünden, davacıların statülerinin farklı olması uyuşmazlığın doğduğu mevzuat hükümlerinin aynı olmasından dolayı 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 39’uncu maddesi uyarınca kararlardaki aykırılığın giderilmesi isteğinin incelenmesine engel teşkil etmemektedir.Öte yandan, aynı Kanunun 40’ıncı maddesine dayanılarak, içtihatların birleştirilmesine konu yapılan kararlardan; Onbirinci Dairenin E: 2001/4303 sayılı bozma kararına uyularak verilen mahkeme kararı, temyizen incelemek üzere Onbirinci Dairede beklemekte (E: 2005/3907), diğer iki karar ise kesinleşmiş bulunmakta, ancak yine Dairenin temyizen incelediği bir başka uyuşmazlıkta (E: 2002/3018) verdiği bozma kararına ısrar eden mahkeme kararı da temyizen incelenmek üzere İdari Dava Daireleri Kurulunda beklemektedir. (E: 2006/1039)2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 39’uncu maddesine göre içtihadın birleştirilmesinden amaç, kararlar arasındaki aykırılıkların giderilmesi suretiyle hukuki istikrarı sağlamaktır. Kararlar arasındaki aykırılıktan söz edebilmek için maddi ve hukuki durumları aynı olmasına karşın aykırı kararlar verilmiş olması gerekmektedir. Danıştay Onbirinci Dairesinin verdiği kararlar arasında, ayrıca, anılan Daire ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun verdiği kararlar arasında aykırılık ve uyuşmazlık olduğu, bu durumun memur aylıklarının hesaplanmasına esas olan ek göstergelere ilişkin 657 sayılı Kanunun 43’üncü maddesinin yollamada bulunduğu (I) sayılı cetvelin II. bölümünün (a) bendinde sayılanların bu bentteki (3600) ek göstergeden yararlanabilmek için mühendis kadrosunda bulunmalarının gerekli olup olmadığı yolundaki yorum farkından kaynaklandığı, her ne kadar İdari Dava Daireleri Kurulunun konuya ilişkin kararlarında istikrar bulunduğu, uyulması zorunlu bu kararlar nedeniyle içtihadın birleştirilmesine gerek olmadığı ileri sürülebilir ise de, Onbirinci Dairenin aksi yöndeki kararlarında ısrarlı olduğu, aynı Dairede temyiz aşamasından geçen ve kesinleşen kararlar bulunduğu, farklı değerlendirmelerin devam ettiği görülmektedir.2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 39’uncu maddesinde, İçtihatları Birleştirme Kurulunun, dava dairelerinin veya İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurullarının kendi kararları veya ayrı ayrı verdikleri kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık görüldüğü veyahut birleştirilmiş içtihatların değiştirilmesi gerekli görüldüğü takdirde içtihadın birleştirilmesi veya değiştirilmesi hakkında karar vereceği kurala bağlanmıştır. Anılan Yasa hükmünde açıkça belirtildiği üzere, içtihadı birleştirme istemine, Danıştay dava daireleri veya İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurullarının kendi kararları arasındaki aykırılık konu olabileceği gibi, bir dava dairesi kararı ile kurul kararı arasındaki aykırılığın da konu edilebilmesi mümkündür.
Danıştay dava dairelerinin, ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalarda, temyiz incelemesini yapan ilgili İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarınca verilen bozma kararına uymak mecburiyetinde bulunmaları, ilgili dairenin temyiz mercii sıfatı ile baktığı benzer uyuşmazlıklarda da kurul içtihadına uygun karar vermesi sonucunu doğurmayacağı gibi, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda bu yönde zorlayıcı bir kuralın varlığı da söz konusu değildir.Kaldı ki mevzuatımızda, dava daireleri kararları ile Kurul kararlarının hukuki değer ve güçleri bakımından bir ayırım bulunmadığı gibi, Danıştay Kanunu’nda ve İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda 1990 yılında yapılan değişiklik ile de bu durum amaçlanmadığından, içtihadı birleştirme müessesesini düzenleyen Danıştay Kanunu’nun 39’uncu maddesinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır.Bir yasa kuralından ne anlaşılması gerektiği veya bir yasa kuralının uygulanması konusunda dava daireleri ile kurul kararları arasında oluşan görüş ve yorum farklılıklarının çözüm yeri, İçtihatları Birleştirme Kuruludur. Bu nedenle, Kurulun, yukarıda sözü edilen şekilde oluşacak içtihat aykırılıklarının giderilmesine yönelik işlevinin yorum yolu ile daraltılması mümkün değildir.
Kaldı ki, İçtihatları Birleştirme Kurulunun, 19/7/2002 günlü ve E: 2002/3, K: 2002/3 sayılı kararında, Vergi Dava Daireleri Kurulu kararı ile dava dairesi kararı arasındaki aykırılık içtihadın birleştirilmesi yolu ile giderilmiştir.Bu bağlamda, aynı hukuk kuralının değişik biçimde yorumlanarak uygulanmasından kaynaklandığı anlaşılan aykırılığın giderilmesi ve uygulamada birliğin sağlanması için 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 39’uncu maddesi uyarınca içtihadın birleştirilmesi gerektiğine oyçokluğu ile karar verilerek esasın incelenmesine geçildi.
VI – KONUNUN ESASTAN İNCELENMESİ:
İçtihadın birleştirilmesi istemine konu olan kararlarda uyuşmazlığı, kimya mühendisi unvanına sahip olmakla beraber, teknik hizmetler sınıfında kimyager kadrosunda görev yapanların ek göstergelerinin tespitinde tahsil durumunun mu, yoksa kadro unvanının mı esas alınacağı, buna göre 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 3’üncü maddesi ile eklenen (I) sayılı Cetvelin Teknik Hizmetler Sınıfı bölümünün (a) bendinde öngörülen (3600) ek gösterge rakamından mı, yoksa (b) bendinde öngörülen (3000) ek gösterge rakamından mı yararlandırılacağı hususu oluşturmaktadır.Bugün bir çok ülkede uygulanan personel sınıflandırma sistemleri, sınıflandırmaya personel ya da hizmet kavramlarından hangisinin esas alınacağına göre değişkenlik göstermektedir. Bu sistemlerden kadro sınıflandırmasında, hizmete ağırlık verilerek görev ve sorumluluklar esas alınmakta; personel sınıflandırılması sisteminde ise, ayırıma, personel veya iş esas alınmaktadır.657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile kamu personel rejimimize kazandırılan kadro kavramı, devlet örgüt yapısının oluşturulmasında, kamu hizmet ve faaliyetleri ile bunu yürütecek kamu işgücünün planlanmasında kullanılan hukuksal bir araçtır. Başka bir anlatımla kadro, memurun çalıştığı belli bir görev yerini ifade etmekte, memurun yapacağı iş, onun kadrosu ile ilişkili bulunmaktadır.Kamu hizmetinin yürütümüne yönelik olan örgütü, kadrolar oluşturur. Örgütün kamu hizmetini yürütecek hizmet grupları ve bu hizmet grupları içerisinde yer alan unvanlar, kurum teşkilat şemasında gösterilir. Kişiyi örgütle kaynaştıran bir araç olarak kadro, ilgili kuruma, üstlendiği kamu hizmetini yürütebilmek için ihtiyaç duyulan personeli istihdam etme imkanını sağlar. Bu nedenle bir kuruma tahsis edilecek kadrolar, o kurumun yerine getireceği görevlere göre tespit edilir. Bu bağlamda bir kurumun kadro cetveline bakılarak ne tür bir kamu hizmeti üstlendiğini, bu hizmet ve faaliyetlerin yöneldiği alanı, yerini ve etkinliğini saptamak mümkündür. Aynı zamanda kadro, personelin sayısının, niteliğinin, görev yerinin, unvanının, sınıf ve derecesinin, yükselmesinin, parasal ve özlük haklarının da genel olarak belirleyicisidir.Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 128’inci maddesinde, devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin, genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği ve memurların nitelik, atanma, ödev, yetki, hak ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiş, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda da memurların hizmet şartları, nitelikleri, hak ve yükümlülükleri ile parasal ve özlük hakları objektif kurallara bağlanarak hukuki statüleri belirlenmiştir. Bu bağlamda, Devlet personel rejimimiz ve bunun hukuki sujesi olan memurluk, statü hukukuna dayanmakta, kadroda bu hukukun ayrılmaz parçasını oluşturmaktadır.657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 33’üncü maddesi ile kanun koyucu, her kurumda çalıştırılacak personelin tamamı için görev yerlerinin belirtilerek kadro tespiti zorunluluğunu getirmiş, kadrosuz memur çalıştırılamayacağını kurala bağlamıştır. Yasada, hizmetin önemi, hizmet yerinin özellikleri ve yoğunluğu gibi kriterler esas alınmak suretiyle personel kadrolarının tespit edilmesi ve bu hizmetleri göreceklerin kendi sınıfları içindeki derece durumlarına uygun olmak kaydıyla o kadronun aylığını almaları amaçlanmıştır. Başka bir anlatımla, kadro kavramı, kişilerden soyutlanarak hizmete bağlanmış; hizmette, görevin niteliğine göre sınıflara ayrılmıştır.Öte yandan, 657 sayılı Kanunun 43’üncü maddesinin gerekçesinde, Devlet memurlarına ödenecek aylıklar konusunda, mevcut barem sisteminden ayrılarak yeni bir sistem getirildiği hususuna yer verilmiş ve aylığın tespitinde hizmetin Devlet için taşıdığı değer, hizmetin riski, zorluğu ve şartları ile önem derecesinin belirleyici olacağı kabul edilmiştir. Yine aynı Kanunun 147’nci maddesinin gerekçesinde ise, aylık tabirinin, ister esas görev, ister vekalet görevi, ister ise ikinci görev şeklinde olsun, işgal edilen bir kadro karşılığında ay itibarıyla ödenen parayı ifade ettiği açıkça belirtilmiştir.Buna göre aylık, memurlara esas görevleri dolayısıyla bir aylık hizmetleri karşılığında, görevin önemi, riski ve devlet için taşıdığı değer dikkate alınmak suretiyle belirlenerek ödenen parayı ifade etmektedir. Ek gösterge ve değişik adlar altında yapılan ödemeler ile aylık arasında niteliği itibarıyla bir farklılık bulunmakta, bunlar, aylık adı altında birleştirilebilecek; sebebi, amacı ve işlevi aynı olan parasal bir hakkın unsurlarını oluşturmaktadır.657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 43’üncü maddesinde, ek göstergelerin bir takım görevlerin önem ve niteliklerinden ötürü kabul edildiğini, memura yapılacak aylık ödemenin gösterge tablosundaki rakama bu ek gösterge rakamlarının eklenmesi suretiyle bulunacak gösterge rakamı üzerinden hesaplanacağını belirten hükümler, bunların kesinlikle göreve bağlı, sunulan hizmetin ve yapılan görevin karşılığı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.Bu bağlamda ek gösterge, kadro görevini yürüten personele verilen önemin göstergesi, yetki ve sorumluluğunun karşılığıdır. Yetki ve sorumluluk ise, eğitim sonucu elde edilen unvana göre değil, kadro unvanına bağlı olarak kullanılır.Anılan Kanunun 33’üncü maddesinde ise, kadrosuz memur çalıştırılamayacağının hükme bağlandığı, ek göstergeden yararlanabilmek için cetvellerde karşılığı gösterilen kadroların birine atanmış ve bu görevi fiilen ifa ediyor olma şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği, ayrıca 147’nci maddesinde de aylığın hizmetlerin karşılığında kadroya dayanılarak ay itibarıyla ödenen parayı ifade ettiği belirtilmiştir.657 sayılı Kanunun 33’üncü ve 147’nci maddeleri gereğince mühendis kadrosuna atanmadan mühendisler için öngörülen ek göstergeden yararlanılamayacağı, bu düzenlemelerde görüldüğü üzere, bu Kanuna tabi kurumlarda görev yapan personelin ek göstergelerinin, kadro şartına bağlandığı, bu durumda ek göstergeden yararlanabilmek için salt unvana sahip olmanın yeterli olmadığı o unvana ilişkin görevde (kadroda) bulunmak gerektiği anlaşılmaktadır.Bu itibarla anılan hükümler dikkate alınmaksızın 657 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı ek gösterge cetveli tek dayanak alınmak suretiyle ek göstergenin unvana göre uygulanması gerektiği sonucuna varmak mümkün değildir. Kadro ve bunun karşılığı ödenen parayı ifade eden aylığın ve bunun bir parçasını oluşturan ek göstergenin, başka bir anlatımla memurun parasal haklarını düzenleyen kuralların, yorum yoluyla kapsamlarının genişletilmesi veya boşluklarının doldurulması mümkün değildir.657 sayılı Kanunun 43’üncü maddesi, ek gösterge konusunda bu Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellere atıf yaptığından, ilgililere uygulanacak ek göstergenin tespitinde söz konusu cetvellerin yanında 43’üncü maddede yer alan düzenlemelerin de (unvana ilişkin görevde-kadroda bulunma koşulunun da) gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Buna göre, Devlet memurlarının fiilen görev yapmakta oldukları kadro unvanları için ek gösterge öngörülmesi halinde bundan yararlanacakları, kadro unvanında herhangi bir değişiklik olmadığı sürece mezuniyet diplomasında yer alan unvan, başka bir anlatımla tahsil durumu dikkate alınarak ek gösterge uygulamasından yararlanamayacakları sonucuna ulaşılmaktadır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle içtihadın, ek gösterge tespitinde kadro unvanının esas alınacağını öngören Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararları ile Kurulun bozma kararlarına uyulmak suretiyle Onbirinci Dairece verilen kararlar yönünde birleştirilmesine, 7/12/2007 günlü birinci toplantıda Kurul üye tamsayısının salt çoğunluğu ile karar verildi.
Soru/Cevap
SORU :
İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğinin 4’uncu maddesinde belirtilen Tanımlarda Cafe ile 32’inci maddesi gereğince, Umuma Açık İstirahat ve Eğelence Yerinin Açılması yerlerinde görüş alınır hükmü gözönünde bulundurularak, Cafe diye başvuran vatandaşın işyeri içinde görüş alınacakmı. konu ile ilgili gerekli bilginin verilmesi hususunu;
Bilgi ve gereğini arz ederim.Nusaybin Belediyesi-Fahrettin AKTAŞ
Cevap :
İŞYERİ AÇMA VE ÇALIŞMA RUHSATLARINA İLİŞKİN YÖNETMELİĞİN 4.maddesinin
……………………………………………………………………………………………………………..
“g) Umuma açık istirahat ve eğlence yeri: Kişilerin tek tek veya toplu olarak eğlenmesi, dinlenmesi veya konaklaması
için açılan otel, motel, pansiyon, kamping ve benzeri konaklama yerleri; gazino, pavyon, meyhane, bar, birahane, içkili
lokanta, taverna ve benzeri içkili yerler; sinema, kahvehane ve kıraathaneler; kumar ve kazanç kastı olmamak şartıyla adı ne
olursa olsun bilgi ve maharet artırıcı veya zeka geliştirici nitelikteki elektronik oyun alet ve makinelerinin, video ve
televizyon oyunlarının içerisinde bulunduğu elektronik oyun yerleri; internet salonları (Bu bentte yer alan “internet kafeler” ibaresi, 19/3/2007 tarihli ve 2007/18882 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının Eki Yönetmeliğin 1 inci maddesiyle “internet salonları” şeklinde değiştirilmiş ve metne işlenmiştir.), lunaparklar, sirkler ve benzeri yerleri” olarak tanımlanmıştır. Yönetmeliğin,
Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin açılması başlıklı 32.maddesinde ise;“ Umuma açık istirahat ve eğlence yeri açmak ve işletmek isteyen gerçek ve tüzel kişiler Örnek-1’de yer alan başvuru ve beyan formu ile yetkili idareye başvurur.
Umuma açık istirahat ve eğlence yerinin açılması ve faaliyette bulunmasına belediye sınırları ve mücavir alan sınırları içinde
belediye, bu alanlar dışında il özel idaresi tarafından izin verilir.İl özel idaresi ve belediyeler, umuma açık istirahat ve eğlence yeri ruhsatını vermeden önce kolluk kuvvetinin görüşünü alır.” Denilmektedir.
Cafe olarak adlandırılan işyerleri Yönetmeliğin 4.maddesinde “Umuma açık istirahat ve eğlence yeri” tanımı içinde yer almadığından Yönetmeliğin 32.maddesi hükmü uyarınca kolluk kuvvetinden görüş alınmayacaktır.