• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

Tarafından Yazılan : admin

Yargıtay Kararı (Tebligat Kanunu)

Ağu13
2018
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 06.11.1989-E.1989/8-268,K.1989/338

ÖZÜ: Dava vekil vasıtasıyla takip ediliyorsa usul işlemlerinin tebliği asile değil vekile (buradaki vekil kavramı müdafiyi de kapsar) yapılır. Vekil varken asil adına çıkarılan tebliğ geçersiz olup, tebliğe bağlanan hukuki sonuçları doğurmaz. Vekile yapılan tebligat asile yapılmış sayılır. İstisnası mutlak asile yapılması öngörülen tebligatlardır. (yemin isticvap gibi) vekile yapılacak tebligat vekilin adresine çıkarılmalıdır. ‘………..barosu avukatlarından’ şeklinde adres yazılı tebligat evrakı Tebligat Kanununun  9.maddesi hükmüne aykırı olduğu için bu şekilde yapılan tebligat hükümsüz olur. Tebligat Kanunun 11.maddesine göre tebligat yapılabilmesi için vekilin vekaletnamesinin bulunması şartına bağlıdır. Bu sebeple vekaleti olmayan avukata yapılacak olan tebligatın geçersizliği sonucuna kolaylıkla varılır.

Yazıldı Yargı Kararları

Soru / Cevap

Ağu13
2018
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

SORU :  İlçe merkezinde “Tohum ve Gübre Satışı” yapmak için İş yeri Açma ve Çalışma Ruhsatı alma talebinde bulunduğundan dolayı, söz konusu İş yerinin sınıfı ve son zamanlarda gübre olayları nedeniyle istenilen belgelerin neler olduğu konusunda gerekli bilginin verilmesi hususunu bilgi ve gereğini  arz ederim.(Nusaybin Belediye Başkanlığı/MARDİN)

CEVAP :

Nusaybin, MARDİN; Gübre ve tohum satışı yapmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler, her bir satış noktası için Gübre Dağıtıcılık Belgesi almak zorundadır. (05.02.2016 tarih ve 29615 sayılı Resmi Gazete) Bunun için işyerinin bulunduğu il Tarım ve Orman Müdürlüğüne, Bayilik Sözleşmelerinin ve vergi levhasının fotokopisi ile birlikte aşağıdaki bilgileri içeren bir dilekçe ile müracaat etmeleri gerekir.

1) Gerçek kişiler için T.C. kimlik numarası.

2) Tüzel kişiler için vergi numarası varsa MERSİS numarası.

3) İş yerinin ve varsa deposunun açık adresi.

4) İletişim Bilgileri.(Telefon,Cep Telefonu,E-Mail bilgileri)

Söz konusu belgenin alınması ertesinde belediyeye başvurulduğunda İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin aradığı koşulları sağlaması ertesinde işyeri açma ruhsatı düzenlenir.

Yazıldı Soru / Cevap

Belediye Başkanlarının Yurt Dışı İzni

Ağu06
2018
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 GAZETELERDEN;

 Belediye başkanları izin almadan yurt dışına çıkabilecek..

İçişleri Bakanlığı, belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin ve il genel meclisi üyelerinin yurt dışına çıkışlarını izne tabii kılan 14.10.2016 tarihli genelgenin yürürlükten kaldırıldığını açıkladı.

İçişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, “İçişleri Bakanlığınca belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin ve il genel meclisi üyelerinin yurt dışına çıkışlarını izne tabii kılan 14.10.2016 tarihli genelge yürürlükten kaldırılmıştır. Söz konusu genelgenin yürürlükten kaldırılmasıyla; belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ve il genel meclisi üyeleri İçişleri Bakanlığının izni gerekmeksizin kendi usullerince yurt dışına çıkabileceklerdir” denildi.

Yazıldı Duyurular

7145 Sayılı Kanun

Ağu06
2018
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

   

31 Temmuz 2018 Tarihli ve 30495 Sayılı Resmî Gazetede 7145 sayılı ” Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yayımlanmıştır

Yazıldı Güncel Mevzuat

Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği Değişikliği

Ağu06
2018
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

    

28 Temmuz 2018 Tarihli ve 30492 Sayılı Resmî Gazetede,  “Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” yayımlandı.

PLANLI ALANLAR İMAR YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

MADDE 1 – 3/7/2017 tarihli ve 30113 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinin 5 inci maddesinin yirmi yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(27) Tek bağımsız bölümlü konutlar hariç kat adedi 3 olan binalarda asansör yeri bırakılması, 4 ve daha fazla olan binalarda ise asansör tesisi zorunludur.”

“(28) Bakanlıkça; kamu alanlarında veya kamu hizmet ve tesislerinin gerçekleştirilmesi amacıyla yapılacak veya uygun görülecek ifraz, tevhit ve parsel sınırı düzeltme işlemleri, bu Yönetmelikteki ifraz ve tevhit şartlarına tabi değildir.”

MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(10) 40.00 metre ve altında olan bina cephe ve derinliklerinde, talep edilmesi halinde; bu maddedeki hükümlere göre yapılması gerekli olan kademe sayısı kadar bina üst katlarında, binanın kademe yapılması gerekli olan cephelerinden her bir kademe için bir alt kata göre en az 3.00 metre geriye çekilmek suretiyle de kademe uygulaması yapılabilir.”

MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 34 üncü maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(1) Tek bağımsız bölümlü konutlar hariç uygulama imar planına göre kat adedi 3 olan binalarda asansör yeri bırakılması, 4 ve daha fazla olan binalarda ise asansör tesisi zorunludur. İskân edilen ve ortak alan bulunan bodrum katlar dâhil kat adedi 4 ve daha fazla olan binalarda asansör yapılması zorunludur. Daha az katlı yapılarda da asansör yapılabilir.”

“(4) Kullanılabilir katlar alanı tek katlı olan binalar hariç 800 m2’den veya kat adedi birden fazla olan umumi binalarda en az bir adet asansör yapılması zorunludur. Ayrıca; kat alanı 800 m2’den ve kat adedi 3’ten fazla olan umumi binalarda, uygulama imar planına göre 10 kat ve üzeri binalarda ve zemin kat üzerinde 20 den fazla konut kullanımlı bağımsız bölüm bulunan yapılarda ikinci fıkrada belirtilen asgari ölçülere uygun ve en az 2 adet olmak üzere binanın tipi, kullanım yoğunluğu ve ihtiyaçlarına göre belirlenecek sayıda asansör yapılması zorunludur. Bu asansörlerden en az bir tanesinin herhangi bir tehlike anında, arıza veya elektriklerin kesilmesi halinde zemin kata ulaşıp kapılarını açacak, yangına dayanıklı malzemeden yapılmış, kuyu içinde, duman sızdırmaz nitelikte, kesintisiz bir güç kaynağından beslenecek şekilde tesis edilmesi gerekmektedir.”

MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin geçici 3 üncü maddesinin dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(4) Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden önce ruhsat alınmış yapılara ilişkin ruhsat süresi içerisinde yapılan tadilat ruhsatı başvuruları; talep edilmesi halinde ruhsatın düzenlendiği Yönetmeliğe göre sonuçlandırılabileceği gibi mevzuatına uygun olarak düzenlenmiş olan ruhsat ve eki projesinde belirlenen emsal harici alanlar toplamı aşılmamak kaydıyla 5 inci maddenin sekizinci fıkrasında belirtilen %30 sınırı ile yirmialtıncı fıkrasında belirtilen kademe şartı olmaksızın, bu Yönetmeliğe göre de sonuçlandırılabilir. Bu durumda 0,00 kotunun altı ve üstü ayrı ayrı değerlendirilerek emsal hesabı yapılır. Ancak tamamen gömülü bodrum katlarda yapılacak ortak alan otoparklar için, ruhsat ve eki projesinde belirlenen emsal harici alanlar toplamı aşılmamak şartı aranmaz.”

MADDE 5 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 6 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Şehircilik Bakanı yürütür.

Yazıldı Güncel Mevzuat

Soru/Cevap ( İş Yeri Açma Ruhsatı İçin İstenilen Bilgi ve Belgeler )

Tem26
2018
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

SORU : Belediyemiz sınırları içerisinde Bakkaliye ve Tütün Ürünleri (bir arada) için İş yeri Açma ve Çalışma Ruhsatı almak için müracaatta bulunmuş bulunmaktadır. Müracaata istinaden İş yeri Açma ve Çalışma Ruhsatı verilebilir miyiz ? Uygun olduğu taktirde hangi belgelerin ibraz etmesi gerekmektedir.Bu konuda gerekli bilginin verilmesi hususunu  rica ederim.

(Nusaybin Belediye Başkanlığı-Yazı İşleri Müdürlüğü)

CEVAP : 

3572 sayılı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun 3 üncü maddesinin (b) bendinde ; “Belediye hudutları ile mücavir alan içinde kalan tüm işyerleri ve işletmelere belediyelerin” ruhsat vermeye yetkili olduğu açıklanmaktadır. Sıhhi işyerleri, gayri sıhhi müesseseler ve umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin ruhsatlandırılması ve denetimi konusunda düzenlenen “İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik” Bakanlar Kurulunun 14.07.2005 tarih ve 2005/9207 sayılı kararıyla kabul edilmiş ve 10.08.2005 tarih ve 25902 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. 10.08.2005 tarih ve 25902 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin” 5. maddesinde işyerlerinde aranacak genel şartlar sayılmak suretiyle belirlenmiştir. İşyeri açma ve çalışma ruhsatı verilebilmesi için, işyerlerinin (a-k) bentlerinde belirtilen koşulları yerine getirmeleri gerekmektedir. Anılan maddenin (c) bendinde ise; “Özel yapı şeklini getiren sinema, tiyatro, düğün salonu, otel, hamam, sauna; ekmek fırını ile akaryakıt, sıvılaştırılmış petrol gazı, sıvılaştırılmış doğal gaz ve sıkıştırılmış doğal gaz istasyonu için yapı kullanma izin belgesi bulunmalıdır.” Hükmü yer almaktadır. Sıhhi müesseselerde aranacak nitelikler ve sınıflandırılmalarının nasıl yapılacağı  ise “İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik” ekinde yer alan Ek-1’ de belirtilmiştir. Yönetmeliğe göre sıhhi müesseseler; gayrisıhhi müesseseler dışında kalan her türlü işyerini ifade eder. Yönetmeliğin bu tanımı çok genel ve basit bir anlatımı ifade eder. Bu tanımlamaya göre, Sıhhi işyerleri; gürültü, koku, zararlı atık ve benzeri etkileri ile çevresinde bulunanlara fizikseli ruhsal ve sosyal yönlerden zarar vermeyen işyerleridir. Başka bir anlatımla, sıhhi müesseseler, meskenlerden ve insanların ikametine mahsus diğer yerlerden mutlaka uzak bulunması gerekmeyen müesseselerdir.

Sıhhi müesseselerde aranacak nitelikler ve sınıflandırılmalarının nasıl yapılacağı 10 Ağustos 2005 tarih ve 25902 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik” ekinde yer alan Ek-1’ de belirtilmiştir. Bu tür müesseseleri şöyle sayabiliriz:

1)            Et ve balık ürünlerinin satıldığı yerler,

2)            Bakkal, market, şarküteri, kuruyemişçi, büfe, manav, kantin ve ekmek bayileri,

………………………………………………………………………………

Yönetmeliğe göre; işyerlerinden istenecek belgeler:1,Ustalık belgesi no (Ticaret siciline kayıtlı olanlardan istenmez),2-Esnaf ve sanatkarlar ise sicil tasdiknamesi ile oda kayıt belgesi,3-Kat Mülkiyeti Kanununa tabi ise gerekli yapı kullanma izin belgesi,4-Özel yapı şeklini gerektiren işyeri ise yapı kullanma izin belgesi,4-Karayolu trafik güvenliği gerektiren işyeri ise itfaiye raporu,5-İtfaiye raporu gerektiren işyeri ise itfaiye raporu,6-Umuma açık istirahat ve eğlence yeri ise mesafe krokisi olarak sıralanmaktadır. Sıhhi işyeri açmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler, işyerlerini bu Yönetmeliğe uygun olarak tanzim ettikten sonra Örnek 1’de yer alan başvuru ve beyan formuyla yetkili idareye müracaat eder. Başvurunun Yönetmelikte öngörülen kriterlere uygun olduğunun tespiti halinde başkaca bir işleme gerek kalmaksızın işyeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenerek ilgiliye aynı gün içinde verilir. Yönetmeliğin 12.maddesi hükmü uyarınca, İlgilinin beyanına göre düzenlenen ruhsat müktesep hak doğurmaz. İşyeri açma ve çalışma ruhsatı verilen işyerleri, yetkili idareler tarafından ruhsatın verildiği tarihten itibaren en geç altı ay içinde kontrol edilir. İşyerinin bu süre içinde kontrol edilmemesi halinde ruhsat kesinleşir. İşyeri açma ve çalışma ruhsatının verilmesinden sonra yapılacak denetimlerde ise, mevzuata uygun olmayan unsurların ve noksanlıkların tespiti halinde, işyerine bu noksanlık ve hatalarını gidermesi için bir defaya mahsus olmak üzere on beş günlük süre verilerek giderilmesi istenir.

4207 sayılı Tütün ürünlerinin zararlarının önlenmesi ve   kontrolü hakkında Kanunun 3.maddesinin  (13)  bendinde ;Tütün ürünleri, onsekiz yaşını doldurmamış kişilerin doğrudan ulaşacağı ve işletme dışından görülecek şekilde satışa arz edilemez. Tütün ürünleri satış belgesi olmaksızın ve satış belgesinde belirtilen yerin dışında satışa sunulamaz. Satış belgesi, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumundan alınır. 4733 Sayılı Tütün ve alkol piyasası düzenleme kurumu teşkilat ve görevleri hakkında Kanunun 8.maddesinin (g) fıkrasına göre;    Kurumdan satış belgesi almadan tütün mamulleri, etil alkol,………………………….. perakende satışını yapanlara ise beşbin Yeni Türk Lirası idarî para cezası verilir.

İlgili Kurumdan  tütün mamulleri perakende satış belgesi almak  ve yukarıda sayılan huşulara uymak koşuluyla  her bakkaliyede tütün mamulleri satılabilir.

Yazıldı Soru / Cevap

İmar Barışına İlişkin Açıklamalar

Tem26
2018
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

İMAR BARIŞI NEDİR?

Mülkiyet ve imar sorunu olan, imar almadan yapılan yapılar veya imar alınmış ama daha sonra eklentiler yapılmış yapılar için getirilen barış planıdır. İmar barışı, vatandaşın yıllardır oturduğu yerlere meşruiyet kazandıracak bir düzenlemedir.

Hangi yapılar imar barışı kapsamına girecek?

31 Aralık 2017 tarihinden önce yapılmış ruhsatsız veya ruhsatlı ancak proje eklerine aykırı olan tüm yapıları kapsıyor. Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır. Ancak C-15’in altı olarak tanımlanan depreme dayanıksız binalar kapsam dışı kalacaktır. “Yapının depreme dayanıklılığı, fen ve sanat norm ve standartlarına aykırılığı hususu yapı malikinin sorumluluğundadır.

İmar barışının vatandaşa ne yararı olacak?

İmar barışı kapsamında ruhsatsız ve iskânsız yapılar kayıt altına alınarak, iskân verilecek. Su, elektrik ve doğalgaz bağlanabilecek. Yapı Kayıt Belgesi verilen yapılarla ilgili alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen idari para cezaları iptal edilecektir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmesi safhasında e-Devlet sistemi üzerinden veya kurum ve kuruluşlara yapılan müracaatta yalan ve yanlış beyanda bulunanlar hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” başlıklı 206’ncı maddesi uyarınca suç duyurusunda bulunulur. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenemeyecek yapılar için bu belgenin düzenlendiğinin tespit edilmesi durumunda, Yapı Kayıt Belgesi iptal edilir, bu  belgenin sağlamış olduğu haklar geri alınır, Yapı Kayıt Belgesi bedeli olarak  yatırılmış olan bedel iade edilmez ve belge düzenlenmesi safhasında yalan ve  yanlış beyanda bulunulan müracaat sahibi hakkında 10. maddenin ikinci fıkrası  uyarınca suç duyurusunda bulunulacaktır.

İmar barışı ile kat mülkiyeti alınabilinecek mi?

Yapı ruhsatı alıp da yapı kullanma izin belgesi almamış veya yapı ruhsatı bulunmayan yapılarda, Yapı Kayıt Belgesi ile maliklerin tamamının muvafakatinin bulunması ve imar planlarında umumi hizmet alanlarına denk gelen alanların terk edilmesi halinde yapı kullanma izin belgesi aranmaksızın cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis edilebilir. Bu durumda konutlarda %6, ticari kullanımlarda %10 oranında kayıt bedeli alınır.

Yapı Kayıt Belgesi alan vatandaşın bu süreçten sonra isterse kat mülkiyetli tapuya geçiş yapabilecektir. Bunun için mevcut binanın projesinin çizilmesi gerekir. Bundan dolayı da mühendislik, yapı denetim büroları ile iş birliği yapılması gerekir. Vatandaşın başvuru esnasında verdiği bilgiler, binanın proje-ölçüm çalışmaları ile örtüşmediği takdirde tapu hakkını kaybedebilir. Alınan yapı kayıt belgesi iptal edilebilir ve yanlış beyandan dolayı devletle barışmayı beklerken davalık olunabilir. Vatandaşların alanında uzman mühendislik büroları veya yapı denetim kuruluşları ile çalışmaları yararlarına olur. Arazi çalışmaları yapılarak yapı ölçümlerinin tespiti yapıldıktan sonra Yapı Kayıt Belgesi başvurusunda bulunmaları sonucu iş yeri ruhsatıyla yaşanan yapının imarla ilgili sorunları da ortadan kalkmış olur.

 

İmar barışı için uygulama süreci

İmar barışı için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yetkilendireceği kuruluşlara başvurulabilecektir. İmar barışı için son gün 31 Aralık 2018 olarak belirlenmiş olup, bu tarihe kadar başvuru yapılabilecek. Yapılan tespit sonucunda, arsa emlak değeri ile yapı yaklaşık maliyeti toplamı üzerinden %3 oranında kayıt bedeli alınacaktır. 100 metrekarelik bir ev için ödenecek tutar 2 bin 250 liradan başlayacaktır. Ancak, cins değişikliği ve kat mülkiyeti tesis işlemi için bedelin iki katı ödenecektir. Arsa emlak değeri belediyelerden öğrenilebilecek. Yapıların maliyetini hesaplamak için de tarımsal amaçlı basit binalar için metrekareye 200  lira, 1-2 katlı binalar ve basit sanayi yapıları için metrekareye 600 lira, 3-7  katlı binalar ve entegre sanayi yapıları için metrekareye bin lira, 8 ve daha  yüksek katlı binalar için metrekareye bin 600 lira, lüks binalar, villa,  alışveriş kompleksi, hastane gibi yapılar için de metrekare başına 2 bin lira,  güneş enerjisi santrallerinde (GES) megavat başına 100 bin lira değer  alınacaktır.

– İmar barışı sonrası alınacak “Yapı Kayıt Belgesi” ne zamana kadar geçerli olacak?

Yapı Kayıt Belgesi, yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerlidir. Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen yapıların yenilenmesi durumunda yürürlükte olan imar mevzuatı hükümleri uygulanacaktır.

– Bina, hazine arazisi üzerindeyse ne yapılacaktır? Binanın, Hazine’ye ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, bu taşınmazlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na tahsis edilecektir. Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine, taşınmazlar Bakanlıkça rayiç bedel üzerinden doğrudan satılacaktır. Bu durumda elde edilen gelirler bu maddenin ikinci fıkrasına göre genel bütçeye gelir kaydedilecektir.

– Bina, belediye arazisi üzerindeyse ne yapılacaktır? Yapı Kayıt Belgesi alınan yapıların, belediyelere ait taşınmazlar üzerine inşa edilmiş olması halinde, Yapı Kayıt Belgesi sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerinin talepleri üzerine bedeli ilgili belediyesine ödenmek koşuluyla taşınmazlar rayiç bedel üzerinden belediyelerce doğrudan satılır.

HANGİ YAPILARA, “YAPI KAYIT BELGESİ” VERİLEMEZ

Üçüncü kişilere ait özel mülkiyete konu taşınmazlarda bulunan yapılar ile Hazine’ye ait sosyal donatı için tahsisli araziler üzerinde bulunan yapılar, İstanbul Boğaziçi sahil şeridi ve öngörünüm bölgesi ile Tarihi Yarımada içindeki bazı alanların ve Gelibolu Yarımadası Tarihi Alanı’nın kapsam dışında olduğundan, bu madde hükümlerinden yararlandırılmaz.

Kanunda yer alan istisnalar dışında 4342 sayılı İmar barışının Mera alanlarında uygulanıp uygulanmayacağı sorusu akla gelmektedir. Merada, konaklama amacıyla özel kişilerce inşaa edilen yapılara da yapı kayıt belgesi düzenlendiği öğrenilmiştir. Mera Kanunu düzenlemesine göre durumu tartışırsak;

Mera Kanununda, hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için özgülenen kamuya ait yaylak, kışlak, otlak ve çayırlıkların hukuki durumunun düzenlendiği, meraların devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olması nedeniyle, özel mülkiyete geçirilemeyeceği, amacı dışında kullanılamayacağı ve zamanaşımı yoluyla edinilemeyeceği, sınırlarının daraltılamayacağı şeklindeki düzenlemelerine yer verilmiştir. Kanunun 3.maddesinde ise, Mera: Hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yer, Yaylak ise, çiftçilerin hayvanları ile birlikte yaz mevsimini geçirmeleri, hayvanlarını otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yer” olarak tanımlanmıştır.

Kanununun ”Tahsis Kararı” başlıklı 12.maddesinde;

Komisyon, 11 inci maddeye göre belirlenen ihtiyacı karşılayacak miktarda mera, yaylak ve kışlaklar ile bunlarla ilgili sulama ve geçit yeri olarak tespit edilen alanları halkın ortak olarak yararlanmaları amacıyla, o köy veya belediye tüzel kişiliğine tahsis eder ve tahsis kararı valiliğin onayına sunulur. Bu kararda, tahsis edilen yerin niteliği, miktarı, sınırları, hayvan sulama ve geçit yerleri, tahsis amacı, otlatma kapasitesi, aile işletmelerinin büyükbaş hayvan birimi üzerinden otlatma hakkı ve otlatabilecekleri hayvan sayısı da belirtilir. İhtiyaçtan fazla çıkan kısım ise, ihtiyaç içinde bulunan çevre köy veya belediyelerle hayvancılık yapan özel veya tüzel kişilere kiralanabilir. Ancak kiralama durumu tahsis edilen köy ve belediyelerin hayvan sayısına göre her 5 yılda yeniden değerlendirilir. Ayrıca bu Kanun kapsamına alınmakla birlikte, ancak ıslah edilmek suretiyle mera olarak kullanılabilecek alanlar, gerekli ıslah işlemlerini taahhüt eden özel ve tüzel kişilere kiralanabilir. (Ek fıkra: 27/2/2013-6443/2 md.) Kiralanacak alanda hayvancılık için gerekli bakım, barınma ve su ihtiyaçlarını karşılayacak zorunlu hayvancılık tesisleri kurulabilir. Bu tesislerin taban alanı, kiralanacak alanın yüzölçümünün yüzde birini geçemez. Bu oranı bir katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. Tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan bu Kanunda gösterilenden başka şekilde yararlanılamaz. Ancak, bu Kanuna veya daha önceki kanunlara göre mera, yaylak ve kışlak olarak tahsis edilmiş olan veya kadimden beri bu amaçla kullanılan arazilerden;

a) Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının talebi üzerine, 3213 sayılı Maden Kanunu ve 6326 sayılı Petrol Kanunu hükümlerine göre, arama faaliyetleri sonunda rezervi belirlenen maden ve petrol faaliyeti için zaruri olan,

b) Kültür ve Turizm Bakanlığının talebi üzerine, turizm yatırımları için zaruri olan,

c) Kamu yatırımları yapılması için gerekli bulunan,

d) (Değişik:3/7/2005 – 5403/27 md.) Köy yerleşim yeri ile uygulama imar plânı veya uygulama plânlarına ilave imar plânlarının hazırlanması, toprak muhafazası, genkaynaklarının korunması, millî park ve muhafaza ormanı kurulması, doğal, tarihî ve kültürel varlıkların korunması, sel kontrolü, akarsular ve kaynakların düzenlenmesi, bu kaynaklarda yapılması gereken su ürünleri üretimi ve termale dayalı tarımsal üretim faaliyetleri için ihtiyaç duyulan,

e) 442 sayılı Köy Kanununun 13 ve 14 üncü maddeleri kapsamında kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan,

f) Ülke güvenliği ve olağanüstü hal durumlarında ihtiyaç duyulan,

g) Doğal afet bölgelerinde yerleşim yeri için ihtiyaç duyulan,

ğ) (Ek: 26/3/2008-5751/3 md.;Değişik: 9/7/2008-5784/26 md.) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun talebi üzerine, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu, 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu hükümlerine göre, petrol iletim faaliyetleri ile elektrik ve doğal gaz piyasası faaliyetleri için gerekli bulunan,

h) (Ek: 26/3/2008-5751/3 md.) Jeotermal kaynaklı teknolojik seralar için ihtiyaç duyulan,

ı) (Ek: 10/9/2014-6552/112 md.) Bakanlar Kurulunca kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilan edilen, (1)

i) (Ek: 28/11/2017-7061/53 md.) 9/1/2002tarihli ve 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu kapsamında ilan edilen endüstri bölgeleri, 26/6/2001 tarihli ve 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu kapsamında ilan edilen teknoloji geliştirme bölgeleri,12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu kapsamında kurulan organize sanayi bölgeleri ve 6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu kapsamında kurulan serbest bölgeler için kuruluş ve genişleme aşamalarında ihtiyaç duyulan yerlerin, ilgili müdürlüğün talebi, komisyonun ve defterdarlığın uygun görüşü üzerine, valilikçe tahsis amacı değiştirilebilir ve söz konusu yerlerin tescilleri Hazine adına, vakıf meralarının tescilleri ise vakıf adına yaptırılır. Bu madde kapsamında başvuruda bulunan kamu kurumları ile işletmeciler, faaliyetlerini çevreye ve kalan mera alanlarına zarar vermeyecek şekilde yürütmek ve kendilerine tahsis edilen yerleri tahsis süresi bitiminde eski vasfına getirmekle yükümlüdürler. Bu yerler, tahsis süresi bitiminde özel sicile kaydedilir.  Harman yeri, panayır, sıvat ve eyrek yerleri gibi kamu orta mallarının tahsis amacı değişikliğinde bu madde hükümleri uygulanır. Tarımsal kullanım veya mera bütünlüğü sağlamak için, nitelikleri itibarıyla değişim yapılacak arazi bulunamaması durumunda değerlendirmek, değiştirmek veya satın almak sureti ile kamulaştırma yapılabilir. Kamulaştırılan bu araziler değişim veya doğrudan satış ile değerlendirilir. Yapılan kamulaştırma ve değişim ile ilgili işlemler ve düzenlenen kâğıtlar Katma Değer Vergisi hariç her türlü vergi, resim, harç ve katkı payından müstesnadır. Meradaki İnşaat Yasağını düzenleyen 20.madde de  “Yaylak ve kışlaklarda, 442 sayılı Köy Kanununda öngörülen inşaatlar ile valiliklerden izin alınmak suretiyle imar mevzuatına göre yapılacak kullanma amacına uygun mandıra, suluk, sundurma ve süreklilik göstermeyen barınak ve ağıllar ile Turizm Bakanlığının talebi üzerine turizme açılması uygun görülen bölgelerde ahşap yapılar dışında, ev, ahır ve benzeri inşaatlar yapılamaz.” Hükmü bulunmaktadır. Mevcut hükümler çerçevesinde, “meraların devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olması nedeniyle, özel mülkiyete konu edilmeyeceği açıklanan istisnai durumlar dışında amacı dışında kullanılamayacağı ve zamanaşımı yoluyla edinilemeyeceğinden vergi barışı kapsamında değerlendirilemeyeceği” sonucuna varılmaktadır.

Bu husus  yanı sıra “Bursa İli, Mudanya ilçesindeki Myrleia antik kentinin üzerine alışveriş merkezi yapılmasına ilişkin dava süreci devam ederken yer sahibinin antik kenti alışveriş merkezi olarak kullanmak için imar affına başvurduğu, Antik kentte AVM inşaatıyla ilgili süren dava için “bilirkişi raporuna” dayanarak verilen ret kararı, bilirkişi olarak atanan kişilerin görev alanlarının uyumsuzluğu nedeniyle Danıştay 14. Dairesi tarafından bozulurken,( Danıştay 14. Dairesi, bilirkişi heyeti içinde en az bir arkeolog ile mimar ya da inşaat mühendisinin olmamasını eleştirerek davanın yeniden görülmesini istemiştir) Alışveriş Merkezi açmak isteyen ………….. grubunun imar affını fırsat bilerek, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden Yapı Kayıt Belgesi aldığı” açıklamaları haberi gazetelerde yer aldığı görülmektedir.

2863 sayılı 6.maddesinde, “Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları” sayılmıştır. Kanunun (c) bendinde; Kaya mezarlıkları, yazılı, resimli ve kabartmalı kayalar, resimli mağaralar, höyükler, tümülüsler, ören yerleri, akropol ve nekropoller; kale, hisar, burç, sur, tarihi kışla, tabya ve istihkâmlar ile bunlarda bulunan sabit silahlar; harabeler, kervansaraylar, han, hamam ve medreseler; kümbet, türbe ve kitabeler, köprüler, su kemerleri, su yolları, sarnıç ve kuyular; tarihi yol kalıntıları, mesafe taşları, eski sınırları belirten delikli taşlar, dikili taşlar; sunaklar, tersaneler, rıhtımlar; tarihi saraylar“ Sit alanı içinde bulunan taşınmaz kültür varlıkları …….olarak sayılmışlardır. Kanunun 9.maddesinde ise;  korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve koruma alanları ile sit alanlarında inşaî ve fizikî müdahalede bulunulamaz, bunlar yeniden kullanıma açılamaz veya kullanımları değiştirilemez. Esaslı onarım, inşaat, tesisat, sondaj, kısmen veya tamamen yıkma, yakma, kazı veya benzeri işler inşaî ve fizikî müdahale sayılır” hükümleri yer almaktadır. Haberde yer alan antik kentte özel mülkiyetin nasıl ve ne şekilde yer aldığı belirsizliğini korumakla beraber ve yargısal sonuca ulaşmamıştır.

Gerek 4342 sayılı Mera Kanununun ve gerekse 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun İmar Barışı düzenlemesinde istisnalar arasında sayılmaması bir eksiklik olarak görülse bile her iki Kanunun yasaklayıcı ve engelleyici hükümlerinin yeterli olduğu düşünülmektedir. Başvuru kişi/kişilerin başvurusu üzerine yapılmakla beraber, sonrasında yapılacak inceleme sonucu yapı kayıt belgesi verilmesini gerektirmeyen sonuca varılırsa geçersiz sayılacağı gözden uzak tutulmamalıdır.

– Depreme dayanıklı olmayan binalarda, “Yapı Kayıt Belgesi” alacaklar mı? Burada binaların elemesi nasıl olacak?

Mühendislik ve yapı denetim firmaları tarafından yapılan denetimde binanın beton sınıfı eğer C-15 altındaysa imar affına dâhil olamayacaktır. Onların tamamen yıkılması söz konusu olacaktır.

– Yapı Kayıt Belgesi alınmış bir daireyi alan kişi bankadan konut kredisi çekebilecek mi?

Bu belge, o yapıyı yasallaştırdığı için bankaların daire sahibine konut kredisi vermesi önünde bir engel kalmayacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus; mevcut binanın yürürlükteki imar mevzuatınla uyumlu olmasıdır.

– Yapı Kayıt Belgesi alınmış bir daireyi satan alan kişi ileriki yıllarda mağduriyet yaşar mı?

Yapı Kayıt Belgesi alınmış dairelerin satılması durumunda alıcı kişiler bankalardan kredi kullanabileceklerdir. İmar barışının vatandaşı ilgilendiren en önemli kısmı da zaten budur. Vatandaş, yıllardır ticari bir mal olarak kullanamadığı dairesini veya dükkanını kredi sistemine sokabilecektir. Bankalara gayrimenkullerini ipotek ettirerek, işletmelerine kredi alabileceklerdir. Yapı Kayıt Belgesi ile ruhsatsız olarak çalıştıkları gayrimenkullerine işletme ruhsatları alabileceklerdir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus “Yapı Kayıt Belgesi” bir imar hakkı getirmemektedir. Yapı Kayıt Belgesi alınmış bir binanın yenilenmesi durumunda, yürürlükteki imar durumu hükümleri uygulanacağı için, mevcut olan imar mevzuatı hükümlerine aykırı olan bağımsız birimler yeniden inşa edilemeyeceği için hak kayıpları olacaktır.

Bir örnekle ifade etmek gerekirse, yürürlükteki imar mevzuatına göre, H: 12.50 metre olarak yapılması gereken bir binada;

Bodrum katta 2 adet daire, Zemin katta 2 adet daire, 1. Normal katta 2 adet daire, 2. normal katta 2 adet daire ve 3. normal katta 2 adet daire olmak üzere, 5 katta toplam 10 adet daire yapılma hakkı vardır. Eğer bu bina, mevcut imar mevzuatları dikkate alınmadan yerel idarecilerin gözlerinden kaçmış vaziyette ruhsatsız veya ruhsatlı ve ruhsat eklerine aykırı olarak imar hakkı olmadığı halde 2 kat fazla kaçak kat yapılmış,10 daire yerine 14 dairelik bir bina yapılmış olsa dahi, imar barışıyla çerçevesinde, geçmişte kaçak olarak adlandırılan bu bina, her kat için alınan “Yapı Kayıt Belgesi” yle yasal hale getirilecektir. İstenirse bu binaya kat mülkiyeti de kurulacaktır. “Yapı Kayıt Belgesi” bir imar hakkı olmadığından,  Yasal hale getirilen bu bina yıkıldığında mevcut imar mevzuatına göre yeniden yapılacağından, kaçak katlardan “Yapı Kayıt Belgesi” ne itibar ederek, daire satın alan kişiler mağduriyet yaşayacaklardır.

Yazıldı Makale ve Görüşler

Maaş Haczi Hakkında Yargıtay Kararı

Tem17
2018
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas: 2014/31871,Karar: 2015/1258,Tarih: 26.01.2015

ÖZÜ : Davacı, Kredi kartı borcu nedeniyle emekli maaşı hesabına konulan blokenin kaldırılmasını istemiştir. Davacı kredi kartı üyelik sözleşmesi imzaladıktan sonra bireysel kredi sözleşmelerini imzalayarak davalı bankadan kredi kullanmıştır. Davacı tarafından imzalanan sözleşmelerde ve aynı tarihli alınan taahhütnameler ile borcun ödenmemesi halinde banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve hesapları üzerinde bloke, hapis, mahsup ve takas etme yetkisini davalı bankaya vermiş olup, SGK dan aldığı maaşının kesilmesine kredinin geri ödemelerinin maaşı üzerinden yapılmasına da muvafakat etmiştir. Davacı sözleşmeden dönmediğine göre borcu ne şekilde ödeyeceğini de açıklamamıştır. Bankada bu taahhüde inanarak başka teminat istemeden davacıya krediyi kullandırmıştır. Davalı banka sözleşme hükümlerine göre kesinti yapmıştır. Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü mümkün değildir. Davacı sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez. Bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan kullandığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi zorunludur. Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip daha sonra dava açıp kesinti bedelini geri istemesi hakkın kötüye kullanılması olup iyi niyet kurallarıyla bağdaşmaz.

Mahkemece, blokenin kaldırılmasına, bilirkişi incelemesi sonucu fazladan kesilen 3450,62 TL.nin davacıya iadesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacının kredi kartı ile bankadan kullandığı tüketici kredilerini ödememesi üzerine emekli maaşına bloke konulup konulmayacağı, ödenen bedellerin geri istenip istenemeyeceğine ilişkindir. Bilindiği üzere 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı yasanın 56.maddesi ile değişik 5510 sayılı yasanın 93.maddesine göre “Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler 88.maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” İİK.nun 83/a maddesindeki “İİK.nun 82 ve 83. maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir” hükmüne karşın, 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 Sayılı Kanunun 32.maddesi ile değişik 5510 Sayılı SGK.nun 93/1.maddesinde, “bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin taleplerin, borçlunun muvafakati yok ise, icra müdürü Tarafından reddedileceği” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu hükmün İİK.nun 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiği ve takip hukukuna göre icra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasında veya hacizden sonra 5510 Sayılı Yasanın 93.maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerin haczine ilişkin verilen muvafakatin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde borçlu haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı, yasanın tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulmasına, borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkan sağladığı, böylece tarafların sözleşme ile belirledikleri hükmü ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacı az yukarıda zikredilen yasal düzenlemeler yürürlükte iken 4.2.2010 tarihli kredi kartı üyelik sözleşmesi imzaladıktan sonra sırasıyla 29.04.2010 tarihli 8000 TL, 27.01.2011 tarihli 5500 TL, 28.12.2011 tarihli 6200 TL bedelli bireysel kredi sözleşmelerini imzalayarak davalı bankadan kredi kullanmıştır. Davacı tarafından imzalanan sözleşmelerde ve aynı tarihli alınan taahhütnameler ile borcun ödenmemesi halinde banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve hesapları üzerinde bloke, hapis, mahsup ve takas etme yetkisini davalı bankaya vermiş olup, SGK dan aldığı maaşının kesilmesine kredinin geri ödemelerinin maaşı üzerinden yapılmasına da muvafakat etmiştir. Davacı sözleşmeden dönmediğine göre borcu ne şekilde ödeyeceğini de açıklamamıştır. Bankada bu taahhüde inanarak başka teminat istemeden davacıya krediyi kullandırmıştır. Davalı banka sözleşme hükümlerine göre kesinti yapmıştır. Hemen belirtilmelidir ki davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü mümkün değildir. Zira davacı yürürlükteki bu Yasaları bilerek sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez. Ayrıca bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan kullandığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi zorunludur.. Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip daha sonra dava açıp kesinti bedelini geri istemesi hakkın kötüye kullanılması olup iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz.(TMK m.2) Tüketici haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemez, bu şekilde edimin tek taraflı geri istenmesi de hukuken himaye göremez. Aksi halde; kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkansızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır. Hal böyle olunca mahkemece uyuşmazlığın sözleşmeye bağlılık, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda izah edilen sebeplerle davalının temyiz isteğinin kabulüne hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 25,20 TL harcın istek halinde iadesine, 26.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

Yazıldı Yargı Kararları

2018 YILI TEMMUZ-ARALIK AYLARI MEMURLARIN MALİ HAKLARI

Tem17
2018
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

2018 YILI TEMMUZ AYINDAN İTİBAREN UYGULANACAK MALİ HAKLAR

             Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından 04.07.2018 gün ve 27998389-010.06.02-5278 sayılı Mali ve Sosyal Haklar konulu 4 Temmuz 2018 tarihli 8 Sıra No’lu Genelge yayınlandı.

Bu genelgede; 01.07.2018-31.12.2018 döneminde geçerli olmak üzere 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 154.maddesi uyarınca aylık gösterge tablosunda yayınlanan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara eklenecek aylık katsayısı, taban aylık katsayısı, iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük ve mali sorumluluk zamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak yan ödeme katsayısı belirlenmiştir.

Yazıldı Güncel Mevzuat

Kıyı Kanunu Uygulama Yönetmeliği Değişikliği

Tem17
2018
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

             

29 Haziran 2018 CUMA gün ve 30463 sayılı Resmî Gazetede; “KIYI KANUNUNUN UYGULANMASINA DAİR YÖNETMELİKTE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK”  yayımlandı.

MADDE 1 – 3/8/1990 tarihli ve 20594 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan  “yapılabilir” ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve aynı fıkraya aşağıda yer alan (ç) bendi eklenmiştir.

“ç) Trabzon, Rize ve Zonguldak illerinde 24/5/1933 tarihli ve 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu kapsamında kalan sağlık tesisleri hariç olmak üzere, Sağlık Bakanlığının önerisi ve Bakanlar Kurulunca alınacak kamu yararı kararı doğrultusunda sağlık tesisleri yapılabilir. 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununa göre kurulabilen ve işletilen Endüstri Bölgeleri, Kıyı Kanununa tabi olmayan alanlarda yer seçimine ilişkin gerekli çalışmaların ilgili kurumunca yapılması sonucunda, uygun ve yeterli büyüklükte alternatif alan bulunmaması ve rapora bağlanması halinde; çevre üzerindeki etkilerinin bütün olarak önlenmesi veya en aza indirilmesi için mevcut en iyi, etkin, ileri ve uygulanabilir teknikleri kullanarak yapılabilir.”

MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 14 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (e) bendinde yer alan “Turizm Bakanlığı’nca” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi kapsamında 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununa göre kurulan, işletilen ve mevcut en iyi teknikleri kullanan endüstri bölgelerine ait imar planları 4737 sayılı Kanunun 4/A, 4/C ve 4/Ç maddelerine göre” ibaresi eklenmiştir.

MADDE 3 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 4 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Şehircilik Bakanı yürütür.

Yazıldı Güncel Mevzuat
Onceki Sayfa ← Sonraki Sayfa →

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız