• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

Tarafından Yazılan : admin

29 HAZİRAN 2017 GÜN VE 30109 SAYILI RESMİ GAZETEDE YAYINLANAN EK VE DEĞİŞİKLİKLER

Ağu17
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

29 HAZİRAN 2017 GÜN VE 30109 SAYILI RESMİ GAZETEDE YAYINLANAN EK VE DEĞİŞİKLİKLER

 1-) BİNALARIN YANGINDAN KORUNMASI HAKKINDA YÖNETMELİK

  Mevcut yapılara ilişkin uygulama

MADDE 138-

…………………………………………………..

(4) (Ek: 14/6/2017-2017/10459 K.) 19/12/2007 tarihinden önce yapı ruhsatı başvuru dilekçesi eski yapı projeleri ilgili idaresince onaylanmış olan yapı, bina, tesis ve işletmeler de bu Yönetmeliğin uygulanması açısından mevcut yapı olarak kabul edilir.

2-) a)Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 30.maddesinin (a, b, c, ç ve d bentleri değişikliği)

Belgelerin sunuluş şekli

MADDE 30-

(3) (Değişik: 29.06.2017-30109 R. G./1.md.) Türkiye Cumhuriyetinin yabancı ülkelerde bulunan temsilcilikleri tarafından düzenlenen belgeler dışında yabancı ülkelerde düzenlenen belgeler ile yabancı ülkelerin Türkiye’deki temsilcilikleri tarafından düzenlenen belgelerin tasdik işlemi aşağıdaki şekilde yapılır:

a) Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesine taraf ülkelerde düzenlenen ve bu Sözleşmenin 1 inci maddesi kapsamında bulunan resmi belgeler, “apostil tasdik şerhi” taşıması kaydıyla Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu veya Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tasdik işleminden muaftır. Apostil tasdik işleminden, belgedeki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır. Belgedeki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun; düzenlendiği ülkedeki yetkili diğer mercilerce teselsülen tasdik edilmiş olması ve apostil tasdik şerhinin tasdik silsilesindeki bir önceki merciye ilişkin olması halinde de belgenin usulüne uygun olarak sunulduğu kabul edilecektir.

b) Türkiye Cumhuriyeti ile diğer devlet veya devletler arasında, belgelerdeki imza, mühür veya damganın tasdik işlemini düzenleyen hükümler içeren bir anlaşma veya sözleşme bulunduğu takdirde, bu ülkelerde düzenlenen belgelerin tasdik işlemi, bu anlaşma veya sözleşme hükümlerine göre yaptırılabilir.

c) (a) veya (b) bendi kapsamında sunulmayan belgeler ise aşağıdaki yöntemlerden biri ile tasdik edilmelidir:

1) Belge, doğrudan düzenlendiği ülkenin Dışişleri Bakanlığı ya da düzenlendiği ülkedeki yetkili diğer mercilerin tasdikini müteakip o ülkenin Dışişleri Bakanlığı tarafından tasdik edildikten sonra o ülkedeki Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu tarafından tasdik edilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğunun bulunmadığı ülkelerde ise tasdik işlemi bu ülkeyle ilişkilerden sorumlu Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu tarafından yapılır. Düzenlendiği ülkedeki yetkili diğer mercilerin tasdiki ile belgenin düzenlendiği ülke Dışişleri Bakanlığı tasdik işleminden; belgedeki bir önceki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır. Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu tasdik işleminden ise; imzanın doğruluğunun ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır.

2) Belge, sırasıyla düzenlendiği ülkenin Türkiye’deki temsilciliği ile Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından tasdik edilmelidir. Düzenlendiği ülkenin Türkiye’deki temsilciliğinin tasdik işleminden; belgedeki bir önceki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tasdik işleminden ise; imzanın doğruluğunun ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır.

ç) Teselsülen yapılan tasdik işlemlerinde teyit edilecek unsurlara ilişkin eksikliklerin veya hataların sonraki merciler tarafından tasdik kapsamında giderilmesi veya düzeltilmesi halinde de belgenin usulüne uygun olarak sunulduğu kabul edilir.

d) Yabancı ülkenin Türkiye’deki temsilciliği tarafından düzenlenen belgeler, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından tasdik edilmelidir. Bu tasdik işleminden belgedeki imzanın doğruluğunun ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır.

b) Hizmet Alımı, Mal Alımı, Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliklerinin 31.maddelerinin (a, b, c, ç ve d bentleri değişikliği)

Belgelerin sunuluş şekli

MADDE 31-

………………………………………..

(3) (Değişik:29.06.2017-30109 R.G./1. md.) Türkiye Cumhuriyetinin yabancı ülkelerde bulunan temsilcilikleri tarafından düzenlenen belgeler dışında yabancı ülkelerde düzenlenen belgeler ile yabancı ülkelerin Türkiye’deki temsilcilikleri tarafından düzenlenen belgelerin tasdik işlemi aşağıdaki şekilde yapılır:

a) Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesine taraf ülkelerde düzenlenen ve bu Sözleşmenin 1 inci maddesi kapsamında bulunan resmi belgeler, “apostil tasdik şerhi” taşıması kaydıyla Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu veya Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tasdik işleminden muaftır. Apostil tasdik işleminden, belgedeki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır. Belgedeki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun; düzenlendiği ülkedeki yetkili diğer mercilerce teselsülen tasdik edilmiş olması ve apostil tasdik şerhinin tasdik silsilesindeki bir önceki merciye ilişkin olması halinde de belgenin usulüne uygun olarak sunulduğu kabul edilecektir.

b) Türkiye Cumhuriyeti ile diğer devlet veya devletler arasında, belgelerdeki imza, mühür veya damganın tasdik işlemini düzenleyen hükümler içeren bir anlaşma veya sözleşme bulunduğu takdirde, bu ülkelerde düzenlenen belgelerin tasdik işlemi, bu anlaşma veya sözleşme hükümlerine göre yaptırılabilir.

c) (a) veya (b) bendi kapsamında sunulmayan belgeler ise aşağıdaki yöntemlerden biri ile tasdik edilmelidir:

1) Belge, doğrudan düzenlendiği ülkenin Dışişleri Bakanlığı ya da düzenlendiği ülkedeki yetkili diğer mercilerin tasdikini müteakip o ülkenin Dışişleri Bakanlığı tarafından tasdik edildikten sonra o ülkedeki Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu tarafından tasdik edilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğunun bulunmadığı ülkelerde ise tasdik işlemi bu ülkeyle ilişkilerden sorumlu Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu tarafından yapılır. Düzenlendiği ülkedeki yetkili diğer mercilerin tasdiki ile belgenin düzenlendiği ülke Dışişleri Bakanlığı tasdik işleminden; belgedeki bir önceki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır. Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu tasdik işleminden ise; imzanın doğruluğunun ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır.

2) Belge, sırasıyla düzenlendiği ülkenin Türkiye’deki temsilciliği ile Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından tasdik edilmelidir. Düzenlendiği ülkenin Türkiye’deki temsilciliğinin tasdik işleminden; belgedeki bir önceki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tasdik işleminden ise; imzanın doğruluğunun ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır.

ç) Teselsülen yapılan tasdik işlemlerinde teyit edilecek unsurlara ilişkin eksikliklerin veya hataların sonraki merciler tarafından tasdik kapsamında giderilmesi veya düzeltilmesi halinde de belgenin usulüne uygun olarak sunulduğu kabul edilir.

d) Yabancı ülkenin Türkiye’deki temsilciliği tarafından düzenlenen belgeler, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından tasdik edilmelidir. Bu tasdik işleminden belgedeki imzanın doğruluğunun ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır.

3-)KAMU İHALE GENEL TEBLİĞİNE EKLENEN MADDELER

a-) Madde 25.4- (Ek madde:29.06.2017-30109 R.G./1. Md.) Sözleşmenin uygulanması aşamasındaki idari yargı kararları

Kamu İhale Kurulu kararlarına ilişkin idari yargı mercilerince verilen yürütmenin durdurulması veya iptal kararlarının yerine getirilmesi sonucunda idare tarafından belirlenen ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibinin yükleniciden farklı olması halinde; İhale Uygulama Yönetmeliklerinde yer alan sözleşmenin imzalanması ile ilgili hükümlere göre ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibi istekli idarece sözleşmeye davet edilir. Bu isteklinin sözleşme yapılmasına ilişkin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirerek idareye yazılı olarak başvurması durumunda, mevcut sözleşme feshedilerek tasfiye sürecinin tamamlanmasını müteakip bu istekli ile sözleşme imzalanır. Söz konusu istekli tarafından sözleşmenin imzalanmayacağı yönünde cevap verilmesi, süresi içinde sözleşme imzalamaya gelinmemesi veya İhale Uygulama Yönetmeliklerinde yer alan sözleşmenin imzalanması ile ilgili hükümlere uygun olarak belgelerin sunulmaması hallerinde, mevcut yüklenici ile imzalanmış sözleşme idarece feshedilmeksizin uygulanmaya devam edilebilir. Bu hususa ilişkin belgeler ihale işlem dosyasında muhafaza edilir.

b)Ek madde: 29/06/2017-30109 R.G./3. md.)

Başlamış olan ihaleler

GEÇİCİ MADDE 10 – (1) İhale veya son teklif verme tarihi bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce olan ihaleler, ihale ya da son teklif verme tarihinde yürürlükte olan Tebliğ hükümlerine göre sonuçlandırılır. Ancak bu maddeyi yürürlüğe koyan Tebliğin 1 inci maddesi, ihale tarihine bakılmaksızın, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren uygulanır.

Yazıldı Güncel Mevzuat

29 HAZİRAN 2017 GÜN VE 30109 SAYILI RESMİ GAZETEDE YAYINLANAN EK VE DEĞİŞİKLİKLER

Tem06
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

1-) BİNALARIN YANGINDAN KORUNMASI HAKKINDA YÖNETMELİK

Mevcut yapılara ilişkin uygulama

MADDE 138-

…………………………………………………..

(4) (Ek: 14/6/2017-2017/10459 K.) 19/12/2007 tarihinden önce yapı ruhsatı başvuru dilekçesi eski yapı projeleri ilgili idaresince onaylanmış olan yapı, bina, tesis ve işletmeler de bu Yönetmeliğin uygulanması açısından mevcut yapı olarak kabul edilir.

2-) a)Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 30.maddesinin (a, b, c, ç ve d bentleri değişikliği)

Belgelerin sunuluş şekli

MADDE 30-

(3) (Değişik: 29.06.2017-30109 R. G./1.md.) Türkiye Cumhuriyetinin yabancı ülkelerde bulunan temsilcilikleri tarafından düzenlenen belgeler dışında yabancı ülkelerde düzenlenen belgeler ile yabancı ülkelerin Türkiye’deki temsilcilikleri tarafından düzenlenen belgelerin tasdik işlemi aşağıdaki şekilde yapılır:

a) Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesine taraf ülkelerde düzenlenen ve bu Sözleşmenin 1 inci maddesi kapsamında bulunan resmi belgeler, “apostil tasdik şerhi” taşıması kaydıyla Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu veya Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tasdik işleminden muaftır. Apostil tasdik işleminden, belgedeki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır. Belgedeki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun; düzenlendiği ülkedeki yetkili diğer mercilerce teselsülen tasdik edilmiş olması ve apostil tasdik şerhinin tasdik silsilesindeki bir önceki merciye ilişkin olması halinde de belgenin usulüne uygun olarak sunulduğu kabul edilecektir.

b) Türkiye Cumhuriyeti ile diğer devlet veya devletler arasında, belgelerdeki imza, mühür veya damganın tasdik işlemini düzenleyen hükümler içeren bir anlaşma veya sözleşme bulunduğu takdirde, bu ülkelerde düzenlenen belgelerin tasdik işlemi, bu anlaşma veya sözleşme hükümlerine göre yaptırılabilir.

c) (a) veya (b) bendi kapsamında sunulmayan belgeler ise aşağıdaki yöntemlerden biri ile tasdik edilmelidir:

1) Belge, doğrudan düzenlendiği ülkenin Dışişleri Bakanlığı ya da düzenlendiği ülkedeki yetkili diğer mercilerin tasdikini müteakip o ülkenin Dışişleri Bakanlığı tarafından tasdik edildikten sonra o ülkedeki Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu tarafından tasdik edilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğunun bulunmadığı ülkelerde ise tasdik işlemi bu ülkeyle ilişkilerden sorumlu Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu tarafından yapılır. Düzenlendiği ülkedeki yetkili diğer mercilerin tasdiki ile belgenin düzenlendiği ülke Dışişleri Bakanlığı tasdik işleminden; belgedeki bir önceki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır. Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu tasdik işleminden ise; imzanın doğruluğunun ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır.

2) Belge, sırasıyla düzenlendiği ülkenin Türkiye’deki temsilciliği ile Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından tasdik edilmelidir. Düzenlendiği ülkenin Türkiye’deki temsilciliğinin tasdik işleminden; belgedeki bir önceki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tasdik işleminden ise; imzanın doğruluğunun ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır.

ç) Teselsülen yapılan tasdik işlemlerinde teyit edilecek unsurlara ilişkin eksikliklerin veya hataların sonraki merciler tarafından tasdik kapsamında giderilmesi veya düzeltilmesi halinde de belgenin usulüne uygun olarak sunulduğu kabul edilir.

d) Yabancı ülkenin Türkiye’deki temsilciliği tarafından düzenlenen belgeler, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından tasdik edilmelidir. Bu tasdik işleminden belgedeki imzanın doğruluğunun ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır.

b) Hizmet Alımı, Mal Alımı, Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliklerinin 31.maddelerinin (a, b, c, ç ve d bentleri değişikliği)

Belgelerin sunuluş şekli

MADDE 31-

………………………………………..

(3) (Değişik:29.06.2017-30109 R.G./1. md.) Türkiye Cumhuriyetinin yabancı ülkelerde bulunan temsilcilikleri tarafından düzenlenen belgeler dışında yabancı ülkelerde düzenlenen belgeler ile yabancı ülkelerin Türkiye’deki temsilcilikleri tarafından düzenlenen belgelerin tasdik işlemi aşağıdaki şekilde yapılır:

a) Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesine taraf ülkelerde düzenlenen ve bu Sözleşmenin 1 inci maddesi kapsamında bulunan resmi belgeler, “apostil tasdik şerhi” taşıması kaydıyla Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu veya Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tasdik işleminden muaftır. Apostil tasdik işleminden, belgedeki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır. Belgedeki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun; düzenlendiği ülkedeki yetkili diğer mercilerce teselsülen tasdik edilmiş olması ve apostil tasdik şerhinin tasdik silsilesindeki bir önceki merciye ilişkin olması halinde de belgenin usulüne uygun olarak sunulduğu kabul edilecektir.

b) Türkiye Cumhuriyeti ile diğer devlet veya devletler arasında, belgelerdeki imza, mühür veya damganın tasdik işlemini düzenleyen hükümler içeren bir anlaşma veya sözleşme bulunduğu takdirde, bu ülkelerde düzenlenen belgelerin tasdik işlemi, bu anlaşma veya sözleşme hükümlerine göre yaptırılabilir.

c) (a) veya (b) bendi kapsamında sunulmayan belgeler ise aşağıdaki yöntemlerden biri ile tasdik edilmelidir:

1) Belge, doğrudan düzenlendiği ülkenin Dışişleri Bakanlığı ya da düzenlendiği ülkedeki yetkili diğer mercilerin tasdikini müteakip o ülkenin Dışişleri Bakanlığı tarafından tasdik edildikten sonra o ülkedeki Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu tarafından tasdik edilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğunun bulunmadığı ülkelerde ise tasdik işlemi bu ülkeyle ilişkilerden sorumlu Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu tarafından yapılır. Düzenlendiği ülkedeki yetkili diğer mercilerin tasdiki ile belgenin düzenlendiği ülke Dışişleri Bakanlığı tasdik işleminden; belgedeki bir önceki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır. Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu tasdik işleminden ise; imzanın doğruluğunun ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır.

2) Belge, sırasıyla düzenlendiği ülkenin Türkiye’deki temsilciliği ile Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından tasdik edilmelidir. Düzenlendiği ülkenin Türkiye’deki temsilciliğinin tasdik işleminden; belgedeki bir önceki imzanın doğruluğunun, belgeyi imzalayan kişinin hangi sıfatla imzaladığının ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tasdik işleminden ise; imzanın doğruluğunun ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır.

ç) Teselsülen yapılan tasdik işlemlerinde teyit edilecek unsurlara ilişkin eksikliklerin veya hataların sonraki merciler tarafından tasdik kapsamında giderilmesi veya düzeltilmesi halinde de belgenin usulüne uygun olarak sunulduğu kabul edilir.

d) Yabancı ülkenin Türkiye’deki temsilciliği tarafından düzenlenen belgeler, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından tasdik edilmelidir. Bu tasdik işleminden belgedeki imzanın doğruluğunun ve varsa üzerindeki mühür veya damganın aslı ile aynı olduğunun teyidi işlemi anlaşılır.

 

3-)KAMU İHALE GENEL TEBLİĞİNE EKLENEN MADDELER

a-) Madde 25.4- (Ek madde:29.06.2017-30109 R.G./1. Md.) Sözleşmenin uygulanması aşamasındaki idari yargı kararları

Kamu İhale Kurulu kararlarına ilişkin idari yargı mercilerince verilen yürütmenin durdurulması veya iptal kararlarının yerine getirilmesi sonucunda idare tarafından belirlenen ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibinin yükleniciden farklı olması halinde; İhale Uygulama Yönetmeliklerinde yer alan sözleşmenin imzalanması ile ilgili hükümlere göre ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibi istekli idarece sözleşmeye davet edilir. Bu isteklinin sözleşme yapılmasına ilişkin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirerek idareye yazılı olarak başvurması durumunda, mevcut sözleşme feshedilerek tasfiye sürecinin tamamlanmasını müteakip bu istekli ile sözleşme imzalanır. Söz konusu istekli tarafından sözleşmenin imzalanmayacağı yönünde cevap verilmesi, süresi içinde sözleşme imzalamaya gelinmemesi veya İhale Uygulama Yönetmeliklerinde yer alan sözleşmenin imzalanması ile ilgili hükümlere uygun olarak belgelerin sunulmaması hallerinde, mevcut yüklenici ile imzalanmış sözleşme idarece feshedilmeksizin uygulanmaya devam edilebilir. Bu hususa ilişkin belgeler ihale işlem dosyasında muhafaza edilir.

b)Ek madde: 29/06/2017-30109 R.G./3. md.)

Başlamış olan ihaleler

GEÇİCİ MADDE 10 – (1) İhale veya son teklif verme tarihi bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce olan ihaleler, ihale ya da son teklif verme tarihinde yürürlükte olan Tebliğ hükümlerine göre sonuçlandırılır. Ancak bu maddeyi yürürlüğe koyan Tebliğin 1 inci maddesi, ihale tarihine bakılmaksızın, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren uygulanır.

Yazıldı Güncel Mevzuat

BELEDİYELERİMİZİN DİKKATİNE !

Tem03
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği, 3 Temmuz 2017 gün ve  30113 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Planlı  Alanlar İmar Yönetmeliği ile yürürlükten kaldırıldı.

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

İmar Yönetmeliği

Tem03
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinin 70.maddesi,Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin 1.10.2017 tarihinde yürürlükten kalkacağını belirtmektedir.

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

Gazetelerden..

Haz15
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

              İMAR RANTI

              Belediyelerin imar uygulamaları sebebiyle vatandaşın güveninin giderek azaldığını anlatan Mehmet ÖZHASEKi, bu konuda Sayıştay ve İçişleri Bakanlığının dışında üçüncü bir denetime ihtiyaç olduğunu söyledi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, belediyelerdeki imar uygulamalarının vatandaşın kafasında soru işaretlerine yol açtığını ve belediyelere olan güveni azalttığını belirterek, bu konuda ayrı bir denetim mekanizmasının oluşturulması gerektiğini söyledi. Bakan Özhaseki, bazı gazetecilerle sohbetinde belediyelerin imar uygulamalarına yönelik tartışmaları değerlendirdi. Özhaseki, Türkiye’de şu anda belediyeler konusunda vatandaşın en çok şikayet ettiği konunun imar uygulamaları olduğuna dikkat çekerek, “Kimse temizlikten, parklardan çöp toplanmasından uzun boylu bir şikâyet etmiyor. İnsanlar eskiye bakarak, ‘su, kanalizasyon, altyapı, yeşil alan konusunda daha iyi durumda’ diyor. Fakat ortalıkta dolaşan imar hikâyeleri, o kadar rahatsız edici ki, hepimizin içini dönderiyor. İnsanlar arasındaki bu dedikodular adalet duygusunu da, belediyelere yönelik güveni de sarsıyor. Çok kötü bir durum. Bunun engellenmesi konusundaki görüşlerimizi hem Cumhurbaşkanımıza hem de Başbakanımıza ilettik. İmar uygulamalarının denetlenmesi lazım. Denetimi biz yapabiliriz. Önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanımıza sunacağımız 6 aylık yol haritasında belediyelerle olan ilişkilerimiz de yer alacak” değerlendirmesini yaptı.

             EN BÜYÜK HIRSIZLIK İMARDAN GELİYOR

21 sene belediye başkanlığı yaptığını anlatan Bakan Özhaseki, şöyle devam etti: Sayıştay ve İçişleri Bakanlığı denetler. Bazen Sayıştay öyle abartır ki bu denetimi âdeta işkenceye dönüşür. Ama buna rağmen denetlemeli. Buna itirazımız yok. Diğeri de İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişlerinin yaptığı denetim. Ama mülkiye müfettişleri vali adayı olan insanlardır. İhtisasları imar konusunda değil. Yani belediyelerin üçüncü bir denetime ihtiyacı var. O da imar denetimi. En büyük hırsızlıklar, kötülükler, belalar imardan geliyor. O imarın bir an önce denetim altına alınması lazım. Tabii ki elindeki kesinleşen planlar konusunda eziyet edecek değiliz. Ama bir değişim ve dönüşüm varsa planda, ‘bir dakika niye değiştiriyorsun’ deme hakkımızın olması lazım. Plan tadilatlarının niye yapıldığını sormamız lazım. Eğer bu tadilatlar makul ve haklı ise ‘doğru yapmışsın’ deriz. Değilse, ‘bir dakika’ denmesi lazım. Parsel bazlı imar değişiklikleri en büyük bela. Yoksa alan bazlı olanlara kimse itiraz etmiyor. Ayrıca., değer artış payı ile ilgili yeni bir adım atılacak.  Değer artış payı şu anda belediyelere kalıyor. Ama yeni bir düzenleme ile bu payın bir kısmı kentsel dönüşüm uygulamalarına aktarılacak.

Yazıldı Makale ve Görüşler

Danıştay 12.Daire Kararı

May23
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Danıştay Onikinci Daire, E. 2016/8855, K. 2017/461, T. 23.02.2017

Özeti : Disipline konu eylemler ile yaptırımlar arasında adil bir dengenin gözetilmesi de hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Eylem ile yaptırım arasında bulunması gereken adil denge, “ölçülülük ilkesi” olarak da adlandırılmakta ve bu ilkenin alt ilkelerini de elverişlilik, zorunluluk ve orantılılık ilkeleri oluşturmaktadır. Davacının eyleminin disiplin cezası verilmesini gerektirdiği tartışmasız olmakla birlikte, 657 sayılı Kanun’un 125/E-(f) maddesinde yer alan Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile bu bağlamda “fiili tecavüz” olarak nitelendirilen itme eylemi arasında adil bir dengenin bulunmadığı açık olduğundan, davacının Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

 

Dava; …İlçesi, Halk Eğitim Merkezi’nde müdür yardımcısı olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-(f) maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun 18.09.2014 tarihli ve 4324634 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır. İdare Mahkemesince, soruşturma raporunda yer alan ifade ve belgelerden davacının iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunduğu iddiası sübuta erdiğinden, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E-(f) maddesinde; “Amirlerine, maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak” fiili, Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır. Dosyanın incelenmesinden; …Halk Eğitim Merkezi’nde müdür yardımcısı olarak görev yapan davacı hakkında, 24.10.2013 günü Halk Eğitim Merkezi’ndeki koridorda ..İlkokulu Müdürü N.Ç.S.’ye tokat attığı ve tekmelediği yönündeki ilkokul müdürü N.Ç.S.’nin olay günü verdiği şikayet dilekçesi üzerine başlatılan soruşturma sonucunda düzenlenen 27.12.2013 tarihli ve 663.07/237 sayılı Soruşturma Raporu’nda; davacının bahse konu eyleminin sübut bulduğu, belirtilen fiilinin ise “iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak eylemi” kapsamında olduğu değerlendirilerek davacı hakkında 657 sayılı Kanun’un 125/E-(f) maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası yönünde teklif getirildiği, bu doğrultuda Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun 18.09.2014 tarihli ve 4324634 sayılı işlemi ile davacının Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılması üzerine, bu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır. Soruşturma raporunda yer alan ifadeler incelendiğinde; olayın tarafları dışında 11 kişinin ifadelerinin alındığı, bahse konu darpa maruz kalan ilkokul müdürü N.Ç.S.’nin olay anında yanında bulunan aynı ilkokulun müdür yardımcısı ve olay esnasında müzik dersinden çıkan bir müzik öğretmeninin, davacının müdür N.Ç.S.’yi tekmelediği yönünde beyanda bulunmalarına karşın, genel olarak ifadelerine başvurulanların olay anında gürültü duydukları, fiili tecavüz görmedikleri yönünde beyanda bulundukları, davacı ile davacının şahit gösterdiği iki kişinin ifadelerinden ise, davacının müdür N.Ç.S.’yi iterek yere düşürdüğü anlaşılmaktadır. Kanun koyucu, hukuk devletinde kamu hizmetlerinin uyum ve düzen içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla hizmeti sunan kamu görevlileri için disiplin düzenlemeleri içeren kurallar öngörebilir ve bu kurallara uyulmasını temin etmek amacıyla çeşitli disiplin yaptırımları benimseyebilir. Ancak disipline konu eylemler ile yaptırımlar arasında adil bir dengenin gözetilmesi de hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Eylem ile yaptırım arasında bulunması gereken adil denge, “ölçülülük ilkesi” olarak da adlandırılmakta ve bu ilkenin alt ilkelerini de elverişlilik, zorunluluk ve orantılılık ilkeleri oluşturmaktadır. “Elverişlilik ilkesi”, öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “zorunluluk ilkesi” öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olmasını ve “orantılılık ilkesi” ise öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken orantıyı ifade etmektedir.Bu durumda; davacının eyleminin disiplin cezası verilmesini gerektirdiği tartışmasız olmakla birlikte, 657 sayılı Kanun’un 125/E-(f) maddesinde yer alan Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile bu bağlamda “fiili tecavüz” olarak nitelendirilen itme eylemi arasında adil bir dengenin bulunmadığı açık olduğundan, davacının Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine, kullanılmayan 45,60-TL yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 23.02.2017 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

 

KARŞI OY :İdare mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyoruz.

Yazıldı Yargı Kararları

Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği Değişikliği

May22
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

          17 Mayıs 2017 ÇARŞAMBA günlü ve 30069 sayılı Resmî Gazetede “MEKÂNSAL PLANLAR YAPIM YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK” yayımlandı.

 

 MADDE 1 – 14/6/2014 tarihli ve 29030 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 11 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(2) Kentsel asgari standartlar, Bakanlıkça belirlenen esaslar doğrultusunda çevre düzeni planı ile belirlenebilir.”

MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 27 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“f) Doğal sit alanlarına ait koruma amaçlı imar planlarında bölge komisyonu kararı; tabiat varlıkları ve doğal sitlerin, tarihi arkeolojik, kentsel, kentsel arkeolojik sitler ve diğer koruma statüleri ile çakıştığı alanlarda ise ilgili kurulların uygun görüşü alınır.”

MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 30 uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “alır” ibaresi “alabilir” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(1) Yürürlükteki 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planları, üst ölçekli çevre düzeni planı veya nazım imar planı plan türüne dönüştürülür. Bu planlarda yapılacak değişikliklerde bu Yönetmeliğin çevre düzeni planları ile ilgili hükümlerine uyulur ve değişikliğin kullanım amacı ve niteliğine göre çevre düzeni planı ile nazım imar planı gösterimlerinden uygun olanı kullanılabilir.”

MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin Ek-2’si ekteki şekilde değiştirilmiştir.

MADDE 6 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 7 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve Şehircilik Bakanı yürütür.

 

Yazıldı Güncel Mevzuat

Yönetmelik Değişikliği Hakkında

May17
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Yazıldı Yargı Kararları

4857 Sayılı İş Kanunun 2/ 6 ve 7.Maddelerine İlişkin Yargıtay Kararları

May11
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

BELEDİYELERİMİZE HATIRLATMA!

 4857 sayılı Kanunun 2/6.ve 7.maddelerine  İlişkin İş ve İşlemler:

4857 Sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine dair yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.”

4857 sayılı İş Kanunu’nun 2 nci maddesi 7 inci fıkrasında ise; Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denilir” Hükümleri yer almaktadır.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, E. 2015/14689,K.2017/1512,T.08.02.2017;“Dava konusu olayda da davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir. Somut olayda taraflar arasındaki sözleşmenin ayrılmaz parçası olan Teknik Şartnamenin 21. ve 44. maddelerine göre sorumluluk davalı yükleniciye aittir. Bu durumda mahkemece taraflara yarı yarıya sorumluluk yüklenemez. Bununla birlikte feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatından ise diğer işverenler sorumlu olmayıp, sadece son işveren sorumludur. Başka bir ifade ile davacı üst işveren, dava dışı işçiye ödemiş olduğu ihbar tazminatını ancak son işverenden rücuen tahsilini talep edebilir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise işçiye ödenen ihbar tazminatından tüm alt işverenlerin dönemine isabet eden tutarlarda sorumlu tutularak hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, sözleşme kapsamında işçilik alacaklarından tüm alt işverenlerin tam sorumlu olduğu, buna göre son işveren olan davalının ihbar tazminatının tamamından, diğer işçilik alacaklarından ise kendi dönemine isabet eden miktarlar üzerinden sorumlu olduğu kabul edilerek, gerekirse sorumlu olduğu miktarların belirlenmesi hususunda yeniden bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar göz ardı edilerek, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E. 2016/36202,K. 2017/519,T. 23.01.2017; “Dava, işe iade istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta, davalılar arasında malzemeli yemek pişirme, dağıtma ve sonrasına ait hizmetlerin alımına dair sözleşme yapıldığı, davacı işçinin işvereni olan davalı şirketin bu işi üstlendiği, davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisi olduğu, davacının iş sözleşmesinin davalı alt işveren tarafından geçerli neden olmadan feshedildiği de dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Mahkemece feshin geçersizliğine ve davacının alt işveren işyerine işe iadesine karar verilmesi yerindedir. Ancak asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumlu olacağı kuralı dikkate alınmadan ve işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretinden birlikte sorumlu olduğu gözden kaçırılarak, davanın asıl işveren yönünden husumet nedeni ile reddine karar verilmesi hatalıdır.”

Yargıtay 22.Hukuk Dairesi, E.2016/30949,K. 2017/74,T.16.01.2017;“Dava; feshin geçersizliği ve işe iade istemine ilişkindir. Somut olayda, iş akdine ihale süresinin bitmesi gerekçe gösterilerek sözlü olarak son verilmiş olup, feshin geçerli bir nedeni bulunmadığından geçersiz olduğunun tespitinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki; davacı sekreter olarak davalı belediyenin çalışma alanı içerisinde yardımcı iş kategorisinde değerlendirilebilecek hizmet sektöründe çalışmaktadır. Davalılar arasındaki hizmet alım sözleşmesinin “destek personel” alımına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Davalı belediyenin, yardımcı işlerinden olan temizlik, büro, kat görevi, şoförlük, mutfak ve bahçe çalışması gibi destek hizmetlerini alt işverene vermesi 4857 sayılı Kanun’un 2/6-7. maddesi ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 67. maddesine göre mümkün olduğundan, geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğu kabul edilmelidir. Bu anlamda, mahkemece davacı işçinin alt işveren nezdindeki işyerine iadesine ve iş güvencesi hükümlerinin mali sonuçlarından her iki davalının müştereken sorumluluğuna hükmedilmesi gerekirken; asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu sonucuna varılarak davacının davalı belediyeye ait işyerine iadesi doğru değildir.”

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi,E.2016/30949,K. 2017/74, T.16.01.2017; “4857 sayılı İş Kanunu’nun 2 nci maddesi 7 inci fıkrasına göre; Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denildiği, bu ilişkide asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludurlar”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.12.2008 tarih ve E. 2008/9-704, 2008/730 sayılı kararında; “alt işveren – asıl işverenin sorumluluğu konusuna açıklık getirmiştir. Bu kararda yer alan; “İşçilik alacaklarının tahsiline ilişkin davalarda eğer işçi alt işverenin kadrosunda işe başlamış ve bu şekilde işine son verilmiş ise açacağı işçilik alacağı davasında hem alt işvereni hem de asıl işvereni dava edebilir. Alt işverenle asıl işveren arasındaki borç yönünden ilişki müşterek ve müteselsildir. İşverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu iddia edilse bile muvazaa iddiası işçinin alacaklarına karşı alt ve asıl işverenin müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Davacı işçi, davalı Seyhan Belediyesi ile Miray Limited şirketine karşı açtığı dava ile iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini ileri sürmüş ve dava konusu alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili isteğinde bulunmuştur. Davalı S. Belediyesi cevabında belediyeye ait temizlik işlerinin ihale ile yüklenicilere verildiğini, bu sebeple belediyeye husumet düşmeyeceğini belirterek davanın öncelikle husumet yönünden reddini istemiş; esas bakımından da taleplerin haksız ve yersiz olduğunu savunmuştur. Diğer davalı M. Limited Şirketi belediyeden temizlik işini alan alt işveren konumunda olduğu açıkladıktan sonra davacının iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği belirlenip davalı Seyhan Belediyesinin asıl işveren olduğu belirtilerek 4857 sayılı İş Yasasının 2. maddesi gereğince davacının gerçekleşen alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline dair verilen karar Dairemizce davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu belirtilerek Miray Şirketi hakkındaki davanın husumet yönünden reddedilmesi gereğine değinilerek bozulmuş; mahkemece davalılar arasındaki sözleşme muvazaalı olsa bile bu durumun davacıya karşı ileri sürülemeyeceği gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir. Somut olay yönünden de davacı işçinin gerçek işvereni davalı Seyhan Belediye Başkanlığıdır. Diğer davalı M. Limited Şirketinin işverenlik sıfatı bulunmamaktadır. İşçi işveren arasında görülmesi gereken davada M. Limited Şirketinin davalı sıfatı olmadığı için davanın adı geçen davalı yönünden husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerekir. İşçinin iyi niyetli olması ve muvazaanın tarafı olmaması bu sonucu değiştirmez. Aksinin kabulü hukuki istikrar ilkesi ile bağdaşmaz.”

Yargıtay 9.Hukuk Dairesi, E.2017/501, K.2017/2628, T.27.02.2017;“Dava, feshin geçersizliği ve işe iade istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta; dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerden; davacının davalı şirketteki çalışmasının alt işverenler değişmesine rağmen aynı şekilde devam ettiği, davacı gibi çalışanların aynı iş yerinde aynı işi yaparak ve davalı şirket yetkililerinin emir ve talimatlarına uygun olarak çalışmasını sürdürdükleri anlaşılmaktadır. Bu suretle davalılardan birinin kendisine ait bağımsız organizasyon ve yönetim hakkının bulunmadığı, diğer davalıya ait işyerinde istihdam edilmek üzere işçi sağlayan ve bordrolama hizmeti sunan bir şirket olduğu tespit edilmiştir. Davalılar arasında görünürde olan asıl işveren alt işveren ilişkisi muvazaaya dayanmakta olup, muvazaalı ilişki içine girilmesi nedeniyle, davacının baştan itibaren asıl işveren olan şirket işçisi olarak işlem görmesi gerektiği 4857 Sayılı Kanun’un 2. maddesinin yedinci fıkrası gereğidir. Açıklanan sebeplerle mahkemece feshin geçersizliğine karar verilmesi isabetli ise de davacının asıl işveren olmayan davalı nezdinde işine iadesine dair verilen karar hatalı olup kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.” açıklamalarının uygulamada dikkate alınması gerekir.

Yazıldı Yargı Kararları

Aykome Kararlarına İtiraz

May10
2017
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Uyuşmazlık Mahkemesinin 2017/162 Esas, 13.03.2017 günlü ve  2017/195 sayılı Kararında, (10.05.2017 gün ve 30062 Mükerrer Resmi Gazete) “Aydın Büyükşehir Belediyesinin AYKOME Kuruluş ve Görevleri, Çalışma ve Usulleri Uygulama Yönetmeliğinin 26.maddesinin 1.,8.ve 19.fıkralarıuyarınca verilen para cezalarının iptali istemiyle açılan davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerekir” denilmektedir.

Yazıldı Yargı Kararları
Onceki Sayfa ← Sonraki Sayfa →

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız