İÇİNDEKİLER (2) görmek için lütfen linki tıklayınız !
HUKUKİ GÖRÜŞLER KİTAP içeriği görmek için lütfen linki tıklayınız !
İÇİNDEKİLER (2) görmek için lütfen linki tıklayınız !
HUKUKİ GÖRÜŞLER KİTAP içeriği görmek için lütfen linki tıklayınız !
14 Haziran 2014 gün ve 29030 sayılı Resmî Gazete de yayınlanan MEKÂNSAL PLANLAR YAPIM YÖNETMELİĞİ ile;
(1) 2/11/1985 tarihli ve 18916 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik ile,
(2) 11/11/2008 tarihli ve 27051 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
‘Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’ ile getirilen düzenlemelere kısaca değinirsek;
İMAR PLANLARINDA DEĞİŞİKLİK YAPMAK İÇİN BAKANLIK ONAYI GETİRİLMİŞTİR.
* Yeni düzenleme ilçe ve büyükşehir belediyesi onayıyla sosyal teknik alanların kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesi gibi düzenlemeleri ortadan kaldırıyor. Artık yapılan tüm plan değişikliği için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın onayı zorunlu olacak. Bakanlık bu değişiklikle, yeşil ve sosyal alanlar üzerinde yapılacak plan değişikliklerinde son sözü kendisinin söylemesini amaçlıyor. *Belediyelerin imar planı yapmak yetkisi korunsa da ciddi bir merkezi denetim getiriliyor.
* Öte yandan Bakanlık onayı olsa dahi söz konusu alanın konum ve yüzölçümünün eşdeğer alanın alternatif olarak gösterilmesi zorunlu olacak. Yani şehrin merkezindeki değerli bir alanın alternatifi şehrin dışındaki bir bölge olamayacak. Alternatif olarak sunulan bölgenin park, meydan, açık alan ve yeşil alan olarak kullanılması da zorunlu tutulmuştur.
*İmar planı değişikliği zorlaştırılacak ve plan değişikliğine yeni sınırlamalar getirilecek. Yaşam kalitesi yüksek mekanlar için kentsel tasarım projeleri geliştirilecektir.
ŞEHRİN SİLUETİNE KORUMA
*Yeni yönetmelikle bina yüksekliği artıran imar değişikliklerinde şehrin ve yakın alanların siluetini etkilememe şartı getirilmiştir. Ayrıca; imar plan değişikliği ile emsal artışı ve kat adedi arttırılmışsa buna uygun sosyal ve teknik alt yapı alanı ayrılmasının da zorunlu olacaktır.
*İmar planlarında ticaret-konut, turizm-ticaret-konut, turizm-ticaret alanlarında konut kullanımına yer verilmesi halinde konut kullanım alanları belirlenecek ve buna uygun alanlar ayrılacaktır. Bu düzenlemedeki amaç, turizm alanlarında rezidans yaparak emsal fazlası yaratıp bu alanların satılmasını önlenmek. Karma konut alanlarında konut kullanım alanı belirtilmemişse bu oran en fazla yüzde 30 olacaktır.
YENİ YÖNETMELİĞİN GETİRDİĞİ TEMEL İLKELER:
*AVM ve sanayi kuruluşları ile lojistik ve depolama alanlarının şehir dışlarına çıkarılması öngörülmüştür.
* Turizm alanlarında yılın belli dönemlerinde nüfus artışına paralel sosyal teknik alt yapı alanları ve otopark alanları ayrılması zorunlu oldu. Kış nüfus ile yaz nüfusu çok farklı olan turizm merkezileri için(Bodrum,Marmaris,Belek,Alanya,Side v.s.gibi )yeni bir planlama esası getirilmiştir.
* Afetlerde kullanılacak acil açık alanlar ve yollar yapılması zorunluluğu getirilmiştir.
*Plan yapımı sırasında ,ilk defa afet ve jeolojik ve doğal verilerin dikkate alınması zorunluluğu getirilmiş, Yine bazı bölgelerde plan yapılırken anket, kamuoyu yoklaması, toplantı, çalıştay, internet ortamında duyuru gibi yollarla bilgilendirme zorunluluğu öngörülmüştür.
*İptal edilen planlarda kurum ve kuruluş görüşlerinin dikkate alınması zorunluluğu yanı sıra ,plan yaparken de bitişik ve çevrede mevcut planlarla uyumlu plan yapılması zorunlu olmuştur.
*İmar planlarında kullanılan alanların içerisinde birden fazla kullanım alanı bulunması halinde uygulamada kullanıma ilişkin detaylar belirlenerek, ne kadar otopark, yeşil alan, sosyal ve teknik alt yapı alanı bağımsız bölüm sayısı açıkça anlatılacak.
*İlk defa sağlıklı yaşam ve toplumdaki spora teşvik amaçlı bir plan sistematiği devreye girmiştir.Okullara çok yakın çocuk bahçesi, oyun alanı, açık semt spor alanları, kreş, anaokul, ilkokul fonksiyonları dikkate alınacaktır.
*İmar planlarında çocuk bahçesi, oyun alanı, açık semt spor alanı, aile sağlık merkezi, kreş, anaokulu ve ilkokul fonksiyonları takriben 500 metre, ortaokullar takriben bin metre, liseler ise takriben 2 bin 500 metre mesafe dikkate alınarak yaya olarak ulaşılması gereken hizmet etki alanında planlanacak.
*Ayrıca imar planlarında, dini tesislerden küçük cami takriben 250 metre, orta (semt) cami takriben 400 metre mesafe dikkate alınarak yaya olarak ulaşılması gereken hizmet etki alanında planlanacak, mescitler ise yerleşik veya hareketli nüfusa göre takriben 150 metre hizmet etki alanında yapılabilecektir.
*İmar planı değişikliklerinin yapılabilmesi için değişikliğin altyapı ve ulaşıma yönelik etkilerini belirleyen ve çözüm önerileri getiren kentsel teknik altyapı etki değerlendirme raporu hazırlanacaktır.
*İmar Planlarında, öncelikle engelliler, çocuklar, yaşlılar ve hamileler gibi kamu ortak mekanlarını kullanmakta zorluk çeken ve hareket kısıtlılığı bulunan kişilerin kentsel ve sosyal altyapı alanlarına erişimini ve kullanımını sağlayıcı ve kolaylaştırıcı tedbirlerin alınması amacıyla tasarım ilkeleri geliştirilmesi esas olacaktır.
*İmar planlarında araç trafiğinin azaltılması için toplu taşıma ve yaya öncelikli sistem kurgulanması, “park et-devam et” sistemin yaygınlaştırılması, toplu taşıma istasyonların etrafında otopark alanı ayrılması esas olacak. Semt veya bölge parkları da planlarda yer alacaktır.
*Kalkınma planlarında belirlenen hedefler ve stratejiler mekana yansıtılacak, ülke düzeyinde mekana yönelik stratejiler belirlenecek, ulaşım koridorları önerilecek ve bazı şehirlerdeki yığılmaları önleyecek çekim merkezleri oluşturulacaktır.
KIYILARDA KONTROLLÜ YAPILAŞMA SAĞLANACAK
* Düzenlemede, kıyıların koruma ve kullanım dengesini sağlayan, bütüncül bakış açısı getiren, kıyı ve etkileşim alanlarında yapılacak bütünleşik kıyı alanı planının yapım usulleri de belirlenmiştir. Kıyı bölgelerdeki tüm kararlarda bakanlıktan uygunluk onayı aranacak. ‘Bütünleşik Kıyı Alanları Planları’ adı verilen yeni plan bakanlıkça belirlenecek ve bu bölgelerde yapılacak tüm uygulamalarda bakanlık son sözü söyleyecektir.
*Resmi Gazetede yayınlanan “Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği”nde, şehirlerin planlamasını ve inşaat sektörünü etkileyecek maddelerde yer almaktadır. Düzenlemeyle, 1985’ten beri uygulanan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik ile Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırıldı. Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği ile mekansal planların kalitesi artırılacaktır. Planların hazırlanmasında eşik analizi gibi detaylı analizler ve araştırmalar yapılması öngörülmektedir.
*Özellikle afete yönelik mikro bölgeleme veya jeolojik etüt raporları Bakanlık tarafından onaylanmadan imar planları hazırlanamayacak, afet ve acil durumlar için ihtiyaç duyulan alanlar planlarda ayrılacaktır. Afet tehlikesi ve kentsel risklerin yüksek olduğu yerleşmelerde, yerel yönetimler gerektiğinde kentsel risk analizi yapacak. Risk analizleri plan kararlarına yansıtılacaktır.
* Arazi kullanımı ve yapılaşmada sadece mekansal strateji, çevre düzeni ve imar planlarına uyulacak, diğerleri ise mekansal planlara girdi sağlayacak, veri oluşturacak ve alt kademe planlara yol gösterecektir.
*Yerel yönetimler alt kademe imar planlarını yaparken sadece bir üst kademedeki çevre düzeni plan kararlarına uyacak, böylece plan kademelenmesi netleşecek ve süreç kısalacaktır.
*İmar planlarında, onaylı jeolojik-jeoteknik etüt veya mikro bölgeleme raporlarındaki yerleşime uygunluk durumu haritalarına uyulması zorunlu olacak. İmar planlarının hazırlanmasında mikro bölgeleme etütlerine öncelik verilecek.
*İmar Planları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca izlenecek, arşivlenecek ve kayıt altına alınacaktır.
TARİHİ DOKU KORUNACAK, DOKUYU OLUMSUZ ETKİLEYECEK PLAN DEĞİŞİKLİĞİ YAPILAMAYACAK
Yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle planlar, doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunma ve kullanma dengesini sağlayacak şekilde yapılacak. Ayrıca, sit alanlarında yapılacak koruma amaçlı imar planlarında tarihi çevre, geleneksel doku, kültürel ve doğal miras, sokak dokusunun korunmasına yönelik araştırmalar yapılacak. Koruma amaçlı imar planlarında, sit alanının bütününü olumsuz etkileyecek, değerleri bozacak veya yok edecek, geleneksel dokuyu olumsuz etkileyecek plan değişikliği yapılamayacaktır.
DİKEY YAPILAŞMAYA YÖNELİK PLAN DEĞİŞİKLİKLERİ KOLAYCA YAPILAMAYACAK
Dikey yapılaşmaya yönelik plan değişiklikleri kolayca yapılamayacaktır. Binaların katlarının artırılmasına yönelik plan değişiklikleri, yerleşmenin dokusuna, kimliğine, güneşe göre yönlenmesine ve silüetine uygun olması sağlanacaktır.
Gider pusulalarında gösterilen bedellere ilişkin bir üst sınır varmıdır ?
Bilindiği üzere gider pusulası 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 234 üncü maddesinde şöyle belirtilmiştir; Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için gider pusulası düzenlenir ve bu düzenlenen gider pusulası vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmündedir. Burada ilk etapta vergiden muaf esnaf tanımına bakacak olursak GVK’nın 9. Maddesi açıkça belirtmiştir ki;
1-Motorlu nakil vasıtaları kullanmamak şartı ile gezici olarak veya bir iş yeri açmaksızın perakende ticaret ile iştigal edenler (Parantez içi cümle: 22.07.1998 tarih ve 4369 sayılı Kanunun 26 ncı maddesiyle ve 01.01.1999 tarihinden geçerli olarak değişmiştir.) (Giyim eşyalarıyla zati ve süs eşyaları, değeri yüksek olan ev eşyaları ile pazar takibi suretiyle gıda, bakkaliye ve temizlik maddelerini ve sabit iş yerlerinin önünde sergi açmak suretiyle o iş yerlerinde satışı yapılan aynı neviden malları satanlar hariç)
2-Bir iş yeri açmaksızın gezici olarak ve doğrudan doğruya müstehlike iş yapan hallaç, kalaycı, lehimci, musluk tamircisi, çilingir, ayakkabı tamircisi, kundura boyacısı, berber, nalbant, fotoğrafçı, odun ve kömür kırıcısı, çamaşır yıkayıcısı ve hamallar gibi küçük sanat erbabı;
3-Köylerde gezici olarak her türlü sanat işleri ile uğraşanlar ile aynı yerlerde aynı işleri bir işyeri açmak suretiyle yapanlardan 47 nci maddede yazılı şartları haiz bulunanlar (51 inci madde şümulüne girenler bu muafiyetten faydalanamazlar);
4-Nehir, göl ve denizlerde ve su geçitlerinde toplamı 50 rüsum tonilatoya (50 rüsum tonilato dahil) kadar makinesiz veya motorsuz nakil vasıtaları işletenler; hayvanla veya bir adet hayvan arabası ile nakliyecilik yapanlar (Bu bentte yazılı ölçüler, birlikte yaşayan eşlerle velayet altındaki çocuklar hakkında veya ortaklık halindeki işletmelerde, bu kimselerin veya ortaklığın işlettiği vasıtalar toplu olarak nazara alınmak suretiyle tespit edilir.);
5-Ziraat işlerinde kullandıkları hayvan, hayvan arabası, motor, traktör gibi vasıtalar veya sandallarla nakliyeciliği mutat hale getirmeksizin ara sıra ücret karşılığında eşya ve insan taşıyan çiftçiler;
6-Evlerde kullanılan dikiş, nakış, mutfak robotu, ütü ve benzeri makine ve aletler hariç olmak üzere, muharrik kuvvet kullanmamak ve dışarıdan işçi almamak şartıyla; oturdukları evlerde imal ettikleri havlu, örtü, çarşaf, çorap, halı, kilim, dokuma mamulleri, kırpıntı deriden üretilen mamuller, örgü, dantel, her nevi nakış işleri ve turistik eşya, hasır, sepet, süpürge, paspas, fırça, yapma çiçek, pul, payet, boncuk işleme, tığ örgü işleri, ip ve urganları, tarhana, erişte, mantı gibi ürünleri işyeri açmaksızın satanlar. Bu ürünlerin, pazar takibi suretiyle satılması ile ticari, zirai veya mesleki faaliyetleri dolayısıyla gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olanların düzenledikleri hariç olmak üzere; düzenlenen kermes, festival, panayır ile kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satılması muaflıktan faydalanmaya engel değildir.
7-(06.06.2008 tarih ve 26898 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5766 sayılı Kanunun 8/a maddesiyle eklenmiştir. Yürürlük: 01.07.2008) Ticari işletmelere ait atıkları mutat olarak veya belli aralıklarla satın alanlar hariç olmak üzere, bir işyeri açmaksızın kendi nam ve hesabına münhasıran kapı kapı dolaşmak suretiyle her türlü hurda maddeyi toplayarak veya satın alarak bu malların ticaretini yapanlara veya tekrar işleyenlere satanlar;
8-Yukarıdaki 1-7 numaralı bentlerde sözü edilen işlere benzerlik gösterdikleri, Danıştay’ın muvafık mütalaası üzerine, Maliye Bakanlığınca kabul ve ilan olunan ticaret ve sanat işleri ile iştigal edenler vergiden muaf esnaf statüsündedir. Bu statüde bulunanlardan yapılacak mal ve hizmet alımları için GVK 94’üncü madde de stopaj oranları belirlenmiştir;
-Hurda mal alımlarında %2
-Diğer mal alımlarında %5
-Hizmet alımlarında %10 (mal ve hizmet bedeli ayrılmıyorsa bu kapsamdadır)
Ancak vergiden muaf esnaf sayılmayan yani nihai tüketici olan vatandaşlara gider pusulası düzenlenmekte fakat stopaj uygulanmamaktadır.
İşte bu doğrultuda bazı mükellefler gider kalemlerini arttırmak amacıyla yüklü miktarlarda gider pusulaları düzenlemektedirler ve bu düzenlenen gider pusulalarındaki bedellerde bir üst sınır olup olmadığı tartışma konusu olmuştur. Maliye Bakanlığının 02.01.2012 tarihli B.07,1.GİB.4.41.15.02-VUK-2011/5-2 sayılı özelgesinde konuya açıklık getirilmiş ve gider pusulalarında gösterilen bedellere ilişkin bir üst sınır olmadığı açıkça belirtilmiştir.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
KOCAELİ VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü
Sayı : B.07.1.GİB.4.41.15.02-VUK-2011/5-2 02/01/2012
Konu : Gider Pusulası Düzenlemede Üst Sınır.
İlgide kayıtlı özelge talep formunda; şirketinizin savunma sanayi alanında faaliyette bulunduğunu, genel olarak askeri ürünler imal ettiğinizi, işleri ihale ile aldığınızı ve verilen sürede teslim etmek için dışarıdan işgücü temin ettiğinizi, elemanlarınızın vasıflı olması gerektiğini, bu nedenle başka yerlerde sigortalı çalışan veya emekli olan kişilerle çalıştığınızı, elektrik teknisyeni olarak çalışan ……..’un halen SGK’lı çalıştığından ödediğiniz tutarlar üzerinden gider pusulası düzenlediğinizi, KDV yönünden bir işlem yapmadığınızı belirterek belge düzeninin doğru olup olmadığının ve gider pusulası düzenlenmesinde bir üst sınır olup olmadığı yönünde bilgi talep etmiş bulunmaktasınız.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “Vergiden Muaf Esnaf” başlıklı 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında, ticaret ve sanat erbabından maddede yazılı şekil ve suretle çalışanların gelir vergisinden muaf olduğu, söz konusu fıkranın 2 numaralı bendinde, bir iş yeri açmaksızın gezici olarak ve doğrudan doğruya müstehlike iş yapan hallaç, kalaycı, lehimci, musluk tamircisi, çilingir, ayakkabı tamircisi, kundura boyacısı, berber, nalbant, fotoğrafçı, odun ve kömür kırıcısı, çamaşır yıkayıcısı ve hamallar gibi küçük sanat erbabının muafiyetten faydalanacağı, anılan maddenin ikinci fıkrasında; ticari, zirai veya mesleki kazancı dolayısı ile gerçek usulde Gelir Vergisine tabi olanlar ile maddede sayılan işleri gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine bağlılık arz edecek şekilde yapanların esnaf muaflığından faydalanamayacağı, aynı maddenin son fıkrasında ise bu muaflığın, 94 üncü madde uyarınca tevkif suretiyle kesilen vergiye şümulünün olmadığı belirtilmiştir.
Diğer taraftan, aynı Kanunun 61 inci maddesinde;
“Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.”hükmü yer almaktadır.
Öte yandan, aynı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında, vergi tevkifatı yapmak zorunda olanlar ile tevkifata tabi tutulacak ödemeler belirtilmiş, 13 numaralı bendinde;
“13.Esnaf muaflığından yararlananlara mal ve hizmet alımları karşılığında yapılan ödemelerden (2009/14592 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca)
…
d) Diğer hizmet alımları (a, b ve c alt bentleri hariç olmak üzere mal ve hizmet bedelinin ayrılamaması hali de bu kapsamdadır) için % 10, ”
oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması hükme bağlanmıştır.
Ayrıca, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 234 üncü maddesinde; birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulasının vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmünde olduğu, bu belgenin, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, zati eşyalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli eşya için de tanzim edileceği hükme bağlanmış olup, gider pusulalarında yer alacak bedele ilişkin bir sınırlama bulunmamaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, şirketiniz tarafından yaptırılan işlerin, bir hizmet sözleşmesine dayalı olarak işçi – işveren ilişkisi doğuracak şekilde yaptırılması durumunda, yapılan ödemelerin ücret kabul edilerek Gelir Vergisi Kanununun 61, 63, 94, 103 ve 104 üncü maddelerine göre vergilendirilmesi gerekmektedir. Söz konusu işin esnaf muaflığı kapsamında bulunan kişilere yaptırılması halinde ise, bu kapsamda yapılan ödemeler üzerinden aynı Kanunun 94/13-d maddesi uyarınca %10 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılacaktır.
Ancak söz konusu işin, esnaf muaflığından yararlanmayan ve vergi mükellefi olmayan kişilere yaptırılması halinde yapacağınız ödeme için gider pusulası düzenlenmesi gerekmekte olup, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde, esnaf muaflığından yararlanmayan ve vergi mükellefiyeti bulunmayan şahıslardan yapılan hizmet alımları için tevkifat yapılacağına dair hüküm bulunmadığından, gelir vergisi tevkifatı yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
Öte yandan, esnaf muaflığı belgesi alınması zorunluluğu 4444 sayılı Kanunun 14/A-1 inci maddesi ile kaldırıldığından vergiden muaf esnafa ilişkin şartları taşıyanlardan anılan belge aranılmaması gerekir.
3065 sayılı KDV Kanununun 1/1 inci maddesinde ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyetleri çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetlerin vergiye tabi olacağı hükme bağlanmış 17/4-a maddesi ile Gelir Vergisi Kanununa göre vergiden muaf esnaf ile basit usulde vergilendirilen mükellefler tarafından yapılan teslim ve hizmetler, 17/4-b maddesinde ile de Gelir Vergisi Kanununa göre gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler ile aynı Kanunun 66 ncı maddesine göre vergiden muaf olan serbest meslek erbabı tarafından yapılan teslim ve hizmetler vergiden istisna edilmiştir.
Buna göre, şirketinize hizmet ifa eden elemanların yapmış olduğu faaliyetler sonucunda elde ettiği gelirlerin, Gelir Vergisi Kanununa göre “ücret” olarak değerlendirilmesi halinde bu kişiler tarafından ifa edilen hizmetler KDV nin konusuna girmemektedir.
Ancak, hizmet ifasında bulunan kişiler tarafından yapılan faaliyetlerin “serbest meslek faaliyeti” veya “ticari faaliyet” olarak değerlendirilmesi halinde bu faaliyetler genel hükümler çerçevesinde KDV ye tabi olmakla birlikte söz konusu faaliyetleri ifa edenlerin Gelir Vergisi Kanununa göre vergiden muaf esnaf veya serbest meslek erbabı olması durumunda bu faaliyetler kapsamında ifa edilen hizmetler KDV den istisna tutulacaktır.
Dolayısıyla, şirketinize hizmet ifasından bulunan gerçek kişilerin yapmış oldukları faaliyetlerin “serbest meslek faaliyeti” veya “ticari faaliyet” olarak değerlendirilmesi ve bunları yapanların vergiden muaf esnaf veya serbest meslek erbabı olmaması halinde bu kişilerin KDV mükellefiyeti tesis ettirerek, şirketinize fatura veya serbest meslek makbuzu düzenleyerek elde ettikleri gelirler üzerinden %18 oranında KDV hesaplamaları gerekmektedir.
Ayrıca söz konusu faaliyetlerin, KDV Kanununun 9 uncu maddesi ile Bakanlığımıza verilen yetkiye istinaden yayımlanan 96 ve 97 Seri No.lu KDV Genel Tebliğleri ile getirilen ve uygulama esasları bu Tebliğler ile 60 No.lu KDV Sirkülerinin (2) numaralı bölümünde açıklanan “işgücü temin hizmetleri” kapsamında yer alması halinde, işlem bedelleri üzerinden hesaplanan KDV nin yukarıda belirtilen mevzuat çerçevesinde %90 oranında tevkifata tabi tutulacağı tabiidir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
BELEDİYE BAŞKANLARINA ACİL DURUM PLANLAMASI YAPILMASI ZORUNLUĞU KONUSUNDA BİLGİLENDİRME
Özellikle yeni seçilen belediye başkanlarının afet hazırlıkları, afet planları, afet risklerini önleme gibi çalışmalara en kısa zamanda başlatmalarında yarar bulunmaktadır.
Başta İstanbul olmak üzere ülkemizin pek çok şehrinde büyük bir deprem veya başka bir afet riski taşıdığı herkesçe bilinmektedir. Belediye başkanları afetlerle ilk yüzleşecek ve hesap sorulacak ilk yöneticiler olacaklarından kuşku bulunmamaktadır. Ayrıca afetlerin sıkça yaşandığı ülkemizde, şehirlerin afetlere dayanıklı ve sürdürülebilir bir hale getirilmesi ekonomik kalkınmaları için de en öncelikli konulardan biri olduğundan kuşku bulunmamaktadır. Bu nedenle afet hazırlıkları, afet planları, afet risklerini önleme ve kentsel dönüşümle azaltma gibi çalışmalar belediye başkanlarınca öncelikle yapılması gereken olmazsa olmaz nitelikte çalışmalardır.
Belediye başkanları beldelerini her tür afete karşı güvenli bir hale getirmeleri yasal zorunlulukltur.5353 sayılı Belediye Kanunu’nun 53. Maddesi uyarınca, öncelikle ve özellikle aşağıdaki çalışmaları yapmakla yükümlüdürler. Geniş halk kitlelerinin afet öncesi ve sonrasında yapılacaklar hakkında bilgilendirilmesi çerçevesinde;
* Halkın depreme hazırlık ve temel afet bilinci, güvenli yaşam vb. konularda (CD, kitap, seminer, söyleşi, tiyatro vb. ile) sürekli eğitilerek bilinçlendirilmesi,
* Mahalle, sokak, site ve kurum-kuruluş bazında “Yerel Afet Gönüllüleri (YAG)” veya Mahalle Afet Gönüllüleri (MAG) şeklinde birimler oluşturularak halkın ilk yardım, yangın söndürme ve hafif arama kurtarma konusunda beceri sahibi olmasının sağlanması,
* Mahalle bazında yaralı toplama, ilk yardım, sahra hastanesi, aş evi, barınma, toplanma, haberleşme, bağış dağıtımı, ailelerin toplanması gibi acil durum yolları ve alanlarının belirlenmesi/oluşturması,
* Yılda en az iki kez mahalle bazında haberli, kurumlar bazında ise haberli/habersiz çeşitli seviyelerde tatbikatların yapılması,
* Afet sırasında kullanılabilecek okul, spor salonu gibi sağlamlığından ve güvenliğinden şüphe edilmeyecek binalar belirlenerek bu alanlarda ve parklarda acil durumlarda kullanılacak her türlü malzemenin depolanması,
* Tehlike arz eden binaların neden olabileceği can ve mal kaybı risklerinin halka iyi anlatılması ve kentsel dönüşümle yapısal risklerin mümkün olduğunca yaygın biçimde ve en kısa zamanda azaltılması,
* Afet öncesi ve sonrasında valilik, büyükşehir belediyesi, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte yapılacak çalışmalar yanı sıra, beldelerindeki afet yönetimi çalışmalarını koordine edebilecek AKOM vb. tarzda bir birimin ve ekibinin kurulup kapasitesinin geliştirilmesinin sağlanması,
* Yapılan çalışmalar konusunda halkın duyurularla, toplantılarla, okul ve konut ziyaretleriyle v.b yollarla bilgilendirilmesi,
Sayılan bu çalışmaların uluslararası standartlara ve yönetmeliklerimize uygun olarak hazırlanacak olan afet risk azaltma, afet müdahale ve afet iyileştirme planlarına uyumlu şekilde gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.
Çok önemli olan hususun biri de, özellikle büyük yerleşim yerlerinde başta deprem olmak üzere büyük bir afet meydana geldiğinde afetzedelerin hepsine anında ulaşmak mümkün olamayacağından, halkı kendi hazırlığı, halkı bilgisi ve becerisinin kurtaracağı göz önünde tutulmalıdır. Bunun için 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 53. Maddesi’nde belirtildiği gibi halkın afetlere karşı eğitilerek afetlerin en az kayıpla atlatılmasında büyük yarar sağlayacağı bilinmelidir.
BELEDİYE GELİRLERİ KANUNUNDAKİ BAZI MAKTU VERGİ VE HARÇ TARİFELERİN TESPİTİNDE YETKİ DEĞİŞİKLİĞİ
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun “Ücrete tabi işler” başlıklı 97 inci maddesinde “Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir. Belediye’ye tekel olarak verilmiş işler kendi özel hükümlerine tabidir.” hükmü uyarınca, belediyelerin yaptığı hizmetler (su, otobüs, ilan gibi hizmetler) nedeniyle doğrudan ücret tarifesi düzenleme yetkileri bulunmaktadır.
Ancak belediyeler; İlan ve Reklam Vergisi, Eğlence Vergisi, İşgal Harcı, Tatil Günlerinde Çalışma Ruhsatı Harcı ve İşyeri Açma İzin Harcı konularında belediye meclislerinin önerisiyle, İçişleri Bakanlığının görüşü ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunun alacağı karar ile arttırılmasını sağlayabilirler.
18.02.2014 tarih ve 28917 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 2014/5896 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 4 üncü maddesinde “Bu Karar 19/05/2013 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.” Hükmü yer almıştır. Dolayısıyla Bakanlar Kurulu Kararıyla tespit edilen vergi ve harç tutarları 18.02.2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.01.03.2014 tarih ve 28928 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 6527 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun6 ncı maddesiyle 2464 sayılı Kanuna geçici 7 nci madde eklenmiştir. Eklenen bu geçici madde uyarınca, 2013 yılında uygulanmak üzere belediye meclislerince belirlenmiş olan, bu Kanunun 15 inci maddesinde, 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (III) numaralı bendinde, 56 ncı maddesinde, 60 ıncı maddesinde ve 84 üncü maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde yer alan maktu vergi ve harç tarifleri, Kanunun 96ncı maddesinin (A) fıkrasının ikinci paragrafı gereğince Bakanlar Kurulunca tespit edilecek karar yürürlüğe girinceye kadar uygulamaya devam edileceği belirtilmiştir.
1) 01.01.2013-18.12.2013 döneminde İlan ve Reklam Vergisi, Eğlence Vergisi, İşgal Harcı, Tatil Günlerinde Çalışma Ruhsatı Harcı ve İşyeri Açma İzin Harcı için her belediyece tespit edilen maktu vergi ve harç tarifelerinin uygulanmasının yasal olduğu,
2) 18.01.2014-31.12.2014 döneminde, 18.12.2013 tarih ve 28855 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2013/5585 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edilen maktu vergi ve harç tarifelerinin uygulanmasının gerektiği,
3) 18.02.2014-31.12.2014 döneminde de, 18.02.2014 tarih ve 28917 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 2014/5896 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile tespit edilen tablolarda belirtilen maktu vergi ve harç tarifeleri uygulanması gerektiği,
4) 2015 mali yılından itibaren ise; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (B) fıkrasında “Yeniden değerleme oranı, yeniden değerleme yapılacak yılın Ekim ayında (Ekim ayı dahil) bir önceki yılın aynı dönemine göre Türkiye İstatistik Kurumunun Üretici Fiyatları Genel Endeksinde meydana gelen ortalama fiyat artış oranıdır. Bu oran Maliye Bakanlığınca Resmi Gazete ile ilan edilir.” hükmü ve 2464 sayılı Kanunun 96 ncı maddesinin (A) bendine eklenen fıkra uyarınca, Bakanlar Kurulunca tespit edilen vergi ve harç tutarları, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere bir önceki yıla ilişkin olarak belirlenen yeniden değerleme oranında arttırılması gerektiği,
5) 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 96 ncı maddesiyle ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, yasama organı ve Bakanlar Kurulu tarafından yapılan birçok düzenlemeden sonra İlan ve Reklam Vergisi, Eğlence Vergisi, İşgal Harcı, Tatil Günlerinde Çalışma Ruhsatı Harcı ve İşyeri Açma İzin Harcı tutarlarında eksik veya fazla tahsilat yapılmış olabileceği,
Eğer vergi ve harçlardan fazla tahakkuk ve tahsilat yapılmış ise; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 116, 117 ve 120 nci maddeleri uyarınca, vergi hatalarının düzeltilmesi esas ve usullerine göre belediyeye müracaat eden mükelleflere iade edîlmesi gerektiği,
Eğer eksik tahakkuk ettirilen vergi ve harç varsa, eksik tahakkuk ettirilen vergi ve harçlar mükelleflerden tahsil edilmesi gerektiği,
Değerlendirilmektedir.
KENTSEL DÖNÜŞÜM KAVRAMI VE ÖZELLİKLERİ
İnsanların barınma gereksinimi ve bir arada yaşama ihtiyacı, kentsel yerleşimlerin ortaya çıkmasının temel dinamikleridir. İnsanların çevresel faktörlere karşı korunma ve güvenlik sağlama çabaları, barınma mekânlarının hazırlanmasını ve bu mekânların bir arada bulunmasını zorunlu kılmıştır. Barınma mekânlarından oluşan yapılar topluluğunun kendisinden beklenen fonksiyonları karşılayabilmesi için, bir kent düzeninin kurulması gerekmiştir. Bu gereklilik doğrultusunda, şehirleşme için yer seçim aşamasından başlayarak, bir plan doğrultusunda yapılaşma süreci yönetilmektedir.
Planlı bir kentleşmenin sağlanmasına yönelik olarak gerçekleştirilecek planlama faaliyetleri, ayrı bir idari faaliyet olarak idarenin sorumluluk alanına girmiştir.Nüfusu 10.000’i geçen belediyeler için yerine getirilmesi gereken bir görev olan imar planlaması; planların hazırlanması, planlar doğrultusunda uygulamanın yönetilmesi ve kurallara aykırı davranışların önlenmesi şeklinde farklı boyutlarda karşımıza çıkmaktadır. İmar planlama ve uygulama sürecinin üç temel amacı bulunmaktadır. Bunlar; düzenli, sağlıklı ve estetik kentleşme olarak ifade edilebilir. Düzenin sağlanamadığı, sağlıklı bir yapılaşmanın gerçekleştirilemediği ve sanat değerinden yoksun yapılaşmaların hâkim olduğu bir şehirde, idareye verilen imar planlamasını yapma ve uygulamayı yönetme görevinin kendisinden beklenen sonuçları doğurması mümkün olmayacaktır.
İmar planlama sürecinde idare, sahip olduğu sınırlı doğal kaynakları, ihtiyaçlar bakımından en verimli şekilde kullanmak üzere bir çalışma yapacaktır. Eldeki arazi ve doğal kaynakların taşıma kapasitesine göre bir yapılaşma-kullanım yoğunluğunun belirlenmesi ve yapılan teknik-bilimsel analizlerin sonuçlarına göre kullanım fonksiyonlarının tanımlanması gerekir. Özetle idare, imar planlama sürecinde sahip olunan sınırlı doğal kaynakları, kentleşme ihtiyacının karşılanmasına en verimli şekilde kullanmasını sağlamaya çalışmakla yükümlüdür. Sınırlı doğal kaynakların talepler bakımından en etkin şekilde değerlendirme çabalarında; yapılaşma ve barınma ihtiyacının yoğunluğu dikkate alınarak, mümkün olan en kısa sürede planlama sürecinin tamamlanması ve yapılaşmanın idarenin denetimi altında sağlanması gerekir.
Belediyelerin planlama ve uygulamayı şekillendirme sürecinde yetersiz kalması, konut ihtiyacı başta olmak üzere, toplumun yapılaşma gereksinimlerinin baskılamasıyla, hukuka aykırı yapılaşmalar olarak tanımlanan kaçak ve gecekondu yapılaşmasının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Hukuka aykırı yapılaşmalar olarak ortaya çıkan kaçak yapılar ve gecekonduların çıkarılan kanunlarla yasallık kazanmasıyla kentleşme temel amaçlarından sapmıştır. Hukuka aykırı yollarla gerçekleşen yapılaşmalara yönelik olarak imar kolluk yetkileri kullanılarak aykırılıkların giderilmesi yerine çeşitli nedenlerle bu yapılara yasallık kazandırılması, kurallara saygılı çoğunluğun cezalandırılması sonucunu doğurmuştur.
Düzensiz, sağlıksız ve estetikten uzak olarak yapılaşmış bir yerleşim yerinin imar planlama ve uygulama faaliyetlerinin temel amaçları doğrultusunda düzeltilmesi, yüksek ekonomik maliyetinin yanında, birçok sosyal sorunu da beraberinde getirmektedir. Şehrin yeniden düzenlenmesi konusunda farklı dönemlerde ortaya konulan iradeler ve çıkarılan yasalar, beklentileri tam olarak karşılayamamıştır. Bu gün gelinen noktada, Türkiye’de kentlerin planlama ve yapılaşma sürecinden kaynaklanan sorunların çözümlenmesinde, afet riskinin oluşturduğu baskı altında, adımlar atılmaya başlanmış, çözüm sürecinin mali kaynakları konusunda yollar aranmış ve sosyal açıdan sorunun çözümü yönünde genel bir kanaat oluşmuştur.
5393 SAYILI BELEDİYE KANUNUNDA 5998 SAYILI KANUNLA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUNUN ÖZELLİKLERİ VE UYGULANMASI
5393 sayılı Belediye Kanununun 73.maddesi 24 Haziran 2010 gün ve 27621 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 5998 sayılı Kanunla değiştirilmiş, belediyelerde kentsel dönüşümün ilk adımları atılmıştır.
*Belediye, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilecek, (kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilebilmesi ve uygulama yapılabilmesi Bakanlar Kurulu kararına bağlıdır)
*Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak ilan edilecek alanın üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı veya imarsız alanlar olması, yapı yükseklik ve yoğunluğunun belirlenmesi, alanın büyüklüğünün en az 5 ve en çok 500 hektar arasında olması, etaplar halinde yapılabilmesi hususların takdiri münhasıran belediye meclisinin yetkisinde olacak,
*Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye büyükşehir belediyeleri yetkili kılınmıştır. Büyükşehir belediye meclisinin uygun görmesi halinde ilçe belediyeleri kendi sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilecek,
Büyükşehir belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina inşaat ruhsatı, yapı kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri hakkında 3194 sayılı İmar Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya büyükşehir belediyeleri yetkili olacaktır.
*Toplamı 5 hektardan az olmamak kaydı ile proje alanı ile ilişkili birden fazla yer tek bir dönüşüm alanı olarak belirlenebilecek. İmar Kanunu’nda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya Büyükşehir belediyeleri yetkili olacaktır. Kamulaştırmanın aceleliği kararı Büyükşehir belediye meclisi tarafından verilecek,kentsel dönüşüm ve gelişim alanları içinde yer alan eğitim ve sağlık alanları hariç kamuya ait gayrimenkuller harca esas değer üzerinden belediyelere devredilecektir.
*Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarındaki gayrimenkul sahipleri ve hak sahibi olmuş kimselerle anlaşılmaları halinde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanında hakları verilecek,2981 sayılı Kanun kapsamına girmeyen gecekondu sahiplerine enkaz ve ağaç bedelleri verilecek veya belediye imkanları ölçüsünde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı dışında arsa veya konut satışı yapılabilecektir. Bu kapsamda bulunanlara Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile işbirliği yapılmak suretiyle konut satışı da yapılabilir. Enkaz ve ağaç bedelleri arsa veya konut bedellerinden mahsup edilecektir.
*Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde belediyelere ait gayrimenkuller ile belediyelerin anlaşma sağladığı veya kamulaştırdıkları gayrimenkuller üzerindeki inşaatların tamamı belediyeler tarafından yapılacak veya yaptırılacak olup, belediye ile anlaşma yapmayan veya belediyece kamulaştırılmasına gerek duyulmayan gayrimenkul sahiplerinden proje alanında kendilerine ayrı ada ve parselde imar hakkı verilmemiş olanlar kamulaştırmasız el atma davası açabilecektir.
*Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yapılacak alt yapı ve rekreasyon harcamaları, proje ortak gideri sayılacak, Belediyelere ait inşaatların proje ortak giderleri belediyeler tarafından karşılanacaktır. Kendilerine ayrı ada veya parsel tahsis edilen gayrimenkul sahipleri ile kamulaştırma dışı kalan gayrimenkul sahipleri, sahip oldukları inşaatın toplam metrekaresi oranında proje ortak giderlerine katılmak zorunda olacaklardır. Proje ortak gideri ödenmeden inşaat ruhsatı, yapılan binalara yapı kullanma izni verilemeyecek; su, doğalgaz ve elektrik bağlanamayacaktır.
*Dönüşüm alanı sınırı kesinleştiği tarihte, bu sınırlar içindeki gayrimenkullerin tapu kütüğünün beyanlar hanesine kaydedilmek üzere tapu sicil müdürlüğüne, paftasında gösterilmek üzere kadastro müdürlüğüne bildirilecek, bu gayrimenkullerin kaydında meydana gelen değişiklikler belediyeye bildirilecektir. Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde; ifraz, tevhit, sınırlı ayni hak tesisi ve terkini, cins değişikliği ve yapı ruhsatı verilmesine ilişkin işlemler belediyenin izni ile yapılacaktır. Bu yerlerde devam eden inşaatlardan projeye uygunluğu belediye tarafından kabul edilenler dışındaki diğer inşaatlar beş yıl süreyle durdurulacaktır. Bu sürenin sonunda durdurma kararının devam edip etmeyeceğine belediye tarafından karar verilecek. Toplam durdurma süresi on yılı geçemeyecektir.
*Belediye, kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini gerçekleştirmek amacıyla; imar uygulaması yapmaya, imar uygulaması yapılan alanlardaki taşınmazların değerlerini tespit etmeye ve bu değer üzerinden hak sahiplerine dağıtım yapmaya veya hasılat paylaşımını esas alan uygulamalar yapmaya yetkili olacaktır. Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin uygulanması sırasında, tapu kayıtlarında mülkiyet hanesi açık olan veya ayni hakları davalı olan taşınmazlar doğrudan kamulaştırılarak bedelleri mahkemece tayin edilen bankaya belli olacak hak sahipleri adına bloke edilecektir. Belediye kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin uygulama alanında bulunan taşınmazların kamulaştırılması sırasında veraset ilamı çıkarmaya veya tapudaki kayıt malikine göre işlem yapmaya yetkili olacaktır.
*Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamındaki işler, kamu idareleriyle 75.madde çerçevesinde ortak hizmet projeleri aracılığıyla gerçekleştirilebilecektir. Bu Kanunun konusu ile ilgili hususlarda Başbakanlık Toplu Konut İdaresine 2985 sayılı Kanun ve diğer kanunlarla verilen yetkiler saklı olacaktır. Kanun yürürlüğe girmesinden önce yargı mercilerinde açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış davalarda bu Kanun hükümleri uygulanacaktır. Ancak bu Kanunla getirilen değişik hükümlerin uygulanması nedeniyle haksız çıkan tarafa harç, yargılama gideri ve avukatlık ücreti yükletilemeyecektir.
6306 SAYILI AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ KANUNUN ÖZELLİKLERİ VE UYGULAMASI
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu ile afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerden fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dahil usul ve esaslar belirlenmektedir. Kamuoyunda kentsel dönüşüm yasası olarak bilinen Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu Tasarısı 24 maddeden oluşuyor. Bugüne kadar binaların yeniden inşası, güçlendirilmesi ve kentsel dönüşüm amaçlı kullanımı önünde en büyük engel olarak gösterilen kat mülkiyeti kanununun getirdiği sınırlamalar tamamen kaldırılmıştır.
* Kanuna göre riskli binanın yıkılıp yeniden yapılması için mülk sahiplerinin üçte iki çoğunluğu yeterli olacak. Riskli yapıların yıkım aşamasında öncelikle malikler ile anlaşma yoluna gidilecek. Anlaşma sağlandığında ev sahibi veya kiracılara kira yardımı yapılacaktır.
* Askerî alanlar ve Hazine arazileri kentsel dönüşümde kullanılacaktır.
* Her bölgenin dönüşümü ayrı ayrı yapılacak, Devletin yanı sıra belediyeler de kentsel dönüşüme bütçe ayıracaklardır. Riskli bölgelerde imar faaliyetleri durdurulacaktır. Bu düzenlemeye göre, daha önce sivil kullanıma açılmayan askerî araziler, dönüşüm için kullanılacak. Kamu idarelerine verilen alanlar ile Hazine’nin özel mülkiyetindeki taşınmazlar bakanlığa, belediyeye, valiliklere veya TOKİ’YE tahsis edilerek. Bu alanlarda depreme dayanıklı konutlar inşa edilecektir. Ancak bu araziler 3 yıl içinde amacına uygun olarak kullanılmazsa bedelsiz olarak ve resen ya tapuda Hazine adına tescil edilecek veya önceki maliki olan kamu idaresine devredilecektir.
* Kanuna göre Riskli yapıların tespiti, Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikte belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde masrafları kendilerine ait olmak üzere, öncelikle yapı malikleri veya kanuni temsilcileri tarafından, Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılarak Bakanlığa veya İdareye/belediyeye bildirilecektir. Bakanlık, riskli yapıların tespitini süre vererek maliklerden veya kanuni temsilcilerinden de isteyebilecektir. Verilen süre içinde tespit yaptırılmadığı takdirde, tespitler Bakanlıkça veya İdarece/belediyece yapılır veya yaptırılacaktır. Bakanlık, belirlediği alanlardaki riskli yapıların tespitini süre vererek İdareden de isteyebilecek, Bakanlıkça veya İdarece yaptırılan riskli yapı tespitlerine karşı maliklerce veya kanuni temsilcilerince onbeş gün içinde itiraz edilebilecektir. Bu itirazlar, Bakanlığın talebi üzerine üniversitelerce, ilgili meslek disiplini öğretim üyeleri arasından görevlendirilecek dört ve Bakanlıkça, Bakanlıkta görevli üç kişinin iştiraki ile teşkil edilen teknik heyetler tarafından incelenip karara bağlanacak ve yapılan tespit işleminin masrafı ilgili tapu müdürlüğüne bildirilecektir.
* Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından talep edilmesi hâlinde, hak sahiplerinin de görüşü alınarak, riskli alanlardaki yapılar ile riskli yapılara elektrik, su ve doğal gaz verilmez ve verilen hizmetler kurum ve kuruluşlar tarafından durdurulacaktır. Yapıların herhangi bir şekilde satış ve devir işlemleri yaptırılmayacak.
* Riskli yapıların yıkılmasında vatandaşla anlaşma esas olacak. Anlaşma ile tahliye edilen ev sahibi veya kiracılara geçici olarak ev ve işyeri tahsisi yapılarak kira yardımı verilecektir
Uygulamaya başlanmadan önce, riskli yapıların yıktırılması için, bu yapıların maliklerine altmış günden az olmamak üzere süre verilecek. bu süre içinde yapı, malik tarafından yıktırılmadığı takdirde, yapının idari makamlarca yıktırılacağı belirtilerek ve tekrar süre verilerek tebligatta bulunulacaktır. Verilen bu süre içinde de maliklerince yıktırma yoluna gidilmediği takdirde, bu yapıların insandan ve eşyadan tahliyesi ve yıktırma işlemleri, yıktırma masrafı ile gereken diğer yardım ve krediler öncelikle dönüşüm projeleri özel hesabından karşılanmak üzere, mahallî idarelerin de iştiraki ile mülki amirler tarafından yapılacak veya yaptırılacaktır
Süresinde yıktırılmadığı tespit edilen riskli yapıların yıktırılması, Bakanlıkça yazılı olarak İdareye bildirilecek, buna rağmen yıktırılmadığı tespit edilen yapılar, Bakanlıkça yıkılacak veya yıktırılacaktır. Uygulamanın gerektirmesi hâlinde Bakanlık, tespit, tahliye ve yıktırma iş ve işlemlerini bizzat da yapabilecektir.
Uygulama İşlemleri
* Üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin muvafakatleri aranmaksızın Bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce resen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya malik ile yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek malikleri adına payları oranında tescil edilecektir. Bu taşınmazların sicilinde bulunan taşınmazın niteliği, ayni ve şahsi haklar ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh, hisseler üzerinde devam edecektir. Belirlenen uygulama alanında cins değişikliği, tevhit ve ifraz işlemleri Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından resen yapılacak veya yaptırılacaktır. Bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır. Bu çerçevede, parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilecek ancak bu karara katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları, Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılacaktır. Bu suretle paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar, Bakanlığın talebi üzerine, tespit edilen rayiç bedeli de Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil edilerek ve yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere Bakanlığa tahsis edilmiş sayılacak veya Bakanlıkça uygun görülenler TOKİ’ye veya İdareye devredilecektir.
Üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın maliklerine yapılan tebligatı takip eden otuz gün içinde en az üçte iki çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması hâlinde, gerçek kişilerin veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetindeki taşınmazlar için Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından acele kamulaştırma yoluna da gidilebilecektir. 6306 sayılı Kanun uyarınca yapılacak olan kamulaştırmalar, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3.maddesinin ikinci fıkrasındaki iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlı kamulaştırma sayılarak, ilk taksit ödemesi, belirlenen tutarların beşte biri oranında yapılacaktır. Tapuda mülkiyet hanesi açık olan taşınmazlar ile mirasçısı belirli olmayan, kayyım tayin edilmiş, ihtilaflı veya üzerinde sınırlı ayni hak tesis edilmiş olan taşınmazların kamulaştırma işlemleri aynı madde hükümlerine tabi tutulacaktır. Bakanlık, TOKİ veya İdare; kamulaştırma işlemlerinin yürütülmesi için mirasçılık belgesi çıkartmaya, kayyım tayin ettirmeye veya tapuda kayıtlı son malike göre işlem yapmaya yetkilidir. Tapuda kayıtlı malikin ölmüş olması hâlinde Bakanlık, TOKİ veya İdare, kamulaştırma işlemi için mirasçılık belgesi çıkartabileceği gibi, gerekiyorsa tapu sicilinde idari müracaat veya dava yolu ile kayıt düzeltme de isteyebilecektir. Kamulaştırma için anlaşma sağlanması hâlinde, Bakanlık, TOKİ veya İdare ile ilgililer arasında taşınmazın tescil veya terkinine ilişkin ferağ ve muvafakati de ihtiva eden sözleşme ve uzlaşma tutanağı tanzim edilerek, ilgili tapu müdürlüğüne gönderilerek kamulaştırmanın resen tapu siciline işlenmesi sağlanacaktır.
Kentsel Dönüşümün Gelir Kaynakları
Kanunda öngörülen amaçlarda kullanılmak üzere aşağıda sayılan gelir türleri dönüşüm gelirleri olarak ilgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetvelinde özel gelir olarak öngörülecek ve gelirin gerçekleşmesine bağlı olarak gelir kaydı yapılacaktır.
a) 2872 sayılı Çevre Kanunu gereğince, çevre katkı payı ve idari para cezası olarak tahsil edilerek genel bütçeye gelir kaydedilecek tutarın yüzde ellisi.
b) 6831 sayılı Orman Kanununun 2. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine göre Hazine adına orman dışına çıkarılan yerlerin satışından elde edilen gelirlerin yüzde doksanını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen orana tekabül eden tutar.
c) İller Bankası Anonim Şirketinin Hazine gelirleri ve faiz gelirleri dışındaki banka faaliyetleri ile 26/1/2011tarihli ve 6107 sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca yapacağı faaliyetlerden elde edeceği kârın yüzde ellisi.
d) İlgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetvelinde özel gelir olarak tahmin edilen dönüşüm gelirleri karşılığı tutar, Bakanlık bütçesinde özel ödenek olarak öngörülecektir.
Çeşitli Hükümler
Riskli yapıların tespiti, tahliyesi ve yıktırma iş ve işlemleri ile değerleme işlemlerini engelleyenler hakkında, işlenen fiil ve hâlin durumuna göre 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uyarınca Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır Riskli yapıların tespiti, bu yapıların tahliyesi ve yıktırılması iş ve işlemlerine dair görevlerinin gereklerini yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında, tabi oldukları ceza ve disiplin hükümleri uygulanması öngörülmektedir. Bakanlık, TOKİ ve İdare; bu Kanun kapsamındaki uygulamalarda, uygulama süresini aşmamak kaydı ile 657 sayılı Kanun ile diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılmasına dair hükümlerine bağlı kalmaksızın, özel bilgi ve ihtisas gerektiren konularda sözleşmeli personel çalıştırabilecek, bu suretle çalıştırılacakların unvanı, sayısı, ücretleri ile diğer hususlar Bakanlar Kurulunca belirlenecektir. Bu Kanun kapsamındaki işler ile ilgili olarak valilikler, belediyeler ve diğer kamu kurumları personelinden Bakanlık emrinde geçici olarak görevlendirilenler hakkında 657 sayılı Kanunun ek 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan süre sınırlaması uygulanmayacaktır.
Bu Kanun uyarınca yapılacak anlaşmaların usul ve esasları Bakanlıkça belirlenecektir
Riskli yapıların tespit edilmesine veya ettirilmesine dair usul ve esaslar, risklilik kriterleri, riskli yapıların tespitinde ve itirazların değerlendirilmesinde görev alacak teknik heyet ve diğer komisyonlar ile bu Kanunun uygulanmasına dair diğer usul ve esaslar, Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikler ile düzenlenecektir.
Riskli alan ve rezerv yapı alanı dışında olup da bu Kanunun öngördüğü amaçlar bakımından güçlendirilebileceği teknik olarak tespit edilen yapılar için, Bakanlar Kurulunca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde Bakanlıkça dönüşüm projeleri özel hesabından güçlendirme kredisi verilebilecektir.
Bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca dava açılabilecek ancak bu davalarda yürütmenin durdurulmasına kararı verilemeyecektir.
Kanun uyarınca yapılan iş ve işlemlere ilişkin olarak adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde belirtilen adreslere yapılan tebligat, muhataplarına yapılmış sayılacaktır.
KENTSEL DÖNÜŞÜM UYGULAMA SÜRECİ
1- Riskli yapılar en geç 60 günde boşaltılacak
Kentsel Dönüşüm Yasası’na göre, gecekondu sahibine konut verilene kadar evi yıkılmayacak. Riskli yapıların yıktırılmasında hak sahipleriyle anlaşma yoluna gidilecek. Riskli yapıların boşaltılması için verilen süre 60 gün olarak belirlenmiştir.
2- Yıktırmayan için Başsavcılığa suç duyurusu yapılacak
Binasını yıktırmayan vatandaşlar için Cumhuriyet Başsavcılığı’nda suç duyurusunda bulunulabilecektir. Askeri yasak bölgeler, Hazine’nin özel mülkiyetinde bulunan riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarındaki taşınmazlardan kamu idarelerine tahsisli olanlar, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na (TOKİ) ve belediyeye bedelsiz devredilebilecektir.
3- Hak sahibine kira yardımı veya geçici konut temin edilecek
Anlaşma ile tahliye edilen, yıktırılan veya kamulaştırılan yapıların hak sahiplerine proje süresince kira yardımı yapılacak veya geçici konut, işyeri temin edilecek. Böylece mağdur olmaları engellenecektir. (Bu yapılarda kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olanlar da hak sahibi olabiliyor)
4-Kararlar üçte ikilik çoğunluk ile alınacak
Projeler çerçevesinde yapılacak işlere (parsellerin tevhit edilmesine, münferit, birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hâsılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine) ‘hak sahipleri’ karar verecek. Kararlar hissedarlar arasında ‘üçte ikilik çoğunluk’ ile alınacağı için projeler gecikmeyecektir.
5- Çoğunluğa katılmayan da parasını alabilecek
3’te 2’lik çoğunluk kararına katılmayan hissedarların da mağdur edilmeyeceğini, bu durumda taşınmazının gerçek değeri üzerinden satın alınarak parasının verilecek “Kişilerin yapısını kendisinin yapması esas alınacaktır. Vatandaş ya satacak, ya yapacak ya da kat karşılığı mı verme suretiyle dönüşümü sağlayacaktır. Her türlü tasarruf hakkı oradaki parsel sahiplerinin çoğunluk kararına katılmayan 3’te 1’lik kesimin de hisselerinin SPK’ya kayıtlı ekspertiz tarafından değeri tespit edilerek ve açık artırma ile anlaşma sağlayan diğer hissedarlara açık artırmaya suretiyle satışa konu edilecektir. Karara katılmayan malikler de mağdur edilmeyerek hisse bedeli karşılığını alacaktır. Üçte ikilik çoğunluk, bu üçte biri almazsa veya alamazsa o zaman biz Bakanlık olarak, ekspertiz değeri üzerinden parası ödenerek resen hazine adına tescil edilecektir.
6-6183 sayılı Kanunun 2.maddesinin B fıkrası değişikliği ile elde edilecek gelirin % 90’u kentsel dönüşümün finansmanında kullanılacak.
Kentsel dönüşümde 7 milyon konuttan her birinin ortalama 100 bin liraya mal olacağı yani 700 milyar liralık hacim oluşacağı tahmin edilmektedir. Kentsel dönüşümde en büyük parasal kaynak olarak kamuoyunda 2B arazileri olarak bilinen yerlerin satışından elde edilecek gelirdir. Kanunun gerekçesinde de açıklandığı gibi ; 6183 sayılı Kanunun 2.maddesinin B fıkrası değişikliği ile elde edilecek gelirin kentsel dönüşüme harcanması öngörülüyor. İstanbul, Antalya, Muğla gibi ülkenin çeşitli yerlerinde stabil duran arazilerin sahiplenilmek yoluyla ekonomiye kazandırılacağı, bunları kullananların tapu sahibi olarak devlete para ödeyeceği ve devletin buradan çok ciddi bir gelir elde edeceği belirtiliyor.
7- Dönüşüm 20 yıla dönemler itibarıyla yayılacak
Türkiye’de 20 milyona yaklaşan konut stokunun köy, kasaba ve şehirlerin tamamı dahil edildiğinde yüzde 40’a yakınının elden geçmesi gerekli görülüyor. Hedeflenen dönüşüm 2, 5, 10, 15 ve 20 yıllık zaman dilimlerine bölünerek planlanacak.
8- Belediye ve mahalli idarelerle birlikte hareket edilecek
Kentsel dönüşümde belediyelerle hareket edilecek. Yasayla belediyelere her türlü ödenek aktarımı, teknik ve mali destek sağlanacak. Olası depremde çok büyük can ve mal kaybına yol açacağı kesin olan riskli alanlar ve yeni rezerv alanların belirlenmesinde mahalli idarelerin görüşleri alınacak. Belediye meclislerinin salt çoğunluk ile alacağı kararla, masrafların tamamı veya bir kısmı belediye bütçesinden karşılanmak kaydıyla, kentin uygun görülen alanlarında bina cephelerinde değişiklik, yenileme, özel aydınlatma ve çevre tanzimi çalışmaları yapılabilecek. Cephe değişikliği yapılacak binalarda telif hakkı sahibine, talep etmesi halinde telif hakkı ödenecek.
9- Kamuya tahsisli binalar, belediyelere devredilebilecek
Riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarında, Hazine’nin özel mülkiyetindeki taşınmazlardan kamu idareleri mülkiyetinde veya tahsisli olanlar, bakanlıkça belediyelere devredilebilecek. Yasayla, yeni kentsel dönüşümün oluşumu aşamasında anlaşma sağlanamayan alanlar, satın alınarak tapuda Hazine adına res’en tescil edilecek. Bu durumda, paydaşların kararıyla yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere mahalli idareye devredilebilecek.
10- Değerlemeleri mahalli idarelerde yapabilecektir.
Dönüştürmeye tabi tutulan taşınmazların üzerindeki köhnemiş yapılar da dahil olmak üzere muhdesatıyla birlikte değer tespiti işlemleri ve dönüşümle ortaya çıkacak taşınmazların değerlemeleri,
Kanun çerçevesinde dönüştürmeye tabi tutulan taşınmazların, üzerindeki köhnemiş yapılar da dâhil olmak üzere, muhdesatı ile birlikte değer tespiti işlemleri ve dönüşüm ile oluşacak taşınmazların değerlemeleri Bakanlık, TOKİ veya İdarece yapılacak veya yaptırılacaktır
KENTSEL DÖNÜŞÜM KAVRAMI
Kentsel dönüşüm, ilk bakışta gerekli ve olumlu bir kavram olarak karşımıza çıkmakla birlikte, uygulanma süreci ve etki alanları bakımından birçok hak ve özgürlüğü doğrudan ve derinden etkileme potansiyeline sahip bir uygulamadır.Kentsel dönüşüm, yerleşime konu olmuş bir alan üzerinde gerçekleştirilecek değişimin adı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ekonomik, sosyal veya kamusal gereklilikler bakımından beklentileri karşılamayacak hale geldiği düşünülen alanlarda bir dönüştürme yapılması, bu konuda teşviklerin yanında kimi zorlayıcı tedbirlerin de devreye konulması suretiyle gerçekleştirilecek olması karşısında “dönüşüm” kavramının içeriğine daha dikkatli bakılmasında yarar vardır.
Kentsel Dönüşüm ya da Kenti Dönüştürme Tanımı;Kentsel dönüşüm ya da kenti dönüştürme uygulaması, kamu gücünün devreye konulmasıyla gerçekleştirilebilecek bir süreç olarak öngörülmüştür. Çünkü tarihi değerlerin kaybedilmesi ya da depremde yapıların yıkılması riskine bağlı olarak can ve mal güvenliğinin tehdit altında olması, fiziki olarak kent mekânlarının ivedilikle dönüştürülmesini zorunlu hale getirmiştir. Plansız yapılanmış ya da planlı yapılanmakla birlikte zaman içerisinde ekonomik, soysal ve fiziki bakımdan yetersiz hale gelmiş bir kentsel mekânın, taşımakta olduğu risklerin ortadan kaldırılarak güncel ihtiyaçlar doğrultusunda yenilenmesine kenti dönüştürme denir.
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN AMACI VE GEREKÇELERİ
Kentsel dönüşüm ya da kenti dönüştürme uygulamaları söz konusu olduğunda, dönüşüme konu alanda yapılacak uygulamaların hak ve özgürlükler üzerinde olumsuz etkiler doğurması kaçınılmazdır.Kenti dönüştürme uygulamaları, kamu gücü kullanılarak kentsel mekânların yenilenmesi faaliyetleri olduğuna göre, kanunlarda yer alan düzenleme gerekçeleri, kimi kentsel alanların neden dönüştürülmesi gerektiği sorusuna verilecek cevaptan yola çıkılarak belirlenebilecektir. Kenti dönüştürme uygulama gereksiniminin ortaya çıkmasının arka planında yer alan sosyo-ekonomik konular, dönüştürmenin bir gereksinim olarak kabul edilmesini sağlamakla birlikte yapılacak uygulamanın birincil gerekçeleri olarak kabul edilemeyecektir. Dönüşüm ya da dönüştürmenin gerekçeleri arasında, can ve mal emniyeti bakımından var olan risklerin önlenmesi, kentsel yaşamda karşımıza çıkan olumsuzların ortadan kaldırılması ve kentsel yaşam kalitesinin artırılmasına yönelik olarak şehrin niteliklerinin artırılması hedefleri ilk bakışta karşımıza çıkan gerekçelerdir.
Fiziki Olumsuzluklar ve Afet Riskinin Önlenmesi;Kenti dönüştürme konusunda kamusal yetkilerin kullanılmasına yönelik yasal düzenlemeler doğrultusunda hak ve özgürlüklere müdahale edilmesine izin verilmesinin arkasında kentin fiziksel yetersizliğine bağlı olarak afet riskinin can ve mal güvenliği üzerinde oluşturduğu baskı yer almaktadır. Yapılış sürecindeki denetimsizlikler ya da zaman içinde ortaya çıkan yıpranmalar nedeniyle riskli hale gelmiş yapıların ya da yapılaşma alanının niteliklerinden kaynaklanan riskler nedeniyle tehlikeli hale gelmiş bölgelerin, sahip olduğu tehlikenin bertaraf edilmesine yönelik olarak dönüştürme uygulamasının yapılması idarenin varlık nedeni olan görevler kapsamında bulunmaktadır. Toplum yaşamına yönelmiş tehditlerin ortadan kaldırılması ve güvenliğin sağlanması idareye verilen kolluk yetkilerinin ilk gerekçesini oluşturmaktadır. Tehlike arz eden yapıların ortadan kaldırılması can ve mal emniyeti bakımından güvenliği sağlamaya yönelik bir tedbir olsa dahi, yıkılacak bina ya da alanda yerleşik bulunan kişilerin mağdur olması riskini de beraberinde getirecektir. Bu noktada kanun koyucu, idareye ilave bir sorumluluk yükleyerek, riskin bertaraf edilmesine paralel olarak, yapıların sağlıklaştırılması veya yenilenmesi yönünde uygulamaların da yapılmasını öngörmüştür. 16.5.2012 tarih ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun amaç başlığını taşıyan 1. maddesinde yer alan düzenlemeye göre ; bir bölgenin afet riski altında bulunması ya da tek bir yapının riskli olması durumunda dönüştürülme sürecinin devreye gireceği görülmektedir.
Düzenli, Sağlıklı ve Estetik Kentleşmenin Sağlanması;Yerleşim alanlarının düzenli, sağlıklı ve estetik olarak şekillendirilmesi imar planlama ve uygulama yetkilerinin temelini oluşturmaktadır. Bu temel doğrultusunda, kentsel alanda 5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesi kapsamında yapılacak yenilemelerin temel gerekçesi şehrin yapılaşma sürecinde düzenli, sağlıklı ve estetik yapılaşma koşullarının gerçekleştirilememiş ya da sonradan kaybedilmiş olmasıdır. Bu noktada idareler, yapılaşma faaliyetlerini düzenleme ve denetleme yetkisinin temel gerekliliğine ulaşmaya yönelik kentin dönüştürülmesine ilişkin yetkiler kullanacaktır.
Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunması;Taşınmaz kültür varlıkları, milli kültürün somutlaşmış değerleri olarak korunması gereken yapılardır. Bu yapıların korunmasına yönelik olarak idari teşkilat kurulması ve faaliyetlerde bulunulması 1982 Anayasasının 63. maddesinde Devlete verilmiş olan bir görevdir. Devletin tarihi, kültürel ve doğal varlıkları koruma görevi, sürekli bir idari teşkilat ve görev olarak yerine getirilmekle birlikte, taşınmaz kültür varlıklarının korunmasında kamu gücü kullanılarak belli bir alanda dönüşüm yapılması gerekliliği doğması durumunda, toplu yenilemeler yapılması yasal dayanağa kavuşturulmuştur. 5366 Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunla idareye verilen yetkinin gerekçesi, sit alanı ilan edilerek, alan ölçeğinde topluca korunmasına karar verilen alanlarda ortaya çıkan sosyal, ekonomik ve mekânsal olumsuzlukların giderilmesi suretiyle taşınmaz kültür varlıklarının korunmasın sağlanmasıdır.
Kentsel dönüşüm faaliyetlerinin hedeflerinin, sağladığı/sağlayacağı faydaları değerlendirdiğimizde;
a. Kent içindeki terk edilmiş çöküntü alanlarının canlandırması suretiyle ekonomik, sosyal ve idari sorunların çözüme kavuşturulması sağlanacaktır.
b. Kentin sağlıklı ve etkili bir şekilde geliştirilmesi mümkün olacaktır. Şehrin sağlıklı yapılaşamamış olması ya da sonradan bu niteliğinin kaybedilmesi söz konusu olduğunda, kentsel dönüşüm uygulamalarıyla kenti sağlıklı hale getirme veya etkili bir şekilde geliştirme hedefler arasında yer alacaktır.
c. Kent ekonomisinin güçlendirmesi, kentsel dönüşümün ekonomik boyutunu ifade etmektedir. Kenti dönüştürme girişimlerinin başarısındaki belirleyici faktör,dönüşümün yeterli ekonomik kaynağa sahip olup olmasıdır.
d. Kentsel yaşam kalitesinin ve toplumda yaşam tatmininin artırılması sağlanmaktadır. Kent yaşamının insanları mutlu etmesi, beklentilere ve standartlara uygun bir yapılanmanın hâkim olmasıyla mümkün olacaktır.
KENTİ DÖNÜŞTÜRME YA DA KENTSEL DÖNÜŞÜM MODELLERİ
Eskiyen, yıpranan, çöküntü alanı haline gelen, şehir yaşamının gerektirdiği fiziksel ve mekânsal ihtiyaçlara cevap veremez hale gelen kent kısımlarının dönüştürülmesinde yasa koyucu yöntem belirlerken, alanın niteliklerine, sorunun büyüklüğüne, dönüştürme maliyetinin büyüklüğü, kaynak finansmanı ve benzeri konulara bakarak tercihini ortaya koyacaktır.Türkiye’de kentsel dönüşüm konusunda sosyal hayatta yaşanan değişime paralel olarak, kent bütünlüğünde ya da kentin belli kısımlarında dönüşüm sağlanarak yaşam kalitesinin artırılması hedeflenmektedir. Kentsel dönüşüm süreçlerinin hukuki boyutunda, kentsel mekânların iyileştirilmesi ve kent yaşamının sorunlarının çözümlenmesi amacıyla hep iyileştirmeye yönelik düzenlemeler karşımıza çıkmaktadır. Kentsel dönüşüm ya da kenti dönüştürme uygulamalarına yönelik yasal düzenlemelerde kent yaşamını iyileştirmek suretiyle kamu yararını gerçekleştirme hedefi egemendir. Hukuki boyutu itibariyle kentsel dönüşüm değişimin pozitif olarak gerçekleştirilmesini ifade etmektedir. Kanun koyucu, kentin dönüşmesi ihtiyacı doğrultusunda zamana, şartlara ve tercihlere bağlı olarak çeşitli dönüşüm ya da dönüştürme modelleri öngörmüştür
Gecekondu Kanunu Uygulaması; Gecekondulaşma, Türkiye’de kent sorunlarının temelini oluşturan kontrolsüz ve altyapısız yapılaşmanın adıdır. Yetkili idarelerden izin alınmaksızın, onaylı projesi ya da inşaat ruhsatı olmadan, çoğunlukla kamu arazisi üzerinde tamamen hukuk dışı bir şekilde ortaya çıkan yerleşimlerdir.20.07.1966 tarih ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu, kentlerde gecekondulaşmanın önlenmesi ve var olanların ıslah ve tasfiyesini amaçlayan bir kanun olarak ortaya çıkmıştır. Kanuni düzenlemenin ortaya çıktığı tarihte henüz ülkenin ciddi boyutlara ulaşmış bir gecekondu sorunu bulunmadığı dikkate alındığında, Kanunda yer alan sadece önleme fonksiyonu gerçekleştirilebilmiş olsaydı, bu gün karşımızda duran sorunlar çok daha küçük ölçekli olurdu.
Gecekondu Kanunu uygulamasında üç temel hedef ortaya konulmaktadır. Bu hedefler; yeni gecekondulaşmaya izin verilmemesi, var olan gecekonduların tasfiyesi ve ıslah edilmesi mümkün olan alanların korunması suretiyle dönüşümün sağlanması şeklinde özetlenebilir. Gecekondu Kanunu uygulamasına bakıldığında, idarenin ortaya koyduğu dönüştürme iradesinin kenti dönüştürme esasına göre şekillendirildiği görülecektir.
Tapu Tahsis Verilmesi Yoluyla Dönüşüm Uygulaması;Hukuka aykırı yapılaşmaların, özellikle de gecekondulaşmanın ortaya çıkardığı sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik olarak; geri dönüşüm imkânlarının ortadan kalktığı yönündeki siyasi kanaatin neticesinde, kamu arazilerinde yerleşmiş kişilere bu alanlarda mülkiyet hakkı verilmesi suretiyle çözüm getirilmek istenilmiştir. Gecekondulaşmış alanlarda, gecekondu sahiplerine 400m2’ye kadar arazi tapusu vaad eden tapu tahsis belgeleri verilmiş ve bu tapu tahsis belgeleri, ıslah imar planları ya da kadastro planları yapıldıktan sonra tapuya dönüştürülmüştür. 24.02.1984 tarih ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun ile tapu tahsis belgesi düzenlenmesi ve ıslah imar planı yapılması suretiyle kentsel alanda dönüşüm yapılması hükme bağlanmıştı. Bu Kanun gecekondu yerleşimine konu kentsel alanların dönüşümünde önemli bir düzenleme olarak karşımıza çıkmıştır. 2981 sayılı Kanun, 16.05.2012 tarih ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 23. maddesiyle yürürlükten kaldırılıncaya kadar uygulamada kalmıştır. Bu süreçte gecekondu oluşumlarının en azından altyapıya ilişkin sorunlarının çözümlenmesi ve bu yolla kentsel dönüşüm sağlanması hedeflenmiştir.
Gecekondulaşmış kent kısımlarının dönüştürülmesine yönelik tapu tahsis belgesi verilmek suretiyle kamu arazilerini ele geçirenlere sunulan ve siyasal bir yaklaşımın sonucu olan mülkiyete sahip olma hakkı, kamusal alanlarda izinsiz yapılaşmaya gidenlere ve hukuku ihlal edenlere bir ödül olarak görülebilir. Bununla birlikte, arazilerin kısmi olarak bedelinin alınması, tapu tahsise konu edilebilecek arazinin sınırının 400m2 olarak sınırlanması ve planlama yoluyla dönüşüm sağlanmadan tapu verilmeyecek olması gibi temel ilkeleri nedeniyle bu uygulamanın önemli bir dönüştürme girişimi olduğunu kabul etmek gerekir. Gecekondu alanlarının dönüşümünde önemli bir girişim olmakla birlikte, tapu tahsis düzenlenmesi suretiyle yapılmak istenen dönüşümün gerçekleşme sürecinin uzaması ve ıslah imar planları ya da kadastro planları yapılarak altyapı sorunlarının giderilmesine yönelik işlemlerin ilgili idareler tarafından zamanında gerçekleştirilememesi, Kanundan beklenen yararın tam olarak ortaya çıkmasını engellemiştir.
2981 sayılı Kanun 18 yıl yürürlükte kalmış olmasına rağmen; hala ıslah imar planları ya da kadastro planları ve tapuya dönüştürme işlemi tamamlanmamış tapu tahsis belgelerinin varlığı karşısında, yasa koyucunun iradesinin yerel idareler tarafından tam olarak kabullenilmemiş olduğu sonucunu çıkarmak mümkündür. Tapu tahsis belgesi düzenlenmek suretiyle gecekonduda yaşayanlara bir hak veren, sosyolojik olarak sorunlara yol açmayan bir dönüşüm fırsatı, idarelerin görevlerini yapma konusunda isteksiz davranmasına bağlı olarak etkin ve verimli değerlendirilememiştir.
Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Uygulaması
Kentsel dönüşüm uygulaması modeli, yerel yönetimlerin şehirlerde yapacakları iyileştirme çabaları olarak karşımıza çıkar. 5393 sayılı Belediye Kanunu, belediyelerinin görev bölgelerinde ortaya çıkan kentsel sorunlara çözüm üretmekle görevli olduklarını işaret ederek, bu görevlerin yerine getirilmesine yönelik yetki ve usulleri düzenlemiştir. Belediyelerin görev alanındaki beldeye karşı yerine getirmeleri gereken görevler arasında; kentin düzenli, sağlıklı ve estetik şekilde yapılaşması ve varsa aykırı durumların giderilmesi görevi de yer almaktadır. Bu bağlamda, Belediye Kanununun 73. maddesinde, Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı Başlığı altında 18 fıkra halinde kentsel dönüşüm uygulaması düzenlenmiştir.
Kentsel dönüşüm uygulaması, kentsel dönüşüm ve gelişim projesi hazırlanmak suretiyle gerçekleştirilecektir. Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi hazırlama konusunda belediyelerin bir takdir hakkı bulunmaktadır. Büyükşehir sınırları içerisinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi uygulama yetkisi büyükşehir belediyelerine aittir. Büyükşehir dışındaki belediyeler görev alanlarında kentsel dönüşüm ve gelişim projesi uygulama yetkisine sahiptir. Büyükşehir sınırları içerisinde kalan ilçe belediyelerinin kentsel dönüşüm ve gelişim projesi uygulama yetkisi, ancak büyükşehir belediyesi meclisinin bu konuda yetki vermesi durumunda söz konusu olabilecektir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi uygulamasında kamu mülkiyetinde bulunan araziler esas alınacaksa, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aracılığıyla Bakanlar Kurulu Kararı alınması gerekmektedir. Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi en az 5 en çok 500 hektarlık bir arazi üzerinde yapılabilecektir. Bir başka ifadeyle kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alansal büyüklük olarak birkaç adadan ibaret olarak uygulanabileceği gibi bütün bir ilçeyi ya da şehri kapsayacak şekilde de uygulanabilir.
Kentsel dönüşüm ve gelişim projesinde, yürürlükten kaldırılmış olan 2981 sayılı Kanun kapsamında hak sahibi olan kişilerin haklarının korunması gerekliliği Belediye Kanununun 73. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Kanunda yer alan bu düzenlemeyi, tapu tahsis belgesi sahiplerinin haklarının kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında korunacağı şeklinde anlamak gerekir. Tapu tahsis belgelerinin tapuya dönüşmüş olması durumunda tapu maliki olan kişilerin bu haklarının korunacağına ilişkin ayrıca vurgu yapmaya gerek bulunmamaktadır. Bu durumda, tapu tahsis belgesi sahibi kişiler, 2981 sayılı Kanun yürürlükten kalkmış olsa dahi, var olan tahsis belgesinden doğan haklarını, özellikle kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında kullanmaya devam edeceklerdir.
Yenileme Alanı Uygulaması
Yenileme alanı uygulaması, 16.6.2005 tarih ve 5366 Sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunla gündeme gelmiştir. Kanunun amacı, büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediyeleri sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri, il, ilçe belediyeleri ve nüfusu 50.000′in üzerindeki belediyelerce ve bu belediyelerin yetki alanı dışında il özel idarelerince, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabii afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasıdır.
Yenileme alanı ilan edilen bölgelerde gerçekleştirilecek uygulamalara ilişkin tanımlar 5366 sayılı Kanunda yer almamakla birlikte, Kanunun uygulamasını gösteren, Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde yenileme alanı, yenileme projesi ve benzeri kavramlar açıklanmıştır. Yönetmelikte yer alan tanımlamaların bir kısmı sadece yenileme alanı uygulamalarına ilişkindir.
a)Yenileme Avan Projesi:Avan projesi, yapılacak bir uygulamanın temel esaslarının ne olması gerektiğini ortaya koyan, ihtiyaçlara göre değişiklikler yapılabilecek fikri çalışmayı ifade eder. Yenileme alanı uygulamalarında avan projesi, sürecin doğru yönlendirilmesi için getirilmiş bulunan bir düzenlemedir. Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde yer alan tanımlamaya göre; “Yenileme avan projesi: Yenileme uygulama projelerine esas teşkil edecek, Kanunun 2 nci maddesi uyarınca kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulunca karara bağlanan, mimari avan proje ile statik, tesisat, elektrik, ulaşım ve alt yapı ön raporlarını” içerir (m.4/g). Genel olarak Yönetmelikte yer alan diğer tanımlamalar gibi, yenileme avan projesi tanımlaması da, bir tanımlamadan çok avan projesinin ne olduğunu içerik olarak ortaya koyan bir tanımlamadır. Buna göre avan projesi; “kültür varlıklarını koruma kurulunca karara bağlanan, rölöve, restitüsyon, restorasyon projeleri ile onarılacak veya yeniden inşa edilecek yapıların, imar mevzuatında öngörülen kentsel tasarım, çevre düzenleme, mimari, statik, mekanik-elektrik tesisat ve alt yapı projelerini” ifade eder.
b) Yenileme Uygulama Projesi:Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde yer alan tanımlamalar içerisinde, yenileme uygulama projesi kavramı da yer alır. Yönetmelik düzenlemesine göre; “Yenileme uygulama projesi: Yenileme alanı içerisinde bulunan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların, Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca kültür varlıklarını koruma bölge kurulunca karara bağlanan, rölöve, restitüsyon, restorasyon projeleri ile onarılacak veya yeniden inşa edilecek yapıların, imar mevzuatında öngörülen kentsel tasarım, çevre düzenleme, mimari, statik, mekanik-elektrik tesisat ve alt yapı projelerini” ifade eder (m.4/h).
Afet Riskinin Önlenmesine Yönelik Dönüştürme Uygulaması:Afet riski, deprem ülkesi olan Türkiye’nin temel şehirleşme sorunlarından biridir. Depremlerde yaşanan can ve mal kayıpları, yapılaşma sürecinin planlamadan başlayarak iskân izninin alındığı ana kadar denetlenmesi zorunluluğunu doğurmuştur. Yeni yapılaşma sürecinin yakından takip edilmesine ek olarak, mevcut yapı stoklarının ve yerleşik kent kısımlarının dönüştürülmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Afet riskinin önlenmesine yönelik olarak, kanun koyucu idareyi gerekli yetkilerle donatan bir düzenleme getirerek süreci hızlandırmak istemiştir. Afet riski olarak özellikle deprem riskinin büyüklüğü, yasa koyucuyu temel hak ve özgürlükleri çarpıcı biçimde sınırlandıran bir düzenleme yapmaya itmiştir.
16.05.2012 tarih ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, idareye riskli alanlarda ya da risk taşıyan yapılarda kamu gücü kullanılarak bir dönüşümün zorlanması imkânı sağlamıştır. Zorlama tedbirleri içermesinden dolayı Kanunun adı içerisinde dönüştürme kavramı yer almaktadır. 6306 sayılı Kanundan önce çıkarılmış çeşitli düzenlemelerde kentsel dönüşümün sağlanmasına yönelik olarak tabii seyir içerisinde sonuç alınması istenilmişse de beklenen düzeyde bir iyileşme sağlanamamıştır. Bu noktada kanun koyucu, kentin dönüştürülmesi yönünde muhatapların zorlanmasını ve hedefe ulaşılmasını esas alan bir yaklaşımla düzenleme yapma yoluna gitmiştir.
6306 sayılı Kanun, afet riskinin önlenebilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığını, Toplu Konut İdaresini, büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerini, büyükşehirler dışında belediyeleri ve il özel idarelerini; afet riski altındaki alanların ve riskli yapıların taşımakta oldukları tehlikelerin giderilmesinde ve bu alan ya da yapıda yaşamakta olan kişilerin mağduriyeti azaltılarak ya da önlenerek dönüştürmenin gerçekleştirilmesinde yetkilendirmiştir.
Afet riskinin önlenebilmesi için alınması gereken tedbirler konusunda 6306 sayılı Kanunda düzenlenmiş bulunan tedbirler, başta mülkiyet hakkı olmak üzere, muhatapların hukuki durumları üzerinde kalıcı tesirlere sahiptir. Kentsel dönüşüm ya da kenti dönüştürme yetkilerinin kullanılmasında, bazı kişilerin yararına gayrı menkul mülkiyetinin el değiştirmesi gibi bir sonucun hedeflenmiş olduğu yönünde toplumda bir algının oluşması son derece tehlikelidir.
Sağlıklaştırma: Sağlıklaştırma, riskli bir kentsel mekânın ya da yapının sorunlarının giderilmesine yönelik olarak yapı ya da belirli bir mekan ölçeğinde sorunlara çözüm üretilmesi olarak karşımıza çıkar. Sağlıklaştırma, tek yapı ya da toplu olarak uygulanma imkânı olan bir müdahale tarzıdır. Yapılacak bu müdahalede müdahalenin sınırlarının, yönteminin ve kullanılacak malzemelerin tanımlandığı projelerin esas alındığı, izinli bir faaliyet olarak yapılması gerektiğinde tereddüt yoktur.
Yeniden Yapma:Yeniden yapma, riskli olan bir yapının yıkılarak/sökülerek yeniden yapılmasını ifade eder. Rekonstrüksiyon olarak da ifade edilebilecek bu müdahale tarzında, yapının sorunlarının sağlıklaştırma suretiyle giderilmesinin mümkün olmaması nedeniyle güncel teknolojiyle yeniden yapılması yoluna gidilir. Yeniden yapma sürecinde, yapının yıkılmasında ve yeniden yapılmasında projelendirmelere gidilmesi ve ilgili idarelerden izin alınması zorunludur.
Kentsel Yenileme;Kentsel yenileme, sorunlu alanlara büyük ölçekli yapılan müdahalenin adıdır. Sağlıklı halegetirmenin ve yeniden yapmanın iç içe geçmiş olduğu bir uygulama yapılarak kentsel mekânların sorunlarının giderilmesi yoluna gidilir. Kentsel yenilemeler, geniş kapsamlı projelendirmeler kapsamında yapılır. Kentsel yenilemeler şeklinde gerçekleştirilecek dönüşümler dönüştürme olarak karşımıza çıkar. Kentsel yenilemelerde kamusal güç kullanımı ve kamusal katkılar belirgindir.
KENTSEL DÖNÜŞÜM MODELİNİN GENEL DEĞERLENDİRMESİ
Kentin kuruluş sürecinde yaşanan planlama aksaklıkları, yapılaşma sürecinde yaşanan denetim eksiklikleri ya da tamamen plansız ve kontrolsüz yapılaşmalardan doğan sorunlar nedeniyle, kentlerin yaşanabilirlik ve ihtiyaca cevap verebilirlik seviyesi düşmektedir. Kuruluş aşaması sorunlu olan bir kentin kendinden beklenen faydaları sağlaması mümkün olmayacaktır. Kuruluşundan sorunlu olan ya da zaman içerisinde sorunlu hale gelen kentsel alanların ya da yapıların düzenli, sağlıklı ve estetik şehirleşmenin gereği doğrultusunda dönüşmesine yönelik modellerin uygulanması sürecinde, hak ve özgürlüklerin korunması gereklerine göre hareket edilmesi bir zorunluluktur. Bu zorunluluk, kentin dönüşümünün sağlanmasının gerekçeleri ve amaçlarıyla etkilenecek hak ve özgürlükler arasında makul bir denge kurulmasını gerektirir. Kentin dönüşümünün sağlanmasına yönelik faaliyetlerde, etkilenecek hak ve özgürlükleri dikkate almayan bir yaklaşımın hukuka uygunluğunu söylemek mümkün olmayacaktır.
Kentin dönüşümünün sağlanması sürecinde idarenin sahip olduğu yetkilerin hukuki sınırlarının belirlenmesi, hak ve özgürlüklerin korunması gerekleriyle bağdaştırılması ve toplumsal algıda memnuniyet oluşturması gerekir. Bu bakış açısından kentin dönüşümünü sağlayacak modellerin genel olarak ele alınması ve sonrasında, güncel ve etkin bir müdahale yöntemi olarak afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi uygulamasının etraflıca ele alınması yerinde olacaktır.
6306 SAYILI AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN
Afet riski altında bulunan alanların ve yapıların dönüştürülmesi, toplumun can ve mal emniyeti bakımından öncelikli bir konudur. Sorunlu kentsel alanların ve yapıların dönüştürülmesi gerekliliğinden hareketle kanun koyucu, özel bir düzenlemeye soruna çözüm üretmek istemişti
6306 Sayılı Kanunun Amacı:Afet riski altında bulunan alanların dönüştürülmesi ve riskli yapıların afetlere dayanıklı hale getirilmesi, var olan doğal afet beklentileri nedeniyle güncel ve ivedi bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Afet riski altındaki alanların ve yapıların risklerinin giderilmesi uygulamalarında şehrin dönüştürülmesi sağlanacaktır. Risklerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmaların şehircilik ilkel ve kurallarına aykırı olmaması gerektiği aşikardır. Planlamanın temel esaslarını dikkate alarak, plansız ya da plana aykırı yapılanmış kentsel alanların ve ruhsatsız ya da ruhsata aykırı inşa edilmiş yapıların durumlarının imar mevzuatına uygun hale getirilmesi sağlanarak risklerin ortadan kaldırılması gerekir. Bu noktada, kenti dönüştürme çalışmalarında da, imar planlama ve uygulama sürecinin temel hedefleri olan, düzenli, sağlıklı ve estetik kentleşmenin sağlanması amaçlanmalıdır.16.5.2012 tarih ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 1. maddesine göre düzenlemenin amacı; “afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir.” Kanun koyucu, can ve mal güvenliği üzerinde olası afetler nedeniyle var olan riskleri ortadan kaldırmayı hedeflerken, kentsel alanların ve yapıların planlama esaslarına ve şehircilik ilkelerine uygunluğunun sağlanması suretiyle hedefe ulaşmayı öngörmektedir.
Afet Riskinin Belirlenmesinde Kavramlar :Afet riski altındaki alanların ve yapıların dönüştürülmesinde karşımıza üç yeni kavram çıkmaktadır. Bunlar, riskli alan, riskli yapı ve rezerv yapı alanı kavramlarıdır.
1. Riskli Alan:6306 sayılı Kanuna göre riskli alan; “zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alandır” (m.2/ç). Bir yerleşim alanının riskli olup olmadığının belirlenmesinde can ve mal kaybı riski belirleyici olacaktır. Kanunun düzenlemesine bakıldığında, bir alanın riskli ilan edilebilmesi için, can ve mal kaybı riskinin birlikte bulunması koşulunun arandığı görülmektedir.Riskli alan edilmesine ilişkin uygulamalar, 6306 sayılı Kanunda açık ve ayrıntılı olarak düzenlenmemiştir. Sadece tanımlar başlığı altında, riskli alanın ne olduğu ve ilan edilmesi sürecinde yetkili idareler tanımlanmıştır. İşleyişe ilişkin idari usul kurallarının belirlenmemiş olması hak ve özgürlükler bakımından keyfi müdahale riski oluşturmaktadır.
2. Riskli Yapı:Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanuna göre riskli yapı kavramı; “riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapıyı” ifade eder (m.2/d). Can ve mal emniyeti bakımından risk taşıyan bir yapının riskli alanda bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, yapılacak tespitler sonucunda sorun görülmesi durumunda güvenli hale getirilmesi gerekecektir. Ancak, Kanun düzenlemesinde sadece can ve mal emniyeti riski nedeniyle bir yapının dönüştürülmeye tabi tutulmayacağı, ekonomik ömrünü tamamlamış yapıların da riskli yapı kabul edilerek müdahalede bulunulacağı anlaşılmaktadır.
Bir yapının ekonomik ömrünün ne olduğu konusu göreceli bir kavram olup, yapıda kullanılan malzemeye, yapım tekniğine, iklim koşullarına, kullanım şekline, hatta yapım mevsimine ve hava durumuna bağlı olarak, ekonomik ömür hesaplaması değişebilecektir. Teknik anlamda bir yapının ekonomik ömrünü tamamlamış olması, yapının sağlıklı olma vasfını kaybetmesi anlamına gelecektir. Tanımlamanın ikinci kısmında bu durum açıklanmış olduğuna göre, ekonomik ömrünü tamamlamadan kastedilenin, yapıya verilen fonksiyonun işlevselliğini yitirmiş olduğu şeklinde anlamak daha doğru olacaktır. Bu durumda, inşa zamanında öngörülen fonksiyon doğrultusunda kullanılması ekonomik açıdan verimsiz hale gelmiş yapıların, yıkılmadan daha işlevsel bir kullanıma dönüştürülmesi ya da yıkılıp yeniden yapılması yoluna gidilmesinin Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun düzenleme alanıyla ilgisi olmadığı açıktır. Bu düzenleme, afet riski dışında, ekonomik kaygılarla mülkiyet hakkına müdahale edileceği algısı ve kaygısı oluşturmaktadır.
3. Rezerv Yapı Alanı:Riskli alan ilan edilmesi suretiyle kentsel alanlarda dönüştürme yapılacak olması, dönüştürmeye konu edilen alanda yaşayan kişilere, en azından dönüştürme sürecinde, yeni bir yerleşim alanı bulunmasını zorunlu kılacaktır. Bu noktada kanun koyucu, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi sırasında, yeni yapılaşma alanı ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak, alternatif yapılaşma alanlarının belirlenmesini öngörmektedir. 6306 sayılı Kanunda yer alan düzenlemeye göre rezerv yapı alanı; “Bu Kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenen alanları” ifade etmektedir (m.2/c).
Rezerv yapı alanlarının belirlenmesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilendirilmiş olmakla birlikte, Maliye Bakanlığının görüşünün alınması zorunludur. Bakanlığın resen rezerv alanı belirlemesi yetkisi, yerel ihtiyaçların en yakın idare tarafından karşılanması gerekliliğine uygun düşmemektedir. Çevre düzeni planı, nazım imar planı ve uygulama imar planı yapmış olan yerel idarelerin görüşlerine başvurulmaksızın rezerv yapı alanı ilan edilmesine imkân veren bu yetkinin, gereğinden fazla merkeziyetçi bir yaklaşım taşıdığı düşünülebilir.
Afet Riskinin Önlenmesine Yönelik Uygulamalar:Afet riski altında bulunan alanların ve yapıların dönüştürülmesinde gerçekleştirilecek uygulamalar aşamalar halinde gerçekleştirilecektir. Öncelikle, riskin ortaya konulmasına yönelik tespitler yapılacak ve sonrasında alanın ya da yapı parselinin dönüştürmeye hazır hale getirilmesi sağlanacaktır. Üçüncü aşamada ise, güncel ihtiyaçlara ve tekniklere uygun olarak yeniden yapılaşma ya da güçlendirme yoluna gidilecektir. Riskli alan ya da yapıların dönüştürülmesinde, öncelikle tespitlerin yapılması, ikinci olarak gereken yıkımların gerçekleştirilmesi, üçüncü olarak yapılaşmanın gerçekleştirilmesi yoluna gidilir.
A. Risk Tespitinin Yapılması:Risk tespitinin yapılması, bilimsel ve teknik verilerle bir alanın ya da yapının can ve mal emniyeti bakımından risk taşıyıp taşımadığının ortaya konulmasıdır. Bir alanın risk tespitinin yapılmasıyla, bir yapının risk analizinin yapılması farklı usullere tabidir.
6306 sayılı Kanunun 3. maddesinde yer alan düzenlemeye göre yapılarda risk tespiti, 1/ malikler veya temsilcileri tarafından gerek duymaları durumunda yetkili kuruluşlara yaptırılacaktır. Ancak, Bakanlık tarafından da risk tespitinin yapılması istenebilir.2/ Bakanlık tarafından verilen süre içerisinde malikler risk tespitini yaptırmazlarsa, tespitler Bakanlık ya da idare tarafından yapılır ya da yaptırılır. Risk tespit çalışmasının masrafları malikler tarafından karşılanır. İdare ya da Bakanlık tarafından tespit yapılan ya da yaptırılan durumlarda masraflar, arazi tapusu üzerine ipotek konulmak suretiyle tahsil edilir.
Bir kentsel alanın riskli olup olmadığının tespiti Bakanlık tarafından yapılacaktır. Kanun koyucu riskli alanların belirlenmesine ilişkin ayrıntılı bir düzenleme getirmemiş, tanımda yer alan şekliyle riskli alan, Bakanlık ya da ilgili idare tarafından yapılan tespitler doğrultusunda, Afet ve Acil Durum Başkanlığının görüşü alınarak belirlenen ve Bakanlar Kuruluna Bakanlıkça yapılan teklif üzerine alınan kararla ilan edilmektedir. Riskli alanların belirlenmesine ilişkin ayrıntılar, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Yönetmelikte yer alan düzenlemeler, bir alanın riskli olup olmadığının tespitine yönelik teknik incelemelerin ayrıntılarını ortaya koymuş, alana ilişkin asgari büyüklük ölçütünü belirlemiş, talebin oluşturulması ve karara bağlanmasına ilişkin idari süreci tanımlamıştır.
Tahliye ve Yıkımların Gerçekleştirilmesi:Risk tespitinin yapılması sonrasında, can ve mal emniyeti açısından riskli durumların bir an önce ortadan kaldırılması gerekir. Riskli durumların ortadan kaldırılmasında, yapının tahliyesi ve yıkımların gerçekleştirilmesi önceliklidir. Yıkım ve dönüştürme uygulamalarında maliklerle anlaşma suretiyle uygulamaları yapmak esastır. Yıkımların gerçekleştirilmesinde de öncelikle maliklerin yıkımı gerçekleştirilmesi istenir. Altmış günden az olmamak üzere, riskli olduğu tespit edilen yapının boşaltılarak yıkılması için süre verilir. Bu süre içinde yapı, malik tarafından yıktırılmadığı takdirde, yapının idari makamlarca yıktırılacağı belirtilerek ve tekrar süre verilerek tebligatta bulunulur. Verilen bu süre içinde de maliklerince yıktırma yoluna gidilmediği takdirde, bu yapıların insandan ve eşyadan tahliyesi ve yıktırma işlemleri, yıktırma masrafı ile gereken diğer yardım ve krediler öncelikle dönüşüm projeleri özel hesabından karşılanmak üzere, mahallî idarelerin de iştiraki ile mülki amirler tarafından yapılır veya yaptırılır (Afet Riski K. m.5/3). Yapılan bildirimlere rağmen maliklerce ya da idare tarafından tahliye ve yıkımı gerçekleştirilemeyen riskli yapılarla ilgili olarak süresinde yıktırılmadığı tespit edilen riskli yapıların yıktırılması, Bakanlıkça yazılı olarak İdareye bildirilir. Buna rağmen yıktırılmadığı tespit edilen yapılar, Bakanlıkça yıkılır veya yıktırılır. Uygulamanın gerektirmesi hâlinde Bakanlık, tespit, tahliye ve yıktırma iş ve işlemlerini bizzat da yapabilir (Afet Riski K. m.5/4).
Afet riski taşıyan yapıların yıkılmasının gerekliliği konusunda bir tereddüt olmadığı gibi, bu idareye verilmiş olan görevlerin gereğidir. Yıkılma tehlikesi arz eden bir yapının yıkımının gerçekleştirilmemesi durumunda, ortaya çıkan can ve mal kaybından idarenin sorumlu olacağı tartışmasızdır.
Yeniden Yapılaşma:Tahliye ve yıkım sonrasında yapılacak uygulamalar 6306 sayılı Kanunun 6. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Kanun koyucu uygulama sürecini ayrıntılı olarak şekillendirmek istemiştir. Buna göre;
1- Öncelikle riskli bulunarak yıkımına karar verilen yapıların arazilerin tapu kaydı arsaya dönüştürülür. Arsa, maliklerin payları oranında adlarına tescil edilir.
2- Tapu kaydında cins tashihi, arsa düzenlemesi ve benzeri konular Bakanlık, TOKİ veya idare tarafından resen yapılır.
3- Yıkım sonrasında, maliklere tebligat yapılarak, otuz gün içerisinde karar almaları istenir. Otuz gün içerisinde 2/3 çoğunlukla karar alınması durumunda bu karara göre hareket edilir. Karara katılmayan maliklerin payları, Bakanlıkça belirlenen rayiç değerden az olmamak üzere, açık artırmayla diğer maliklere satılır. Bu payların maliklerce alınmaması durumunda Bakanlıkça talep edilmesi üzerine, rayiç bedel üzerinden hazine adına tescili yapılır. 2/3 oranıyla karar alınamaması durumunda Bakanlık, TOKİ ya da idare tarafından acele kamulaştırma yoluna gidilebilir. Kamulaştırma bedelin 1/5’i peşin ödenir, kalan miktar beş eşit taksite bölünerek beş yılda ödenebilir.
4- Uygulama sürecinin gerektirdiği plan ve projeler Bakanlık tarafından hazırlanabilecektir.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesinde Yetkili İdare(ler):Afet riski altındaki alanların ve yapıların dönüştürülmesinde birden çok idare yetkilendirilmiştir. 6306 sayılı Kanunun tanımlar başlığını taşıyan 2. maddesinde Bakanlık olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, idare olarak; belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeleri, bu sınırlar dışında il özel idarelerini, büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerini ve Bakanlık tarafından yetkilendirilmesi hâlinde büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçe belediyelerinin dönüştürme uygulamasında görev alacağı düzenlenmiştir. İlave olarak, TOKİ Başkanlığının dönüştürme sürecinde uygulamalar yapabileceği görülmektedir. Uygulamanın dışında, karar alma sürecinde olan idareler de, uygulamalarda yetkilendirilmiştir.
Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi sürecinde yetkili idareleri iki başlık altında toplamak mümkündür. Uygulama sürecinde yetkili olan idareler, hazırlık ve karar alma sürecinde yetkili idareler olarak ikili bir ayrım yapılabilir.
Karar Sürecinde Yetkili İdareler:Afet riskinin önlenmesine yönelik olarak alınacak kararlar, üç başlık altında toplanabilir. Bunlar, riskli alan ilanı, riskli yapı kararı verilmesi ve rezerv yapı alanlarının belirlenmesidir.
Riskli alan ilanı, belli bir hazırlık süreci sonrasında Bakanlar Kurulu kararıyla mümkün olabilmektedir. Hazırlık sürecinde, Bakanlık, Büyükşehir Belediyeleri, büyükşehir olmayan illerde belediyeler ve il özel idareleri tarafından yapılan hazırlık çalışmaları üzerine, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak, riskli alanın belirlenmesi yoluna gidilir. Bakanlık ya da ilgili idareler tarafından risk taşıdığı tespit edilerek, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak belirlenen alanlar, Bakanlığın Bakanlar Kuruluna yapacakları teklif üzerine riskli alan ilanı kararı verilmesiyle birlikte riskli alan ilan edilmiş olmaktadır. Riskli alan ilanında, Bakanlık ya da ilgili idareler ilk incelemeyi yaparak Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşüne müracaat etmekteler, alınan görüş üzerine riskli alan belirlenerek, Bakanlığa iletilmekte, Bakanlık önerisini Bakanlar Kuruluna sunmaktadır. Bakanlar Kurulu riskli alan ilan etme konusunda yetkili idari mercidir.
Riskli yapıların tespitinde ise, malikler ön plandadır. Öncelikle maliklerin bu yöndeki talepleri süreci başlatmaktadır. Risk tespiti, Bakanlık tarafından lisans verilmek suretiyle yetkilendirilmiş kurum ve kuruluşlarca yapılmaktadır. Malikler tarafından risk tespiti analizi yapılmaması durumunda Bakanlık, malikler ya da kanuni temsilcilerinden risk tespitlerinin yapılmasını isteyebilmektedir. Buna rağmen risk tespitinin yapılmaması durumunda risk tespitleri Bakanlık ya da ilgili idareler tarafından yapılabilir ya da yaptırılabilir. Bakanlık risk tespitinin yapılmasını ilgili idareden de isteyebilir.
Risk tespit kararlarına karşı, on beş gün içerisinde itiraz edilebilir. İtirazlar, Bakanlığın talebi üzerine üniversitelerce, ilgili bölümlerin öğretim üyeleri arasından seçilen dört üyeyle, Bakanlıkta görevli kişiler arasından Bakanlıkça seçilen üç görevlinin katılımıyla oluşan yedi kişilik teknik heyet tarafından karara bağlanır. Risk tespit sürecinde lisans verilerek yetkilendirilmiş kurum ve kuruluşlar, lisanslı kurum ve kuruluşların kararlarına karşı itirazları karara bağlamak üzere oluşturulmuş teknik heyet ön planda olmakla birlikte, Bakanlık, büyükşehir belediyeleri, büyükşehir dışında belediyeler ve il özel idareleri, riskli yapıların tespiti konusunda yetkili idareler olarak karşımıza çıkar.
Uygulama Sürecinde Yetkili İdareler:Riskli alanların ve yapıların dönüştürülmesi uygulamasında, Bakanlık, büyükşehir belediyeleri, büyükşehir olmayan illerdeki belediyeler ve il özel idareleri, Bakanlığın yetki vermesi durumunda büyükşehir ilçe belediyeleriyle TOKİ, yetkili idarelerdir. Bu idareler, dönüştürme alanlarında arsa tapu kayıtları üzerinde gerekli düzeltmeleri yapma yetkisine sahiptir.
Uygulama sürecinde, harita, plan ve projelerin hazırlanması yetkisi Bakanlığa aittir. Bakanlık, bu doğrultuda parselasyon düzenlemesi de yapabilecektir.
Uygulama sürecinde, uygulamanın teknik altyapısının hazırlanmasına yönelik olarak yapılacak uygulamalarda esas olarak Bakanlık yetkilendirilmiştir. Bakanlığa ek olarak, TOKİ, Büyükşehir Belediyeleri, Bakanlıkça yetkilendirilen büyükşehir ilçe belediyeleri, büyükşehir dışındaki belediyeler ve il özel idareleri uygulama sürecinde yetkilendirilmişlerdir.
Uygulamanın inşa aşamasında esas olarak maliklerin tercihleri belirleyici olacaktır. Maliklerin ortak bir karara varamamaları durumunda uygulamacı idarelerin kamulaştırmaya gitmeleri sonrasında uygulama konusunda karar alma yetkisine sahip olacakları açıktır.
Afet Riskinin Önlenmesi Uygulamalarının Denetlenmesi:Afet riskinin önlenmesine yönelik olarak alınan kararların denetlenmesi konusunda ikili bir ayrım yapılması gerekir. Malikler tarafından alınan kararlarla, idareler tarafından alınan kararların denetimleri farklı olacaktır. Malikler kurulu tarafından alınan kararlara karşı, genel hükümlere göre adli yargı yoluna başvurulabilecektir.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, idari kararların denetlenmesi noktasında bir düzenleme getirmiş olmakla birlikte, maliklerce alınan kararlar konusunda açık bir hüküm bulunmamaktadır.
6306 sayılı Kanunun 6. maddesinin 9. fıkrasında yer alan düzenlemeye göre, Kanun kapsamında tesis edilen idari işlemlere karşı, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içerisinde İdari Yargılama Usul Kanunu uyarında dava açılabilecektir. Açılan bu davalarda yürütmenin durdurulması kararı verilemeyeceği ayrıca düzenlemeye dahil edilmiştir. Yürütmenin durdurulması kararının verilebilmesine ilişkin koşullar ve istisnası, 1982 Anayasasının 125. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır.
Anayasa düzenlemesine göre, açık hukuka aykırılık ve telafisi güç ya da imkansız zarar doğma riskinin aynı anda bulunması durumunda, idari işlemler hakkında gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulması kararı verilebilecektir (m.125/5). Kanun koyucu, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halinde ayrıca milli güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilme imkanına sahiptir (m.125/6). Olağan dışı durumlarda yürütmenin durdurulması kararı verilmeyebileceği açıkça düzenlenmiş ve kanun koyucunun takdirine bırakılmıştır. Buna ilave olarak, milli güvenlik, kamu düzeni ve genel sağlığın korunmasına yönelik uygulamalarda da yürütmenin durdurulması kararının verilmeyebileceği ifade edilmiş bulunmaktadır. Afet riski altında bulunan alanların ve yapıların dönüştürülmesi uygulaması milli güvenlik, kamu düzeni ve genel sağlığın korunması kapsamında değerlendirilebilecek midir?
Afet riskiyle mücadele sürecinde tesis edilen idari işlemler hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilemeyecek olmasının amaca hizmet edip etmediği noktasında da tereddütler vardır. Afet riski altındaki alanların veya riskli yapıların dönüştürülmesi, uzun bir süreçtir. Süreci başlatan riskli yapı tespit kararlarına ya da afet riski bulunan alan ilanı kararlarına karşı yürütmenin durdurulması kararı verilememesi mi, yoksa yargılamanın bir an önce sonlandırılması mı daha doğru bir seçenek olacaktır? Kanaatimce, dava konusu edilen idari işlemler hakkında, yargının görüşünün bir an önce ortaya konulması önemlidir. Aksi takdirde, yürütmenin durdurulması verilemeyen, buna karşılık yargılama sonucunda iptal kararı çıkan durumlarda, idarenin yoğun tazminat talepleriyle karşı karşıya kalacağı gözden kaçırılmamalıdır.
Afet riskiyle mücadele kapsamında tesis edilen idari işlemlerin yargısal denetiminin ivedilikle yapılması konusunda, gerekçeli bir şekilde verilecek yürütmenin durdurulması kararlarının uygulamanın lehine olacağı açık olduğu gibi, Kanunda yer alan yürütmenin durdurulması kararı verilemeyeceği hükmünün Anayasaya uygunluğu da tartışmalıdır.
AFET RİSKİNİN ÖNLENMESİ UYGULAMASINDA UYGULANMAYACAK KANUNLAR
1. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu:Uygulanmayacak kanuni düzenlemeler arasında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu da bulunmaktadır. 2863 sayılı Kanun, 1982 Anayasasının 63. maddesi kapsamında Devlete yüklenmiş bulunan, tarih, kültür ve tabiat varlıklarını koruma görevini düzenleyen bir kanundur. Anayasadan dayanak alan 2863 sayılı Kanun hükümlerinin 6306 sayılı Kanunun uygulanmasına engel oluşturması durumunda, 2863 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmayacağına ilişkin düzenleme kanaatimce Anayasaya aykırıdır. Kaldı ki, sit alanlarında dönüştürmeyi sağlamaya yönelik yenileme uygulaması düzenlemesi mevcutken, ilave olarak bu alanlarda afet riski uygulaması yoluna gidilmesi ihtiyacının gerçekten mevcut olduğunda tereddüt vardır.
2. Kıyı Kanunu:Afet riskinin önlenmesine yönelik uygulamalarda, 6306 sayılı Kanunun 9. maddesinin 2. fıkrasında, 6306 sayılı Kanunun uygulanmasını engelleyen Kıyı Kanunu hükümlerinin uygulanmayacağı düzenlenmiştir. Bu düzenleme çerçevesinde, 3621 sayılı Kıyı Kanununun kıyılarda yapılaşmayı düzenleyen 5. maddesi düzenlemesi uygulanmayabilecek midir?
3. Orman Kanunu:6306 sayılı Kanunun 9. maddesinin 2. fıkrasında, 6306 sayılı Kanunun uygulanmasını engelleyen, 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerinin de uygulanmayacağı düzenlenmiştir. 1982 Anayasasının Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi başlığını taşıyan 169. maddesi çerçevesinde bir değerlendirme yapıldığında, bu hükmün anayasaya uygunluğu tartışmalı hale gelmektedir. Hiçbir istisna belirtilmeden böyle bir düzenleme yapılması tereddütler doğurmaktadır.
4. Kamu İhale Kanunu:Afet riskiyle mücadelenin ivedilikle yapılması gerektiğinde bir tereddüt yoktur. Risk çok büyüktür ve hızlı bir şekilde risklerin azaltılması gerekmektedir. Buna karşılık, yapılacak uygulamalarda, tercihlerin afet riskinin önlenmesi dışında amaçlara yönelmiş olduğu algısına da meydan verilmemelidir. 6306 sayılı Kanunun “Çeşitli Hükümler” başlığını taşıyan 8. maddesinin 1. fıkrasında, kamu kaynakları kullanılarak yapılacak dönüştürme uygulamalarının, mal ve hizmet alımları ve yapım işlerinin, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun Pazarlık Usulü başlığını taşıyan 21. maddesinin b bendi kapsamında olduğu düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu noktada idare, mal ve hizmet alımlarıyla yapım işlerinde kendi tercih ettiği özel hukuk kişileriyle, pazarlık yöntemiyle dönüştürme uygulamalarını gerçekleştirecektir. Bu durum, toplumun bir kesiminde var olan, afet riskiyle mücadele uygulamalarının gayrı menkul mülkiyetinin el değiştirmesinde araç olarak kullanıldığı algısını güçlendirmektedir.
5. Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu:D ünyanın nüfusunun hızla ve giderek artması nedeniyle ortaya çıkan sorunlardan biri olan artan temel gıda ihtiyacının karşılanması gerekliliği nedeniyle tarım arazilerinin korunması birincil bir konudur. Anayasa koyucu, 1982 Anayasasının 44. maddesinde toprak mülkiyeti başlığı altında, tarım arazilerinin korunması gerekliliğini düzenlemiş bulunmaktadır. Kanun koyucu, tarım arazilerinin kullanımını düzenlemek ve korunmasını sağlamak üzere, 3.7.2005 tarih ve 5403 sayılı Kanunla, tarım arazilerinin korunması konusunda gerekli düzenlemeleri yapmıştır. Toprakların korunması ve arazilerin kullanılmasına ilişkin ilke ve kuralların belirlenmesinin yanında yeni bir idari yapılanmaya gidilerek, toprak koruma kurulları oluşturulması suretiyle koruma çalışmalarına etkinlik kazandırılmak istenilmiştir. Afet Riskinin Önlenmesi Hakkında Kanunun 9. maddesinde yer alan ve uygulanmayacak kanunları gösteren düzenlemeyle, tarım arazilerinin yerleşime açılması riski doğmuştur. Özellikle rezerv yapı alanlarının belirlenmesinde Bakanlığa verilen yetki doğrultusunda tarım topraklarının yapılaşmaya açılması riski bulunmaktadır.
KENTSEL DÖNÜŞÜMDE PLANLAMA YETKİSİ
Kamu yönetimi açısından da kalkınmanın ve ekonomiyi büyütmenin planlanarak yapılması bir gereklilik ve anayasal bir ilkedir. Ülkenin arazi kaynaklarının planlı olarak kullanımı; hem ekonomik olarak verimliliği getirmekte, hem de çevre ile doğanın korunmasını sağlamaktadır. Planlama faaliyetleri, ülkenin belli bir bölgesinin planlanmasından, bir ilçedeki ada bazında bir arazinin planlanmasına kadar, ülke ölçeğinden parsel ölçeğine kadar çeşitli kademelerde yapılması gereken faaliyetlerdir. Planlamaya arazi ve toprak açısından baktığımızda, planlama faaliyetleri; birbirleriyle yarışma halinde bulunan kamu yararı ile arazi sahibi kimselerin yararlarının ortak zeminde buluşturulmasını sağlamak durumundadır. İmar planlaması; yerleşim alanlarında alt ve üst yapılaşmanın insan yaşamının gereklerine uygun olarak şekillendirilmesini sağlamak üzere, bu alanların mevcut durumlarından hareket edilerek gelecek hedeflerinin belirlenmesini ifade eder. Toplumun kaynakları sınırsız değildir ve beklenen sonuçlar ancak planlama ile elde edilebileceğinden bu kaynakların en verimli şekilde kullanılması için devletin planlama yapması zorunludur. Devletin anayasal görevlerinin gereği olarak planlama faaliyetlerinin mutlaka yerine getirilmesi gerektiği açık olduğu gibi, hukuk devletinin de yaşama geçirilebilmesi için zorunlu olan temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması da idarenin planlama faaliyetleri ile yakından ilgilidir. Bu gerekliliği de yerine getirirken devlet yönetimi farklı kişilerin menfaatlerini bağdaştırmak zorundadır. Devletin yönetim organı olan “idare”, merkezden yönetim ve yerinden yönetim olarak ikiye ayrılır. Merkezden yönetim, Ankara’da büyük ölçekli ve ülke çapında işleri yaparken mahalli idareler bulunduğu yerleşim alanında daha küçük ölçekteki halkın ortak günlük gereksinimleri karşılayan işleri yapar. İdare’nin planlama faaliyetleri, parsel ölçeğinde bir arazinin planlanmasından, ulusal kalkınmanın planlanmasına kadar her ölçekte karşımıza çıkmaktadır. Bu kapsamda üst ölçekli planlar merkezi idare tarafından hazırlanmaktayken, küçük ölçekli ve daha ayrıntılı olan planlar ise yerel yönetimlerce hazırlanmaktadır.Ancak farklı kurumlar tarafından hazırlanan ve farklı işlevler yüklenen aynı ya da farklı ölçekteki planların birbirinden bağımsız olması düşünülemez. İdari faaliyetlerin bütünlüğünün sağlanması ve kamu kaynaklarının verimli kullanılması ile sağlıklı bir çevre ve yerleşme mümkün olabilecektir. Farklı kurumlarca yapılan planların bağdaştırılması ise ancak bu planlar arasında bir hiyerarşinin bulunmasıyla mümkündür. Bu hiyerarşik düzen 3194 sayılı İmar Kanunu’nun çevre düzeni ve nazım imar planı tanımlarında vurgulanmış ve bu şekilde ülke planları, bölge planları ve çevre düzeni planları nazım imar planları üzerinde, nazım imar planları da uygulama imar planı üzerinde hukuki metinler olarak belirlenmiş olup, alt metni bağlamaktadır.
KENTSEL DÖNÜŞÜM KAPSAMINDA İMAR PLANLAMA YETKİSİ
Kentsel dönüşüm projeleri kapsamında imar planlarının yapılması, bir alanın kentsel dönüşüm projesi kapsamında kalıp kalmayacağına ilişkin karar verilmesi yetkisinin hangi idareye ait olduğu konusu 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5104 sayılı Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu, 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun, 2863 sayılı Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 775 sayılı Gecekondu Kanunu, 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu, 644 sayılı Çevre Bakanlığı Kuruluş Hakkında Kanun ve son olarak 6306 sayılı Afet Riskli Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile düzenlenmiş bulunmaktadır.
KENTİ SAĞLIKLILAŞTIRMA AMAÇLI KENTSEL DÖNÜŞÜMDE İMAR PLANLAMA YETKİLERİ
a) İl ve İlçe Belediyelerinin Yetkileri;5393 sayılı Belediye Kanunu madde 73 ile belediye sınırları içinde kalan yerlerde veya mücavir alanlarda kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin belediye tarafından ve belediye meclisi kararı ile uygulanacağı belirtilmiştir. Belediyelerce, kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine konu olacak alanlar, belediye meclis kararı ile belirlenirler. Bu karar belediye meclis üye tam sayısının salt çoğunluğu ile alınır ve bu kararın ilân edilmesi gerekir. Bir yerin kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilân edilebilmesi için; o yerin belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması ve en az ellibin metrekare olması şarttır.Kamunun mülkiyetinde olan yerlerde ise kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilanı ilgili belediyenin talebi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının teklifi sonucu Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenir. 5393 sayılı Belediye Kanunu madde 73’te, 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Kanunun 17. maddesiyle değişikliğe gidilmiş ve bu maddenin birinci fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “yapılabilmesi Bakanlar Kurulu kararına bağlıdır” ibaresi “yapılabilmesi için ilgili belediyenin talebi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca bu yönde karar alınması şarttır” şeklinde değiştirilmiş ve metne işlenmiştir. Böylelikle kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak ilan edilebilmesi için ilgili belediyenin talebi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı aranmıştır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilanı hakkındaki yetkilerden sonra imar planı yapma yetkileri kimlerdedir?
a)Büyükşehir Belediyesi haricindeki il ve ilçe belediyelerinin yetkileri; İlçe Belediyelerinin Yetkileri İl ve ilçe belediyelerinde yapılacak olan kenti güzelleştirme, iyileştirme ve Sağlıklaştırma amaçlı kentsel dönüşümde Belediye Kanunu 73. maddede özel bir düzenleme olmadığından dolayı imar planları yapma konusundaki genel yetki kuralları geçerlidir. 1/5000 ölçekli nazım imar planları ilgili belediye tarafından yapılır. Her belediye kendi sorumluluk alanında kalan alanda nazım imar planı hazırlama konusunda yetkilendirilmiştir. Uygulama imar planlarında ise asıl yetki belediyelere aittir. 1/1000 ölçekli uygulama imar planı yapma yetkisi belediyelerindir. Belde, ilçe, il ayrımı yapılmaksızın tüm belediyeler bu konuda yetkilendirilmişlerdir.5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun 6. maddesi hükmüne göre İl çevre düzeni planı; valinin koordinasyonunda, il belediyesi ve il özel idaresi ile birlikte yapılır. İl çevre düzeni planı belediye meclisi ile il genel meclisi tarafından yapılır. Bu düzenleme uyarınca büyükşehir kapsamında olmayan il belediyeleri, il özel idaresi ile birlikte il çevre düzeni planını hazırlayacaklardır. Bunun dışında bu belediyeler nazım ve uygulama imar planlarını yapabileceklerdir.
b) Büyükşehir Belediyelerinin Yetkileri;5393 sayılı Belediye Kanunu madde 73 uyarınca belediyenin büyükşehir belediyesi olması halinde, bu alanlarda kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye ve bu amaçla imar planları yapmaya büyükşehir belediyeleri yetkilidir. Belediye Kanunu 73/4. maddeye göre kenti sağlıklaştırma amacıyla yapılacak olan kentsel dönüşümde imar planı yapma konusunda özel bir düzenleme bulunmaktadır. İmar planlama yetkisi Belediye Kanunu madde 73/4’e göre; “büyükşehir belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina inşaat ruhsatı, yapı kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri ve 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya büyükşehir belediyeleri yetkili”dir.Bu düzenleme doğrultusunda kentsel dönüşüm ile ilgili büyükşehir sınırları içindeki 1/5000’lik nazım planları ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarını büyükşehir belediyeleri yapacaktır. İlçe belediyelerinin imar planlama yetkisi büyükşehir belediyelerine geçmiştir.
c) Büyükşehir Belediyesi Sınırları Dahilindeki İlçe Belediyelerinin Yetkileri; Büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçe belediyelerinin doğrudan kentsel dönüşüm projeleri uygulayabilmesi ve bu doğrultuda imar planı yapabilme yetkisi yoktur. Ancak büyükşehir belediyesinin uygun görmesi halinde, ilçe belediyeleri kendi sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini uygulayabilecektir. Fakat ilçe belediyelerinin kenti güzelleştirme, iyileştirme ve sağlıklılaştırma hakkındaki kentsel dönüşümle ilgili 1/1000 ölçekli uygulama imar planı yetkisi Belediye Kanunu 73/4 maddesi uyarınca büyükşehir belediyesine geçmiştir.
d) Toplu Konut İdaresi’nin Yetkileri;775 sayılı Gecekondu Kanunu madde 19; “Islaha muhtaç veya tasfiyesi gereken gecekondu bölgeleri ile yeniden halk konutu veya nüve konut yapımına tahsis edilecek sahaların seçimi, haritalarının hazırlanması, imar ve ıslah planlarının düzenlenmesi, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın denetimi altında, ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, hazırlanan harita ve planları redde, düzeltilmek üzere geri göndermeye, olduğu gibi veya değiştirerek onaylamaya ve lüzum gördüğü hallerde bu hizmetleri kendisi yapmaya veya yaptırmaya yetkilidir” demek suretiyle; ıslaha muhtaç veya tasfiyesi gereken gecekondu bölgeleri ile yeniden halk konutu veya nüve konut yapımına tahsis edilecek alanların seçimi, haritaların hazırlanması, imar ve ıslah planlarının düzenlenmesinin Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın denetimi altında ilgili belediyelerce yapılacağı veya yaptırılacağını belirtmiştir. TOKİ Başkanlığı ise bu planları reddetme, onaylama veya değiştirerek onaylama veya gerek duyuyorsa bizzat yapmaya yetkilidir.
e) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Yetkileri;644 Sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin “Görevler” başlıklı 2. maddesinin ğ bendinde “Gecekondu, kıyı alanları ve tesisleri ile niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan alanlar dahil kentsel ve kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme, yenileme ve dönüşüm uygulamalarında idarelerce uyulacak usul ve esasları belirlemek; Bakanlıkça belirlenen finans ve ticaret merkezleri, fuar ve sergi alanları, eğlence merkezleri, şehirlerin ana giriş düzenlemeleri gibi şehirlerin marka değerini artırmaya ve şehrin gelişmesine katkı sağlayacak özel proje alanlarına dair her tür ve ölçekte etüt, harita, plan, parselasyon planı ve yapı projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma, ruhsat ve yapım işlerinin gerçekleştirilmesini sağlamak, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyeti kurulmasını temin etmek; 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile 20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan uygulamalara ilişkin her tür ve ölçekte etüt, harita, plan ve parselasyon planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak, ruhsat işlerini gerçekleştirmek, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyetinin kurulmasını sağlamak” denilmek suretiyle genel olarak kentsel dönüşümde imar planlarının ve TOKİ Başkanlığı tarafından yapılacak her türlü uygulamaya ilişkin planların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılacağı belirtilmiştir.
Bu düzenleme ile Gecekondu Kanununun 19 maddesi, TOKİ’nin imar planlama yetkisi ile çelişmekte ve çakışmaktadır. Kanunlar arasında uyum bir tür hukuk mühendisliği olduğundan, hukuk mühendisliği yolu ile bu uyumsuzluğun giderilmesi gerekir. Burada en doğru çözüm TOKİ’nin imar planlama yetkisi yerine Bakanlığın içindeki ilgili bir kuruluşun yetkili kılınmasıdır. Bakanlığın içinde bulunan planlama konusunda genel yetkili olan Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü ile tüm özel amaçlı planlama işleri yapılması sağlanırken ve kaynak israfı da önlenmektedir.
Kanun koyucu yine 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Kuruluşu Hakkında KHK madde 2-ı bendindeki düzenleme ile, depreme karşı dayanıksız yapılar ile imar mevzuatına plan, proje ve eklerine aykırı yapıların ve bunların bulunduğu alanların dönüşüm projelerini ve uygulamalarını yapmak veya yaptırma yetkisini ve 7. maddedeki Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında e bendinde sayılan “2’nci maddenin birinci fıkrasının (ı) bendinde belirtilen konularla ilgili olarak her ölçekteki imar planı ve imar uygulamalarını, kentsel tasarım projelerini yapmak, yaptırmak ve onaylamak” 11. maddede Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılan “dönüşüm, yenileme ve transfer alanlarının belirlenmesi, dönüşüm alanı ilan edilen alanlardaki yapıların tespiti ile arsa ve arazi düzenleme ve değerleme iş ve işlemlerinin yapılmasını sağlamak; dönüşüm uygulamalarında hak sahipliği, uzlaşma, gerektiğinde acele kamulaştırma, paylı mülkiyete ayırma, birleştirme, finansman düzenlemelerinde bulunma, dönüşüm alanları içindeki gayrimenkullerin değer tespitlerini yapma ve Bakanlıkça belirlenen esaslar ve proje çerçevesinde hak sahipleri ile anlaşmalar sağlama, gerektiğinde yapı ruhsatı ve yapı kullanma izni verme, kat mülkiyeti tesisi, tescili ve imar hakkı transferi ile ilgili iş ve işlemleri yürütmek” yetkisini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na tanımıştır.
Mekansal Planlama Genel Müdürlüğünün görevlerini düzenleyen 644 nolu KHK’nın 7. maddesinin (h) bendi “İdarelerin ihtilafı halinde, genel imar düzeni ve uyumunu sağlamak üzere, her türlü etüt, harita ve imar planı, plan değişikliği, plan revizyonu, parselasyon planı hazırlanması, onaylanması ve uygulanmasında koordinasyon sağlamak, ihtilafları gidermek, gerektiğinde ihtilaf konusu işi resen yapmak, yaptırmak ve onaylamak” ve (ı) bendi “Her tür ve ölçekteki fiziki planların birbiriyle uyumunu ve mekânsal strateji planları hedeflerine ve kararlarına uygunluğunu sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri almak, ilgili idareler tarafından Bakanlıkça verilen süre içinde yapılmayan il çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak ve resen onaylamak” düzenlemeleri içermektedir.
644 sayılı KHK’nin 7/h ve ı bendi hükümleri tüm mevzuatla birlikte incelendiğinde; kentsel dönüşümde illerde ve ilçelerde belediye meclisleri imar planlarını yetkili oldukları ölçeklerde yapabilirken ve büyükşehirlerde tüm ölçekteki imar planlarını hazırlamak (ilçe belediyelerinin uygulama imar planı yetkileri ortadan kaldırılarak) büyükşehir belediyesinin yetkisinde iken; tüm bu yetkiler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından bu yerel yönetim birimlerinden alınabilmektedir. Özellikle imar planı hazırlamak yetkisi konusunda, belediyeler ve Bakanlık arasında ihtilafı çözmek ve planların birbiriyle uyumunu sağlamak görevi Bakanlığın bir birimi olan Mekansal Planlama Genel Müdürlüğüne verildiğinden isterse Bakanlık kenti iyileştirme ve sağlıklılaştırma amaçlı kentsel dönüşümde tüm yetkileri elinde toplayabilmektedir.
YIPRANAN TARİHİ VE KÜLTÜREL TAŞINMAZLARIN KORUNMASI AMAÇLI KENTSEL DÖNÜŞÜMÜNDE İMAR PLANLAMA YETKİSİ
Büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediyeleri sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri, il, ilçe belediyeleri ve nüfusu 50.000′in üzerindeki belediyelerce ve bu belediyelerin yetki alanı dışında il özel idarelerince, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasını amaçlayan 5366 Sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun 16.6.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.İmar planları yerine geçen yenileme projeleri hakkında konuyu şu şekilde inceleyebiliriz:
a) Büyükşehir Belediyelerinin Yetkileri;5366 sayılı Kanunun 2. maddesine göre, büyükşehirlerde ilçe belediye meclislerince yenileme alanı olarak tespite ilişkin kararlar büyükşehir belediye meclisince onaylanması halinde Bakanlığın teklifi ile Bakanlar Kuruluna sunulur ve Bakanlar Kurulu projenin uygulanıp uygulanmamasına üç ay içinde karar verir. Alınan karar doğrultusunda yenileme projesini ilgili belediye yapar veya başka bir kamu kurum ve kuruluşu veya gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine yaptırarak uygular. Bu alanlarda Toplu Konut İdaresi ile ortak uygulama yapılabileceği gibi, Toplu Konut İdaresine de uygulama yaptırılabilir. Büyükşehirlerde, büyükşehir belediyeleri tarafından başlatılmayan uygulamalar ilçe belediyelerince tek başına veya müşterek olarak yapılır veya yaptırılır.
b) Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçindeki İlçe Belediyelerinin Yetkileri; Büyükşehirlerde yenileme alanının tespitine ilişkin ilçe belediye meclislerince alınan kararlar, büyükşehir belediye meclisince onaylanması halinde Bakanlığın teklifi ile Bakanlar Kuruluna sunulur ve Bakanlar Kurulu projenin uygulanıp uygulanmamasına üç ay içinde karar verecektir. Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun Uygulama Yönetmeliği madde 17 uyarınca büyükşehir belediye sınırları içinde büyükşehir belediyelerinin yapacaklarının dışında kalan yenileme avan projesi, ilçe belediye meclislerinde kabulünden sonra büyükşehir belediye başkanınca onaylanarak yürürlüğe girer.
c) İl ve İlçe Belediyelerinin Yetkileri; Belediyelerde belediye meclisinin üye tam sayısının salt çoğunluğu ile yenileme alanları belirlenir. Büyükşehirler dışındaki belediyelerde belediye meclisince alınan kararlar Bakanlar Kuruluna sunulur.Alınan karar doğrultusunda yenileme projesini ilgili belediye yapar veya başka bir kamu kurum ve kuruluşu veya gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine yaptırarak uygular. Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun Uygulama Yönetmeliği madde 17 uyarınca, uygulama projeleri yetkili belediye meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile belediye başkanının onayı ile yürürlüğe girer. Bu alanlarda Toplu Konut İdaresi ile ortak uygulama yapılabileceği gibi, Toplu Konut İdaresine de uygulama yaptırılabilir.
d) İl Özel İdaresinin Yetkileri:Belediye sınırları dışında kalan mücavir alanlarda, İl özel idarelerinde il genel meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğu ile yenileme alanlarını belirler. İl genel meclisince alınan bu kararlar Bakanlar Kurulu’na sunulur. Alınan karar doğrultusunda yenileme projesini ilgili il özel idaresi yapar veya başka bir kamu kurum ve kuruluşu veya gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine yaptırarak uygular. Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun Uygulama Yönetmeliği madde 17 uyarınca, uygulama projeleri yetkili il özel idaresi meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile valinin onayı ile yürürlüğe girer. Bu alanlarda Toplu Konut İdaresi ile ortak uygulama yapılabileceği gibi, Toplu Konut İdaresine de uygulama yaptırılabilir.
e) Koruma Kurulu’nun Yetkileri:2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu madde 7; “korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespiti, Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde ilgili ve faaliyetleri etkilenen kurum ve kuruluşların görüşü alınarak” yapılacağı ve “yedinci maddeye göre tescil edilen korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının korunma alanlarının tespiti ve bu alanlar içinde inşaat ve tesisat yapılıp yapılamayacağı konusunda karar alma yetkisi”nin koruma kurullarına ait olacağı belirtilmiştir. Bu şekilde doğal sit alanı tespiti Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olan koruma kurulları tarafından yapılacaktır.
f) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Yetkileri:Yenileme alanları ile ilgili 5366 S. Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun ile; belediye, il özel meclisi veya büyükşehir belediyesi meclislerince karar alındıktan sonra, bu kararların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın teklifi ile Bakanlar Kurulu tarafından onaylanacağı düzenlenmiştir. Yasal düzenlemeden anlaşıldığı üzere, burada Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir filtre görevi de görmektedir.Yenileme alanı ilan edildikten sonra bu alan hakkında imar planının işlevine sahip olan yenileme projeleri; ilgili yere göre belediye, büyükşehir belediyesi veya il özel idaresince yapılır veya yaptırılır. Uygulama Yönetmeliğinin 17. maddesine göre; Yetkili idareler tarafından yapılan veya yaptırılan yenileme avan projesi koruma bölge kurulu kararını müteakip yetkili idarelerin meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile; belediyelerde belediye başkanının, il özel idarelerinde valinin onayı ile yürürlüğe girer. Büyükşehir belediye sınırları içinde büyükşehir belediyelerinin yapacaklarının dışında kalan yenileme avan projesi, ilçe ve ilk kademe belediye meclislerinde kabulünden sonra büyükşehir belediye başkanınca onaylanarak yürürlüğe girer. Yenileme uygulama projeleri, yenileme avan projeleri esas alınarak hazırlanır ve koruma bölge kurulunca onaylanmasını takiben uygulanır.
6306 sayılı Kanun için çıkarılan Uygulama Yönetmeliğinin 18/5 bendine göre de; afet riskini içeren riskli yapı alanı, riskli alanlar ve rezerv alanlardan oluşan uygulama alanında, 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile 16/6/2005 tarihli ve 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun kapsamında kalan alanlardan bulunması hâlinde, Bakanlık tarafından yapılacak olan imar planlarında alanın sit statüsü de gözetilerek, Kültür ve Turizm Bakanlığının görüşü alınır. Doğal olarak bu planlar normal imar planı değil, koruma amaçlı imar planı olacaktır.
5366 sayılı Kanunun amaçları arasında geçen, “konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması” yönündeki düzenleme, ile mevcut imar durumlarına aykırı yenileme projelerinin ortaya çıkması söz konusu olabilir. Bu sakıncayı önlemek için 5366 sayılı Kanun kapsamındaki yenileme projeleri, mevcut imar planları ile birlikte harmanlanarak çözülmelidir. 5366 sayılı Kanun’un 1. maddesindeki düzenlemeye bakarsak, mevcut imar planlarına uygun yenileme projeleri yapılmasını gerektiğini söyleyebiliriz. Kanun kapsamındaki kentsel dönüşüm projelerinin belirlenen bölge ve koruma alanlarında münferit bazda uygulama yapacağı ve imar planında belirlenen ilkelere uygun bir şekilde konut, ticaret vs. donatı alanları oluşturacağı anlaşılmalıdır. Aksi durumda, tesis edilen imar planında öngörülmeyen durumları mevcut kılacak kentsel dönüşüm projesi varlığı halinde, projenin hukuka aykırı olduğundan bahsetmek gerekecektir. Nitekim, Danıştay’da çeşitli kararlarında, mevcut imar planlarında öngörülen amaca aykırı olarak yapılan uygulamaların hukuka aykırı olduğunu açıkça zikretmiştir.Kaldı ki, Danıştay’ın imar uygulaması yapılabilmesi için mutlaka uygulama imar planı bulunması gerektiği yönündeki görüşünün, kıyasen bu durumda da uygulanabilmesi mümkündür. Diğer bir ifade ile, koruma alanlarına ilişkin uygulamaların ve bu uygulamaları konu alan projelerin yapılabilmesi de, koruma amaçlı imar planlarının varlığına ve yapılacak uygulamaların hukuka uygunluğu da yenileme projelerinin söz konusu planlardaki düzenlemelere uygun olmasına bağlı olacaktır.
AFET / DEPREM RİSKİNİ ÖNLEME AMAÇLI KENTSEL DÖNÜŞÜMDE İMAR PLANLAMA
a) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Yetkileri:6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 19. maddesi ile 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Kuruluşu Hakkında KHK’nin 2. maddesinin ğ bendi değiştirilmiş ve “Gecekondu, kıyı alanları ve tesisleri ile niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan alanlar dahil kentsel ve kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme, yenileme ve dönüşüm uygulamalarında idarelerce uyulacak usul ve esasları belirlemek; Bakanlıkça belirlenen finans ve ticaret merkezleri, fuar ve sergi alanları, eğlence merkezleri, şehirlerin ana giriş düzenlemeleri gibi şehirlerin marka değerini artırmaya ve şehrin gelişmesine katkı sağlayacak özel proje alanlarına dair her tür ve ölçekte etüt, harita, plan, parselasyon planı ve yapı projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma, ruhsat ve yapım işlerinin gerçekleştirilmesini sağlamak, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyeti kurulmasını temin etmek; 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile 20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan uygulamalara ilişkin her tür ve ölçekte etüt, harita, plan ve parselasyon planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak, ruhsat işlerini gerçekleştirmek, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyetinin kurulmasını sağlamak” düzenlemesi ile kentsel dönüşüm alanlarının tespiti ve imar planları ile uygulamaların yapılması yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verilmiştir. Yine 6306 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 5 nolu bendinde Bakanlık; riskli yapılara, rezerv yapı alanlarına ve riskli yapıların bulunduğu taşınmazlara ilişkin her tür harita, plan, proje, arazi ve arsa düzenleme işlemleri ile toplulaştırma yapmaya ve imar haklarını başka bir alana aktarmaya yetkilendirilmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kentsel dönüşümle ilgili yetkileri Uygulama Yönetmeliğinin 18. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir: “(1) Uygulama alanına yönelik olarak yapılacak planlarda alanın özelliğine göre; Afet risklerinin azaltılması, fiziksel çevrenin iyileştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi, sosyal ve ekonomik gelişmenin sağlanması, enerji verimliliği ve iklim duyarlılığı ile yaşam kalitesinin artırılması esastır. Bakanlık;
a) Riskli alan ve rezerv yapı alanı ile riskli yapıların bulunduğu taşınmazlara ilişkin her tür ve ölçekteki planı resen yapmaya, yaptırmaya ve onaylamaya,
b) Riskli alan ve rezerv yapı alanındaki uygulamalarda faydalanılmak üzere; özel kanunlar ile öngörülen alanlara ilişkin olanlar da dâhil, her tür ve ölçekteki planlama işlemlerine esas teşkil edecek standartları belirlemeye ve gerek görülmesi hâlinde bu standartları plan kararları ile tayin etmeye veya özel standartlar ihtiva eden planlar yapmaya, onaylamaya ve kent tasarımları hazırlamaya, yetkilidir.
(3) Büyükşehir belediyesi sınırları içerisindeki ilçe belediyelerince hazırlanan imar planı teklifleri hakkında ilgili büyükşehir belediyesinin görüşü alınır. Büyükşehir belediyesinin onbeş gün içinde görüş vermemesi halinde, uygun görüş verilmiş sayılır.
(4) İdarece veya ilgililerince kentsel tasarım projesi ile birlikte hazırlanan plan teklifleri; planlama alanı ve yakın çevresinin meri planları ve mevcut durumu gösterir bilgi ve belgeler, ilgili kurum ve kuruluş görüşleri ile birlikte Bakanlığa iletilir. Bakanlıkça uygun görülen plan teklifleri, aynen veya değiştirilerek onaylanır.
(5) Uygulama alanında, 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile 16/6/2005 tarihli ve 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun kapsamında kalan alanlardan bulunması hâlinde, alanın sit statüsü de gözetilerek, Kültür ve Turizm Bakanlığının görüşü alınır.
(6) Bu madde kapsamındaki uygulamaların zaruri kılması hâlinde, bu uygulamaların gerektirdiği iş ve işlemler hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin hükümleri uygulanır.”
Uygulama Yönetmeliğinin 19. maddesi de planların değerlendirilmesini şu şekilde düzenlemiştir: “Bakanlık, uygulama alanın özelliğine, planın ölçeğine ve ihtiyaç analizine göre kendisine sunulan planda bulunması gereken esasları ve yapılacak tespit, araştırma ve inceleme konularını belirler. Bunlara göre sunulan plan kararlarını değerlendirir. Bakanlık, plan onaylarken, planlama esaslarını ve yapılan analiz ve kararlar ile birlikte planın kent bütününe ve çevresine etkisini ve uyumunu, ulaşım sistemi ile bütünleşmesini, sosyal ve teknik altyapı alanlarının sağlanmasını ve kentsel doku ve yaşanabilirlik hususlarını da dikkate alır”.
Afet riski içeren alanlardaki kentsel dönüşümdeki imar planlarının hazırlanmasında, özel bir Kanun olan 6306 sayılı Kanunun 6/5 maddesi ve 644 sayılı KHK’nin 2/ğ maddesi ve 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği madde 18 ile “riskli alan ve rezerv yapı alanı ile riskli yapıların bulunduğu taşınmazlara ilişkin her tür ve ölçekteki planı resen yapmaya, yaptırmaya ve onaylamaya” denilmek suretiyle Bakanlık genel yetkili kılınmıştır. Uygulama Yönetmeliği 18. maddenin 4. fıkrasında ise belediye, büyükşehir belediyesi, büyükşehirlerdeki ilçe belediyeleri ve il özel idarelerinin ve hatta arazi ve bina sahiplerinin dahi imar planı hazırlayabilecekleri hükme bağlanmıştır. Ancak idarece veya ilgililerince kentsel tasarım projesi ile birlikte hazırlanan plan teklifleri; planlama alanı ve yakın çevresinin meri planları ve mevcut durumu gösterir bilgi ve belgelerin, ilgili kurum ve kuruluş görüşleri ile birlikte Bakanlığa iletileceği düzenlenmiştir. Bakanlıkça uygun görülen plan teklifleri, aynen veya değiştirilerek onaylanacaktır. Burada hazırlayacakları imar planlarını ilgili idareler kendi meclislerinden geçirmek durumundadırlar. Yönetmelik madde 18/4’de arazi sahibi ve riskli bina sahiplerinin hazırlatacakları imar planlarının ise; öncelikle yetkili olan belediye veya il özel idaresine sunulma ve orada meclislerden geçirme zorunluluğu olmadığından, bu kişiler hazırladıkları imar plan değişikliklerini doğrudan Bakanlığa yollayacaklardır.
b) Büyükşehir, İl, İlçe Belediyelerinin ve İl Özel İdarelerinin Yetkileri;6306 sayılı Kanun’un 6/12. maddesinde “Bakanlık, bu Kanunda belirtilen iş ve işlemlere ilişkin olarak TOKİ’ye veya İdareye yetki devrine ve bu iş ve işlemlerden hangilerinin TOKİ veya İdare tarafından yapılacağını belirlemeye yetkilidir” denilmek suretiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın afet amaçlı kentsel dönüşümle ilgili plan yapma yetkisini eğer gerekiyorsa veya uygun görüyorsa TOKİ veya İdareye (yani belediye ve il özel idarelerine) devredebilmesi öngörülmüştür. Bakanlığın yetkilerini devretmesi ile kanun metninde sayılan bu yetkilerin, devredildiği kuruma göre TOKİ veya İdare tarafından kullanılabilmesinin yolu açılmıştır.Öte yandan Belediye Kanunu’nun 73. maddesinde, büyükşehir belediyelerinin deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabileceği düzenlenmiştir. Belediye Kanunu madde 73/4’e göre; “büyükşehir belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina inşaat ruhsatı, yapı kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri ve 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya büyükşehir belediyeleri yetkili”dir. Bu düzenleme doğrultusunda kentsel dönüşüm ile ilgili büyükşehir sınırları içindeki 1/5000’lik nazım planları ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarını büyükşehir belediyeleri yapacaktır. İlçe belediyelerinin imar planlama yetkisi büyükşehir belediyelerine geçmiştir.Büyükşehir olmayan belediyeler açısından imar planı yapmak açısından özel bir düzenleme olmadığından genel yetki kuralları geçerlidir. Bu doğrultuda büyükşehir olmayan il ve ilçe belediyeleri kendi alanlarında 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planları yapabileceklerdir.
6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği 18. madde 4. fıkrasında ise dolaylı olarak afet riskini önleme amaçlı kentsel dönüşümde il ve ilçe belediyeleri, büyükşehir belediyesi, büyükşehirlerdeki ilçe belediyeleri ve il özel idarelerinin ve hatta arazi ve bina sahiplerinin dahi imar planı hazırlayabilecekleri hükme bağlanmıştır. Ancak idarece[18] veya ilgililerince kentsel tasarım projesi ile birlikte hazırlanan plan teklifleri; planlama alanı ve yakın çevresinin meri planları ve mevcut durumu gösterir bilgi ve belgelerin, ilgili kurum ve kuruluş görüşleri ile birlikte Bakanlığa iletileceği düzenlenmiştir. Bakanlıkça uygun görülen plan teklifleri, aynen veya değiştirilerek onaylanacaktır. Burada hazırlayacakları imar planlarını ilgili idareler kendi meclislerinden geçirmek durumundadırlar.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği madde 18/3’te büyükşehir belediyesi sınırları içerisindeki ilçe belediyelerince hazırlanan imar planı teklifleri hakkında ilgili büyükşehir belediyesinin görüşü alınacağı düzenlenmiştir. Büyükşehir belediyesinin onbeş gün içinde görüş vermemesi halinde ise uygun görüş verilmiş sayılacaktır.
6306 sayılı Kanun; deprem de dahil olmak üzere afet riski içeren tüm kentsel dönüşüm uygulamalarını kapsamaktadır. Ancak Belediye Kanunu’nun 73. maddesi 2005 yılında çıkarıldığı haliyle kenti iyileştirme ve sağlıklaştırma amaçlı kentsel dönüşüm içinde deprem riskini de kapsamaktadır. Bu iki düzenlemedeki imar yetkileri birbiriyle yarışmaktadır. Bu yüzden bizce Belediye Kanunu 73. madde kapsamından deprem amaçlı kentsel dönüşüm çıkarılmalıdır.
c)Diğer Kurum ve Kuruluşların Yetkileri: Uygulama Yönetmeliğinin 18/5 maddesi gereğince; uygulama alanında, 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile 16/6/2005 tarihli ve 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun kapsamında kalan alanlardan bulunması hâlinde, alanın sit statüsü de gözetilerek, Kültür ve Turizm Bakanlığının görüşü alınır.
Son günlerde bazı yayın ve basım organlarında çıkan ve doğrudan temindeki parasal limitlerin artırılacağı haberleri üzerine yanlış düşüncelerin yayılması söz konusu olmaktadır.Bu nedenle konuya açıklık getirmekte yarar görülmüştür.
TBMM Genel Kurulunda görüşülen mevcut 4734 sayılı Kanunun 22/j maddesi;
“Seçim dönemi bitmeden önce seçimlerin yenilenmesine veya ara seçime ya da anayasa değişikliğinin halkoyuna sunulmasına karar verilen hâllerde; Yüksek Seçim Kurulu tarafından yapılacak filigranlı oy pusulası kâğıdı ve filigranlı oy zarfı kâğıdı alımı ile oy pusulası basım hizmeti alımı, mahalli seçimlerde ise İl Seçim Kurulu başkanlıkları tarafından alınacak oy pusulası basım hizmeti alımı.” İken teklifle
KİK’İN 22. maddesinin birinci fıkrasının “j” bendi şöyle değiştiriliyor;
“Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi, anayasa değişikliğine ilişkin kanunların halkoyuna sunulması, milletvekili genel ve ara seçimleri, mahalli idareler ile mahalle muhtarlıkları ve ihtiyar heyetleri genel ve ara seçimi dönemlerinde Yüksek Seçim Kurulu’nun ihtiyacı için yapılacak filigranlı oy pusulası kâğıdı ile filigranlı oy pusulası kâğıdı alımı, oy pusulası basımı, oy zarfı yapımı hizmetleri ile bu seçimlere yönelik her türlü seçim malzemelerinin alımı ve yurtdışı seçim harcamaları, il seçim kurulu başkanlıkları tarafından alınacak oy pusulası basım hizmet alımı.” Yani bu maddeye göre alımlarda, ihale komisyonu kurma zorunluluğu olmaksızın, ihale yetkilisince görevlendirilecek kişi veya kişiler tarafından piyasada fiyat araştırması yapılarak ihtiyaçlar temin edilecektir”.
Bu değişiklik bütün seçimlerde (genel,yerel ve cumhurbaşkanlığı) doğrudan temin yönteminin kullanılması mümkün hâle getiriyor.Bu maddenin (j) bendinde parasal limit söz konusu olmadığı için yapılacak alımda bir sınırlama mevcut değildir.
KONULAR
1-ÜLKEMİZDE SEBZE-MEYVE TİCARETİNE GENEL BAKIŞ
2-5957 SAYILI SEBZE VE MEYVELER İLE YETERLİ ARZ VE TALEP DERİNLİĞİ BULUNAN DİĞER MALLARIN TİCARETİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN İLE GETİRİLEN BAŞLICA YENİLİKLER
(26.03.2010gün ve 27533 sayılı R.G.)
3- SEBZE VE MEYVE TİCARETİ VE TOPTANCI HALLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK
(07.07.2012 gün ve 28346 sayılı R.G.)
4-PAZAR YERLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK
(12.07.2012 gün ve 28351 sayılı R.G.)
5-HAL HAKEM HEYETİ VE TOPTANCI HAL KONSEYİ HAKKINDA YÖNETMELİK
(11.07.2012 gün ve 28350 sayılı R.G.)
6- 5957 SAYILI KANUNUN MADDELERİNDE YER ALAN DÜZENLEMELER
7- Mülga SEBZE VE MEYVE TİCARETİ İLE HAL KAYIT SİSTEMİ HAKKINDA TEBLİĞ
ÜLKEMİZDE SEBZE VE MEYVE TİCARETİNE GENEL BAKIŞ
SEBZE ÜRETİM MİKTARI* | 27,5 MİLYON TON |
MEYVE ÜRETİM MİKTARI* | 17.2 MİLYON TON |
DÜNYA SEBZE ÜRETİMİNDEKİ PAY (Yaklaşık)** | % 5 |
DÜNYA MEYVE ÜRETİMİNDEKİ PAY (Yaklaşık)** | % 3 |
SEBZE MEYVENİN İŞLEM DEĞERİ*** | 73,5 MİLYAR TL
(Ocak-Aralık 2011) |
* TÜİK 2011 yılı verileri
** Ziraat Mühendisleri Odası
*** TÜİK Üretim Verileri ile Ankara Büyükşehir Belediyesi Toptancı Hali fiyatlarına göre hesaplanmıştır.
ÜLKEMİZDE SEBZE VE MEYVE TİCARETİ
İHRACATIN TOPLAM ÜRETİMDEKİ PAYI* | % 5 (3,6 MİLYAR TL) |
SANAYİDE KULLANILAN SEBZE VE MEYVENİN TOPLAM ÜRETİMDEKİ PAYI* | % 12,5 (8,9 MİLYAR TL) |
ÜRETİCİLERCE DOĞRUDAN TÜKETİCİLERE SATILAN MALIN TOPLAM ÜRETİMDEKİ PAYI | % 0,5 (0.4 MİLYAR TL) |
ÜRÜN KAYBININ TOPLAM ÜRETİMDEKİ PAYI* | % 25 (18,4 MİLYAR TL) |
HALLERDE İŞLEM GÖRMESİ GEREKEN MALIN TOPLAM ÜRETİMDEKİ PAYI** | % 57 (42 MİLYAR TL) |
SEKTÖR TARAFINDAN DA GENEL KABUL GÖREN KAYIT DIŞILIK ORANI*** | % 70 (29,3 MİLYAR TL) |
* Ziraat Mühendisleri Odası
** Bu pay, ihraç edilen, sanayide kullanılan, üreticilerce doğrudan satılan ve zayi olan malların dışında kalan mal miktarını göstermektedir.
*** Bu miktarın hesaplanmasında, Hallerde İşlem Görmesi Gereken Malın Toplam Üretimdeki Payı dikkate alınmıştır.
5957 SAYILI SEBZE VE MEYVELER İLE YETERLİ ARZ VE TALEP DERİNLİĞİ BULUNAN DİĞER MALLARIN TİCARETİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUN İLE GETİRİLEN BAŞLICA YENİLİKLER
(5957 Sayılı Kanun, 26 Mart 2010 Tarihli Resmi Gazete’de Yayımlanmış ve 1 Ocak 2012 Tarihinde Yürürlüğe Girmiştir.)
TİCARİ İŞLEMLER AÇISINDAN
Toptancı hale bildirimde bulunmak kaydıyla genel olarak hal dışında da toptan alım satım yapılabilecektir.
Hal Kayıt Sistemi kurulacaktır. Bu Sistemin kurulmasıyla;
Ülkemizde alım ve satıma konu sebze ve meyvelerin miktar ve fiyatlarına ulaşılabilecek (Örneğin; Antalya’daki bir domates üreticimiz, domatesin o gün için İstanbul veya İzmir İlinde oluşan fiyatlarını hal kayıt sistemini kullanarak görebilecektir.)
Meslek mensupları kayıt altına alınacak,
Üreticiler mallarını satacakları tacirlerin irtibat bilgilerine erişebilecek ve onlar hakkında bilgi sahibi olabilecek (Örneğin, Aydın’da incir üreten ve oluşan yüksek fiyatlar nedeniyle bu ürünlerini İstanbul’da pazarlamak isteyen bir üreticimiz, mallarını pazarlayabileceği meslek mensuplarının iletişim bilgilerini hal kayıt sistemi ile anında görebilecektir. Bunun yanında, tarlasına gelerek malını satın almak isteyen kişilerin, geçmişteki ticari durumunu ve faaliyetlerini hal kayıt sistemi üzerinden anlık olarak sorgulayabilecektir.)
Üreticiler, ürünlerini daha çok kar edebileceği pazarlara yönlendirebilecek, geleceğe yönelik planlama yapabilecek ve tacirler karşısında daha güçlü bir pozisyonda bulunabilecek,
Hal içi ve dışı işlem maliyetleri azaltılacaktır. Bu maliyetlerin azaltılması sonucunda;
Tüketici daha ucuza mal temin edebilecek,
Sebze ve meyve fiyatlarının enflasyon üzerindeki olumsuz etkisi giderilecek,
Kayıt dışılık azalacak ve buna bağlı olarak belediye gelirleri artacaktır.
Hal hakem heyetleri yeniden yapılandırılacak ve değeri 50 bin TL’nin altındaki uyuşmazlıklarda heyete başvuru zorunlu olacaktır.
Anlaşmazlıklar kolay, hızlı ve düşük maliyetle çözümlenebilecek,
Mahkemeler üzerindeki yük azaltılacak,
Hakem heyetleri toptancı hal bünyesinde değil, il merkezleri ile Bakanlıkça uygun görülecek ilçe merkezlerinde kurularak işleyişinde etkinlik sağlanacak,
Barodan görevlendirilecek üyenin de içinde bulunduğu ve tüm kesimleri kapsayan yeni üye yapısıyla daha etkin kararlar alınabilecektir.
Malların gıda güvenliği analizini yaptıranlar hal rüsumunun yarısını ödeyecektir. Bu sayede malların analizinin yapılması teşvik edilmiş olacaktır.
Malların kaliteli ve standartlara uygun olarak ticareti yapılacak, ürün kayıpları giderilecektir.
Malların ayıklanması, sınıflandırılması, hazırlanması, ambalajlanması, işaretlenmesi ve etiketlenmesi ile taşıma ve muhafazasına ilişkin standartların belirlenip 3 yıllık süre içinde mecburi uygulamaya konulması sağlanarak, başta büyük oranlara varan ürün kayıplarının önlenmesi ve tüketicilerimizin korunması mümkün olacaktır.
ÜRETİCİLER AÇISINDAN
Hal rüsumunu üreticiler değil, malı satın alanlar ödeyecektir.
Toptancı hallerindeki işyerleri ile semt pazarlarındaki satış yerlerinin en az %20‘si üreticilere/üretici örgütlerine ayrılacaktır.
Üreticiye zamanında ödenmeyen mal bedeli, komisyoncu ve tacirlerin verdiği teminattan karşılanabilecektir.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, özellikle üretici haklarının korunması amacıyla alım satım işlemlerini düzenleyen sözleşmelerde bulunması gerekli asgari şartları belirleyebilecektir.
Üretici örgütü kapsamı genişletilmektedir.
Bu sayede, üreticilerce kurulan her türlü tüzel kişiliklerin bu Kanun kapsamında üretici örgütü olarak tanımlanmasına imkân sağlanmakta, bir araya gelerek örgütlenen daha çok sayıda üreticilerimizin yasada öngörülen haklardan istifade etmeleri temin edilmektedir.
Üretici örgütleri, rüsum ödemeksizin hal dışında da sadece kendi ortak ve üyelerin mallarını değil aynı zamanda ortak veya üyesi olmayan üreticiler ile diğer üretici örgütlerinin mallarını da toptan veya perakende olarak satabilecektir.
TÜKETİCİLER AÇISINDAN
Tüketiciler daha ucuza mal temin edebilecektir.
Semt pazarları modern bir yapıya kavuşturularak, tüketicilere daha düzenli ve hijyenik bir ortamda alış veriş imkanı sunulacaktır.
Kanunda, malların tüketiciyle buluştuğu son noktalardan biri olan ve Ülkemiz insanının alışveriş alışkanlıkları arasında önemli bir yer tutan semt ve üretici pazarları da düzenlenmektedir. Bu düzenlemeler içinde, pazar yerlerinin kuruluş ve işleyişi, pazarcıların uymak zorunda olduğu kuralar, bu kurallara uymayanlara uygulanacak cezalar, belediyelerin sorumlulukları yer almaktadır. (Örneğin, Kanunla, pazarcıların yüksek sesle satış yapmaları yasaklanmış, buna uymayanlara da idari para cezası öngörülmüştür)
Ürünlere künye uygulaması getirilecektir.
Satıcılar, satışa sunulan malların izlenebilirliğine yönelik bilgileri içeren ve ilgili kurumlarca belirlenecek teknik özelliklere sahip künyeleri, malların kap veya ambalajlarında bulundurmakla yükümlü olacaktır. Böylece, tüketiciler tükettikleri ürünün nerede ve kimin tarafından üretildiğini bilme imkânına kavuşacak, malların gıda güvenilirliğine yönelik daha etkin bir takip mekanizması oluşacaktır.
BELEDİYELER VE TOPTANCI HALLERİ AÇISINDAN
Hal rüsumundan üretim bölgesi belediyelerinin de belli oranda pay alması sağlanacaktır.
Kanunda, üretim bölgesi belediyelerinin mallar üzerinden alınan hal rüsumundan %25 oranında pay almaları öngörülmektedir. Bu sayede, bu belediyelerin, ticarete yönelik sundukları hizmetlerin kalitesini artırmaları ve sürece etkin bir şekilde dahil olmaları sağlanabilecektir. Ayrıca, ihtiyaç duyulması halinde Bakanlar Kurulu bu oranı üretici bölgesi belediyeleri lehine artırabilecektir.
Toptancı hal kurma faaliyetleri disiplin altına alınacaktır.
Kanunda, toptancı hallerin daha iyi hizmet standartlarına kavuşmasını sağlamaya yönelik tedbirler öngörülmektedir. Toptancı hal kurma faaliyetleri disiplin altına alınmaktadır. Bundan böyle sebze ve meyve ticaretinin daha sağlıklı ve fiziki mekânlarda ve gıda güvenliğine uygun olarak yapılmasını sağlamak amacıyla toptancı halleri belli alt yapı standartlarında kurulacaktır.Bu çerçevede, Kanunun öngördüğü asgari koşulları 3 yıl içinde sağlamayan mevcut toptancı hallerine idari para cezası uygulanması, bu cezayı takip eden 1 yıl içinde halen eksikliklerini gidermeyen toptancı hallerin faaliyetlerinin durdurulması öngörülmektedir.
Toptancı hallerinin çağdaş bir sisteme kavuşturulması ve işletilmesi sağlanacaktır.
Toptancı halleri, halin sınıfına, büyüklüğüne ve işlem hacmine göre yönetmelikle belirlenecek müzayede, depolama, tasnifleme ve ambalajlama tesisleri ile laboratuvar ve soğuk hava deposu gibi üniteleri bulunan merkezler haline gelecek ve bu sayede, sebze ve meyve ticaretinin sağlıklı fiziki mekânlarda ve gıda güvenilirliğine uygun olarak yürütülmesi sağlanabilinecektir.Belediyeler, ilgili kurumlarca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde hallerin işletilmesini özel teşebbüslere devredebilecek, hallerin çevresi, faaliyeti engelleyecek veya insan sağlığına zarar verecek şekilde iskana açılamayacaktır.
Belediyeler, toptancı halleri ile ilgili faaliyette bulunmak üzere kendi aralarında mahalli idare birlikleri kurabilecektir.
Böylece belediyeler; müzayede, depolama, tasnifleme ve ambalajlama tesisleri ile laboratuarlar ve soğuk hava deposu gibi tesisleri ortak kurup işletebileceklerdir.
Modern toptancı hallerinin kurulması teşvik edilmektedir.
İmar planında toptancı hal yeri olarak belirlenmiş alanlarda bulunan hazineye ait taşınmazların, toptancı hali kurulmak üzere belediyelere bedelsiz, üretici örgütlerine harca esas değeri, gerçek ve tüzel kişilere ise rayiç bedeli üzerinden devredilmesi öngörülmektedir.
KOMİSYONCU VE TÜCCARLAR AÇISINDAN
Başka bir alana taşınan toptancı halleri ile pazar yerlerindeki kiralama ve tahsis işlemlerinde mevcut hak sahiplerine öncelik verilecektir.
Mevcut tahsis sahiplerinin işyerleri, on iki yıl süreyle kendilerine kiralanmış sayılacaktır.
552 sayılı KHK’ye göre toptancı halindeki işyerleri tahsis, kiralama ve satış yoluyla işletilebilmekteydi. Ancak 5957 sayılı Kanunla, toptancı hallerindeki işyerlerinin sadece kiralama veya satış yoluyla işletilmesi yöntemi benimsenmiş, bu işyerlerinin tahsis yoluyla işletilmesi uygulamasına son verilmiştir. Bu çerçevede, oluşabilecek mağduriyetleri gidermek amacıyla mevcut tahsis sahipleri için 12 yıllık bir geçiş dönemi öngörülmüştür. Ayrıca, Bakanlıkça belirlenen esaslara uygun olması kaydıyla, kira süresi sona erenlerle ihaleye çıkılmaksızın yeniden kira sözleşmesi yapılabilecektir.
Mallar üzerinden sadece bir kez hal rüsumu alınacaktır.
Malların birden fazla toptancı hale girmesi ve mükerrer hal rüsumu ödenmesi engellenmekte, bu konuda uygulamada yaşanan mağduriyetler giderilmektedir.
KAMU AÇISINDAN
5957 SAYILI KANUNUN AMAÇLARI
Gıda güvenilirliğinin sağlanması
5957 SAYILI KANUNLA GETİRİLEN YENİLİKLER
Kanunla, rüsum oranları yeniden düzenlenmiştir. Buna göre; toptancı halinde satılan mallardan % 1, toptancı hali dışında satılan mallardan ise % 2 oranında hal rüsumu alınacaktır.
– Kanun ile getirilen en önemli yenilik bildirim sistemidir.
HAL KAYIT SİSTEMİ
– Kanun ile getirilen bir diğer yenilik ürün künyesi’dir.
Ürün künyesi ile;
HAL KAYIT SİSTEMİNİN UYGULANMASI
SEBZE VE MEYVE TİCARETİ VE TOPTANCI HALLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK
AMAÇ
Toptancı hallerini modern bir yapıya kavuşturmak, sebze ve meyve ticaretinin kaliteli, standartlara ve gıda güvenilirliğine uygun olarak serbest rekabet şartları içinde yapılmasını sağlamak, üretici ve tüketicilerin hak ve menfaatlerini korumak, meslek mensuplarının faaliyetlerini düzenlemek.
KAPSAM
TOPTANCI HALLERİNİN KURULMASI VE SINIFLANDIRILMASI
TOPTANCI HALİ KURULUŞ KOMİSYONU
Tarafından Belirlenecek Birer Temsilciden Oluşacaktır.
TOPTANCI HALİNDE BULUNMASI ZORUNLU HİZMET TESİSLERİ NELERDİR ?
TÜM TOPTANCI HALLERİNDE ;
Bulunacaktır.
ORTA VE BÜYÜK TOPTANCI HALLERİNDE AYRICA
Bulunacaktır.
TOPTANCI HALİNDE BULUNMASI ZORUNLU HİZMET TESİSLERİ
‐ 1/1/2013 tarihine kadar bilgi işlem sistemini kurmayan ve gerekli teknik donanımı sağlamayanlara,
‐ 1/1/2015 tarihine kadar ise diğer zorunlu hizmet tesislerini oluşturmayan toptancı hallerine,
Mahallin mülkî idare amiri tarafından yüz bin türk lirası idarî para cezası verilecektir.
TOPTANCI HALLERİNİN İŞLETİLMESİ
TOPTANCI HALİNİN TAŞINMASI VE KAPATILMASI
TOPTANCI HALLERİNİN YÖNETİMİ
İŞYERLERİNİN İŞLETİLMESİ
TEMİNAT
* Ticarî güvenin sağlanması ve tarafların haklarının korunması amacıyla toptancı halinde faaliyet gösterenlerden teminat alınması öngörülmüştür.
* Alınacak teminat tutarı, kiracılar için haldeki işyerinin, malikler için ise bulunduğu toptancı halinde kiralama yoluyla işletilen emsal işyerinin bir yıllık kira bedelinden az olmamak üzere her yılın aralık ayında belediye meclisince belirlenecektir.
* Teminattan kesilmeye ilişkin hal hakem heyeti veya mahkeme kararları, toptancı hal yönetim birimince yerine getirilecektir.
İŞYERLERİNİN DEVRİ
* Kiralanan işyerleri, vefat etme veya çalışamayacak derecede kaza geçirme, hastalık ya da yaşlılık gibi zaruri hallerde kanuni mirasçılara devredilebilecektir.
* Serbest rekabeti engelleyici anlaşmalar yapmamış, piyasada darlık oluşturucu davranışlarda bulunmamış, gerçeğe aykırı rapor ve belgeler düzenlememiş olan kiracılar da, işyerlerini başkalarına devredebilecektir.
* Kiracılık hakkını devralanlar, kiracılık hakkını devredenlerle yapılmış olan kira sözleşmesinde belirtilen süreyi tamamlayacaktır.
* İşyeri malikleri de yönetmelikle belirlenen şartlara sahip kişilere işyerlerini satış yoluyla devredebilecektir.
MALLARIN SATIŞI
* Malların toptan satışı; hal içi ve dışında faaliyet gösteren üretici, üretici örgütü, komisyoncu ve tüccarlar tarafından yapılacaktır.
*Toptan veya perakende satmak üzere mal satın alanlar, satın alınan malların alış bedelinden kanuni kesintiler dışında reklâm, stant, zayi ve diğer gerekçelerle herhangi bir kesinti yapamayacaktır.
*Komisyoncular, kendi adına ve hesabına, üretici, üretici örgütü ve tüccarlar ise kendi adına ve başkası hesabına faaliyette bulunamayacaktır.
*Hal kayıt sisteminde hem komisyoncu hem de tüccar olarak kayıtlı olanlar, komisyonculuk veya tüccarlık sıfatlarından hangisini kullanacağını üç ay içinde sisteme kaydettirecektir.
*Toptancı hallerinde mallar, satışa arz şekli bölünmeden bulunduğu kasa, çuval, sandık ve benzeri kaplarda satılacaktır.
*Toptan veya perakende satışta, malların üzerinde veya kap ya da ambalajlarının herkes tarafından kolaylıkla görülebilecek bir yerinde sistem üzerinden alınan belge veya barkodlu etiket bulundurulacaktır.
*Künye yerine, 01/01/2014 tarihine kadar malın adı, cinsi, miktarı, üretim yeri ve ait olduğu üretici/işletmecisine ilişkin bilgileri içeren ilgili mevzuata göre düzenlenmiş fiyat etiketi, fatura ve benzeri belgeler de kullanılabilecektir.
TOPTANCI HALLERİNDE UYULACAK GENEL ESASLAR
*Toptancı hallerinde elektronik tartı kullanılacaktır. Elektronik tartı kullanımı, 01/01/2015 tarihinden itibaren zorunlu olacaktır.
*Toptancı halinin açılış ve kapanış saatleri, halin yirmi dört saatin kesintisiz en az altı saatinde kapalı olması kaydıyla hal yönetim birimince belirlenecektir.
*İşyerlerinde, toptancı hal yönetim biriminden önceden izin alınması ve gerekli belgelerin ibraz edilmesi kaydıyla eleman çalıştırılabilecektir.
*Yönetmelikte belirlenen şekle uygun kimlik kartları, halde faaliyet gösteren ve çalışanlarca kullanılacaktır.
*Halde faaliyet gösterenler, mesleki bilgi ve deneyimlerini artırmak üzere eğitime tabi tutulabilecektir.
PAZAR YERLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK
AMAÇ
Semt ve üretici pazarlarını modern bir yapıya kavuşturmak, bu yerlerde satılan malların ticaretinin kaliteli, standartlara ve gıda güvenilirliğine uygun olarak serbest rekabet şartları içinde yapılmasını temin etmek ve tüketicilerin hak ve menfaatlerini korumak.
KAPSAM
PAZARYERLERİNİN KURULMASI VE İŞLETİLMESİ
*Pazar yerleri, imar planında belirlenmiş alanlarda yönetmelikte belirlenen asgari koşulları taşıyacak şekilde belediyelerce kurulacaktır.
*Gerçek veya tüzel kişiler pazar yeri kuramayacaktır.
*Pazar yeri kurulmasına, yönetmeliğe göre oluşturulan komisyonun raporu göz önünde bulundurularak belediye meclisince karar verilecektir.
*Münhasıran organik malların satışı amacıyla semt pazarı kurulabilecektir.
*Pazar yerleri, belediyelerce işletilecektir.
*Pazar yerlerinin işletilmesine ilişkin bazı hizmetler, yapılacak belirli süreli protokoller ile meslek kuruluşları eliyle yürütülebilecektir.
PAZARYERİ KURULUŞ KOMİSYONU
*İmar planında pazar yeri olarak belirlenen veya belirlenecek alanın, yönetmeliğe uygunluğunu değerlendirmek üzere bir komisyon oluşturulacaktır.
*Komisyon, Belediye Başkanı ya da görevlendireceği yardımcısının başkanlığında;
Belediye İmar Müdürlüğü,
Belediye Denetim Müdürlüğü,
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İl Müdürlüğü,
İl/İlçe Emniyet Müdürlüğü,
İl/İlçe Gıda, Tarım Ve Hayvancılık Müdürlüğü,
İl/İlçe Sağlık Müdürlüğü/İlçe Sağlık Grup Başkanlığı,
İlgili Meslek Kuruluşu,
Ziraat Odası,
O yerde faaliyet gösteren en fazla üyeye sahip tüketici örgütü tarafından belirlenecek birer temsilciden oluşacaktır.
Pazar yeri kuruluş komisyonu
*Pazaryeri kurulacak alanın uygunluğu komisyonca incelenecektir. Komisyonun raporu tavsiye niteliğinde olacaktır.
*Mevcut pazaryerleri de, pazar yeri kuruluş komisyonu tarafından incelenecektir.
*İnceleme sonucunda mevcut pazaryerlerinin yönetmelikteki şartlara sahip olmadığının anlaşılması durumunda;
Büyükşehir Belediyesi sınırı ve mücavir alanları içindeki pazar yerleri 01/01/2017, diğer yerlerdeki pazar yerleri ise 01/01/2016 tarihine kadar ilgili belediyece mevzuata uygun hale getirilecektir.
PAZAR YERİNDE BULUNMASI ZORUNLU HİZMET TESİSLERİ
PAZAR YERLERİNİN TAŞINMASI VE KAPATILMASI
*Çevreye, altyapıya ve trafiğe yük getiren, ulaşım imkânları ve alan büyüklüğü yetersiz olan ve uygun çalışma ortamı bulunmayan pazar yerleri belediye meclisinin kararı ile başka bir alana taşınabilecek ya da kapatılabilecektir.
*Pazar yerlerinin taşınması ya da kapatılmasında, pazar yeri kuruluş komisyonunun inceleme raporu dikkate alınacaktır.
TAHSİS İŞLEMLERİ
*Semt pazarlarındaki satış yerleri pazarcılara ve üreticilere, üretici pazarlarındaki satış yerleri ise münhasıran üreticilere tahsis edilecektir.
*Organik malların satışa sunulduğu semt pazarlarındaki satış yerleri, yalnızca organik mal üreten üreticilere veya bu tür malları satan pazarcılara tahsis edilecektir.
*Satış yeri tahsisi, yalnızca yönetmelikte belirtilen şartlara sahip pazarcı veya üreticilere yapılacaktır.
*Vefat etme veya çalışamayacak derecede kaza geçirme, hastalık ya da yaşlılık gibi zaruri hallerde satış yerleri, belediye encümeni kararı ile kanuni mirasçılara devredilebilecektir.
*Devir işlemlerinden herhangi bir ücret tahsil edilmeyecektir.
TAHSİS ÜCRETİ
*Tahsis ücreti, satış yerinin kullanımı sonrasında belediye meclisince her yıl belirlenecek tarifeye göre belediyelerce makbuz karşılığında günlük olarak tahsil edilecektir.
*Üreticilerden alınacak tahsis ücreti, 2464 sayılı BELEDİYE GELİRLERİ KANUNUNDA yer alan tarifedeki en alt orandan hesaplanacaktır.
*Meslek kuruluşları, belediyelerle yapılan protokoller çerçevesinde verdikleri hizmetler için, 5362 sayılı esnaf ve sanatkarlar meslek kuruluşları kanunu kapsamında makbuz karşılığında ücret tahsil edebilecektir.
*Tahsis sahiplerinden, bunlar dışında herhangi bir ad altında ücret tahsil edilemeyecektir.
SATIŞ İŞLEMLERİ
*Sebze ve meyveler ile belediye encümenince satışına izin verilen diğer gıda ve ihtiyaç maddeleri perakende olarak satılacaktır.
*Aynı kap veya ambalaj içine değişik kalitede ve/veya üzerinde yazılı olan miktardan az mal konulamayacaktır.
*Çevreyi rahatsız edecek şekilde satış yapılamayacak, tüketiciye karşı sözlü veya fiilî kötü muamelede bulunulamayacaktır.
*Satışlarda, kese kâğıdı, doğada çözünebilen ya da bezden imal edilmiş poşetler kullanılacaktır. Bunların kullanımı, 01/01/2014 tarihinden itibaren zorunlu olacaktır.
*Satışlarda, malların üzerinde veya kap ya da ambalajlarında sistem üzerinden alınan belge veya barkodlu etiket bulundurulacaktır.
*Künye yerine, 01/01/2014 tarihine kadar fiyat etiketi de kullanılabilecektir.
TAHSİS SAHİPLERİNCE UYULACAK HUSUSLAR
*Satış yerlerine, satış yeri numaralarını gösteren bir tanıtım levhası yerleştirilecektir.
*Satışa sunulan her bir mal çeşidi için, mala ilişkin bilgilerin yer aldığı fiyat etiketi düzenlenecektir.
*Elektronik tartı kullanılacaktır. Elektronik tartı kullanımı, 01/01/2015 tarihinden itibaren zorunlu olacaktır.
*Yönetmelikte belirlenen şekle uygun kimlik kartları, tahsis sahiplerince yakalarında bulundurulacaktır.
*Özellikleri ilgili meslek kuruluşunun görüşü alınarak belediyelerce belirlenen mevsim şartlarına uygun kıyafetler, tahsis sahiplerince kullanılacaktır.
*Tahsis sahipleri, mesleki bilgi ve deneyimlerini artırmak üzere eğitime tabi tutulabilecektir.
Yönetmeliğin Geçici 1.maddesinin değişik (9) maddesine göre; (Değişik:RG-31/12/2012-28514 4.mükerrer) Pazar yerlerinin işletim yetkisinin kısmen veya tamamen devrini içeren metinler ile mevcut pazar yerlerindeki (Değişik ibare:RG-13/7/2013-28706) satış yerlerinin işletilme usulleri, 31/12/2014 tarihine kadar ilgili gerçek veya tüzel kişilerin de hakları gözetilerek belediyelerce bu Yönetmeliğe uygun hale getirilir.
HAL HAKEM HEYETİ VE TOPTANCI HAL KONSEYİ HAKKINDA YÖNETMELİK
AMAÇ
Hal hakem heyeti ile toptancı hal konseyinin kuruluş ve çalışmalarına ilişkin usul ve esasları düzenlemek.
KAPSAM
Hal Hakem Heyetinin kuruluş ve yetki alanı, görev ve yetkileri, toplantı ve kararları,
HAL HAKEM HEYETİNİN KURULUŞU VE YETKİ ALANI
*Hal hakem heyetleri il merkezlerinde kurulacaktır. Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca gerekli görülmesi halinde ilçe merkezlerinde de hal hakem heyeti kurulabilecektir.
*İlçe merkezlerinde hakem heyeti kurulmasında, o yerdeki toptancı hali ve pazar yeri adedi, üretici ve meslek mensubu sayısı, işlem hacmi, uyuşmazlık sayısı ile bütçe imkânları dikkate alınacaktır.
*İl hakem heyetinin yetki alanı il, ilçe hakem heyetinin yetki alanı ilçe sınırları olacaktır.
*İlçe hakem heyetinin yetki alanı, bulunduğu il sınırları içindeki diğer ilçeleri kapsayacak şekilde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı il müdürlüğünün görüşü alınarak Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca genişletilip daraltılabilecektir.
HAL HAKEM HEYETİNİN GÖREV VE YETKİLERİ
*Hal hakem heyetleri, üreticiler ile meslek mensupları arasında veya meslek mensuplarının kendi aralarında ortaya çıkan uyuşmazlıklara çözüm bulmakla görevli ve yetkili olacaktır.
*İdari para cezaları dışındaki tüm uyuşmazlıklar, hakem heyetinin görev ve yetkisi kapsamındadır.
*Toptancı halleri ve pazar yerlerinin yönetim ve işleyişinden kaynaklanan uyuşmazlıklar da bu kapsama dâhildir.
HAL HAKEM HEYETİNİN ÜYELERİ
*Hal Hakem Heyeti, İllerde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İl Müdürü Veya Görevlendireceği Bir Personel, İlçelerde İse Kaymakam Veya Görevlendireceği Bir Kamu Görevlisi Başkanlığında;
*İl Gıda, Tarım Ve Hayvancılık Müdürlüğü,
*Belediye,
*Baro,
*Ziraat Odası,
*Ziraat/Gıda Mühendisleri Odası,
*Ticaret Ve/Veya Sanayi Odası,
*Esnaf Ve Sanatkârlar Odaları Birliği,
*En Fazla Üyeye Sahip Tüketici Örgütü,
*En Fazla Üyeye Sahip Komisyoncu Ve/Veya Tüccar Derneği
Tarafından görevlendirilecek veya seçilecek birer temsilciden oluşacaktır.
HAL HAKEM HEYETİ ÜYELERİ VE RAPORTÖR
HAL HAKEM HEYETİ TOPLANTILARI VE KARARLARI
TOPTANCI HAL KONSEYİNİN KURULUŞU VE ÜYELERİ
Tarafından belirlenecek üst düzey birer temsilci olmak üzere on altı kişiden oluşacaktır.
TOPTANCI HAL KONSEYİNİN TOPLANTI VE ÇALIŞMALARI
5957 SAYILI KANUNUN MADDELERİNDE YER ALAN DÜZENLEMELER
5957 sayılı Sebze ve Meyveler İle Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesinde;
Semt pazarı: Üreticiler ve pazarcılar tarafından satışa sunulan mallar ile belediyece müsaade edilen diğer gıda ve ihtiyaç maddelerinin doğrudan tüketicilere perakende olarak satıldığı açık veya kapalı pazar yerleri,
Üretici pazarı ise: Üreticilerin kendi ürettikleri malları perakende olarak doğrudan tüketicilere sattıkları açık veya kapalı pazar yerleri,
Şeklinde tanımlanmıştır.
5957 sayılı Sebze ve Meyveler İle Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un[1] “Toptancı Hallerinin Kurulması ve Kapatılması” başlıklı 3. maddesinde;
(1) Toptancı hallerinin; imar planlarında belirlenmiş alanlarda, halin sınıfına, büyüklüğüne ve işlem hacmine göre yönetmelikle belirlenen müzayede, depolama, tasnifleme ve ambalajlama tesisleri ile laboratuar ve soğuk hava deposu gibi diğer asgarî koşulları taşıyan projeler çerçevesinde gerçek veya tüzel kişiler ile belediye sınırları içinde belediyeler, büyükşehir belediye sınırları içinde büyükşehir belediyeleri tarafından kurulacağı, gerçek veya tüzel kişiler tarafından toptancı hali kurulmasının ilgili belediyenin iznine tabi olduğu,
(2) Halin kuruluşu, en geç bir ay içinde ilgili belediye tarafından Bakanlığa bildirileceği,
(3) Toptancı hallerinin kuruluşunda ve başka bir alana taşınmasında; malların arz ve talep derinliğinin bulunması, üretici ve tüketicinin korunması, toptancı hali sayısı ve bunların birbirlerine yakınlığı, üretici yoğunluğu ve tüketici piyasasının büyüklüğü, toptancı hali kurulacak yerin coğrafi konumu, mesken ve işyerlerine, gıda güvenilirliği bakımından risk oluşturan tesis ve benzeri yerlere uzaklığı ve ulaşım imkânları ile toptancı halinin çevreye, altyapıya ve trafiğe getireceği yükler dikkate alınacağı,
(4) Şehir içinde kalan, çevreye, altyapıya ve trafiğe yük getiren, ulaşım imkânları ve alan büyüklüğü yetersiz olan ve uygun çalışma ortamı bulunmayan toptancı halleri başka bir alana taşınabileceği,
(5) İmar planlarında toptancı hal yeri olarak belirlenmiş alanların başka bir amaçla kullanılamayacağı ve bu alanların çevresi toptancı halinin faaliyetini engelleyecek veya insan sağlığına zarar verecek şekilde iskâna açılamayacağı,
(6) İmar planında toptancı hal yeri olarak belirlenmiş alanlarda bulunan mülkiyeti Hazineye ait taşınmazlar toptancı hali kurulmak üzere; belediyelere bedelsiz olarak, üretici örgütlerine 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 63 üncü maddesinde yer alan harca esas değeri, diğer gerçek veya tüzel kişilere ise rayiç bedeli üzerinden doğrudan satış yoluyla devredileceği, bu şekilde devredilen yerlerin, amacı dışında kullanılması, hukuken geçerli bir mazeret olmaksızın belirlenen sürede tesisin inşaatına başlanılmamış olması, inşaatı tamamlanmamış olması veya inşaatı tamamlanmasına rağmen faaliyete geçmemiş olması hâllerinde geri alınacağına yönelik olarak tapu kütüğüne şerh konulacağı ve bu şartların gerçekleşmesi durumunda taşınmazların geri alınacağı,
(7) İmar planında toptancı hal yeri olarak belirlenmiş alanlarda özel mülkiyete ait arazilerin bulunması halinde, bu arazilerin rızaen satın alma veya kamulaştırma yolu ile iktisap edileceği, bu yerler için kamu yararı kararının ilgili belediye tarafından verileceği, kamulaştırma işlemlerinin, belediyeler tarafından yürütüleceği, özel toptancı halleri için yapılan kamulaştırma işlemlerinde kamulaştırma bedeli işletmeci tarafından belediyeye ödeneceği,
(8) İmar planlarında ayrılmış hal yerleri toptancı hali kurulmak üzere belediyeler tarafından yap-işlet, yap-işlet-devret ve üst hakkı tesisi modelleri ile gerçek veya tüzel kişilere devredilebileceği,
(9) Bu maddede öngörülen şartları taşımadığı Bakanlık veya belediyece tespit edilen toptancı hallerinin belediyece kapatılacağı, halin kapatılışı, en geç bir ay içinde ilgili belediye tarafından Bakanlığa bildirileceği,
5957 Sayılı Sebze ve Meyveler İle Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un “Toptancı Haline Bildirim, Malların Toptan ve Perakende Alım Satımı” başlıklı 4. maddesinin 10 uncu fıkrasında; Belediyelerin, malların toptan ve perakende alım satımına ilişkin hükümlerin uygulanmasını sağlamak amacıyla gerekli her türlü önlemi almakla yükümlü oldukları ,
5957 sayılı Kanunun 6.maddesinin (3) fıkrasına göre; Bakanlık ve belediyelerin, serbest rekabetin ortadan kaldırılmasına, engellenmesine ve bozulmasına yönelik eylemleri önlemek için gereken tedbirleri almakla görevli ve yetkili olduklarından, belediyelerce bu amaçla gerekli önlemlerin alınması,
5957 sayılı Kanun’un “Pazar Yerleri” başlıklı 7. maddesinde;
(1) Semt pazarlarının, tüketici piyasasının büyüklüğü, ulaşım imkânları, semt pazarı sayısı ve bunların birbirlerine yakınlığı ile semt pazarının çevreye, altyapıya ve trafiğe getireceği yükler ile can ve mal güvenliği riski göz önünde bulundurularak belediyelerce kurulacağı,
(2) Semt pazarında bulunan toplam satış yeri sayısının en az yüzde yirmisinin özel satış yeri olarak üreticilere ayrılacağı, ayrılan satış yerlerine üreticilerden yeteri kadar talep olmaması veya boşalan satış yerlerinin doldurulamaması hâlinde diğer talep sahiplerine de tahsis yapılabileceği,
(3) Üretici pazarlarının, yörede yetiştirilen mal miktarı ve çeşidi, üretim sezonu ile üretici ve tüketici talepleri dikkate alınarak semt pazarlarının kurulduğu günlerle aynı olmamak şartıyla belediyelerce kurulacağı,
(4) Üreticilerin, pazar yerlerinde kendi ürettikleri mallar dışında ve toptan satış miktarının iki katından az olmamak üzere belediyelerce belirlenen miktarın üzerinde satış yapamayacağı,
(5) Belediyelerin, modern pazar yerleri kurmak, pazar yerlerinde malların hijyenik şartlarda satışa sunulmasını sağlayıcı uygun çalışma ortamını oluşturmak ve altyapı ile çevre düzenlemelerini yapmak, tüketicinin korunmasına yönelik tedbirleri almak ve gerekli denetimleri yapmakla görevli oldukları,
(6) Pazar yerlerinin kurulması ve kapatılmasına, işleyiş, yönetim ve denetimine, üretici ve pazarcılarda aranılacak niteliklere, bunların çalışmalarına, yapacakları satışlara, haklarına, uymakla yükümlü bulundukları kurallara ve faaliyetlerinin yürütülmesine dair diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar ilgili bakanlıkların uygun görüşleri alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği,belirtildiğinden, pazar yerlerinin kuruluş ve işleyişinde maddede yer alan kriterlere uyulmalıdır.
5957 sayılı Kanun’un “Hal Rüsumu” başlıklı 8. maddesinde;
(1) Toptancı halinde satılan mallardan yüzde bir, toptancı hali dışında satılan mallardan yüzde iki oranında hal rüsumu tahsil edileceği, ancak, üretici örgütlerince toptancı halinde satılan mallar ile toptancı haline bildirimde bulunmak şartıyla 4. maddenin birinci fıkrasının (a), (b), (ç), (d), (e) ve (f) bentlerinde belirtilen mallardan hal rüsumu alınmayacağı, Bakanlar Kurulunun, Bakanlığın teklifi üzerine hal rüsumu oranlarını, değişen piyasa şartlarına göre, genel olarak veya mal bazında uygulanmak üzere yüzde doksanına kadar azaltmaya veya artırmaya yetkili olduğu,
(2) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen malların sınai üretimde kullanılmayan, (b) bendinde belirtilen malların ise ihraç edilmeyen kısmından birinci fıkraya göre hal rüsumu alınacağı,
(3) Gıda güvenilirliği ve kalitesi analizleri, Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca yetkilendirilmiş kamu laboratuarlarında veya özel laboratuarlarda yapıldığı belgelenen mallar üzerinden alınacak hal rüsumunun, yarısı oranında alınacağı,
(4) Hal rüsumu, yeterli hizmet altyapısına sahip bankalar nezdinde malın üretildiği yerdeki toptancı halinin bağlı olduğu belediye veya işletmecisi adına açılacak hesaba beş iş günü içinde yatırılacağı, bu hesapta toplanan tutarın yüzde yetmiş beşinin, malın tüketime sunulduğu yerdeki toptancı halinin bağlı olduğu belediye veya işletmecisi adına açılacak hesaba aylık olarak izleyen ayın beşinci gününe kadar aktarılacağı, Bakanlar Kurulunun, Bakanlığın teklifi üzerine, bu oranı değiştirmeye yetkili olduğu,
(5) Malın üretildiği veya tüketildiği yerde toptancı hali bulunmaması veya birden fazla toptancı halinin bulunması durumunda hal rüsumunun, Bakanlıkça belirlenecek toptancı halinin bağlı olduğu belediye veya işletmecisi adına açılacak hesaba yatırılacağı veya aktarılacağı,
(6) Dördüncü fıkra uyarınca belediye toptancı halinin bağlı olduğu belediye hesabında biriken tutarların, ilgili belediyeye gelir olarak kaydedileceği ve bu şekilde gelir olarak kaydedilen tutarların en az yüzde onunun toptancı halinin temizlik, güvenlik, aydınlatma, bakım ve onarım ihtiyaçlarının karşılanması ve kapasitesinin arttırılması, ihtiyaç duyulan bilgi işlem sisteminin kurulması ve lüzumlu diğer teknik donanımın sağlanması, soğuk hava deposu, laboratuar, tasnif ve ambalajlama ile diğer ortak tesislerin kurulması ve işletilmesi için harcanmak üzere, izleyen yıl belediye bütçesine ödenek olarak konulacağı, bu şekilde ayrılan ödeneklerin amacı dışında kullanılamayacağı,
(7) Dördüncü fıkra uyarınca özel toptancı hali işletmecisi hesabında biriken tutarların yarısının aylık olarak izleyen ayın beşinci gününe kadar ilgili belediyeye ödeneceği,
(8) Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak;
a) Toptancı haline bildirilmeden toptancı hali dışında toptan alınıp satılan,
b) Sınaî üretimde kullanılmak veya ihraç edilmek üzere satın alınıp bu maddenin ikinci fıkrasına aykırı olarak iç piyasada satışa sunulan,
c) Toptancı halinden satın alınmadan veya toptancı haline bildirilmeden perakende satılan,
ç) Miktarına, değerine, üretim şekline veya künyesinde belirtilen diğer hususlara ilişkin gerçeğe aykırı beyanda bulunulan, mallar için hal rüsumunun, tespitin yapıldığı yerdeki toptancı halinde bir önceki gün o mallar için oluşan birim fiyatların en yükseği esas alınarak belirlenen toptan satış bedelinin yüzde yirmi beşi oranında cezalı olarak alınacağı, hal rüsumunun cezalı olarak alınmasına belediye encümenince karar verileceği, cezalı hal rüsumu tahsil edilen mallar için önceden ödenen hal rüsumu varsa cezalı tahsil edilecek hal rüsumundan mahsup edileceği,
(9) Cezalı hal rüsumundan, malları taşıyan nakliyeciler ya da depolayanlar mal sahibiyle birlikte müteselsilen sorumlu oldukları,
(10) Cezalı tahsil edilen hal rüsumlarının belediyece ayrı bir hesapta tutulacağı, bu hesapta toplanan tutarın yarısının her ayın sonunda tespit ve/veya yakalama eylemine bizzat ve fiilen katılan kamu görevlilerine ikramiye olarak ödeneceği, ancak, kamu görevlisine ödenen ikramiyenin tutarı olay başına (2.000) ve yılda (90.000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak tutarı geçemeyeceği, hesapta kalan kısım ise belediyeye gelir olarak kaydedileceği,
5957 Sayılı Sebze ve Meyveler İle Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un “Toptancı Hallerinin Yönetimi” başlıklı 9. maddesinde;
(1) Belediye toptancı hallerinin, belediye teşkilatı bünyesinde norm kadro ilke ve standartlarına uygun olarak kurulan toptancı hal yönetim birimi tarafından yönetileceği, hal yönetim biriminin, hal yöneticisi ile mevcut zabıta personeli arasından görevlendirilen hal zabıtası ve diğer personelden oluşacağı,
(2) Belediyelerin, hal yönetim birimine bağlı olarak münhasıran toptancı hali ve bu çerçevedeki denetim hizmetlerinin yerine getirilmesinde istihdam edilmek üzere, halin büyüklüğüne ve işlem hacmine göre yeterli sayı ve nitelikte toptancı hali zabıtası görevlendirmek zorunda olduğu,
(3)Belediyelerin, kurdukları toptancı hallerinin işletilmesini belediye meclisince belirlenecek süre, bedel ve koşullarda devredebileceği, devir işlemlerinin tabi olacağı hükümlerin, devredilecek işletmelerde aranılacak şartlar ile devir işlemlerine ilişkin diğer usul ve esaslar Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığınca birlikte belirleneceği,
(4) Özel toptancı hallerinin, işletmecileri tarafından yönetileceği, özel toptancı halinde, hal yöneticisi ve diğer personelin, işletmecisi tarafından istihdam olunacağı ve bu hallerde ilgili belediyece mevcut zabıta personeli arasından yeterli sayıda hal zabıtası görevlendirileceği,
(5) Toptancı hallerinde, hal zabıtasına yardımcı olmak üzere 10/6/2004 tarihli ve 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun hükümlerine göre özel güvenlik hizmeti sağlanabileceği,
(6) Hal yöneticisinin; 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (4), (5), (6) ve (7) numaralı alt bentlerindeki şartları taşıması ve illerde en az lisans, diğer yerleşim yerlerinde ise en az lise mezunu olması zorunlu olduğu,
(7) Toptancı hallerinin işleyiş, yönetim ve denetimine, işlem görecek malların belirlenmesine, alım satım işlemlerinin nasıl yapılacağına, bildirim ve hal rüsumu ödeme yükümlülüğünün ne şekilde yerine getirileceğine, hizmet gereklerine göre oluşturulacak birimlere ve bunların görev ve yetkilerine, hal yöneticisinin diğer niteliklerine, hal zabıtasının sayısına ve bunlar ile özel güvenlik görevlilerinin çalışma yöntemine, hallerde tutulacak defter, belge ve kayıtlara ve bu konularla ilgili diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar, ilgili bakanlıklar ile Maliye Bakanlığının görüşleri alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği,
5957 Sayılı Sebze ve Meyveler İle Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un “Hal Hakem Heyeti ve Toptancı Hal Konseyi” başlıklı 10.maddesine göre; Başkanlığını, sanayi ve ticaret il müdürü veya görevlendireceği bir personel tarafından yürütülen hal hakem heyetinin; tarım il müdürlüğü, belediye, baro, ziraat odası, ilgili mühendis odası, ticaret ve sanayi odası ile esnaf ve sanatkarlar odaları birliği tarafından görevlendirilecek birer üye ve en fazla üyeye sahip tüketici örgütü ile komisyoncu ve/veya tüccarların oluşturduğu dernekçe seçilecek birer temsilcinin katılımı ve o yerin mülki idare amirinin onayı ile oluşturulacağından, belediyelerce bu heyete katılmak üzere bir kişinin görevlendirmesi,
Maddenin 3.fıkrası uyarınca, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının taşra teşkilatının bulunmadığı yerlerde, hal hakem heyetinin başkanlığı, o yerin mülkî idare amiri veya görevlendireceği bir kamu görevlisi tarafından yürütüleceğinden,tüketici örgütü bulunmayan yerlerde tüketicilerin, tüketim kooperatifleri tarafından temsil edileceği,yukarıda sayılan Hal hakem heyetinin, o yerde ilgili kuruluşun bulunmamasından kaynaklanan noksan üyeliklerin, belediye encümenince resen doldurulacağı,
Değeri elli bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda, hal hakem heyetlerine başvurunun zorunlu olduğu,heyetin vereceği kararlar ilam hükmünde olduklarından 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirileceği,tarafların, bu kararlara karşı on beş gün içinde hal hakem heyetinin bulunduğu yerde ticarî davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesine itiraz edebilecekleri ancak, itirazın hal hakem heyeti kararının icrasını durdurmayacağı,talep edilmesi şartıyla hâkimin, hal hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabileceği,
Hal hakem heyeti, en az altı üye ile toplanır ve katılanların yarısından bir fazlasının oyu ile karar alacağı ve oyların eşitliği durumunda başkanın bulunduğu taraf çoğunluk sayılacağı, çekimser oy kullanılamayacağı,
Maddenin 10.fıkrası uyarınca ;hal hakem heyeti üyelerinin, münhasıran kendileri, eşleri, ikinci derece dâhil kan veya kayın hısımları ve evlatlıkları ile bunların ortak veya üyesi oldukları tüzel kişilerin ilgili işlerinin görüşüldüğü toplantılara katılamayacakları,
5957 Sayılı Sebze ve Meyveler İle Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un “Toptancı Hallerindeki İşyerleri İle Pazar Yerlerindeki Satış Yerlerinin İşletilmesi” başlıklı 11 inci maddesine göre; Belediye toptancı hallerindeki işyerlerinin kiralama veya satış yoluyla işletileceği,ancak satılacak işyeri sayısının, o haldeki toplam işyeri sayısının yüzde ellisini geçemeyeceği,işyerlerinin kiralanması veya satılmasının 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine göre yapılacağı ve kira süresinin on yılı geçemeyeceği, Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca belirlenen esaslara uygun olması kaydıyla, kira süresi sona erenlerle ihaleye çıkılmaksızın yeniden kira sözleşmesi yapılabileceği,bir yıldan uzun süreli kira sözleşmelerinde ikinci ve izleyen yıllar kira bedellerinin, Üretici Fiyatları Endeksi oranında arttırılacağı,
Maddenin (3) fıkrasına göre; pazar yerlerindeki satış yerlerinin tahsis yoluyla işletileceği,tahsisin, satış yeri bulunmayanlara öncelik verilmek suretiyle belediye encümeni tarafından yapılacağı ve belediye meclisince her yıl belirlenecek tarifeye göre ücret tahsil edileceği,
Maddenin 6.fıkrası uyarınca ;Belediye toptancı hallerinde faaliyet gösteren işletmelerden veya pazar yerlerindeki tahsis sahiplerinden;
a) Kira bedeli veya tahsis ücretini belediyenin yazılı uyarısına rağmen ödemeyenler ile teminatını süresinde vermeyenlerin veya eksilen teminatını süresinde tamamlamayanların,
b) Pazar yerlerindeki satış yerinde, toptancı halinden satın alınmayan veya toptancı haline bildirilmeyen malları bir takvim yılı içinde beş defa satanların,
c) Hukuken geçerli bir mazereti bulunmaksızın; toptancı halindeki işyerini aralıksız on beş gün veya bir takvim yılında altmış gün kapatanlar ile pazar yerlerindeki satış yerini üst üste üç kez veya bir takvim yılında sekiz kez kullanmayanların,
ç) Hal içinde 5 inci maddenin onuncu fıkrasına aykırı olarak kendi aralarında mal alan, satan veya devredenlerin,
d) Serbest rekabeti engellemek amacıyla kendi aralarında veya üreticilerle ticari anlaşmalar yapanların, uyumlu eylemde bulunanların veya hakim durumlarını kötüye kullananların,
e) 13 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen eylemleri gerçekleştirenlerin,
f) 13 üncü maddenin birinci fıkrasının (b), (h) ve (ı) bentlerinde belirtilen yasakları bir takvim yılında üç kez ihlal edenlerin,
g) Bir takvim yılı içinde üretici alacağını, süresi içinde üç kez ödemeyenlerin,
ğ) Halde yaptığı satışlarda, bir takvim yılında iki kez fatura düzenlemeyenlerin veya noksan fatura düzenleyenlerin,
h) Semt veya üretici pazarlarında, kendi ürettiği malların dışında veya belirlenen miktarın üzerinde bir takvim yılında üç kez satış yapan üreticilerin,
ı) Kiraladıkları işyerlerini Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca belirlenen sebepler dışında başkasına devredenlerin ya da kiraladıkları veya satın aldıkları işyerlerini herhangi bir şekilde kullandıranların,
i) Tahsis edilen satış yerlerini başkasına devredenlerin veya herhangi bir şekilde kullandıranların,
j) Belediyenin yazılı uyarısına rağmen, kira sözleşmesine aykırılığı yirmi gün içinde gidermeyenlerin,
k) Doğrudan veya dolaylı olarak aynı toptancı halinde birden fazla işyeri kiraladığı veya satın aldığı ya da aynı pazar yerinde ikiden fazla satış yeri tahsis edildiği anlaşılanların,
kira sözleşmelerinin feshine ya da satış işlemlerinin veya tahsislerinin iptaline belediye encümenince karar verileceği,
5957 Sayılı Sebze ve Meyveler İle Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un “Teminat” başlıklı 12. maddesi uyarınca; Ticarî güvenin sağlanması ve tarafların haklarının korunması amacıyla, toptancı hallerinde faaliyet gösterenlerden, belediye meclisince belirlenen miktarda nakit, banka teminat mektubu, Hazine bonosu, Devlet tahvili, hisse senedi, gayrimenkul rehni, sigorta teminatı ve nakde çevrilebilir diğer kıymetler teminat olarak alınacağı,
Teslim alınan malların cinslerine, doğal özelliklerine, standartlarına ve hijyenik şartlara göre özenle korunmaması veya toptancı halinden satın alınan malların bozuk ya da sıhhî olmaması nedeniyle meydana gelen zararlar ile süresi içinde üreticiye ödenmeyen mal bedelleri, ilgililerin talebi üzerine hal hakem heyeti veya mahkeme kararıyla verilen teminattan kesilerek ödeneceği ve teminattan karşılanamayan kısmın genel hükümlere göre tahsil olunacağı,
Teminatların amacı dışında kullanılamayacağı, üzerine ihtiyati tedbir konulamayacağı ve haczedilemeyeceği,
Yerine getirilmesi gereken bir yükümlülüğün bulunmadığı tespit edildikten sonra teminatların ilgililere iade edileceği,
5957 Sayılı Kanun’un 13. maddesinde;
(1) Malların toptan veya perakende ticaretinde;
a) Piyasada darlık yaratmak, fiyatların yükselmesine sebebiyet vermek veya fiyatların düşmesine engel olmak için malların belirli ellerde toplanması, satışından kaçınılması, stoklanması, yok edilmesi, bu amaçla propaganda yapılması veya benzeri davranışlarda bulunulması,
b) Malların, gıda güvenilirliğine, kalite ve standardına, teknik ve hijyenik şartlara aykırı olarak satışa sunulması,
c) Malın kalitesine, standardına veya gıda güvenilirliğine ilişkin belgelerde ya da künyesinde bilerek değişiklik yapılması, bunların tahrif veya taklit edilmesi ya da bunlarda üçüncü şahısları yanıltıcı ifadelere yer verilmesi,
ç) Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak üretici, üretici örgütleri veya tüccarların komisyonculuk faaliyetinde bulunması,
d) Malın miktarının, satış değerinin, komisyon oranı veya ücretinin ya da kanunî kesintilerin üreticiye gerçeğe uygun olmayarak intikal ettirilmesi,
e) Halde, toptan satış miktarının altında mal satılması,
f) Halde oluşan mal atıklarının ayıklanarak hal içinde ya da dışında toptan veya perakende satılması,
g) İşyeri veya satış yerinde izin alınmaksızın değişiklik yapılması veya bu yerlere ilaveler yapılması,
ğ) İşyeri veya satış yeri bulunmaksızın toptancı halinde veya pazar yerinde toptan ya da perakende satış yapılması,
h) Aynı kap veya ambalaj içine değişik kalitede ve/veya üzerinde yazılı olan miktardan az mal konulması,
ı) Ölçü ve tartı aletlerinin hileli bir şekilde kullanılması ya da hileli olarak karışık veya standartlara aykırı mal satılması,
i) Toptancı halinde ya da pazar yerindeki işyeri veya satış yeri dışında ya da buralardaki geçiş yollarında mal teşhir edilmesi, satılması, mal veya boş kap bulundurulması,
j) Toptancı halinde veya pazar yerinde, çevreyi rahatsız edecek şekilde satış yapılması, alıcı veya tüketiciye karşı sözlü veya fiilî kötü muamelede bulunulması,
k) Toptancı halinde veya pazar yerinde, atık malzemelerin belirlenen şekilde veya alanlarda toplanmaması ya da satış yeri veya işyerinin temiz tutulmaması,
l) Malların etiketlenmesine, pazar yerine mal getirilmesine, bu yerlerde araç bulundurulmasına, satış yeri numarasını gösterir levhaya, tahsis sahiplerince kullanılacak kimlik kartlarına ve bunlarca giyilecek kıyafetlere ilişkin olarak bu Kanun uyarınca çıkarılan yönetmeliklerdeki usul ve esaslara aykırı hareket edilmesinin,
yasak olduğu belirtildiğinden, denetlemelerde bu hususların ihlal edilmesi durumunda gerekli işlemin yapılıp yapılmadığı,
5957 Sayılı Kanun’un 14 üncü maddesine göre; 13.maddenin birinci fıkrasının (g) öngörülen idari para cezaları Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca, (ğ) bendinde öngörülen idari para cezaları Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca verilecek,
diğer bentlerinde öngörülen diğer idari para cezaları ise ya doğrudan Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca ya da Gümrük ve Ticaret Bakanlığı talebi üzerine belediyelerin uygulamaya yetkili oldukları, idari para cezası uygulama yetkisinin, belediye encümenince kullanılacağı,
5957 Sayılı Sebze ve Meyveler İle Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un “Malların Analizi, Kaydı, İzlenmesi ve Duyurulması” başlıklı 16. maddesinin 3 üncü fıkrasında; Toptancı hallerinin, halde veya hale bildirilerek işlem gören malların cinsine, miktarına, fiyatına, alıcı ve satıcısına ilişkin bilgiler ile Bakanlıkça gerekli görülecek diğer hususları elektronik ortamda tutmak, bunlardan 6 ncı maddenin dördüncü fıkrasında belirtilenleri kamuoyuna duyurmak, hal kayıt sistemi için gerekli olan verileri sağlamak ve bunları sisteme aktarmak, hale giren ve çıkan malları kontrol altına almak ve denetlemekle görevli ve yükümlü olduğu, bu görev ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi için ihtiyaç duyulan bilgi işlem sisteminin kurulmasından ve lüzumlu diğer teknik donanımın sağlanmasından özel toptancı hali işletmecileri ile belediyelerin sorumlu olduğu belirtildiğinden, belediyece belirtilen hususların yerine getirilmesi için gereken özeni gösterip göstermediği,
Kanunun Geçici 1.maddesinin (a) bendine göre ; Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulmuş olan toptancı hallerinden Kanunun 16 ncı maddesinin üçüncü fıkrasındaki ( Toptancı halleri, halde veya hale bildirilerek işlem gören malların cinsine, miktarına, fiyatına, alıcı ve satıcısına ilişkin bilgiler ile Bakanlıkça gerekli görülecek diğer hususları elektronik ortamda tutmak, bunlardan 6 ncı maddenin dördüncü fıkrasında belirtilenleri kamuoyuna duyurmak, hal kayıt sistemi için gerekli olan verileri sağlamak ve bunları sisteme aktarmak, hale giren ve çıkan malları kontrol altına almak ve denetlemekle görevli ve yükümlüdür. Bu görev ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi için ihtiyaç duyulan bilgi işlem sisteminin kurulmasından ve lüzumlu diğer teknik donanımın sağlanmasından özel toptancı hali işletmecileri ile belediyeler sorumludur) hüküm uyarınca bu yükümlülüklerini belirlenen sürede yerine getiremeyen belediyelere Bakanlık tarafından yüz bin Türk Lirası idarî para cezası verilebileceği, hususunun dikkate alınıp alınmadığı,
5957 Sayılı Kanun’un “Denetim” başlıklı 17 inci maddesinin 5 inci fıkrasında; Belediyelerin, yetki alanlarıyla sınırlı olmak kaydıyla bu Kanun ve ilgili yönetmelik hükümleri ile Bakanlık düzenlemeleri çerçevesinde gerekli denetim ve uygulamaları yapmakla görevli ve yetkili olduğu, denetim yapmakla görevli, yetkili belediye personelinin talebi üzerine, kolluk kuvvetlerince gerekli yardım sağlanacağı belirtildiğinden, gerekli denetimin belediyece yerine getirileceği,
5957 Sayılı Sebze ve Meyveler İle Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un Geçici 1.maddenin 7.fıkrasına göre;5957 sayılı Kanunda öngörülen yönetmelikler ile diğer düzenlemelerin, bu Kanunun 19 uncu maddesinin (c) bendinde belirtilen yürürlük tarihinden itibaren (c bendi:01/01/2012 tarihinde) altı ay içinde yürürlüğe konulacağından,anılan düzenlemeler yürürlüğe girinceye kadar 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye dayanılarak çıkarılan yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam edileceği,
T.C.Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nün 06.02.2012 gün ve Pazar Yerleri konulu, B.021.0.İTG.0.00.00.00.435.04-944 sayılı Konak Belediye Başkanlığı’na gönderilen yazıda ;
“5957 sayılı Sebze ve Meyveler İle Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun standartlara ilişkin 6.maddesinin 5.fıkrası dışındaki maddelerinin 01.01.2012 tarihinde yürürlüğe girdiği,
Anılan Kanunun 7.maddesinin 6.fıkrası uyarınca pazar yerlerinin kurulması ve kapatılmasına, işleyiş, yönetim ve denetimine, üretici ve pazarcılarda aranılacak niteliklere, bunların çalışmalarına, yapacakları satışlara, haklarına, uymakla yükümlü bulundukları kurallara ve faaliyetlerinin yürütülmesine dair diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar ilgili Bakanlıklarınca çıkarılacak Yönetmelikle düzenleneceği, Kanunun Geçici 1.maddesinin yedinci fıkrası uyarınca, söz konusu yönetmelikler ile diğer düzenlemeler, bu Kanunun 19 uncu maddesinin (c) bendinde belirtilen yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde yürürlüğe konulacak olup,bu düzenlemeler yürürlüğe girinceye kadar 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye dayanılarak çıkarılan yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam edilecektir.
Pazar yerlerine ilişkin hazırlanan Yönetmelik taslağının ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerine açıldığı,söz konusu görüşler ertesinde son şekli verildikten sonra yürürlüğe konulacağından,anılan yönetmelik yürürlüğe girinceye kadar,5957 sayılı Kanuna aykırı olmayan mevcut uygulamaların devamında sakınca görülmediği” açıklandığından,
Yönetmelik yürürlüğe girinceye kadar belediyelerce Pazar yerlerine ilişkin mevcut uygulamaya devam edileceği (Yönetmelik 12.07.2012 tarihinde yayınlanmış olup, Geçici 1.maddedeki GEÇİŞ HÜKÜMLERİ) Gözönünde bulundurulmalıdır.
07/12/2011 tarihli ve 28135 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sebze ve Meyve Ticareti ile Hal Kayıt Sistemi Hakkında Tebliğ (2011/1) yürürlükten kaldırılmıştır.)
Hal Kayıt Sistemi üzerinden, tüm belediyelerce ve toptancı hali bulunan belediyelerce yapılacak iş ve işlemler ile bu iş ve işlemleri yerine getirmek üzere temin edilecek donanımı gösteren Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın 2011/1 sayılı Genelgesi, 8/10/2011 tarihli ve 28078 sayılı Resmi Gazetede yayınlandığı, bu Genelgeye göre; Web tabanlı çalışacak Hal Kayıt Sisteminin kurulmasına yönelik çalışmalarda son aşamaya gelindiği, söz konusu Sistemin 5957 sayılı Kanunun yürürlüğe gireceği 1/1/2012 tarihinde faaliyete geçmesinin öngörüldüğü, Hal Kayıt Sistemi üzerinden, tüm belediyelerce ve toptancı hali bulunan belediyelerce yapılacak iş ve işlemlerin 3 kategori üzerinden açıklandığı, buna göre ;
A) Tüm belediyelerce yapılacak iş ve işlemlerin:
1- Semt ve üretici pazarlarının adı, kuruluş yerleri ve günleri, satış yeri sayısı ile buralarda faaliyet gösterenlere ilişkin bilgilerin Sisteme kaydedilmesi,
2- Kanuna istinaden belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde yapılacak denetimler neticesinde Kanuna aykırı eylemleri tespit edilenlere ceza uygulanması ya da uygulanan bu cezaların Sisteme aktarılması,
3-Mevzuat ve Bakanlıkça verilen benzeri görevlere ilişkin iş ve işlemlerin yapılması,
B) Toptancı hali bulunan belediyelerce yapılacak iş ve işlemlerin:
1- Toptancı haline ilişkin bilgiler ile halde faaliyet gösterenlerce verilen teminatlara ilişkin bilgilerin Sisteme kaydedilmesi,
2- Toptancı hali içinde yapılacak denetimler neticesinde Kanuna aykırı eylemleri tespit edilenlere ceza uygulanması ya da uygulanan bu cezaların Sisteme aktarılması,
3– Toptancı haline gelen araçlarda bulunan malların künyesinin sorgulanması, künyesi olmayan malların gerekli cezai işlemler uygulandıktan sonra kayıt altına alınması,
4- Toptancı haline gelen araçlar ile halden çıkan araçlarda bulunan mallara ilişkin kontrol ve kayıt işlemleri ile bu bilgiler doğrultusunda stok kontrolünün yapılması,
5- Sistem üzerinden elde edilen veriler doğrultusunda sebze ve meyve fiyatlarının uygun vasıtalarla yayımlanması,
6- Toptancı hali üzerinden bildirim yapmak isteyenlerin taleplerinin karşılanarak, bildirim sonucunda oluşan künyenin kendilerine verilmesi,
7- Mevzuat ve Bakanlıkça verilen benzeri görevlere ilişkin iş ve işlemlerin yapılması.
Bu kapsamda, toptancı hali bulunan ve bulunmayan belediyelerin, münhasıran yukarıda belirtilen iş ve işlemleri yerine getirmek üzere 15/12/2011 tarihine kadar,
1- Hızlı ve kesintisiz bağlantı sağlayacak en az 2 megabit hızında internet bağlantısı,
2- İnternet erişimine imkan sağlayacak en az 2.8 GHz işlemcili en az 2 GB DDR3 RAM güncel web tarayıcılarında çalışabilecek işletim sistemli bilgisayarlar,
3- Denetim ve cezai işlemlerde kullanılmak üzere mobil bilgisayarlar (dizüstü bilgisayar, netbook, tablet bilgisayar vb.) ve internet erişimi olmayan noktalar için USB bağlantılı EDGE/3G Modemler,
4- Toptancı hal giriş ve çıkış kapılarında kullanılmak üzere yukarıda belirtilen özelliklerde bilgisayar ve internet bağlantısı, bariyer ve elektronik ağırlık kontrol ünitesi donanımlarını temin edecekleri,
Bunun yanında, toptancı hali bulunan belediyelerin, hal giriş ve çıkış kapılarındaki kontrol kulübelerinde kullanılmak üzere Hal Kayıt Sistemi ile uyumlu çalışabilecek plaka okuma sisteminin kurulmasına yönelik planlama yapacakları,
Öte yandan, Hal Kayıt Sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasının temin edilmesi ve bu konuda herhangi bir aksamaya mahal verilmemesi amacıyla, Sisteme veri girişi yapacak personele bilahare bildirilecek program kapsamında eğitim verileceğinden, belediyelerce iyi düzeyde bilgisayar kullanabilen personelin şimdiden belirlenmesinin gerektiği,
Hal Kayıt Sisteminin uygulanmasına yönelik usul ve esasların bir tebliğle düzenleneceği, Bu Genelgeye ilişkin tereddüt edilen hususlarla ilgili olarak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğüne başvurulacağı,
Sebze ve meyve ticaretinin kaliteli, standartlara ve gıda güvenilirliğine uygun olarak serbest rekabet şartları içinde yapılmasını sağlamak, toptancı hali içinde veya dışında işlem gören sebze ve meyvelere ilişkin bilgileri elektronik ortamda tutmak, izlemek ve duyurmak, meslek mensupları ile diğer ilgilileri kayıt altına almak, bunlara yönelik veri tabanı oluşturmak ve toptancı halleri arasında ortak bilgi paylaşımını ve iletişimi sağlamak amacıyla hazırlanan “Sebze ve Meyve Ticareti ile Hal Kayıt Sistemi Hakkında Tebliğin 07/12/2011 tarihli ve 28135 sayılı Resmi Gazete’de yayınlandığı, (07.07.2012 gün ve 28346 sayılı R.G. ile,07/12/2011 tarihli ve 28135 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sebze ve Meyve Ticareti ile Hal Kayıt Sistemi Hakkında Tebliğ (2011/1) yürürlükten kaldırılmıştır.)
söz konusu Tebliğin, bildirimcilere, bildirim işlemlerine, hal rüsumu ve paylaşımına, hal kayıt sistemine ve bu sistemi kullanacaklara ilişkin görev, yetki ve sorumlukların belirlenmesine yönelik usul ve esaslar ile sebze ve meyve ticaretine ilişkin diğer hususları kapsadığı,
Mülga Tebliğin Belediyenin görev, yetki ve sorumluluklarını düzenleyen 12.maddesinde;yetki alanı çerçevesinde, belediyece yapılacak iş ve işlemlerin;
a) Pazar yerleri ile buralarda faaliyet gösterenlere ilişkin bilgileri sisteme kaydetmek, kayıtlı bilgileri güncellemek,
b) Sisteme kaydedilen üretici ve pazarcıların her biri için dosya açmak ve ilgili evrakı bu dosyada muhafaza etmek,
c) Yetki alanı içinde, Kanun ve diğer ilgili mevzuat çerçevesinde gerekli denetimleri yapmak, yapılan denetimler sonucunda mevzuata aykırı eylemleri tespit edilenlere idarî yaptırım uygulamak, cezalı hal rüsumu ve idari para cezalarına ilişkin bu Tebliğde belirtilen diğer iş ve işlemleri yapmak,
ç) Kanunun uygulanmasına ilişkin yapılan şikâyetleri değerlendirmek, görev ve yetki alanı içinde olanları sonuçlandırmak, diğerlerini ilgili yerlere iletmek,
d) Sistemin kullanılmasına yönelik yetkilendirme işlemlerini yapmak,
e) Bankalar nezdinde, cezalı hal rüsumun yatırılacağı bir hesap açmak,
f) Mevzuat ve Bakanlıkça verilen diğer görevleri yapmak.
(3) Birinci fıkranın (c) bendinde belirtilen denetim yetkisi münhasıran yetkili belediye personelince kullanılır ve bu yetki hiçbir şekilde gerçek veya tüzel kişilere devredilemez.
Şeklinde belirlendiği,
Mülga Tebliğin “Belediyenin Görev, Yetki ve Sorumlulukları” başlıklı 12.maddesinin ikinci fıkrasında,(Toptancı hali bulunan belediyeler, birinci fıkranın (e) bendinde belirtilen hesabın yanı sıra hal rüsumunun yatırılacağı bir hesap açar. Açılan bu hesaba ilişkin bilgiler, Bakanlıkça belirlenen bankaya bildirilir.) hal rüsumunun aktarılacağı bir banka hesabının açılması, geçici 1 inci maddesinin on ikinci fıkrasında ise açılan bu banka hesabına ait bilgilerin toptancı halinin bağlı olduğu belediye veya işletmecileri tarafından 01/01/2012 tarihine kadar Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca belirlenen bankaya (Türkiye Vakıflar Bankası) bildirmeleri gerektiğinin hükme bağlandığı,
Hal Kayıt Sisteminin test amacıyla 31 Ocak 2012 tarihinde kullanıma açıldığı, kısa bir süre içinde resmi olarak uygulamaya alınacağı, sistemin uygulamaya alınması sonrasında, sisteme yapılan bildirimler veya Sistem uygulamaya alınana kadar kullanılan EK-1 (Hal Kayıt Sistemi Bilgi Formu ) formlarının toptancı hal yönetimlerince Sisteme işlenmesi neticesinde, hal rüsumları anılan Tebliğin ilgili maddelerine göre tahakkuk ettirileceği, tahakkuk eden bu hal rüsumlarının, rüsumu ödemekle yükümlü olan kişiler tarafından Türkiye Vakıflar Bankasının herhangi bir şubesine T.C. Kimlik veya Vergi Numarası beyan edilerek ödeneceği, ödenen rüsumların, daha sonra malın üretim yeri ile tüketime sunulduğu yerler dikkate alınarak sistem tarafından otomatik olarak belediyelerce bildirilen banka hesaplarına aktarılacağı,
Mülga Tebliğin geçici 1.maddesinin (13) fıkrasına göre; Gümrük ve Ticaret Bakanlığının il müdürlüklerinin teşkilatlanması tamamlanıncaya kadar, bu Tebliğde Bakanlık il müdürlüklerince yapılması gereken iş ve işlemlerin, 3/6/2011 tarihli ve 640 sayılı Gümrük ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 4 üncü maddesine istinaden Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının il müdürlükleri tarafından yerine getirileceği,
Belirtildiğinden, tebliğ hükümlerine uyulmalıdır.
T.C.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü
15.03.2007
Sayı : B.05.0.MAH.0.71.00.01/253-6776
Konu: Görüş
AYDIN VALİLİĞİNE
(İl Özel İdaresi)
İlgi : 26/02/2007 tarih ve 152 sayılı yazınız.
İlgi yazınız incelenmiştir.
5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 39 uncu maddesinin (e) fıkrasında “Subay ve askeri memurlarla, gedikli subay ve gedikli erbaşların ahlak noktasından hüküm ile veya yetersizlik veya disiplin sebeplerinden dolayı sicilleri üzerine veyahut askeri mahkemelerce verilecek kararlar üzerine kurumlarınca resen;” denilmekte (f) fıkrasında ise “(e) fıkrasında yazılı olanlar dışındakiler ahlak ve yetersizlik sebeplerinden dolayı yönetmeliğine göre sicilleri üzerine kurumlarınca resen;” denilmekte ve her iki fıkrada asker kişilerin hangi hallerde resen emekliye sevk edilebileceklerini düzenlemektedir.
Aynı Kanunun 104 üncü maddesinde ise “ 39 uncu maddenin yetersizlik ve disiplin sebepleri hariç olmak üzere (e) ve (f) fıkralarıyla 92 nci maddede gösterilenler kurumlarda emeklilik hakkı tanınan vazifelerde çalıştırılamazlar.” Hükmünü içermekte ve bu fıkrayla emeklilik hakkı kazandıran işlerde çalıştırılamayacaklar düzenlenmektedir. Fıkra metninden açıkça anlaşılabileceği gibi 39 uncu maddenin (e) ve (f) fıkralarına atıf yapılırken “yetersizlik ve disiplinsizlik sebepleri hariç” tutulmuştur.
Söz konusu kişi disiplin sebebi ile resen emekli edilenlerden ise 657 sayılı Kanunun 92 nci maddesi gereğince başka bir göreve açıktan atanmasının kurumun norm kadrosu ve ilgili mevzuat çerçevesinde mümkün olduğu değerlendirilmektedir.
Bilgilerinizi rica ederim.
Ercan TOPACA
Bakan a.
Genel Müdür V.