Kategoride Yazılmış Güncel Mevzuat
696 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN TAŞERON İŞÇİLERLE İLGİLİ DÜZENLEMESİ
696 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN TAŞERON İŞÇİLERLE İLGİLİ DÜZENLEMESİ
24 Aralık 2017 günlü Resmi Gazetede yayınlanan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile getirilen taşeron düzenlemesinde takvim de başladı. Buna göre taşeron işçiler 10 gün içinde bağlı oldukları kurumlara başvurarak kalıcı kadroya geçme isteklerini iletecek.
Kadroya geçmek isteyen taşeron işçiler 10 gün içinde çalıştıkları idarenin hizmet alımı sözleşmesi yapıldığı birime başvuracak. 4 Aralık ve öncesinde taşeron şirketin çalışanı olan taşeron işçiler, kadroya geçmek için 2 Ocak 2018’den başlamak üzere 10 gün içinde ilgili kuruma başvuruda bulunacaktır. Şartları taşıyanların yazılı, sözlü ya da uygulamalı sınava alınması, sınavda başarılı olanların kadroya alınması işlemleri 2 Nisan 2018 tarihine kadar sonuçlandırılacaktır. Başvuruları sonrasında durumu uygun bulunanlar (gerekli şartları taşıyıp taşımadıkları) için sınav takvimi başlayacak. Sınavlar yazılı veya sözlü olarak yapılabilecektir. 4 Aralık ve öncesinde taşeron şirketin çalışanı olan taşeron işçiler, kadroya geçmek için 2 Ocak 2018’den başlamak üzere 10 gün içinde ilgili kuruma başvuruda bulunacaktır. Şartları taşıyanların yazılı, sözlü ya da uygulamalı sınava alınması, sınavda başarılı olanların kadroya alınması işlemleri 2 Nisan 2018 tarihine kadar sonuçlandırılacaktır. 4 Aralık 2017 tarihinde doğum, hastalık nedeniyle raporlu veya askerlik nedeniyle sözleşmesi askıda olanlar, askerliğin veya askı süresinin sona erdiği tarihten itibaren 10 gün içinde kurumlarına başvuruda bulunmak zorundadır. 2 Nisan 2018 tarihinde kadro süreci tamamlandıktan sonra gerekli şartları taşımadıkları halde kadro hakkından yararlandırıldıkları sonradan tespit edilenler, hiçbir tazminat ödenmeden işten çıkarılacak. Yanıltıcı bilgi ve belge sunmak suretiyle bu haktan yararlandığı tespit edilenlere istihdam süresince yapılan ödemeler geri alınacaktır.
Kadrolu geçişe ilişkin gerekli şartlara ilişkin tespitlere ilişkin itirazların karara bağlanması/sonuçlandırılması ve yapılacak sınavların ardından işçilerin durumuyla ilgili yapılacak incelemeden sonra kadroya geçiş işlemleri 90 gün içinde sonuçlandırılacaktır. Sürekli işçi kadrosuna geçirilenlerin ücreti ve diğer mali ve sosyal hakları taşeron işçi iken yapılan sözleşmeden fazla olamayacaktır. Sürekli işçi kadrosuna geçirilen işçilere geçişle beraber 6772 sayılı Kanunda düzenlenen 52 günlük ilave tediye ödemesinden yararlanacaktır. Kadroya geçen işçiler, yıllık brüt olarak 4 bin 621 liralık tediye ücreti alacak. Bir defaya mahsus olan ödeme, dört taksitte verilecektir.
Sürekli işçi kadrosunda emeklilik haricinde herhangi bir süre kısıtlaması bulunmamaktadır. Geçiş yapacak işçilerde süre ve yaş sınırı aranmamaktadır.
Kararnameye göre, sürekli işçi kadrosuna geçirilenlerin adedi, yerleştirildiği birim/birimler, yerleşim yeri belirtilmek suretiyle geçiş işlemlerinin yapıldığı tarihten itibaren Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığına bildirilecektir. Sürekli işçi kadrosuna geçirilenler kadroya geçirilme şartlarını taşıdıkları sürece ve çalıştırıldıkları kurumda ve birimde geçiş öncesi ihale sözleşmesi kapsamında kalan hizmetleri yürütmek üzere istihdam edilecektir.
Taşeron şirketlerle 2018 yılı için yapılmış olan sözleşmeler fesh edilecek (iptal edilecek) ve şirketlere ihaleye katılmak için ve sözleşme gideri olarak yapmış oldukları gerçek giderleri belgelemesi halinde tazminat ödenecektir.
Kararnameye göre 4 Aralık 2017 tarihinde kamuda çalışmakta olan taşeron işçiler sürekli işçi kadrosuna geçirilmeye hak kazanmıştır. Kararname MİT dışındaki tüm kurumları kapsamaktadır. Kadroya geçiş tarihinde; Sosyal Güvenlik Kurumuna kurumlarınca verilmiş olan işe giriş bildirgeleri, işten ayrılış bildirgesi ve aylık prim ve hizmet belgeleri esas alınacaktır.
Emekliliğe hak kazanan işçiler taşeron işçilere sürekli işçiliğe geçiş imkanı sağlanmamıştır. Kararname asıl veya yardımcı iş yapan tüm taşeron işçiler kapsama alınmıştır.
Düzenleme KHK ile getirildiğinden taşeron kapsamında kalan ve kalıcı kadroya geçme şansı verilmeyen işçilerin Anayasa Mahkemesi’ne kanunu taşıma olanağı ise bulunmuyor. Meclis, KHK’yı görüşüp kanunlaştırdıktan sonra konunun Anayasa Mahkemesi’ne taşınabileceği ifade ediliyor. Ancak Meclis, henüz geçmiş tarihli KHK’ları bile görüşmediğinden bu seçeneğin de mümkün olmayacağı kaydediliyor. Danışmanlık hizmetleri, hastane bilgi yönetim sistemi hizmetleri, çağrı merkezi hizmetleri gibi servisler, hizmet alımı olarak kabul edilmediğinden kapsam dışında bırakılmıştır.
450 bin kişinin kadroya geçişi, merkezi sistemden yapılacak. Merkezi bütçe kapsamındaki kuruluşların işlemleri Çalışma ve Maliye Bakanlıkları tarafından yürütülürken, mahalli idareler ve bağlı şirketleri İçişleri Bakanlı denetiminden sonra kadrolu personel alacak. Belediyelerde kadroya geçme işlemleri, “disiplin altında, kurallı ve kontrollü olarak” gerçekleştirilecek. Kadroya geçen işçilerin kıdem haklarını kaybetmeyeceğini belirtilmişse de, Kararnamede kadroya geçişle ilgili, “alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmama” şartı bulunmaktadır. Bu imzayı vermeyen işçi kadroya geçemeyecektir. Ayrıca, kadroya geçmek isteyen işçiler varsa kurumlar aleyhine açtıkları dava veya başlattıkları icra takiplerinden de vazgeçmek zorunda olacaktır.
KAMU YARARI ÜSTÜN KAMU YARARI KAVRAMLARI
KAMU YARARI ÜSTÜN KAMU YARARI KAVRAMLARI
Kamu yararı kavramı kolay tanımlanabilen, üzerinde kolayca uzlaşılabilen bir kavram değildir. Yasalarda kamu yararının gözetildiği, idarenin kararlarında ve eylemlerinde kamu yararına uygun hareket ettiği ve yargının da kamu yararını gözettiği kabul edilmekle birlikte, bu üç erkin de kamu yararı anlayışında farklılıklar ortaya çıkabilmektedir. Bu, kamu yararı kavramının teknik-hukuki boyutunun yanı sıra siyasi ve ideolojik yönünün de olduğunu gösterir. Dar ve teknik anlamda kamu yararı, mülkiyet hakkının sınırlarının ve bu hakkın özüne dokunulup, dokunulmadığının belirlenmesinde kullanılan bir kriterdir.
Kamu yararı kavramının açıklanmasında ve kullanılmasında yaşanan güçlük üstün kamu yararı kavramının açıklanmasında da karşımıza çıkmaktadır. Üstün kamu yararı, ortada birden fazla, birbiriyle çelişen kamu yararı olduğu durumda, karar vericiler için birini diğerine tercih etme nedeni olmaktadır. Üstün kamu yararı, daha çok çevresel değerler üzerinde olumsuz etkilerde bulunacak sanayileşme ve kentleşme faaliyetleri; bu çerçevede yapılacak kamu yatırımları (enerji, ulaştırma, turizm, konut vb.) ile çevre koruma çabaları ikileminde önem kazanmaktadır. O halde, üstün kamu yararı kavramı, özellikle ekonomik yatırımlarla sağlanacak ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleri ile çevre koruma amacı arasındaki çelişkiden ortaya çıkmaktadır. Kamu yönetimleri üstün kamu yararını daha çok ekonomik kazanç ve menfaatlerde görürken, yargının doğal kaynakları ve çevreyi korumada gördüğü bilinmektedir. Örneğin, ilgili idareler, istihdamı artıracağı ve daha fazla döviz elde edileceği gerekçesiyle orman alanlarının ya da kıyıların turizm yatırımları için tahsis edilmesinde üstün kamu yararı görmekteyken; yargı, üstün kamu yararının, bu alanların çevresel değerler olarak korunmasında olduğuna karar vermektedir. Bu konuda hem Anayasa Mahkemesi’nin hem de Danıştay’ın çok önemli kararları bulunmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin, üstün kamu yararına açıklık getiren ve üstün kamu yararının çevresel değerlerin korunmasında olduğunu vurgulayan önemli bir kararı orman alanlarının turizm yatırımları için tahsisine ilişkindir. 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu’nun orman alanlarının turizme tahsisi ile ilgili 8. maddesinin A, B ve C fıkraları ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, hem üstün kamu yararını açıklamakta, hem de çevre değerlerinin kalkınma maçlı turizm yatırımları için kolayca kullanımına son vermektedir. (RG: 24.11.2007/26710, Esas Sayısı: 2006/169, Karar Sayısı: 2007/55) Kararda, 2634 sayılı Yasa’nın 8. maddesinin itiraz konusu bölümlerinde, hangi taşınmazların ve orman arazilerinin turizm yatırımlarına tahsis edileceği ile ilgili genel bir çerçeve çizilmekle beraber, ormanların turizm yatırımlarına tahsisinin hangi hallerde kaçınılmaz veya zorunlu sayılabileceğine dair herhangi bir ölçüte yasada yer verilmediği belirtilmektedir. Bu bağlamda, turizmin teşvik edilmesinde kamu yararı bulunduğu ve zorunlu olduğu ölçüde orman alanlarının turizme tahsisinin gerektiği yadsınamazsa da, Anayasa’nın 169. maddesinde ormanların Devletçe korunmasına verilen özel önem ve uzun dönemdeki yaşamsal kamu yararı karşısında, bu tahsislerin hangi hallerde zorunlu sayılacağının da belirginleştirilmesi Anayasa’nın yasa koyucuya yüklediği bir görev olarak kabul edilmelidir denmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, ormanların korunmasına ilişkin Anayasa’nın 169. maddesindeki ilkeler doğrultusunda, turizm sektörünün özellik ve ihtiyaçlarını da dikkate alan ve ormanların turizm yatırımlarına tahsisini zorunluluk ve kaçınılmazlık hallerine özgüleyen belli ölçüt ve sınırlamalara yer verilmemesi nedeniyle itiraz konusu yasa kuralları, Anayasa’nın 169. maddesine aykırı bulunmuş ve iptal edilmiştir.
Danıştay 6. Dairesi’nin Fırtına Vadisi için verdiği kararda da üstün kamu yararının Fırtına Vadisi’nde HES yapılarak enerji üretiminde değil, doğal çevrenin korunmasında olduğu belirtilmiştir. Fırtına Vadisi Hidroelektrik Santrali Projesi için hazırlanan ve Çevre Bakanlığı tarafından olumlu karar verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporunun iptal kararını onaylayan Danıştay 6. Dairesi, üstün kamu yararının ekonomik menfaat ve kazançtan önce gelen; doğal kaynakları ve çevreyi koruma sonucu elde edilecek yarar olarak görmüştür.Yine, Bursa 2. İdare Mahkemesi’nin 25.05.2006 tarih ve 2005/1080 sayılı kararında üstün kamu yararı, “kamu sağlığı ve milli güvenlik gibi toplumsal menfaatler ile çevre ve doğal kaynakların sağladığı yaşamsal faydaların bir bütünü olup her türlü ekonomik gaye ve kazançtan daha öncelikli olan en üst toplumsal yarar” olarak tanımlanmıştır. Bu karardan çıkan sonuç, “halk sağlığı” ve “kamu güvenliği” gerekçelerinin yanı sıra “çevre ve doğa koruma” gerekçesinin de üstün kamu yararı için yargı kararlarında yer almaya başlamasıdır.
Bu arada, üstün kamu yararını belirleyecek en önemli araç ÇED raporları olacaktır.
ARA BULUCULUK MÜESSESESİ YÜRÜRLÜĞE GİRDİ.
ARABULUCULUK MÜESSESESİ YÜRÜRLÜĞE GİRDİ.
Uyuşmazlık dört haftada çözülecek
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun “Arabuluculuk Müessesesi” 1 Ocak 2018 itibariyle yürürlüğe girdi. Bu Kanunun 3.maddesindeki ve devamı maddelerindeki düzenlemelere göre; İşe iade davaları dahil olmak üzere bireysel iş uyuşmazlıkları, alacak ya da tazminat talepleri, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, kötü niyet tazminatı gibi işçi-işveren uyuşmazlıklarında arabuluculuğun dava şartı haline gelmesine yönelik Kanunu’ndaki düzenlemeye göre, işçi ve işveren, dava açmadan önce arabulucuya başvuracaktır.
Zorunlu durumlarda süre bir hafta daha uzatılabilecektir.
Başvurular, 108 adliyede kurulan Arabuluculuk Bürolarına yapılacaktır. Arabuluculuk bürolarının bulunmadığı yerlerde ise başvuruları Sulh Hukuk Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlüklerine yapılacaktır. Müracaatlarda, yargı gideri, harç, tanık, bilirkişi ücreti gibi bir ödeme yapma zorunluluğu bulunmayacak. Arabuluculuk görüşmeleri üç hafta içerisinde tamamlanacaktır. Zorunlu durumlarda arabulucu tarafından bu süre en fazla bir hafta daha uzatılabilecektir. Tarafların anlaşamaması durumunda ilk iki saatlik arabuluculuk ücreti Adalet Bakanlığı’nca karşılanacaktır. Anlaşma sağlanması halinde ise arabuluculuk hizmeti karşılığında anlaşılan miktarın yüzde 3’ü bir taraf, yüzde 3’ü de karşı tarafça ödenecektir. Arabuluculuk görüşmeleri gizli yapılacak, işçi ve işverenin kendi aralarında yaptığı anlaşma gizli tutulacaktır. Taraflar anlaştığında arabulucu bir anlaşma metni hazırlayacak, anlaşılan hususlarla ilgili bir daha dava açılamayacaktır. İşe iade davalarında iş akdi feshedildikten bir ay içerisinde arabuluculuğa müracaat edilebilecektir. Bu konuda arabuluculuk görüşmeleri sonrasında anlaşma sağlanamadığında iki hafta içerisinde mahkemelere dava açılabilecektir. Mahkemece verilen karar hakkında istinaf yoluna başvurulması halinde, bölge adliye mahkemesi ivedilikle ve kesin olarak karar verecektir. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede iş mahkemesi yerine özel hakeme de götürülebilecektir. Arabulucuya başvurmaksızın doğrudan dava açılması sebebiyle davanın usulden reddi halinde ret kararı resen tebliğ edilecektir.
Tarafların İlk oturuma katılmaları zorunlu kılınmıştır.
Arabuluculuk görüşmelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığıyla katılabilecektir. Uyuşmazlıklara ilişkin arabuluculuk görüşmelerinin ilk oturumuna katılmak zorunlu olacaktır. Geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilecek ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulacaktır. Görüşmeler sonrasında anlaşma sağlanamaması halinde taraflar iş mahkemelerine dava açabilecektir.
Milliyet.com.tr »
Gündem »
Haber »
Uyuşmazlık dört haftada çözülecek
03.01.2018 – 01:30 | Son Güncelleme: 03.01.2018-1:43
Uyuşmazlık dört haftada çözülecek
ARABULUCULUK SİSTEMİ YÜRÜRLÜĞE GİRDİ
25 Ekim 2017 Çarşamba günlü ve 30221 sayılı Resmî Gazetede 7036 sayıyla yayımlanan İş Mahkemeleri Kanununun 3.maddesine göre, Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması İş Mahkemesinde dava açılmasının ana şartı olarak açıklanmıştır. Bu sistemle ilgili ayrıntılar Kanunda yer almakla birlikte bazı başlıkları özetlersek ;
İşe iade davaları dahil olmak üzere bireysel iş uyuşmazlıkları, alacak ya da tazminat talepleri, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, kötü niyet tazminatı gibi işçi-işveren uyuşmazlıklarında arabuluculuğun dava şartı haline gelmesine yönelik İş Mahkemeleri Kanunu’ndaki düzenlemeler, 1 Ocak 2018’den itibaren yürürlüğe girdi. Kanuna göre işçi ve işveren, dava açmadan önce arabulucuya başvurulacaktır.
Bir hafta uzatılabilecek
Başvurular, 108 adliyede kurulan Arabuluculuk Bürolarına yapılacak. Arabuluculuk bürolarının bulunmadığı yerlerde ise başvuruları Sulh Hukuk Mahkemesi Yazı İşleri Müdürlükleri alacaktır. Müracaatlarda, yargı gideri, harç, tanık, bilirkişi ücreti gibi bir ödeme yapma zorunluluğu bulunmayacaktır. Arabuluculuk görüşmeleri üç hafta içerisinde tamamlanacaktır. Zorunlu durumlarda arabulucu tarafından bu süre en fazla bir hafta daha uzatılabilecektir. Tarafların anlaşamaması durumunda ilk iki saatlik arabuluculuk ücreti Adalet Bakanlığı’nca karşılanacaktır. Anlaşma sağlanması halinde ise arabuluculuk hizmeti karşılığında anlaşılan miktarın yüzde 3’ü bir taraf, yüzde 3’ü de karşı tarafça ödenecektir. Arabuluculuk görüşmeleri gizli yapılacak, işçi ve işverenin kendi aralarında yaptığı anlaşma gizli kalacaktır. Taraflar anlaştığında arabulucu bir anlaşma metni hazırlayacak, anlaşılan hususlarla ilgili bir daha dava açılamayacaktır. İşe iade davalarında iş akdi feshedildikten bir ay içerisinde arabuluculuğa müracaat edilebilecektir. Bu konuda arabuluculuk görüşmeleri sonrasında anlaşma sağlanamadığında iki hafta içerisinde mahkemelere dava açılabilecektir. Mahkemece verilen karar hakkında istinaf yoluna başvurulması halinde, bölge adliye mahkemesi ivedilikle ve kesin olarak karar verecek. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede iş mahkemesi yerine özel hakeme de götürülebilecektir. Arabulucuya başvurmaksızın doğrudan dava açılması sebebiyle davanın usulden reddi halinde ret kararı resen tebliğ edilecektir.
Türkiye genelinde bulunan 7 bin 818 arabulucu görev yaptığı ifade edilmektedir. Yılda 400 bin uyuşmazlığın mahkemelere gitmeden çözüme kavuşturulması planlanmıştır.
İlk oturuma katılma zorunlu
Arabuluculuk görüşmelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığıyla katılabilecektir. Uyuşmazlıklara ilişkin arabuluculuk görüşmelerinin ilk oturumuna katılmak zorunlu olacaktır. Geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilecek ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulacaktır. Görüşmeler sonrasında anlaşma sağlanamamasında taraflar iş mahkemelerine dava açabilecektir.
AMBALAJ ATIKLARININ KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ
AMBALAJ ATIKLARININ KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ
(27 Aralık 2017 günlü ve 30283 sayılı R.G.)
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı;
a) Çevresel açıdan belirli ölçütlere, temel şart ve özelliklere sahip ambalajların üretimine,
b) Ambalaj atıklarının oluşumunun önlenmesi, önlenemeyen ambalaj atıklarının yeniden kullanım, geri dönüşüm ve geri kazanım yöntemleri kullanılarak bertaraf edilecek miktarının azaltılmasına,
c) Ambalaj atıklarının çevreye zarar verecek şekilde doğrudan ve dolaylı olarak alıcı ortama verilmesinin önlenmesine,
ç) Ambalaj atıklarının belirli bir yönetim sistemi içinde, kaynağında ayrı biriktirilmesi, toplanması, taşınması, ayrılmasına ve geri dönüşümüne ilişkin teknik ve idari standartların oluşturulmasına,yönelik prensip, politika ve programlar ile hukuki, idari ve teknik esasların belirlenmesidir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik; piyasaya sürülen bütün ambalajları ve bu ambalajların atıklarını kapsar.
(2) Defolu ürünler, fireler, piyasaya sürülmemiş ambalajlar ve benzeri üretim artıkları, bu Yönetmelik kapsamı dışındadır.
(3) 2/4/2015 tarihli ve 29314 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Atık Yönetimi Yönetmeliğinde yer alan tehlikeli atık tanımına uyan ambalaj atıklarının yönetimi, ilgili mevzuat hükümlerine göre gerçekleştirilir. Kullanımları sonrasında bu kapsamda yer alan ambalajların bildirimleri ekonomik işletmeler tarafından ambalaj bilgi sistemi üzerinden yapılır, ancak söz konusu ambalaj atıkları bu Yönetmelik kapsamında geri dönüşüm/geri kazanım hedeflerinden muaftır.
Belediyelerin görev ve yetkileri
MADDE 8 – (1) Ambalaj atıklarının ayrı toplanmasından, 5216 sayılı Kanunun 7 nci maddesi kapsamında büyükşehir belediye sınırları içerisinde ilçe belediyeleri ve 5393 sayılı Kanunun 15 inci maddesi kapsamında belediyeler sorumludur.
(2) Belediyeler, ambalaj atıklarının düzenli depolama tesislerine gönderilmemesi ve ambalaj atıklarının bu tesislere kabul edilmemesi için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
(3) Büyükşehir belediyeleri;
a) İlçe belediyeleri tarafından bu Yönetmelik kapsamında yürütülen ambalaj atığı toplama ve taşıma çalışmalarını koordine etmek ve desteklemekle,
b) İlçe belediyeleri ile birlikte atık karakterizasyonu çalışmasını koordine etmekle,
c) Ambalaj atıkları yönetimi kapsamında, bu Yönetmelikle sorumluluk verilen taraflarla birlikte eğitim faaliyetleri yapmak veya bu faaliyetlere katkıda bulunmakla,
görevli ve yükümlüdür.
(4) Belediyeler;
a) Bakanlığın belirlediği esaslar doğrultusunda atık karakterizasyonu çalışmasını yaparak ambalaj atığı oranını malzeme cinslerine göre belirlemekle,
b) Ambalaj atıklarının ayrı toplanması için altıncı bölümde yer alan hususlara uygun olarak toplama sistemini kurmakla, ambalaj atığı üreticileri tarafından toplama sistemine verilen ambalaj atıklarını ayrı toplamakla veya toplattırmakla,
c)Ambalaj atıklarının yönetimi için toplama ayırma tesisi kurmak/kurdurmakla, işletmek/işlettirmekle, kurduğu tesislere çevre lisanslı almak/aldırmakla veya bu faaliyeti çevre lisanslı toplama ayırma tesisleri ile gerçekleştirmekle,
ç) Kurulan toplama sistemini ambalaj atığı üreticilerine ilanen duyurmakla,
d) Ambalaj atıklarının yetkili olmayan kişiler tarafından toplanmasını önlemek amacıyla gerekli önlemleri almakla,
e) Ambalaj atıklarının ayrı toplanması için ambalaj bilgi sistemi üzerinden ambalaj atıkları yönetim planını hazırlamakla, yetkilendirilmiş kuruluşla işbirliği yapılması halinde ise planı yetkilendirilmiş kuruluşlarla birlikte hazırlamakla, hazırlanan planı ambalaj bilgi sistemi üzerinden sunmakla,
f) Ambalaj atıkları yönetim planı kapsamında uygulamaya ilişkin yapılacak değişiklikleri bir ay içerisinde ambalaj bilgi sisteminden bildirmekle,
g) Yürütülen çalışmalara ilişkin bir önceki yıla ait raporu, Ocak ayı sonuna kadar ambalaj bilgi sistemi üzerinden sunmakla,
ğ) Ambalaj atığı yönetim planı kapsamında ayrı toplama çalışmalarını yürütmek, izlemek, denetlemek, toplanan ambalaj atıklarına ilişkin verileri kayıt altına almak ve verileri ambalaj bilgi sistemi üzerinden bildirmekle,
h) Toplanan ambalaj atıklarını malzeme cinslerine göre ayrılması için toplama ayırma tesislerine, malzeme cinslerine göre ayrı ekipmanlarda biriktirilmiş ambalaj atıklarını ise ambalaj atığı işleme tesislerine göndermekle,
ı) Ambalaj atıkları yönetimi kapsamında, bu Yönetmelikle sorumluluk verilen taraflarla birlikte eğitim faaliyetleri yapmak ve bu faaliyetlere katkıda bulunmakla,
i) Çevre lisansı başvurusunda bulunacak olan toplama ayırma, geri dönüşüm ve geri kazanım tesislerine çalışabilecekleri uygun alan temin etmek, bu alanları imar planları üzerine işlemek ve altyapılarını öncelikli olarak sağlamakla, görevli ve yükümlüdürler.
(5) Birlik üyesi olunması ve birlik tüzüğünde yer alması halinde, yönetim planının hazırlanması ve ambalaj atıklarının toplanması faaliyetleri, belediyeler adına üye oldukları birlik tarafından yerine getirilir.
Belediye toplama sistemi
MADDE 26 – (1) Belediyelerce ambalaj atığı yönetim planı kapsamında oluşturulan toplama sisteminde 25 inci maddede belirtilen hükümlere ilave olarak aşağıdaki hususlara uyulur:
a) Plan kapsamında yürütülecek ambalaj atığı toplama sisteminde evsel atıkların toplanması için kullanılan araç kapasitesinin en az %20’si kadar toplama kapasitesine ve hacmine sahip araç bulundurulur.
b) Ambalaj atıklarının toplanması amacıyla kullanılacak araç ve ekipmanlara ilişkin bilgiler ile toplama faaliyetinde görevlendirilen personel bilgileri ambalaj atıkları yönetim planında sunulur.
c) Toplama araçlarında ve biriktirme ekipmanlarında;
1) İlgili belediyenin adı ve iletişim bilgileri bulunur,
2) Ayrı toplanacak ambalaj atıkları yazı ve şekil ile açık olarak belirtilir, yazı ve şekiller kolayca okunabilecek ve anlaşılabilecek boyutlarda tasarlanır,
3) Elektronik veri tabanlı takip ve izleme sistemi bulunması zorunludur.
ç) Ambalaj atıkları yönetim planı kapsamında ambalaj atıklarının biriktirilmesi için oluşan atık miktarını karşılayacak kapasiteye sahip olacak şekilde; 400.000 ve üzeri nüfusa sahip belediyelerde her yüz konuta en az bir adet biriktirme ekipmanı veya her 400 metrede en az bir adet biriktirme ekipmanı, 100.000-400.000 arası nüfusa sahip belediyelerde her yüz elli konuta en az bir adet biriktirme ekipmanı veya her 500 metrede en az bir adet biriktirme ekipmanı, 100.000 ve altında nüfusa sahip belediyelerde ise her iki yüz konuta en az bir adet biriktirme ekipmanı veya her 600 metrede en az bir adet biriktirme ekipmanı yerleştirilir.
d) Yüz konut ve üzeri sitelerde site yönetimleri tarafından ambalaj atığı biriktirme ekipmanlarının yerleştirilmesi sağlanır.
e) Belediyelerin yönetim sistemi içerisinde kalan yerler ile özellikle kamu kurum ve kuruluşları, otel, restoran, eğitim kurumları, park, bahçe, spor kompleksi, terminal gibi ambalaj atığının yoğun olarak oluştuğu yerlere ambalaj atığı biriktirme ekipmanlarının yerleştirilmesi sağlanır.
Ambalaj atığı aktarma merkezi
MADDE 27 – (1) Toplanan ambalaj atıklarının toplama ayırma tesislerine ulaştırılmadan önce biriktirilmesi amacıyla belediyeler/belediye birlikleri tarafından ambalaj atığı aktarma merkezleri kurulabilir/kurdurulabilir, işletilebilir/işlettirilebilir.
(2) Ambalaj atığı aktarma merkezinin;
a) Etrafının kalıcı yapı malzemesi ile çevrili olması ve ambalaj atıklarının bekletildiği alanın üzerinin kapalı olması,
b) Zemininin beton veya asfalttan yapılmış olması,
c) Yıkama işlemi sonrası oluşan atık sular için toplama kanalları ile ızgara sistemine sahip olması, toplanan atık suların ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak bertarafının sağlanması, zorunludur.
(3) Aktarma merkezlerinde sadece biriktirme yapılır, ayırma faaliyeti gerçekleştirilmez.
(4) Ambalaj atıkları yönetim planı kapsamında toplanan ve aktarma merkezlerinde biriktirilen ambalaj atıkları çevre lisanslı toplama ayırma tesislerine, malzeme cinsine göre ayrı toplanmış ambalaj atıkları ise çevre lisanslı ambalaj atığı işleme tesislerine gönderilir.
(5) Bu merkezler il müdürlüklerince ambalaj bilgi sistemine kayıt edilir.
(6) Kurulan aktarma merkezleri, aktarma merkezini oluşturan belediyenin onayı doğrultusunda diğer belediyeler tarafından ortaklaşa kullanılabilir.
Ambalaj Komisyonu
MADDE 32 – (1) Ambalaj Komisyonu, biri başkan olmak üzere Bakanlık personeli ile Bakanlığın uygun göreceği yetkilendirilmiş kuruluş, ambalaj üreticileri, tedarikçiler, piyasaya sürenler, büyükşehir belediyeleri, belediyeler, belediye birlikleri, çevre lisanslı ambalaj işleme tesisleri, satış noktaları ve ilgili diğer sektörlerin yetkili temsilcilerinden oluşur.
(2) Ambalaj Komisyonu, yılda en az bir kere Bakanlığın belirleyeceği gündemle Bakanlık temsilcisinin başkanlığında toplanır. Komisyonun sekretarya hizmetleri, Bakanlık tarafından yürütülür. Toplantı yer ve zamanı ile gündemine ilişkin hususlar, toplantı tarihinden en az 15 gün önce Bakanlık tarafından üyelere bildirilir.
(3) Ambalaj Komisyonu, bu Yönetmelik doğrultusunda yürütülen çalışmaları ve uygulamaları değerlendirerek tavsiye kararları alır.
Eğitim ve bilgilendirme
MADDE 33 – (1) Belediyeler, ekonomik işletmeler, yetkilendirilmiş kuruluşlar, satış noktaları, çevre lisanslı ambalaj atığı işleme tesisleri; ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanması, yeniden kullanımı, geri dönüşümü ve geri kazanımı konularındaki rolleri, ambalajların işaretlenmesi, yıllık geri dönüşüm/geri kazanım hedefleri ile gerçekleşme oranları konularında tüketicileri ve kamuoyunu bilgilendirmekle, ambalaj atıklarının yönetimine ilişkin eğitim çalışmaları yürütmekle, ambalaj ve ambalaj atığı yönetimine ilişkin duyarlılığı geliştirmek üzere sosyal sorumluluk projeleri yapmakla veya bu amaçla yapılan çalışmalara katılmakla yükümlüdürler.
Bildirimlerin ve geri kazanım yükümlülüğüne ilişkin bilgilerin doğruluğu
MADDE 34 – (1) Bakanlık ve/veya il müdürlüğü; belediyeler, piyasaya sürenler, ambalaj üreticileri, tedarikçiler, yetkilendirilmiş kuruluş, çevre lisanslı ambalaj atığı işleme tesisleri tarafından yapılan bildirim ve sunulan belgeleri inceler ve çalışmaları denetler. Bakanlık tarafından gerekli görülmesi halinde; ilgili taraflar, bildirim ve belgelerini yeminli mali müşavire inceletir ve inceleme raporunu Bakanlığa sunar. Yapılan bildirim ve sunulan belgelerin doğru olmadığının tespit edilmesi halinde 35 inci maddeye göre işlem yapılır.
Yürürlükten kaldırılan yönetmelik
MADDE 36 – (1) 24/8/2011 tarihli ve 28035 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 37 – (1) Bu Yönetmelik 1/1/2018 tarihinde yürürlüğe girer.
Emlak Vergisi Tebliği – 2018 Yılı Uygulaması
26 Aralık 2017 SALI Günlü ve 30282 Sayılı Resmi Gazetede “EMLAK VERGİSİ KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 72) yayımlandı.
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, 28/11/2017 tarihli ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununa eklenen geçici 23 üncü maddenin uygulamasına yönelik hususları açıklamaktır.
Yasal düzenleme
MADDE 2 – (1) 7061 sayılı Kanun ile 1319 sayılı Kanuna aşağıdaki madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 23- Takdir komisyonlarınca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri, 2017 yılı için uygulanan birim değerlerinin %50’sinden fazlasını aşması durumunda, 2018 yılına ilişkin bina ve arazi vergi değerlerinin hesabında, 2017 yılı için uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin %50 fazlası esas alınır. Takip eden 2019, 2020 ve 2021 yıllarında 29 uncu madde kapsamında bina ve arazi vergisi matrahları ile asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri bu şekilde belirlenen değerler üzerinden hesaplanır.
Emlak vergi değeri veya asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri esas alınarak uygulanan vergi, harç ve diğer mali yükümlülükler için de birinci fıkra hükümlerine göre belirlenen değerler dikkate alınarak uygulanır.
Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
Asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin tespiti
MADDE 3 – (1) 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine göre vergi değeri, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun asgari ölçüde arsa ve arazi birim değer tespitine ilişkin hükümlerine göre takdir komisyonlarınca takdir olunan metrekare birim değerlere göre hesaplanan bedeldir.
(2) Asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değer takdirleri, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 49 uncu maddesinin (b) fıkrası hükmü uyarınca takdir komisyonlarınca dört yılda bir yapılmaktadır. Söz konusu takdir işlemleri, 213 sayılı Kanunun 72 nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları hükmü uyarınca oluşturulan arsa ve arazi takdir komisyonları tarafından yapılmaktadır.
(3) Takdir komisyonlarınca asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri:
a) Arsalarda, her mahalle için cadde, sokak veya değer bakımından farklı bölgeler itibarıyla tespit edilmektedir.
b) Arazilerde ise her il veya ilçe için arazinin cinsi (kıraç, taban, sulak) itibarıyla tespit edilmektedir.
2017 yılı asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin hesabı
MADDE 4 – (1) 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine göre vergi değerinin hesaplanmasında; arsa ve arazi metrekare birim değerleri, takdir işleminin yapıldığı yılı takip eden ikinci yıldan başlamak suretiyle her yıl, bir önceki yıl birim değerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca aynı yıl için tespit edilen yeniden değerleme oranının yarısı nispetinde artırılması suretiyle dikkate alınmaktadır.
(2) Bakanlar Kurulu, 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinde belirtilen artış oranını sıfıra kadar indirmeye veya yeniden değerleme oranına kadar artırmaya yetkilidir. Aynı madde hükmü uyarınca, vergi değerinin hesabında bin liraya kadar olan kesirler dikkate alınmaz.
(3) Buna göre, 2017 yılında uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerine ait hesaplama aşağıda yer almaktadır.
Belediyelerce 2018 yılı emlak vergi değerinin hesabında yapılacak işlemler
MADDE 5 – (1) 2017 yılında, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerine ilişkin takdirler yapılmıştır.
(2) 7061 sayılı Kanunla 1319 sayılı Kanuna eklenen geçici 23 üncü madde hükmü gereği;
a) Takdir komisyonlarınca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri, belediyeler tarafından 2017 yılında uygulanan birim değerlerle karşılaştırılacaktır.
b) 2018 yılı için takdir edilen birim değerler, 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa, 2018 yılına ilişkin bina ve arazi vergi değerlerinin hesabında, 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50 fazlası esas alınacaktır.
c) İlgili belediyelerce bu değerler esas alınarak Tebliğde yer verilen açıklamalar çerçevesinde emlak vergi değeri hesaplanacaktır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen işlemler 2017 yılında takdir komisyonlarınca takdir edilen birim değerler üzerinden yapılacak olup ayrıca takdir komisyonlarınca yeni bir takdir işlemi yapılmayacaktır.
(4) Arsa takdir komisyonunca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan birim değerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa, 2018 yılına ilişkin arsa metrekare birim değeri geçici 23 üncü madde hükmü gereğince aşağıda yer alan örnekteki gibi hesaplanacaktır.
ÖRNEK (1): 2013 yılında, (A) Belediyesi sınırları içerisinde yer alan Cumhuriyet mahallesi, Menekşe sokağına ilişkin 2014 yılı için arsa takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 600,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 672,66 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 1.600,00 TL olarak takdir edilmiş olup bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %137,86’lık bir artış söz konusu olmaktadır. Takdir komisyonlarınca arsaya ilişkin olarak 2018 yılı için takdir edilen bu değer geçici 23 üncü maddeye göre aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.
Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 1.600,00 TL, 2017 yılında uygulanan 672,66 TL’nin %50 fazlasını aştığından (1.008,99 TL), geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde emlak vergi değerinin hesabında arsa metrekare birim değeri olarak 1.600,00 TL yerine 1.008,99 TL esas alınacaktır.
(5) Arazi takdir komisyonunca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arazi metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan birim değerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa 2018 yılına ilişkin arazi metrekare birim değeri geçici 23 üncü madde hükmü gereğince aşağıda yer alan örnekteki gibi hesaplanacaktır.
ÖRNEK (2): 2013 yılında, (B) ilçesi sınırları içerisinde yer alan sulak arazinin 2014 yılı için arazi takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arazi metrekare birim değeri 8,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 8,96 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arazi metrekare birim değeri 17,00 TL olarak takdir edilmiş olup, bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %89,73’lük bir artış söz konusu olmaktadır. Takdir komisyonlarınca araziye ilişkin olarak 2018 yılı için takdir edilen bu değer geçici 23 üncü maddeye göre aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır.
Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 17,00 TL, 2017 yılında uygulanan 8,96 TL’nin %50 fazlasını aştığından (13,44 TL), geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde emlak vergi değerinin hesabında arazi metrekare birim değeri olarak 17,00 TL yerine 13,44 TL esas alınacaktır.
(6) Üzerinde bina bulunan bir arsanın takdir komisyonunca 2017 yılında 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan birim değerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa 2018 yılına ilişkin arsa metrekare birim değeri geçici 23 üncü madde hükmü gereğince aşağıda yer alan örnekteki gibi hesaplanacak ve bina vergi değerinin hesabında kullanılacaktır.
ÖRNEK (3): 2013 yılında, (C) Belediyesi sınırları içinde yer alan Akdeniz caddesine ilişkin 2014 yılı için arsa takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 95,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 106,50 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 200,00 TL olarak takdir edilmiş olup bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %87,79’luk bir artış söz konusu olmaktadır.
Bu caddede yer alan 500 m2 arsa üzerinde inşa edilen betonarme karkas 1 inci sınıf mesken inşaatın dıştan dışa yüzölçümü 120 m2’dir.Geçici 23 üncü maddeye göre, arsa metrekare birim değerinin hesaplanması aşağıdaki şekilde olacaktır. Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 200,00 TL, 2017 yılında uygulanan 106,50 TL’nin %50 fazlasını aştığından (159,75 TL), geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde emlak vergi değerinin hesabında arsa metrekare birim değeri olarak 200,00 TL yerine 159,75 TL esas alınacaktır.Geçici 23 üncü maddenin öngörmüş olduğu artış çerçevesinde yeniden hesaplanan arsa metrekare birim değerine göre bina vergi değeri aşağıdaki şekilde hesaplanacaktır. (Vergi değerinin hesabında asansör, klima veya kalorifer payı ilavesi ile aşınma payı indirimi ihmal edilmiştir.)
(7) Takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri, 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50’sinden fazlasını aşmıyorsa herhangi bir işlem yapılmayacak, 2018 yılı için takdir komisyonlarınca takdir edilen değerler esas alınarak ilgili belediyeler tarafından bina, arsa ve arazi vergi değerleri hesaplanacaktır.
ÖRNEK (4): 2013 yılında, (D) Belediyesi sınırları içerisinde yer alan Anadolu mahallesi, Okul caddesine 2014 yılı için arsa takdir komisyonu tarafından takdir edilen asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 120,00 TL’dir. Bu birim değerin 2017 yılı itibarıyla ilgili yıllara ilişkin yeniden değerleme oranı uygulanmış hali 134,53 TL’dir. Aynı yere ilişkin 2018 yılı için takdir komisyonunca asgari ölçüde arsa metrekare birim değeri 162,00 TL olarak takdir edilmiş olup bu değer 2017 yılında uygulanan birim değer ile karşılaştırıldığında %20,41’lik bir artış söz konusu olmaktadır. Takdir komisyonunca 2018 yılı için takdir edilen arsa metrekare birim değeri 2017 yılında uygulanan değerin %50’sini aşmadığından vergi değerinin hesabında takdir komisyonunca belirlenen değer dikkate alınacaktır. Buna göre, takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen 162,00 TL, 2017 yılında uygulanan 134,53 TL’nin %50 fazlasını aşmadığından (201,79 TL), emlak vergi değerinin hesabında arsa metrekare birim değeri olarak 162,00 TL esas alınacaktır.
(8) 2018 yılını takip eden 2019, 2020 ve 2021 yıllarında ise 1319 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi kapsamında bina, arsa ve arazi vergi matrahları ile asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri bu şekilde belirlenen değerler üzerinden hesaplanacaktır.
Diğer hususlar
MADDE 6 – (1) Takdir komisyonlarınca 2018 yılı için takdir edilen asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerine karşı açılan davalar neticesinde, mahkemelerce takdir komisyonu kararlarıyla belirlenen metrekare birim değerlerin;
a) İptal edilmesi sonucu takdir komisyonları tarafından yeni bir değer belirlenmesi,
b) Kısmen iptal ve kısmen tasdik edilmesi,
c) Tasdik edilmesi,halleri sonucu oluşan bu değerler 2017 yılında uygulanan birim değerlerin %50’sinden fazlasını aşıyorsa, 2018 yılına ilişkin bina, arsa ve arazi vergi değerlerinin hesabında, 2017 yılında uygulanan asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin %50 fazlası esas alınarak emlak vergi değerleri ilgili belediyelerce bu Tebliğde açıklanan esaslar çerçevesinde hesaplanacaktır.
(2) Arsa veya arazinin herhangi bir sebeple takdir dışı kalması veya yeni cadde ve sokak oluşması gibi nedenlerle 2017 yılına ait birim değerin bulunmaması halinde bu arsa ve araziler için 2018 yılına ilişkin takdir komisyonlarınca belirlenen birim değerler esas alınacaktır.
(3) Emlak vergi değeri veya asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerleri esas alınarak uygulanan vergi, harç ve diğer mali yükümlülükler için de 1319 sayılı Kanunun geçici 23 üncü maddesine göre hesaplanan değerler esas alınacaktır.
Yürürlük
MADDE 7 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 8 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.
Taşeron İşçi Düzenlemesi
696 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN TAŞERON İŞÇİLERLE İLGİLİ DÜZENLEMESİ
24 Aralık 2017 günlü Resmi Gazetede yayınlanan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile getirilen taşeron düzenlemesinde takvim de başladı. Buna göre taşeron işçiler 10 gün içinde bağlı oldukları kurumlara başvurarak kalıcı kadroya geçme isteklerini iletecek.
Kadroya geçmek isteyen taşeron işçiler 10 gün içinde çalıştıkları idarenin hizmet alımı sözleşmesi yapıldığı birime başvuracak. 4 Aralık ve öncesinde taşeron şirketin çalışanı olan taşeron işçiler, kadroya geçmek için 2 Ocak 2018’den başlamak üzere 10 gün içinde ilgili kuruma başvuruda bulunacaktır. Şartları taşıyanların yazılı, sözlü ya da uygulamalı sınava alınması, sınavda başarılı olanların kadroya alınması işlemleri 2 Nisan 2018 tarihine kadar sonuçlandırılacaktır. Başvuruları sonrasında durumu uygun bulunanlar (gerekli şartları taşıyıp taşımadıkları) için sınav takvimi başlayacak. Sınavlar yazılı veya sözlü olarak yapılabilecektir. 4 Aralık ve öncesinde taşeron şirketin çalışanı olan taşeron işçiler, kadroya geçmek için 2 Ocak 2018’den başlamak üzere 10 gün içinde ilgili kuruma başvuruda bulunacaktır. Şartları taşıyanların yazılı, sözlü ya da uygulamalı sınava alınması, sınavda başarılı olanların kadroya alınması işlemleri 2 Nisan 2018 tarihine kadar sonuçlandırılacaktır. 4 Aralık 2017 tarihinde doğum, hastalık nedeniyle raporlu veya askerlik nedeniyle sözleşmesi askıda olanlar, askerliğin veya askı süresinin sona erdiği tarihten itibaren 10 gün içinde kurumlarına başvuruda bulunmak zorundadır. 2 Nisan 2018 tarihinde kadro süreci tamamlandıktan sonra gerekli şartları taşımadıkları halde kadro hakkından yararlandırıldıkları sonradan tespit edilenler, hiçbir tazminat ödenmeden işten çıkarılacak. Yanıltıcı bilgi ve belge sunmak suretiyle bu haktan yararlandığı tespit edilenlere istihdam süresince yapılan ödemeler geri alınacaktır.
Kadrolu geçişe ilişkin gerekli şartlara ilişkin tespitlere ilişkin itirazların karara bağlanması/sonuçlandırılması ve yapılacak sınavların ardından işçilerin durumuyla ilgili yapılacak incelemeden sonra kadroya geçiş işlemleri 90 gün içinde sonuçlandırılacaktır. Sürekli işçi kadrosuna geçirilenlerin ücreti ve diğer mali ve sosyal hakları taşeron işçi iken yapılan sözleşmeden fazla olamayacaktır. Sürekli işçi kadrosuna geçirilen işçilere geçişle beraber 6772 sayılı Kanunda düzenlenen 52 günlük ilave tediye ödemesinden yararlanacaktır. Kadroya geçen işçiler, yıllık brüt olarak 4 bin 621 liralık tediye ücreti alacak. Bir defaya mahsus olan ödeme, dört taksitte verilecektir.
Sürekli işçi kadrosunda emeklilik haricinde herhangi bir süre kısıtlaması bulunmamaktadır. Geçiş yapacak işçilerde süre ve yaş sınırı aranmamaktadır.
Kararnameye göre, sürekli işçi kadrosuna geçirilenlerin adedi, yerleştirildiği birim/birimler, yerleşim yeri belirtilmek suretiyle geçiş işlemlerinin yapıldığı tarihten itibaren Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığına bildirilecektir. Sürekli işçi kadrosuna geçirilenler kadroya geçirilme şartlarını taşıdıkları sürece ve çalıştırıldıkları kurumda ve birimde geçiş öncesi ihale sözleşmesi kapsamında kalan hizmetleri yürütmek üzere istihdam edilecektir.
Taşeron şirketlerle 2018 yılı için yapılmış olan sözleşmeler fesh edilecek (iptal edilecek) ve şirketlere ihaleye katılmak için ve sözleşme gideri olarak yapmış oldukları gerçek giderleri belgelemesi halinde tazminat ödenecektir.
Kararnameye göre 4 Aralık 2017 tarihinde kamuda çalışmakta olan taşeron işçiler sürekli işçi kadrosuna geçirilmeye hak kazanmıştır. Kararname MİT dışındaki tüm kurumları kapsamaktadır. Kadroya geçiş tarihinde; Sosyal Güvenlik Kurumuna kurumlarınca verilmiş olan işe giriş bildirgeleri, işten ayrılış bildirgesi ve aylık prim ve hizmet belgeleri esas alınacaktır.
Emekliliğe hak kazanan işçiler taşeron işçilere sürekli işçiliğe geçiş imkanı sağlanmamıştır. Kararname asıl veya yardımcı iş yapan tüm taşeron işçiler kapsama alınmıştır.
Düzenleme KHK ile getirildiğinden taşeron kapsamında kalan ve kalıcı kadroya geçme şansı verilmeyen işçilerin Anayasa Mahkemesi’ne kanunu taşıma olanağı ise bulunmuyor. Meclis, KHK’yı görüşüp kanunlaştırdıktan sonra konunun Anayasa Mahkemesi’ne taşınabileceği ifade ediliyor. Ancak Meclis, henüz geçmiş tarihli KHK’ları bile görüşmediğinden bu seçeneğin de mümkün olmayacağı kaydediliyor. Danışmanlık hizmetleri, hastane bilgi yönetim sistemi hizmetleri, çağrı merkezi hizmetleri gibi servisler, hizmet alımı olarak kabul edilmediğinden kapsam dışında bırakılmıştır.
450 bin kişinin kadroya geçişi, merkezi sistemden yapılacak. Merkezi bütçe kapsamındaki kuruluşların işlemleri Çalışma ve Maliye Bakanlıkları tarafından yürütülürken, mahalli idareler ve bağlı şirketleri İçişleri Bakanlı denetiminden sonra kadrolu personel alacak. Belediyelerde kadroya geçme işlemleri, “disiplin altında, kurallı ve kontrollü olarak” gerçekleştirilecek. Kadroya geçen işçilerin kıdem haklarını kaybetmeyeceğini belirtilmişse de, Kararnamede kadroya geçişle ilgili, “alt işveren işçisi olarak çalıştığı iş sözleşmelerinden dolayı herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunmama” şartı bulunmaktadır. Bu imzayı vermeyen işçi kadroya geçemeyecektir. Ayrıca, kadroya geçmek isteyen işçiler varsa kurumlar aleyhine açtıkları dava veya başlattıkları icra takiplerinden de vazgeçmek zorunda olacaktır.
Genelgeler
T.C.
GIDA, TARIM VEHAYVANCILIK BAKANLIĞI
Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü
Sayı : 96284370-325.17.02-E-2727190 31.10.2017
Konu : Hayvan Satış Yerleri Açılış Saati
İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA
(Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü)
Ülkemizde hayvan pazar ve borsaları Hayvan Satış Yerlerinin Ruhsatlandırılması ve Denetleme Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik esaslarına göre ruhsatlandırılmakta ve denetlenmekte olup, hayvan satış yerlerinin büyük bir bölümü Belediye Başkanlıkları tarafından kurulmakta ve işletilmektedir.
2017/01 Nolu Hayvan Hastalıkları ile Mücadele ve Hayvan Hareketleri Kontrolü Genelgesinde “Resmi veteriner hekim kontrolünde sorumlu veteriner hekim tarafından, hayvan pazar ve borsaları ile panayırlara satış amacıyla getirilen sığır cinsî hayvanların, İl içi harekelerinde sığır cinsi hayvan pasaportu, koyun ve keçi türü hayvanların İl içi hareketlerinde nakil belgesi, söz konusu hayvanların iller arası hareketlerinde ise veteriner sağlık raporları hayvanlara ait kulak küpeleri ve veri tabanındaki kayıtlan kontrol edilecektir. Ayrıca hayvanların sağlık muayene ve kontrolleri yapılacak, sadece belgeleri tam olan ve sağlıklı hayvanların bu tür hayvan satış yerlerine girişlerine müsaade edilecektir.” hükmü ile “Hayvan ve hayvansal ölün şevklerinin daha sağlıklı olarak yapılması için muayene ve kontrollerin gün ışığında, mesai mevhumu gözetmeksizin ve her yılın başında toplanan Hayvan Sağlık Zabıtası Komisyonu tarafından belirlenen yerlerde yapılması sağlanacak ve aksaklıklara meydan verilmeyecektir.’ hükmü yer almaktadır.
Resmi veteriner hekimler tarafından hayvanların sağlık muayene ve belge kontrollerinin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için hayvan satış yerlerine hayvan girişlerine günışığında müsaade edilmesi amacıyla Belediye Başkanlıklarının talimatlandırılması hususunda gereğini arz ederim.
Bakan a.
Genel Müdür V.
T.C.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü
Sayı : 87603927-132-E.123111 03/11/2017
Konu : Mavi Kart
MAHALLİ İDARELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Mavi kart sahibi kişilerin yerel yönetimler nezdinde ki iş ve işlemleri için yapmış oldukları müracaatlarında, mavi kartın ve mavi kart sahibi kişilere tanınan hakların yeteri kadar bilinememesi nedeniyle kişilerin bir takım sıkıntılar yaşadıkları, Genel Müdürlüğümüze intikal eden (e- mail, telefon vb.) bilgilerden anlaşılmıştır. Mavi kart sahibi olmayı düzenleyen 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 28 inci maddesi incelendiğinde “Doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenler ve üçüncü dereceye kadar olan altsoyları, seçme ve seçilme muafen araç veya ev eşyası ithal etme hakları ile askerlik hizmetini yapma yükümlülüğü yoktur. Bir kadroya dayalı ve kamu hukuku rejimine tabi olarak asli ve sürekli kamu hizmeti görevlerinde bulunamazlar. Ancak kamu kurum ve kuruluşlarında işçi, geçici veya sözleşmeli personel olarak çalıştırılabilirler. Bu kişilerin sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı olup bu hakların kullanımında ilgili kanunlardaki hükümlere tabidirler bu maddede belirtilen istisnalar dışında Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler.” hükmünü taşımaktadır.
Yerel yönetimlerimizin mavi kartlı kişilerin hakları konusunda bilgilendirilmesi hususunda;
Gereğini arz ederim.
……………….
Genel Müdür Yardımcısı
T.C.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü
Sayı : 71188846-010.06.99-E.22187 26/10/2017
Konu : İnşaat İzinleri
……… VALİLİĞİNE
İlgi : a) Başbakanlığın 19/09/2012 tarih veB.02.İGB-542-780 sayılı yazısı.
b) 29/11/2012 tarihli ve 2012/68 nolu Genelgemiz.
Günümüz dünyasında ülkeler arasındaki rekabetin itici gücü ekonomi merkezlidir. Her ülke gelişen küresel ekonomiden payına düşen miktarı artırmak için birbirleriyle kıyasıya bir rekabetin içerisinde olup ülkeler, yatırımcı çekebilmek için tedbirler geliştirmekte ve yatırımı kolaylaştırıcı seçenekler sunmaktadırlar. Ülkemiz de bu süreçte sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlayacak tedbir ve politikalar geliştirerek ülkelerarası yatırım yapma kolaylığı açısından önemli ilerlemeler sağlamıştır. Ancak, Dünya Bankasınca yayınlanan 2017 İş Yapma Kolaylığı Raporu’nda Türkiye 190 ülke arasından “İnşaat İzinlerinin Alınması” endeksinde 102 nci, “İşe Başlama Kolaylığı” endeksinde 79., “İş Yapma Kolaylığı Genel Sıralaması” endeksinde ise 69 uncu sırada yer alarak önceki yıllarda yayınlanan raporların gerisinde kalmıştır. Dünya Bankası, inşaat izinlerinin alınması endeksini belirlerken ülke genelinde yeknesaklık, prosedür sayısı, zaman (gün), maliyet, bina kalite kontrol endeksi gibi parametrelerden yararlanmaktadır.
Ayrıca, Dünya Bankasının 2017 raporu temel alınarak ilgili Başbakan Yardımcılığı tarafından hazırlanan ve 2018 raporunda ülke sıralamamızı daha iyi bir noktaya taşıyacak olan eylem planları Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK)sekretaryasına iletilmiştir. Bu eylem planlarında inşaat izin süreçlerinin sadeleştirilmesi ve sürelerinin kısaltılması ile ilgili önlemler de bulunmaktadır. Bilindiği üzere imar uygulamaları planlı alanlarda; 3194 sayılı İmar Kanunu ve Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği ile düzenlenmiştir. İlgili mevzuatta yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi alınmasıyla ilgili gerekli olan belgeler sayılmış, mezkûr Yönetmelik’in pek çok maddesinde de başvuru sahiplerinden istenilmeyecek belgeler de açıkça hüküm altına alınmıştır.
Başbakanlığın ilgi(a) yazısı ve Bakanlığımızca yayınlanan ilgi (b) Genelgede konu ile ilgili gerekli uyarılarda bulunulmuş olmakla birlikte bazı belediyelerce yeterli özenin gösterilmediği, başvuru sahiplerinden fazladan bilgi, belge ve ücret talep edildiği anlaşılmaktadır.
Ülkemiz ekonomisi ve istihdam imkânları açısından elzem olan bu konuda bütün belediyelerimizin yeterli düzeyde hassasiyet göstermesi önem arz etmektedir.
Bu çerçevede;
1-Belediyelerce mevzuatta açıkça sayılmış bilgi, belge ve ücret harici hizmet alandan bilgi, belge ve ücret talep edilmeyecek,
2- Uygulamada birliğin sağlanması ve şeffaflık ilkesi gereği nüfusu 10 binin üzerindeki belediyelerce, inşaat izin süreçleri için gerekli bilgi, belge ve ücretler kendi web sitelerinde duyurulacaktır.
Diğer taraftan, yukarıda belirtilen hususlara uygunluk bakımından Bakanlığımızın teftiş ve denetimle sorumlu birimlerince yapılacak inceleme, denetim ve teftişlerde bu hususlara da dikkat edilecek ve ihlal tespit edilmesi halinde gerekli yasal işlemler yapılacaktır. Konunun iliniz dâhilindeki Belediyelere duyurulması ve uygulamanın bu yönde yürütülmesi hususunda;
Bilgilerinize ve gereğini önemli rica ederim.
Süleyman SOYLU
Bakan
485 Sayılı Tebliğ
17 Aralık 2017 gün ve 30273 sayılı Resmî Gazete’de “VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SIRA NO: 485)” yayımlandı.
1. Konu
28/11/2017 tarihli ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 101, 102, 103 ve 157 nci maddelerinde düzenlemelere gidilmiştir. Söz konusu maddelerde yapılan düzenlemelere ilişkin açıklamalar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.
2. Bilinen adresler
213 sayılı Kanunun 101 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 101- Bu Kanuna göre bilinen adresler şunlardır:
1. Mükellef tarafından işe başlamada veya adres değişikliğinde bildirilen işyeri adresleri,
2. Yoklama fişinde veya ilgilinin imzası bulunmak şartıyla yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen işyeri adresleri,
3. 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi.
Birinci fıkranın (1) ve (2) numaralı bentlerinde yazılı bilinen adreslerden tarih itibarıyla tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı dikkate alınır ve tebliğ öncelikle bu adreste yapılır.İşyeri adresinde tebliğ yapılacak olanların bu adresinde bulunamaması, işin bırakılması veya işin bırakılmış addolunması hallerinde tebliğ, gerçek kişilerde kendisinin, tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılır. İşyeri adresi olmayanlara tebliğ, doğrudan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılır.”
Söz konusu düzenlemeye ilişkin açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.
2.1. Bilinen işyeri ve yerleşim yeri adresleri
213 sayılı Kanunun 101 inci maddesine göre bilinen işyeri adresleri;
– Mükellef tarafından işe başlamada bildirilen
– Adres değişikliğinde bildirilen
– Yoklama fişinde yer alan
– İlgilinin imzası bulunmak şartıyla yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen adreslerdir. Dolayısıyla 1/1/2018 tarihinden itibaren yapılacak tebliğlerde yukarıda yer alan işyeri adresleri dikkate alınacaktır. Öte yandan yapılan düzenlemeyle 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri (ikametgah) adresi bilinen adresler arasına dâhil edilmiştir. Buna göre bilinen yerleşim yeri adresi olarak sadece 5490 sayılı Kanuna göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi kabul edildiğinden, mükellef tarafından vergi idaresine yerleşim yeri adresi bildirimi yapılmayacak, şayet yapılmış ise bu bildirimde yer alan adres yerleşim yeri adresine yapılacak tebligatlarda dikkate alınmayacaktır.
2.2. Bilinen adreste tebliğ
Mükellefin bilinen birden çok işyeri adresi varsa maddede yazılı bilinen işyeri adreslerinden tarih itibarıyla tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı dikkate alınacak ve tebliğ öncelikle bu adreste yapılacaktır. Bu anlamda tebliğ evrakını gönderecek idare öncelikle kayıtlarını tetkik ederek maddede belirtildiği şekilde kayıtlarına intikal etmiş işyeri adresi olup olmadığını kontrol edecek, bu kapsamda bir işyeri adresi bulunması durumunda tebligat bu işyeri adresinde yapılacaktır. İşyeri adresinde tebliğ yapılacak olanların;
– Geçici veya daimi ayrılma gibi nedenlerle bu adresinde bulunamaması,
– 213 sayılı Kanunun 160.maddesinin birinci fıkrası ve ilgili mevzuatı kapsamında işini bırakması veya
– 213 sayılı Kanunun 160.maddesinin ikinci fıkrası ve ilgili mevzuatı kapsamında işini bırakmış addolunması hallerinde
tebliğ, gerçek kişilerde kendisinin, tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılacaktır. Bilinen işyeri adresi olmayanlara tebliğ ise doğrudan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılacaktır.
Örnek: Basit usule tabi mükellef Bay (A) hakkında düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden 2/8/2018 tarihinde cezalı tarhiyatlar yapılmıştır. Mükellefin bağlı olduğu vergi dairesi kayıtlarında 3/8/2017 tarihinde işe başlama bildiriminde bildirdiği işyeri adresi ve 23/2/2018 tarihinde verdiği gelir vergisi beyannamesinde yer alan işyeri adresi mevcuttur. Vergi dairesi, ihbarname ve ekinde yer alan raporları öncelikle işe başlama bildiriminde bildirilen işyeri adresine tebliğe çıkaracaktır. Mükellefin söz konusu adreste bulunamaması durumunda, tebligat yapılacak tarihte mükellefin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde tebligat yapılacaktır.
Mükellefin 23/2/2018 tarihinde verdiği gelir vergisi beyannamesinde yer alan işyeri adresi bilinen adres olarak kabul edilmeyecektir. Yeni düzenleme ile vergi beyannamelerinde bildirilen işyeri adresi, bilinen adresler arasında sayılmadığı için iş yeri adresini değiştiren Bay (A)’nın bu değişikliği 213 sayılı Kanunun 157 nci maddesi kapsamında adres değişikliğine ilişkin bildirim ile yapması gerekmektedir.
3. Tebliğ evrakının teslimi
213 sayılı Kanunun 102 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 102- Tebliğ olunacak evrakı içeren zarf posta idaresince muhatabına verilir ve bu durum muhatap ile posta memuru tarafından tebliğ alındısına tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunur.
Muhatap imza edecek kadar yazı bilmez veya herhangi bir sebeple imza edemeyecek durumda bulunursa sol elinin başparmağı bastırılmak suretiyle tebliğ edilir.
Muhatap tebellüğden imtina ederse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren bir pusula kapıya yapıştırılır. Posta memuru, durumu tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza ederek, tebliğ olunacak evrakı tebliği yaptıran idareye teslim eder. Bu durumda tebliğ, pusulanın kapıya yapıştırıldığı tarihte yapılmış sayılır.Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde sayılan işyeri adreslerine tebliğe çıkılan hallerde, tebliğ yapılacak olanların bu adreste bulunamaması durumunda (Bulunamama durumu o adresten geçici ayrılmaları da kapsar.) durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Bu durumda bu Kanunun 101 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre işlem yapılır.Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde sayılan adrese tebliğe çıkılan hallerde, tebliğ yapılacak kişinin adresinde bulunamaması durumunda (Bulunamama durumu o adresten geçici ayrılmaları da kapsar.) durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğ çıkarılır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeplerle tebliğ edilemezse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren bir pusula kapıya yapıştırılır. Bu durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı, gönderildiği idareye iade edilir. Tebliğ evrakının pusulanın yapıştırıldığı tarihten itibaren on beş gün içerisinde muhatabı tarafından alınması hâlinde alındığı günde, bu süre içerisinde alınmaması hâlinde ise on beşinci günde tebliğ yapılmış sayılır.Maliye Bakanlığı, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”
Söz konusu düzenlemeye ilişkin açıklamalara aşağıda yer verilmiştir.
3.1. Muhatabın işyeri adresinde tebliğe çıkılması
Bilinen işyeri adreslerinden tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı dikkate alınır ve tebliğ öncelikle bu adreste yapılır.
Tebliğ olunacak evrakı içeren zarf posta idaresince muhatabına verilir ve bu durum muhatap ile posta memuru tarafından tebliğ alındısına tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunur. Zarfın, posta memuru tarafından muhatabına verildiği tarihte tebliğ yapılmış sayılır.
213 sayılı Kanunun 94 üncü maddesi kapsamında tebliğ yapılacak olanların adreste bulunamaması (geçici ayrılmalar dâhil) halinde durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilir. Bu durumda kapıya pusula yapıştırılmaz ve tebliğ evrakı derhal gönderildiği idareye iade edilir. Bu takdirde tebliğ;
– Gerçek kişilerde kendisinin,
– Tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin,
– Tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılır.
3.2. Muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde tebliğe çıkılması
213 sayılı Kanunun 94 üncü maddesi kapsamında tebliğ yapılacak kişinin bilinen işyeri adresinde bulunamaması (geçici ayrılmalar dâhil) ya da muhatabın bilinen işyeri adresinin olmaması durumlarında, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine tebligata çıkılır ve tebliğ bu adreste yapılır.
Tebliğ olunacak evrakı içeren zarf posta idaresince muhatabına verilir ve bu durum muhatap ile posta memuru tarafından tebliğ alındısına tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunur. Zarfın, posta memuru tarafından muhatabına verildiği tarihte tebliğ yapılmış sayılır. 213 sayılı Kanunun 94 üncü maddesi kapsamında tebliğ yapılacak olanların yerleşim yeri adresinde bulunamaması (geçici ayrılmalar dâhil) halinde durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilir. Bu durumda kapıya pusula yapıştırılmaz ve tebliğ evrakı derhal gönderildiği idareye iade edilir.
Bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından olayın özelliğine göre (zamanaşımı vs.) tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğe çıkılır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakına, adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine ikinci defa çıkıldığına ilişkin ibare konulur. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeplerle tebliğ edilemezse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren ve bu tebliğ ekinde yer alan tebligat pusulası (pusula) (Ek:1) kapıya yapıştırılır. Bu durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Tebliğ evrakının pusulanın yapıştırıldığı tarihten itibaren on beş gün içerisinde muhatabı tarafından alınması hâlinde alındığı günde, bu süre içerisinde alınmaması hâlinde ise pusulanın kapıya yapıştırıldığı tarihi izleyen on beşinci günde tebliğ yapılmış sayılır.
3.3. Muhatabın tebellüğden imtina etmesi
Bilinen işyeri veya yerleşim yeri adresinde bulunmasına karşın muhatabın tebellüğden imtina etmesi durumunda, posta memuru tarafından tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren pusula kapıya yapıştırılır. Bu durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Bu durumda tebliğ, pusulanın kapıya yapıştırıldığı tarihte yapılmış sayılır.
4. Tebliğin ilanla yapılacağı haller
213 sayılı Kanunun 103 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 103- Aşağıda yazılı hallerde tebliğ ilan yoluyla yapılır:
1. Muhatabın bu Kanunun 101 inci maddesi kapsamında bilinen adresi yoksa,
2. Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde sayılan bilinen adreste tebliğ yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı bir adresi bulunmazsa,
3. Yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkân bulunmazsa,
4. Başkaca nedenlerden dolayı tebliğ yapılmasına imkân bulunmazsa.”
213 sayılı Kanunun 103 üncü maddesi ile yapılan değişiklikle, bilinen işyeri adresinde tebliğ yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı bir yerleşim yeri adresi olmaması durumu ilanen tebliğ yapılacak haller arasına eklenmiştir.
Buna göre muhatap tarafından işe başlamada veya adres değişikliğinde bildirilen, yoklama fişinde veya ilgilinin imzası bulunmak şartıyla yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen işyeri adreslerinde tebliğ yapılamaması hâlinde, tebliğ evrakını gönderecek idare tarafından yapılan araştırma sonucunda muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı bir yerleşim yeri adresi bulunmazsa tebliğ ilan yoluyla yapılır.
Öte yandan muhatabın 213 sayılı Kanunun 101 inci maddesi kapsamında bilinen adresinin olmaması, yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkân bulunmaması ve başkaca nedenlerden dolayı tebliğ yapılmasına imkân bulunmaması durumlarında da tebliğin ilan yoluyla yapılmasına devam olunacaktır.
5. Adres değişikliklerinin bildirilmesi
213 sayılı Kanunun 157 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 157- 101 inci maddede yazılı bilinen iş yeri adreslerini değiştiren mükellefler, yeni adreslerini vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar.”
Maddede yapılan değişiklikle, mükelleflerin yerleşim yeri adresi değişikliklerini vergi dairesine bildirme zorunluluğu kaldırılmış olmakla birlikte, işyeri adreslerini değiştiren mükelleflerin yeni işyeri adreslerini vergi dairesine bildirme mecburiyeti devam etmektedir.
6. Diğer hususlar
213 sayılı Kanunun 107 nci maddesi kapsamında tebliğlerin posta yerine memur vasıtasıyla yaptırılması durumunda da bu Tebliğdeki esaslara uyulur.
213 sayılı Kanunun 107/A maddesi ve 27/8/2015 tarihli ve 29458 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 456) kapsamında tebliğe elverişli elektronik adresi bulunanlara tebligatlar elektronik ortamda yapılmaya devam edilecektir.
7. Yürürlük
Bu Tebliğ 1/1/2018 tarihinde yürürlüğe girer.
8. Yürütme
Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.
YAPIM İŞLERİ İHALELERİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK
13 Aralık 2017 ÇARŞAMBA gün ve 30269 sayılı Resmî Gazetede “YAPIM İŞLERİ İHALELERİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK” yayımlandı.
MADDE 1 – 4/3/2009 tarihli ve 27159 mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 5 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(2) İhale dokümanının, zorunlu teknik nedenler dışında malzemelere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, makine ve ekipmanlara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından belirlenen ve Kurum tarafından ilan edilen listede yer alan makine, malzeme ve ekipmanın yapım aşamasında kullanılmasını sağlayacak şekilde hazırlanması zorunludur.”
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 41 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(6) Yapım işlerinde kullanılacak makine, malzeme ve ekipman ile yazılımın tamamının veya belli bir kısmının yerli malı olması şartı getirilebilir. Ancak, malzemelere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, makine ve ekipmanlara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından ilgili kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak orta düşük, orta yüksek ve yüksek teknolojili makine, malzeme ve ekipman arasından belirlenen, Kurum tarafından ilan edilen listede yer alan ve ihale konusu işte kullanılacak makine, malzeme ve ekipmanın yerli malı olması şarttır.”
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 48 inci maddesinin onuncu fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin Ek 1 inci maddesinin beşinci fıkrasının ilk cümlesindeki “işlerdeki deneyimlerini gösteren iş bitirme belgeleri” ifadesi “işlere ilişkin iş deneyim belgeleri”, maddenin diğer cümlelerindeki “iş bitirme” ifadeleri “iş deneyim” olarak değiştirilmiştir.
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin Ek-7’sinde yer alan “Yapım İşlerine Ait Tip Sözleşme”nin “Teknik personel, makine, teçhizat ve ekipman bulundurulması” başlıklı 23 üncü maddesine aşağıdaki 23.5 ve 23.6 maddesi ile 23.6 ncı maddesine ilişkin 21.1 numaralı dipnot eklenmiştir.
“23.5 Malzemelere ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, makine ve ekipmanlara ilişkin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından belirlenen ve Kurum tarafından ilan edilen listede yer alan ihale konusu işte kullanılacak makine, malzeme ve ekipmanın yerli malı olması zorunludur.
23.6 ……………………………………………………………………….21.1”
“21.1 İdare, ihale konusu iş kapsamında kullanılacak makine, malzeme ve ekipman ile yazılımın tamamının veya belli bir kısmının yerli malı olmasını talep etmesi durumunda söz konusu makine, malzeme ve ekipman ile yazılımı bu maddede belirtecek ve buna ilişkin şartlara yer verecektir.”
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin Ek-8’inde yer alan Yapım İşleri Genel Şartnamesinin “Yapı denetim görevlisinin yetkileri” başlıklı 15 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(7) Sözleşmede yerli malı zorunluluğu aranan makine, malzeme ve ekipman ile yazılımın kontrolü yapı denetim görevlisinin sorumluluğundadır. Yerli malı olması zorunluluğu bulunan makine, malzeme ve ekipman ile yazılıma ilişkin yerli üretimin, doğal afetler, kanuni grev, genel salgın hastalık, kısmi veya genel seferberlik ilanı gibi nedenlerle sona ermesi veya yetersiz hale gelmesi ya da ilgili makine, malzeme ve ekipman ile yazılımın diğer zorunlu nedenlerle yerli malı olarak temin edilmesinin mümkün olmadığı durumlarda, yüklenicinin yazılı başvurusu üzerine idarenin onayıyla, sözleşme konusu işte yerli malı olmayan makine, malzeme ve ekipman ile yazılım kullanılabilir. Bu gibi durumlarda iş programı dikkate alınarak gerektiğinde yükleniciye ek süre verilebilir.”
MADDE 7 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 8 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kamu İhale Kurumu Başkanı yürütür.