• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

Kategoride Yazılmış Güncel Mevzuat

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU HUKUKİ MÜZAKERE TOPLANTILARI HAKKINDA

Kas30
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

31 Ekim – 03 Kasım 2013 / BURSA

31.10.2013 tarihinden başlamak üzere iki gün süre ile yapılan hukuki müzakere toplantılarında, Danıştay Altıncı Dairesi’nin görev alanına giren konular kapsamında belirlenen konu başlıkları çerçevesinde müzakere toplantısı yapılmıştır. Bu kapsamda, daha anlaşılır olacağı düşüncesiyle konu ve bu konu başlığı altında yapılan tartışmalar, değerlendirmeler ve sonuçlar maddeler halinde ve genel hatlarıyla aşağıda sistematikleştirilmiştir.

1 – İmar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması ile plan türleri ve plan yapma konusundaki yetkili idareler plan yapım sürecinde gündeme gelen yetki çatışmasından kaynaklanan uyuşmazlıklar ve söz konusu planların birbirleriyle olan ilişkileri konusunda görüş alışverişinde bulunulmuştur.

Bu madde başlığı altında yapılan müzakerelerde, plan türleri ve plan yapma konusundaki yetkili idareler üzerinde durularak, bu süreçte gündeme gelen yetki çatışması kaynaklı uyuşmazlıklar ve söz konusu planların birbirleriyle ilişkileri ele alındı.

1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının, plan hiyerarşisinde üst kademede bulunması ve planladığı alan itibariyle geniş bir bölgeyi kapsaması nedeniyle bu planlara karşı açılan davalarda yapılacak teknik ve hukuki incelemelerde, diğer plan türlerine göre farklılık arz etmesi nedeniyle, anılan planın diğer alt ölçekli planlara yön vermesi açısından uzun vadeli bir öngörü ve planlama getirdiği hususlarının özellikle dikkate alınması gerektiği paylaşıldı.Buna bağlı olarak, büyük ölçekteki planların şematik planlar olduğu, düzenledikleri alan itibariyle ayrıntılı kullanım kararları getiremeyecekleri, arazi parçalarının genel kullanış biçimlerini gösterir nitelikte oldukları, yapılaşma koşullarının alt ölçekli planlarla geliştirilmesinin gerektiği, alt ölçekli planların üst ölçekli planlara uygunluğu denetlenirken, planlar arasındaki kullanım kararlarının birbiri ile uyumlu olup olmadığı konusunda değerlendirme yapılmasının gerekliliği aktarıldı.

Plan türlerinin hiyerarşik bir ilişkisi olduğu saptandıktan sonra, bu kapsamda her ölçekteki planın kendi ölçeğinde düzenleyici işlem olduğu ve son zamanlarda değişen Daire görüşüne ilişkin örnekler verilerek, 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının 1/5000 ve 1/25000 ölçekli nazım imar planlarının uygulaması olduğunun kabul edildiği, uygulama imar planı ile birlikte, bu planın dayanağı olan üst ölçekli planlara karşı dava açılabileceği vurgulandı.

Genel düzenleyici işlem olan planlara karşı askı tarihlerinden itibaren dava açma süresi içerisinde uyuşmazlık çıkarılabilecekse de; uygulama işlemi ile birlikte planlara karşı her zaman dava açılmasının mümkün olduğu konusunda fikir birliğine varıldı.Bu kapsamda, her ölçekteki plana yönelik olarak yapılacak değişiklik talebinin, söz konusu planlara karşı dava açma süresini canlandıracağı, ancak; imar durum belgesi alınmak suretiyle açılacak davanın sadece uygulama imar planına yönelik olabileceği, nazım imar planına karşı dava açma süresini başlatmayacağı yolundaki Daire görüşü belirtildi.

Bir alanın planlanmasında, esas planın nazım imar planı olduğu, bu nedenle nazım imar planı olmayan bir alanda yapılan uygulama imar planının ve parselasyon işleminin hukuka aykırı olduğu, ancak; dava devam ederken nazım imar planının yapılmış olması halinde, bu plana göre uygunluğunun değerlendirilmesi gerektiği, yerel yönetimler dışında istisnai yetkiye sahip olan kamu kurumlarının yetki alanı içerisinde kalan alanlarda hazırlanan imar plan kararlarının, çevresiyle ve teknik altyapı alanlarıyla uyumlu olmasının gerekliliği müzakere edildi.

Nazım imar planlarının, varsa üst ölçekli plana uygunluğunun aranacağı, çevre düzeni planı olmaması ya da iptali halinde nazım imar planının dayanaksız kaldığından söz edilemeyeceğinden, bu gerekçeyle iptalinin uygun olmayacağı, ancak; üst ölçekli planın kullanım kararı yönünden iptal edilmesi ve dava konusu edilen nazım imar planının da aynı fonksiyonu içermesi halinde iptal edilebileceği tartışıldı.

Mahkemelerce yapılacak keşif ve bilirkişi incelemelerinde, uyuşmazlık konusu taşınmazın durumuna ve bilirkişilerin uzmanlık alanlarına göre bilirkişi seçiminin ve bilirkişiler için müellif yeterlilik belgesi aranmamasının daha doğru bir yaklaşım olacağı, bilirkişi incelemelerinin sadece uyuşmazlığın teknik konuları ile sınırlı kalması, uyuşmazlıkta hukuki bir değerlendirmeyi esas alan bilirkişi incelemesinden kaçınılmasının daha doğru bir yaklaşım olacağı kabul edildi.

İmar planlarına ilişkin dava süreci devam etmekte iken dava konusu planda değişiklik yapılması halinde yargılamanın ne şekilde devam edeceği hususu tartışmaya açılarak, dava devam ederken yapılan plan değişikliklerinin, dava konusu taşınmazı etkileyip etkilemediğinin incelenmesi gerektiği, aynı fonksiyonun yeni planda da devam ediyor olması halinde, bu husus belirtilerek yargılamaya devam edilmesi gerektiği anlatıldı. Diğer taraftan; fonksiyonel olarak değişiklik söz konusu ise davacı talebinin gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği üzerinde duruldu.

Kentsel dönüşüm alanlarının belirlenmesi konusunda kanunda öngörülen geniş yetki alanı tartışıldı. Güncel uyuşmazlıklarda kentsel dönüşüm alanı belirlenirken işlem ya da kararın sebep unsurunun idarelerce ortaya konulamadığı tespit edildi. Gerekçesiz ve araştırma yapılmadan kentsel dönüşüm alanı belirlenmesine yönelik işlemin yürütmenin durdurulmasına dair Daire kararının İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmadan karar verildiği gerekçesiyle kaldırıldığı ifade edildi. Sonuç olarak, davalı idarelerce bir alan kentsel dönüşüm alanı olarak ilan ediliyor ise kararın sebep unsurunun açık bir şekilde ortaya konulması gerektiği sonucuna varıldı.

Planların belediye tarafından belirlenen yerde ilanı ile birlikte 2011 yılında yapılan değişiklik sonrasında kurum internet sitesinde de ilan edilmesi gerektiği, sanal ortamda ilan konusunda ispat yükünün ilgili idarelere ait olduğu ortak görüşüne ulaşıldı. Bu koşul yerine getirilmeden uygulamaya geçirilen imar planlarının şekil şartlarının ihlali nedeniyle iptalinin gerektiği, ancak; herhangi bir uygulama söz konusu değil ise henüz kesinleşmemiş olarak kabul edileceği kanısına varıldı.

Planlara karşı açılan davalarda, dava açanların, taşınmaz maliki, kiracı, belde sakini, belediye meclis üyesi, kamu kurum ve kuruluşları, kamu tüzel kişileri, dernekler v.b. olma durumuna dava açma ehliyetinin değişik olasılıkları gözden geçirilerek, uyuşmazlık çıkaran şahısların ehliyetinin, yargılama boyunca devam etmesi koşulunun aranması gerekliliği üzerinde duruldu. Birel işlemlere karşı açılacak davalarda, işlemin muhatabı olmayan üçüncü şahısların dava açma ehliyetine dair Daire görüşleri paylaşıldı.

Uyuşmazlıklarda, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin, plan veya parselasyonu yapan idare/idareler üzerinde bırakılması gerektiği, yalnızca planı askıya çıkarmış olmasından dolayı ilgili idarenin yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması gerektiği açıklandı.

Plan değişikliği talebi ile yapılan başvuruların yetkisiz makam tarafından reddedilmiş olması nedeniyle verilen iptal kararlarının, söz konusu kararların davadan bekledikleri hukuki faydayı sağlamadığı gerekçesiyle davacılar tarafından temyiz edilmesi durumunda, plan değişikliği talebine yönelik olarak işin esasına girilmesi gerektiği gerekçesiyle Daire tarafından bozulduğu açıklanmışsa da, bazı katılımcılar tarafından bu husus eleştirilerek, bu görüşe katılmadıkları belirtildi.

2 – Parselasyon İşlemi ile İlgili Olarak Yapılan Değerlendirmeler Şu Şekildedir.

Bireysel işlem olarak kabul edilen, parselasyon planlarının iptali istemiyle açılan davalarda, ancak taşınmaz maliklerinin dava açma ehliyetine sahip oldukları, bunların yanında zilyet, ya da tapu tahsis belgesiyle taşınmazı kullananlar tarafından parselasyona karşı açılan davalarda, dava açma ehliyetlerinin bulunmadığı, ancak iddiaların bireysel menfaatin ötesinde kamusal nitelik taşıması halinin bunun istisnası olduğu yolundaki Daire kararları belirtildi.

Parselasyon işlemi yapılırken 2981 sayılı Kanunun Ek-1. maddesinin uygulanması şartlarının bulunup bulunmadığı hususlarının incelenmesi gerektiği, özel parselasyona dayalı olarak rızai taksim yapılmış olması ve yapılaşmanın tamamlanmış olması halinde Ek-1. maddenin uygulanabileceği, Sit alanlarında da parselasyon yapılırken Ek-1. maddenin uygulanacağı yolundaki Daire görüşü tartışmaya açıldı.Parselasyon yapılırken Hazine, vakıflar ve diğer kamu kurumlarına ait taşınmazlarla ilgili olarak da özel şahıslara ait taşınmazlar gibi dağıtım yapılması gerektiği belirtilerek, tapuda tescil edilmemiş olan taşınmazların düzenleme ortaklık payı kesintisi yapıldıktan sonra Hazine adına tahsis edilmesi gerektiği, 2B arazilerinin Orman Kanuna tabii olması nedeniyle, söz konusu alanlarda parselasyon yapılamayacağı aktarıldı.Parselasyon işlemine karşı açılan davalarda, taşınmaz malikinin daha önceki bir tarihte emlak vergi beyannamesi vermiş olmasının veya imar parseline ilişkin olarak tapu belgesi almış olmasının, dava açma süresinin hesaplanması sırasında gözönünde tutulması gerektiği belirtildi.

3 – Kamulaştırmayla ilgili olarak

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin, kamulaştırma izni ile inşaat yasağının uzun bir süre için öngörülmüş olmasının, toplumsal yarar ile bireysel menfaat arasındaki dengeyi bozduğu yönündeki kararının, Daire kararlarına yansıması aktarıldı.

Bu kapsamda, imar planlarında sosyal donatı alanlarına ayrılan taşınmazların uzunca bir süre kamulaştırılmaması ve fonksiyonlarının değiştirilmemesi nedeniyle oluşan mülkiyet hakkı ihlallerinin önüne geçilmesi gerekliliğinin yargı mercilerinin görevi olduğu anlatıldı. İmar Kanununun 10. maddesi uyarınca belediyelere imar planının yürürlüğe girmesinden itibaren en geç üç ay içinde imar programını hazırlama, yatırımcı kuruluşlara imar planlarında kamu hizmetine ayrılan arsaları imar programı süresi içerisinde kamulaştırma, yine yetkili idari makamlara kamulaştırmaya ilişkin ödeneği yatırımcı kuruluşun bütçesine koyma mükellefiyeti yüklendiği, kamu yararı adına fedakarlığa katlanmak durumunda kalan taşınmaz maliklerinin mülkiyet haklarının ihlal edilmesi sonucunu doğuracak şekilde uzun süre taşınmazlarının imar programlarına alınmadan bekletilmesinin uygun görülmediği, İdareye herhangi bir takdir yetkisi tanınmaksızın bağlayıcı sürelerle gerekli işlemleri yapma ödevi yüklenmiş olmasına rağmen taşınmazların imar programına alınmaması nedeniyle, davacıların mülkiyet hakkının belirsiz bir zaman diliminde kısıtlandığı, bu nitelikteki davalarda idareye taşınmazın imar programına alınıp alınmadığının sorulması, imar programına alınmayan taşınmazların fonksiyonlarının idarelerce değiştirilmesi ya da imar programına alınarak kamulaştırılması gerektiğinden hareketle kararın oluşturulması gerektiği, Daire kararlarından örnekler verilmek suretiyle açıklandı.

Taşınmazların kamulaştırılmaması nedeniyle açılan tazminat davalarında, tazminat istemlerinin Daire tarafından haklı görüldüğü, emlak değerlendirme uzmanın da aralarında bulunduğu bilirkişi heyetince taşınmazların rayiç bedellerinin hesaplanarak ödenmesine karar verilmesi gerektiği yönündeki yeni içtihatlar açıklandı.Uyuşmazlık mahkemesi kararı gereği, kamulaştırmasız el atma davalarında İdari Yargının görevli olduğu, buna karşın Yargıtay tarafından bu hususun henüz tam anlamıyla benimsenmediği, şu aşamada hukuki el atmalarda İdari Yargının, fiili el atmalarda ise Adli Yargı mercilerinin görevli olduğu konusunda bilgi alışverişinde bulunuldu.Organize Sanayi Bölgelerinin kamulaştırma yapma yetkilerinin bulunmadığı yolundaki Daire kararından bahsedilerek, Organize Sanayi Bölgelerine kamulaştırma yapma yetkisi veren düzenlemenin, somut norm denetimi yoluyla iptali için Anayasa Mahkemesi’ne gönderildiği belirtildi.Bunların dışında; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından örnekler verilerek, çeşitli türdeki davaların çözümünde bu kararların nasıl yorumlandığı ve Danıştay kararlarına aktarıldığı, örnek kararlar eşliğinde gösterildi.En son olarak, İmar Hukuku kapsamındaki uyuşmazlıkların, niteliği gereği birçok uyuşmazlığa nazaran daha geç çözümlendikleri, gerek ilk derece mahkemeleri, gerekse de Danıştay tarafından uyuşmazlık sonuçlandırılıncaya kadar geçen zaman zarfında İdare tarafından, düzenleme ve uygulamaların hızlıca hayata geçirilebildiği, çoğu zaman uygulama imkanının kalmaması nedeniyle verilen kararların dava açanlar açısından bir anlam ifade etmediği konusunda katılımcılar hemfikir olduklarını belirttiler. Bu nedenle; bireylerin mülkiyet hakkı ile ilişkileri gözönünde bulundurularak uyuşmazlıkların daha hızlı karara bağlanmaları için uygulanabilecek yöntemler tartışıldı. Bu kapsamda; yargı mercilerince aşırı şekilci bir anlayışla yargılama yapılmasından kaçınılması, mümkün mertebe dava açan şahısların iradelerinin anlaşılması konusunda özen gösterilmesi, mülkiyet sorunlarını sürüncemede bırakacak nitelikte veya yeni uyuşmazlıklar ortaya çıkaracak “etkisiz” kararlar verilmemesinin, bu sorunları aşmada yardımcı olacağı yolundaki görüşler aktarıldı.

Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliğindeki Değişiklik

Kas25
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 ÇEVRESEL GÜRÜLTÜNÜN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YÖNETİMİ YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK 18 Kasım2015 günlü ve  29536 sayılı Resmi Gazetede yayınlandı. Yönetmeliğin değişik 3.maddesine göre;

Çok hassas ve hassas kullanımların bulunduğu alanlarda faaliyet gösteren açık ve yarı açık eğlence yerlerinde, 24:00-07:00 saatleri arasında canlı müzik yayını yapılması yasaktır. Yörenin özelliğine bağlı olarak gerekli görülmesi halinde, canlı müzik yayınının yapılacağı zaman dilimleri İl Mahalli Çevre Kurulu Kararı ile yeniden düzenlenebilir. Diğer saatlerde ise (b) ve/veya (c) ve/veya (ç) bentlerinde belirtilen sınır değerleri sağlayacak şekilde faaliyetlerini sürdürür.”

“e) Çok hassas ve hassas kullanımların bulunduğu yerlerde faaliyet gösteren açık ve yarı açık eğlence yerlerinin, yapılan denetimlerde (b) ve/veya (c) ve/veya (ç) bentlerinde belirtilen sınır değerleri bir yıl içinde üç defa sağlamadığının tespiti halinde, fiziki olarak tamamen kapalı hale getirilir.”

“k) Canlı müzik izni alınmadan hiçbir suretle müzik faaliyeti gerçekleştirilemez.”

Değişik 4/ı fıkrası uyarınca da ;Çok hassas kullanımların bulunduğu alanlarda konser, gösteri, miting, festival gibi açık hava faaliyetlerinin 24:00-07:00 saatleri arasında yapılması yasaktır. Yörenin özelliğine bağlı olarak gerekli görülmesi halinde, bu maddede belirtilen açık hava faaliyetlerinin yapılacağı zaman dilimi çevre ve şehircilik il müdürlüğü veya yetki devri yapılmış ilgili belediye başkanlığı tarafından yeniden düzenlenebilir.”

İMAR YÖNETMELİĞİNE GÖRE KARMA KULLANIM ALANLARI

Kas24
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğine göre; Yerleşme ve gelişme alanlarında konut kullanımına yönelik olarak planlanan alanları “konut alanı” olarak tanımlanıyor. Ancak, yol boyu ticaret olarak teşekkül etmiş konut alanlarında bulunan parsellerin zemin kat ve yol seviyesinde veya açığa çıkan bodrum katlarının yoldan cephe alan mekânlarında, gürültü ve kirlilik oluşturmayan ve imalâthane niteliğinde olmayan, gayrisıhhi özellik taşımayan, halkın günlük ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik dükkân, kuaför, terzi, muayenehane, aile sağlığı merkezi, lokanta, pastane, anaokulu, kreş gibi konut dışı hizmetler verilebilir. Binanın birinci katında veya bodrum katlarında zemin katta yer alan mekanla içten bağlantılı olan ve binanın ortak merdivenleri ile ilişkilendirilmeyen konut dışı piyesler yapılabilir. İlgili idare meclisince yol boyu ticaret olarak teşekkül ettiği karar altına alınan konut kullanımına ayrılan parsellerde müstakil olarak yurt, anaokulu, aile sağlığı merkezi, özel sağlık tesisi, özel eğitim tesisi ve kreş, ticari katlı otopark binaları yapılabilir. Konut alanlarında kalsa dahi parsellerin konut binası yapılıncaya kadar açık depolama veya ruhsata tabi bina yapılmaksızın bahçe düzenlemesi ve peyzajı yapılarak kullandırılmasına ilgili idaresi yetkilidir. Yol boyu ticaret olarak belirlenenler de dahil konut alanlarında kalan parsellerin araç giriş çıkışından kaynaklanan trafik yükünü azaltmak amacıyla ve ilgili idareden geçit hakkı almak koşuluyla otopark olarak kullanılan bodrum katlarından plan kararı ile kamuya ait yer altı otoparkına araç giriş çıkışı verilebilir.

Konut alanlarında özel eğitim tesisi, özel sağlık tesisi ve katlı otopark yapılabilmesi için uygulama imar planında bu amaçla değişiklik yapılarak konut kullanımından çıkarılması gerekir.

İmar Yönetmeliğine göre karma kullanım alanı nedir?

              Yönetmeliğin  (Değişik:RG-8/9/2013-28759)  14.maddesinde; “Kent bölgeleri tanımları ve alan kullanış şartları” düzenlenmiştir.Bu maddenin ( c ) fıkrasında ise karma kullanım alanları tanımlanmıştır.Buna göre; Ticaret+Konut, Turizm+Ticaret, Turizm+Ticaret+Konut gibi karma kullanım alanları: Tek başına konut olarak kullanılmamak koşuluyla, ticaret, turizm+ticaret, ticaret+konut, turizm+ticaret+konut kullanımlarından sadece birinin veya ikisinin veyahutta tamamının birlikte yer aldığı alanlardır.Bu alanlarda plandaki kullanım kararına bağlı olarak konut veya turizm tesisi yapılması halinde yoldan cephe alan zemin veya bodrum katların ticaret veya hizmetler sektörünün kullanımında olması ve konut veya turizm tesisi için ayrı bina girişi ve merdiveni bulunması şartı aranır. Bu alanlarda ayrıca plan kararı gerekmeden gerçek ve tüzel kişilere veya kamuya ait; yurt, kurs, dershane, ticari katlı otopark, sosyal ve kültürel tesisler yapılabilir. Ancak bu alanlarda katlı otopark, özel eğitim veya özel sağlık tesisi yapılabilmesi için uygulama imar planında bu amaçla değişiklik yapılması yapılarak karma kullanımdan çıkarılması gerekir. Ticaret+Konut, Turizm+Ticaret+Konut gibi konut da yapılabilen karma kullanım alanlarında konut veya yüksek nitelikli konut yapılabilmesi için konutun ihtiyacı olan sosyal ve teknik alt yapı ve donatı alanlarının konut kullanımının getireceği nüfus yoğunluğu üzerinden hesap edilerek bu alana hizmet verecek şekilde ayrılmış olması şarttır. Konutun da yapılabildiği karma kullanım alanlarında uygulama imar planında alanın veya alandaki yapılaşma hakkının ne kadarının konut kullanımına ayrılacağının belirlenmediği durumlarda konut kullanımları, alandaki parsellerin toplam emsalinin %20’sini aşamaz.

Kamu Hazinedarlığı Genel Tebliği Hakkında

Kas19
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

İşsizlik Sigortası Fonu, SGK, KİT’ler ve üniversiteler başta olmak üzere bakanlıklar hariç tüm kamu kurum ve kuruluşlarının nakit varlıkları artık faiz getiren mevduatın yanı sıra, İslami bankacılık sisteminin “kar payı” hesaplarında da değerlendirilecek. Yeni düzenleme kamu kurumlarının elindeki yüz milyarlarca lira tutarındaki varlıklarının yönünü değiştirecek.

İSTER FAİZ, İSTER KÂR PAYI

Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı ile Maliye Bakanlığı “Kamu Hazinedarlığı Genel Tebliği”nde önemli bir değişiklik yaptı. Resmi Gazetenin 18 Kasım 2015 ÇARŞAMBA günlü ve  29536 sayıyla yayımlanarak yürürlüğe giren yeni Tebliğe göre, kamu kurum ve kuruluşları ellerindeki nakit varlıklarını artık kamu sermayeli bankalara ait katılım hesaplarında da değerlendirebilecekler. Mevcut sistemde kamu nakit varlıkları sadece vadeli ve vadesiz mevduat hesaplarında değerlendirilebiliyordu. Kapsama giren kurumlar TL ve döviz varlıklarının mevduat hesaplarında mı yoksa faiz yerine ‘kâr payı’ veren katılım hesaplarında mı değerlendirileceğine kamu kurumları karar verecek.

YÜZLERCE MİLYAR LİRA

Nakit varlıklarını mevduat ya da faizsiz katılım hesaplarında değerlendirmekle zorunlu tutulan kamu kurumları ve fonlar arasında her ay onlarca milyar liralık hesap işlemi yapan ve toplamda yüzlerce milyarlık para hareketini gerçekleştiren kamu kurumları yer alıyor. Bu kurumlar arasında özellikle nakit akışı yüksek SGK, İşsizlik Sigortası Fonu, döner sermayeler, belediyeler, il özel idareleri, üniversiteler, kamu iktisadi teşebbüsleri ve üst kurullar gibi kurumlar dikkat çekiyor.

ZİRAAT, HALKBANK VE VAKIFBANK

Tebliğe göre, genel bütçe kapsamındaki bakanlıklar ile genel müdürlükler bütçe gelirleri dahil tüm nakit varlıklarını Ziraat Bankası’nda vadesiz hesaplara yatıracaklar. SGK ve işsizlik fonu dahil diğer tüm kamu kurumları ise Ziraat Bankası, Halkbank ya da Vakıfbank’ın mevduat hesapları ya da onların katılım hesaplarında varlıklarını değerlendirebilecekler. Ziraat Bankası ‘Ziraat Katılım Bankası’ adıyla, Vakıflar Genel Müdürlüğü de Vakıfbank’tan ayrı olarak “Vakıf Katılım Bankası” adıyla faizsiz bankacılık sistemini başlattı. Halkbank ise bu alana girmeyeceğini bildirdi. Dolayısıyla yüzlerce milyar liralık kamu nakit varlıklarının Ziraat Katılım ya da Vakıf Katılım’a akmasının önü açıldı.

ORTAKLIKLARI DA KAPSIYOR

Tebliğde yapılan değişikle, kamu kurum ve kuruluşlarının sermayesinin yarısından fazlasına doğrudan veya dolaylı olarak sahip oldukları şirketler de bu kapsama alındı. Dolayısıyla devletin yüzde 50’den fazlasına sahip olduğu özel ortaklı şirketlerin varlıkları da artık kamu bankaları ile kamu katılım bankalarına akacak.

 

Hesap Açılması Hakkında

Kas05
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

07.09.2015

           

 

            Sayı: 30546965-000- E.18588

            Konu: Hesap Açılması

İlgi: Maliye Bakanlığının 28/08/2015 tarihli ve 28165485-210.16.05-8326 sayılı yazısı.

Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği ve Detaylı Hesap Planlarının, Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliğine uyarlama çalışmalarının devam etmesi nedeniyle bu çalışmalar bitirilip, yürürlüğe girinceye kadar Kamu Özel İş Birliği uygulamalarına ait işlemlerin muhasebe kayıtlarına alınabilmesi için açılan hesaplar hakkında Maliye Bakanlığından alınan ilgi yazı ilişikte gönderilmiştir.

Konunun iliniz dahilindeki mahalli idarelere duyurulması hususunda;

Bilgi ve gereğini arz ve rica ederim.

 Ömer DOĞANAY

Bakan a.

Genel Müdür

   

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

 28.08.2015

Sayı: 28165485-210.16.05-8326

Bilindiği üzere, 3.12.2014 tarihli ve 2014/7052 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına istinaden 23.12.2014 tarihli ve 29214 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 1.1.2015 tarihinde yürürlüğe giren Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliğinin geçici 1 inci maddesinde; “Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte mevcut olan ya da yapımı süren kamu özel iş birliği modeli çerçevesindeki sözleşmelere konu varlıklar ile bunlara ilişkin yükümlülük, garanti ve taahhütlerin envanteri 15/9/2015 tarihine kadar yapılır. Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Bakanlık yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.

Bu hükme istinaden muhasebeleştirme işlemlerinin yerine getirilmesinde oluşabilecek tereddütlerin giderilmesine yönelik olarak Bakanlığımızca hazırlanarak 8.7.2015 tarihli ve 29410 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 45 Sıra No.lu Kamu Özel İş Birliği Uygulamalarının Muhasebe işlemleri Genel Tebliğinin 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında; “Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte mevcut olan ya da yapımı süren kamu özel iş birliği modeli çerçevesindeki sözleşmelere konu varlıklar ile bunlara ilişkin yükümlülük, garanti ve taahhütlerin envanteri, muhasebeleştirme işlemleri de dikkate alınarak Yönetmeliğin geçici 1 inci maddesine göre 31/8/2015 tarihine kadar yapılacaktır.”, ikinci fıkrasında da “1/9/2015 tarihine kadar envanteri yapılan varlıklara ilişkin Kamu Özel İş Birliği Projeleri Bildirim Formu doldurularak muhasebe birimlerine gönderilecektir. Muhasebe birimlerince, gerekli kontroller yapıldıktan sonra varsa eksikliklerin tamamlanması sağlanarak muhasebe kayıtları bu Tebliğ hükümlerine göre en geç 15/9/2015 tarihine kadar yapılacaktır.” hükümlerine yer verilmiştir.

Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği ve Detaylı Hesap Planlarının, Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliğine uyarlama çalışmalarının devam etmesi nedeniyle muhasebe işlemlerinin kaydedileceği hesaplara söz konusu Yönetmelik ve Detaylı Hesap Planlarında yer verilmemiştir.

Bu çerçevede Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği ve Detaylı Hesap Planları yürürlüğe girinceye kadar Kamu Özel İş Birliği uygulamalarına ait işlemlerin muhasebe kayıtlarına alınabilmesi için Mahalli İdareler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliğinin 45 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “Yönetmelik hesap planında yer almamakla birlikte, Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliği hesap planında yer alan herhangi bir hesabın kullanılması gerekliliği ortaya çıkarsa Yönetmelikteki hesap planına ilave hesap eklemeye veya çıkarmaya, ihtiyaç duyulduğunda Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliği çerçeve hesap planında belirlenen hesaplar dışında yeni hesaplar açmaya, Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Bakanlık yetkilidir.” Hükmüne istinaden Yönetmelikte yer alan hesap planına ekte yer alan hesaplar ilave edilerek; Belediye Bağlı İdare ve Birlik Detaylı Hesap Planı ile İl Özel İdare Detaylı Hesap Planı tanımlanmıştır.

Söz konusu envanter işlemlerinin 15.9.2015 tarihine kadar muhasebe kayıtlarına alınmasının sağlanması için mahalli idarelere ivedilikle duyuru yapılarak gerekli tedbirlerin alınması da önem arz etmektedir.

Bilgilerini ve gereğini arz ederim.

 Mustafa İLHAN

Bakan A.

Genel Müdür V.

Engelli İstihdamı Hakkında

Kas05
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

08.09.2015

            Sayı: 53773008-000- E.18623

            Konu: Engelli istihdamı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığından alınan engelli personel istihdamına ilişkin 28/08/2015 tarihli ve 5618 sayılı yazı ilişikte gönderilmiştir.

Bilgi ve gereğini rica ederim.

 Ömer DOĞANAY

Bakan a.

Genel Müdür

    

T.C.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI

 

28.08.2015

 Sayı: 5618

Bilindiği üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 53 üncü maddesinde; “Kurum ve kuruluşlar bu Kanuna göre çalıştırdıkları personele ait kadrolarda % 3 oranında engelli çalıştırmak zorundadır. % 3’ün hesaplanmasında ilgili kurum veya kuruluşu (yurtdışı teşkilat hariç) toplam dolu kadro sayısı dikkate alınır.

Engelliler için sınavlar, ilk defa Devlet memuru olarak atanacaklar için açılan sınavlardan ayrı zamanlı olarak, engelli kontenjanı açığı bulunduğu sürece engel grupları ve eğitim durumları itibarıyla sınav sorusu hazırlanmak ve ulaşılabilirliklerini sağlamak suretiyle merkezi olarak yapılır veya yaptırılır.

Engelli personel çalıştırma yükümlüğünün yerine getirilmesinin takip ve denetimi ile engellilerin Devlet memurluğuna yerleştirilmesinden Devlet Personel Başkanlığı sorumludur. Engelli açığı bulunan kamu kurum ve kuruluşları bir sonraki yıl için alım yapacakları engellilere ilişkin taleplerini her yılın Ekim ayının sonuna kadar Devlet Personel Başkanlığına bildirmek zorundadır. Devlet Personel Başkanlığı kurum ve kuruluşların bildirimi üzerine, engelli kontenjanlarına yerleştirme yapabilir veya yaptırabilir.

Engellilerin memurluğa alınma şartlarına, merkezi sınav ve yerleştirmenin yapılmasına, eğitim durumu ve engel grupları dikkate alınarak kura usulü ile yapılacak yerleştirmelere, engellilerin görevlerini yürütmelerinde hangi yardımcı araç ve gereçlerin kurumlarınca temin edileceğine, kamu kurum ve kuruluşlarınca engelli personel istihdamı ile ilgili istatistiksel verilerin bildirilmesine ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar Özürlüler idaresi Başkanlığının görüşü alınarak Devlet Personel Başkanlığınca hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.” hükmü yer almaktadır.

Diğer taraftan, 07/02/2014 tarihli ve 27314 saydı Resmi Gazetede yayımlanan Engelli Kamu Personel Seçme Sınavı ve Engellilerin Devlet Memurluğuna Alınmaları Hakkında Yönetmeliğin 1 inci maddesinde; “Bu Yönetmeliğin amacı, merkezi olarak yapılacak engelli kamu personel seçme sınavına, kuraya, yerleştirme işlemlerine, engelli memur istihdamının takip ve denetimine, istatistiki bilgilerin temini ve engelli memur istihdamı ile ilgili diğer hususlara ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” hükmüne, 2 nci maddesinde; “Bu Yönetmelik; a) 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (I), (Il), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kurumlar ile döner sermayeli kuruluşlar, kanunlarla kurulan fonlar ve kefalet sandıklarına, b) İl özel idareleri ve belediyeler il özel idareleri ve belediyelerin kurdukları birlikler ile bunlara bağlı müessese, işletme ve döner sermayeli kuruluşlara, c) 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre Devlet memuru istihdam eden diğer kamu kuruluşlarına, Devlet memuru olarak atanacak engelliler hakkında uygulanır.” hükmüne, 10 uncu maddesinde; “(1) Engellilerin atanmasına tahsis edilecek kadro sayısının tespitinde, ilgili kamu kurum veya kuruluşunun, yurtdışı teşkilatı hariç, toplam dolu memur kadro sayısının %3’ü dikkate alınır.” hükmüne, 11 inci maddesinde; “Kamu kurum ve kuruluşları bir sonraki yıl için engelli memur alımı yapacakları münhal kadrolarını; Başkanlığın internet sitesindeki “DPB E-Uygulama” kısmında yer alan bilgi alanlarını, Nitelik Kod Kılavuzu ile Başkanlığın öngördüğü koşullara göre tam ve eksiksiz olarak doldurmak suretiyle, ilgili yılın Ekim ayı sonuna kadar elektronik ortamda Başkanlığa bildirir. Bildirimi yapılan ve Başkanlıkça da uygun görülen kadrolara ilişkin cetveller ayrıca yazılı olarak Başkanlığa gönderilir.” hükmüne 17 nci maddesinde de “Kamu kurum ve kuruluşlarında engelli memur çalıştırma yükümlülüğünün yerine getirilmesinin takip ve denetimi Başkanlıkça yapılır. Bu Yönetmelik hükümleri çerçevesinde, kamu kurum ve kuruluşları; istihdam ettikleri engelli personele ilişkin olarak Başkanlığın internet sitesindeki “DPB E-Uygulama” kısmında yer alan bilgi alanlarını tam ve eksiksiz olarak doldurur. Ayrıca, kamu kurum ve kuruluşları söz konusu personele ilişkin bilgilerde meydana gelecek değişiklikleri değişikliğin meydana geldiği tarihten itibaren en geç onbeş gün içinde Başkanlığın internet sitesindeki “DPB E-Uygulama” kısmına işleyerek güncelleştirir. Kamu kurum ve kuruluşları, yerleştirmesi yapılan kadrolardan atama sonucu göreve başlatılanları, ataması yapıldığı halde göreve başlamayanları, niteliği uymadığı gerekçesi ile ataması yapılamayan veya ataması iptal edilen adaylara ilişkin bilgileri, Başkanlığın internet sitesindeki “DPB E-Uygulama” kısmında yer alan ilgili formlardaki bilgi alanlarını tam ve eksiksiz olarak doldurmak suretiyle, söz konusu atamayla ilgili işlemlerin sonuçlandığı tarihten itibaren onbeş gün içinde Başkanlığa bildirir. Engelli memur istihdam yükümlülüğünün yerine getirilmesi ile bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasında ortaya çıkan tereddütlerin giderilmesinde ve kamu kurum ve kuruluşları arasında uygulama birliğinin sağlanmasında Başkanlık yetkilidir.” hükmüne yer verilmiştir.

Bu itibarla, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 53 üncü maddesi hükmü ile bu maddeye istinaden çıkarılan mezkur Yönetmelik hükümleri gereğince engelli memur istihdam etme yükümlülüğü kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarında engelli memur istihdamının belirlenen kontenjan dahilinde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin takip ve denetiminin yapılabilmesi amacıyla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca;

1- Devlet Personel Başkanlığının www.dpb.gov.tr internet adresi üzerinden “DPB E-Uygulama” başlığına giriş yapılarak “Kadro Uygulaması” başlığı altında yer alan bilgilerin güncelleştirilmesi,

2- Devlet Personel Başkanlığının www.dpb.gov.tr internet adresi üzerinden “DPB E-Uygulama” başlığına giriş yaparak “Engelli Personel İşlemleri” başlığı altındaki istihdam edilen engelli memurların bilgilerinin güncelleştirilmesi,

3- Devlet Personel Başkanlığının www.dpb.gov.tr internet adresi üzerinden “DPB E-Uygulama” başlığına giriş yaparak daha önceki merkezi engelli memur alımlarıyla yerleştirilenlerin atanma veya atanamama durumlarının “Engelli Personel İşlemleri” başlığı altında yer alan bilgilerin doldurularak güncelleştirilmesi,

4- Engelli memur kontenjan açığının bulunması halinde, bu açığın giderilmesi amacıyla merkezi olarak yapılacak olan engelli memur alımına ilişkin münhal kadro bildirimlerinin 31/10/2015 tarihine kadar Devlet Personel Başkanlığının www.dpb.gov.tr internet adresi üzerinden “DPB E-Uygulama” linki içerisinde yer alan “Talep Giriş” kısmına yapılması, ayrıca bildirimi yapılan ve Devlet Personel Başkanlığınca da elektronik ortamda uygun görülen kadrolara ilişkin sistem üzerinden alınacak cetvellerin üst yazı ekinde Devlet Personel Başkanlığına gönderilmesi,

5- Daha önce elektronik ortamda Başkanlığımıza hiç veri girişi yapmamış olan kurumların Devlet Personel Başkanlığı Web Uygulama sorumlularını belirleyerek alacakları şifre ile veri girişlerinin yapılması, (DPB E-Uygulama” şifresi, http://euygulama.dpb.gov.tr/DPB_yetki/DPB_Kullanici_Basvuru.aspx adresindeki bilgi alanlarını doldurulması suretiyle alınacak çıktının resmi yazı ekinde gönderilmesine müteakip, kurum web sorumlusunun elektronik posta adresine gönderilecektir.) gerekmektedir.

Gereğini bilgilerinize arz ve rica ederim.

   Faruk ÇELİK

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gayrısıhhi Müesseseler Hakkında

Kas05
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

11.09.2015

            Sayı: 71188846-250-E.18923

            Konu: Gayrısıhhi Müesseseler

İlgi: Sağlık Bakanlığının 03/09/2015 tarih ve 6871-13186272 sayılı yazısı.

İlgi yazıyla, İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına ilişkin Yönetmeliğin Ek-2 Gayrısıhhi Müesseseler Listesinde yer almayan faaliyetlerin sınıf tespitinin yapılabilmesi ile halihazırda Yönetmelikte sınıfı belirlenen faaliyetlere ilişkin yetkili idarelere yapılan ruhsat başvurularının sonuçlandırılması noktasında bazı sıkıntılar yaşandığı ifade edilerek uygulamada birliğin sağlanması amacıyla konu ile ilgili mahalli idarelerin bilgilendirilmesi talep edilmektedir.

Bilindiği üzere 10/08/2005 tarih ve 25902 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren işyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına ilişkin Yönetmeliğin 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Gayrisıhhi müesseseler için sınıf tayini, tesise ait kapasite raporu, tesisten kaynaklanacak atıklar ve müessesenin diğer özellikleri dikkate alınarak Sağlık Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin görüşü alınarak İçişleri Bakanlığı tarafından yeni sınıf tayini yapılır.” hükmünün yürürlüğü, bu yetkinin Sağlık Bakanlığı tarafından kullanılması lazım geldiği gerekçesiyle Danıştay idari Dava Daireleri Kurulunun 14/06/2007 tarih ve 2007/369 sayılı kararıyla durdurulmuş, Danıştay Sekizinci Dairesinin 05/02/2008 tarih ve E:2006/1248, K:2008/667 sayılı kararıyla da iptal edilmiştir.

Bu çerçevede;

1) işyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına ilişkin Yönetmeliğin Ek-2 Gayrisıhhi Müesseseler Listesinde yer almayan faaliyetlerin yapılabilmesi için tesisin açıklamalı proses akım şeması, tesisin neden olabileceği kirleticilerin nitelik ve niceliği ile izalesi konusundaki proje ve açıklama raporu, tesisin neden olabileceği kirleticilerin nitelik ve niceliği ile izalesi konusundaki proje ve açıklama raporu, tesisin neden olabileceği risk değeri, toplam motor gücü, toplam personel sayısı ve tesisin diğer özelliklerine ilişkin bilgiler Sağlık Bakanlığına (Türkiye Halk Sağlığı Kurumu) gönderilecektir.

2) Halihazırda Yönetmelikte sınıfı belirlenen faaliyetlere ilişkin yapılan başvurularda tereddüt yaşanması durumunda anılan Bakanlıktan görüş alınması suretiyle işlem tesis edilecektir.

Uygulamada birliğin sağlanması bakımından konunun iliniz dahilindeki mahalli idarelere duyurulması hususunda

Bilgi ve gereğini arz ve rica ederim.

  Ömer DOĞANAY

Bakan a.

Genel Müdür

 

Asansörlerin Yıllık Periyodik Muayeneleri Konulu Genelge

Eki16
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

 İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

 Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

 

10.08.2015

 Sayı: 30546965-000- E.16601

Konu: Asansörlerin yıllık periyodik muayeneleri

İlgi: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 23/07/2015 tarihli ve 1214 sayılı yazısı.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından alınan ilgi yazıda özetle; “Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği” ile “Asansör Periyodik Kontrolleri İçin Yetkilendirilecek A Tipi Muayene Kuruluşlarına Dair Tebliğ (SGM: 2015/24)” kapsamında sorumluluk bölgesindeki asansörlerin yıllık periyodik muayenesi için henüz bir A tipi muayene kuruluşu ile protokol imzalamamış olan belediye ve il özel idarelerinin, bölgelerindeki asansörlerinin tamamının yıllık kontrollerini yaptırmalarının sağlanması, ayrıca protokol imzalamış olan idarelerin de sorumluluk bölgesindeki asansörlerin tamamının periyodik kontrolünü yapmaları/yaptırmaları yönünde talimatlandırılması istenilmektedir.

İlgi yazı ve ekleri ilişikte gönderilmiş olup, konunun iliniz özel idaresi ile iliniz dahilindeki belediyelere duyurularak, gereğinin yapılmasının takip edilmesi hususunda;

Bilgi ve gereğini arz ve rica ederim.

 Ömer DOĞANAY

 Bakan a.

  Genel Müdür

 

 

GAZETELERDEN 15 yıl 3600 gün çalışan herkes tazminat alabilecek mi?

Ağu07
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Soru 1: Başka bir şirketten şu andaki ücretimden daha iyi bir ücretle iş teklifi aldım. 15 yıl 3.600 günü de doldurdum. İstifa edip tazminatımı alarak yeni şirkette işe başlayabilir miyim?

Cevap: 15 yıl 3.600 günle kıdem tazminatı, emeklilik için yaş dışındaki diğer şartları doldurmak anlamına gelmektedir. Prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresini dolduran işçi yaş şartını çalışmadan bekleyebilir ve bu nedenle işinden ayrıldığında kıdem tazminatı alabilir.

SGK’dan yazı alınacak

Ancak bu durum bütün işçiler için 15 yıl, 3.600 günle söz konusu olmayabilir. 15 yıl 3.600 gün şartı 8.9.1999 öncesinde ilk kez sigortalı olanlar için geçerlidir. Örneğin, 1 Ocak 2000 tarihinde ilk kez sigortalı olan bir işçinin yaş dışındaki şartları tamamlaması nedeniyle kıdem tazminatı alabilmesi için 4.500 prim günü ve 25 yıl sigortalılık şartlarını tamamlaması gerekmektedir. Yani 15 yıl 3.600 gün herkes için geçerli bir şart değildir. 8.9.1999 sonrasında ilk kez sigortalı olanlar sigortalı oldukları tarihe göre farklı şartlara tabidirler.

İlk kez sigortalı olunan tarihe göre değişen emeklilik koşullarından prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresini dolduran işçiler, bu durumlarını tespit eden yazıyı bağlı oldukları SGK il veya ilçe müdürlüklerinden alıp işverene verdikleri takdirde kıdem tazminatlarını alabilirler. SGK gerekli kontrolleri yaparak kişinin emeklilik için gerekli yaş dışındaki diğer şartları tamamlamış olması halinde çalışana “kıdem tazminatı alabilir” yazısı vermektedir.

İşverenin bu yazıyı kabul etmemesi veya kıdem tazminatı ödememesi mümkün değildir. İşverenin bu yazıya rağmen tazminat ödememesi halinde işçi mahkemeye başvurarak kıdem tazminatını talep edebilir. Ancak bu yazının SGK’dan alınmış olması çok önemlidir. İşçi bu yazı olmadan işverenden kıdem tazminatı talep ederse işveren yazıyı görmeden ödeme yapmayabilir.

İşçi, emeklilik için yaş dışındaki diğer şartları tamamlamış olması nedeniyle kıdem tazminatına hak kazanmışsa tazminatını son işvereninden alır. Son işverenine bağlı olarak yalnızca 1 yıl çalışmış işçi 1 yılın karşılığı olarak 1 brüt ücreti tutarında kıdem tazminatı alabilir.

Tazminat alıp tekrar çalışmak mümkün mü?

Bu hak kapsamında kıdem tazminatı alanların yeniden çalışıp çalışamayacağı konusu farklı değerlendirmelere konu olabiliyordu. Bu durumdaki işçiler kısa bir süre sonra yeniden çalışmaya başladıklarında tazminatı ödeyen işveren bu kişiler hakkında “hakkın kötüye kullanıldığı” iddiası ile dava açıp tazminat istiyordu. Diğer yandan Anayasa’da açıkça yer alan çalışma hürriyeti kapsamında bu kişilerin tazminat aldıktan sonra yeniden çalışmasının “hakkın kötüye kullanılması” olup olmadığı konusunda farklı kararlar da söz konusuydu.

Yargıtay nokta koydu

15 yıl 3.600 günle kıdem tazminatı alan bir işçinin bu hakkını kötüye kullandığı iddiası ile açılan davada Yargıtay açıkça, bu durumdaki işçilerin yeniden çalışmaya başlamasının “hakkın kötüye kullanılması” olmadığı yönünde karar verdi. Bu karar sonrası 15 yıl 3.600 günle kıdem tazminatı alan kişilerin yeniden çalışmaya başlamalarının önünde bir engel kalmamış oldu. Daha önce bazı durumlarda mahkemeler işçinin çok kısa bir süre sonra yeniden çalışmaya başlaması halinde bu durumun “hakkın kötüye kullanılması” olarak değerlendirilebileceği yönünde kararlar verebiliyorlardı. Ancak kararda açıkça bu ifadenin yer alması tazminat alan kişilerin yeniden çalışabileceklerini ortaya koymuş oldu.

Bu karar 15 yıl 3.600 günle kıdem tazminatı talep edecek işçilerin elini önemli ölçüde güçlendirmiş oldu. Bu şekilde kıdem tazminatı alacak işçiler yeniden çalıştıklarını işverene ve çalışma arkadaşlarına duyurmamak gibi yöntemlere başvuruyorlardı. Ancak bu karar sonrası bu haklarını kullanarak açıkça işvereni zarara uğratmadıkları durumlarda yeniden çalışmaya başlamalarının önünde bir engel kalmamış oldu.

Ayrıca, kararda Yargıtay işçinin yeni işinde daha iyi çalışma koşulları ve ücrete sahip olmasının bile hakkın kötüye kullanımı olmadığını ifade ediyor.

5 Ağustos 2015 günlü ve 29436 sayılı Resmî Gazetede, SOSYAL GÜVENLİK KURUMU SAĞLIK UYGULAMA TEBLİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ yayınlanmıştır.Bu Tebliğle yapılan değişiklikler şunlardır;

Ağu06
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 3.3.3.A – Gözlük cam ve çerçevesi

(1) Gözlük cam ve çerçevenin temininde göz sağlığı ve hastalıkları uzman hekimleri ile bu dalda ihtisas yapan asistan hekimler tarafından düzenlenen reçeteye/e-reçeteye dayanılarak işlem yapılacaktır. Ancak acil polikliniklerinde yazılan gözlük cam ve çerçeve reçete/e-reçete bedelleri karşılanmayacaktır.

(2) Gözlük cam ve çerçeveleri, 5193 sayılı Optisyenlik Hakkında Kanun hükümlerine uygun olarak faaliyetlerini sürdüren ve Kurumla görmeye yardımcı tıbbi malzeme sözleşmesi imzalayan optisyenlik müesseselerinden temin edilecektir.

(3) Cam bedelleri, çerçeve bedeli ile birlikte sözleşmeli optisyenlik müesseseleri tarafından Kuruma fatura edilir.

(4) SUT eki EK-3/D Listesinde yer alan camlar ile hasta tarafından talep edilen farklı özelliklere sahip camlar arasında oluşacak fark ücreti Kurum tarafından karşılanmaz.

(5) Gözlük camı ve çerçevelerinin yenilenme süresi 3 yıldır. Ancak, görme bozukluğunda 0,5 diyoptrilik değişiklik olması halinde gözlük camı süresinden önce yenilenebilir.

3.3.3.C – Kontakt lensler

(1) Kontakt lens bedelleri;

a) Konjenital katarakt nedeniyle opere olmuş afak olgularda,

b) Travma ve iatrojenik nedenlerle tek gözde veya iki gözde göz lens bağlarının kopması ve akabinde göz içine tekrar lens konulamaması sonucu gelişen afaki olgularda,

c) Keratokonusu olan göze gözlük uygulanmış ve gözlükle görme keskinlikleri 10/10 a kadar (tama) artmayan olgularda,

ve bu durumlarının üçüncü basamak sağlık hizmeti sunucularınca düzenlenen en az bir göz sağlığı ve hastalıkları uzman hekiminin yer aldığı sağlık kurulu raporunda/e-raporda, teşhis, hastaya uygun görülen lensin çapı (BC), derinliği (DİA), diyoptri değeri (POW) ile lensin niteliğinin (sert, yumuşak, gaz geçirgenliği v.b.) belirtilmesi ve Kurumla sözleşmeli optisyenlik müesseselerinden temin edilmesi şartıyla SUT eki EK-3/D Listesinde yer alan bedeller üzerinden Kurumca karşılanır.

(2) Kontakt lenslerin yenilenme süresi 2 yıldır.

(3) Konjenital katarakt nedeniyle opere olmuş 6 yaşından küçük çocuklarda 6 ayda bir yenilenmesi halinde sağlık kurulu raporuna/e-rapora istinaden bedelleri Kurumca karşılanır.

(4) Konjenital katarakt nedeniyle opere olmuş ve afakı 6 yaşından sonra da devam eden olgularda kontakt lensin sağlık kurulu raporu/e-rapor ile “aylık sık replasmanlı” olarak kullanılacağının belirtilmesi halinde 6 ayda bir, “yıllık” olarak kullanılacağının belirtilmesi halinde ise yılda bir yenilenebilir.

(5) Konjenital katarakt nedeniyle opere olmuş afak olgular hariç kontakt lens kullanan hastaların ayrıca gözlük cam ve çerçeve bedelleri Kurumca karşılanmaz.

(6) Kontakt lens solüsyonlarının bedelleri Kurumca karşılanmaz.

“3.3.35-İşitme Cihazı ve Kulak Kalıbı

(1) Dijital programlanabilir işitme cihazlarının bedeli Kurumca karşılanır. Kurumca bedeli karşılanacak olan dijital programlanabilir işitme cihazları; otomatik veya manuel ses kontrol sistemi, maksimum çıkış kontrol sistemi ve kazanç kontrol sistemi özelliklerine sahip olmalıdır.

(2) 0-18 yaş çocuklar için eğitimleri de göz önünde bulundurularak, dijital programlanabilir işitme cihazları;

a) 0-4 yaş çocuklar için;

1.  En az dört kanallı (Kanaldan bağımsız-channel free sinyal işleme özellikli cihazlarda bu özellik aranmaz),

2.  En az dört bantlı,

3.  Gürültü azaltıcı ve feedback yönetimi özellikli,

4.  FM sistem uyumlu özellikli olmalıdır.

Bu kişilerde kulak içi/kanal içi cihaz kullanıldığı takdirde bedeli Kurumca karşılanmaz.

b) 5-12 yaş çocuklar için;

1.  En az dört kanallı (Kanaldan bağımsız-channel free sinyal işleme özellikli cihazlarda bu özellik aranmaz),

2.  En az sekiz bantlı,

3.  FM sistem uyumlu,

4.  Gürültü azaltıcı ve feedback yönetimi özellikli,

5.  Çift mikrofonlu olmalıdır.

Bu kişilerde kulak içi/kanal içi cihaz kullanıldığı takdirde bedeli Kurumca karşılanmaz.

c ) 13-18 yaş çocuklar için;

1.  En az dört kanallı (Kanaldan bağımsız-channel free sinyal işleme özellikli cihazlarda bu özellik  aranmaz),

2.  En az sekiz bantlı,

3.  FM sistem uyumlu (kulak içi/kanal içi cihazda bu şart aranmaz),

4.  Gürültü azaltıcı ve feedback yönetimi özellikli,

5.  Çift mikrofonlu (kulak içi/kanal içi cihazda bu şart aranmaz) kulak arkası veya kulak içi/kanal içi cihaz olmalıdır.

(3) 18 yaş üzeri erişkinler için işitme cihazı;

1.  En az dört kanallı (Kanaldan bağımsız-channel free sinyal işleme özellikli cihazlarda bu özellik aranmaz),

2.  En az dört bantlı,

3.  Gürültü azaltıcı ve feedback yönetimi özellikli,

4.  Çift mikrofonlu (kulak içi/kanal içi cihazda bu şart aranmaz) kulak arkası veya kulak içi/kanal içi  cihaz olmalıdır.

(4) İşitme cihazı bedellerinin ödenebilmesi için SUT’un 5.3.4 numaralı maddesinde tanımlanan belgelere ilave olarak;

a) Odyolojik test sonuçlarını gösterir belgenin, aşağıda tanımlanan yetkili personel tarafından imza ve kaşesinin bulunduğu onaylanmış aslı;

1) 0-4 yaş arası çocuklar ve saf ses odyometri testi yapılamayan 4 yaş ve üzeri tüm hastalar için beyin sapı odyometrisinin (ABR Testi) Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzman hekimi veya odyolog tarafından onaylanmış aslı,

2) Saf ses odyometri testinin, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzman hekimi veya odyolog veya odyometrist tarafından onaylanmış aslı,

3) Davranım odyometri testi yapılmış ise sonucunun Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzman hekimi veya odyolog tarafından onaylanmış aslı.

b) İşitme cihazına ait barkod ile birlikte cihazın marka, model ve seri numarasını gösterir etiketin aslı,

c) Sağlık Bakanlığınca düzenlenmiş olan ruhsatname ve sorumlu müdür belgesinin onaylı örneği,

ç) İşitme cihazına ve tedarikçi firma ve/veya alt bayii bilgilerine ait TİTUBB PRICAT çıktıları,

d) Hastanın işitme eşiklerinin bu cihaza ait işitme kazanç eğrisinin ve cihaz uyarlama metodunun içerisinde yer aldığını gösterir işitme cihazı merkezi tarafından düzenlenmiş ıslak imzalı belge (gerçek kulak ölçümü sonuçları),

e) İşitme cihazının hastanın işitme kaybına uygunluğunu belirten ve merkez tarafından düzenlenmiş ıslak imzalı taahhütname,

f) İşitme cihazının teknik bilgilerinin yer aldığı, işitme merkezi tarafından onaylanmış katalog istenecektir.

(5) İşitme cihazı faturası üzerinde; hasta adı, hasta T.C. kimlik numarası, işitme cihazına ait marka, model ve seri numarası bilgileri yer alacaktır. Fatura arkasında “işitme cihazının eksiksiz ve çalışır durumda teslim alındığı ve işitme cihazı ile ilgili eğitimin tarafına verildiği” ibarelerinin hasta veya yakını tarafından yazılarak imzalanmış olması gerekmektedir.

(6) İşitme cihazı bedellerinin Kurumca ödenebilmesi için, Kurumla sözleşmeli resmi sağlık kurumlarınca en az 1 (bir) Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzman hekiminin yer aldığı sağlık kurulu raporu düzenlenecektir.

(7) İşitme eşiği tayini ABR testi ile yapılması gerekenlerde, test Tonal ABR ile yapılarak alçak frekans (500 veya 1000 Hz) ve yüksek frekans (2000 veya 4000 Hz) gruplarından birer frekans olmak üzere en az iki frekansa ait eşikler test rapor kısmında dB nHL olarak belirtilmelidir.

(8) İşitme eşiği tayini saf ses odyometri testi ile yapılmışsa; test en az 500-1000-2000-4000 Hz frekanslarında hava yolu ve 500-1000-2000-4000 Hz frekanslarında kemik yolu işitme eşiklerini ve konuşmayı ayırt etme skorlarını içermelidir. 8 yaş altı çocuklarda, konuşmayı ayırt etme skoru şartı aranmaz. 8 yaş ve üzerinde konuşmayı ayırt etme skoru yapılamaması durumunda tıbbi gerekçesi sağlık kurulu raporunda belirtilmelidir.

(9) İşitme cihazı bedeli ödenebilmesi için;

a) 0-18 yaş çocuklarda; işitme kaybının kalıcı işitme kaybı olduğu 3. basamak resmi sağlık kurumlarınca düzenlenen sağlık kurulu raporunda belirtilmeli ve aşağıdaki yöntemlerden biri ile test edilmiş olmalıdır;

1) İşitme eşikleri saf ses odyometri testi ile belirlenmiş ise iyi işiten kulakta 500-1000-2000-4000 Hz frekanslarında saf ses ortalaması en az 26 dB ve üzerinde olmalıdır.

2) Davranım odyometri testi ile belirlenmiş ise 500-1000-2000 Hz frekanslarının eşik ortalaması 26 dB ve üzerinde olmalıdır.

3) Tonal ABR ile belirlenmesi durumunda iyi işiten kulakta frekansların eşik ortalaması 30 dB nHL ve üzerinde olmalıdır.

b) 18 yaş üzeri erişkinlerde; işitme kaybının kalıcı işitme kaybı olduğu resmi sağlık kurumlarınca düzenlenen sağlık kurulu raporunda belirtilmeli ve aşağıdaki yöntemlerden biri ile test edilmiş olmalıdır;

1) Saf ses odyometri testi yapılan hastalarda iyi işiten kulakta 500-1000-2000-4000 Hz frekanslarında saf ses ortalaması en az 30 dB ve üzerinde olmalıdır.

2) Saf ses odyometri testi yapılamayan hastalarda işitme eşiğinin tonal ABR ile belirlenmesi durumunda iyi işiten kulakta frekansların eşik ortalaması 30 dB nHL ve üzerinde olmalıdır.

c) 0-18 yaş çocuklarda bilateral işitme cihazı bedeli; bilateral kalıcı işitme kaybı bulunduğunun 3. Basamak resmi sağlık kurumlarınca düzenlenen sağlık kurulu raporunda belirtilmesi halinde Kurumca karşılanır.

d) 18 yaş üzeri erişkinlerde bilateral işitme cihazı bedeli; bilateral  kalıcı işitme kaybı bulunduğunun, daha önce tek kulakta en az 6 ay süre ile işitme cihazı kullanıldığının ve işitme cihazı kullanımı sonucunda elde edilen eşikler sonucunda hastanın işitme cihazından yarar gördüğünün (konuşmayı ayırt etme skorunda cihazlı ve cihazsız ölçümlerde artış sağlaması) 3. basamak resmi sağlık kurumlarınca düzenlenen sağlık kurulu raporunda belirtilmesi halinde Kurumca karşılanır.

(10) 0-18 yaş çocuklarda 5 yıldan önce cihaz yenilenmesi için progresif işitme kaybı olduğu ve mevcut cihazın bu kaybı karşılamada yetersiz kaldığı sağlık kurulu raporunda belirtilmelidir.

(11) İşitme cihazı sağlık kurulu raporu ve odyolojik test sonuçları 4 (dört) ay süreyle geçerlidir.

(12) İşitme cihazı kulak kalıplarının yenilenmesinin gerektiğinin tek KBB uzman hekimi raporu ile ibraz edilmesi durumunda Kurumca bedelleri karşılanır. Ancak, işitme cihazlarının ilk kez alınması aşamasında, kulak kalıpları için ayrıca herhangi bir ödeme yapılmayacaktır.

(13) 18 yaş altı çocuklar için belirlenmiş olan tutar; 0-4 yaş için % 80, 5-12 yaş için % 60 ve 13-18 yaş için % 50 oranında artırılarak Kurumca bedeli karşılanır.”

Onceki Sayfa ← Sonraki Sayfa →

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız