• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

Kategoride Yazılmış Yargı Kararları

Sayıştay Daire Kararları

Şub06
2020
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

SAYIŞTAY DAİRE KARARLARI

1-) Sayıştay 6 Dairesi, Karar:703, İlam: 22,Tutanak Tarihi:21.11.2019

…………….. Müdürlüğü görevini vekaleten yürüten ……………’a ilgili müdürlüğe asaleten atanma şartlarını taşımamasına rağmen vekâlet ücreti ödendiği görülmüştür.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 175’inci maddesinin 2’nci fıkrasında, “Ancak, kurum içinden veya diğer kurumlardan vekalet edenlere vekalet aylığı ödenebilmesi için, vekilin asilde aranan şartları taşıması zorunludur.” denilmektedir.Mahalli İdareler Personelinin Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Yönetmelik’in 7’nci maddesinin birinci fıkrasında,

“ …

a) Müdür ve şube müdürü kadrosuna atanabilmek için;

1) 657 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin (B) bendinde belirtilen atanma şartlarını taşımak,

2) Fakülte veya en az dört yıllık yüksekokul mezunu olmak,

3) Ekli (1) sayılı listede sayılan ve teknik öğrenim gerektiren müdürlüklere atanabilmek için; yükseköğretim kurumlarının, kadronun görev alanı ile ilgili eğitim ve öğretimde bulunan en az dört yıllık bölümlerinden veya bu bölümlere denkliği kabul edilen yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarının ilgili bölümlerinden mezun olmak.

4) Ekli (2) sayılı listede sayılan müdürlükler için son müracaat tarihi itibariyle iki yılı uzman, sivil savunma uzmanı, şef, ayniyat saymanı, kontrol memuru, eğitmen veya muhasebeci kadrosunda çalışmış olmak…”hükmü yer almaktadır.

2006/10344 sayılı Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı’nın “Vekalet” başlıklı 9’uncu maddesinde,

“(1) 657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesi uyarınca;

a) 1) Kurumlarınca bir göreve kurum içinden veya diğer kurumlardan vekalet ettirilenlere;

aa) Vekaletin, 657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesine binaen yapılması ve bu hususun onayda belirtilmiş olması,

bb) Vekaletin, Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek karar ile atama yapılması gereken kadro veya görevler için ilgili Bakan, diğer kadro veya görevler için asili atamaya yetkili amir tarafından verilmesi,

cc) Vekillerin, genel ve ilgili özel mevzuatı uyarınca asaleten atanmada aranan tüm şartları (asaleten atanmada sınav şartı aranılan kadro veya görevler için bu sınavlara girebilme hakkının elde edilmiş olması dahil) bir arada taşımaları, kaydıyla; vekalet ettikleri kadro veya görevler için bu Karar uyarınca öngörülen zam ve tazminatların toplam net tutarının, asli kadro veya görevleri karşılığında fiilen aldıkları zam ve tazminatların toplam net tutarından fazla olması halinde, aradaki fark; 657 sayılı Kanunun 175 inci maddesindeki oranlar dikkate alınmaksızın, vekalet görevine başlanıldığı tarihten itibaren ve vekalet görevinin fiilen yapıldığı sürece ödenir…” denilmektedir.Ek ödemenin düzenlendiği 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 9’uncu maddesi ise, “ …Birinci fıkra kapsamına giren personelden; kurumlarınca bir kadroya kurum içinden veya kurum dışından vekâlet ettirilenlere, vekâletin 657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesine istinaden yapılmış ve bu hususun onayda belirtilmiş olması, vekâlet görevinin Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek karar ile atama yapılması gereken kadrolar için ilgili bakan, diğer kadrolar için asili atamaya yetkili amir tarafından verilmesi, vekâlet eden personelin asaleten atanmada aranan tüm şartları (asaleten atanmada sınav şartı aranılan kadrolar için bu sınavlara girebilme hakkının elde edilmiş olması dâhil) taşıması kaydıyla vekâlet ettikleri kadro için öngörülen ek ödemenin asli kadroları için öngörülen ek ödemeden fazla olması halinde, aradaki fark, vekâlet görevine başlanıldığı tarihten itibaren ve bu görev fiilen yapıldığı sürece ödenir…” şeklindedir.Anılan mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, bir görevin vekâleten yürütülmesi halinde görevin gerekleri ve nitelikleri değişmeyeceğinden bu görevi vekâleten yürütecek olanların asil memurda aranan şartlara sahip olmaları gerekmektedir. Bu sebeple, vekâlet eden personele asaleten atanmadaki tüm şartları taşıması kaydıyla vekâlet ücreti ödenmesi mümkün olmaktadır. Dosya kapsamının tetkikinden, ……………. Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesinden mezun olan ……………….’ın, Belediyede 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi kameraman olarak görev yapmakta iken ……………. tarihinden itibaren …………… Müdürlüğü görevini vekaleten yürütmek üzere atandığı, …………… tarihinde ise Bilgisayar İşletmeni kadrosuna atandığı, dolayısıyla ……………….’ın …………….. Belediyesinde kameraman ve bilgisayar işletmeni kadrolarında görev yaptığı anlaşılmıştır.……………… Müdürlüğü, Mahalli İdareler Personelinin Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Yönetmelik’e göre Ekli (2) sayılı listede belirtilen müdürlüklerdendir. Söz konusu müdürlüğe atanmada personelin, Yönetmelik’te Ekli (2) sayılı listedeki müdürlükler için öngörülen son müracaat tarihi itibariyle iki yılı uzman, sivil savunma uzmanı, şef, ayniyat saymanı, kontrol memuru, eğitmen veya muhasebeci kadrosunda çalışmış olmak şartını taşıması gerekmektedir. Ancak, …………… Ekli (2) sayılı listede sayılan müdürlüklerden olan ……………….. Müdürlüğüne vekâlet etmesine rağmen son müracaat tarihi itibariyle iki yılı uzman, sivil savunma uzmanı, şef, ayniyat saymanı, kontrol memuru, eğitmen veya muhasebeci kadrosunda çalışmamıştır. Bu sebeple, söz konusu müdürlüğe vekâlet eden …………….’a ilgili müdürlüğe asaleten atanmada aranan şartları taşımamasına rağmen vekalet ücreti ödenmesi nedeniyle kamu zararına neden olunduğu görülmüştür. Her ne kadar Denetçi sorgusunda kamu zararı tutarı ………………. TL olarak belirtilmişse de, Rapor ekinde yer alan belgelerden adı geçen kişiye vekalet görevi nedeniyle;……………… tarihli ve …………… no.lu ödeme emri belgesi ile ……………. TL, olmak üzere toplam ………….. TL vekalet ücreti ödendiği görüldüğünden, kamu zararı tutarının …………… TL olduğu anlaşılmıştır.

Ayrıca, sorumluların savunmalarında, Anayasa’nın 18’inci maddesinde angaryanın yasak olduğunun hükme bağlandığı, anılan kişinin Belediye Başkanı tarafından yazılı olarak görevlendirilmesi ve verilen görevi yapmama gibi bir durumu söz konusu olmaması nedeniyle kendisine vekalet ücreti ödendiği ileri sürülmekteyse de; Anayasa Mahkemesinin 29.01.2014 tarih ve 28897 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 14.01.2014 tarihli ve 2013/5062 Başvuru Numaralı Kararı’nda bir görevin aylık ödenmeden vekâleten yürütülmesi uygulaması angarya olarak kabul edilmemiş ve Anayasa’ya aykırı görülmemiştir.

Diğer taraftan, düzenlenen sorguda ………….., …………… ve ………………… vekâleten atama işlemini imzaladıkları gerekçesiyle diğer sorumlu sıfatıyla kamu zararından sorumlu tutulmuşlarsa da, adı geçenlerin ödeme emri ve eki belgelerde imzasının bulunmaması ve vekaleten atama işleminin ücret veya zam ve tazminat ile ek ödeme farkı ödenmesi yönünde bir ifade içermemesi nedeniyle harcama sürecinde yer almadıkları değerlendirildiğinden, bahse konu kamu zararı ile ilgili sorumluluklarının bulunmadığı anlaşılmıştır.Bu itibarla, ………… Müdürlüğü görevini vekâleten yürüten ………………’a ilgili müdürlüğe asaleten atanmada aranan şartları taşımamasına rağmen vekalet ücreti ödenmesi sonucu oluşan kamu zararı tutarı …………….. TL’nin Harcama Yetkilisi ……………. ve Gerçekleştirme Görevlisi …………….’a müştereken ve müteselsilen 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 53’üncü maddesi gereğince hüküm tarihinden itibaren işleyecek faiziyle ödettirilmesine, karar verildi.

2-) Sayıştay 6.Daire,Karar:703,İlam:22,Tutanak Tarihi:,21.11.2019

İhtisas komisyonu toplantılarına katılan belediye meclis üyelerine aynı gün için birden fazla huzur hakkı ödendiği görülmüştür.5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Huzur ve izin hakkı” başlıklı 32’nci maddesinde; “Meclis başkan ve üyelerine, meclis ve komisyon toplantılarına katıldıkları her gün için, 39 uncu madde uyarınca belediye başkanına ödenmekte olan aylık brüt ödeneğin günlük tutarının üçte birini geçmemek üzere meclis tarafından belirlenecek miktarda huzur hakkı ödenir. Huzur hakkı ödenecek gün sayısı, 20, 24 ve 25 inci maddelerde belirtilen toplantı günü sayısından fazla olamaz ve meclis üyelerine aynı gün için birden fazla huzur hakkı ödenemez.” denilmektedir. Yukarıdaki mevzuat hükmünde de açıkça ifade edildiği üzere meclis üyelerine aynı gün için birden fazla huzur hakkı ödenmesi mümkün değildir. Yapılan incelemede ise ……………. Belediyesi meclis üyelerinden; ……………., ………………, ……………., ………………. ve ……………..’ye aynı tarihlerde gerçekleştirilen komisyon toplantıları ile ilgili olarak birden fazla huzur hakkı ödendiği görülmüştür. Bu nedenle, ihtisas komisyonu toplantılarına katılan belediye meclis üyelerine aynı gün için birden fazla huzur hakkı ödenmesi sonucu …………. TL kamu zararına neden olunmuştur.

3-) Sayıştay 6.Daire,Karar:703,İlam:22,Tutanak Tarihi:,21.11.2019

…………… Belediyesi tarafından tahsil edilen eğlence vergilerinin %10’unun belediye sınırları dışında teşkilatı bulunan ………………. Verem Savaş Derneğine ödenmesi sonucu kamu zararına neden olunduğu iddia edilmişse de;2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanun’un “Sosyal amaçlı yardımlar” başlıklı 103’üncü maddesinin 2’nci fıkrasında: “Eğlence Vergisi hasılatının yüzde 10’u, bulunan yerlerde darülaceze ve benzeri kuruluşlar hissesi olarak ayrılıp belediyece sözü geçen müesseselere yüzde 10’u da verem savaşına ayrılıp belediye sınırları içinde Verem Savaş Derneği Teşkilatı varsa yardım olarak bu derneğe verilir.” hükmü yer almaktadır. Yukarıda yer verilen hükümde eğlence vergisinden derneğe pay aktarılması için derneğin belediye sınırları içerisinde teşkilatlanmış olmasının gerektiği belirtilmekle birlikte, söz konusu düzenlemenin belediyelerce verem savaşına mali yardım sağlanması suretiyle verem savaşına yönelik teşkilatlanmayı teşvik ederek teşhis ve tedavi yolundaki gelişimi sağlamaya yönelik olduğu, sorumluların savunmaları ve savunma ekinde sunulan belgelerden ise adı geçen derneğin faaliyet alanının tüm İl sınırını kapsadığı, 2018 yılı içerisinde …………….. İlçesinde ikamet eden veremli hasta ve ailelerine ilaç, yiyecek, yol ve kömür yardımı yapıldığı, bu kapsamda 2018 yılında yapılan toplam 113 adet nakit yardımının 60 adedinin ………………. İlçesi sınırları içinde ikamet eden kişilerden oluştuğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak, ……………… Verem Savaş Derneğinin sadece belediye sınırları içerisinde teşkilatının bulunmaması gerekçesiyle bu derneğe pay aktarılamayacağı yönündeki iddianın mezkur Kanun’un amacına uygun olmadığı gibi hakkaniyetle de bağdaşmayacağı değerlendirildiğinden, sorgu konusu ödeme nedeniyle kamu zararının oluşmadığı kanaatine varılmıştır. Bu itibarla, kamu zararı oluşmayan ……………. TL ödeme ile ilgili olarak ilişilecek husus bulunmadığına, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 55’inci maddesi uyarınca İlamın tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içerisinde Sayıştay Temyiz Kurulu nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

4-) Sayıştay 6.Daire,Karar:700,İlam:21,Tutanak Tarihi:14.11.2019

Belediye şirketi olan …. A.Ş.’nde işçi statüsünde olup, …. Belediyesinde hizmet işlerinde çalışan personel için bahsi geçen Şirkete yapılan ikramiye ve bayram yardımı ödemelerine %4 sözleşme ve genel giderler ile %3 yüklenici karının ilave edildiği görülmüştür.24.12.2017 tarih 30280 sayılı 696 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 127’nci maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen Geçici 24’üncü maddesinde, personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında çalıştırılanların belediye şirketlerine işçi statüsüne geçirilmesi ile ilgili hükümler düzenlenmiştir. Bu kapsamda da, …. Belediyesinde personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım işlerinde çalıştırılan personel, Belediyenin şirketi olan …. A.Ş.’nde işçi statüsüne geçirilmiştir.375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 20’nci maddesinin üçüncü fıkrasına dayanılarak hazırlanan ve 28.04.2018 tarih 30405 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “İl Özel İdareleri, Belediyeler ve Bağlı Kuruluşları ile Bunların Üyesi Olduğu Mahalli İdare Birliklerinin Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmetlerinin Gördürülmesine İlişkin Usul ve Esaslar”ın 5’inci maddesinin dördüncü fıkrasında; “İdare tarafından şirkete personel gideri için yapılacak aylık ödemelerin toplamı, hizmet alımı sözleşmesinde öngörülen işçi ücretleri esas alınarak hesaplanan;

a) Asgari İşçilik maliyeti,

b) Asgari işçilik maliyeti üzerinden hesaplanan %4 sözleşme giderleri ve genel giderler,

c) İşçilikle bağlantılı ayni giderler,

ç) Asgari işçilik maliyeti ve işçilikle bağlantılı ayni giderler toplamı üzerinden %7’ye kadar belirlenecek kâr, dâhil işçilik giderleri toplamını aşamaz. İşçi ücretlerinin tespitinde asgari ücrette meydana gelen artışlar dikkate alınır. Asgari işçilik maliyeti, sözleşme giderleri ve genel giderler ile işçilikle bağlantılı ayni giderler ve kâr oranı, kamu ihale mevzuatı esas alınarak belirlenir.” denilmek suretiyle, Belediye tarafından şirkete personel gideri olarak yapılacak ödemenin hangi giderlerden oluşacağı, bu giderlere sözleşme gideri ve genel giderler ile kar olarak eklenecek oranlar belirlenmiştir. Belirtildiği üzere burada dikkat edilmesi gereken husus;%4 sözleşme giderleri ve genel giderlerin asgari işçilik maliyetine, %7’ye kadar belirlenecek karın sadece asgari işçilik maliyeti ve işçilikle bağlantılı ayni giderler toplamına, eklenmesidir. Söz konusu düzenlemeye rağmen, işçiler için şirkete “375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 24. Maddesi Uyarınca İşçi Statüsüne Geçirilen İşçilerin Ücret İle Diğer Mali ve Sosyal Haklarının Belirlenmesinde Esas Alınacak Toplu İş Sözleşmesi Hükümleri” gereğince ödenen “bayram yardımı” ve “ikramiye” ödemelerine, %4 sözleşme giderleri ve genel giderler ile %3 yüklenici karı eklenerek ödemede bulunulmuştur.“ Bayram yardımı” ve “ikramiye” asgari işçilik maliyetine dahil olmadığından, yukarıda bahsedilen mevzuat hükmü uyarınca işçilere ödenmek üzere bu şirkete yapılan bu ödemelere %4 sözleşme giderleri ve genel giderler ile %3 yüklenici karı eklenmesi mümkün değildir. Bu itibarla, ikramiye ve bayram yardımı ödemelerine, sözleşme ve genel giderler ile yüklenici karının ilave edilmesi sonucu …. TL kamu zararına neden olunmuştur.

5-) Sayıştay 6.Daire,Karar:700,İlam:21,Tutanak Tarihi:14.11.2019

Denetçi tarafından, …. Belediyesi Hukuk İşleri Müdürlüğünce takip edilen davalar dolayısıyla tahsil edilen vekâlet ücretlerine ilişkin 2017 yılına ait dağıtımın 2018 yılında yapılması sonucu kamu zararına neden olunduğu iddia edilmişse de;5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 82’nci maddesi kapsamında avukat vekâlet ücretlerinin dağıtımı, 659 Sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname hükümleri çerçevesinde yapılması gerekmektedir.659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin “Davalardaki temsilin niteliği ve vekalet ücretine hükmedilmesi ve dağıtımı” başlıklı 14’üncü maddesinde avukat vekalet ücretlerinin dağıtımı hususu düzenlenmiştir. 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 14’üncü maddesine göre ödenecek vekalet ücretlerinin dağıtımına ilişkin usul ve esasları düzenleyen “Vekalet Ücretlerinin Dağıtımına Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” 07.08.2012 tarih ve 28347 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin “Davalardaki temsilin niteliği ve vekalet ücretine hükmedilmesi ve dağıtımı” başlıklı 14 üncü maddesinde;

 “(1) Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir.

(2) İdareler lehine karara bağlanan ve tahsil olunan vekalet ücretleri, hukuk biriminin bağlı olduğu idarenin merkez teşkilatında bir emanet hesabında toplanarak idare hukuk biriminde fiilen görev yapan personele aşağıdaki usul ve sınırlar dahilinde ödenir.

a) Vekalet ücretinin; dava ve icra dosyasını takip eden hukuk birimi amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü veya avukata %55’i, dağıtımın yapıldığı yıl içerisinde altı aydan fazla süreyle hukuk biriminde fiilen görev yapmış olmak şartıyla, hukuk birimi amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü ve avukatlara %40’ı eşit olarak ödenir.

b) Ödenecek vekalet ücretinin yıllık tutarı; hukuk birimi amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü, avukatlar için (10.000) gösterge  rakamının, memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunacak aylık brüt tutarının oniki katını geçemez.

c) Yapılacak dağıtım sonunda arta kalan tutar, hukuk biriminde görev yapan ve (b) bendindeki tutarları dolduramayan hukuk birimi amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü ve avukatlara ödenir. Bu dağıtım sonunda arta kalan tutar üçüncü bütçe yılı sonunda ilgili idarenin bütçesine gelir kaydedilir.…hükmü bulunmaktadır.

Vekâlet Ücretlerinin Dağıtımına Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin “Ödenecek vekalet ücretinin limiti ve dağıtım şekli başlıklı” 6’ncı maddesinde ise; emanet hesaplarında toplanan vekalet ücretlerinin, vekalet ücretlerinden yararlanacak kişilere, yıllık tutarı; (10000) gösterge rakamın memur aylıklarına uygulanan katsayı çarpımı sonucu bulunacak aylık brüt tutarın on iki katını geçmemek üzere, anılan maddenin (a),(b),(c) bentlerinde belirtildiği şekilde, dağıtılacağı belirtilmiştir. Aynı Yönetmeliğin; Limit Dışı Vekalet Ücretinin Ödenmesi başlıklı 7’nci maddesinde; “Bu Yönetmeliğin 5 ve 6’ncı maddelerine göre vekalet ücreti ödenen ve limitini dolduramayan hukuk birim amiri, hukuk müşaviri, muhakemat müdürü ve avukatlara ödenecek tutarlar, mali yılı takip eden Ocak ayı sonuna kadar tahakkuka bağlanmak suretiyle hukuk biriminin bağlı olduğu merkez muhasebe birimince emanet hesabındaki limit dışı vekalet ücretinden ödenir.”, “Bütçeye gelir kaydedilmesi” başlıklı 8’nci maddesinde, “(1) Emanet hesabında toplanan ve dağıtımı yapılamayan vekalet ücretleri tahsilini takip eden üçüncü bütçe yılının sonunda gelir kaydedilir.” hükümlerine yer verilmiştir. Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2016 ve 2017 Yıllarını Kapsayan 3. Dönem Toplu Sözleşmenin “Avukatlık vekalet ücreti” başlıklı 22 nci maddesinde; “659 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde öngörülen “10.000” gösterge rakamı “15.000” olarak uygulanır.” denilmiş, 2018-2019 yıllarını kapsayan toplu sözleşmede ise bu gösterge rakamının 20.000 olarak uygulanacağı ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere anılan KHK’nin 14’üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi ile söz konusu Yönetmelik’in 6’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan hükümlerle ödenecek vekâlet ücretine yıllık sınır getirilmiştir. Anılan KHK’nin 14’üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi ile anılan Yönetmelik’in 7’nci maddesinde ise yıllık üst limiti doldurmayanlara bu sınırı doldurmaları için yapılacak ödemeye ilişkin düzenlenmeye yer verilmiştir. Bilindiği üzere yıllık sınırın dolup dolmadığı yıl sonunda tespit edilebilir. Bir önceki yıl vekâlet ücreti limitini dolduramayan ilgili personele, anılan KHK’nin 14’üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi ile Mezkur Yönetmeliğin 7’nci maddesi hükmü uyarınca mali yılı takip eden Ocak ayı sonuna kadar emanetler hesabındaki limit dışı vekâlet ücretinden ödeme yapılır. Somut olayda 2018 yılı vekalet ücretinin tamamı yılı içi vekalet ücreti henüz tahsil edilmeden 2018 yılı Ocak ayında emanetler hesabında kayıtlı geçmiş yıllar vekalet ücretlerinden ödenmiştir. Oysa ki öncelikle yılı içerisinde tahsil olunan vekâlet ücreti ilgili personele hak ettikleri oranda dağıtılmalıdır. Eğer yılı içerisinde tahsil edilen dağıtılabilir vekalet ücretinin üst limiti doldurmaya yeterli olmaması halinde emanetler hesabında kayıtlı bulunan geçmiş yıllardan devreden vekalet ücreti, izleyen yılın Ocak ayı sonuna kadar limitin doldurulamadığı, mali yılın katsayıları esas alınarak üst limiti doldurmasına yetecek oranda dağıtılması gerekmektedir. Denetçi tarafından yapılan ödemenin 2017 yılı avukatlık vekalet ücretlerine ilişkin olduğu iddia edilmişse de, 2018 yılına ait vekalet ücretlerinin tahsilatı yapılmadan emanetler hesabında biriken tutardan 2018 yılı vekalet ücreti ödemesi olduğu ve 2018 yılında geçerli olan katsayılar üzerinden yapıldığı anlaşılmış olup kamu zararına neden olunmamıştır. Bu itibarla, yapılan ödeme 2018 yılı vekalet ücreti olması nedeniyle TL için ilişilecek husus bulunmadığına oy çokluğuyla karar verildi.

6-) Sayıştay 5.Daire,Karar:398,İlam:574,Tutanak Tarihi: 24.10.2019

…….. tarih ve ………….. sayılı ilamın ……………inci maddesi ile; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun cebren takip ve tahsil ile ilgili hükümlerine uyulmayarak amme alacaklarının takibinin yapılmaması; ayrıca su, kira ve işgaliye alacaklarının da İcra ve İflas Kanunu hükümleri uyarınca yapılmaması ve bu surette alacakların zamanaşımına uğratılması sonucunda …………………. TL kamu zararının; Üst Yönetici …………….., Mali Hizmetler Müdürü …………………. ile Gelir ve Su İşleri Müdürü …………………..’a müştereken ve müteselsilen ödettirilmesine oyçokluğuyla karar verilmişti.

Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; Hüküm tarihinden önce yapılan; kamu zararı tutarına etki edecek …, tahakkuk eksiltenlerinin, sistem kaynaklı raporlama hatalarının bulunması ve bu hususların hükümden sonra gönderilmesi sebebiyle 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 56 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendi gereğince yargılamanın iadesi suretiyle görüşülmesine karar verildi…..Yargılamanın iadesi talebi yazısının …… nci maddesinde; tazmin hükmünü içeren bazı gelir türlerinde mükelleflerin iş terki ve çeşitli muafiyetlerden kaynaklanan muafiyetle ilgili belgelerini zamanında idareye vermediklerinden dolayı bu gelirler üzerinde yapılan tahakkuk azaltanı ve tahakkuk artıran işlemlerinin zamanında yapılmayıp daha sonra yapıldığından tahakkuk sonuçlarını değiştirdiği ifade edilmiştir………inci maddesinde; zamanaşımına ait gelir kalemlerinde yer alan gelirlerden 6183 sayılı Kanuna göre tahsilatı takip edilen gelir türlerinden aynı Kanunun 106.maddesi gereğince “Yapılacak takip sonunda tahsili imkansız veya tahsili için yapılacak giderlerin alacaktan fazla bulunduğu anlaşılan ve her mali yıl Bütçesinde belirlenen miktar” dahilindeki gelirlerin terkin edildiği belirtilmiştir…….ncı maddesinde; zamanaşımı gelirleri içerisinde yer alan Emlak ve Çevre Temizlik Vergilerinde…..mali yılı ile ….mali yılı arasındaki tahakkuklara ait eksilten tahakkuklarının yapıldığı, …. mali yılında bilgisayar sistemine geçiş esnasında data bilgilerinin hatalı aktarıldığı ve mükerrer tahakkuk ve beyanlara sebebiyet verildiği dolayısıyla bu mükerrer kayıtların terkin edildiği ifade edilmiştir. Yargılamanın iadesi talebi yazısının……. inci maddesinde; Çevre Temizlik Vergisi, İlan ve Reklam Vergisi mükelleflerinin verginin tarh ve tahakkuklarının değişmesine sebep olan ticari faaliyetin sonlanması, satış, nakil, tayin, vefat gibi olayların vuku bulmasından dolayı ilgili belgelerin Belediyeye zamanında getirilmediğinden tahakkuk üzerinde gerekli değişikliklerin yapılamadığı ve sistemde bu sebeplerle fazla tahakkuk görüldüğü fazla tahakkuk terkinlerine ilişkin tutarların ……………………. TL olduğu,…….üncü maddesinde; ……… programından kaynaklanan hatalı raporlama nedeniyle su alacaklarının ilişkin zamanaşımının hatalı hesaplandığı ifade edilmiştir. Su alacaklarının tahsilat kaydı olmasına rağmen bakiye raporunda göründüğü anlaşıldığından raporlama hatası nedeniyle zamanaşımına dahil edilen tutarın ………………………. TL olduğu, …..uncu ve ……. inci maddelerinde; 362 Fonlar veya diğer kamu idareleri adına yapılan tahsilat hesabı ile 333 Emanetler Hesabı ve diğer emanet hesaplarındaki hatalı kayıtların olduğunu ifade etmişlerdir. Zamanaşımı hesabına hatalı dahil edildiği ifade edilen tutarın ………………….. TL olduğu, ……. üncü maddesinde; zamanaşımından dolayı kamu zararı olarak değerlendirilen gelirlerin ……-……. yılları arasını kapsadığı ve bu süreç içerisinde belediye muhasebe sisteminde değişiklikler olduğu, ….. mali yılından önce klasik belediye muhasebesi, ….. yılından ….. yılına kadar program Bütçe Sistemi, ……. yılından itibaren Analitik Bütçe uygulamasından dolayı sistem geçişlerinde muhasebe bilgilerindeki eksik ve yanlışlıkların olduğu ve bilgilerin elektronik ortamdaki takiplerinin ve uygulamasının uzun süre içerisinde fark edilemediği elektronik ortam sürecinden önceki bilgi ve belgelere ulaşmak ve temin etmekte zorluk yaşandığı ve bu belge ve bilgilerin temin edilemediğinden tazmin hükmüne ait kamu zararındaki gelir kalemlerinin belge olarak ispat ve temini mümkün olmadığı ifade edilmiştir.Zamanaşımına konu ….. ila ……. senelerine ilişkin sorumluların bilgi ve belgelere ulaşmak ve temin etmekte zorluk yaşandığı, sistem geçişlerinde yeni sisteme sağlıklı veri aktarımı yapılamadığı ve raporlamalarda hatalar olduğu anlaşıldığından …… ila ……. yılları arasında tahakkuk eden zamanaşımına konu olan tutarın …………………… TL olduğu, yine Raporun A,B ve D bentlerinde açıklanan gerekçelerden ………………………. TL tahakkuk eksiltenlerinin olduğu anlaşılmıştır.…………………… tarihinde yapılan duruşma sırasında duruşmacının iki klasör içerisinde sunduğu belgeler incelendiğinde; …………………….. TL zamanaşımı gelirleri içerisinde yer alan Emlak ve Çevre Temizlik Vergileri tahakkuklarına ait eksilten tahakkuklarının olduğu, ………………… TL belediye alacağının 6552 ve 7143 sayılı Kanunlara göre yeniden yapılandırılması (11/9/2014 tarihli ve Mükerrer 29116 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun ile ……………………….. TL yeniden yapılandırma; 18/5/2018 tarihli ve 30425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ile ilgili ……………………… TL yeniden yapılandırma) ile ilgili olduğu görülmüştür. Bu itibarla, …………………. tarih ve ………………… sayılı ilamın …………………. inci maddesi ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun cebren takip ve tahsil ile ilgili hükümlerine uyulmayarak amme alacaklarının takibinin yapılmaması; ayrıca su, kira ve işgaliye alacaklarının da İcra ve İflas Kanunu hükümleri uyarınca yapılmaması ve bu surette alacakların zamanaşımına uğratılması sonucu tazminine karara verilen ………………………… TL ile ilgili olarak;…Tahakkuk terkinlerine, tahakkuk zamanaşımına, hesaplama/raporlama hatalarına ilişkin işlemler ile ilgili yukarıda açıklanan gerekçeler ile 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun ve 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun hükümlerine göre gerçekleştirilen yapılandırmalar gereğince mevzuatına uygun olduğu anlaşılan ………………………… TL ile ilgili ilişilecek husus bulunmadığına, karar verildi.

7-) Sayıştay Daire 5,Karar: 394,İlam:25Tutanak Tarihi: 24.10.2019

………………… Belediyesi ile Şehir Plancısı ………………. arasında imzalanan, ……………….-TL sözleşme bedelli ……………….. Belediyesi …………………..……. İşi kapsamında; …………….. Müdürlüğünün imara ilişkin görevlerinin, ihale mevzuatı çerçevesinde hizmet satın alarak özel sektöre yaptırılması ve belediye bütçesinden ödeme yapılması suretiyle …………………….. TL kamu zararına sebebiyet verildiği hususu ile ilgili olarak,5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Belediyenin yetkileri ve imtiyazları” başlıklı 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde; “Kanunların belediyeye verdiği yetki çerçevesinde yönetmelik çıkarmak, belediye yasakları koymak ve uygulamak, kanunlarda belirtilen cezaları vermek.” hükmü yer almaktadır.………………….. Belediyesi ………………….. Müdürlüğünün çalışmalarında ve diğer birimlerle ilişkilerinde izlenecek görev ve çalışma esaslarını düzenleyen Plan ve Proje Müdürlüğü Örgütlenme, Görev ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmeliğin “Müdürlüğün görevleri” başlıklı 8 inci maddesinde;  “Bu yönetmelikte sayılan görevleri ilgili yasa ve yönetmeliklerin çerçevesinde; Kamu Kurumları ve vatandaş taleplerinin incelenerek cevaplandırılması ile, Başkanlık Makamının emir ve direktifleri doğrultusunda verilen görev ve yetkilerin kullanarak görevini yapar.” denilmektedir. Aynı Yönetmeliğinin “Birim Sorumlusu görev, yetki ve sorumlulukları” başlıklı 10 uncu maddesinde;

“FAALİYET ALANI

a) Planlama Birimi:

1-Büyükşehir Belediyesince hazırlanmış onaylı 1/5000 ölçekli Nazım imar Planına uygun 1/1000 ölçekli plan yapmak.

2-Kişi ve kuruluşlarca gerekirse Meclise sunulmak üzere hazırlanan teklifleri Başkanlık Makamına iletmek.

3-Arazi çalışmaları, ilgili Kamu Kurum ve Kuruluş görüşlerini almak, görüşler doğrultusunda plan hazırlanmasını sağlamak.

4-Belediye Meclisince alınan kararlar ve ekleri 5216 sayılı yasa gereği Büyükşehir Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı Nazım Plan Şube Müdürlüğüne göndermek.

5-İlçenin kentsel gelişimi ve problemlerinin çözümü doğrultusunda projeler geliştirmek.

6-İmar planlarına karşı açılan davaların Hukuk işleri Müdürlüğünün savunmasına esas olacak tüm bilgi ve belgeleri hazırlamak.

7-Plan iptali durumunda kararın gereğinin yerine getirilmesi amaçlı yeni plan hazırlamak.

8-Kurum içinde büro bünyesinde 1/1000 ölçekli plan tadilatlarının hazırlanması.

9-İmar Programlarını hazırlamak ve programın Büyükşehir Belediyesine onaylanmak üzere gönderilmesi ve onaydan gelen imar programının onaylanmasını sağlamak üzere Emlak ve İstimlak Müdürlüğüne göndermek, bilgi için diğer ilgili Müdürlüklere göndermek.

10-Hizmet akışının sağlanması için programlar yapmak.

11-Belediyemizin dışındaki tüm kamu kurumlarıyla, ilçemizi ilgilendiren yatırımlarla ilgili bağlantı kurmak ve yazışmalar yapmak.

12-Büyükşehir Belediyesinden onaylanarak gelen 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planlarının askıya çıkartılması, itirazların Belediye Meclisine iletilmesi

b) Harita ve Etüd Birimi:

1-3194 sayılı yasanın 18. Maddesine göre uygulama yapılacak parseller için düzenleme sahası belirlemek. Bu konu ile ilgili gerekli encümen kararını almak.

2-Yürürlükteki imar planlarına göre 3194 sayılı yasanın 18. maddesine göre serbest çalışan harita mühendislerince hazırlanan parselasyon planlarını kontrol etmek, tescil işlemlerini sağlamak.

3-3194 sayılı imar kanununun 16. maddesine göre serbest çalışan harita mühendislerince yapılan imar uygulamalarını kontrol etmek, tescillerini sağlamak.

4-Kırmızı kot vermek, açılmamış imar yollarının profillerini yapmak veya serbest çalışan harita mühendislerine yaptırmak ve kontrol etmek.

5-Serbest çalışan harita mühendislerince hazırlanan ruhsata esas olan TUS dosyalarını kontrol etmek, temel ve temel üstü vizesi yapmak.

6-İmar planına göre birleştirilmesi mümkün olan parsellerin, talep edilmesi halinde tevhidini yapmak.

7-Mülkiyeti Belediyemize ait taşınmazların imar uygulamalarını yapmak, Kadastro Müdürlüğü tarafından kontrolleri ile Tapu Sicil Müdürlüğü’ne tescillerini yaptırmak.

8-Kamulaştırma haritalarını hazırlamak, Kadastro Müdürlüğü’ne kontrollerini yaptırmak.

9-Belediyemiz aleyhine açılan davalarda birimimizi ilgilendiren konularda Hukuk İşleri Müdürlüğü’ne teknik görüş bildirmek.

10-Mahkeme kararı ile iptal edilen parselasyon planlarının geriye dönüşüm dağıtım cetvellerim, hazırlanarak Kadastro Müdürlüğü ve Tapu Sicil Müdürlüğü’nde takip ve tescilini sağlamak.

11-3194 sayılı İmar Kanunu ve yönetmeliklerine göre açılması gereken yolların bulunduğu alanlarda kamulaştırma zemin bedeli ödenmemesi için parselasyon planı yapmak, tescillerini yaptırmak, gerekli görülen durumlarda ihale usulü ile parselasyon planlarını yaptırmak.

12-Belediyemizin tüm teknik birimlerine arazi çalışması ve gerekli olan harita kopyaları, ölçü krokileri ve tüm teknik bilgileri vermek.

13-Belediyemizin ihtiyaç duyduğu alanlarda hâlihazır haritalar üretmek.

14-Kent bilgi sistemine altlık olacak her türlü sayısal verilerin toplanması ve uygulama paftalarının oluşturularak bilgisayar ortamında saklanması.

15-Numarataj paftalarının sayısal ortamda hazırlanması ve güncelliğinin sağlanması.

16-İlçe Belediyesi sınırları içinde tüm sokak ve kapı numaralarının tespitinin yapılarak yeni inşaatlara uygun sokaktan kapı numarası verilmesi.

17-İlçe Belediyesi sınırları içindeki sokaklarının ve kapı numaralarının revizyonun yapılması ve ilgili kamu kuramlarına bildirilmesi.

18-Zeminde sokak ve kapı numaralarına bakılarak güncellenmesi ve eksik tabelalarının yenisinin takılması.

19-Yeni yapılacak veya projesinde tadilat olan inşaatların belgelerini hazırlayıp krokilerinin doğruluğun kontrolünü yapmak.

20-Mevcut imar planlarına göre açılması gereken sokaklara sokak numarası ve kapı numaraları verilmesi.

21-Nüfus Müdürlüğü ile koordineli çalışmalar sonucunda güncel bilgi akışı sağlamak bu bilgiler ulusal veri tabanına girilerek vatandaşın gerçek adres bilgilerinin oluşmasını sağlamak.

22-Mülkiyeti Belediyemize ait parsellerin aplikasyonunun yapılması ve TUS evraklarının hazırlanması.

23-Diğer müdürlüklerin talebi üzerine park, yeşil alan gibi donatıların araziye aplikasyonunu yapmak.

24-Diğer müdürlüklerin talebi üzerine gerekli alanların plankotelerini yapmak.” hükmüne yer verilmiştir.

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 22 nci maddesinin (d) bendi uyarınca Doğrudan Temin yöntemiyle yapılan Danışmanlık Hizmet Alım İşi Sözleşmesi’nin başlıklı 3 üncü maddesinde işin tanımı;“……………………… Belediyesi Plan ve Proje Müdürlüğü ile diğer müdürlüklerin imara ilişkin görevlerinin yerine getirilmesinde kapasite artırımının sağlanması, yürürlükteki imar mevzuatının belediyenin ve halkın mağduriyetine sebep olmayacak şekilde uygulanması için personele rehberlik etmektir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Söz konusu işe ait Teknik Şartname’nin “İşin Kapsamı” başlıklı 2 nci maddesinde;  “Sözleşme konusu iş ……………………. Belediye Başkanlığı Plan Proje Müdürlüğü, İmar ve Şehircilik Müdürlüğü ile diğer müdürlüklerin imara ilişkin görevlerinin yerine getirilmesinde;

1- Kamu yararı oluşturacak değerlendirmeler yaparak teknik destek vermek,

2- Belediyenin her ölçekteki imar planlarına ilişkin değerlendirmelerine destek olmak, vatandaşlardan gelen taleplerin ilgili mevzuat doğrultusunda değerlendirilmesine rehberlik etmek,

3- Yargıya intikal etmiş konularda dava dosyalarının teknik bölümlerinin hazırlanmasında yol göstermek,

4- Personelin imara ilişkin iş ve işlemlerinin yerine getirilmesinde rehberlik etmek,

5- Şehirleşmeyle ilgili olarak her tür iş ve işlemlerde imar ve şehircilik konuları ile belediye mevzuatının işletilmesi yönünden personelin kapasite gelişiminin artırılması için destek vermek,

6- Yürürlükteki imar mevzuatının belediyenin ve halkın mağduriyetine sebep olmayacak şekilde uygulanması için personele rehberlik etmek, kanun ve yönetmelikler kapsamında yapılacak iş ve işlemlerin hız ve kalitesinin yükseltilmesi ile yukarıda sayılan konular ile ilgili olarak Belediye Başkanına aylık raporlama yapılmasıdır.” hükmüne yer verilmiştir.

Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; ………………… tarihli Onay Belgesine dayanılarak 4734 sayılı Kanunun 22/D maddesi hükmüne göre akdedilen ……………………. Belediyesi ………………….. Danışmanlık Hizmet Alım Sözleşmesinin “İşin Tanımı” başlıklı 3 üncü maddesinde; sözleşme ile taahhüt edilen işin ……………………. Belediyesi Plan Proje Müdürlüğü ile diğer müdürlüklerin imara ilişkin görevlerinin yerine getirilmesinde kapasite artırımının sağlanması, yürürlükteki imar mevzuatının belediyenin ve halkın mağduriyetine sebep olmayacak şekilde uygulanması için personele rehberlik etmek olduğu ifade edilmiştir. Diğer taraftan “İşin Kapsamı” başlıklı 4 üncü maddesinde ise sözleşme konusu işin, Belediye Başkanlığı Plan Proje Müdürlüğü, İmar ve Şehircilik Müdürlüğü ile diğer müdürlüklerin imara ilişkin görevlerin yerine getirilmesinde; Belediyenin menfaatini oluşturacak değerlendirmeler yaparak teknik destek vermek, yargıya intikal etmiş konularda dava dosyalarını teknik bölümlerinin hazırlanmasında yol göstermek, personelin imara ilişkin iş ve işlemlerin yerine getirilmesinde rehberlik etmek, şehirleşmeyle ilgili olarak her türlü iş ve işlemlerde imar ve şehircilik konuları ile belediye mevzuatının işletilmesi yönünden personelin kapasite gelişiminin artırılması için destek vermek, yürürlükteki imar mevzuatının belediyenin ve halkın mağduriyetine sebep olmayacak şekilde uygulanması için personele rehberlik etmek, kanun ve yönetmelikler kapsamında yapılacak iş ve işlemlerine hız ve kalitesinin yükseltilmesi ile yukarıda sayılan konular ile ilgili olarak Belediye Başkanına aylık raporlama yapılması olduğu belirtilmiştir. Bu itibarla, söz konusu iş ile ilgili ödeme belgelerine işin eksiksiz ve tam olarak yapıldığına dair kabul tutanaklarının eklenerek hizmet alım komisyonu üyelerince imzalandığı, Danışmanlık Hizmet Alımı Sözleşmesi ile yapılması taahhüt edilen işlerin Plan Proje Müdürlüğü Örgütlenme, Görev ve Çalışma Yönetmeliğinde yazılan işlerle birebir aynı olmadığı, taahhüt edilen işlerin de yapıldığı kabul tutanaklarından anlaşıldığından kamu zararı oluşmayan ………………………. TL ile ilgili olarak ilişilecek husus bulunmadığına, karar verildi.

😎 Sayıştay Daire 5,Karar: 394,İlam:25,Tutanak Tarihi:.10.2019

A) ………………… Belediye Başkanlığı ile T………………….. Sendikası arasında imzalanan ve ………………… tarihinden itibaren geçerli olan Toplu İş Sözleşmesiyle, ……………….Belediyesi …………….. Müdürlüğünde çalışan memur personele ………………. yılında mevzuatın öngördüğü tutardan daha fazla tutarda sosyal denge tazminatı ödemesi yapılması suretiyle ………………….. TL kamu zararına sebebiyet verildiği hususu ile ilgili olarak, Uluslararası Çalışma Örgütünün değişik tarihlerde gerçekleştirdiği Genel Konferanslarında kabul edilen ve Türkiye Büyük Millet Meclisince de birer kanunla onaylanmasının uygun bulunması üzerine tasdik edilen sözleşmelerle, kamu hizmetlerinde çalışanların örgütlenme hakkı ve istihdam koşullarının belirlenme yöntemleri konularında bazı hakların sağlanması yoluna gidildiği görülmektedir. Her ne kadar Anayasamızın 90 ıncı maddesinin son fıkrası uyarınca, usulüne uygun olarak yürürlüğe konmuş uluslararası antlaşmalar kanun hükmünde olup bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamamakta ise de, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 7 nci maddesine göre “Yasama yetkisi” Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir ve bu yetki devredilemez. Anayasa’nın 128 inci maddesinde ise memurların ve diğer kamu görevlilerinin niteliklerinin, atanmalarının, görev ve yetkilerinin, hakları ve yükümlülüklerinin, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. 08.08.1951 tarih ve 5834 sayılı yasayla onaylanması uygun bulunan ve 14.08.1951 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 98 no.lu ILO sözleşmesinde, çalışanlara toplu pazarlık ve toplu sözleşme hakkı getirilmiştir; ancak çalışanlara tanınacak mali hakların sözleşme ile serbestçe belirlenebileceği ve imzalanacak bu sözleşmenin de normlar hiyerarşisine göre Kanun hükümlerinin üzerinde olacağına dair bir hüküm yer almamaktadır. Anayasa’nın 90 ıncı maddesi bir Anayasa hükmü olduğu gibi 128 inci maddesi de bir Anayasa hükmüdür. Dolayısıyla her iki hükmün beraber değerlendirilerek memurlara toplu sözleşme hakkı verilmekle birlikte; memurların yapılacak sözleşmelerin yine kanunlarla belirlenen usul ve esaslara uyması gerekmektedir. Diğer taraftan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Toplu İş Sözleşmesi ve Sözleşme Hakkı” başlıklı 53 üncü maddesinde; “İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler. Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı kanunla düzenlenir. Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler. Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir. Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar kanunla düzenlenir” hükümleri yer almaktadır. Anayasanın mezkur 53 üncü maddesi doğrultusunda 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 15 inci maddesinde, “Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile il özel idarelerinin kadro ve pozisyonlarında istihdam edilen kamu görevlilerine sosyal denge tazminatı ödenebilir. Sosyal denge tazminatının ödenebilecek aylık tutarı, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununa göre yapılan toplu sözleşmede belirlenen tavan tutarı geçmemek üzere ilgili belediye ve il özel idaresi ile ilgili belediye ve il özel idaresinde en çok üyeye sahip kamu görevlileri sendikası arasında anılan Kanunda öngörülen hükümler çerçevesinde yapılabilecek sözleşmeyle belirlenir.”denilmektedir.4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun “Mahalli İdarelerde Sözleşme İmzalanması” başlıklı 32 nci maddesinde “27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 15 inci maddesi hükümleri çerçevesinde sosyal denge tazminatının ödenmesine belediyelerde belediye başkanının teklifi üzerine belediye meclisince, il özel idaresinde valinin teklifi üzerine il genel meclisince karar verilmesi halinde, sözleşme döneminde verilecek sosyal denge tazminatı tutarını belirlemek üzere ilgili mahalli idarede en çok üyeye sahip sendikanın genel başkanı veya sendika yönetim kurulu tarafından yetkilendirilecek bir temsilcisi ile belediyelerde belediye başkanı, il özel idaresinde vali arasında toplu sözleşme sürecinin tamamlanmasını izleyen üç ay içerisinde sözleşme yapılabilir…” denilmekle birlikte aynı Kanun’un Geçici 14 üncü maddesinde “15/03/2012 tarihinden önce 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 15 inci maddesi kapsamındaki idareler ile ilgili sendikalar arasında toplu iş sözleşmesi, toplu sözleşme, sosyal denge sözleşmesi ve benzer adlar altında imzalanan sözleşmelerin uygulanmasına, söz konusu sözleşmelerde öngörülen sürelerin sonuna kadar devam edilebilir. Anılan sözleşmelerin uygulanmasına devam edildiği dönem için 32 nci madde hükümleri çerçevesinde ayrıca sözleşme yapılamaz. Söz konusu sözleşmeleri 31/12/2015 tarihinden önce sona eren veya mevcut sözleşmeleri bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra karşılıklı olarak feshedilen kapsama dahil idareler, sözleşmelerinin sona eriş veya fesih tarihini izleyen bir ay içinde sözleşmelerin sona erdiği veya feshedildiği tarih ile bu Kanunda öngörülen toplu sözleşme dönemi sonuna kadarki dönemle sınırlı olmak üzere üçüncü fıkra hükümleri dikkate alınmaksızın 32 nci madde hükümleri çerçevesinde sözleşme yapabilir. Ancak 32 nci madde uyarınca toplu sözleşmede belirlenen tavan tutarın, unvanlar itibarıyla ilgili personele söz konusu sözleşmeler uyarınca yapılmakta olan ortalama aylık ödemenin altında kalması halinde; üçüncü fıkra hükümleri dikkate alınmaksızın 32 nci madde hükümleri esas alınarak 31/12/2015 tarihine kadar uygulanabilecek sözleşmelerde bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte uygulanan sözleşme uyarınca unvanlar itibarıyla ilgili personele ödenen ortalama aylık tutar tavan olarak esas alınabilir. Bu şekilde yapılacak ödemeler kazanılmış hak sayılmaz” hükümlerine yer verilmiştir. Bununla birlikte 25.08.2017 tarih ve 30165 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2018 ve 2019 Yıllarını Kapsayan 4. Dönem Toplu Sözleşme” nin yerel yönetim hizmet koluna ait düzenlemeleri içeren dördüncü bölümünün 1 inci maddesinde; “Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile il özel idarelerinin kadro ve pozisyonlarında istihdam edilen kamu görevlilerine, 4688 sayılı Kanunun 32.maddesinde yer alan usul ve esaslar çerçevesinde ödenebilecek sosyal denge tazminatı aylık tavan tutarı en yüksek devlet memuru aylığının (Ek gösterge dahil) %100’üdür.” denilmekte, 7 nci maddesinde ise; “4688 Sayılı Kanunun geçici 14 üncü maddesinde yer alan “31.12.2015” ibaresi “31.12.2019” şeklinde uygulanır” denilmektedir. Buna göre, 15.03.2012 tarihinden önce bir sözleşme imzalanmışsa bu sözleşme, süresi bitinceye kadar geçerli olacaktır. Söz konusu sözleşmenin çeşitli sebeplerle 31.12.2019 tarihinden önce sona ermesi durumunda 31.12.2019 tarihine kadar yeni bir sözleşme imzalanabilecek, ancak eski sözleşmede unvanlar itibariyle belirlenen tutarın 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’na göre yapılan toplu sözleşmede belirlenen tavan tutarı geçmesi durumunda bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte yani 11.04.2012 tarihinde uygulanan sözleşme uyarınca unvanlar itibarıyla ilgili personele ödenen ortalama aylık tutar tavan olarak esas alınabilecektir. Başka bir deyişle, 31.12.2019 tarihine kadar ki dönemde, yenilenen sözleşme ile ilgili personele ödenen meblağ, toplu sözleşme ile belirlenen tavan tutardan yüksek ise, yüksek olan bu tutarların artırılması mümkün değildir. Diğer taraftan aynı dönemde, bir önceki sözleşmede öngörülen sosyal denge tazminatı tutarı, yapılan toplu sözleşmede belirlenen tavan tutardan düşük ise, bu defa yeni yapılacak sözleşmede öngörülebilecek en yüksek tutar, toplu sözleşmede belirlenen tavan tutar kadar olabilecektir. Yukarıdaki mevzuat hükümlerine göre, Belediyenin kadro ve pozisyonlarında istihdam edilen her bir kamu görevlisi için ödenebilecek sosyal denge tazminatı tavan tutarı, 01.01.2018-30.06.2018 tarihleri arasında aylık brüt 1.031,23-TL (9500*0,108550) ve 01.07.2018-31.12.2018 tarihleri arası ise aylık brüt 1.120,43-TL (9500*0,117940) olması gerekmektedir.  Yapılan incelemede, ……………….. Belediyesi ile …………………….Sendikası arasında imzalanan ve …………. -……………… tarihleri arasında geçerli olan Sözleşme’nin Mali Haklar ile ilgili altıncı bölümünün “İyileştirme Zammı” başlıklı 25 inci maddesinde;

“a) İş bu toplu sözleşme çerçevesinde ………………….. Belediyesinde çalışan memur ve sözleşmeli personelden, ……………….Sen üyesi çalışanlara, ………………Sen üyesi olmayıp dayanışma aidatı ödeyen çalışanlara, başka bir sendikaya üye olan çalışanlara, birinci bölümünde belirtilen hukuksal dayanaklar çerçevesinde iyileştirme zammı olarak, halen almakta oldukları aylıklarına ilaveten her ayın maaş günü net olarak; ……………….. TL ödenir.

b) ……………….. Belediyesinde Norm Kadro içerisinde yer alan asil müdür için ……………… TL (Net) Vekil müdür için ………………. TL (Net), diğer müdürlüklerden farklı olarak Özel Kalem Müdürlüğü için bu ücret ………………. TL (Net), ve Başkan yardımcılığı için ………………… TL (Net), tutarında ücret, olmak üzere toplu sözleşme ücretine ek olarak ödenir. Ancak vekil müdürün raporlu ve izinli olduğu günler için hesaplanacak bedel bu ücretten düşülerek yerine görevlendirilen vekillere verilecektir.

c) ………………….Belediyesi Mali Hizmetler Müdürlüğü’nde veznedarlık görevini fiilen yürüten personele almış olduğu sosyal denge tazminatına ilaveten ………………… TL (Net), Yazı İşleri Müdürlüğü’ne bağlı Evlendirme Memurluğunda nikâh işlemleri için mesai yapan personele almış olduğu sosyal denge tazminatına ilaveten …………………….. TL (Net) ödenir.” denilmektedir.…………………… Belediyesi ile …………………Sen arasında imzalanan sözleşme’ nin 25 inci maddesi uyarınca memur personele ödenen brüt tutarın, ödenebilecek sosyal denge tazminatı tutarı olan aylık tavan tutarı en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) %100’üne karşılık gelen ……………..-……………….. tarihleri arasında aylık brüt ………………..-TL’yi ve …………………..-……………… tarihleri arası ise aylık brüt ………………..-TL’yi aştığı tespit edilmiştir. Diğer taraftan, 375 sayılı KHK’nın Ek 15 inci maddesinde; sosyal denge tazminatının ödenebilecek aylık tutarının, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununa göre yapılan toplu sözleşmede belirlenen tavan tutarı geçemeyeceği belirtilmiştir. Sosyal denge tazminatının aylık tavan tutarının hesabında, Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2018 ve 2019 Yıllarını Kapsayan Dördüncü Dönem Toplu Sözleşme’nin, yerel yönetim hizmet koluna ilişkin düzenlemeleri içeren dördüncü bölümünün 1 inci maddesinde belirlenen en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) %100’ünün esas alınması gerektiği tespit edilmiştir. 4688 sayılı Kanun’un Geçici 14 üncü maddesi ile tavan tutar açısından tamamen bir serbestlik tanınmamış olup 15.03.2012 tarihinden önce imzalanan bir sözleşmenin varlığı halinde eğer bu sözleşmede personele ödenen ortalama aylık tutar, toplu sözleşme ile belirlenen tavan tutardan yüksek ise tavan tutar olarak sözleşmede belirlenen ortalama aylık tutarın esas alınabileceği ifade edilse de 11.04.2012 tarihinde uygulanan sözleşmenin son döneminde personele ödenen ortalama aylık ücret tavan tutarı, 2018 yılı en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) % 100’ünden düşük olduğundan dikkate alınmamıştır.5393 sayılı Belediye Kanunun “Belediye Başkanı” başlıklı 37 nci maddesinde Belediye Başkanının belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisi olduğu ifade edilmiştir. Bu hükümden hareketle Belediye Başkanı veya onun yetkili kıldığı Başkan Yardımcısının imzaladığı sosyal denge tazminatı ödenmesine ilişkin sözleşme, temsilcisi olduğu idare için bağlayıcılık taşımakta olduğundan, mevzuata aykırı hükümler içeren sözleşmeyi imzalayan sıfatıyla harcama talimatını veren Belediye Başkanının oluşan kamu zararından dolayı sorumluluğu bulunmaktadır. Ayrıca 5018 sayılı Kanunun “Harcama Yetkisi ve Yetkilisi” başlıklı 31 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında “Kanunların verdiği yetkiye istinaden yönetim kurulu, icra komitesi, komisyon ve benzeri kurul veya komite kararıyla yapılan harcamalarda, harcama yetkisinden doğan sorumluluk kurul, komite veya komisyona ait olur” hükmü yer almaktadır. Harcama Yetkilileri aynı maddenin birinci fıkrasında “Bütçeyle ödenek tahsis edilen her bir harcama biriminin en üst yöneticisi” olarak tanımlanmıştır. Sözleşmeyi imza edenler, kendilerine bütçe ile ödenek tahsis edilen harcama biriminin yöneticisi olmamakla; dolayısıyla da Kanunun yaptığı tanıma göre harcama yetkilisi olmamakla birlikte, 3 üncü fıkrada yer alan düzenleme uyarınca harcama yetkisinden doğan sorumluluğa tabidirler. Aynı Kanununun “Harcama Talimatı ve Sorumluluk” başlıklı 32 nci maddesinde;“…Harcama yetkilileri, harcama talimatlarının bütçe ilke ve esaslarına, kanun, tüzük ve yönetmelikler ile diğer mevzuata uygun olmasından, ödeneklerin etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasından ve bu Kanun çerçevesinde yapmaları gereken diğer işlemlerden sorumludur” hükmü yer almaktadır. Söz konusu hüküm doğrultusunda, Harcama Yetkililerinin ödemeler ile ilgili bütçe, ödenek, harcama talimatının düzenlenmesi ve sair usule ilişkin hususlar doğru olsa bile harcama talimatının mevzuata uygun olmasını temin etme zorunluluğu ve sorumluluğu bulunmaktadır. Bu doğrultuda, 31.12.2005 tarih ve 26040 sayılı Resmi Gazete yayınlanan İç Kontrol ve Ön Mali Kontrole İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin “Ön Mali Kontrolün Kapsamı” başlıklı 10 uncu maddesinde; “Ön malî kontrol görevi, idarelerin yönetim sorumluluğu çerçevesinde, harcama birimleri ve malî hizmetler birimi tarafından yerine getirilir. Ön malî kontrol, harcama birimleri tarafından yapılan kontroller ile malî hizmetler birimi tarafından yapılan kontrollerden oluşur. Malî hizmetler birimi tarafından yapılacak ön malî kontrol, Usul ve Esaslarda belirtilen kontroller ile idarelerce yapılacak düzenlemeler çerçevesinde bu birim tarafından yapılması öngörülen kontrollerden meydana gelir.Gelir, gider, varlık ve yükümlülüklere ilişkin malî karar ve işlemler, harcama birimleri ve malî hizmetler birimi tarafından idarenin bütçesi, bütçe tertibi, kullanılabilir ödenek tutarı, ayrıntılı harcama veya finansman programları, merkezi yönetim bütçe kanunu ve diğer malî mevzuat hükümlerine uygunluk yönlerinden kontrol edilir. Malî karar ve işlemler harcama birimleri tarafından kaynakların etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılması açısından da kontrol edilir” hükümleri yer almaktadır. Söz konusu yönetmeliğin üçüncü fıkrasında yer alan mali karar ve işlemlerin merkezi yönetim bütçe kanunu ve diğer mali mevzuat hükümlerine uygunluk yönünden kontrolü, harcama birimlerine verilen bir sorumluluktur ve bu sorumluluk harcama yetkilileri ve gerçekleştirme görevlilerinin üzerindedir.  Aynı Yönetmeliğin “Ön Mali Kontrolün Niteliği” başlıklı 11 inci maddesinde;“…Malî karar ve işlemlerin ön malî kontrole tâbi tutulması ve ön malî kontrol sonucunda uygun görüş verilmiş olması, harcama yetkilileri ve gerçekleştirme görevlilerinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz” hükmüne yer verilmiştir. Söz konusu hüküm 5018 sayılı Kanun ve İç Kontrol ve Ön Mali Kontrole İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Harcama Yetkililerine ve Gerçekleştirme Görevlilerine verilen sorumluluğu pekiştiren bir düzenlemedir. Neticeten, ……………………. Belediyesi ile ……………………Sendikası arasında imzalanan ve …………………. tarihinden itibaren geçerli olan Toplu İş Sözleşmesi’nde …………………. Müdürlüğünde çalışan memur personele ……………….. yılında mevzuatın öngördüğü tutardan daha yüksek tutarda sosyal denge tazminatı ödemesi yapılması sonucu ………………….. TL kamu zararına sebebiyet verildiği anlaşılmıştır.

B) ……………………. Belediye Başkanlığı ile ………………… Sendikası arasında imzalanan ve ………………… tarihinden itibaren geçerli olan Toplu İş Sözleşmesiyle, ……………… Müdürlüğünde çalışan memur personele ………………. yılında mevzuatın öngördüğü tutardan daha fazla tutarda sosyal denge tazminatı ödenmesinin yanı sıra Sözleşme’nin konusu olmayan ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’na aykırılık oluşturan mali hükümler (Yakacak yardımı, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Yılbaşı ve 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nda ikramiye ve öğrenim yardımı) konulması suretiyle ………………… TL kamu zararına sebebiyet verildiği hususu ile ilgili olarak, Sorgunun A maddesindeki mevzuat hükümlerine göre, imzalanacak olan toplu sözleşme sosyal denge tazminatının ödenmesine ilişkin olması gerekmektedir. Sosyal denge tazminatı ödemesini ilgilendirmeyen hükümler toplu sözleşmenin konusu değildir. Yapılan incelemede, ………………………… Belediyesi ile …………………… Sendikası arasında imzalanan ve …………………. -………………… tarihleri arasında geçerli olan Sözleşme’nin Mali Haklar ile ilgili altıncı bölümünün “Yakacak Yardımı” başlıklı 26 ınci maddesinde;

“a) Yılda bir kez Kasım ayında net ………………. TL yakacak yardımı yapılır.

b) Her iki eşinde …………………. Belediyesi’nde çalışması durumunda yakacak yardımından eşlerden sadece birisi yararlanacaktır.” hükmü,

“İkramiyeler” başlıklı 27 nci maddesinde; “a) Tüm memur ve sözleşmeli personele; Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Yılbaşında net ………………. 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramında net ……………….’ er TL ikramiye ödenir.” hükmü,

“Öğrenim Yardımı” başlıklı 28 inci maddesinde ise;

“a) Sendika Üyesi çalışanların öğrenim gören çocukları için Eylül Ayı içerisinde ödenmek üzere çocuk başına net olarak; İlköğretim Öğrencilerine :…………….. TL Ortaöğretim Öğrencilerine :……………… TL Lise Öğrencilerine :…………… TL Üniversite Öğrencilerine :…………… TL verilecektir.” hükümlerine yer verildiği görülmüştür.………………… Belediye ile ………………..Sen arasında imzalanan sözleşmenin 25. maddesi ile ödenen sosyal denge tazminatının tavanı aşan kısmının yanı sıra sözleşmenin 26, 27 ve 28 inci maddeleri ile memur personele sağlanan diğer mali hakların tamamı mevzuata aykırılık teşkil etmektedir. Neticeten, Belediye ile ………………..Sen arasında imzalanan ve …………………… tarihinden itibaren geçerli olan Toplu İş Sözleşmesiyle, ………………… Belediyesi ……………………. Müdürlüğünde çalışan memur personele sözleşmenin konusu olmayan ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’na aykırılık oluşturan mali hükümler (Yakacak yardımı, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Yılbaşı ve 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nda ikramiye ve öğrenim yardımı) konulması suretiyle ………………………… TL kamu zararına sebebiyet verildiği anlaşılmıştır.

Bu itibarla, (A) ve (B) bentleri ile ilgili olarak;

A) ……………………. Belediye Başkanlığı ile ………………….. Sendikası arasında imzalanan ve ……………………. tarihinden itibaren geçerli olan Toplu İş Sözleşmesiyle, ……………….. Belediyesi ………………….Müdürlüğünde çalışan memur personele ………………. yılında mevzuatın öngördüğü tutardan daha fazla tutarda sosyal denge tazminatı ödemesi yapılması sonucu oluşan …………………. TL,

B) ………………….Belediye Başkanlığı ile ………………. Sendikası arasında imzalanan ve ……………….. tarihinden itibaren geçerli olan Toplu İş Sözleşmesiyle, …………………. Belediyesi …………………… Müdürlüğünde çalışan memur personele …………………. yılında mevzuatın öngördüğü tutardan daha fazla tutarda sosyal denge tazminatı ödenmesinin yanı sıra Sözleşme’nin konusu olmayan ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’na aykırılık oluşturan mali hükümler (Yakacak yardımı, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Yılbaşı ve 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nda ikramiye ve öğrenim yardımı) konulması sonucu oluşan ……………………… TL,olmak üzere toplam …………………… TL kamu zararının;……………………. TL’sinin Gerçekleştirme Görevlisi ………………… ve Harcama Yetkilisi …………………… ile Belediye adına sözleşmeyi imzalayan ……………………’a,………………….TL’sinin Gerçekleştirme Görevlisi …………………….. ve Harcama Yetkilisi ………………… ile Belediye adına sözleşmeyi imzalayan …………………..’a,Müştereken ve müteselsilen 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53 üncü maddesi gereği işleyecek faizleriyle ödettirilmesine, KARAR VERİLDİ.

9-) Sayıştay 5.Daire,Karar:395İlam:26Tutanak Tarihi:24.10.2019

………………… Belediye Başkanlığı ile …………….. Sendikası arasında imzalanan Toplu İş Sözleşmesinin mevzuata aykırı hükümler içermesi ve Belediyede çalışan ………………. üyesi personele …………………… yılında mevzuatın öngördüğü tutardan daha fazla tutarda sosyal denge tazminatı ödemesi yapılması suretiyle ……………………….. TL kamu zararına sebebiyet verildiği hususu ile ilgili olarak,

Uluslararası Çalışma Örgütünün değişik tarihlerde gerçekleştirdiği Genel Konferanslarında kabul edilen ve Türkiye Büyük Millet Meclisince de birer kanunla onaylanmasının uygun bulunması üzerine tasdik edilen sözleşmelerle, kamu hizmetlerinde çalışanların örgütlenme hakkı ve istihdam koşullarının belirlenme yöntemleri konularında bazı hakların sağlanması yoluna gidildiği görülmektedir. Her ne kadar Anayasamızın 90 ıncı maddesinin son fıkrası uyarınca, usulüne uygun olarak yürürlüğe konmuş uluslararası antlaşmalar kanun hükmünde olup bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamamakta ise de, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 7 nci maddesine göre “Yasama yetkisi” Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir ve bu yetki devredilemez. Anayasa’nın 128 inci maddesinde ise memurların ve diğer kamu görevlilerinin niteliklerinin, atanmalarının, görev ve yetkilerinin, hakları ve yükümlülüklerinin, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. 08.08.1951 tarih ve 5834 sayılı yasayla onaylanması uygun bulunan ve 14.08.1951 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 98 no.lu ILO sözleşmesinde, çalışanlara toplu pazarlık ve toplu sözleşme hakkı getirilmiştir; ancak çalışanlara tanınacak mali hakların sözleşme ile serbestçe belirlenebileceği ve imzalanacak bu sözleşmenin de normlar hiyerarşisine göre Kanun hükümlerinin üzerinde olacağına dair bir hüküm yer almamaktadır. Anayasa’nın 90 ıncı maddesi bir Anayasa hükmü olduğu gibi 128 inci maddesi de bir Anayasa hükmüdür. Dolayısıyla her iki hükmün beraber değerlendirilerek memurlara toplu sözleşme hakkı verilmekle birlikte; memurların yapılacak sözleşmelerin yine kanunlarla belirlenen usul ve esaslara uyması gerekmektedir. Diğer taraftan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Toplu İş Sözleşmesi ve Sözleşme Hakkı” başlıklı 53 üncü maddesinde; “İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler. Toplu iş sözleşmesinin nasıl yapılacağı kanunla düzenlenir. Memurlar ve diğer kamu görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler. Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir. Toplu sözleşme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar kanunla düzenlenir” hükümleri yer almaktadır.Anayasanın mezkur 53 üncü maddesi doğrultusunda 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 15 inci maddesinde, “Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile il özel idarelerinin kadro ve pozisyonlarında istihdam edilen kamu görevlilerine sosyal denge tazminatı ödenebilir. Sosyal denge tazminatının ödenebilecek aylık tutarı, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununa göre yapılan toplu sözleşmede belirlenen tavan tutarı geçmemek üzere ilgili belediye ve il özel idaresi ile ilgili belediye ve il özel idaresinde en çok üyeye sahip kamu görevlileri sendikası arasında anılan Kanunda öngörülen hükümler çerçevesinde yapılabilecek sözleşmeyle belirlenir”denilmektedir.4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun “Mahalli İdarelerde Sözleşme İmzalanması” başlıklı 32 nci maddesinde “27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 15 inci maddesi hükümleri çerçevesinde sosyal denge tazminatının ödenmesine belediyelerde belediye başkanının teklifi üzerine belediye meclisince, il özel idaresinde valinin teklifi üzerine il genel meclisince karar verilmesi halinde, sözleşme döneminde verilecek sosyal denge tazminatı tutarını belirlemek üzere ilgili mahalli idarede en çok üyeye sahip sendikanın genel başkanı veya sendika yönetim kurulu tarafından yetkilendirilecek bir temsilcisi ile belediyelerde belediye başkanı, il özel idaresinde vali arasında toplu sözleşme sürecinin tamamlanmasını izleyen üç ay içerisinde sözleşme yapılabilir…” denilmekle birlikte aynı Kanun’un Geçici 14 üncü maddesinde “15/03/2012 tarihinden önce 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 15 inci maddesi kapsamındaki idareler ile ilgili sendikalar arasında toplu iş sözleşmesi, toplu sözleşme, sosyal denge sözleşmesi ve benzer adlar altında imzalanan sözleşmelerin uygulanmasına, söz konusu sözleşmelerde öngörülen sürelerin sonuna kadar devam edilebilir Anılan sözleşmelerin uygulanmasına devam edildiği dönem için 32 nci madde hükümleri çerçevesinde ayrıca sözleşme yapılamaz. Söz konusu sözleşmeleri 31/12/2015 tarihinden önce sona eren veya mevcut sözleşmeleri bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra karşılıklı olarak feshedilen kapsama dahil idareler, sözleşmelerinin sona eriş veya fesih tarihini izleyen bir ay içinde sözleşmelerin sona erdiği veya feshedildiği tarih ile bu Kanunda öngörülen toplu sözleşme dönemi sonuna kadarki dönemle sınırlı olmak üzere üçüncü fıkra hükümleri dikkate alınmaksızın 32 nci madde hükümleri çerçevesinde sözleşme yapabilir. Ancak 32 nci madde uyarınca toplu sözleşmede belirlenen tavan tutarın, unvanlar itibarıyla ilgili personele söz konusu sözleşmeler uyarınca yapılmakta olan ortalama aylık ödemenin altında kalması halinde; üçüncü fıkra hükümleri dikkate alınmaksızın 32 nci madde hükümleri esas alınarak 31/12/2015 tarihine kadar uygulanabilecek sözleşmelerde bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte uygulanan sözleşme uyarınca unvanlar itibarıyla ilgili personele ödenen ortalama aylık tutar tavan olarak esas alınabilir. Bu şekilde yapılacak ödemeler kazanılmış hak sayılmaz” hükümlerine yer verilmiştir. Bununla birlikte 25.08.2017 tarih ve 30165 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2018 ve 2019 Yıllarını Kapsayan 4. Dönem Toplu Sözleşme” nin yerel yönetim hizmet koluna ait düzenlemeleri içeren dördüncü bölümünün 1 inci maddesinde; “Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile il özel idarelerinin kadro ve pozisyonlarında istihdam edilen kamu görevlilerine, 4688 sayılı Kanunun 32’nci maddesinde yer alan usul ve esaslar çerçevesinde ödenebilecek sosyal denge tazminatı aylık tavan tutarı en yüksek devlet memuru aylığının (Ek gösterge dahil) %100’üdür.” denilmekte, 7 nci maddesinde ise; “4688 Sayılı Kanunun geçici 14 üncü maddesinde yer alan “31.12.2015” ibaresi “31.12.2019” şeklinde uygulanır” denilmektedir. Buna göre 15.03.2012 tarihinden önce bir sözleşme imzalanmışsa, bu sözleşme, süresi bitinceye kadar geçerli olacaktır. Söz konusu sözleşmenin çeşitli sebeplerle 31.12.2019 tarihinden önce sona ermesi durumunda 31.12.2019 tarihine kadar yeni bir sözleşme imzalanabilecek, ancak eski sözleşmede unvanlar itibariyle belirlenen tutarın 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’na göre yapılan toplu sözleşmede belirlenen tavan tutarı geçmesi durumunda bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte yani 11.04.2012 tarihinde uygulanan sözleşme uyarınca unvanlar itibarıyla ilgili personele ödenen ortalama aylık tutar tavan olarak esas alınabilecektir. Başka bir deyişle, 31.12.2019 tarihine kadar ki dönemde, yenilenen sözleşme ile ilgili personele ödenen meblağ, toplu sözleşme ile belirlenen tavan tutardan yüksek ise, yüksek olan bu tutarların artırılması mümkün değildir. Diğer taraftan aynı dönemde, bir önceki sözleşmede öngörülen sosyal denge tazminatı tutarı, yapılan toplu sözleşmede belirlenen tavan tutardan düşük ise, bu defa yeni yapılacak sözleşmede öngörülebilecek en yüksek tutar, toplu sözleşmede belirlenen tavan tutar kadar olabilecektir. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; …………………. Belediye Başkanlığı ile ……………………SEN arasında ………………….. tarihinde imzalanan ve …………………….. tarihinden …………………….. tarihine kadar geçerli olan toplu iş sözleşmesinin “Mali haklar” başlıklı 6 ıncı bölümünün 26 ncı maddesi sosyal denge yardımını, 27 nci maddesi sosyal yardımları, 28 inci maddesi ise öğrenim yardımını düzenlemektedir. Ayrıca “Yürürlük ve süre” başlıklı 29 uncu maddede, birinci yıl sonu olan ………………………. tarihinden itibaren sözleşmede belirtilen tutarların Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2017 yılı Mart ayı ile 2018 yılı Mart ayı arasında gerçekleşen 2003=100 temel yılı TÜFE’nin 2018 yılı Şubat ayı sonu itibariyle hesaplamış olduğu değişim oranlarından en yüksek olanı oranında artırılacağı hüküm altına alınmıştır. Bahsi geçen zam oranı %11,4 olarak belirlenmiş ve ……………………. tarihli tutanakla Belediye Başkanı tarafından onaylanmıştır. Buna istinaden……..yılında yapılacak ödemeler …………..-…………… için; Sözleşme Ücreti (TL): ……………. (Brüt ……………), Sosyal Yardımlar (TL): ……………. (Brüt …………….), Yakacak Yardımı (TL): …………….. (Brüt ……………), Öğrenim Yardımı (TL): İlköğretim ……………… (Brüt ………………), Lise ………….. (Brüt ……………..), Üniversite …………….. (Brüt ………………), ………………-…………….. için (TÜFE artışlı tutar): …………….. (Brüt ………………..), Sosyal Yardımlar (TL), ………………… (Brüt ………………), Yakacak Yardımı (TL): ………………. (Brüt ………………..), Öğrenim Yardımı (TL): İlköğretim ……………. (Brüt ……………..), Lise ……………… (Brüt ………………), Üniversite ………………. (Brüt ………………..), ( Sözleşme ücreti her ay, sosyal yardımlar Cumhuriyet Bayramı, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, 1 Mayıs ve Yılbaşı dönemleri olmak üzere toplam 5 adet ve yakacak yardımı da yılda 1 adet olarak ödenmiştir) şeklindedir.Diğer taraftan ………………… Belediyesi ile …………………. SEN arasında ……………… tarihinde sözleşme imzalandığı, söz konusu üç yıllık sözleşmenin yürürlüğünün ………………….. tarihinde sona erdiği anlaşılmıştır. Mezkur sözleşmenin 25 inci maddesinde ise; “İş bu toplu iş sözleşmesinin 21, 23, 24 üncü maddelerinde düzenlenmiş bulunan yardım tutarları sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31.12.2012 tarihine kadar uygulanır. Bu yardım tutarları ………………..-……………… tarihleri arasındaki bütçe yılında Devlet Memurlarının maaşlarına yapılacak zam oranında, ……………….-…………….. tarihleri arasındaki Devlet Memurlarının maaşlarına yapılacak zam oranında ve ……………..-……………………. tarihleri arasındaki Devlet Memurlarının maaşlarına yapılacak zam oranında artırılmak suretiyle ödenir” hükmünün bulunduğu görülmüştür.Yukarıda ifadesini bulan sözleşmenin “Mali ve Sosyal Haklar” başlıklı 4 üncü bölümünün 21 inci maddesi (İyileştirme Zammı), 22 nci maddesi (Sosyal ve Kültürel Yardımlar) ve 24 üncü maddesi (Yakacak Yardımı) uyarınca ödenmesi gereken en yüksek ortalama toplam aylık sosyal denge tazminatı tutarı; Tüm Personele Ödenecek Sözleşme Ücreti Brüt: …………………. TL, Sosyal Yardımlar Brüt: ………………….. TL (Sosyal Yardımlar; Cumhuriyet Bayramı, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, 1 Mayıs ve Yılbaşı dönemlerinde ayrı ayrı Net ………………… TL; yakacak yardımı olarak da ayrıca Brüt ………………… TL olmak üzere (………………) + ………….=…………………. Aylık tutarı …………./………=……….. TL) Toplam Brüt Tutar: ………………. TL’dir.………….. yılı için hesaplanan tutarın (Brüt …………….. TL); ……………….. tarihinde imzalanan toplu sözleşmenin 25 inci maddesine göre Devlet Memurlarının maaşlarına yapılacak zam oranında ilgili yıllarda artırılması ve bu sözleşmenin süresinin son bulduğu tarih olan ……………… tarihinde hesaplanan kümülatif toplam tutarın (Brüt …………………. TL) …………………. yılı için ödenebilecek ortalama aylık toplam tavan tutar olarak esas alınması gerekmektedir. Sözleşme Tutarı Zamlı Toplam Brüt Tutar; ……………….. TL, ………………. İlk 6 Ayı Devlet Memurları Maaş Zam Oranı ( % 3,14 ); ………………….., 2013 İkinci 6 Ayı (%4); …………………., 2014 (%3,27); ……………….., 2015 İlk 6 Ay (%3); ………………… TL’dir.4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununa göre imzalanan ve 2018 ve 2019 yıllarını kapsayan Toplu İş Sözleşmesinde sosyal denge tazminatının tavanı tutarı 2018 yılı için;

– 01/01/2018-30/06/2018 tarihleri arasında aylık …………………… TL (9500 x 0,108550),

– 01/07/2018-31/12/2018 tarihleri arasında ise aylık …………………… TL (9500 x 0,11794)

olmak zorundadır. Ancak 15.03.2012 tarihinden önce imzalanan sosyal denge sözleşmesinde ünvanlar itibariyle belirlenen ortalama aylık tutarlar, toplu sözleşmede belirlenen sosyal denge tazminat tutarlarından fazla ise 15.03.2012 tarihinden önce imzalanan sözleşmedeki ortalama aylık tutarlar tavan olarak esas alınabilecektir. Belediye ile ……………………….Sen arasında 01.03.2012 tarihinde imzalanan sözleşmenin üçüncü yılında Devlet Memurları maaş zam artış oranları uygulandıktan sonra hesaplanan ortalama aylık tutar Brüt …………………… TL’dir. Bu tutar 2018 yılı için toplu sözleşme ile belirlenen tavan tutardan yüksek olduğu için, 2018 yılında Belediyede çalışan memurlara ödenebilecek en yüksek ortalama toplam aylık sosyal denge tazminatının Brüt ………………………. TL olması gerekmektedir. Neticeten, ………………………….. Belediyesi ile …………………. Sendikası arasında imzalanan ve ……………… tarihinden itibaren geçerli olan sözleşmede memur personele 2018 yılında mevzuatın öngördüğü tutardan daha yüksek tutarda sosyal denge tazminatı ödemesi yapılmasında mevzuata uyarlık bulunmamaktadır.5393 sayılı Belediye Kanunun “Belediye Başkanı” başlıklı 37 nci maddesinde Belediye Başkanının belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisi olduğu ifade edilmiştir. Bu hükümden hareketle Belediye Başkanı veya onun yetkili kıldığı Başkan Yardımcısının imzaladığı sosyal denge tazminatı ödenmesine ilişkin sözleşme, temsilcisi olduğu idare için bağlayıcılık taşımakta olduğundan, mevzuata aykırı hükümler içeren sözleşmeyi imzalayan sıfatıyla harcama talimatını veren Belediye Başkanının oluşan kamu zararından dolayı sorumluluğu bulunmaktadır.Ayrıca 5018 sayılı Kanunun “Harcama Yetkisi ve Yetkilisi” başlıklı 31 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında “Kanunların verdiği yetkiye istinaden yönetim kurulu, icra komitesi, komisyon ve benzeri kurul veya komite kararıyla yapılan harcamalarda, harcama yetkisinden doğan sorumluluk kurul, komite veya komisyona ait olur” hükmü yer almaktadır. Harcama Yetkilileri aynı maddenin birinci fıkrasında “Bütçeyle ödenek tahsis edilen her bir harcama biriminin en üst yöneticisi” olarak tanımlanmıştır. Sözleşmeyi imza edenler, kendilerine bütçe ile ödenek tahsis edilen harcama biriminin yöneticisi olmamakla; dolayısıyla da Kanunun yaptığı tanıma göre harcama yetkilisi olmamakla birlikte, 3 üncü fıkrada yer alan düzenleme uyarınca harcama yetkisinden doğan sorumluluğa tabidirler.Aynı Kanununun “Harcama Talimatı ve Sorumluluk” başlıklı 32 nci maddesinde;“…Harcama yetkilileri, harcama talimatlarının bütçe ilke ve esaslarına, kanun, tüzük ve yönetmelikler ile diğer mevzuata uygun olmasından, ödeneklerin etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasından ve bu Kanun çerçevesinde yapmaları gereken diğer işlemlerden sorumludur” hükmü yer almaktadır. Söz konusu hüküm doğrultusunda, Harcama Yetkililerinin ödemeler ile ilgili bütçe, ödenek, harcama talimatının düzenlenmesi ve sair usule ilişkin hususlar doğru olsa bile harcama talimatının mevzuata uygun olmasını temin etme zorunluluğu ve sorumluluğu bulunmaktadır. Bu doğrultuda, 31.12.2005 tarih ve 26040 sayılı Resmi Gazete yayınlanan İç Kontrol ve Ön Mali Kontrole İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin “Ön Mali Kontrolün Kapsamı” başlıklı 10 uncu maddesinde; “Ön malî kontrol görevi, idarelerin yönetim sorumluluğu çerçevesinde, harcama birimleri ve malî hizmetler birimi tarafından yerine getirilir.Ön malî kontrol, harcama birimleri tarafından yapılan kontroller ile malî hizmetler birimi tarafından yapılan kontrollerden oluşur. Malî hizmetler birimi tarafından yapılacak ön malî kontrol, Usul ve Esaslarda belirtilen kontroller ile idarelerce yapılacak düzenlemeler çerçevesinde bu birim tarafından yapılması öngörülen kontrollerden meydana gelir.Gelir, gider, varlık ve yükümlülüklere ilişkin malî karar ve işlemler, harcama birimleri ve malî hizmetler birimi tarafından idarenin bütçesi, bütçe tertibi, kullanılabilir ödenek tutarı, ayrıntılı harcama veya finansman programları, merkezi yönetim bütçe kanunu ve diğer malî mevzuat hükümlerine uygunluk yönlerinden kontrol edilir. Malî karar ve işlemler harcama birimleri tarafından kaynakların etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılması açısından da kontrol edilir” hükümleri yer almaktadır. Söz konusu yönetmeliğin üçüncü fıkrasında yer alan mali karar ve işlemlerin merkezi yönetim bütçe kanunu ve diğer mali mevzuat hükümlerine uygunluk yönünden kontrolü, harcama birimlerine verilen bir sorumluluktur ve bu sorumluluk harcama yetkilileri ve gerçekleştirme görevlilerinin üzerindedir.Aynı Yönetmeliğin “Ön Mali Kontrolün Niteliği” başlıklı 11 inci maddesinde;“…Malî karar ve işlemlerin ön malî kontrole tâbi tutulması ve ön malî kontrol sonucunda uygun görüş verilmiş olması, harcama yetkilileri ve gerçekleştirme görevlilerinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz” hükmüne yer verilmiştir. Söz konusu hüküm 5018 sayılı Kanun ve İç Kontrol ve Ön Mali Kontrole İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Harcama Yetkililerine ve Gerçekleştirme Görevlilerine verilen sorumluluğu pekiştiren bir düzenlemedir.Bu itibarla, yukarıda yer alan maddeler mucibince ve yapılan açıklamalar çerçevesinde; ………………….. Belediye Başkanlığı ile ………………… Sendikası arasında imzalanan Toplu İş Sözleşmesinin mevzuata aykırı hükümler içermesi ve Belediyede çalışan …………………….SEN üyesi personele 2018 yılında mevzuatın öngördüğü tutardan daha fazla tutarda sosyal denge tazminatı ödemesi yapılması sonucu oluşan ……………………………… TL kamu zararının sorumlular; Belediye adına sözleşmeyi imzalayan (Belediye Başkanı) ……………………….., Harcama Yetkilisi ……………. ve Gerçekleştirme Görevlisi ……………………’ye Müştereken ve müteselsilen 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53 üncü maddesi gereği işleyecek faizleriyle ödettirilmesine, İş bu ilamın tebliğ tarihinden itibaren aynı Kanunun 55 inci maddesi gereğince altmış gün içerisinde Sayıştay Temyiz Kurulu nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle, karar verildi.

10-) Sayıştay 4.Daire,Karar 203,İlam:8,Tutanak Tarihi: 17.10.2019;

Mülkiyeti Belediyeye ait olan 25 adet taşınmazın satışına ilişkin ihale kararlarının damga vergisi kesintisine tabi tutulmaması suretiyle kamu zararına sebebiyet verildiği görülmüştür.488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1’inci maddesinde; bu Kanuna ekli (1) sayılı Tabloda yazılı kâğıtların damga vergisine tabi olduğu, bu Kanundaki kâğıtlar teriminin, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade ettiği, “Mükellef”in düzenlendiği 3’üncü maddesinde; resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kâğıtların damga vergisini kişilerin ödeyeceği belirtilmiş olup, 4’üncü maddesinde de; bir kâğıdın tabi olacağı verginin tayini için o kâğıdın mahiyetine bakılacağı ve buna göre tabloda yazılı vergisinin bulunacağı, kâğıtların mahiyetlerinin tayininde, şekli kanunlarda belirtilmiş olanlarda kanunlardaki adlarına, belirtilmemiş olanlarda üzerlerindeki yazının tazammum ettiği hüküm ve manaya bakılacağı, mahiyeti tayin edilmek istenen kâğıt üzerinde başka bir kâğıda atıf yapılmış ise atıf yapılan kâğıdın hükümlerine nazaran iktisap ettiği mahiyete göre vergi alınacağı, hükümlerine yer verilmiştir. Anılan Kanuna ekli (I) sayılı Tablonun “II. Kararlar ve mazbatalar” bölümünün 2’nci sırasında; “İhale Kanunlarına tabi olan veya olmayan resmi daire ve kamu tüzel kişiliğini haiz kurumların her türlü ihale kararları” nın binde 5,69 oranında damga vergisine tabi olduğu belirtilmiştir. Belediyenin mülkiyetinde bulunan 25 adet taşınmaza ilişkin encümen kararları ile ihale satış dosyalarının incelenmesinde, taşınmazların satışına ilişkin ihale kararı sebebiyle kesilmesi gereken damga vergisinin alınmadığı anlaşılmıştır. Damga Vergisi Kanununa ekli (1) sayılı Tabloda belirtildiği üzere ihale kanunlarına tabi olan veya olmayan resmi daire ve kamu tüzel kişiliğine haiz kurumların her türlü ihale kararları binde 5,69 oranında damga vergisine tabidir. Dolayısıyla belediyelere ait ihalelerde ihale komisyonu görevini ifa eden belediye encümeninin almış olduğu ihale kararları tutarları üzerinden de binde 5,69 oranında damga vergisi tahsil edilmesi gerekmektedir. Sorumlular tarafından yapılan savunmada; ihale arsa satış ihalesi olduğundan ve ihalede herhangi bir taahhüt bulunmadığından sözleşme yapılmadığı ve bununla ilgili herhangi bir vergi tahsil edilmediği, ayrıca 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu hükümlerine göre hesaplanan damga vergilerine ait tahsilatlara ilişkin makbuzların savunma ekinde gönderildiği belirtilmiş ise de; sorgu konusu edilen husus sözleşme damga vergisi olmayıp, taşınmazların satışına ilişkin ihale kararı üzerinden alınması gereken damga vergisidir. Savunmada sözleşme yapılmadığı ifade edilmiş ise de; …………. Belediye Başkanlığı tarafından ihale üzerinde bırakılanlar adına gönderilen …………. tarihli “Kesinleşen İhale Kararının Bildirilmesi” başlıklı yazıda; ihale bedelinin 6 eşit taksitle ödeneceği belirtilmiş ve ihale üzerinde bırakılanlarla taksit sözleşmesi yapılmıştır. İdare tarafından savunma ekinde gönderilen makbuzlar, ihale üzerinde bırakılanlarla yapılan sözleşme sonucu doğan sözleşme damga vergisine ait olup, sorgu konusu edilen ihale kararlarına ilişkin değildir. Yukarıda anılan mevzuat hükümlerinden de anlaşılacağı üzere; resmi dairelerin yetkili mercilerince bir malın artırma, eksiltme, pazarlık, açık ihale usulü, belli istekliler arasında ihale usulü ve sair şekillerde alınması, satılması veya bir hizmetin gördürülmesi maksadıyla verilen her türlü kararlar, ihale kararları olup damga vergisine tabi olacaktır. İdare tarafından gönderilen savunma ve eklerinde ihale kararlarına ait damga vergisinin ödendiğine dair herhangi bir belge bulunmamaktadır. Diğer taraftan, ihale komisyonu olarak görev yapan belediye encümen üyeleri taşınmazların satışına ilişkin ihale kararları sebebiyle kesilmesi gereken damga vergilerinin tahsil edilmemesinden müteselsilen sorumlu tutulmuş ise de; ihale kararları dolayısıyla kesilmesi gereken damga vergisinin takip ve tahsili hususunda belediye encümen üyelerinden muhasebe yetkilisi sıfatıyla Mali Hizmetler Müdürünün sorumluluğu bulunmaktadır. Nitekim 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun “Resmi dairelerin mecburiyeti” başlıklı 26’ncı maddesinde de; “Resmi dairelerin ilgili memurları kendilerine ibraz edilen kağıtların Damga Vergisini aramaya ve vergisi hiç ödenmemiş veya noksan ödenmiş olanları bir tutanakla tesbit etmeye veya bunları tutanağı düzenlemek üzere, vergi dairesine göndermeye mecburdurlar.” hükmü yer almaktadır. Bu itibarla, mülkiyeti Belediyeye ait olan 25 adet taşınmazın satışına ilişkin ihale kararları üzerinden damga vergisi kesintisi yapılmaması sonucu neden olunan …………. TL kamu zararının; Muhasebe Yetkilisi ………….’… (Mali Hizmetler Müd.) tek başına,6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53’üncü maddesi gereği işleyecek faizleri ile ödettirilmesine,6085 sayılı Sayıştay Kanununun 55’inci maddesi uyarınca İşbu İlamın tebliğ tarihinden itibaren altmış gün içerisinde Sayıştay Temyiz Kurulu nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere,Oy birliğiyle, Karar verildi.

11-) Sayıştay  5.Dairesi,Karar:391,İlam:4,Tutanak Tarihi:15.10.2019

Süre uzatımı verilmesini gerektiren haklı gerekçeler bulunmadığı ve iş zamanında bitirilmediği halde süre uzatımı verilerek gecikme cezası hesaplanmaması nedeniyle oluşan kamu zararına  sebebiyet verilmesi,

 …………. Belediyesi tarafından ihale edilen ……………..Ltd.Şti. yüklenimindeki ……………TL sözleşme bedelli “……………..” işinde;

A) Süre uzatım kararının, sözleşme eki genel şartnamede yer alan gerekçelere uygun olmadığı, yersiz olarak süre uzatımı verilerek yüklenicinin kusurlarının gizlendiği, zamanında bitirilmeyen işte gecikme cezası uygulanmaması neticesinde …………….. TL kamu zararına sebebiyet verildiği hususu ile ilgili olarak; Sözleşmenin …………. inci maddesinde; sözleşmenin, ekindeki ihale dokümanı ve diğer belgelerle bir bütün olduğu, İdareyi ve Yükleniciyi bağlayacağı belirtilmekte, devamında, İhale dokümanını oluşturan belgeler arasındaki öncelik sıralamasında ilk sırada Yapım İşleri Genel Şartnamesinin bulunduğu görülmektedir. Anılan işte, …………. de sözleşme imzalanmış ve sözleşmede, yüklenicinin taahhüdün tümünü 120 gün içinde tamamlayarak geçici kabule hazır hale getirmek zorunda olduğu belirtilmiştir. Sözleşmenin …………. inci maddesinde de süre uzatımıyla ilgili hususlarda Yapım İşleri Genel Şartnamesi hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmiştir. Sözleşmenin ………….inci maddesinde ise “Yüklenicinin sözleşmeye uygun olarak işi süresinde bitirmediği takdirde, gecikilen her gün için sözleşme bedelinin %0,05 (on binde beş) oranında gecikme cezası uygulanır.” hükmü yer almıştır.Yapım İşleri Genel Şartnamesinin 29 uncu maddesinde; “(1) İşin, sözleşmesinde belirlenen zamanda tamamlanıp geçici kabule hazır hale getirilmemesi durumunda, gecikilen her gün için sözleşmesinde öngörülen günlük gecikme cezası uygulanır.

(2) Mücbir sebepler nedeniyle süre uzatımı verilebilecek haller aşağıda sayılmıştır:

(4) İdarenin, sözleşmenin ifasına ilişkin yükümlülüklerini Yüklenicinin kusuru olmaksızın yerine getirmemesi (yer teslimi, projelerin onaylanması, iş programının onaylanması, ödenek yetersizliği gibi) ve bu sebeple sorumluluğu Yükleniciye ait olmayan gecikmelerin meydana gelmesi, bu durumun taahhüdün yerine getirilmesine engel nitelikte olması ve Yüklenicinin bu engeli ortadan kaldırmaya gücünün yetmemiş olması halinde, işi engelleyici sebeplere ve yapılacak işin niteliğine göre, işin bir kısmına veya tamamına ait süre en az gecikilen süre kadar uzatılır.

(5) Öngörülemeyen durumlar nedeniyle bir iş artışının zorunlu olduğu hallerde ilave işin gerektirdiği ek süre Yükleniciye verilir.

(6) Mücbir sebepler ve/veya idarenin sebep olduğu hallerden dolayı, işte sorumluluğu yükleniciye ait olmayan gecikmelerin meydana gelmesi halinde, durum idarece incelenerek işi engelleyici sebeplere ve yapılacak işin niteliğine göre işin bir kısmına veya tamamına ait süre uzatılır….” düzenlemesi yer almıştır. Anılan işte, …………… tarihli yazıda işin süresinin ……………. tarihinde bittiği belirtildikten sonra “.. .ihale kapsamında yapılan mahal değişikliğinden dolayı yüklenici firmaya 2 (iki) ay süre uzatımı verilecek olup….” denilerek mahal değişiklikleri süre uzatımına gerekçe tutulmuştur. Sözleşme ve projelerde olmayan ve işin süresinin hesabında daha önceden dikkate alınmamış yeni bir iş kaleminin veya sonradan ortaya çıkan idarenin sebebiyet verdiği proje onayı, proje revizyonu, yer teslimi, işin durdurulması, hakedişin zamanında ödenmemesi gibi durumların mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. Süre uzatımına gerekçe oluşturabilecek idarenin sebebiyet verdiği haller şartnamede belirtilmiş olup, mahal değişikliği süre uzatımına gerekçe olacak sebepler arasında yer almamaktadır. Zira bu değişikliğin işin süresine nasıl etki ettiği, işin bu nedenle durup durmadığı gibi unsurlar ortaya konulmadığı gibi, hangi mahallerdeki değişikliklerin kaç günlük gecikmeye neden olduğu ve işin nerelerde kaçar gün aksadığı gibi hususlar da ortaya konulmamıştır. Sözleşmenin 24 üncü maddesinde, Sözleşme imzalandıktan sonra, sözleşme bedelinin aşılmaması ve İdare ile Yüklenicinin karşılıklı olarak anlaşması kaydıyla, aşağıda belirtilen hususlarda sözleşme hükümlerinde değişiklik yapılabilir:

a)İşin yapılma yeri,

b)İşin süresinden önce yapılması kaydıyla işin süresi ve bu süreye uygun olarak ödeme şartlan” denilerek mahal değişikliği konusunda idarenin yetkili olduğu belirtilmiş, ancak bu değişikliğin süre uzatımına doğrudan doğruya sebep olabileceği şartnamede yer almamıştır. Şartnamede, İdarenin, sözleşmenin ifasına ilişkin (yer teslimi, projelerin onaylanması, iş programının onaylanması, ödenek yetersizliği gibi) yükümlülüklerini yüklenicinin kusuru olmaksızın yerine getirmemesi ve bu sebeple işte gecikmelerin meydana gelmesi halinde, işi engelleyici sebeplere ve yapılacak işin niteliğine göre, işin bir kısmına veya tamamına ait sürenin gecikilen süre kadar uzatılacağı belirtildiğinden, gecikilen sürenin belgeleriyle ortaya konulması zorunludur. Öte yandan mahal değişikliğine ilişkin karşılaştırmalı olarak ne zaman ve nerelerde nasıl bir değişikliğe gidildiğine ve bu değişiklik nedeniyle işin nasıl ve ne kadarlık kısmının aksadığına ilişkin bir gerekçe de ortaya konulmamıştır.Yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri ve yapılan açıklamalar çerçevesinde, süre uzatımı verilmesini gerektiren haklı gerekçeler bulunmadığı ve iş zamanında bitirilmediği halde süre uzatımı verilerek gecikme cezası hesaplanmaması nedeniyle oluşan …………..TL kamu zararının Gerçekleştirme görevlisi ……………., Harcama Yetkilisi …………….. ile hakediş raporunu düzenleyen …………….. (Harita Teknikeri), …………….. (belediye personeli) ve …………… (belediye Personeli)’e müştereken ve müteselsilen, 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53 üncü maddesi gereği işleyecek faizleri ile ödettirilmesine, İş bu ilamın tebliğ tarihinden itibaren aynı Kanunun 55 inci maddesi gereğince altmış gün içerisinde Sayıştay Temyiz Kurulu nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

B) Süre uzatımı kararı verildiği halde damga vergisi tahsil edilmemesi sonucu ……………… TL kamu zararına sebebiyet verildiği hususu ile ilgili olarak;

Damga Vergisi Kanununun 2 nci maddesinde; “Vergiye tabi kağıtlar mahiyetinde bulunan veya onların yerini alan mektup ve şerhlerle, bu kağıtların hükümlerinin yenilenmesine, uzatılmasına, değiştirilmesine devrine veya bozulmasına ilişkin mektup ve şerhler de Damga Vergisine tabidir.” hükmü yer aldıktan sonra, 14 üncü maddesinde de, belli parayı ihtiva eden sözleşmelerin değiştirilmesi halinde artan miktarın aynı nispette vergiye tabi olduğu belirtildikten sonra, sözleşmelerin müddetinin uzatılması halinde ise aynı miktar veya nispette vergi alınacağı hükme bağlanmıştır. Sayıştay Genel Kurulu’nun …………….. tarih, ……………. sayılı kararında ifade edildiği üzere; sürenin asli bir unsur olduğu sözleşmelerde, bunların aynı şartlarla bir süre daha uzatılması ile ilave olunan veya tekerrür eden bir meblağ ortaya çıkmış bulunuyorsa bu meblağ üzerinden ve sözleşmeye uygulanan oranda nisbi damga vergisi alınması, şayet belli ya da hesap edilmesi mümkün bir meblağ mevcut bulunmuyorsa, sözleşme için alınmış olan miktarda, maktu damga vergisi alınması gerekmektedir. Yapım işlerine ilişkin sözleşmelerde işin süresi sözleşmede asli bir unsur olarak yer almakta ve süre ile ilgili hükümlere uyulmadığında cezalı çalışılmakta veya sözleşmenin feshine kadar gidilebilmektedir. Gerek mücbir sebeplerle gerekse işte meydana gelen artışlarla idarece yükleniciye ilave süre verildiğinde; sözleşme süresi, sözleşmede yer alan tüm hükümlerle birlikte uzatılmaktadır. İlave işler ve iş artışından kaynaklanan durumlarda, iş artışına ilişkin karar ile birlikte bu işler için gereken ilave süre aynı anda tek bir kararla ortaya çıktığında, artan miktar üzerinden, vergiyi doğuran olayın tekliği nedeniyle tek bir damga vergisi hesaplanması tabiidir. Ancak, gerek iş artışına ilişkin olarak ilave sürenin ayrı bir karar ile verilmesi, gerekse iş artışı olmaksızın çeşitli nedenlerle ek süre verilerek sözleşmenin süresinin uzatılması hallerinde, Kanunun 14 üncü maddesi hükmü gereğince, ilk sözleşmede alınan miktar kadar damga vergisi hesaplanıp tahsil edilmesi gerektiği düşünülmektedir. Anılan işte, ………….. de sözleşme imzalanmış ve sözleşmede, yüklenicinin taahhüdün tümünü 120 gün içinde tamamlayarak geçici kabule hazır hale getirmek zorunda olduğu belirtilmiştir. İşin sözleşmesinde, teminat süresi, süre uzatımı verilecek haller, gecikme halinde alınacak cezalar gibi hususlar düzenlenmiş olup, bu ve benzeri düzenlemelerin hepsi işin süresi ile ilgili olduğu gibi, bu hususlar sözleşmenin süresi ile de ilgili bulunmaktadır. Bu nedenle, işte herhangi bir sebeple süre uzatımı verildiğinde, bu kararlarla birlikte sözleşme süresinin de uzatılmasına karar verilmiş olmaktadır. Anılan yapım işinde, ………….. işyeri teslimi yapıldığından ……… tarihi iş bitiş tarihi olarak hesap edilmişken, ………… tarihinde, ihale kapsamında yapılan mahal değişikliklerinden dolayı iki ay süre uzatımı verilmiş, yeni iş bitim tarihi de ………….. olarak belirlenmiştir. Bu süre uzatım kararı ile sözleşmenin süresi de iki ay daha (60 gün daha) uzamış bulunmaktadır. Bu nedenle, anılan süre uzatım karan ile sözleşmenin süresi uzatılmış bulunduğundan, Kanunun 14 üncü maddesi gereğince, sözleşme tutan üzerinden hesaplanan aynı miktardaki damga vergisinin alınması gerekmektedir. Diğer yandan; mahal değişikliği gerekçe gösterilerek yükleniciye verilen süre uzatım kararının yersiz olması nedeniyle sözleşme süresinin uzaması söz konusu değildir. Geçerli bir süre uzatımı söz konusu olmadığından damga vergisi hesaplanmasını gerektirecek bir vergiyi doğuran olayın varlığından da söz edilemeyecektir. Bu itibarla; süre uzatımı karan verildiği halde damga vergisi tahsil edilmemesi neticesinde kamu zararı oluşmadığına, dolayısıyla ……………TL ile ilgili olarak ilişilecek husus bulunmadığına, İş bu ilamın tebliğ tarihinden itibaren aynı Kanunun 55 inci maddesi gereğince altmış gün içerisinde Sayıştay Temyiz Kurulu nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

C) Süre uzatımı kararı ile iş yıllara sari hale geldiği halde, yıllara yaygın hale geldikten sonra ödenen hakkedişlerden gelir vergisi yapılmaması sonucu …………… TL kamu zararına sebebiyet verildiği hususu ile ilgili olarak;193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 42 nci maddesinde; “Birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat (dekapaj işleri de inşaat işi sayılır) ve onarma işlerinde kar veya zarar işin bittiği yıl kati olarak tespit edilir ve tamamı o yılın geliri sayılarak, mezkûr yıl beyannamesinde gösterilir. Mükellefler bu madde kapsamına giren hallerde her inşaat ve onarım işinin hasılat ve giderlerini ayrı bir defterde veya tutmakta oldukları defterlerin ayrı sayfalarında göstermeye ve düzenleyecekleri beyannameleri işlerin ikmal edildiği takvim yılım takip eden yılın Mart ayının başından yirmi beşinci günü akşamına kadar vermeye mecburdurlar.” hükmü yer almış, Kanunun 94 üncü maddesinde de, 42 nci madde kapsamına giren işler dolayısıyla bu işleri yapanlara (kurumlar dahil) ödenen istihkak bedellerinden vergi tevkifatı yapılması gerektiği belirtilmiştir.Gelir Vergisi Kanununun 44 üncü maddesine göre;“İnşaat ve onarma işlerinde geçici ve kesin kabul usulüne tabi olan hallerde geçici kabulün yapıldığını gösteren tutanağın idarece onaylandığı tarih; diğer hallerde işin fiilen tamamlandığı veya fiilen bırakıldığı tarih bitim tarihi olarak kabul edilir.”Yapım işinin birden fazla takvim yılına sirayet edip etmediğinin belirlenebilmesi için, sözleşmeye göre işin başlangıç ve bitiş tarihlerinin iki farklı takvim yılma ait olması gerekmektedir. Başlangıçta yıllara yaygın olmayan bir işte, süre uzatımı verilerek işin bitim tarihi sonraki yıla sarktığında, yıllara yaygın hale geldiğinden, süre uzatım tarihinden sonra düzenlenip ödenecek hakedişler ve ödemelerden gelir vergisi kesintisi yapılması gerekecektir.

………….. tarihinde işin süresi bitmesine rağmen, ……………. tarih ve ………….. sayılı yazı ile, mahal değişikliklerinden dolayı iki ay süre uzatımı verildiği anlaşılmaktadır.Gerek 4734 sayılı Kanun gerekse 4735 sayılı Kanun gereğince, yapım işlerinde, işin yürütülmesi harcama yetkilisinin sorumluluk alanındadır. Yapı kontrol teşkilatı ile birlikte harcama yetkilisi, yapım ve ödeme ile ilgili, hakedişin onaylanması, projeler, süre uzatımı, iş artışı ve iş değişiklikleri konularında yetkili olup, süre uzatımı kararı için harcama yetkilisinin onay vermesi yeterli bulunmaktadır.……………. tarihinde süre uzatımına karar verildiğine ve iki aylık süre uzatımı ile iş bitim tarihi …………… tarihi olarak belirleneceğine göre, bu tarihte iş yıllara yaygın hale gelmektedir. Hatta, süre uzatımını gerektiren haller çok daha önceden ortaya çıktığından ve işte meydana gelen gecikme önceden belli olduğundan, işin yıllara yaygın hale geleceği de önceden belli olmuş bulunmaktadır.Anılan işe ait ……… nolu hakediş …………. tarihinde düzenlenmiştir. …….. nolu hakediş ise ……….. tarihinde düzenlenmiş olmakla birlikte, hakedişlerin tahakkuk ve ödemesi …………. tarih ve …………..yevmiye numarası ile gerçekleşmiştir. Hakediş ödemeleri ………kredisi ile gerçekleştirildiğinden, hakedişlerin ödenmesi ve kesintiler ile ilgili yazıların da …………… ve …………. tarihlerini taşıdığı anlaşılmaktadır. Öte yandan iş programına göre işlerin yavaş ilerlediği, mahal değişikliklerinin işte gecikme meydana getirip getirmediği, daha o tarihlerde belli olmuş olmalıdır. Bu durumda …………. tarihinde süresi sona eren işte, süre uzatımının da bu tarihten önce, işte meydana gelen değişiklikler ve gecikmelerden sonra yapılması gerektiği açıktır. Gelir Vergisi tevkifatından kaçınmak amacıyla, yıllara yaygın hale geleceği belli olan işte, süre uzatımı kararının hakedişlerin düzenlenmesinden sonra verilmesi, iyi niyet ve hakkaniyet kurallarına uymayacağı gibi, düzenlenmiş ancak henüz ödemenin yapılmamış olması nedeniyle gelir vergisi kesintisinin yapılmasına da engel oluşturmayacaktır.5018 sayılı Kanunun 61 inci maddesinde; “Muhasebe yetkilileri ödeme aşamasında, ödeme emri belgesi ve eki belgeler üzerinde;

a) Yetkililerin imzasını,

b) Ödemeye ilişkin ilgili mevzuatında sayılan belgelerin tamam olmasını,

c) Maddi hata bulunup bulunmadığını,

d) Hak sahibinin kimliğine ilişkin bilgileri, Kontrol etmekle yükümlüdür.

Muhasebe yetkilileri, ilgili mevzuatında düzenlenmiş belgeler dışında belge arayamaz. Yukarıda sayılan konulara ilişkin hata veya eksiklik bulunması halinde ödeme yapamaz. Belgesi eksik veya hatalı olan ödeme emri belgeleri, düzeltilmek veya tamamlanmak üzere en geç bir iş günü içinde gerekçeleriyle birlikte harcama yetkilisine yazılı olarak gönderilir. Hataların düzeltilmesi veya eksikliklerin giderilmesi halinde ödeme işlemi gerçekleştirilir. Muhasebe yetkilileri, 34 üncü maddenin ikinci fıkrasındaki ödemeye ilişkin hükümler ile bu maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen ödemeye ilişkin kontrol yükümlülüklerinden dolayı sorumludur. Muhasebe yetkililerinin bu Kanuna göre yapacakları kontrollere ilişkin sorumlulukları, görevleri gereği incelemeleri gereken belgelerle sınırlıdır.” hükmü gereğince muhasebe yetkililerinin sadece söz konusu maddede belirtilen hususlarla ilgili kontrol yükümlülüğü bulunduğundan Muhasebe Yetkilisi ……………’nın sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu itibarla; yıllara yaygın hale geldiği halde, yapım işine ilişkin hakedişlerin ödenmesi sırasında gelir vergisi kesintisinin yapılmaması ve bu nedenle yükleniciye fazla ödeme yapılması sonucu oluşan …………..TL kamu zararının, Gerçekleştirme Görevlisi ………………, Harcama Yetkilisi …………….., hakedişleri imzalayanlar ……………. (Harita Teknikeri), ……………… (belediye personeli), …………… (belediye Personeli)’e müştereken ve müteselsilen, 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53 üncü maddesi gereği işleyecek faizleri ile ödettirilmesine, İş bu ilamın tebliğ tarihinden itibaren aynı Kanunun 55 inci maddesi gereğince altmış gün içerisinde Sayıştay Temyiz Kurulu nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

D) İmalat ve malzeme birim fiyatlarına dahil olduğu halde bitüm için ayrıca nakliye bedeli ödenmesi sonucu …………… TL kamu zararına sebebiyet verildiği hususu ile ilgili olarak;

İşe ilişkin Sözleşme ekinde yer alan ve İhale dokümanında bulunan Proje Birim Fiyat Poz Tariflerinde; bitüm ile ilgili aşağıdaki tanımlamalar ve belirlemeler yapılmıştır:

Poz No ÖZEL -..Sıra No: …………

Tanımı …………… Birimi: TON

Kitap ……………..

Tarifi K.T.Ş esaslar ve şartlar dahilinde sathi kaplama işinin bünyesine giren bitüm temini ve nakliyesi Birim Fiyata dahil olmayan masraflar: Yoktur.

ÖLÇÜ : Bitümlü malzemenin depolandığı kabm dolu ve boş olarak tartılmak suretiyle bulunacak

TON cinsinden ağırlık farkıdır.

Not: Her nakliye sonunda tartım fişleri Yapı Denetim Görevlisine teslim edilerek Yapı Denetim Görevlisinin Onayı alınacaktır.

Poz No ÖZEL -..Sıra No:……….

Tanımı ………….. Birimi: ton

Kitap …………….

Tarifi K.T.Ş esaslar ve şartlar dahilinde sathi kaplama işinin bünyesine giren bitüm temini ve nakliyesi

Birim Fiyata dahil olmayan masraflar: Yoktur.

ÖLÇÜ : Bitümlü malzemenin depolandığı kabm dolu ve boş olarak tartılmak suretiyle bulunacak

TON cinsinden ağırlık farkıdır.

Not: Her nakliye sonunda tartım fişleri Yapı Denetim Görevlisine teslim edilerek Yapı Denetim Görevlisinin Onayı alınacaktır.

Yine aynı belgede, özel ……… poz nolu “TEK KAT BİTÜMLÜ SATHİ KAPLAMA YAPILMASI “ birim fiyat tarifinde; “Bitümün, distribütörde (gerekli olduğu takdirde) tatbik derecesine kadar ısıtılması ve her iki tabaka için ayrı ayrı püskürtülmesi,” işleminin birim fiyata dahil olduğu belirtilmiştir. Hakedişlerin incelenmesinde, sathi kaplama yapılması ile bitüm malzemesine ilişkin birim fiyatların, yapılan işler listesinde yer alarak ödenecek rakamların bulunduğu halde, birim fiyatlarda yer almayan ve malzeme ve imalat birim fiyatlarına dahil olduğu belirtilen bitüm ve bitüm bağlayıcının nakli ve ısıtılması işlemi için ayrı bir birim fiyatın hesaplanıp yapılan işler listesine dahil edildiği ve bedelinin ödendiği görülmektedir. Söz konusu nakliye ve ısıtma işlemleri, malzeme bedellerine ait birim fiyatlar ile sathi kaplama yapılması birim fiyatlarına dahil edilmiş bulunduğundan, ayrıca birim fiyat belirlenip ödenmesi mümkün değildir.Bu itibarla; birim fiyat tanımlarında, malzeme ve imalat birim fiyatlarına dahil edilmiş olduğu halde bittim ve bittim bağlayıcı için ayrıca nakliye ve ısıtma bedeli hesaplanıp ödenmesi sonucu (…………..TL x …………. = …………… + KDV=) oluşan …………..TL kamu zararının Gerçekleştirme Görevlisi …………….. ., hakedişi düzenleyenler ……………. (Harita Teknikeri), ……………. (belediye personeli), …………… (belediye Personeli) ile Harcama Yetkilisi ……………’e müştereken ve müteselsilen, 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53 üncü maddesi gereği işleyecek faizleri ile ödettirilmesine,İş bu ilamın tebliğ tarihinden itibaren aynı Kanunun 55 inci maddesi gereğince altmış gün içerisinde Sayıştay Temyiz Kurulu nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

E) Alt yüklenici sözleşmesinden Damga Vergisi alınmaması suretiyle ………….. TL kamu zararına sebebiyet verildiği hususu ile ilgili olarak;

1.07.1964 tarih ve 1171 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun l inci maddesinde;“Bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabidir.”;3 üncü maddesinde de; “Damga vergisinin mükellefinin kağıtları imza edenlerdir.” Hükmü yer almaktadır. Adı geçen Kanunun 10 uncu maddesinde; “Damga vergisinin nispi veya maktu olarak alınır.Nispi vergide, kağıtların nevi ve mahiyetlerine göre, bu kağıtlarda yazılı belli para, maktu vergide kağıtların mahiyetleri esastır. Belli para terimi, kağıtların ihtiva ettiği veya bunlarda yazılı rakamların hasıl edeceği parayı ifade eder.” denilmektedir. Ayrıca Kanun’un 26 ncı maddesinde; “Resmi dairelerin ilgili memurları kendilerine ibraz edilen kağıtların Damga Vergisini aramaya ve eksik olanları bir tutanakla tespit etmeye veya bunları tutanağı düzenlemek üzere, vergi dairesine göndermeye mecburdurlar.” Düzenlenmesi bulunmaktadır. Kanuna ekli (1) sayılı tablonun “I. Akitlerle İlgili Kağıtlar” başlıklı bölümünün A/l fıkrasında, belli parayı ihtiva eden mukavelenamelerin damga vergisine tabi tutulacağı hükümlerine yer verilmiştir. Kanuna ekli (1) sayılı tablonun I/A-l fıkrasındaki kağıtlara ilişkin damga vergisi oranı binde 9,48 olarak belirlenmiştir. Yapılan incelemede; asıl yüklenici firmanın, idari şartname hükümlerine göre alt yüklenici olarak çalışacakları kişi/firmaları ve yaptırmak istedikleri işleri idareye bildirerek gerekli onaylan aldıkları ve …………… Limited Şirketi ile alt yüklenici sözleşmesi imzaladıkları anlaşılmıştır. Alt Yüklenici Sözleşmesinde, işin bedelinin KDV hariç ………………TL olduğu, alt yüklenicinin işin %.. lik kısmına kadar olan işleri yapacağı belirtilmiştir. Yüklenici firmanın alt yüklenici ile yaptığı sözleşmeden alınması gereken damga vergisinin tahakkuk ve tahsil edildiğine ilişkin herhangi bir belgenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Denetçi tarafından düzenlenen Raporun sonuç kısmında, İdarenin alt yüklenici sözleşmesi üzerinden Damga Vergisi kesintisi yapılmaması sonucu neden olunan kamu zararı tutarı …………TL’nin sorumlularına ödettirilmesi istenmişse de; idarenin yüklenici ve alt yüklenici arasında gerçekleşen sözleşmeler üzerinden alınan damga vergisini tahakkuk ettirmek ve tahsil edip genel bütçeye aktarmak gibi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Üstelik tahsil edilmeyen damga vergisi nedeniyle belediyenin herhangi bir gelir kaybı da söz konusu değildir. Dolayısıyla belediye açısından bu durumda bir kamu zararından bahsetmek mümkün değildir. Söz konusu olayda ………….. Belediyesi vergi sorumlusu değildir. Bu itibarla; Denetçi tarafından Alt yüklenici sözleşmesinden Damga Vergisi alınmaması suretiyle ………….. TL kamu zararından bahsedilmişse de, bahse konu olayda belediyenin hesap ve işlemleri yasal düzenlemelere uygun olduğundan ve belediye bütçesi bakımından kamu zararı oluşmadığından söz konusu tutar için ilişilecek husus bulunmadığına, İş bu ilamın tebliğ tarihinden itibaren aynı Kanunun 55 inci maddesi gereğince altmış gün içerisinde Sayıştay Temyiz Kurulu nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi.

F) Sözleşme ile öngörülmüş olan araç ve personel tedarik edilmesi ile ilgili yükümlülüklerin yerine getirilmediği halde ceza kesilmemesi suretiyle …………… TL kamu zararına sebebiyet verildiği hususu ile ilgili olarak; 4734 sayılı Kanunun 5. maddesinde, ” Aralarında kabul edilebilir doğal bir bağlantı olmadığı sürece mal alımı, hizmet alımı ve yapım işleri bir arada ihale edilemez…” denilmekte ve 60.maddesinde de bu ilkelere aykırı davranan görevliler için disiplin cezası uygulanacağı belirtilip “Ayrıca, fiil veya davranışlarının özelliğine göre haklarında ceza kovuşturması da yapılır ve hükmolunacak ceza ile birlikte tarafların uğradıkları zarar ve ziyan genel hükümlere göre kendilerine tazmin ettirilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümlere göre, emsal Kamu ihale Kurulu kararlan da göz önüne alındığında, iş ile doğrudan ilgisi olmayan ve konusu başka bir ihale yapılmasını gerektiren ihtiyaçların bir ihale bünyesine alınması, yapım işi ihalelerinde işin yapılması için doğrudan gerekli olmayan araç, personel, demirbaş ve benzeri taleplerin şartnamelere yazılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, gerek ihale dokümanında yer alan sözleşme tasarısında, gerekse yüklenici ile imzalanan sözleşmede şu düzenleme yer almıştır: “Madde ………..-İşin yürütülmesi için kontrollük hizmetlerinde kullanılmak üzere ücretsiz olarak Yapı Denetim Görevlisi enirine işin süresince (Süre uzatımları dâhil, işin geçici kabul tarihine kadar, kesintisiz) en az 2017 model, 4 kişilik, otomatik klimalı, LPG li olmayan, Silindir hacmi 1600 cc ve 110 beygirden düşük olmayan, Otomatik vites, Eco Modu (Ekonomik Sürüş) olan, Çok fonksiyonlu yol bilgisayarı, Hız Sabitleme & Sınırlama özelliği olan, Swing 6.5’ dokunmatik multimedya sistemi, Bluetooth, Açılır Tavan, Ön sis farları, Adaptif aydınlatma sistemli (AFS) Full LED farlar ve ön far yıkayıcısı, Yıkayıcılı arka cam sileceği, taşıt tanıma sistemi entegre edilmiş olan 1 adet araç (1 Binek) tahsis edilecektir. Araç; çalışma saati ve km. sınırı olmaksızın Yapı Denetim Görevlisi emrinde olacaktır. Araç sürücüsü ilgili sınıfındaki ehliyete vb. belgelere sahip olacaktır. Sürücü; tecrübeli, idare personeline saygılı, adaba uygun davranışlı ve görevi süresince düzgün kılık kıyafette olacaktır. Yapı Denetim Görevlisinin isteği doğrultusunda sürücü değiştirilebilir. Araç sürücüsünün aylık ücreti Makine ikmal Başmühendisliği tarafından ihalesi yapılarak sonlandırılan keşifteki binek araç sürücüsü ücretinde olacaktır (Söz konusu aracın temin edilememesi halinde her gün için sözleşme bedelinin %……..’sı ceza uygulanacaktır).

İşin yürütülmesi için kontrollük hizmetlerinde kullanılmak üzere her türlü giderleri (maaş, SSK primleri v.s.) Yüklenici’ye ait olmak üzere Yapı Denetim Görevlisi emrinde işin süresince (Süre uzatımları dâhil, işin geçici kabul tarihine kadar, kesintisiz) en az yüksekokul mezunu bir adet araştırma teknisyeni çalıştırılacaktır. Araştırma teknisyeninin aylık ücreti; Yol Yapım Başmühendisliği tarafından ihalesi yapılarak sonlandırılan müşavirlik ihalesinin keşfindeki sürveyan (veya mühendis) ücretinde olacaktır (Söz konusu personelin çalıştırılmaması halinde her gün için günlük …………TL/gün ceza uygulanacaktır).Sözleşme ve Şartnameler kapsamında belirtilen binek araç (ve şoförü), araştırma teknisyeni (an az yüksekokul mezunu) işe başlama tarihinden geçici kabul yapılıncaya kadar kesintisiz olarak İdarenin hizmetinde çalıştırılacaktır. ”Bu düzenlemelere göre, yüklenici tarafından maddede belirtilen bir aracın sürücüsü ile birlikte işin başından sonuna kadar idareye temin edilmesi gerektiği gibi ayrıca bir araştırma teknisyeni ünvanlı kişiyi de idare emrinde çalıştırmak durumundadır. Yüklenici söz konusu yükümlülüklerini yerine getirdiğini, araç için aracın idareye teslim edildiğine ilişkin belge ile özelliklerinin uygun olduğuna ilişkin araç ruhsatı örneğini, idarece aracın teslim alındığında düzenlenmesi gereken taşınır işlem fişi ve taşınır teslim belgesi veya bu belgeler yerine geçen özel mevzuatındaki belgeler ile belgelendirmesi, çalışan personel için de ihale edilen işyeri için (veya belediye işyeri için) sigortalı işe giriş bildirgeleri, ücret bordroları, ücretin banka ödendiğine ilişkin belge, aylık sigorta bildirimleri ve günlük puantajlar ile belgelendirmesi ve ortaya koyması gerekmektedir. Aracın teslim alındığına ilişkin bir tutanak ibraz edilmiş olmakla birlikte, taşınır mevzuatı gereğince düzenlenmesi gereken belgeler ile personelin çalıştığına ilişkin, çalışılan işyeri adının da belirtildiği belgeler ve idare tarafından çalışılan günleri gösterir imzalı puantajlar ibraz edilmemiştir. Söz konusu yükümlülüğün yerine getirildiğinin hakedişe eklenecek bu belgeler ile tevsik edilmesi de gerekmektedir. Ancak hakediş ve eklerinde, hakedişin kapsadığı tarihler arasında, şartnamenin ilgili hükümlerinin yerine getirildiğine ilişkin belgeler bulunmamaktadır. Bu itibarla; yapılan açıklamalar gereğince, sözleşmede yer alan araç ve personel temin edilmesi ile ilgili yükümlülükler yerine getirilmediği halde ceza kesilmemesi sonucu oluşan …….TL kamu zararının Gerçekleştirme Görevlisi ……………, Harcama Yetkilisi ……………., ……………… (Harita Teknikeri), ……………. (belediye personeli), …………… (belediye Personeli)’e müştereken ve müteselsilen, 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 53 üncü maddesi gereği işleyecek faizleri ile ödettirilmesine, karar verildi.

12-) Sayıştay 4 Daire,Karar:203,İlam:8,Tutanak Tarihi:17.10.2019

Belediyenin hasım olduğu davalar dolayısıyla mahkemelerce verilen kararlara dayanılarak karşı taraf avukatlarına ödenen avukatlık vekâlet ücretlerinden gelir vergisi kesintisi yapılmaması hususunun sorgu konusu edildiği görülmüştür.1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164 ile 166’ncı maddelerinde; kaynakları itibariyle, sözleşmeye bağlı olarak iş sahibinden sağlanan vekâlet ücreti ve dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenen vekâlet ücreti olmak üzere vekâlet ücreti iki şekilde düzenlenmiştir. 1136 sayılı Kanunun 4667 sayılı Kanunla değişik 164’üncü maddesinin son fıkrasında; “…Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” denilmiş; aynı Kanunun 168’inci maddesinin üçüncü fıkrasında; “Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.” hükmü yer almıştır. Mahkemelerde davacılar, posta giderlerini ve Harçlar Kanunu çerçevesinde mahkeme masraflarını peşin olarak ödemek durumundadırlar. Bu şekilde masrafları peşin ödeyen tarafın (davacının) davasında haklı çıkması halinde, bu masraflar karşı tarafa yüklenmekte olup, lehine hüküm tesis olunan taraf için tahsil olunacak yargılama giderlerinin hükümde gösterilmesi zorunlu bulunmaktadır. Davadan haksız çıkan tarafa yükletilecek yargılama giderlerinin nelerden ibaret olduğu, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323’üncü maddesinde sayılmıştır. Maddenin birinci fıkrasının (ğ) bendine göre; “vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti” de yargılama giderlerindendir. Mahkemece hükmolunan vekâlet ücreti, özellikle ödeme yapan açısından, davadan haksız çıkma nedeniyle üstlenilen yargılama gideri niteliğindedir. Bu giderlerin dökümü ve toplamı, hükmü tesis eden mahkeme tarafından belirlenmektedir.

Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı/alacaklı taraf avukatına ödenen vekâlet ücreti;

– Bizzat karşı/borçlu tarafın, mahkeme veya icra dairesinin tespit ettiği vekâlet ücretini elden (nakden) veya banka havalesi ile ödemesi,

– Mahkeme veya icra dairesinin, yargılama giderleri ile birlikte davayı kazanan müvekkile herhangi bir şekilde ödeme yapması ve müvekkilin de karşı/borçlu taraftan alınan vekâlet ücretini avukata ödemesi, Usulleri ile gerçekleştirilmektedir. Bu ödemenin, ödeyen açısından serbest meslek faaliyeti karşılığı yapılan bir ödeme olarak kabulü hukuken mümkün görülmemektedir. Zira ödeyenin, karşı tarafın avukatından aldığı herhangi bir hizmet yoktur.Öte yandan, haksız çıkan tarafın yaptığı bu ödeme, ödeyen açısından, mahkûm olduğu asıl borcun fer’isi niteliğindedir. Geliri elde eden avukat için de bu gelir, kendi müvekkiline vermiş olduğu avukatlık hizmetinin bir uzantısıdır ve onunla bağlantılıdır. Konu “gelir vergisi tevkifatı” açısından değerlendirildiğinde;193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 202 sayılı Kanunla değişik 65’inci maddesinin ilk fıkrasında, her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançların serbest meslek kazancı olduğu belirtilmiş ve müteakip fıkrada serbest meslek faaliyeti; “Sermayeden ziyade şahsî mesaiye, ilmî veya meslekî bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticarî mahiyette olmayan işlerin iş verene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu hükümler karsısında, mutat mesleki gelirleri serbest meslek kazancı tanımına giren avukatların, karşı taraf vekili olarak, ilâm gereğince aldıkları avukatlık ücretlerinin de serbest meslek kazancı olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Aynı Kanunun, istihkaklardan Gelir Vergisine mahsuben tevkifat yapılmasına ilişkin, 202 sayılı Kanunla değişik 94’üncü maddesinde, tevkifat yapmak zorunluğunda olan gerçek ve tüzel kişiler sayıldıktan sonra, Gelir Vergisine mahsuben tevkifata tabi tutulacak istihkakların hangi ödemeler olduğu belirtilmiştir. Bu ödemelerin tadat edildiği fıkraların incelenmesinden, fıkraların tümüne konu olan istihkakların, istihkak sahibi ile ödemeyi yapan kimse arasındaki hizmet bağından kaynaklanan ödemeler olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Nitekim, sözü edilen maddenin ikinci fıkrasında; “yaptıkları serbest meslek işleri dolayısıyla bu işleri icra edenlere yapılan ödemeler” denilmiş olduğuna göre, bir ödemenin anılan fıkra kapsamında mütalaa edilebilmesi, ödemeyi yapan kimse ile serbest meslek erbabının, bir hizmet-ücret ilişkisi içinde bulunmalarını gerektirmektedir. Oysa, ilâm uyarınca avukatlık ücretini ödemesi gereken taraf ile karşı taraf avukatı arasında, böyle bir ilişkinin bulunduğu iddia edilemez. Diğer bir ifade ile; tevkifat yapılabilmesi için ödemenin, serbest meslek hizmetinin alınması karşılığı olması gerekir. Burada, avukatlık ücretini ödeyen taraf, avukatın vermiş olduğu hizmetten yararlanmamaktadır. Karşı vekâlet ücretinin avukata ödenme sebebi, ödeyen açısından bir sözleşmeye veya vekâlet ilişkisine dayanmamakta ve ücreti ödeyen, borçlu avukattan hiçbir hizmet almamakta olduğundan, bu ödemenin yukarıda zikredilen 94’üncü madde kapsamında değerlendirilmemesi gerekmektedir. Dolayısıyla, ödeme yapan tarafın bir tevkifat zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle, Belediyenin hasım olduğu davalar dolayısıyla mahkemelerce verilen kararlara istinaden karşı taraf avukatlarına ödenen avukatlık vekâlet ücretlerinden gelir vergisi kesintisi yapılması gerekmediğinden …………. TL’nin kamu zararı oluşturmadığına ve konu hakkında ilişilecek bir husus bulunmadığına, Konu “sorumluluk” yönünden değerlendirildiğinde;5018 sayılı Kanundan önceki mevzuatımızda mali sorumluluk için mevzuata aykırılık yeterli görülmekte olup, “objektif sorumluluk” da denilen “kusursuz sorumluluk” sistemi geçerli idi. Ancak, mali sorumluluk açısından sadece mevzuata aykırılığın yeterli sayıldığı bu sistem, 5018 sayılı Kanunla değiştirilmiş ve “sübjektif sorumluluk” da denilen “kusurlu sorumluluk” sistemi getirilmiştir.5018 sayılı Kanunun 71’inci maddesinin birinci fıkrasında “kamu zararı”; “Kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.” şeklinde tanımlanmış; ikinci fıkrasında ise, birinci fıkrada tanımlanan hususların geçerli sayılacağı haller belirlenmiştir. Bu durumda, 5018 sayılı Kanuna göre kamu zararı sayılan halleri belirlemek için anılan maddenin ikinci fıkrasına bakmak gerekecektir. İkinci fıkrada yer alan bentler birlikte değerlendirildiğinde ise, 5018 sayılı Kanunun kamu zararı kapsamının; bu bentte sayılanlarla sınırlı olduğu anlaşılmaktadır. İkinci fıkra ile belirlenen kapsam içerisinde, “mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması” hususu da sayılmaktadır. Yapılan incelemede, sorumlu addedilenlerin “tevkifat yapılmaması gerektiği” yönündeki görüş ve kararlar doğrultusunda işlem yapmış oldukları anlaşılmaktadır. Bu sebeple, kamu görevlilerinin “açıkça mevzuata aykırı” karar, işlem veya eylemlerinin varlığından söz edilemez. Öte yandan; söz konusu karar, işlem veya eylemler mevzuata aykırı olarak değerlendirilse bile; kasıt, kusur veya ihmali söz konusu olmayan kamu görevlilerine mali sorumluluk yüklenmesi mümkün bulunmamaktadır. Belirtilen gerekçelere istinaden, sorumlu addedilen kişilere sorumluluk yüklenemeyeceğinden, sorumluluk yönü ile de kamu zararı oluşmayan …………. TL için ilişilecek bir husus bulunmadığına karar verildi.

13-) Sayıştay 5 Daire, Karar :388İlam:389Tutanak Tarihi:19.9.2019

……. tarih ve ……. sayılı ek ilamın ……. üncü maddesi ile;……. Belediye ve mücavir alan sınırları dahilinde bulunan reklam alanları, reklam teşhir ürünleri ve mobilyalarının kullanılması ve kiralanmasına ilişkin işletme hakkı ihalesinde, ihaleyi 5 yıllık süre ile yüklenimine alan ……. Limited Şirketinden ilan ve reklam vergisinin eksik tahsil edilmesi neticesinde oluşan ……. TL kamu zararının Belediye Başkanı……. ile Harcama Yetkilileri ……. ve …….’a, müştereken ve müteselsilen ödettirilmesine karar verilmişti…Daire tarafından ……. sayılı Ek İlamın …….. maddesi ile verilen tazmin hükmünün; ……. tarih ve ……. tutanak sayılı Temyiz Kurulu Kararının …….. maddesinde belirtildiği üzere,… bozularak, ilgili Dairesine gönderilmesine” karar verilmiştir. Söz konusu bozma kararı doğrultusunda, Ek Rapor düzenlenerek Dairemize havale edilmiştir. Bu itibarla, Temyiz Kurulunun bozma kararı üzerine ……. sayılı ilamın ……. üncü maddesinin, 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 55 inci maddesinin (7) nci fıkrası hükmü gereğince yeniden görüşülmesine karar verildi.6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkında Kanunun; “Kanunun Şümulü” başlıklı 1’inci maddesinde; “Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer’i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur.…”“Ödeme Zamanı ve Önce Ödeme” başlıklı 37’nci maddesinde; “Amme alacakların hususi kanunlarda belli edilen zamanlarda ödenir. Hususi kanunlarda ödeme zamanı tespit edilmemiş amme alacakları Maliye Vekaletince belirtilecek usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödenir” “Tahsil Zamanaşımı” başlıklı 102’inci maddesinde; “Amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. Para cezalarına ait Hususi, kanunlardaki zamanaşımı hükümleri mahfuzdur. Zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul olunur” “Zamanaşımını Kesilmesi” başlıklı 103’üncü maddesinde;” Aşağıdaki hallerde zamanaşımı kesilir;

1. Ödeme,

2. Haciz tatbiki,

3. Cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her türlü tahsilat,

4. Ödeme emri tebliği” denilmektedir.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun “Gelirlerin Toplanması Sorumluluğu” başlıklı 38’inci maddesinde;  “Kamu gelirlerinin tarh, tahakkuk, tahsiliyle yetkili ve görevli olanlar, ilgili kanunlarda öngörülen tarh, tahakkuk ve tahsil işlemlerinin zamanında ve eksiksiz olarak yapılmasından sorumludur” denilmiştir. Aynı Kanunun “Kamu Zararı” başlıklı 71’inci maddesinde,

“Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır. Kamu zararının belirlenmesinde;…

e) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması,…Esas alınır…” hükmü yer almaktadır. Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin “Kamu Zararının Oluştuğu Tarih” başlıklı 17’inci maddesinde de;…

d) İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk ve tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması hallerinde, söz konusu işlemin zaman aşımına uğradığı tarihte,…oluşmuş kabul edilir” denilmektedir.6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca; belediyelerin; vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli ve gecikme zammı, faiz gibi fer’i amme alacakları vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmediğinde zamanaşımına uğrar. İlan ve reklam vergileri de, tahakkuk ettikleri takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmediğinde zamanaşımına uğramış olur.Sorumlu Temyiz dilekçesinde; verginin doğduğu yılların 2012, 2013 ve 2014 yılı olması nedeniyle 2012 yılı için zamanaşımı süresinin …….2017, 2013 yılı için zamanaşımı süresinin ……..2018 ve 2014 yılı için zamanaşımı süresinin …….2019 olacağını, dolayısıyla tahakkuk bakımından zamanaşımından bahsedilemeyeceğinin açık olduğunu, Belediye tarafından ……. Limited Şirketine tahakkuk ettirilen ……. TL tutarındaki ilan ve reklam vergisinin ……..2015 tarihinde tebliğ edildiğini, zamanaşımı olarak değerlendirildiğinde …….2020 tarihinin tahsil zamanaşımı olarak değerlendirileceğini, ayrıca firmaya …….2016 tarihinde ilama konu vergileri içeren …….. tarihli ……. sayılı ödeme emri tebliğ edilerek zamanaşımının kesildiğini ve tahsil süresinin yeniden başlayarak ……. tarihine kadar uzatıldığını, yine Kanunun 51. maddesinde vadesinde ödenmeyen amme alacaklarına gecikme zammı uygulanacağının belirtildiğini ve Kanunun kendi içinde amme alacağını vadesinde ödemeyenler için mali yaptırım getirdiğini, ayrıca firmayla ilgili ……. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ……. tarihli ……. Esas Numaralı kararı ile ‘İhtiyati Tedbir” kararı verildiğini ve kayyum atandığını, ihtiyatı tedbir kararında haciz, icra vb. kararlara tedbir konulması nedeniyle Belediyece haciz işlemi başlatılamamış olup sonuca göre işlem tesis edileceğini belirterek kamu zararı oluşmadığını ifade etmiştir.Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerde, verginin doğduğu yıllar 2012, 2013 ve 2014 yılları olup; 2012 yılı için zamanaşımı süresi …….2017, 2013 yılı için zamanaşımı süresi …….2018 ve 2014 yılı için ise zamanaşımı süresi …….2019 tarihidir. …….2015 tarihinde tahakkuk ettirilen ……. TL tutarındaki İlan ve Reklam Vergisi için tahsil zamanaşımı da …….2020 tarihidir. Ancak ilgili firmaya ……..2016 tarihinde ödeme emri tebliği edilmiş olup zamanaşımı süresi yeniden başlayarak ……..2021 tarihine uzamıştır.İlan ve Reklam Vergisi’nin Belediyenin geliri olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak Yönetmeliğin, yukarıda aynen yer verilen 17 nci maddesinin “d” bendine göre İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk ve tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması hallerinde kamu zararının, söz konusu işlemin zaman aşımına uğradığı tarihte oluştuğu kabul edilecektir. İlama konu ilan ve reklam vergilerinin tahakkuku 2015 yılında yapıldığından, 2016 yılında da ödeme emri tebliği edildiğinden zamanaşımı süresi …….2021 yılına uzamış olup, zaman aşımının söz konusu olmadığı, dolayısı ile herhangi bir kamu zararı bulunmadığı anlaşılmıştır.

Atama İşlemine İlişkin Danıştay Kararı

Şub06
2020
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

                  Danıştay İkinci Daire, Esas:2018/2882,Karar 2018/6534,Tarih:22/11/2018; “Kıyı Emniyeti genel Müdürlüğünde Daire Başkanı olarak görev yapmakta olan davacı tarafından, bu görevden alınarak Genel Müdürlük Danışmanı kadrosuna atanması ve imza yetkisinin kaldırılmasına ilişkin 07/06/2016 günlü, 29386 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır. İstanbul 6. İdare mahkemesinin 17/11/2017 günlü, E:1425 K:2017/2023 sayılı kararıyla; Kıyı Emniyeti Genel Genel Müdürlüğünde İnsan Kaynakları Daire Başkanı olarak görev yapmakta iken, İdari ve Sosyal İşler Daire Başkanlığında Müdür Yardımcısı olarak görev yapan ….’nın Mayıs 2015’ten başlayarak Nisan 2016 yılına kadar 239 gün hastalık istirahati ile 68 gün yıllık izin olmak üzere toplam 307 gün izni kullandığı ve raporlarının …. Hastanesi’nden alınmış olması üzerine dönemin Genel Müdürü …… tarafından bu hususun incelenmesi için davacıya talimat verilmesi üzerine davacı tarafından soruşturma raporunda belirtilenin tam aksine “Hastalık raporlarının fenne aykırı olduğu konusunda tereddüt bulunması halinde, memur hastalık izni kullanıyor, sayılmakla birlikte Sağlık Bakanlığınca belirlenen ve memurun bulunduğu yere yakın bir hakem hastaneye sevk edilir ve sonuca göre işlem yapılır” mevzuat hükmü doğrultusunda hareket edildiği; davacının mevzuatın kendisine tanıdığı görev ve yetkileri kullanması nedeniyle görevinden alınmasının dayanağı olmayacağı gibi davalı idarece başkaca da bir somut sebepte ortaya koyulmadığından tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Davalı idarenin yapmış olduğu istinaf başvurusunun kabul edilmesi sonucu İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nin 04/06/2018 günlü, E:2018/168, K:201/448 sayılı kararıyla; davacının daire başkanı olarak görev yaptığı, idarenin atama ve görevden alma konusunda geniş takdir yetkisine sahip olduğu üst düzey kamu görevlilerden olduğu ve yöneticilik görevinden alınmasının kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olduğu sonucuna varıldığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte ve İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1.İdare Dava Dairesince verilen söz konusu kararın temyizen incelenerek bozulması istenmektedir. Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma İşlemleri Genel Müdürlüğü Ana Statüsünün “Atanmalar” başlıklı 12.maddesinde Kuruluşun Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu üyelerinin (seçimle gelenler hariç) atanmalarında 2477 sayılı Kanun Hükümlerinin uygulanacağı, bunların dışındaki görevlere Yönetim Kurulunca atama yapılacağı belirtilmiştir.3011 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanacak olan yönetmelikler hakkında kanunu 1maddesinde ise; Başkanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin işbirliğine yetki ve görev alanlarına aite hükümleri düzenleyen kamu personeline ait genel hükümleri kapsayan ve kamuoyunu ilgilendiren yönetmeliklerin Resmi gazetede yayınlanacağı hükme bağlanmıştır. İdarenin düzenleme yetkisinin aslında ikincil (türev) nitelikte olduğu ve Ana Statü’nün 12 nci maddesi uyarınca, davacının bulunduğu Genel Müdürlük Danışmanlığı görevine atama konusunda Yönetim Kurulu’nun yetkili olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Ancak davalı idarenin Ana Statü’sünün belli görevlerdeki personelini atama konusunda kendisine tanıdığı bu genel nitelikteki yetkiyi hangi koşullarda kullanacağına ilişkin iradesini, yönetmelik çıkarmak suretiyle açıkladıktan sonra nasıl ki belirlediği bu objektif yöntem ve kurallardan bağımsız ve aykırı olarak sırf genel yetkisine istinaden işlem tesis edebileceğini kabul edebilmek hukuken olanaklı değilse ve daha önce yönetmelik çıkarmak suretiyle açıkladığı bu iradesine aykırı olarak işlem tesis etmesi halinde, bu işlemin iptali gerekecekse atama konusundaki genel yetkisine rağmen usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş bir yönetmeliği olmaksızın tesis ettiği işlemlerin de iptali gerekeceğinde kuşku bulunmamaktadır. Dosyanın incelenmesinden; Kıyı Emniyet Genel Müdürlüğünde Daire Başkanı olarak görev yapmakta olan davacının bu görevden alınarak Genel Müdürlük Danışmanı kadrosuna atanması ve imza yetkisinin kaldırılmasına ilişkin 07/06/2016 günlü, 29386 sayılı işlemin ilk Yönetim Kurulu onayına sunulmak kaydıyla Genel Müdür Olur’u ile tesisi edildiği, halihazırda yönetim kurulunun teşekkül ettiği 10/05/2017 günlü, 2017/10-1toplantı 2017-52 karar numaralı Yönetim Kurulu kararı ile onaylandığı anılan yönetim kurulu kararında bahse konu atama işleminin Kapsam Dışı Personel Yönergesinde belirtilen tahsil ve hizmet süresine uygun olarak tesis edildiğinin belirtildiği, işlemin dayanağı olarak başkaca bir düzenleyici işleme yer verilmediği, işlemin dayanağı olarak gösterilen Kapsam Dışı Personel Yönergesinin de Resmi Gazetede yayımlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı idarenin personeli ile ilgili genel hükümleri kapsayan ve bu haliyle “3011 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanacak olan Yönetmelikler hakkında Kanun” un 1.maddesine göre Resmi Gazetede yayımlanması zorunlu olmasına rağmen bu gereklilik yerine getirilmeden usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş ve hukuki geçerliği bulunan bir yönetmeliği olmaksızın salt Kapsam Dışı Personel Yönergesi’ ne dayanılarak tesis edilen dava konusu işlemlerde hukuka uygunluk istinaf başvurusu kabul edilerek davanın reddi yolunda İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1.İdari Dava Dairesince verilen kararda ise hukuki isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulüyle, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1.İdari Dava Dairesince verilen 04/06/2018 günlü E:2018/168, K:201/448 sayılı kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49.maddesinin 6545 sayılı Kanun’la değişik 2/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı kanunun 6545 sayılı Kanunla değişik 50.maddesinin 2.fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın, kararı veren İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1.İdari Dava Dairesine gönderilmesine; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na 6545 sayılı Kanunun 27.maddesi ile eklenen geçici 8.maddesi uyarınca karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına temyiz aşamasında yatırılan 59,10TL yürütmenin durdurulması harcı ile artan posta ücretinin davacıya iadesine, 22/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi

İş Kanununa İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı

Ara10
2019
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

4857 SAYILI İŞ KANUNUNUN KAMU KURUM VE KURULUŞLARINDA ÇALIŞANLARIN KIDEM TAZMİNATIN İLİŞKİN YENİ DÜZENLEME (ANAYASA MAHKEMESİ KARARI ERTESİ)

Bazı kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların kıdem tazminatı

MADDE 112.- Kanuna veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kurum ve kuruluşların haklarında bu Kanun ve 854, 5953, 5434 sayılı kanunların hükümleri uygulanmayan personeli ile kamu kuruluşlarında sözleşmeli olarak istihdam edilenlere mevzuat veya sözleşmelerine göre kıdem tazminatı niteliğinde yapılan ödemeler kıdem tazminatı sayılır.

(Ek fıkra: 6552 – 10.9.2014 / m.8) 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatları;

a) Alt işverenlerinin değişip değişmediğine bakılmaksızın aralıksız olarak aynı kamu kurum veya kuruluşuna ait işyerlerinde çalışmış olanların bu şekilde çalışmış oldukları sürelere ilişkin kıdem tazminatına esas hizmet süreleri, aynı kamu kurum veya kuruluşuna ait işyerlerinde geçen toplam çalışma süreleri esas alınarak tespit olunur. Bunlardan son alt işverenleri ile yapılmış olan iş sözleşmeleri 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesine göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona ermiş olanların kıdem tazminatları ilgili kamu kurum veya kuruluşları tarafından,

b) Aynı alt işveren tarafından ve aynı iş sözleşmesi çerçevesinde farklı kamu kurum veya kuruluşlarında çalıştırılmış olan işçilerden iş sözleşmeleri 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesine göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona ermiş olanlara, 4734 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında farklı kamu kurum ve kuruluşuna ait işyerlerinde geçen hizmet sürelerinin toplamı esas alınarak çalıştırıldığı son kamu kurum veya kuruluşu tarafından,işçinin banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenir.

(Ek fıkra: 6552 – 10.9.2014 / m.8) Alt işveren ile yapmış olduğu iş sözleşmesi sona ermediği gibi, alt işveren tarafından 4734 sayılı Kanun kapsamında bulunan idarelere ait işyerleri dışında bir işyerinde çalıştırılmaya devam olunan ve bu şekilde çalıştırıldığı sırada iş sözleşmesi kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona eren işçinin kıdem tazminatı, işçinin yazılı talebi hâlinde, kıdem tazminatının söz konusu kamu kurum veya kuruluşlarına ait işyerlerinde geçen süreye ilişkin kısmı, kamu kurum veya kuruluşuna ait çalıştığı son işyerindeki ücretinin yılları itibarıyla asgari ücret artış oranları dikkate alınarak güncellenmiş miktarı üzerinden hesaplanmak suretiyle son kamu kurum veya kuruluşu tarafından işçinin banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenir. Bu şekilde hesaplanarak ödenen kıdem tazminatı tutarının, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden aynı süreler dikkate alınarak hesaplanacak kıdem tazminatı tutarından daha düşük olması hâlinde, işçinin aradaki farkı alt işverenden talep hakkı saklıdır.

(Ek fıkra: 6552 – 10.9.2014 / m.8) İkinci fıkranın (b) bendi veya üçüncü fıkra uyarınca farklı kamu kurum veya kuruluşlarına ait işyerlerinde geçen hizmet sürelerinin toplamı üzerinden kıdem tazminatı ödenmesi hâlinde, kıdem tazminatı ödemesini gerçekleştiren son kamu kurum veya kuruluşu, ödenen kıdem tazminatı tutarının diğer kamu kurum veya kuruluşlarında geçen hizmet süresine ilişkin kısmını ilgili kamu kurum veya kuruluşundan tahsil eder. Ancak, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri arasında bu fıkra hükümlerine göre bir tahsil işlemi yapılmaz.

(Ek fıkra: 6552 – 10.9.2014 / m.8) Kıdem tazminatı tutarı, 4734 sayılı Kanunun ek 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında belirtilen işyerlerinde kıdem tazminatı ile ilgili açılacak bütçe tertibinden, (b) bendi kapsamında belirtilen işyerlerinde ise hizmet alımı gider kaleminden, ödeneğin yetip yetmediğine bakılmaksızın ödenir.

(Ek fıkra: 7166 – 21.2.2019 / m.11) 4734 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilere, 11/9/2014 tarihinden sonra imzalanan ihale sözleşmeleri kapsamında, kamu kurum ve kuruluşlarına ait işyerlerinde 11/9/2014 tarihinden sonra geçen süreye ilişkin olarak kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan kıdem tazminatı ödemeleri için sözleşmesinde kıdem tazminatı ödemesinden ötürü alt işverene rücu edileceğine dair açık bir hükme yer verilmemişse alt işverenlere rücu edilmez. [Madde 112’ye, 7166 sayılı Kanun’un 11. maddesiyle eklenen altıncı fıkra, Anayasa Mahkemesi’nin 15.10.2019 tarih ve 30919 sayılı R.G.’de yayımlanan, 19.9.2019 T., 2019/42 E. ve 2019/73 K. sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. [İptal edilen düzenleme; “(Ek fıkra: 7166 – 21.2.2019 / m.11) 4734 sayılı Kanunun 62 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilere, 11/9/2014 tarihinden sonra imzalanan ihale sözleşmeleri kapsamında, kamu kurum ve kuruluşlarına ait işyerlerinde 11/9/2014 tarihinden sonra geçen süreye ilişkin olarak kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan kıdem tazminatı ödemeleri için sözleşmesinde kıdem tazminatı ödemesinden ötürü alt işverene rücu edileceğine dair açık bir hükme yer verilmemişse alt işverenlere rücu edilmez.” ] Şeklindedir.

(Ek fıkra: 6552 – 10.9.2014 / m.8) Bu madde kapsamında alt işverenler yanında çalışan işçilerin bu işyerlerinde geçen hizmet süresinin hesabı, alt işverenden ve alt işveren işçisinden istenecek belgeler ve ödeme süreci ile ilgili diğer usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ve Kamu İhale Kurumunun görüşleri alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirlenir.

Güvenlik ve Arşiv Soruşturması Kaldırıldı..

Ara10
2019
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

                   Anayasa Mahkemesinin 24/7/2019 tarihli ve E.2018/73; K.2019/65 sayılı Kararı ile Devlet memurlarının “güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması” yapılması şartı kaldırıldı.

           2018 yılında yayınlanan 676 sayılı KHK ile tüm kamu hizmeti ve görevine atanacaklar hakkında “güvenlik soruşturması ve ‘arşiv araştırması” yapılması şartı getirildi.657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Genel ve özel şartlarını belirleyen 48. maddesine eklenen bu şart ile kamuya alımlarda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması zorunlu hale geldi.15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra 676 sayılı OHAL KHK’nın 74’üncü maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun devlet memurluğuna alınma şartlarını düzenleyen 48’inci maddesinde değişiklik yapılarak ek madde getirilmiş ve “güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak” şartı memurluğa alınmada ek şart olarak düzenlenmişti. OHAL KHK’sının bu hükmü OHAL’İN sona ermesini müteakip yasama organınca da aynen kabul edilmiş ve 01/02/2018 tarihli ve 7070 sayılı Kanun ile OHAL hükmü aynı şekilde kanunlaşmıştı.1 Şubat 2018 tarihli ve 7070 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkındaki Kanun’un bazı maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması ertesinde Davayı karara bağlayan Anayasa Mahkemesi, memuriyete girişte aranan ‘güvenlik soruşturması’ şartını içeren düzenlemeyi iptal etti. Anayasa Mahkemesi iptal kararında kişisel verilerin ve özel hayatın gizliliğinin korunmasının anayasal teminat altında olduğu belirtildi.

                  İptal Kararın gerekçesinde

                 “Kuralda güvenlik soruşturma veya arşiv araştırması yapılması memurluğa alımlarda genel şartlar arasında sayılmasına karşın güvenlik soruşturmasına ve arşiv araştırmasına konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğuna, bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin kuralla sadece güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması devlet memurluğuna alımlarda aranacak şartlar arasında sayılmıştır.” Kararda, “Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda devlet memurluğuna atanmasında esas alınacak kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına ve işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa’nın 13’üncü, 20’nci ve 128’inci maddelerine bağdaşmamaktadır” ifadelerine yer verildi.

              Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararlarının geçmişte oluşmuş, tamamlanmış hukuki durumlara etki etmeyecektir. Bununla birlikte söz konusu kararlar yeni bir hukuki durum yaratıyorsa oluşan yeni durumdan yararlanmak üzere ilgililerin idareye başvurabilecekleri ve istemlerinin reddi halinde bu işlemlerin iptali istemiyle dava açabilecekleri yerleşmiş idari içtihatlarla kabul edilmiştir.

Hatalı İdari İşlemin Geri Alınması

Kas13
2019
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

HATALI  İDARİ İŞLEMİN GERİ ALINMASINA İLİŞKİN DANIŞTAY KARARLARI

Danıştay 5. Dairesi, E. 1994/7834,K. 1997/2030, T. 09.10.1997 ;“Ancak söz konusu içtihadı birleştirme kurulu kararları ile sağlanan korunmanın da kamu yararı ve kamu düzeni ile sınırlı olduğunu; idarede istikrar ilkesi esas alınarak sağlanan bu korumanın, kamu düzenini ve bunun sonucu olarak kamu yararını ihlal eden, bozan bir sonuca ulaştığında artık sürdürülmesinin olanaklı olmadığını; korumanın, hukuka aykırı işlemin düzeltildiği tarihe kadar ilgili kişi için doğurduğu kişisel kazanımlarla sınırlı kalacağını kabul etmek gerekmektedir. Daha açık bir anlatımla hukuka aykırı bir idari işlemle  elde edilen statü ve bu statüye dayanılarak yapılan işlem ve eylemler kamuya yönelik etki ve sonuçlar doğuruyorsa bu statü korunmayacak; ancak idarece hatalı işlem düzeltilinceye kadar ilgili kişinin bu statü nedeniyle elde ettiği kişisel kazanımlara da dokunulamayacaktır.Çok kısa deyimle kanuna aykırı işlemle elde edilen yetkiler sürdürülmeyecek, sadece kişisel kazanımları korunacaktır. Örneğin tıp fakültesini bitirmenin doktorluk yapmanın önkoşulu olduğu objektif hukuk kurallarıyla düzenlendiğine göre, tıp fakültesini bitirmediği halde hukuka aykırı işlemlerle bu görevi yapmasına izin verilen kişinin, aradan belirli bir zaman geçtikten sonra bu görevin kendisi için kazanılmış hak teşkil ettiğini kabul etmenin mümkün olmadığı açıklanmasına gerek olmayacak kadar açıktır. ”

Danıştay 5. Dairesi, E. 1996/1234 K. 1998/239,T.05.02.1998 ;“Anayasa’nın 2 nci maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında gösterilen “hukuk devleti” ilkesi devlet ya da millet adına yetki kullanan tüm organ, kuruluş ve birimlerin de bu ilke içinde hareket etmelerini zorunlu kılmakta; bu bağlamda yürütme organı ve idarenin tüm işlem ve eylemlerini hukuka uygun olarak kurması ve yapması gerekmektedir. Kamu hizmetlerinin yürütülmesinde ve yasalarla verilen görevlerin yerine getirilmesinde idarenin kamu yararı amacına ulaşılabilmesinin ancak bu koşullarla olanaklı olduğu açıktır. Bu nokta esas alınarak değerlendirme yapıldığında, kural olarak, idarenin işlemlerindeki hukuka aykırılıkları düzeltmek, bu tür işlemlerle ortaya çıkan hukuk ihlallerini ortadan kaldırarak hukuka uygun bir düzeni sağlamak zorunda olduğu ortaya çıkmaktadır. Danıştay içtihatları Birleştirme Kurulunun 22.12.1973 günlü, K:1973/14 sayılı Kararı ile sağlanan korunmanın da kamu yararı ve kamu düzeni ile sınırlı olduğunu; idarede istikrar ilkesi esas alınarak sağlanan bu korumanın, kamu düzenini ve bunun sonucu olarak kamu yararını ihlal eden bozan bir sonuca ulaştığında artık sürdürülmesinin olanaklı olmadığını; korumanın, hukuka aykırı işlemin düzeltildiği tarihe kadar ilgili kişi için doğurduğu kişisel kazanımlarla sınırlı kalacağını kabul etmek gerekmektedir. Daha açık bir anlatımla, hukuka aykırı bir idari işlemle elde edilen statü ve bu statüye dayanılarak yapılan işlem ve eylemler kamuya yönelik etki ve sonuçlar doğuruyorsa bu statü korunmayacak: ancak idarece hatalı işlem düzeltilinceye kadar ilgili kişinin bu statü nedeniyle elde ettiği kişisel kazanımlara da dokunulamayacaktır. Çok kısa deyimle, kanuna aykırı işlemle elde edilen yetkiler sürdürülmeyecek, sadece kişisel kazanımları korunacaktır.”

Danıştay 5. Dairesinin 13/12/2012 tarihli ve E:2012/7438, K:2012/8775;İdarelerin, mevzuata aykırı işlemlerini süreyle bağlı olmaksızın her zaman geri alabileceği, bu ana ilkenin istisnalarından 26/9/1952 tarihli Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararının ise sadece terfi işlemlerine ilişkin olduğu, bu nedenle, söz konusu kararın, kanuna uygun olmayan atama işleminin geri alınmasından kaynaklanan uyuşmazlıklarda uygulanma olanağının bulunmadığı hakkında.

Sayıştay Temyiz Kurulu Kararları

Eyl27
2019
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

1)24.4.2019 tarihli ve 46149 tutanak nolu, Gezi bedeli konulu kararı  

1) 266 sayılı asıl İlamın 2’nci maddesi ile tazminine hükmolunan konuyla ilgili olarak Temyiz Kurulunun 08.03.2017 tarih ve 42832 tutanak numaralı bozma kararı üzerine yapılan yargılama sonucu düzenlenen 377 sayılı Ek İlamın 1’inci maddesi ile,… Belediyesi ile … Tic. Ltd. Şti. arasında 18.03.2013 tarihinde, …-TL bedelle sözleşmesi imzalanmış bulunulan, 2013 yılı … gezisi hizmet alım işine ilişkin dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; önceki kafilelerle …’ye götürülmüş kişilerin daha sonraki kafilelerle tekrar tekrar …’ye götürülmesi, listelerdeki boş yerler ve gezide görevli kişiler için de şartnameye aykırı olarak yükleniciye ödeme yapılması sonucu kamu zararına neden olunduğu gerekçesiyle (geziye katılan kişilerin ikinci ve daha sonraki gidişleri kamu zararı hesabına esas alınarak, telefon numarası veya T.C. kimlik numarası farklı olanlar ise kamu zararı hesabında dikkate alınmayarak kamu zararı tutarı tekrar hesaplanmış) …. TL’nin tazminine hükmolunmuştur.

İlamda Harcama Yetkilisi olarak sorumlu …, Gerçekleştirme Görevlisi olarak sorumlu …, …, … temyiz talebi ile vermiş oldukları aynı mahiyetteki dilekçelerinde özetle,Denetim raporunda ve akabindeki ilamda özellikle bir kişinin birden fazla gezi programına katılamayacağı kabulünden ki bu argümanın hukuk, kanun ve ihale dokümanı bağlamında kabulünün mümkün olmadığını, Gezi programı listelerinin kendi içinde eksik ya da çelişkili olması durumunun ise bir kasıt ya da kusurdan ziyade hak ediş ödemelerinde ödeme emrine eklenen listelerin tanzimi ya eklenmesinde sehven yapılan hatalardan kaynaklandığını, gezi programı hizmetinin uygulanması sürecinde yaşanan ivedilik, paydaşların çokluğu ve yaşanan karışıklık sebebiyle bu tür sehven yapılan hataların (aynı listenin çoğaltılıp eklenmesi, aynı telefon numarasının birden fazla kişiye yazılması vb. gibi) sonraki süreçte düzeltildiğini, Nitekim Temyiz Kurulu Başkanlığına yapılan başvurusu ekinde de yer aldığı üzere, aynı isimde birçok kişinin bulunduğunun görüleceğini, Yerindelik denetimi yapılmak suretiyle idarenin takdir hakkını kullanarak harcama yapmasının kamu zararı olarak kabul edilemeyeceği, Raporda yer alan ve Denetçi görüşü kapsamındaki sağlıklı veriler içeren listede üzerinden yeniden kamu zararı hesaplama yapılmış olduğu iddiasına katılmadıklarını, gerçek ve fiili durumu yansıtan ve çaprazlama olarak da hazırlanmış olan listeler dikkate alındığı vakit yapılan kamu zararı hesaplamasının doğruyu ve gerçeği yansıtmadığını, Denetçi görüşü olarak ortaya konulan listelerdeki kişilerden birçoğunun telefon numarasıyla kimlik numaralarının aynı olduğunu, bir kişinin birden fazla defa gezi programına katılması zaten başlı başına mevzuat açısından problem teşkil etmeyen bir husus olup aynı telefon numarasının birden fazla kişi tarafından verilmiş olmasının da hukuki anlamda bir problem teşkil etmediğini, dolayısıyla aynı telefon numarası olduğundan hareketle bir kamu zararı hesaplaması cihetine gidilmesinin haksızlığa yol açtığını, Yukarıda yer verdiğimiz açıklamalar, ekte sunduğumuz çaprazlama ve de fiili- gerçek durumu gösterir listeler göz önüne alınarak kamu zararının kaldırılmasını talep etmişlerdir.

Başsavcılık mütalaasında;“…Dilekçede özetle;

– Bir kişinin birden fazla gezi programına katılabilmesinin önünde yasal bir engelin bulunmadığı,

– Yerindelik denetimi yapılmak suretiyle idarenin takdir hakkını kullanarak harcama yapmasının kamu zararı olarak kabul edilemeyeceği,

– Kamu zararının tespitinde esas alınan exell tablolarının hatalı olduğu,

– Mevzuata aykırı olmayan harcamaların kamu zararı olarak kabul edilmesinin mümkün olamayacağı, şeklinde gerek ilk sorguda gerekse diğer duruşmalarda yazılı ve sözlü yapılan itirazların mahiyetinde itirazlarda bulunulmuş, gezilere katılan vatandaşlara ait isim ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlık Numaralarının yer aldığı çaprazlama ve fiili durumu ifade eden iki listeden oluşan ekleri sunmak suretiyle beraatlerini talep etmektedirler.

Ancak, … gezisi için tazmine ilişkin üç konu yer almasına rağmen savunmalar vatandaşların mükerrer olarak geziye gönderilmesi konusu üzerinde yoğunlaşmış, Şartnamenin 4 üncü maddesinin b bendi hükmüne göre her kafilede görevlendirilen üç kişi ve listelerdeki boş yerler (geziye katılmayanlar) için ödeme yapılması konusu memur hatası olarak değerlendirilerek somut ve belgeye dayalı hiçbir açıklama yapılmamıştır.

Dosya münderecatından anlaşıldığı üzere 6 ıncı Dairenin 21.04.2015 Karar tarihli 268 nolu İlamın 2 nci maddesi ile görevliler için sözleşme hilafına ödenen KDV dahil … TL, kimse götürülmediği halde ödemesi yapılan 27 kişi için .. TL ile birden fazla … gezisine katılan kişiler için ödenen … TL olmak üzere toplam … TL, mezkur ilamın 12 nci maddesi ile de aynı kişilerin mükerrer … gezisine götürülmesi nedeni ile toplam … TL olarak belirlenen kamu zararı ile ilgili 08.03.2017 tarih ve 42832 tutanak numaralı Temyiz Kurulu Kararı ile konunun esasının ve hesap edilen kamu zararının yeniden belirlenmesi için bozma kararı verilmiştir.Bu defa 6 ncı Dairenin 20.03.2018 Karar tarihli 377 nolu ilamının 1 inci maddesinde kamu zararı niteliği taşımayan aynı isim ve soyada sahip fakat farklı kişiler olduğu Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlık Numarası taşıyan katılımcıların ayıklanmasından sonra kamu zararı tutarı … TL, … gezisine ilişkin 2 ncı madde ile ilgili olarak da …. TL belirlenerek Hükme bağlanmıştır.5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 13 ve 14 üncü maddelerinde, belediyenin, hemşerileri arasında sosyal, kültürel ilişkilerin geliştirilmesi ve kültürel değerlerin korunması kapsamında gerekli çalışmalar yapma görevinin olması, 60 ıncı maddesinin k, n ve m fıkraları ile 77 nci maddesi hükümlerine göre harcama yapabilme yetkisi verilmiştir.Kanun hükümlerinin açıkça selahiyet verdiği şehirlerarası gezi programları için taşıt kiralamasının yoluyla vatandaşların gezi programları çerçevesinde kültür faaliyetlerine katılmasının mevzuata uygun olduğu açıktır. Aynı programda aynı kişilerin aynı yerlere birden fazla götürülmesi açısından değerlendirildiğinde mevcut mevzuat ve işin ihalesi noktasında şartname ve sözleşme hükümlerine göre bu hususa ilişkin engel bir hükmün olmadığı da anlaşılmaktadır. Aynı kişilerin birden fazla gezi programından faydalanması kamu zararı konusu olmadığı, mükerrer gönderildiği anlaşılan kişilerin bu hizmetten faydalandığı Rapor içeriğinden ve savunmalardan anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, bu konu esas yönünden değerlendirildiğinde önceki kafilelerle şehirlerarası kültür etkinliğine götürülmüş kişilerin daha sonraki kafilelerle tekrar aynı etkinlik çerçevesinde götürülmesi konusunda ilgili mevzuatında ve şartnamede herhangi bir kısıtlama yer almadığından, konunun mevzuata uygun olduğu düşünülmektedir…. gezisi için Şartnamenin 4 üncü maddesinin b bendi hükmüne göre her kafilede görevlendirilen üç kişi ve listelerdeki boş yerler(geziye katılmayanlar) için ödeme yapılması mümkün değildir. Buna göre, … gezisine ilişkin tekrar giden kişiler için hesaplanan miktar düşülerek, hükmün düzeltilmek suretiyle tasdikine karar verilmesi gerektiği,… gezisi için ise mevzuata uygun ödeme yapıldığından sorumluların beraatine karar verilmesinin uygun olacağı, değerlendirilmektedir. Duruşma talebinde bulunan …. ile Sayıştay Savcısının sözlü açıklamalarının dinlenmesinden ve dosyada mevcut belgelerin okunup incelenmesinden sonra,

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ;5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 8’inci maddesinde kamu kaynağını kullananların kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden ve kullanılmasından sorumlu oldukları belirtilmektedir Aynı Kanunun, harcama yetkililerinin sorumluluğunu düzenleyen 32’nci maddesinde, harcama talimatlarının, bütçe ilke ve esaslarına, kanun, tüzük ve yönetmelikler ile diğer mevzuata uygun olmasından, ödeneklerin etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasından harcama yetkililerinin sorumlu olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca, Danıştay’ın 18.06.1980 tarih ve D5D, E.1978/2766, K.1980/2236 nolu kararında da “İdareye tanınan takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız olmayıp, kamu yararı amacı ve hizmet gereği ilkeleriyle sınırlı olduğu” belirtilmiştir. Diğer yandan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 12’nci maddesinde, memurların görevlerini yaparken gerekli dikkat ve itinayı göstermeleri gerektiği, aksi takdirde oluşacak zararlardan sorunlu olacakları belirtilmektedir. Bu hükme göre kamu kaynağı kullanan Belediye görevlileri de, bu kaynağı mahalli müşterek ihtiyaçlar çerçevesinde, hizmetin gerektirdiği ölçüde ve mevzuata uygun olarak kullanmak durumundadırlar. Dolayısı ile daha önce bahse konu … gezisine … Belediyesi tarafından götürülmüş bulunan kişilerin görevli memurların gerekli dikkat ve özeni göstermemiş olmaları nedeniyle tekrar tekrar yeni kafilelere dahil edilmesi, hizmet gereği olmayıp idarenin takdir yetkisi kapsamında da değerlendirilemeyeceğinden, yukarıda bahsedilen mevzuat hükümlerine aykırılık teşkil etmekte ve kamu zararına neden olunmaktadır. Diğer yandan, işe ait hakedişler ile eki belgeler ve … Gezisi Hizmet Alımı İşi Özel Şartnamesi incelendiğinde; İşin, 14.985 kişinin 45 kişi kapasiteli 333 otobüs ile kafileler halinde … gezisine götürülmesi şeklinde ihale edildiği, kişi başına ….-TL teklif eden … Seyahat Ltd. Şirketi ile toplam ….-TL’ye sözleşme imzalandığı, ihale süresi içerisinde ödenen hakedişlerin de geziye götürülen kişi listeleri üzerinden hesaplanarak ödendiği görülmektedir…. Gezisi Hizmet Alımı İşi Özel Şartnamesinin Hizmet Alımının Detayı başlıklı 5’inci maddesinin İdare Tarafından Gerçekleştirilecek Hizmetler başlıklı (a) fıkrasının 2’nci bendinde; “Katılımcı listeleri gezi programları başlamadan önce katılımcıların Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası ile Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortaları yaptırılmak üzere yükleniciye teslim edilecektir. Bu konudaki her türlü giderler yükleniciye ait olacaktır.”, Yüklenici Firma Tarafından Gerçekleştirilecek Hizmetler başlıklı (b) fıkrasının 3’üncü bendinde; “Yolcuların tamamına seyahat firması tarafından seyahat sigortası yapılacaktır.”,4’üncü bendinde; “Her kafilede Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğünce önceden belirlenerek yükleniciye bildirilecek olan bir görevli Belediye personeli, Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğünden bir personel ile Sağlık İşleri Müdürlüğünden bir sağlık personeli (Hemşire) bulundurulacaktır. Bu personeller için yükleniciye ayrıca ücret ödemesi yapılmayacaktır.”, 15’inci bendinde “ Her kafilede Belediye Başkanlığımızca belirlenecek olan ve Kontrol Teşkilatında görev alan üç personel bulundurulacak olup, meydana gelen aksaklıklar ve olumsuzluklar bu personeller tarafından tutanakla tespit edilecektir.” hükümleri yer almaktadır. Dolayısı ile önceki kafilelerle …’ye götürülmüş kişilerin daha sonraki kafilelerle tekrar tekrar …’ye götürülmesi, listelerdeki boş yerler ve gezide görevli kişiler için de şartnameye aykırı olarak yükleniciye ödeme yapılması sonucu kamu zararına neden olunmuştur. Bu nedenle, sorumluların iddialarının reddi ile 377 sayılı Ek İlamın 1’inci maddesi ile …. TL’nin tazminine dair hükmün TASDİKİNE,

2)24.4.2019 gün ve 46175 tutanak nolu, Profesyonel Spor Kulübüne Yardım konulu kararı;

118 sayılı İlamın 5’inci maddesinde, Türkiye Spor Toto 2. Ligde mücadele eden ve profesyonel kulüp niteliğinde bulunan … Belediyespor’a mevzuata aykırı olarak nakdi yardımda bulunulması sonucu kamu zararına neden olunduğu gerekçesiyle …-TL’nin tazminine hükmolunmuştur. İlamda Üst Yönetici olarak sorumlu …, Harcama Yetkilisi olarak sorumlu …, Gerçekleştirme Görevlisi olarak sorumlu …, diğer sorumlu 37 kişi (Meclis Üyeleri) temyiz talebi ile vermiş oldukları aynı mahiyetteki dilekçelerinde özetle,… BELEDİYESİ SPOR KULÜBÜ DERNEĞİ, SADECE FUTBOL BRANŞINDA MÜCADELE EDEN … BELEDİYE SPOR TAKIMININ YANI SIRA FUTBOL BRANŞINDA U-13, U-14, U-15, U-17, U-19 LİGLERİNDE VE JUDO, TENİS, BOKS, MASA TENİSİ VE HALK OYUNLARI BRANŞINDA “AMATÖR” OLARAK MÜCADELE EDEN DİĞER TAKIMLARI VE BRANŞLARI DA BÜNYESİNDE barındırdığını,

… Belediyesi Spor Kulübünün demek olarak kurulduğunu ve genelde 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununa ve 5253 Sayılı Dernekler Kanununa tabi olduğunu, … Belediye Spor Kulübü bünyesinde yer alan ve Spor Toto 2. Lig’de faaliyet gösteren … Belediyespor’ un yanı sıra mahalli ve müşterek olarak dernek tüzel kişiliğinin altında teşkilatlandırılan birçok spor branşı ve bu branşlarda faaliyet gösteren takımlar bulunduğunu,5393 Sayılı Belediye Kanunumun 14. Maddesinde “mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla .. Gerektiğinde, sporu teşvik etmek amacıyla gençlere spor malzemesi verir, amatör spor kulüplerine ayni ve nakdi yardım yapar ve gerekli desteği sağlar, her türlü amatör spor karşılaşmaları düzenler, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan öğrencilere, sporculara, teknik yöneticilere ve antrenörlere belediye meclisi kararıyla ödül verebilir… Belediyelerin birinci fıkranın (b) bendi uyarınca, sporu teşvik etmek amacıyla yapacakları nakdi yardım, bir önceki yıl genel bütçe vergi gelirlerinden belediyeleri için tahakkuk eden miktarın; büyükşehir belediyeleri için binde yedisini, diğer belediyeler için binde on ikisini geçemez” denildiğini,… Belediye Spor Kulübü İse Mahalli ve Müşterek nitelikte, kurulmuş olup … Belediye Spor Kulübü Derneği Ana Tüzüğünün 4. Maddesinde “Kulübün amacı, Atatürk ilkelerine, gençlik ve spor ile ilgili düşüncelerine uygun biçimde Türk sporunun gelişmesine yardımcı olmak, üyelerin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak, Kulübün tesis ve faaliyetlerinden yararlanmak, kulübe mensup sporcuların ruhen, fikren ve bedenen eğitilmesini ve sporcu olarak yetiştirilmesini sağlamak, yurt içinde ve yurt dışında müsabakalara katılmaktır.” Denildiğini,Hal böyleyken, dernek olarak kurulan ve amatör branşları bünyesinde barındıran, Ülkemizi amatör branşlarda tüm Dünya’da temsil eden ve hatta Balkan Şampiyonu çıkartan … Belediye Spor Kulübü Derneğine yapılan yardımların “amatör takıma yapılacak yardımın sonuç olarak profesyonel nitelikteki kulübün bütçesine gireceği açıktır” biçimindeki kabulü ile Hukuka aykırı bir varsayıma dayanarak engellenmesi hali söz konusu olduğunu, SÖZ KONUSU YARDIMIN KANUNA UYGUN OLARAK SADECE AMATÖR BRANŞLARDA KULLANILMAK ÜZERE TALEP EDİLDİĞİNİ VE HUKUK İŞLERİ MÜDÜRLÜKLERİNİN GÖRÜŞÜ DOĞRULTUSUNDA SAYIŞTAY UYGULAMASI VE EMSAL KARARLARI IŞIĞINDA İŞBU YARDIMIN GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİNİ, Anayasamız 59. Maddesinin 1. Fıkrasında “ Devlet, her yaşta ki Türk Vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alıp, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder” ve 5393 Sayılı Belediye Kanunu’ 14. Maddesinin 1. Fıkrasında ise mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla .. Gerektiğinde, sporu teşvik etmek amacıyla gençlere spor malzemesi verir, amatör spor kulüplerine ayni ve nakdi yardım yapar ve gerekli desteği sağlar, her türlü amatör spor karşılaşmaları düzenler, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan öğrencilere, sporculara, teknik yöneticilere ve antrenörlere belediye meclisi kararıyla ödül verebilir. ” hükümleri çerçevesinde … Belediye Spor Kulübünün sadece amatör spor branşlarında kullanılmak üzere yardım talep ettiklerini belirten dilekçesi üzerine konu ile ilgili Hukuk İşleri Müdürlüğümüze görüş sorulduğunu ve Hukuk İşleri Müdürlüğünün de SAYIŞTAY İLAMLARI DOĞRULTUSUNDA yapmış olduğu inceleme ve araştırmalar neticesinde; çeşitli Sayıştay daire kararlarında mahalli idarelerce Spor Kulüplerine yapılan yardımlarda sadece amatör spor branşlarında kullanılmak üzere yardım yapılması nedeniyle sorumluların beraatlerine karar verildiği ifade edilmesi üzerine ve 5393 sayılı yasanın 14. maddesinin amatör spor kulüplerine ilişkin kısmının yorumlanması noktasında amatör spor kulüplerine yardım yapılabileceği ifadesi, profesyonel spor kulüpleri içerisinde amatör branşların da bulunduğu ve amatör spora yapılacak yardım adı altında yardım yapılabileceğine ilişkin Sayıştay Temyiz Kurulunun 20.10.1998 tarih ve 24287 sayılı kararları Hukuki Görüş kapsamında … Belediyesi Spor Kulübü Derneğine gerekli yardımlar yapıldığını,Sayıştay Genel Kurulunun 2017/1 Esas ve 5415/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında “Spora verilen desteğin Özünde bir kamu hizmeti sayılacağının mümkün olduğu ifade edilmiş ve mahalli ve müşterek olması kaydıyla spor kulüplerine nakdi yardım yapılabileceğini” ifade ettiğini, Ülkemizde amatör ve profesyonel spor kulüplerinin neredeyse tamamının tek çatı altında birlikte faaliyet gösterdiklerini, … Belediye Spor Kulübü Derneğinin bünyesinde sadece 1 profesyonel branş bulunduğunu, geri kalan tüm branşların amatör olup işbu yardımın da amatör branşlara harcanması amacıyla verilmiş olduğunu, Keza yapılan kulüp harcamalarına ilişkin makbuzlar incelendiği takdirde sorumluluk doğmayacağının da aşikar olduğunu,  Öte yandan Sayıştay 6. Dairesinin 03.11.2016 tarih ve 2016/386-1 Karar sayılı kararında da aynen “ 5393 sayılı kanunun 14. Maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtildiği üzere belediyeler mahalli ve müşterek olmak şartıyla amatör spor kulüplerine ayni ve nakdi yardım yapabileceklerdir. Yapılan incelemede… Belediyesi bütçesinden… Spora yapılan nakdi yardımın amatör branşlarda harcanmak üzere yapıldığı sonucuna varılmıştır. “ kanaati ile de emsal karar tesis ettiğini, Sonuç olarak Sayıştay 6. Dairesinin 118 İlam numaralı 540 karar numaralı ve 5 sıra numaralı kararının kaldırılmasını talep etmişlerdir.

Başsavcılık mütalaasında; “…Dilekçede özetle; … Belediye Spor Kulübü Derneği tüzel kişiliği altında Dernek vasfına sahip profesyonel ligde mücadele eden sadece … Belediyespor kulübü bulunduğunu bu kulübe bağlı ayrıca değişik branşlarda 10 amatör takımın daha faaliyet gösterdiği, amatör branşlarda uluslararası başarılarının bulunduğu, yapılan yardımın ise sadece amatör branşlar için kullanıldığını beyan ederek Belediyenin Hukuk Müşavirliğinin değişik tarihlerdeki Sayıştay Daire ve Temyiz Kurulu Kararlarının da yer aldığı profesyonel spor kulübü bünyesinde faaliyet gösteren amatör spor kulüplerinin ihtiyaçları için kullanılan nakit yardımların hukuka uygun olduğuna dair görüş üzerine yardımın yapıldığı,Bu nedenlerle hukuki belirlilik ve istikrar ilkeleri gereğince, Sayıştay Başkanlığının yerleşik hale gelmiş olan görüşlerinin, somut olay bakımından da korunması gerektiğini, Açıklanan nedenlerle, yapılan işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı ve haklarındaki tazmin kararının kaldırılmasını talep etmektedir. Dosya münderecatı üzerinde yapılan incelemede; … Belediye Spor Kulübü Derneğinde çok sayıda amatör sporcunun faaliyet gösterdiğini belirterek, yapılan yardımın amatör branşlar için olduğu ifade edilmiş ise de, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun “Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin görev ve sorumlulukları” başlıklı 7/m maddesinde görüleceği üzere, kanun koyucu “amatör branşlara” nakdi yardım yapılabileceğinden bahsetmemiş “amatör spor kulüpleri” ifadesini kullanarak nakdi yardımın sınırlarını net olarak çizmiştir. Bu sebeple, profesyonel bir spor kulübünün bünyesinde amatör spor kulüplerinin de bulunduğundan bahisle bu hükmün genişletilmesinin mümkün olmadığı düşünülmektedir. Kaldı ki, Emsal gösterilen Sayıştay Daire Kararlarının yanında 11.4.2018 tarih ve 2015/44302 Tutanak No’lu Temyiz Kurulu Kararında da ilgili Dairenin tazmin Hükmü tasdik edilmiştir. Sorumlunun ileri sürdüğü itiraz gerekçelerinin, Daire kararında karşılandığı görülmektedir. Gönderilen savunma ve itiraz gerekçeleri, daire kararının kaldırılmasını gerektirecek mahiyette bulunmadığından, temyiz talebinin reddedilerek daire kararının tasdikine karar verilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.” Denilmiştir.

Dosyada mevcut belgelerin okunup incelenmesinden sonra, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ;

5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14’üncü maddesinde; “Belediye, mahallî müşterek nitelikte olmak şartıyla; (Değişik ikinci cümle: 12/11/2012-6360/17 md.) Gerektiğinde, sporu teşvik etmek amacıyla gençlere spor malzemesi verir, amatör spor kulüplerine ayni ve nakdî yardım yapar ve gerekli desteği sağlar, her türlü amatör spor karşılaşmaları düzenler, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan öğrencilere, sporculara, teknik yöneticilere ve antrenörlere belediye meclisi kararıyla ödül verebilir. Gıda bankacılığı yapabilir.(Ek fıkra: 12/11/2012-6360/17 md.; Değişik: 12/7/2013-6495/100 md.) Belediyelerin birinci fıkranın (b) bendi uyarınca, sporu teşvik etmek amacıyla yapacakları nakdi yardım, bir önceki yıl genel bütçe vergi gelirlerinden belediyeleri için tahakkuk eden miktarın; büyükşehir belediyeleri için binde yedisini, diğer belediyeler için binde on ikisini geçemez.” Denilmektedir. Mezkur mevzuat hükmü ile belediyelerin mahalli ve müşterek olmak şartı ile sadece amatör spor kulüplerine yardım yapmalarına izin verilmektedir. Diğer bir deyişle belediyelerce profesyonel spor kulüplerine ayni ve nakdi yardım yapılması mümkün değildir. Ancak, Türkiye Spor Toto 2. Ligde mücadele eden … Belediyespor’a nakdi yardımda bulunulduğu görülmüştür. … Belediyespor kulübü içinde profesyonel ve amatör takımlar bulunmaktadır. Ancak kulübün içerisinde amatör takımlarının bulunması özü itibariyle bir anlam ifade etmemektedir. Takımın amatör olması önem arz etmemekte olup, önemli olan kulübün profesyonel niteliğe haiz olmasıdır. Amatör takıma yapılacak yardımın, sonuç olarak profesyonel nitelikteki kulübün bütçesine gireceği açıktır. Bundan dolayı bu şekilde yardım yapılması mevzuata aykırılık teşkil etmektedir. Sorumlularca yapılan savunmalarda her ne kadar … Belediyespor’un, Türkiye Spor Toto 2. Ligde mücadele eden profesyonel futbol kulübü olmasının yanı sıra, … Belediye Spor Kulübü Derneğinin birçok branşta amatör olarak mücadele ettiği ileri sürülmüş ise de; yukarıda yer verilen mevzuat hükmünde de açıkça ifade edildiği üzere, kanun koyucu “amatör branşlara” nakdi yardım yapılabileceğinden bahsetmemiş “amatör spor kulüpleri” ifadesini kullanarak nakdi yardımın sınırlarını net olarak çizmiştir. Bu sebeple, Profesyonel bir kulüp olan … Belediyespor’un bünyesinde amatör spor kulüplerinin de bulunduğundan bahisle bu hükmün genişletilebilme olanağı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle sorumluların iddialarının reddi ile 118 sayılı İlamın 5’inci maddesiyle …-TL’nin tazminine dair hükmün TASDİKİNE, Oy çokluğuyla (Üyeler … ile …’in aşağıda yazılı azınlık görüşlerine karşı) Karar verildiği 24.04.2019 tarih ve 46175 sayılı tutanakta yazılı olmakla işbu ilam tanzim kılındı.

Karşı Oy Gerekçesi;Üye …’ nün karşı oy gerekçesi:“… Belediyesi tarafından, profesyonel olarak Türkiye Spor Toto 2. Ligde mücadele eden ve … Belediyespor’a nakdi yardımda bulunulduğu gerekçesiyle tazmin hükmü verildiği anlaşılmaktadır.5393 Sayılı Belediye Kanunumun 14. Maddesinde “mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla .. Gerektiğinde, sporu teşvik etmek amacıyla gençlere spor malzemesi verir, amatör spor kulüplerine ayni ve nakdi yardım yapar ve gerekli desteği sağlar, … Belediyelerin birinci fıkranın (b) bendi uyarınca, sporu teşvik etmek amacıyla yapacakları nakdi yardım, bir önceki yıl genel bütçe vergi gelirlerinden belediyeleri için tahakkuk eden miktarın; büyükşehir belediyeleri için binde yedisini, diğer belediyeler için binde on ikisini geçemez” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereği; belediyelerin amatör spor kulüplerine nakdi yardımda bulunmasında mevzuata aykırılık bulunmamaktadır. Ancak profesyonel statüde faaliyet göstermekle birlikte, bünyesinde amatör branşlar da bulunan spor kulüplerine yardım yapılması hususunda tereddüt bulunmaktadır. Spor kulüpleri, 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu hükümleri uyarınca “dernek” statüsünde kurulmaktadır. Dernekler Kanunu’na göre dernek, kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları ifade etmektedir. Bu tanımdan anlaşılmaktadır ki, dernekler kazanç elde edilebilir ancak bu kazancı üyeleri arasında paylaşma amacı olamaz. Gerçi, 3289 sayılı Kanunun “Profesyonel spor” başlıklı 24 üncü maddesinde; “Spor kulüpleri, profesyonel takımlarını, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kuracakları veya kurulmuş olan şirketlere devredebilirler veya profesyonel futbol takımlarını kiraya verebilirler.” denilmiş ise de bu durum o kulübü dernek statüsünden çıkartmamaktadır. Daire ilamı incelendiğinde, asıl sorunun ‘amatör spor kulübü’ tanımından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar 5393 sayılı Kanunda ‘amatör spor kulüpleri’ ifadesine yer verilmiş ise de, ne 5393 sayılı ne de 5253, 3289 sayılı Kanunlarda amatör spor kulübü tanımına yer verilmiştir. Mevzuatta sporcuların veya branşların amatör/profesyonel olarak ayrıldığı, ancak kulüp bazında böyle bir ayrıma gidilmediği görülmektedir. Örneğin, Türkiye Futbol Federasyonu Profesyonel Futbolcuların Statüsü ve Transferleri Talimatında da profesyonel futbolcu, amatör futbolcu, profesyonel takım tanımlarına yer verilmiş ancak profesyonel kulüp, amatör kulüp gibi bir ayırıma gidilmeden sadece kulüp tanımı yapılmıştır. Yine ülkemizde Amatör Spor Kulüpleri Federasyonları ve Konfederasyonu bulunmakla birlikte, Profesyonel Spor Kulüpleri veya bunlarla ilgili bir federasyon bulunmadığı görülmektedir. Branş bazında bakıldığında ise sadece futbolun “profesyonel” olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır. Kısacası bünyesinde amatör branşlar bulunduran bir kulübün, profesyonel futbol liglerinde oynayan bir takıma sahip olması, o kulübü amatör kulüp olmaktan çıkartmamakta, sadece profesyonel futbol takımı da olan amatör kulüp statüsüne sokmaktadır. Tüm bu açıklamalar karşısında, mevzuatta tanımlanmamış olan ‘amatör spor kulübü’ ifadesini, ‘kulüplerin amatör faaliyetleri’ olarak kabul etmek gerekir. Nitekim Gençlik ve Spor Hizmetleri ile alakalı özel bir kanun niteliğindeki 3289 sayılı Kanunun ‘Kulüplere yardım’ başlıklı 25. Maddesinde de “Bu Kanun hükümlerine göre tescil olan kulüplerin amatör faaliyetleri için Gençlik ve Spor Bakanlığı ayni ve nakdi yardımda bulunabilir.” denilerek, amatör kulüplere değil, kulüplerin amatör faaliyetlerine yardım yapılması öngörülmüştür…. Belediyespor Kulübü Derneğinin profesyonel ligde faaliyet gösteren takımı olmakla birlikte, savunmalarda da, ifade edildiği gibi, Türkiye Futbol Federasyonu tarafından organize edilen Amatör faaliyet kapsamında değerlendirilen U-13, U-14, U-15, U-17, U-19 liginde ve amatör olarak tenis, boks gibi branşlarda da faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır. Sorumlular spor kulübüne yardım yapıldığını kabul edilmekle beraber yardımın, profesyonel faaliyetler ile ilgili olarak yapılmadığını, kulüp bünyesindeki amatör faaliyetler için yapıldığını ifade edilmektedirler. Bu açıdan yapılan ödemenin mevzuata uygun olduğu kabul edilmelidir. Ancak, yardımların amatör faaliyetler için yapıldığının belgelendirilmesi gerekir.6360 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi ile Belediye Kanununun 75 inci maddesine; “5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 29’uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile 5253 sayılı Dernekler Kanununun 10’uncu maddesi; belediyeler, il özel idareleri, bağlı kuruluşları ve bunların üyesi oldukları birlikler ile ortağı oldukları Sayıştay denetimine tabi şirketler için uygulanmaz.” hükmünün eklenmesi ile il özel idareleri ve belediyelerin derneklere yardım yapabilmesine izin veren açık hüküm ortadan kalkmıştır. Bu düzenleme ile 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 29’uncu maddesi il özel idareleri ve belediyeler için bir anlamda aşağıdaki şekli almış olmaktadır. “Gerçek veya tüzel kişilere kanuni dayanağı olmadan kamu kaynağı kullandırılamaz, yardımda bulunulamaz veya menfaat sağlanamaz. Bu yardımların yapılması, kullanılması, izlenmesi, denetlenmesi ve kamuoyuna açıklanmasına ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığınca hazırlanarak Bakanlar Kurulunca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir” Bu düzenlemeye göre şayet kanuni bir dayanağı varsa belediyeler gerçek veya tüzel kişilere kamu kaynağı kullandırılabilecek, yardımda bulunulabilecektir. Nitekim belediye ve özel idarelerin derneklere yardım yapmalarını engelleyen bu düzenleme ile birlikte, 6360 sayılı Kanunun 17. Maddesi ile esasen dernek statüsündeki amatör spor kulüpleri için özel bir düzenlemeye gidilmiş ve belediyelerin sadece amatör spor kulüplerine nakdî yardım yapabilmesi kanuni dayanağa kavuşturulmuştur. Ayrıca 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 29’uncu maddesi değiştirilmiş olsa da, bu madde gereği Bakanlar Kurulunca çıkarılan, belediyelerin de dahil olduğu kamu idarelerinin bütçelerinden, kamu yararı gözetilerek dernek ve vakıflara yapılacak yardımlara ilişkin usul ve esasların belirlendiği yönetmelik de yürürlüktedir. 17/7/2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelik gereği, yardım yapılan derneğin, yardımı yapacak idarenin görev alanına giren konularda faaliyet göstermesi, yardımların öncelikle toplumun ihtiyaç ve sorunlarına çözüm sağlaması gibi şartlar aranmaktadır. Aynı yönetmelik gereği yardımın miktarı ve dağıtımı, üst yöneticinin onayı ile belirlenecektir. Dernek ve vakıflar yardımları kamu yararı gözeterek veriliş amacına uygun olarak kullanmak zorundadır. Yardım alan teşekküller, yardımın amacına uygun olarak harcanıp harcanmadığına ilişkin bilgi, belge ve kayıtların birer örneği ile faaliyet raporlarını, faaliyetin bitimini müteakip bir ay içinde veya devam eden faaliyetlerine ilişkin bilgi, belge ve raporlarını takip eden yılın ilk ayı içerisinde yardım yapan idareye göndermek zorundadır. Yardım yapan idareler, yapılan yardımla sınırlı olmak üzere gerekli gördüğü her türlü inceleme, kontrol ve denetimi yapmaya yetkilidir. Denetim sırasında görevli memur tarafından istenecek bilgi, belge ve kayıtların gösterilmesi, verilmesi, sorulan soruların yazılı ve/veya sözlü olarak cevaplandırılması zorunludur. Teşekküller, yardım konusu faaliyetin gerçekleştirilemeyeceğinin veya yardımın amacına uygun olarak harcanmamış olmasının tespiti hâlinde, tespitin yapılmasını müteakip durumun teşekküle tebliğinden itibaren onbeş gün içinde, ilgili idareye yardım tutarını aynen iade etmek zorundadır. Bu çerçevede belediyece yapılan yardımların kulüp bünyesindeki amatör branşlara yapılıp yapılmadığının araştırılarak sonucuna göre hüküm tesis edilmesi açısından kararın BOZULMASI gerekir.” Üye …’in karşı oy gerekçesi: “İhtilaf konusu olan, 5216 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin “m” bendinde (ve aynı şekilde 5393 sayılı belediye kanununun 14 üncü maddesinin “b” bendinde), “amatör spor kulübü” kavramı zikredilmekle birlikte bu kavramın tanımı veya açıklaması, 5216 veya 5393 sayılı kanunlarda yapılmamıştır. Bir başka deyişle spor kulüplerinin hangi durumlarda veya şartlarda amatör oldukları veya olmadıkları açıklanmış değildir. Bu nedenle bu ifadenin hangi manada anlaşılması gerektiğinin ayrıca incelenmesi gerekmektedir. Elbette ihtilaflı bir konunun hukuki boyutları araştırılırken, öncelikle bu konuyla ilgili temel düzenlemeleri içeren özel yasal düzenlemelere bakmak gerekecektir. Bu nedenle “amatör spor kulübü” kavramının anlaşılması için spor alanında temel düzenlemeleri içeren 3289 sayılı Gençlik Ve Spor Hizmetleri Kanunu, 6222 sayılı Sporda Şiddet Ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun incelenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki; ülkemizde spor kulüpleri, 3289 sayılı Gençlik Ve Spor Hizmetleri Kanunu’nun 20 nci maddesi ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu hükümleri uyarınca “dernek” statüsünde kurulan ve kar amacı gütmeyen tüzel kişiliklerdir. 5253 sayılı Dernekler Kanununun 2 nci maddesinde dernek; “Kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları” şeklinde tanımlanmıştır: Tanımdan da anlaşılacağı üzere dernek tüzel kişiliği, kar/kazanç amacı gütmeyen kuruluşlardır. Derneklerin gelirleri esas olarak bağış ve yardımlardan oluşmaktadır. Ancak dernekler bağış ve yardımlar dışında; 5253 sayılı Kanunun 12 nci ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesi uyarınca “sandık” veya “iktisadi işletme” de kurabilmektedir. Görüleceği üzere dernekler, varsa kendilerine bağlı olarak kurmuş oldukları “sandık” veya “iktisadi işletmeler” e ait gelirler dışında, bağış veya yardımlarla faaliyetlerini sürdürmek zorundadır. İfade etmek gerekir ki bu tespitler “spor kulübü” dernekleri için de geçerlidir. Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki aşağıdaki bölümlerde yer alan yorumlarda yer alan spor kulüplerinin bünyesindeki “branşlar”, “dallar”, “faaliyetler” ve “takımlar” kavramları, birbiriyle eşdeğer kavramlar olup, aynı anlamda kullanılmış bulunmaktadır. Bu kapsamda, ilgili mevzuattaki konuyla alakalı hükümleri tarayacak olursak; Yürürlükteki hiçbir kanun metninde (belediyelerle ilgili 5216 ve 5393 sayılı kanunlar hariç) “amatör spor kulübü”, “profesyonel spor kulübü” veya bu iki kavramı ima eden başka bir kavram geçmemektedir. Bu nedenle direkt olarak bu kavramlar üzerinden bir inceleme yapmak anlamsız olacaktır. Bu nedenle “amatör spor kulübü” kavramının karşılığının belirlenmesi için, konuya “spor kulübü” kavramını inceleyerek başlamak faydalı olacaktır:

1) “spor kulübü” kavramı sadece 6222 sayılı Sporda Şiddet Ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun 3 üncü maddesinde ve şu şekilde tanımlanmıştır; “h) Spor kulübü: Belirli kurallara göre kurulan, amatör veya profesyonel spor dallarında faaliyette bulunan kuruluşu,” ifade etmektedir. Dolayısıyla bir spor kulübünün bünyesinde hem amatör, hem de profesyonel spor dalları bulunabilecektir.

2) 3289 sayılı Gençlik Ve Spor Hizmetleri Kanunu’nun “Profesyonel spor” başlıklı 24 üncü maddesinde;“ Profesyonel dallar, Spor Genel Müdürünün, Merkez Danışma Kurulunun da görüşünü almak suretiyle yapacağı teklif üzerine, Gençlik ve Spor Bakanı tarafından tespit olunur. Profesyonel spor dallarının teşkili, ilgili federasyonları ile bağlantıları, idaresi tüzükle düzenlenir. Spor kulüpleri, profesyonel takımlarını, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kuracakları veya kurulmuş olan şirketlere devredebilirler veya profesyonel futbol takımlarını kiraya verebilirler.” hükmü;

3) 3289 sayılı Kanunun “Kulüplere yardım” başlıklı 25 inci maddesinde; “Bu Kanun hükümlerine göre tescil olan kulüplerin amatör faaliyetleri için Gençlik ve Spor Bakanlığı ayni ve nakdi yardımda bulunabilir.” hükmü;

4) 3289 sayılı Kanunun “Sporcu ücretlerinden tevkif yoluyla alınan gelir vergisinin iadesi” başlıklı Ek Madde 12 nci maddesinde;“(…) Özel hesaba aktarılan tutarlar aşağıdaki harcamalar dışında kullanılamaz.

a) Amatör spor dallarında sportif faaliyet gösteren sporculara, bunların çalıştırıcılarına ve diğer spor elemanlarına yapılan ücret ve ücret sayılan ödemeler (…),

b) Bu fıkranın (a) bendi kapsamındaki sporcu, çalıştırıcılar ve diğer spor elemanlarının, sportif faaliyetlerine ilişkin iaşe, ibate, seyahat, sağlık, eğitim-öğretim harcamaları ile amatör spor dallarına ilişkin hazırlık kampları, müsabaka, malzeme ve ekipman, federasyon vize, lisans, tescil ve katılım harcamaları.” hükmü;

5) 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun “Diğer indirimler” başlıklı 10.maddesinde;

“(1) Kurumlar vergisi matrahının tespitinde; kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından sırasıyla aşağıdaki indirimler yapılır:

a) (…)

b) 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile 17/6/1992 tarihli ve 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun kapsamında yapılan sponsorluk harcamalarının sözü edilen kanunlar uyarınca tespit edilen amatör spor dalları için tamamı, profesyonel spor dalları için % 50’si.” hükmü;

6) 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 89 uncu maddesinde;

“Gelir vergisi matrahının tespitinde, gelir vergisi beyannamesinde bildirilecek gelirlerden aşağıdaki indirimler yapılabilir:

(…)

8. 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile 17.6.1992 tarihli ve 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun kapsamında yapılan sponsorluk harcamalarının; amatör spor dalları için tamamı, profesyonel spor dalları için % 50’si.” hükmü; Hükümleri yer almıştır. Yukarıdaki mevzuat düzenlemelerinin hiçbirisinde “amatör spor kulübü” veya “profesyonel spor kulübü” kavramları geçmemektedir. Yine söz konusu mevzuatta, “amatör spor dalları/faaliyetleri/takımları” veya “profesyonel spor dalları/faaliyetleri/takımları” şeklinde düzenlemeler yer almıştır. Yani “amatör spor” tanımlaması “takımlar” için kullanılmış, “kulüpler” için kullanılmamıştır. Dolayısıyla, “amatör/profesyonel” ayrımının, kulüpler için değil, “takımlar” için kullanılması gerektiği anlaşılmaktadır. Bir başka deyişle, bir kulübün profesyonel/amatör olmasından değil, bu kulüp bünyesindeki spor takımının profesyonel veya amatör olmasından bahsedilebilecektir. Öte yandan, bir spor kulübünün (derneğinin) bünyesinde birden fazla spor takımı bulunabilecek ve bu kapsamda söz konusu spor takımının bir kısmı profesyonel olabileceği gibi amatör statüsünde olanlar da olabilecektir. Ayrıca, spor kulüplerinin bünyesindeki spor branşlarının yetkili merciler tarafından tescil edilmesi yasal zorunluluktur. Yürürlükteki mevzuata göre;

– Futbol branşının (önce amatör, daha sonra profesyonel) tescili, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) tarafından;

– Bakanlık tarafından izin verilmiş bağımsız spor branşlarının tescili, yetkili Bağımsız spor federasyonları tarafından,

– Futbol ve Bağımsız spor dalları dışındaki diğer tüm branşların tescili ise Spor Genel Müdürlüğünce;  yapılmaktadır. 3289 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi uyarınca, günümüzde ülkemizde; futbol, golf, tenis, kick-boks ve boks branşları, “profesyonel” spor branşları olarak belirlenmiş bulunmakta, bunlar dışındaki diğer bütün branşlar ise “amatör” statüsündedir. Buna karşılık ilam konusu olan futbol branşı ülkemizde hem “profesyonel” statü, hem de “amatör” statüde yürütülmektedir. Bu nedenle bu hususun daha ayrıntılı incelenmesi gerekmektedir:3289 sayılı Kanunun 18 inci ve “Türkiye Futbol Federasyonu Statüsü” nün 35 ve 76. maddeleri gereğince futbol branşının (amatör veya profesyonel) tescili konusunda yetkili makam, Türkiye Futbol Federasyonudur. Bir kulüp bünyesindeki futbol branşı ilk önce, “Futbol Kulüpleri Tescil Talimatı” nın 10/1 uncu maddesi ve 4 Numaralı Eki uyarınca Amatör İşler Kurulunca öncelikle “amatör” olarak TFF’ye tescil edilecektir. Bu takım önce “amatör” liglerde futbol mücadelesini verecek, başarılı olması halinde ise kendiliğinden “profesyonel” liglere çıkmış olacaktır. Bir başka değişle, faaliyetine yeni başlayan bir futbol takımı doğrudan “amatör” sayılmakta, ancak bu takım ileriki yıllarda “profesyonel” liglerde mücadele etmeye hak kazandığı zaman “profesyonel takım” statüsüne dönüşmektedir. “Burada dikkati çeken husus, spor kulüplerinin amatör nitelikte olabilecekleri, ancak profesyonel branşlarla uğraşabilecekleri, profesyonel sporcuları bünyelerinde barındırabilecekleri ve bu profesyonel branşlarını şirketleştirebilecekleri hususudur. Örneğin bugün Türkiye Süper Futbol Liginde yarışan kulüplerin çoğunluğu “amatör spor kulübü” statüsündedir. Yani yüzme, boks, atletizm gibi amatör branşları vardır. Ancak, bu kulüplerin profesyonel futbol takımları söz konusu ligde müsabakalara katılmaktadır. Bu amatör kulüplerden bazıları profesyonel branşlarla uğraşan takımlarını (yani futbol şube veya takımlarını) şirketlere devretmiş yahut şirketleştirmişlerdir.” (“Türkiye’de Spor Kulüplerinin Yapısal Nitelikleri Ve Temel Problemleri (Syf: 41)”; Gazi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi (Gazi BESBD), XII (2007); Ahmet Faik İMAMOĞLU, Ercan KARAOĞLU, Esin Esra ERTURAN)

Özetle; bünyesinde birden fazla spor takımı bulunan kulüpler/dernekler, taahhüt ettikleri spor dallarında faaliyet gösterebilmekte olup, bünyesinde diğer amatör takımlar yanında “futbol” takımını da barındırması ve bu takımın, ileride profesyonel liglere yükselmesi halinde, sadece futbol takımı “profesyonel takım” niteliğini kazanmaktadır. Buna karşılık bir spor kulübünün bünyesinde hem amatör spor faaliyetleri, hem de profesyonel liglerde mücadele eden bir futbol takımının bulunması, bu spor kulübünü/derneğini tamamen “profesyonel” hale getirmemektedir. Dolayısıyla bir kulübün/derneğin tüzel kişiliğinin profesyonel veya amatör olmasından bahsedilemez; sadece bu kulüp bünyesindeki bazı spor dallarının/branşlarının profesyonel veya amatör olmasından bahsedilebilecektir. Bu nedenle 5216 sayılı Kanunda ve 5395 sayılı Kanunda lafzen zikredilen “amatör spor kulübü” ifadesinin hukuki bir karşılığı bulunmamakta, bu ifadeyi “amatör spor dalları/branşları/faaliyetleri” şeklinde yorumlamak gerekmektedir. Öte yandan her ne kadar konunun esasına doğrudan etkili olmasa da, konuyla ilgili olarak, bir spor kulübünün sadece amatör faaliyetine nasıl yardım yapılabileceği, bir başka deyişle yapılacak bu yardımın kulübün profesyonel faaliyetleri için kullanılmasına nasıl engel olunacağı şeklinde tezahür eden sorulara da cevap vermek gerekirse; 3289 sayılı Kanunun Kulüplere yardım başlıklı 25 inci maddesinde yer alan; “Bu Kanun hükümlerine göre tescil olan kulüplerin amatör faaliyetleri için Gençlik ve Spor Bakanlığı ayni ve nakdi yardımda bulunabilir.” Hükmü uyarınca, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından spor kulüplerinin sadece amatör faaliyetleri için yardımda bulunmasına izin verilmiş olup, bu konuya ilişkin detaylar Gençlik Ve Spor Genel Müdürlüğü Gençlik Ve Spor Kulüpleri Yönetmeliğinde düzenlenmiştir. Anılan Yönetmeliğin; “Yardım şekilleri” başlıklı 34 üncü maddesinde; “Kulüplerin faaliyetlerini daha iyi bir şekilde yürütebilmelerini sağlamak amacıyla Genel Müdürlük bütçesinde yer alan yardım ödeneği;

a) Spor malzemesi, araç ve gereç,

b) Tesis yapımı, bakımı ve onarımı,

c) Tüzüklerindeki amaç doğrultusunda eğitim, bilim, kültür ve sanat faaliyetleri,

d) Sağlık hizmetleri,

e) Sigortalama ve sosyal güvenlik hizmetleri,

f) Kira ve benzeri zorunlu giderler ,için kullanılmak üzere il müdürlükleri aracılığıyla kulüplere ayni ve nakdi olarak aktarılabilir.” “Yardımla ilgili belgeler” başlığı altındaki 37 nci maddesinde; “Yardımın ilgili kulübe aktarılabilmesi için aşağıdaki belgelerin il müdürlüklerine verilmesi zorunludur:

a) Nakdi yardımlarda, kulüp alındı belgesi.

b) Dernekler Yönetmeliğinin (Ek-15)’ine göre bastırılan Ayni Bağış Alındı Belgesi.

c) Yetki belgesi.

Yardımla ilgili harcama belgeleri, harcamanın yapılmasını takip eden on beş gün içinde kulübün bağlı bulunduğu il müdürlüğüne verilir. Harcama belgeleri genel denetim için saklanır.” Hükümleri yer almıştır. Anılan hükümler uyarınca, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından bir spor kulübünün amatör faaliyetlerine yapılacak yardımın türleri sınırlı olarak belirlenmiş ve bu yardım karşılığında ibraz edilecek belgeler Yönetmelikte sayılmıştır. Dolayısıyla spor kulüplerinin amatör faaliyetleri için Bakanlıkça yapılacak yardımlara ilişkin esaslar belirlenmiş ve bunların denetime tabi tutulacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla kulüplerin amatör faaliyetlerine yapılacak yardımlarla ilgili olarak emsal bir denetim mekanizması, Gençlik ve Spor Bakanlığının yapacağı yardımlar için öngörülmüş olup, 5216 ve 5393 sayılı kanunlar uyarınca belediyeler tarafından amatör spor kulüplerine (yani faaliyetlerine) yapılacak yardımların kontrol edilmesine ihtiyaç duyulduğu durumlarda, ilgili belediyeler tarafından benzer bir şekilde (yapılan yardımın kulüp tarafından amatör faaliyetleri için kullanıldığını gösteren harcama belgelerinin temini) kontrol yapılabilecektir. Kaldı ki, kulübün ortak bütçesinin olması ve bu bütçeden hem amatör hem de profesyonel faaliyetleri için “harcama yapılabilecek” olması da, konunun esasına etkili değildir. Dolayısıyla spor kulüplerine gerekli desteği sağlamak belirli kurallar çerçevesinde belediyenin görev alanına girdiği, yardım yapılan kulübün statüsünün denetçi veya yargılamayı yapan daire tarafından araştırılmadığı, öte yandan Belediye tarafından yapılan nakdi yardımın, spor kulübü tarafından profesyonel faaliyetleri için harcandığına ilişkin bir tespit de bulunmadığı için, daire tarafından tazmin hükmü verilmesi hukuki değildir. Açıklanan nedenlerle herhangi bir mevzuata aykırılık oluşmadığından Temyiz Konusu ilamın REDDİ gerekir.”      

3)10.4.2019 tarihli,46084 sayılı ve Mülkiyet Hakkı Devri konulu kararı;

1- 532 sayılı Ek İlamın … maddesiyle; Mülkiyeti … Belediyesine ait olup 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na göre ihale yoluyla satışı yapılan gayrimenkullerden bazılarının satış bedellerinin alınmamasına ya da bazılarının eksik alınmasına rağmen, mülkiyet haklarının devredilmesi nedeniyle sorgu konusu edilen toplam … TL’nin … TL’si tahsil edildiği, geriye kalan … TL’si ile ilgili olarak da ilamlı icra takibi başlatıldığı anlaşıldığından, 15.01.2015 tarih ve 317 sayılı İlamın 17. maddesiyle karar verilen hüküm dışı kararı ile 25.10.2016 tarih ve 447 sayılı Ek İlamın …maddesiyle devamına karar verilen hüküm dışı kararının kaldırılmasına ve tahsil edilen … TL’nin 22.10.2016 tarih ve 447 sayılı Ek İlamla hakkında ilişilecek husus kalmadığına hükmü kurulan … TL’sinden geriye kalan … TL için ilişilecek husus kalmadığına, ilamlı icra takibi devam eden … TL’si için ise yapılacak işlem bulunmadığına hükmü verilmiştir. Gerçekleştirme Görevlisi … ve Harcama Yetkilisi …’nin aynı mahiyetteki temyiz dilekçelerinde özetle;532 sayılı İlamda yer alan tazmin kararını aşağıda açıkladığı sebepler ile re’sen nazara alınacak diğer nedenlerle, “tazmin kararının temyizen incelenerek kaldırılmasına” karar verilmesini talep ettiğini,… Belediyesi … yılı hesabı ile ilgili yapılan yargılama sonucunda; anılan raporun 17. maddesinde belirtilen, mülkiyeti Belediyeye ait gayrimenkullerin 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na göre ihale yoluyla satışı nedeni ile oluştuğu iddia edilen kamu zararlarının tazmini ve aynı raporun 18, 19 ve 20. maddelerinde belirtilen kamulaştırma işlemlerinden dolayı açılan davalar ile Belediye Başkanlığı tarafından … Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulması üzerine Savcılık tarafından bu hususta açılan … sayılı Hazırlık Dosyası ve akabinde açılan … … Mahkemesinin … sayılı Ceza Davasında gelinen aşama ve davaların son durumu Büyükşehir Belediye Başkanlığının … tarih … sayılı ve … tarih … sayılı yazıları ile Sayıştay Başkanlığına bildirildiğini, Sayıştay Başkanlığının 02/02/2017 tarih ve … sayılı yazısı ile; Belediyenin … yılı hesabında hüküm dışı bırakılan hususlara ilişkin verdiği cevap üzerine, yargılamaya esas raporun 17-18-19 ve 20. maddelerinde yer alan konular hakkında 21.06.2016 tarihli ek rapor yazıldığı, söz konusu ek raporun görüşülmesi neticesinde; yargılamaya esas raporun 17. maddesinde yer alan toplam … TL ile ilgili icra takip ve tahsilatlarına ilişkin belgelerin gönderilmesine kadar hüküm dışı kararının devamına karar verildiği, raporun 18, 19, 20. maddelerinde yer alan konular hakkında benzer şekilde adli yargı sürecinin sona ermesini takiben yapılacak yeniden değerlendirme sonrası düzenlenecek ek raporun Daireye intikal ettirilmesine değin konunun hüküm dışı bırakılmasına karar verildiğini, Bu hususta … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyası üzerinden açılan davada mahkemenin … tarihli duruşma tutanağında; “… … ACM nin … sayılı dosyasının istinaf mahkemesinden dönüşünün beklenilmesine… “ bu nedenle duruşmanın 31.05.2018 günü saat 09:50 ye bırakılmasına karar verildiğini, Sayıştay’ın Hüküm Dışı Bırakılması kararı, bu konuda açılan davaların ve icra takiplerinin sonuçlanmasına kadar hüküm ve sonuçlarını doğuracağından ve bu hususta açılan icra takiplerinin ve davaların aşağıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere devam ettiğinden Sayıştay’ın hüküm dışı bırakılmasına kararının da daha önceden verilen Sayıştay’ın ek ilamında belirttiği üzere devam etmesi gerektiği kanaatinde olduğunu, Öte yandan, kamulaştırma işlemlerinden dolayı belediye hesaplarına aktarılan … TL, … tarafından … TL nin tamamı ayrıca tahsil edildiğinden bahse konu kamulaştırma bedeli olan … TL, Mali Hizmetler Dairesinde bakiye olarak beklemekte olup, bu husus da nazara alındığında meydana gelen kamu zararının ilamda belirtildiği gibi … TL olmadığının görüleceğini, Temyize konu ilama konu işlemlerle ilgili olarak başlatılan icra takipleri ve tahsilata ilişkin bilgi ve belgeler ile adli yargı aşamasında olanlarla ilgili kesinleşmiş mahkeme kararlarının aşağıda belirtildiğini:

SAYIŞTAY İLAMININ 18,19,20. MADDELERİ:

“1) Davalılar … ile … aleyhinde … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyası üzerinden açılan Alacak (Taşınmaz Alım- Satımı Kaynaklı), Tapu iptali ve Tescil( Satın Almaya Dayalı) davasında ( … Dairenin satışı) … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.02.2015 tarih ve …, … Sayılı kararıyla; davacının davalı … hakkında açmış olduğu alacak davasının kabulü ile; …-TL.’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. (EK-1; Mahkeme kararı),Mahkeme ilamında belirtilen Belediyemiz alacağının tahsili için … 2. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası üzerinden takip başlatılmış olup, maaş haczi sonucu … TL tahsil edilmiş olup, aylık maaş kesintisi devam etmektedir. (EK-2; İcra takibi)

2) Davalılar … ile … aleyhinde … …Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyası üzerinden açılan Alacak ( Taşınmaz Alım- Satımı Kaynaklı), Tapu İptali ve Tescil( Satın Almaya Dayalı) davasında ( … Dairenin satışı) … …Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.06.2015 tarih ve … … Sayılı kararıyla; davacı tarafından davalı … hakkında açılan tazminat davasının kısmen kabulü ile; … -TL. tutarındaki toplam alacağın ihale şartname ve sözleşmesinde belirtilen vade tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsil edilerek, davacıya ödenmesine karar verilmiştir. (EK-3; Mahkeme kararı),Mahkeme ilamında belirtilen Belediyemiz alacağının tahsili için … 2. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası üzerinden takip başlatılmış olup, Belediyemiz bu dosyada maaş haczinde sırada olup, borçlunun bankalarda parası bulunmamaktadır. İcra takibi devam etmektedir. (EK-4; İcra takibi)

3) Davalılar …, … aleyhinde … …Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası üzerinden açılan alacak ( Kamu Zararı Nedeniyle) davasında, Mahkemenin 29.11.2016 tarih ve … Duruşma Tutanağı ile; “… … Mahkemesine müzekkere yazılarak … sayılı dosyasının safahatının öğrenilmesine, bu nedenle duruşmanın 21.02.2017 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir. Yargılama devam etmektedir. (EK-5; Duruşma Tutanağı)(… …Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası ile birleşen dava dosyaları:… …Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası,… …Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası, … …Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası, … …Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası,… …Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası)

4) Davalılar …, … aleyhinde … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası üzerinden açılan Alacak ( Kamu Zararı Nedeniyle) davasında, Mahkemenin 13.12.2016 tarih ve … Duruşma Tutanağı ile; duruşmanın 21.02.2017 gününe bırakılmasına karar verilmiş olup, davanın yargılaması devam etmektedir. (EK- 6; Duruşma Tutanağı)(… 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası ile birleşen dava dosyaları:… 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası,… 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası,… 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası,… 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası,… 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … … Sayılı dosyası.)

5) Davalılar …, … aleyhinde … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası üzerinden açılan Alacak ( Kamu Zararı Nedeniyle) davasında, Mahkemenin 29.12.2016 tarih ve … Duruşma Tutanağı ile; … … Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının gerekçeli kararının bir örneğinin istenilmesine, bu nedenle duruşmanın 04.04.2017 günü saat 9:25’e bırakılmasına karar verilmiş olup, davanın yargılaması devam etmektedir. (EK- 7;Duruşma Tutanağı)(… 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası ile birleşen dava dosyaları:… 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyası,… 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyası,… 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyası,… 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyası.

6) Davalı … aleyhinde … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyası üzerinden açılan Alacak ( Taşınmaz Alım- Satımı Kaynaklı), Tapu İptali ve Tescil( Satın Almaya Dayalı) davasında …Dairenin satışı) … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.07.2014 tarih ve …, … Sayılı kararıyla; …-TL.’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir. (EK-8; Mahkeme kararı)Mahkeme ilamında belirtilen Belediyemiz alacağının tahsili için … 5. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası üzerinden takip başlatılmış olup. İcra takibi devam etmektedir. (EK-9; İcra takibi)”

SAYIŞTAY İLAMININ 17. MADDESİ: “7) … – … ve … aleyhine … 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyası üzerinden açılan Tapu İptali ve Tescil – Alacak davasında … sayılı taşınmazın ihaleten satışı) … 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.12.2013 tarih ve …, 2013/332 K. Sayılı kararıyla; “Mahkememizin …sayılı davası ile … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyasının aralarındaki hukuki ve fiili irtibat nedeniyle BİRLEŞTİRİLMESİNE, …sırasının birleştirme nedeni ile kapatılarak yargılamaya … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyası üzerinden devam edilmesine ” karar verilmiştir. Birleştirme karan üzerine, … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin… tarih ve …, … Sayılı kararıyla; davanın kabulü ile; … Mah. … ada, 2 parsel hakkında davanın kabulü ile; …. adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, 8 parselle ilgili olarak tapu iptal ve tescil davasının reddine, Alacak talebinin kabulü ile, …-TL. nin davalı …’dan 30.10.2011 den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.

a) … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve …, … Sayılı kararına konu … ada, 2 parsel nolu taşınmazın ihaleden satış bedeli olan … -TL ve ferileri gecikme cezası v.s.) olan toplam …-TL. ….nden tahsil edilerek kamu zararı giderilmiştir.

b) … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve …, … Sayılı kararına konu ( Ek-10) … ada, 8 parsel nolu taşınmazın ihaleten satış bedeli olan …-TL.nin mahkeme kararı uyarınca …’den tahsili için … 2. İcra Müdürlüğünün …E.sayılı dosyası üzerinden İlamlı İcra Takibi başlatılmış olup takip devam etmektedir.(Ek-ll)

8) Davalı … aleyhinde … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyası üzerinden açılan Alacak (Satın Alma Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasında (6671 ada, 5 parsel) … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.07.2014 tarih ve …, … Sayılı kararı ile; “Davacı vekilinin tapu iptali ve tescil talebinin reddine; davacı taraf davasını terditli açmış olmakla taşınmazın bedelinin tahsili bakımından açmış olduğu davasının kabulü ile; …-TL’. nin dava tarihinden itibaren …-TL.’nin de ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte olmak üzere toplam …-TL.’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine…” karar verilmiştir. (EK-12; Mahkeme Kararı)Mahkeme ilamında belirtilen Belediyemiz alacağının tahsili için … 2. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası üzerinden takip başlatılmış olup. İcra takibi devam etmektedir. (EK-13; İcra takibi)

9) Sanıklar hakkında … … Mahkemesinin …tarih ve …, … sayılı kararıyla; 14 sanık hakkında bir kısım sanıklar için beraat, bir kısmı için hapis, bir kısmı içinde adli para cezası verilmiştir. ( EK-14, Mahkeme kararı)”Hülasa, ihale yoluyla satış ve kamulaştırma işlemleri nedeniyle oluşan kamu zararlarının tahsili için … Asliye Hukuk Mahkemelerinde toplam 23 (yirmi üç) adet dava, … … Mahkemesinde ise sanıklar hakkında 1 (bir) dava açıldığını, bu davalardan yukarıda da belirtildiği üzere 5 (beş) davada karar verildiğini, bu kararların tamamının Belediye lehine sonuçlandığını,

Karara Çıkan Davalar:… 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.02.2015 tarih ve … … Sayılı kararı,… …Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.06.2015 tarih ve … … Sayılı kararı,… 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.07.2014 tarih ve …, … Sayılı kararı,… 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve … … Sayılı kararı,… 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.07.2014 tarih ve …, … Sayılı kararı.

Karara çıkan davalardan dolayı başlatılan ve devam eden icra takipleri:

… 2. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası. (Maaş haczi sonucu … TL tahsil edilmiş olup, aylık maaş kesintisi devam etmektedir.),… 2. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası.,(Belediyemiz bu dosyada maaş haczinde sırada olup, borçlunun bankalarda parası bulunmamaktadır.)… 5. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası.,… 2. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası. (Takip borçlusu … mahkum.),2. İcra Müdürlüğünün …E. sayılı dosyası.

Yargılaması Devam Eden Davalar: Hukuk mahkemelerinde yargılaması devam eden bir kısım dava dosyaları arasında hukuki ve fiili irtibat bulunanların birleştirilmesi sonucunda, hali hazırda … Asliye Hukuk Mahkemelerinde yargılaması devam eden 3 (üç) adet dava bulunduğunu, bunlar:… …Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası. (Bu esas üzerinden birleşen dosyalar: …Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı 5 dosya.)… 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Sayılı dosyası. (Bu esas üzerinden birleşen dosyalar: … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı 5 Adet dosya.)… 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı dosyası. (Bu esas üzerinden birleşen dosyalar: … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin … sayılı 4 Adet dosya.)Yargılamaya esas Raporun 17. maddesinde yer alan toplam … TL ile ilgili icra takip ve tahsilatlarına ilişkin bilgi ve belgeler;Bu hususta başlatılan icra takipleri yukarıda belirtildiğini, ayrıca Belediyenin Mali Hizmetler Daire Başkanlığının … tarih ve … sayılı yazısı ile Hukuk Müşavirliğine gönderilen, 9 adet Tahsilat Makbuzu ile 11 adet Tahsilat Arama Kayıt Listesi yazının 15 numaralı ekinde sunulduğunu, Yukarıda arz edilen ve Dairenizce re’sen nazara alınacak diğer nedenlerle, Sayıştay’ın Hüküm Dışı Bırakılması kararı, bu konuda açılan davaların ve icra takiplerinin sonuçlanmasına kadar hüküm ve sonuçlarını doğuracağından ve bu hususta açılan icra takipleri ve davalar devam ettiği gibi kamulaştırma işlemlerinden dolayı belediye hesaplarına aktarılan … TL tazmin edildiğinden, sorumluluk dışı bırakılan Encümen ve Meclis üyelerinin sorumluluğa dahil edilmesi iktiza ettiğini, zira ödemelerin onların kararları görüldükten sonra yapıldığını, mürafaa talebinin kabulü ile tazmin edilen kamu zararı açısından beraatine, bakiye kalan kamu zararı için ise hüküm dışı bırakılma kararının devamına karar verilmesini saygıyla arz etmişlerdir. Belediye Başkanlığının Karşılamasında;… Belediyesi … yılı hesabı ile ilgili olarak düzenlenen yargılamaya esas raporun 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 49. maddesi gereğince yargılaması sonucu düzenlenen 15.01.2015 tarih ve 317 sayılı ilamın 17,18,19 ve 20. maddeleriyle karar verip 25.10.2016 tarih ve 447 sayılı Ek İlamın 1,2,3 ve 4. maddeleriyle devamına karar verilen hüküm dışı bırakılan konular hakkında Denetçi … tarafından düzenlenen 17.10.2017 tarihli ek rapor üzerine yapılan yargılama sonucu Sayıştay 6. Dairesinin 02 Şubat 2018 tarih ve 532 Ek İlam Nolu ve 13.12.2017 Karar tarihli ve 506 K. Nolu EK İLAMININ 1, 2, 3 ve 4. MADDELERİNİN USUL VE YASAYA UYGUN OLUP, SORUMLUNUN TEMYİZ TALEBİNİN REDDİ İLE KARARIN TASDİKİNE karar verilmesini Müvekkil … Belediyesi adına bilvekale arz ve talep ettiklerini belirtmişlerdir. Başsavcılık mütalaasında; “İlamın 1.maddesiyle ilgili olarak; Daire Ek İlamda, herhangi bir kamu zararı ve sorumluya hükmetmediğinden, temyiz edilecek bir hususun da bulunmadığı değerlendirilmektedir. Buna göre, söz konusu temyiz talebi hakkında karar vermeye mahal olmadığına karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.”  denilmiştir. Sorumlu duruşma sırasında; … … Mahkemesinin …tarih ve … karar nolu gerekçeli mahkeme kararı ile … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.04.2019 tarih ve … Esas sayılı kararını ibraz ederek hüküm dışı kararı verilmesini talep etmiştir. Savcı duruşma sırasında; Ek İlamda herhangi bir kamu zararına hükmedilmeyip herhangi bir sorumluluk tevcih edilmediğinden yapılacak işlem olmadığına karar verilmesinin uygun olacağını ifade etmiştir. Duruşma talebinde bulunan Sorumlu … ile Sayıştay Savcısının sözlü açıklamalarının dinlenmesinden ve dosyada mevcut belgelerin okunup incelenmesinden sonra,

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:… Belediyesi … yılı hesabına ilişkin 317 sayılı Asıl İlam’ın 17. maddesiyle, mülkiyeti … Belediyesi’ne ait olup 2886 Devlet İhale Kanunu’na göre ihale yoluyla satışı yapılan gayrimenkullerden bazılarının satış bedellerinin alınmamasına ya da bazılarının eksik alınmasına rağmen, mülkiyet haklarının devredilmesi dolayısı ile … TL kamu zararına sebebiyet verildiği iddiası ileri sürülmüş ise de,Belediye Teftiş Kurulu Başkanlığınca ilgililer hakkında yapılan soruşturma üzerine Belediye Başkanlığı tarafından … Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunulduğu ve Savcılık tarafından bu hususta … sayılı Hazırlık Dosyası ile soruşturma açıldığı, İlama konu taşınmazlar ile ilgili olarak, çoğunluğunda muhatap kişi veya şirketlerden tahsilat yapılmışsa da, itiraz edenlere karşı Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açıldığı, gereken durumlarda da diğer mahkemelerde de tedbir kararları alındığı anlaşıldığından, konunun adli yargı mercilerine intikal ettiği görüldüğünden, adli yargılama sürecinin sonuçlanması (mahkûmiyet, beraat, para cezası veya diğer) ve konunun bu sonuçlara (sorumlu kamu görevlilerinin ceza alıp almamasına) göre Denetçi tarafından tekrar değerlendirildikten sonra karara bağlanmasının daha uygun olacağı kanaatine varılmış,Açıklanan gerekçelerle, adli yargı sürecinin sona ermesini takiben yapılacak yeniden değerlendirme sonrası düzenlenecek ek raporun Dairesine intikal ettirilmesine değin konunun hüküm dışı bırakılmasına karar verilmiştir. Daha sonra 447 sayılı Ek İlam’ın …maddesiyle (317 sayılı Asıl İlam’ın 17. maddesine ilişkin olarak), … Belediyesi lehine sonuçlanan davalarla ilgili olarak;… ada 2 parselle ilgili … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve … … Sayılı kararı hariç, tahsilat yapılmadığı, Lehe sonuçlanan bu davalarda tahsilata ilişkin (… ada 2 parsel hariç) herhangi bir belge gönderilmediği, İcra takipleriyle ilgi olarak sadece takiplerin devam ettiği, tahsilata ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadığı ve belge gönderilmediği, Anlaşılmış,… ada 2 parsele ilişkin … Belediyesinin açtığı tapu iptal ve tescil davasının, … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve … … sayılı kararıyla belediye lehine sonuçlandığı,… ada 2 parselle ilgili olarak davalı ile belediyeyi temsilen belediye başkanının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 313, 314 ve 315’inci maddeleri uyarınca sulh sözleşmesi imzaladığı, ihale satış bedeli olan …TL, ferileriyle birlikte … TL olarak tahsil edildiği, Görülmüş,… ada 1 parsel’ deki gayrimenkulün, C54/17 No.lu Konut ile C22/10 No.lu konutların satış ve devir işlemlerinden kaynaklanan herhangi bir kamu zararının oluşmadığı anlaşılmıştır. Bununla birlikte, … Ada 2 parselin, … TL bedelinden … TL’si tahsil edilmişse de, söz konusu taşınmazın mülkiyeti (… + … =) … TL tutar tahsil edilmeden … adlı şahsa devredilmişti…. ada 2 parsele ilişkin olarak tahsil edilen … TL, kalan ve daha sonra tahsil edilen … TL için ilişilecek bir husus kalmadığına, Tahsil edilen bu tutarlar dışında, başka bir tahsilat işlemine ilişkin bilgi ve belge gönderilmemiş olup; henüz tahsil edilmeyen … TL,Ayrıca, …no.lu konutun …’ e …TL’sinin alınmadan devri, …no.lu konutun …’ e … TL’sinin alınmadan devri nedeniyle oluşan toplam … TL,…no.lu konutun … ’e … TL’nin tahsil edilmeden devri dolayısıyla oluşan ancak, (daha önce) tahsil edilen … TL’si dışında kalan … TL, Toplam (…+…+…=) … TL ile ilgili icra takip ve tahsilatlarına ilişkin belgelerin gönderilmesine kadar hüküm dışı kararının devamına karar verilmiştir. Son olarak 532 sayılı Ek İlam’ın …maddesiyle (317 sayılı Asıl İlam’ın 17. maddesine ilişkin olarak), denetçi sorgusuna konu edilen … TL kamu zararının … TL’sinin faizi ile birlikte … TL olarak tahsil edildiğinin söz konusu sorgu üzerine yapılan savunmalarla bildirildiği ve bu tahsilatın yargılamaya esas rapora alındığı, ancak yapılan yargılama sonucunda düzenlenen 15.01.2015 tarih ve 317 sayılı asıl İlamda bu tahsilat değerlendirilmeden konunun bir bütün olarak hüküm dışı bırakıldığı, daha sonra düzenlenen 25.10.2016 tarih ve 447 sayılı Ek İlamla da bu tahsilat asıl İlamda değerlendirilmiş gibi hüküm kurularak, sadece sonradan bildirilen … TL tutarındaki tahsilat ile hüküm verilmiş olup asıl İlamda değerlendirilmeyen … TL tahsilattan geriye kalan tahsil edilmeyen kamu zararı tutarı … TL’ye ilişkin olarak hüküm dışı kararının devamına karar verildiği görülmüştür. Bunun üzerine yapılan müzakere sonucunda; söz konusu asıl İlamda değerlendirilmeyen … TL tutarındaki tahsilatın bu yargılamada değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varıldıktan sonra dosya kapsamında, Ek İlamla hüküm dışı kararı devamına karar verilen … TL’nin … TL’sinin 05.10.2017 tarih ve … işlem no.lu dekontla tahsil edildiği, geriye kalan … TL’ye ilişkin olarak ise Hukuk Mahkemelerinde açılan davaların lehe sonuçlandığı ve bunlarla ilgili olarak ilamlı icra takiplerinin başlatıldığı anlaşılmıştır. Bu nedenle; asıl sorgu ile sorgu konusu edilen toplam … TL’nin … TL’si tahsil edildiği, geriye kalan … TL’si ile ilgili olarak da ilamlı icra takibi başlatıldığı anlaşıldığından, 15.01.2015 tarih ve 317 sayılı ilamın 17. maddesiyle karar verilen hüküm dışı kararı ile 25.10.2016 tarih ve 447 sayılı Ek İlamın …maddesiyle devamına karar verilen hüküm dışı kararının kaldırılmasına ve tahsil edilen … TL’nin 22.10.2016 tarih ve 447 sayılı Ek ilamla hakkında hüküm kurulan … TL’sinden geriye kalan … TL için ilişilecek husus kalmadığına, ilamlı icra takibi devam eden … TL’si için ise yapılacak işlem bulunmadığına hükmü verilmiştir.532 sayılı Ek İlam’ın …maddesinde, asıl sorgu ile sorgu konusu edilen toplam … TL’nin … TL’si tahsil edildiğinden bu miktar için ilişilecek husus kalmadığına (… TL için ise 447 sayılı Ek İlamla ilişilecek husus kalmadığına hükmü verilmiştir.) hükmünün verilmesinde mevzuata aykırılık bulunmamasına rağmen, geriye kalan … TL’si için ilamlı icra takibi başlatıldığından yapılacak işlem bulunmadığına hükmünün verilmesinde mevzuata aykırılık bulunmaktadır. Şöyle ki;2886 sayılı Devlet İhale Kanununun; “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinde, “Alım, Satım: Taşınır ve taşınmaz mallar ile her türlü ihtiyaç maddeleri, hizmet ve hakların alım ve satımını,…İdare: İhaleyi yapan daire, kurum ve kuruluşları, İstekli: İhaleye katılan gerçek veya tüzelkişi veya kişileri, İhale: Bu Kanunda yazılı usul ve şartlarla, işin istekliler arasından seçilecek birisi üzerine bırakıldığını gösteren ve yetkili mercilerin onayı ile tamamlanan sözleşmeden önceki işlemleri,…Müşteri: Artırma sonunda kendisine ihale yapılan istekli veya isteklileri, Şartname: Yapılacak işlerin genel, özel, teknik ve idari esas ve usullerini gösteren belge veya belgeleri, Sözleşme: İdare ile müteahhit veya müşteri arasında yapılan yazılı anlaşmayı, İfade eder.”, “Sözleşme yapılmasında müteahhit veya müşterinin görev ve sorumluluğu” başlıklı 57. maddesinde, “Sözleşme yapılması gerekli olan hallerde müteahhit veya müşteri 31 inci maddeye göre onaylanan ihale kararının veya Maliye Bakanlığının vizesi gereken hallerde bu vizenin yapıldığının bildirilmesini izleyen günden itibaren 15 gün içinde geçici teminatı kesin teminata çevirerek noterlikçe tescil edilmiş sözleşmeyi, idareye vermek zorundadır. Satışlara ilişkin ihalelerde müşterinin aynı süre içinde ihale bedelini ve müşteriye ait bulunan vergi, resim ve harçları yatırması, diğer giderleri ödemesi gerekir. Bu zorunluluklara uyulmadığı takdirde, protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın ihale bozulur ve varsa geçici teminat gelir kaydedilir.”, “Taşınmaz malların müşteri tarafından adına tescil ettirilmesi” başlıklı 58. maddesinde, “Bedeli, vergi, resim, harç ve diğer masrafları ödemiş olmak şartıyla, müşteri, şartnamede yazılı süre içinde taşınmaz malları namına tescil ettirmeye mecburdur. Aksi takdirde müşteri, vukua gelecek hasar, zarar, fuzuli işgal ve diğer sebeplerle idareden bir talepte bulunamaz.”, Hükümleri yer almaktadır. Yukarıda yer alan mevzuat hükümlerinden açıkça anlaşıldığı üzere, tescilin yapılabilmesi için öncelikle satış bedeli ile vergi, resim, harç ve diğer masrafların müşteri tarafından ödenmesi mecburidir. Ancak, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda, mülkiyeti … Belediyesine ait olup 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na göre ihale yoluyla satışı yapılan gayrimenkullerden bazılarının satış bedellerinin alınmamasına ya da bazılarının eksik alınmasına rağmen, mülkiyet haklarının devredildiği tespit edilmiştir.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun “Hesap verme sorumluluğu” başlıklı 8. maddesinde; “Her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanlar, kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden, kullanılmasından, muhasebeleştirilmesinden, raporlanmasından ve kötüye kullanılmaması için gerekli önlemlerin alınmasından sorumludur ve yetkili kılınmış mercilere hesap vermek zorundadır.” denilmiş, Anılan Kanunun 7…maddesinde ise kamu zararı, “kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.” şeklinde tanımlanmış ve “idare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması” kamu zararının belirlenmesinde esas alınan kriterlerden biri olarak sayılmıştır. Dolayısıyla, mülkiyeti … Belediyesine ait olup 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na göre ihale yoluyla satışı yapılan gayrimenkullerden bazılarının satış bedellerinin alınmamasına ya da bazılarının eksik alınmasına rağmen, mülkiyet haklarının ilgililer adına devredilmesi neticesinde kamu kaynağında eksilmeye neden olunarak kamu zararına sebebiyet verilmiştir. Bunlar için ilamlı icra takibinin yapılması gerekçesiyle Dairenin Ek İlamında yapılacak işlem bulunmadığına hükmünün verilmesi mevzuata aykırı olup bu hususta kasıt, kusur veya ihmali olan kamu görevlilerinin tespit edilerek kamu zararının tazminine hükmedilmesi mevzuata uygun olmaktadır.Bu itibarla, yukarıda yer alan gerekçelerle, … TL’ye ilişkin olarak 5018 sayılı Kanunun 7…maddesine göre sorumlu kamu görevlileri ile kamu zararı arasında illiyet bağı kurularak yeniden hüküm verilmesi için verilen hükmün BOZULARAK dosyanın İLGİLİ DAİRESİNE TEVDİİNE, (Üyeler …, …, …’ın aşağıda yazılı farklı gerekçelerine ve . Daire Başkanı …, Üyeler …, …, …, …’nın aşağıda yazılı karşı oy gerekçelerine karşı) oyçokluğuyla 10.04.2019 tarihinde karar ver

Anayasa Mahkemesi Kararı (İtfaiye)

Eyl27
2019
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

11 Eylül 2019 ÇARŞAMBA gün ve 30885 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin 26.06.2019 Tarih,E.2019/27,2019/56 kararı, itfaiye hizmetinin hizmet alımı yöntemiyle yaptırılacağı hükmünü iptal etmiştir.

Belediyelerin görev ve sorumlulukları düzenleyen 5393 sayılı Belediye Kanununun 14. Maddesi maddesinde düzenlenmiştir.

Madde 14- Belediye, mahallî müşterek nitelikte olmak şartıyla;

a) İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafî ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları (Bu Kanunun 75 inci maddesinin son fıkrası, belediyeler, il özel idareleri, bağlı kuruluşları ve bunların üyesi oldukları birlikler ile ortağı oldukları Sayıştay denetimine tabi şirketler tarafından, orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları ile Devlete ait her derecedeki okul binalarının yapım, bakım ve onarımı ile tefrişinde uygulanmaz.); sosyal hizmet ve yardım, nikâh, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır. (Mülga son cümle: 12/11/2012-6360/17 md.) (Ek cümleler: 12/11/2012-6360/17 md.) Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’in üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konukevleri açmak zorundadır. Diğer belediyeler de mali durumları ve hizmet önceliklerini değerlendirerek kadınlar ve çocuklar için konukevleri açabilirler.

b) Devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatı ile bakım ve onarımını yapabilir veya yaptırabilir, her türlü araç, gereç ve malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir; sağlıkla ilgili her türlü tesisi açabilir ve işletebilir; mabetlerin yapımı, bakımı, onarımını yapabilir; kültür ve tabiat varlıkları ile tarihî dokunun ve kent tarihi bakımından önem taşıyan mekânların ve işlevlerinin korunmasını sağlayabilir; bu amaçla bakım ve onarımını yapabilir, korunması mümkün olmayanları aslına uygun olarak yeniden inşa edebilir. (Değişik ikinci cümle: 12/11/2012-6360/17 md.) Gerektiğinde, sporu teşvik etmek amacıyla gençlere spor malzemesi verir, amatör spor kulüplerine ayni ve nakdî yardım yapar ve gerekli desteği sağlar, her türlü amatör spor karşılaşmaları düzenler, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan öğrencilere, sporculara, teknik yöneticilere ve antrenörlere belediye meclisi kararıyla ödül verebilir. Gıda bankacılığı yapabilir.

Bu maddede toplam 23 hizmetin belediye tarafından yapılacağı veya yaptırılacağı hüküm altına alınmıştır. Yapılacağı veya yaptırılacağı hüküm altına bu hizmetlerden birisi de itfaiye hizmetidir. Anayasa Mahkemesi, itfaiye hizmetinin genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli bir görev olduğunu belirterek itfaiyeciliğin hizmet alım yöntemiyle yaptırılamayacağına karar vermiştir. Bu karar uyarınca,

belediyeler itfaiye hizmetinin, bizzat kendilerinin yapması gerekmektedir.

İtfaiye Hizmeti Anayasa Mahkemesi Kararı

Eyl27
2019
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

                11 Eylül 2019 ÇARŞAMBA gün ve 30885 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin  26.06.2019 Tarih,E.2019/27,2019/56 kararı, itfaiye hizmetinin hizmet alımı yöntemiyle yaptırılacağı hükmünü iptal etmiştir.

                  Belediyelerin görev ve sorumlulukları düzenleyen 5393 sayılı Belediye Kanununun 14. Maddesi maddesinde düzenlenmiştir.

            Madde 14- Belediye, mahallî müşterek nitelikte olmak şartıyla;

            a) İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafî ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları (Bu Kanunun 75 inci maddesinin son fıkrası, belediyeler, il özel idareleri, bağlı kuruluşları ve bunların üyesi oldukları birlikler ile ortağı oldukları Sayıştay denetimine tabi şirketler tarafından, orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları ile Devlete ait her derecedeki okul binalarının yapım, bakım ve onarımı ile tefrişinde uygulanmaz.); sosyal hizmet ve yardım, nikâh, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır. (Mülga son cümle: 12/11/2012-6360/17 md.)  (Ek cümleler: 12/11/2012-6360/17 md.) Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’in üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konukevleri açmak zorundadır. Diğer belediyeler de mali durumları ve hizmet önceliklerini değerlendirerek kadınlar ve çocuklar için konukevleri açabilirler.

            b) Devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatı ile bakım ve onarımını yapabilir veya yaptırabilir, her türlü araç, gereç ve malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir; sağlıkla ilgili her türlü tesisi açabilir ve işletebilir; mabetlerin yapımı, bakımı, onarımını yapabilir; kültür ve tabiat varlıkları ile tarihî dokunun ve kent tarihi bakımından önem taşıyan mekânların ve işlevlerinin korunmasını sağlayabilir; bu amaçla bakım ve onarımını yapabilir, korunması mümkün olmayanları aslına uygun olarak yeniden inşa edebilir. (Değişik ikinci cümle: 12/11/2012-6360/17 md.) Gerektiğinde, sporu teşvik etmek amacıyla gençlere spor malzemesi verir, amatör spor kulüplerine ayni ve nakdî yardım yapar ve gerekli desteği sağlar, her türlü amatör spor karşılaşmaları düzenler, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan öğrencilere, sporculara, teknik yöneticilere ve antrenörlere belediye meclisi kararıyla ödül verebilir. Gıda bankacılığı yapabilir.

                Bu maddede toplam 23 hizmetin belediye tarafından yapılacağı veya yaptırılacağı hüküm altına alınmıştır. Yapılacağı veya yaptırılacağı hüküm  altına bu hizmetlerden birisi de itfaiye hizmetidir. Anayasa Mahkemesi, itfaiye hizmetinin genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli bir görev olduğunu belirterek itfaiyeciliğin hizmet alım yöntemiyle yaptırılamayacağına karar vermiştir. Bu karar uyarınca, belediyeler itfaiye  hizmetinin, bizzat kendilerinin yapması gerekmektedir.

7269 Sayılı Kanun

Eyl03
2019
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 9/2/2017 tarihli ve E.2016/3029, K.2017/538 sayılı kararı; “Dava; Diyarbakır İli Lice İlçesi ve çevresinde 06/09/1975 tarihinde meydana gelen depremde Hazro İlçesi, Kavaklıboğaz Köyü’nde bulunan konutunun hasar görmesi nedeniyle 7269 sayılı Kanun hükümleri gereğince hak sahibi kabul edilen davacının, hak sahibi olduğu konutun yapılması ya da kredi verilmesi suretiyle mağduriyetinin giderilmesi için yaptığı başvuru üzerine Diyarbakır Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nce tesis edilen 11/09/2013 günlü 2647 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi’nin 24/04/2014 günlü, E: 2013/2636, K:2014/539 sayılı kararıyla; Diyarbakır ili ve çevresinde 06/09/1975 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle Hazro İlçesi, Kavaklıboğaz Köyü’nde evi hasar görenlerin 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un hükümleri gereğince hak sahibi kabul edildiği, “Hak Sahibi Kabul Edilenlere Ait İsim Listesinde” evi hasar görenlerin isimlerinin belirlendiği, söz konusu listede davacının ismi yazıldığından davacının hak sahibi olduğu sonucuna varıldığı, 7269 sayılı Kanunun 40.maddesinin birinci fıkrasında yer alan amir hüküm gereği, Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca afetin meydana geldiği yerde borçlandırmanın ilanı cihetine gidilmesi ve ilan tarihinden itibaren hak sahiplerinin kabul edilebilir mazeretler dışında 2 ay içerisinde borçlanmalarını yapabilmelerinin sağlanması, binayı teslim almaları için de ayrıca mahallinde duyuru yapılması gerektiği, uyuşmazlıkta hak sahiplerinin borçlanmalarını yapmaları ve bilahare konutlarını teslim almaları için herhangi bir ilan ve duyuru yapıldığı yolunda davalı idarece dava dosyasına bilgi ve belge sunulamadığı, ancak; davalı idare tarafından sunulan belgelerden 06/09/1975 döneminde Hazro İlçesi, Kavaklıboğaz Köyü’nde borçlanılmak suretiyle yaptırılan konutlarda oturanlara ait isim listesinde, davacı adına kayıtlı konut tespiti yapıldığının görüldüğü, bu durumda, Diyarbakır İli ve çevresinde 06/09/1975 tarihinde meydana gelen depremde Hazro İlçesi, Kavaklıboğaz Köyü’nde bulunan davacıya deprem konutunun teslim edildiğinin anlaşıldığı, bu sebeple, evinin hasar görmesi nedeniyle 7269 sayılı Kanun hükümleri gereğince hak sahibi kabul edildiğinden bahisle adına konut verilmesi ya da konut yardımı yapılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Anılan karar Danıştay Ondördüncü Dairesi’nin 03/06/2015 günlü, E: 2014/7624, K: 2015/4763 sayılı kararıyla; borçlanmaların yapılması için bir duyuru yapıldığı ya da davacının borçlanmasını yapmasına rağmen, konutunu teslim almadığı yolunda idarece, dava dosyasına her hangi bir bilgi ve belge sunulamadığı gibi benzer davalarda yapılan ara kararlarına alınan cevaplarda da, ilgililerin borçlanmasını yapması ve konutunu teslim alması için ilanların yapıldığına dair her hangi bir belge sunulamadığı, 7269 sayılı yasa gereği hak sahibi olduğu anlaşılan ve süresi içinde talep ve taahhütname vermediği yönünde herhangi bir bilgi ve belge de bulunmayan davacının hak sahipliğinin devam ettiği sonucuna ulaşıldığı, idarece dosyaya sunulan bilgi ve belgelerde Hazro İlçesi, Kavaklıboğaz Köyü’nde davacı adına konut tahsisi yapıldığının belirtildiği, bu durumda; afet sebebiyle borçlanmalarını yapan hak sahiplerine yapılacak konutların kalıcı (betonarme, kargir) konut olması gerektiği, adına kayıtlı olduğu iddia edilen afet konutunun kalıcı konut olması halinde buna ilişkin bilgi, belge ve tapu kayıtlarının istenildikten sonra incelenerek karar verilmesi gerektiği, eksik incelemeyle verilen davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmediği gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesince, bozma kararına uyulmayarak, dava konusu işlemin tesisine dayanak alınan mezkur Kanunda, afet sebebiyle borçlanmaları yapılan hak sahiplerine yapılacak konutların betonarme-kargir olması gerektiği yolunda bir düzenleme bulunmadığı gerekçesinin de eklenmesi suretiyle davanın reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir. Davacı, Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi’nin 15/02/2016 günlü, E:2016/54, K:2016/129 sayılı ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir. Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi’nce verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin reddine, Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi’nin 15/02/2016 günlü, E:2016/54, K:2016/129 sayılı ısrar kararının ONANMASINA, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09/02/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yargı Kararı

Eyl03
2019
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 9/2/2017 tarihli ve E.2016/3029, K.2017/538 sayılı kararı; “Dava; Diyarbakır İli Lice İlçesi ve çevresinde 06/09/1975 tarihinde meydana gelen depremde Hazro İlçesi, Kavaklıboğaz Köyü’nde bulunan konutunun hasar görmesi nedeniyle 7269 sayılı Kanun hükümleri gereğince hak sahibi kabul edilen davacının, hak sahibi olduğu konutun yapılması ya da kredi verilmesi suretiyle mağduriyetinin giderilmesi için yaptığı başvuru üzerine Diyarbakır Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü’nce tesis edilen 11/09/2013 günlü 2647 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi’nin 24/04/2014 günlü, E: 2013/2636, K:2014/539 sayılı kararıyla; Diyarbakır ili ve çevresinde 06/09/1975 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle Hazro İlçesi, Kavaklıboğaz Köyü’nde evi hasar görenlerin 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un hükümleri gereğince hak sahibi kabul edildiği, “Hak Sahibi Kabul Edilenlere Ait İsim Listesinde” evi hasar görenlerin isimlerinin belirlendiği, söz konusu listede davacının ismi yazıldığından davacının hak sahibi olduğu sonucuna varıldığı, 7269 sayılı Kanunun 40.maddesinin birinci fıkrasında yer alan amir hüküm gereği, Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca afetin meydana geldiği yerde borçlandırmanın ilanı cihetine gidilmesi ve ilan tarihinden itibaren hak sahiplerinin kabul edilebilir mazeretler dışında 2 ay içerisinde borçlanmalarını yapabilmelerinin sağlanması, binayı teslim almaları için de ayrıca mahallinde duyuru yapılması gerektiği, uyuşmazlıkta hak sahiplerinin borçlanmalarını yapmaları ve bilahare konutlarını teslim almaları için herhangi bir ilan ve duyuru yapıldığı yolunda davalı idarece dava dosyasına bilgi ve belge sunulamadığı, ancak; davalı idare tarafından sunulan belgelerden 06/09/1975 döneminde Hazro İlçesi, Kavaklıboğaz Köyü’nde borçlanılmak suretiyle yaptırılan konutlarda oturanlara ait isim listesinde, davacı adına kayıtlı konut tespiti yapıldığının görüldüğü, bu durumda, Diyarbakır İli ve çevresinde 06/09/1975 tarihinde meydana gelen depremde Hazro İlçesi, Kavaklıboğaz Köyü’nde bulunan davacıya deprem konutunun teslim edildiğinin anlaşıldığı, bu sebeple, evinin hasar görmesi nedeniyle 7269 sayılı Kanun hükümleri gereğince hak sahibi kabul edildiğinden bahisle adına konut verilmesi ya da konut yardımı yapılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Anılan karar Danıştay Ondördüncü Dairesi’nin 03/06/2015 günlü, E: 2014/7624, K: 2015/4763 sayılı kararıyla; borçlanmaların yapılması için bir duyuru yapıldığı ya da davacının borçlanmasını yapmasına rağmen, konutunu teslim almadığı yolunda idarece, dava dosyasına her hangi bir bilgi ve belge sunulamadığı gibi benzer davalarda yapılan ara kararlarına alınan cevaplarda da, ilgililerin borçlanmasını yapması ve konutunu teslim alması için ilanların yapıldığına dair her hangi bir belge sunulamadığı, 7269 sayılı yasa gereği hak sahibi olduğu anlaşılan ve süresi içinde talep ve taahhütname vermediği yönünde herhangi bir bilgi ve belge de bulunmayan davacının hak sahipliğinin devam ettiği sonucuna ulaşıldığı, idarece dosyaya sunulan bilgi ve belgelerde Hazro İlçesi, Kavaklıboğaz Köyü’nde davacı adına konut tahsisi yapıldığının belirtildiği, bu durumda; afet sebebiyle borçlanmalarını yapan hak sahiplerine yapılacak konutların kalıcı (betonarme, kargir) konut olması gerektiği, adına kayıtlı olduğu iddia edilen afet konutunun kalıcı konut olması halinde buna ilişkin bilgi, belge ve tapu kayıtlarının istenildikten sonra incelenerek karar verilmesi gerektiği, eksik incelemeyle verilen davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmediği gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesince, bozma kararına uyulmayarak, dava konusu işlemin tesisine dayanak alınan mezkur Kanunda, afet sebebiyle borçlanmaları yapılan hak sahiplerine yapılacak konutların betonarme-kargir olması gerektiği yolunda bir düzenleme bulunmadığı gerekçesinin de eklenmesi suretiyle davanın reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir. Davacı, Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi’nin 15/02/2016 günlü, E:2016/54, K:2016/129 sayılı ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir. Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi’nce verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin reddine, Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi’nin 15/02/2016 günlü, E:2016/54, K:2016/129 sayılı ısrar kararının ONANMASINA, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09/02/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Onceki Sayfa ←

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız