• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

Kategoride Yazılmış Yargı Kararları

2014 Sayıştay Temyiz Kurulu Kararları

May02
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Saymanlık Adı : İstanbul Kartal Belediyesi Hesap İşleri Müdürlüğü

Dairesi : 3,İlam No : 1143, Dosya No : 37863, Tutanak No : 38763, Tutanak Tarihi : 08.04.2014

 

1143 sayılı ilamın 2. maddesi ile medya takip işinin, belediye bünyesinde bu işle görevlendirilmiş 5 kişilik Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü bulunmasına rağmen, hizmet alımı yoluyla … A.Ş.’den satın alınarak bedelinin Belediye bütçesinden karşılanması nedeniyle tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : İstanbul Kartal Belediyesi Hesap İşleri Müdürlüğü

 Dairesi : 3,İlam No : 1143, Dosya No : 37728, Tutanak No : 38766, Tutanak Tarihi : 08.04.2014

 1143 sayılı ilamın 2. maddesi ile İstanbul İl İdare Kurulu tarafından resmi evrakların elden takip ve tebliğinde görevli personele ödenmesi için öngörülen tebligat ücretlerinin görevin fiilen yapılmadığı günler için de ödenmesi nedeniyle tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Ankara Polatlı Belediyesi Hesap İşleri Müdürlüğü

Dairesi : 3,İlam No : 1270, Dosya No : 38155, Tutanak No : 38767,Tutanak Tarihi : 08.04.2014

1) 1270 sayılı ilamın 1. maddesi ile temsil ağırlama ve tören giderleri adı altında … yapılan ancak mahiyeti ve kimlere verildiği belli olmayan yemek alımlarının belediye bütçesinden karşılanması nedeniyle tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

2) 1270 sayılı ilamın 2. maddesi ile temsil ağırlama ve tören giderleri adı altında … yapılan ancak mahiyeti ve kimlere verildiği belli olmayan yemek alımlarının belediye bütçesinden karşılanması nedeniyle tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

3) 1270 sayılı ilamın 3. maddesi ile temsil ağırlama ve tören giderleri adı altında … yapılan ancak mahiyeti ve kimlere verildiği belli olmayan yemek alımlarının belediye bütçesinden karşılanması nedeniyle tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

4) 1270 sayılı ilamın 4. maddesi ile temsil ağırlama ve tören giderleri adı altında … yapılan ancak mahiyeti ve kimlere verildiği belli olmayan yemek alımlarının belediye bütçesinden karşılanması nedeniyle tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Adana Seyhan Belediyesi Muhasebe Birimi

 Dairesi : 6,İlam No : 1139, Dosya No : 37734, Tutanak No : 38768, Tutanak Tarihi : 08.04.2014

1) 1139 sayılı ilamın 2. maddesi ile Adana Seyhan Belediyesinde;

A) Çeşitli müdürlüklere vekalet eden bazı personele kanunen hak kazanmadıkları halde vekalet aylığı ödenmesi nedeniyle,

B) Yazı İşleri Müdürlüğü kadrosuna vekalet eden …’e asilde aranan şartları taşımadığı halde, vekalet ettiği yazı işleri müdür kadrosuna ait özel hizmet tazminatının ödenmesi nedeniyle, tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

2) 1139 sayılı ilamın 3. maddesi ile Seyhan Belediye Meclisi tarafından oluşturulan ihtisas komisyonu üyelerine yapılan huzur hakkı ödemelerinin 5393 sayılı Belediye Kanununda belirlenen sınırları aşması nedeniyle tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün Düzeltilerek TASDİKİNE, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Adana Seyhan Belediyesi Muhasebe Birimi

Dairesi : 6,İlam No : 1139, Dosya No : 37732, Tutanak No : 38771,Tutanak Tarihi : 08.04.2014

1139 sayılı ilamın 1. maddesi ile Seyhan Belediyesi Hukuk İşleri Müdürlüğünde belediye lehine sonuçlanan davalardan kaynaklanan vekalet ücretlerinin ödenmesinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 146. maddesindeki sınırlamalara uyulmaması ve söz konu vekalet ücretlerinin işçilere de ödenmesi nedeniyle tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün Düzeltilerek TASDİKİNE, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Ankara Sağlık Kurumları 10 Nolu Döner Sermaye Saymanılğı

Dairesi : 2,İlam No : 1035, Dosya No : 37540, Tutanak No : 38772, Tutanak Tarihi : 08.04.2014

1035 sayılı İlamın 2. maddesi ile … yüklenimindeki Mamak Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Genel Temizlik, İlaçlama ve Haşere ile Mücadele Hizmeti Alım İşi’nde hakedişlerin, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primlerinin Hazinece karşılanan beş puanlık kısmı kesilmeden ödenmesi nedeniyle tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün Düzeltilerek TASDİKİNE, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Edirne Belediyesi Muhasebe Birimi

Dairesi : 2,İlam No : 847, Dosya No : 36832, Tutanak No : 38776, Tutanak Tarihi : 08.04.2014

847 sayılı ilamın 1. maddesi ile Belediye Encümeni kararı ile … Spor Kulübü Başkanlığına otopark olarak kullanılmak üzere işgaliye bedeli karşılığı tahsis edilen mülkiyeti Edirne Belediyesi’ne ait olan … otopark alanının … Spor Kulübü tarafından kira sözleşmesi ile özel şahsa daha yüksek bedelle kiraya verilmesi nedeniyle tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Edirne Belediyesi Muhasebe Birimi

Dairesi : 2,İlam No : 847, Dosya No : 36832, Tutanak No : 38776,Tutanak Tarihi : 08.04.2014

847 sayılı ilamın 1. maddesi ile Belediye Encümeni kararı ile … Spor Kulübü Başkanlığına otopark olarak kullanılmak üzere işgaliye bedeli karşılığı tahsis edilen mülkiyeti Edirne Belediyesi’ne ait olan … otopark alanının … Spor Kulübü tarafından kira sözleşmesi ile özel şahsa daha yüksek bedelle kiraya verilmesi nedeniyle tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Antalya Manavgat Çolaklı Belediyesi Muhasebe Birimi

Dairesi : 5,İlam No : 976, Dosya No : 37111, Tutanak No : 38789, Tutanak Tarihi : 08.04.2014

976 sayılı ilamın 1. maddesi ile belediyeye ait araçların kasko sigorta bedellerinin belediye bütçesinden ödenmesi nedeniyle tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Antalya Manavgat Çolaklı Belediyesi Muhasebe Birimi

Dairesi : 5,İlam No : 976, Dosya No : 37118, Tutanak No : 38794, Tutanak Tarihi : 08.04.2014

1) 976 sayılı ilamın 2. maddesi ile ikramiye ödemelerinde Belediye Kanunu’nun 49. maddesinde belirlenen sınırların aşılması nedeniyle 4.788,18 TL’ye tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

2) 976 sayılı ilamın 3. maddesi ile Çolaklı Belediyesinde çalışan işçi personele yapılan ilave tediye ödemelerinden işçi ve işveren SGK primi ve işsizlik sigortası primi kesilmemesi nedeniyle tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: …TL’nin tahsil edildiği bildirilmekte ise de, hüküm tarihinden sonra yapılan bu tahsilat ilam hükmünün infazı mahiyetinde olduğundan Kurulumuzca YAPILACAK İŞLEM OLMADIĞINA; geriye kalan … TL’nin ise tahsil edildiği bildirilmekte ise de hüküm tarihinden önce yapılmış olan söz konusu tahsilat temyiz konusu olmayıp Yargılamanın İadesi ile ilgili bulunduğundan bu hususta Kurulumuzca Yapılacak İşlem Olmadığına ve gereğinin ifasını teminen dosyanın ilgili DAİREYE TEVDİİNE, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Diyarbakır Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü

Dairesi : 8,İlam No : 447, Dosya No : 36215, Tutanak No : 38803, Tutanak Tarihi : 08.04.2014

447 sayılı ilamın 4. maddesi ile Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi DİSKİ Genel Müdürlüğünde çalışan memurlara, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa aykırı olarak, bu Kanun ile sağlanan haklar dışında, 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca da ödeme yapılması nedeniyle tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün TASDİKİNE,

Dilekçilerden … ilama itiraz etmekte ise de; belirtilen madde hükümlerine göre, temyiz talebine yönelik dilekçe, imza ile tamamlandığından imzasız olarak yapılan temyiz başvurusu hakkında Kurulumuzca Yapılacak İşlem Olmadığına,karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : İzmir Bayındır Belediyesi Muhasebe Birimi

Dairesi : 3,İlam No : 501,Dosya No : 36164,Tutanak No : 38810, Tutanak Tarihi : 08.04.2014

501 sayılı ilamın 1. maddesi ile Belediyede görevli memur personele 657 sayılı Devlet Memurları Kanununu uyarınca yemek yardımı yapılması amacıyla hazır yemek hizmeti satın alınması, ancak bedelinin 1/3’ünün memurlardan alınması gerekirken tamamının bütçeden karşılanması nedeniyle tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Maliye Bakanlığınca memurlardan alınacak katkı paylarına ilişkin yayımlanan tutarların, Yönetmeliğe göre alınması gereken tutarlar olduğunun kabulü ile tazmin miktarının bu tutara göre hesap edilmesi için verilen tazmin hükmünün bozularak DAİRESİNE TEVDİİNE, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Erzurum İl Özel İdaresi Muhasebe Birimi

Dairesi : 8,İlam No : 1168, Dosya No : 37342, Tutanak No : 38704,Tutanak Tarihi : 01.04.2014

1- 1168 sayılı ilamın 1. maddesindeki tazmin hükmüne itiraz olunmakta ise de söz konusu tazmin hükmü ilamda isimleri yazılı Gerçekleştirme Görevlisi ve Harcama Yetkililerine yöneltilmiş olup dilekçinin bu tazmin hükmündeki durumu mezkur tediyenin ahizi olmaktan ibaret bulunmaktadır.Sayıştay Dairelerince verilen kararlara karşı Temyiz Kurulu nezdinde temyize yetkili olanlar 832 sayılı Kanunun 68.maddesinin (c) fıkrasının atıfta bulunduğu 63.maddesinde belirtilen daire ve makamlar ile kendilerine tazmin hükmedilmiş olan memurlardan ibaret olup bunlar arasında tazmine esas olan parayı almış olanlar sayılmamış bulunduğundan ahiz durumunda bulunan dilekçinin vaki itirazı üzerine Kurulumuzca YAPILACAK İŞLEM OLMADIĞINA; karar verilmiştir.

2- 1168 sayılı ilamın 2. maddelerindeki tazmin hükmüne itiraz olunmakta ise de söz konusu tazmin hükmü ilamda isimleri yazılı Gerçekleştirme Görevlileri ve Harcama Yetkilisine yöneltilmiş olup dilekçinin bu tazmin hükmünde sorumluluğa iştiraki bulunmamaktadır.Sayıştay Dairelerince verilen kararlara karşı Temyiz Kurulu nezdinde temyize yetkili olanlar 832 sayılı Kanunun 68.maddesinin (c) fıkrasının atıfta bulunduğu 63.maddesinde belirtilen daire ve makamlar ile kendilerine tazmin hükmedilmiş olan memurlardan ibaret olup bunlar arasında yer almayan dilekçinin işbu maddelerle ilgili itirazı üzerine Kurulumuzca YAPILACAK İŞLEM OLMADIĞINA; karar verilmiştir.

3- 1168 sayılı ilamın 4. maddesiyle; 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’na göre Vali ve Vali Yardımcılarına ödenen ödeneklerden Gelir Vergisi Kesintisi yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 4. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

4- 1168 sayılı ilamın 5. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 5. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

5- 1168 sayılı ilamın 6. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 6. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

6- 1168 sayılı ilamın 7. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 7. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

7- 1168 sayılı ilamın 8. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 8. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

8- 1168 sayılı ilamın 9. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 9. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

9- 1168 sayılı ilamın 10. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 10. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

10- 1168 sayılı ilamın 11. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 11. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

11- 1168 sayılı ilamın 12. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 12. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

12- 1168 sayılı ilamın 13. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 13. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

13- 1168 sayılı ilamın 14. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 14. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

14- 1168 sayılı ilamın 15. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 15. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

15- 1168 sayılı ilamın 16. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 16. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

16- 1168 sayılı ilamın 17. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 17. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

17- 1168 sayılı ilamın 18. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 18. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

18- 1168 sayılı ilamın 19. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 19. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

19- 1168 sayılı ilamın 20. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 20. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

20- 1168 sayılı ilamın 21. maddesiyle; Vali tarafından il özel idaresinin iş ve işlemlerinin yapılması ile görevlendirilen kaymakamlara, yapmış oldukları bu görev karşılığında verilen il özel idaresi ödeneklerinden gelir vergisi kesintisinin yapılmadığı gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 21. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Burdur İl Özel İdaresi Muhasebe Birimi

Dairesi : 6,İlam No : 1073,Dosya No : 37122, Tutanak No : 38707, Tutanak Tarihi : 01.04.2014

1073 sayılı ilamın 1. maddesiyle; Burdur İl Özel İdaresi Genel Sekreteri ’e, alması gereken özel hizmet tazminatının yanısıra sadece Maliye Bakanlığı personeline ödenmesi gereken ek ödemenin de verilmesi ve ayrıca makam tazminatının 3000 gösterge rakamı yerine 9000 gösterge rakamı üzerinden ödenmesi sonucu kamu zararına sebebiyet verildiği gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1073 sayılı ilamın 1. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Erzurum İl Özel İdaresi Muhasebe Birimi

Dairesi : 8,İlam No : 1168, Dosya No : 37403, Tutanak No : 38703, Tutanak Tarihi : 01.04.2014

1- 1168 sayılı ilamın 1. maddesiyle; Erzurum İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği’nde görevli Genel Sekreter ’a özel hizmet tazminatının fazla ödendiği, Daire Başkanına ve Genel Sekreter Yardımcısı ’ya ise herhangi bir mevzuat hükmü olmamasına rağmen Makam ve Görev Tazminatı ödendiği gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 1. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

2- 1168 sayılı ilamın 2. maddesiyle; Genel Sekreter Yardımcısı , Daire Başkanları , , ve ile Hukuk Müşaviri ’e mevzuata aykırı makam ve görev tazminatı ödendiği gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin reddi ile 1168 sayılı ilamın 2. maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Kırıkkale İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği

Dairesi : 1,İlam No : 1091, Dosya No : 37796, Tutanak No : 38712,Tutanak Tarihi : 01.04.2014

1091 sayılı ilamın 3. maddesiyle; İl Özel İdaresine ait araçların trafik cezası, trafik cezası faizi ile araç muayene bedeline ilişkin gecikme cezalarının, bütçeden ödendiği gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin kabulü ile 1091 sayılı ilamın 3. maddesiyle verilen tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Samsun İlkadım Belediyesi Muhasebe Birimi

Dairesi : 1,İlam No : 1249, Dosya No : 38162, Tutanak No : 38728, Tutanak Tarihi : 01.04.2014

1249 sayılı ilamın 1. maddesiyle; bazı düğün törenlerinde hediye olarak verilen çeyrek altın bedellerinin belediye bütçesinden ödendiği gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin kabulü ile 1249 sayılı ilamın 1. maddesi ile verilen tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Samsun İlkadım Belediyesi Muhasebe Birimi

Dairesi : 1,İlam No : 1249, Dosya No : 38077,Tutanak No : 38733, Tutanak Tarihi : 01.04.2014

1249 sayılı ilamın 2. maddesiyle; belediye başkanının şahsi nitelikli tanıtımına ilişkin gazete ilan bedelinin belediye faaliyetlerinin tanıtılması adı altında belediye bütçesinden ödendiği gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Dilekçi talebinin kabulü ile 1249 sayılı ilamın 2. maddesi ile verilen tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Adana Yüreğir Belediyesi Muhasebe Birimi

Dairesi : 6,İlam No : 1283,Dosya No : 38135,Tutanak No : 38750,Tutanak Tarihi : 01.04.2014

1283 sayılı ilamın 1. maddesiyle; . Tük. Mal. San. Tic. Ltd. Şirketi yükleniminde bulunan “Beton Oturma Grubu İmalat Montaj İşlerinde Eleman ve Araç Çalıştırılması İşi”ne ait hakediş ödemelerinde, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta primlerinden işveren hissesinin beş puanlık kısmı Hazine tarafından karşılanmasına rağmen, fiyat farkı hesabında bu kesintinin hesap edilmeyerek ödeme yapılması sonucunda kamu zararına sebep olunduğu gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

SONUÇ: Tazmin hükmünün DÜZELTİLEREK TASDİKİNE, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Türk Standartları Enstitüsü Muhasebe Birimi

Dairesi : 8,İlam No : 271, Dosya No : 35675, Tutanak No : 38619, Tutanak Tarihi : 18.03.2014

271 sayılı İlam’ın 1 inci maddesi ile, Türk Standartları Enstitüsüne ait binalarının sigorta bedellerinin bütçeden ödenmesi nedeniyle 80.170,00-TL’ye tazmin hükmü verilmiştir.

Dilekçi iddialarının kabulü ile 271 sayılı İlam’ın 1. maddesi ile verilen tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Kocaeli TÜBİTAK Türkiye Sanayi Sevk ve İdaresi Enstitüsü Saymanlığı

Dairesi : 4,İlam No : 755, Dosya No : 32720,Tutanak No : 38637,Tutanak Tarihi : 18.03.2014

1-) 755 sayılı İlam’ın 1. maddesi ile, …’in memuriyet mahalli içinde geçici olarak görevlendirmesine rağmen ilgiliye memuriyet mahalli (Gebze) ile başka şehirde (İstanbul) bulunan ikametgahı arasındaki yol giderlerinin ödenmesi nedeniyle 245,00.-TL’ye tazmin hükmedilmiş; 27.12.2011 tarih ve 34117 tutanak sayılı Temyiz Kurulu Kararının 1. maddesi ile söz konusu tazmin hükmünün tasdikine karar verilmiştir.Dilekçinin karar düzeltme talebinin kabulüyle 34117 sayılı Temyiz Kurulu Kararının 1. maddesinin Düzeltilmesine ve 755 sayılı İlamın 1. maddesi ile verilen tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

2-)755 sayılı İlam’ın 2. maddesi ile, TÜBİTAK TÜSSİDE personelinin 6245 sayılı Kanun’un 6. maddesine aykırı olarak şehirlerarası ulaşımda mutat vasıtalar yerine taksi kullanması ve …’in memuriyet mahalli içinde geçici olarak görevlendirmesine rağmen ilgiliye memuriyet mahalli (Gebze) ile başka şehirde (İstanbul) bulunan ikametgahı arasındaki yol giderlerinin ödenmesi nedenleriyle 255,00.-TL’ye tazmin hükmedilmiş; 27.12.2011 tarih ve 34117 tutanak sayılı Temyiz Kurulu Kararının 2. maddesi ile söz konusu tazmin hükmünün tasdikine karar verilmiştir.Dilekçinin karar düzeltme talebinin kabulüyle 34117 sayılı Temyiz Kurulu Kararının 2. maddesinin Düzeltilmesine ve 755 sayılı İlamın 2. maddesi ile verilen tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

3-) 755 sayılı İlam’ın 3. maddesi ile, geçici görevli olarak başka illere gönderilen kişilere yatacak yer parası olarak harcırahlarını aşan miktarlarda ödeme yapılması nedeniyle 960,00-TL’ye tazmin hükmedilmiş; 27.12.2011 tarih ve 34117 tutanak sayılı Temyiz Kurulu Kararının 3. maddesi ile söz konusu tazmin hükmünün tasdikine karar verilmiştir.Dilekçinin karar düzeltme talebinin kabulüyle 34117 sayılı Temyiz Kurulu Kararının 3. maddesinin Düzeltilmesine ve 755 sayılı İlamın 3. maddesi ile verilen tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

4-) 755 sayılı İlam’ın 4. maddesi ile, geçici görevli olarak başka illere gönderilen kişilere yatacak yer parası olarak harcırahlarını aşan miktarlarda ödeme yapılması nedeniyle 19.541,00.-TL’ye tazmin hükmedilmiş; 27.12.2011 tarih ve 34117 tutanak sayılı Temyiz Kurulu Kararının 4. maddesi ile söz konusu tazmin hükmünün tasdikine karar verilmiştir.Dilekçinin karar düzeltme talebinin kabulüyle 34117 sayılı Temyiz Kurulu Kararının 4. maddesinin Düzeltilmesine ve 755 sayılı İlamın 4. maddesi ile verilen tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü

Dairesi : 8,İlam No : 881, Dosya No : 33550, Tutanak No : 38649, Tutanak Tarihi : 18.03.2014

881 sayılı İlam’ın 1. maddesi ile, Amasya Müzesi 2001 Yılı Onarım İşi’ne ait 12.02.2006 Tarihli Kesin Hakedişte 2001/2862 Sayılı Kararname Eki “Kamu Sektörüne Dahil İdarelerin İhalesi Yapılmış ve Yapılacak İşlerinde İhale Usul ve Şekillerine Göre Fiyat Farkı Hesabında Uygulayacakları Esaslarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Esaslar”ın öngördüğü fiyat farkının yanlış hesaplanması yanında ayrıca kereste, çimento, cam ve akaryakıt için fiyat farkı ödenmesi nedeniyle 25.300,31 TL’ye tazmin hükmü verilmiş; 16.10.2012 tarih ve 35581 tutanak sayılı Temyiz Kurulu Kararı ile de dilekçinin sorumluluk yönündeki itirazının reddedilmesine ve tazmin hükmünün tasdikine karar verilmiştir.Dilekçinin karar düzeltilmesi kapsamında vermiş olduğu dilekçesinde belirtmiş olduğu hususlar, 16.10.2012 tarih ve 35581 tutanak sayılı Temyiz Kurulu Kararında dikkate alındığından dilekçinin sorumluluk yönündeki itirazının reddedilmesine ve 881 sayılı İlamın 1. maddesindeki tazmin hükmünün tasdikine ilişkin 16.10.2012 tarih ve 35581 tutanak sayılı Temyiz Kurulu Kararının DÜZELTİLMESİNE MAHAL OLMADIĞINA karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) Genel Müdürlüğü

Dairesi : 6,İlam No : 1628,Dosya No : 37189,Tutanak No : 38558,Tutanak Tarihi : 11.03.2014

1) 1628 sayılı ilamın 1’inci maddesinde, denetçilere ödenen aylıklara taban aylık ve yan ödeme tutarının eklenerek hesaplandığı gerekçesiyle toplam 16.200,48 TL.’ye tazmin hükmünün, 05.02.2013 tarih ve 36247 Tutanak sayılı Temyiz Kurulu Kararının 1. Maddesi ile tasdikine karar verilmişti.

SONUÇ:Dilekçilerin iddia etmiş olduğu hususların 05.02.2013 tarih ve 36247 tutanak sayılı Temyiz Kurulu Kararında karşılanmış olduğu ve ayrıca 832 sayılı Kanunun 77 nci maddesinde belirtilen karar düzeltilmesini gerektiren yeni bir husus ileri sürülmediği gerekçesiyle, KARAR DÜZELTİLMESİNE MAHAL OLMADIĞINA, karar verilmiştir.

2) 1628 sayılı ilamın 2’nci maddesinde; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında görev yapmakta olan kurum personeline ödenen ikramiyenin hesabına taban ve kıdem aylıklarının dahil edildiği gerekçesiyle toplam 1.358.205,82 TL.’ye tazmin hükmünün, 05.02.2013 tarih ve 36247 Tutanak sayılı Temyiz Kurulu Kararının 2. Maddesi ile tasdikine karar verilmişti.

SONUÇ:Dilekçilerin iddia etmiş olduğu hususların 05.02.2013 tarih ve 36247 tutanak sayılı Temyiz Kurulu Kararında karşılanmış olduğu ve ayrıca 832 sayılı Kanunun 77 nci maddesinde belirtilen karar düzeltilmesini gerektiren yeni bir husus ileri sürülmediği gerekçesiyle, KARAR DÜZELTİLMESİNE MAHAL OLMADIĞINA, karar verilmiştir.

3) 1628 sayılı ilamın 4’üncü maddesinde, ASKİ Spor Kulübü Derneğine, spor faaliyetlerinde kullanılmak üzere ASKİ Genel Müdürlüğü bütçesinden nakdi yardımda bulunulması nedeniyle kamu zararına sebebiyet verildiği gerekçesiyle toplam 1.752.000,00 TL.’ye tazmin hükmünün 05.02.2013 tarih ve 36247 Tutanak sayılı Temyiz Kurulu Kararının 4. Maddesi ile tasdikine karar verilmişti.

SONUÇ:Dilekçilerin iddia etmiş olduğu hususların 05.02.2013 tarih ve 36247 tutanak sayılı Temyiz Kurulu Kararında karşılanmış olduğu ve ayrıca 832 sayılı Kanunun 77 nci maddesinde belirtilen karar düzeltilmesini gerektiren yeni bir husus ileri sürülmediği gerekçesiyle, KARAR DÜZELTİLMESİNE MAHAL OLMADIĞINA, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Muhasebe Müdürlüğü

 Dairesi : 3,İlam No : 917, Dosya No : 34708, Tutanak No : 38198, Tutanak Tarihi : 07.01.2014

 Dosyada mevcut belgeler okunup incelendikten sonra gereği görüşüldü:917 s.ilamın 1(b) bendi ile, demirbaş eşya niteliği taşımasına ve piyasadan temini mümkün olmasına rağmen % 25 müteahhit karı eklenerek yeni birim fiyat oluşturulması ve bedelinin müteahhide ödenmesi nedeniyle 86.288,30 TL.ye tazmin hükmü verilmiştir.Dilekçi dilekçesinde özetle; 2886 Sayılı Devlet ihale Kanunu’nun 9. maddesinde Yaklaşık maliyet ve keşif bedeli nasıl belirleneceği tarif edilirken, son fıkrasında, “Yapım işlerinde, bu işler için kanunların verdiği yetkiye dayanılarak ilgili dairelerce tespit edilmiş birim fiyatları varsa, bunlar uygulanır” hükmünün yer aldığını,Bu hükme istinaden Bayındırlık ve iskan Bakanlığının, 209 sayılı KHK. ile değişik 180 sayılı KHK’nin 2. maddesinde kendisine verilen yetkiye dayanarak, kamu inşaatlarında kullanılacak inşaat birim fiyatlarını ve bu fiyatların dayanağı olan birim fiyat analizleri ile birim fiyat tariflerini hazırladığını,Dolayısıyla kamu idarelerinin, 2886 sayılı Kanunun yukarıda zikredilen amir hükmü uyarınca, yapacakları inşaat ihaleleri ile ilgili muhammen bedelin (inşaat keşfinin) tespitinde esas olarak bu resmi birim fiyatlardan yararlanmak zorunda olduklarını,Bunun dışında DSİ, TCK, DLH, iller Bankası, Köy Hizmetleri, Milli Savunma Bakanlığı gibi kurumların da, kendi özel yasalarındaki hükümlere dayanarak, kendi görev alanları ile ilgili inşaat işlerine münhasır birim fiyatlarını hazırlayıp yayımladıklarını,Bayındırlık işleri Genel Şartnamesi (B.İ.G.Ş.)’ nin 20. maddesinde, yeni birim fiyat tespitinin nasıl yapılacağının açıklandığını,Buna göre:”Keşif özetinde veya birim fiyat cetvelinde fiyatı gösterilmemiş olup da, yapılması idarece istenen yapım ve hizmet işlerinin yeni birim fiyatları tespit edilirken öncelik sırası ile aşağıdaki analizler kullanılır;

a) Sözleşme ve eklerindeki (birim fiyat cetvellerindeki) birim fiyatların tespitinde kullanılan analizler veya varsa o işe ait teklif analizler;

b) Sözleşme birim fiyatlarının tespitinde kullanılan analizlerle veya varsa o işlere ait teklif analizlerle kıyaslanarak bulunacak analizler;

c) Diğer idarelere ait benzer analizler

d) Birim fiyatı tespit edilecek iş kalemleri için o işin yapımı sırasında tutulacak puantajla tespit edilecek malzeme miktarları ile işçi ve makinelerin çalışma saatleri esas alınarak bulunacak analizler;Yeni birim fiyatların tespitinde, yukarıdaki analizlere, öncelik sırası ile aşağıdaki rayiçler uygulanır:

1- Bayındırlık, ve iskan Bakanlığı’nca tespit edilip yayımlanan rayiçler veya varsa o işe ait teklif rayiçler;

2- Diğer idarelerce tespit edilmiş rayiçler;

3- idarece kabul edilmek şartıyla, Ticaret ve I veya Sanayi Odasınca onaylanmış memleket rayiçleri;

Bu usullerden hiç biriyle yeni birim fiyat tespiti mümkün olamıyorsa, o iş kalemine ait, Ticaret ve/veya Sanayi Odasınca onaylanmış fatura bedelleri esas alınarak yeni birim fiyat tespit edilebilir.”denildiğini,Bayındırlık ve iskan Bakanlığınca yayınlanmış olan birim fiyat Kitabında yer alan kalemlerde; malzeme bedeli + montaj bedeli + % 25 müteahhit karı ve genel giderlerin dahil KDV.nin hariç olduğunu,Yine Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yayınlanmış olan birim fiyat tarifleri kitabında yer alan 840.100 Hoparlörler imalatları, 840.200 Sahne Işık Sistemleri, 842.100 Kanal Seçiciler ve Mikrofonlar, 843.100 Telsiz Mikrofonlar, 844.100 Amplifikatörler 844.200 DVD/VCD/CD/MP3 Okuyucuları ve benzeri imalat çeşitlerinin (Bakınız Bayındırlık Birimi Fiyat Kitabı Poz No: 844.100-845.100) Seslendirme imalatları) her geçen yıl talep arttıkça Bayındırlık Birim Fiyat kitabına girdiğini, (Ancak Bu imalatların yapıldığı yıl itibariyle Bayındırlık Birim Fiyat Kitabında bulunmadığını, Daha sonraki yıllarda bu tür imalatların Bayındırlık Birim Fiyat Kitabına girdiğini) İdarece Antalya / Alanya Stadyumu için düzenlenen hakedişte aynı tür imalatlar (Daha büyük güçteki ve özellik arzeden imalatlar talep arttıkça birim fiyat kitabına dahil edildiğini) birim fiyat kitabında olmadığı için; idarece kabul edilmek şartıyla, Ticaret ve/veya Sanayi Odasınca onaylanmış memleket rayiçlerinin kullanıldığını, Bu tür imalatların bir yerden satın alınıp yerine konulunca işlevini yapacak demirbaş bir imalat olmadığını, Bayındırlık birim fiyat kitabında yer aldıklarına göre Demirbaş Malzeme olarak algılanmamaları gerektiğini,

1 Haziran 1939 yürürlüğe giren Ayniyat yönetmeliğinde Demirbaş eşyanın tarifinin

“Madde 60 – Demirbaş eşya ve döşeme, belli bir süreye bağlı olmaksızın uzun zaman korunan ve kullanılan eşya olup çeşitleri bağlı (I) numaralı çizelgede gösterilmiştir.

(I) NUMARALI ÇİZELGE

Demirbaş eşya ve döşeme belli bir süreye tabi olmaksızın uzun zaman korunup kullanılan eşya olup bunların başlıcalarının çeşitleri aşağıda gösterilmiştir. Bu cetvele katılmayan ve yapılan tarifin dışında kalıp durumlarından dolayı demirbaş sayılamayan eşya ve benzerleri tüketim maddelerinden olduklarından ötürü bunlar, tüketime ait eşya ve gereçler muhasebesine tabidirler.

Yukarıdaki tarife uymakla beraber aşağıdaki çizelgeye yazılmamış bulunan kalorifer, telgraf, telefon, elektrik, su, havagazı tesisatı ve zil tertibatı, avizeler, zil aletleri, lavabolar, banyo ve duş tertibatları, özetle diğer taşınmaz tesisat da demirbaş eşya ve döşeme kısmına dahil değildir.

ÇİZELGE (I)

1- Bayraklar,

2- Dairelerde, bürolarda kullanılan bütün taşınabilir eşya (Duvar takvimi hariçtir.)

3- Hastane, revir, eczane, laboratuvar, okul, fabrika, atölye, matbaa, cilt evi ve diğer kurumlarda kullanılan taşınabilir bütün süresiz eşya (laboratuarlarda kullanılan tüpler ve kobaylar ve benzerleri tüketim maddelerindendir.)

4- Mutfak, çamaşırhane, yemekhane, yatakhanelerde kullanılan bütün süresiz eşya, çay ve kahve takımları,

5- Bütün ölçüler,

6- Her cins müzik aletleri (radyolar, gramofonlar, plakları dahil),

7- Bütün taşıma ve çekme araçları ve eyer, semer ve koşum takımları ve yedekleri ve bunlara ait eşyalar,

8-Fotoğraf ve sinema makineleri ve aletleri ve bunların diğer malzemeleri kiralanmak suretiyle alınanlar hariç olmak üzere, sinema filmleri (Fotoğraf malzemesinden kağıt, cam, filim ve ilaçları ise tüketim maddelerindendir).

9- inşaat, onarım ve kazı aletleri

10- Atölyesi olmayan yerlerdeki marangozluk, dülgerlik, demircilik, saraçlık ve benzeri sanat aletleri,

11- Yangın söndürme alet ve araçları,

12- Hara, çiftlik ve diğer tarım kurumlarında kullanılan bütün alet, eşya ve makine ve nalbant aletleri ve diğer araçlar,

13- Bütün mühendislik ve mimarlık alet ve araçları,

14- Her cins çadırlar ve araçları,

15- Telefon aletleri,

16- Bütün mürekkepli kalemler,

17- Burslu, yatılı ve fakir öğrencilere okullar tarafından verilen ders kitapların- dan başka bütün kitaplar, haritalar, tablolar, levhalar, vantilatörler, portatif lambalar, yazı ve hesap makineleri,

18- Halı, seccade, yol keçe ve halıları,

19- Damızlık ve hizmet hayvanları, serum kurumlarında kullanılan hayvanlar.”şeklinde sayıldığını,Dolayısıyla demirbaş listesinde adı geçmeyen satın alındığında tek başına bir anlam ifade etmeyen (Stadyumda tek başına çalıştırılamayan) bir işçilik ve emek sonucu diğer imalatlarla birlikte çalışabilen bir yapım işinin demirbaş malzeme olarak ifade edilemeyeceğini, imalatların stadyum sistemine kurulması devreye alınması birbirleriyle irtibatlandırılması bağlantı panellerinin konulması gerektiğini,Bu tür imalatların uygulanabilmesi için Mühendislik, işçilik, nakliye ve kurulum (devreye alma) gibi hizmetlere ihtiyaç duyulduğunu,Yukarıda çizelge (I) de listelenen hiçbir gruba bu imalatların dahil edilemeyeceğini, Bir Büro veya ofise konulan Tv, Masa , Sandalye ve Port Manto gibi düşünülemeyeceğini, Bu tür imalatların piyasadan kolayca temin edilmediğini,Ancak günümüzde inşaat teknolojisindeki hızlı gelişmelere ayak uydurulamaması ve çoğu inşaat girdisinin henüz ülkemizde üretilmiyor olması vb. nedenlerle, yapılması projede öngörülmüş olan veya mahal listelerinde yer alan bazı imalatların resmi birim fiyat listelerinde yer almaması gibi bazı problemlerin ortaya çıktığını, Bu gibi durumlarda idareler yukarıda bahsedilen yöntemlerle tespit ettikleri özel birim fiyatları keşif özetlerine koymakta ve uygulamakta olduklarını belirterek verilen tazmin hükmünün kaldırılmasını istemiştir.

Savcılık; Daire kararının onanması yönünde görüş bildirmiştir.İlamın 1(b) maddesi ile, demirbaş eşya niteliği taşımasına ve piyasadan temini mümkün olmasına rağmen % 25 müteahhit karı eklenerek yeni birim fiyat oluşturulduğu ve bedelinin müteahhide ödendiği gerekçesi ile tazmin hükmü verilmiştir.

Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesinin 20. maddesinde;

“Keşif özetinde veya birim fiyat cetvelinde fiyatı gösterilmemiş olup da, yapılması idarece istenen yapım ve hizmet işlerinin yeni birim fiyatları tespit edilirken öncelik sırası ile aşağıdaki analizler kullanılır;

a) Sözleşme ve eklerindeki (birim fiyat cetvellerindeki) birim fiyatların tespitinde kullanılan analizler veya varsa o işe ait teklif analizler;

b) Sözleşme birim fiyatlarının tespitinde kullanılan analizlerle veya varsa o işlere ait teklif analizlerle kıyaslanarak bulunacak analizler;

c) Diğer idarelere ait benzer analizler

d) Birim fiyatı tespit edilecek iş kalemleri için o işin yapımı sırasında tutulacak puantajla tespit edilecek malzeme miktarları ile işçi ve makinelerin çalışma saatleri esas alınarak bulunacak analizler;

Yeni birim fiyatların tespitinde, yukarıdaki analizlere, öncelik sırası ile aşağıdaki rayiçler uygulanır:

1- Bayındırlık, ve iskan Bakanlığı’nca tespit edilip yayımlanan rayiçler veya varsa o işe ait teklif rayiçler;

2- Diğer idarelerce tespit edilmiş rayiçler;

3- idarece kabul edilmek şartıyla, Ticaret ve I veya Sanayi Odasınca onaylanmış memleket rayiçleri;

Bu usullerden hiç biriyle yeni birim fiyat tespiti mümkün olamıyorsa, o iş kalemine ait, Ticaret ve/veya Sanayi Odasınca onaylanmış fatura bedelleri esas alınarak yeni birim fiyat tespit edilebilir.”hükmüne yer verilmiştir.2886 sayılı Kanunun 4.maddesinde, yapım, her türlü inşaat, ihzaraat,imalat, sondaj, tesisat, onarım, yıkma değiştirme, iyileştirme, yenileştirme ve montaj işleri olarak tarif edilmiş, alım ise, taşınır ve taşınmaz mallar ile her türlü ihtiyaç maddeleri, hizmet ve hakların alımı olarak tarif edilmiştir.

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 4.maddesinde de;“Hizmet: Bakım ve onarım, taşıma, haberleşme, sigorta, araştırma ve geliştirme, muhasebe, piyasa araştırması ve anket, danışmanlık, tanıtım, basım ve yayım, temizlik, yemek hazırlama ve dağıtım, toplantı, organizasyon, sergileme, koruma ve güvenlik, meslekî eğitim, fotoğraf, film, fikrî ve güzel sanat, bilgisayar sistemlerine yönelik hizmetler ile yazılım hizmetlerini, taşınır ve taşınmaz mal ve hakların kiralanmasını ve benzeri diğer hizmetleri, Yapım: Bina, karayolu, demiryolu, otoyol, havalimanı, rıhtım, liman, tersane, köprü, tünel, metro, viyadük, spor tesisi, alt yapı, boru iletim hattı, haberleşme ve enerji nakil hattı, baraj, enerji santrali, rafineri tesisi, sulama tesisi, toprak ıslahı, taşkın koruma ve dekapaj gibi her türlü inşaat işleri ve bu işlerle ilgili tesisat, imalat, ihzarat, nakliye, tamamlama, büyük onarım, restorasyon, çevre düzenlemesi, sondaj, yıkma, güçlendirme ve montaj işleri ile benzeri yapım işlerini,…….ifade eder” denilerek yapım ve hizmete ilişkin geniş bir tanımlama yapılmıştır. İlama konu işte, zayıf akım tesisatı kapsamında yaptırılan seslendirme sisteminde kullanılacak malzemeler için 3 ayrı firmadan teklif alındığı ve firmalar tarafından düzenlenen proforma faturalara göre malzemelerin en uygun teklifi veren Baran Elektrik firmasından alınarak müteahhit Mekikler-Yimtaş ortaklığına yaptırılmasına karar verildiği, Sözleşme eki ilk keşifte bulunmayıp da idarece sonradan yapılmasına gerek duyulan zayıf akım tesisatı kapsamındaki seslendirme sistemi imalatlarının bir yerden satın alınıp yerine konulunca işlevini yapacak demirbaş bir imalat olmadığı, yapım işi niteliği taşıdığı anlaşıldığından 917 sayılı ilamın 1(b)bendi ile 86.288,30 TL.ye ilişkin olarak verilen tazmin hükmünün KALDIRILMASINA,Karar verildiği 07.01.2014 tarih ve 38198 sayılı tutanakta yazılı olmakla işbu ilam tanzim kılındı.

 

 

 

 

 

 

 

Büyükşehir Belediyelerinin ilçe belediyelerinde mali ve ayni yardımlarda uyacakları yöntem hakkında İdare Mahkemesi kararı

Nis30
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

 

GAZETELERDEN;

 

Büyükşehir Belediyelerinin ilçe belediyelerinde mali ve ayni yardımlarda uyacakları yöntem hakkında İdare Mahkemesi kararında;

 

İ….Büyükşehir Belediye Meclisinin bazı  üyelerinin , finanse edilecek projenin belirsiz olması, belediye başkanına sınırları belli olmayan geniş bir yetki verilmesi ve meclise ait yetkinin devrinin de hukuka aykırılık taşıması gerekçeleriyle 4 Ocak 2011 tarihli belediye meclis kararının iptali için dava açtı. 6 Mart 2014’te davayı karara bağlayan İstanbul 8. İdare Mahkemesi 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 27. maddesinde “…Büyükşehir Belediyesi, kesinleşmiş bütçe gelirinin yüzde 10’unu aşmamak ve bütçede ödeneği ayrılmış olmak şartıyla ilgili belediyelerin yatırım programında yer alan projelerin finansmanı için büyükşehir belediye başkanının teklifi ve meclis kararıyla ilçe ve ilk kademe belediyelerine mali ve ayni yardım yapabilir.” Hükmüne yer verdiğini anımsatarak,5216 sayılı Kanun hükmüne göre projelerin finansmanı konusundaki yetkinin belediye meclisinde olduğuna dikkat çekilen kararda, söz konusu yetkinin devrine ilişkin hükmün Kanunda yer almadığı belirtildi. Belediye meclisine ait olan söz konusu yetkinin üstelik sınırları, hangi belediyenin hangi projesi için ve ne miktarda olacağı konusunda belirginlik içermeyen meclis kararı ile belediye başkanına devrinin hukuka ve mevzuata aykırı olduğu vurgulandı. İdare Mahkemesi, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığına hükmederek oybirliği ile meclis kararını iptal etti.

 

Yazıldı Duyurular

Seminer Giderlerinin Ödenmesiyle İlgili Temyiz Kurulu Kararı

Nis29
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Temyiz Kurulu Kararı, Karar No: 37890, Karar Tarihi: 12/11/2013

Konusu: Seminer giderlerinin ödenmesi

KARAR: 811 sayılı ilamın 2’nci maddesinde, Belediye personelinin katılımcı olarak görevlendirildiği seminerlerin bedellerinin ödenmesinde, bakanlıktan alınması gereken izin yazılarının ödeme belgelerine eklenmediği gerekçesiyle toplam 5.778,00 YTL ye tazmin hükmolunmuştur.

Dilekçi dilekçesinde, Sayıştay 7. Daire İlamında belirtilen tazmin hükmünün gerekçesinin İçişleri Bakanlığının 2007/26 sayılı Genelge olduğu, Sayıştay İlamında bu genelgenin yayımlanmasına dayanak teşkil eden yasa hükmünün 3152 sayılı Kanunun 1. ve 2. maddeleri olduğu belirtilerek, bu maddelerde İçişleri Bakanlığının görevleri arasında mahalli idarelerin yönlendirilmesi, bunlarla ilgili düzenlemelerin yapılması ve bu idarelerin merkezi idare ile olan ilişkilerinin yürütülmesinin olduğu belirtilerek, genelgenin bu sebeplerle yayımlandığı, dolayısıyla da belediyelerce mutlaka uyulması zorunluluğunun bulunduğu varsayımından hareket edildiğini, Ancak, bir genelgenin yasalara uygun olmasının tek geçerli sebebinin dayanağının bulunmasını değil, mevcut yönetmelikler, tüzükler, yasalar ve anayasaya da uygun olması gerektiğini, Genelgenin; kanun ve yönetmenlíğin üzerinde bir hukuk normu olmadığını, Söz konusu genelge ile yapılan düzenlemenin, 3152 sayılı Yasanın 1 ve 2. maddesi ile hedeflenen bir uygulama olmadığını, Belediyelerin seminer giderlerine yönelik harcamaların 3152 sayılı Yasanın 1 ve 2. maddesinde belirtilen düzenlemeler kapsamında değerlendirilemeyecek, belediyelerin kendi iç işleyişine yönelik bir uygulama olduğunu, 5393 sayılı Belediye Kanununun 6. maddesinin (b) fıkrasında, belediye personeline ve meclis üyelerine ait eğitim harcamalarının belediye giderleri arasında sayıldığını ve bütçelere buna yönelik giderler konulduğunu, 5018 sayılı Kanunun 33. maddesine dayanılarak hazırlanan Mahalli İdareler Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin “Kurs ve toplantılara katılma giderleri” başlıklı 28. maddesinde, bu giderlerin ödenmesi için ödeme emri belgelerine bağlanacak belgeler arasında, Bakanlıktan alınacak izin yazısının sayılmadığını, Yine 5018 sayılı Yasanın muhasebe yetkilisinin yetki ve sorumluluğu başlıklı 61. maddesinde., muhasebe yetkilisinin görevinin, ödemenin ilgili mevzuatına göre eklenmesi gereken evrakların var olup olmadığının kontrolü olduğunun da ortaya konulduğunu, Yapılan ödemelerin yukarıda yazılı olan mevzuata uygun olarak yapıldığını, Personelin bu eğitim semínerlerine katıldığını, Konuyla ilgili olarak; Sayıştay Temyiz Kurulunun Seminerlerle ilgili 11 Aralık 2007 tarih ve 29768 sayılı Kararında; “Kamuya yararlı dernek statüsü taşıyan dernekler ile kuruluşlar tarafından düzenlenen ve eğitimci olarak, kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan uzman personelin katıldığı eğitim seminerleri; mahalli idare personelinin, değişen mevzuat karşısında yetiştirilmesini ve eğitim ihtiyacının zamanında karşılanmasını sağlamak, verimliliği artırmak, yeni yayımlanan mevzuat uygulamaları hakkında bilgi vermek amacı taşıdığından, seminerlere katılım bedeli olarak 300-390 hizmet alımları harcama kaleminden yapılan ödemelerin mevzuata uygun olduğuna karar verildi.” Yine Sayıştay Temyiz Kurulunun 06.05.2008 tarih ve 30137 sayılı Kararında, “Mahalli idare personelinin, değişen mevzuat karşısında yetiştirilmesini ve eğitim ihtiyacının zamanında karşılanmasını sağlamak, verimliliği artırmak, yeni yayımlanan mevzuat uygulamaları hakkında bilgi vermek amacıyla ….. Derneği tarafından düzenlenen ve eğitimci olarak kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan uzman personelin katıldığı eğitim seminerlerine katılım bedeli olarak belediye bütçesinin 300-390 hizmet alımları harcama kaleminden yapılan ödemelerin mevzuata uygun olduğuna karar verildi.” Denilmek suretiyle, bu ödemelerde kamu zararı kararı verilmemesi gerektiğinin ortaya konulduğunu, İçişleri Bakanlığının 21.02.2007 tarih ve 2007 /26 sayılı Genelgesinden daha sonra, 24.01.2008 tarih ve B050.MAH.076000/2478 sayılı yazıları ile İçişleri Bakanlığı’ndan izin alınmasının uygulamadan kaldırıldığını belirterek tazmin hükmünün kaldırılmasını talep etmektedir.

Sayıştay Başsavcılığı “İlgili tarafından yapılan savunmanın kabul edilerek, tazmin hükmünün kaldırılmasına karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.” şeklinde görüş bildirmiştir.

Rapor dosyası ve ekleri incelendiğinde; tazmin hükmünün İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler

Genel Müdürlüğünün 21.02.2007 tarihli ve 2007/26 sayılı Genelgesi hükümlerine dayanılarak verildiği görülmektedir. Söz konusu genelgede Mahalli idare birliği, dernek, vakıf, şirket ve benzeri kuruluşlarca düzenlenen eğitim ve benzeri hizmetlere mahalli idare personelinin katılımı ve bütçeden ödeme yapılabilmesi için, söz konusu faaliyeti düzenleyecek kurum ve kuruluşlar tarafından, eğitim veya faaliyet programı, programda görev alacak kişiler, programın uygulanacağı yer ve katılımcı ücreti de belirlenerek önceden Bakanlıktan izin alınacağı belirtilmektedir. Dilekçi tarafından Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün 24.01.2008 tarihli, 2478/50000 sayılı Genelgesi ile içişleri Bakanlığı’ndan izin alınmasının uygulamadan kaldırıldığı belirtilmekte ise de; genelgede Mahalli idare birliklerinin yapacağı eğitim faaliyetleri için Bakanlıktan izin alınmayacağı belirtilmiş olup, ilamda kamu zararı hesabında esas alınan ödeme emri belgeleri incelendiğinde, seminerlerin mahalli idareler birlikleri tarafından değil, münferit dernekler tarafından düzenlendiği anlaşılmaktadır.

Muhasebe Yetkilisinin Sorumluluğu ile ilgili olarak; 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununun Muhasebe hizmeti ve muhasebe yetkilisinin yetki ve sorumlulukları başlıklı 61 inci maddesi uyarınca, ödemeye ilişkin ilgili mevzuatında sayılan belgelerin olup olmadığını kontrol etmekle yükümlü olan muhasebe yetkilisi İçişleri Bakanlığı izninin bulunmadığı ilgili ödeme emri belgelerinden dolayı sorumlu tutulmuştur.

5018 sayılı Kanunun 61 inci maddesi ile Muhasebe Yetkililerinin Eğitimi, Sertifika Verilmesi ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 29 uncu maddesinde, muhasebe yetkilisinin taahhüt ve tahakkuk aşamaları tamamlanmış, ödeme emri belgesi düzenlenmiş ve ön mali kontrolden geçerek ödenmek üzere muhasebe birimine gelmiş bulunan gider ve muhasebe belgeleri ile ön ödeme belgeleri üzerinde, ödemeye ilişkin belgelerin tamam olup olmadığını ve maddi hata bulunup bulunmadığını kontrol etmekle yükümlü olduğu, ilgili mevzuatında belirtilen belgeler dışında belge aramayacağı ve sorumluğunun görevi gereği incelemesi gereken belgelerle sınırlı olduğu belirtilmektedir.

5018 sayılı Kanunun 33. maddesine dayanılarak hazırlanan Mahalli İdareler Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin “Kurs ve toplantılara katılma giderleri” başlıklı 28. maddesinde, bu giderlerin ödenmesi için ödeme emri belgelerine bağlanacak belgeler arasında, Bakanlıktan alınacak izin yazısı sayılmadığından saymanın Bakanlıktan alınan izin belgesi ile ilgili sorumluluğu söz konusu değildir.

Konunun esası ile ilgili olarak; 5393 sayılı Belediye Kanununun 6. maddesinin (b) fıkrasında, belediye personeline ve meclis üyelerine ait eğitim harcamalarının belediye giderleri arasında sayıldığı görülmektedir. Seminerlere katılan personele görev onayı olması ve ödenek olması kaydıyla 6245 sayılı Kanunun 14 ve 37. maddelerine göre geçici görev yolluğu ödenmesi gerekmektedir.

6245 sayılı Harcırah Kanunu’nun “Yurtiçi ve Yurtdışında Kurslara Katılanlara Verilecek Gündelik” başlıklı 37. maddesinde; “Mesleki bilgilerini artırmak amacıyla memuriyet mahalli dışında açılan kurs veya okullara gönderilenlere, bu Kanuna göre geçici görev gündeliği verilir.

Bu maksatla yabancı memleketlere gönderilenlere özel anlaşmaları gereğince, yabancı devlet, uluslararası kuruluş veya resmi diğer kuruluşlar tarafından ödeme yapıldığı takdirde bu ödemeler gündeliklerinden indirilir.

Yurtiçinden veya yurtdışından sağlanan burslara dayanılarak veya aylıkları transfer edilmek suretiyle staj ve öğrenim amacıyla yurtdışına gönderilenlere bu madde hükmü uygulanmaz. Bunlara ilgili kanun hükümlerine göre müstehak oldukları ödeme yapılır.” Denilmektedir.

İçişleri Bakanlığı Mahalli idareler Genel Müdürlüğünün 2005/62 sayılı Genelgesinde de görevlendirilen personele 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre harcırah (yol+yevmiye) ödenmesi gerektiği belirtilmiştir. Buna göre, ilgililere mevzuat gereği ödenebilecek harcırahın araştırılıp hesaplanarak, Derneğe ödenen bedel ile aradaki fark için hüküm tesisini teminen, ayrıca dilekçilerin sorumluluk yönünden yaptığı itirazın kabul edilerek muhasebe yetkilisinin Bakanlıktan alınması gereken izin yazısının eksik olmasından dolayı sorumluluğu bulunmadığından tazmin hükmünün usulden de Bozularak, yeniden hüküm tesisini teminen 811 sayılı ilamın 2’nci maddesiyle toplam 5.778,00 YTL.’ye verilen tazmin hükmünün Bozularak, dosyanın ilgili Daireye Gönderilmesine, Karar verildi.

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, E: 2013/16584, K: 2013/16092, T: 20.11.2013

Nis01
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

    

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, E: 2013/16584, K: 2013/16092, T: 20.11.2013

                      ÖZÜ: 2918 sayılı Kanuna göre, trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak,  trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı Yasanın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” Şeklinde tanımlanmıştır Konak Belediyesi adına tescilli olan çöp kamyonunun fer-i müdahile, şartname kapsamında çöp toplama hizmetlerinde kullanılmak üzere bir yıllığına ariyet verilerek teslim edildiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, işleten sıfatı bulunmayan Konak Belediye Başkanlığı hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerekirken, mahkemede bu davalı hakkında kabul hükmü kurulması doğru görülmemiştir

Davacı vekili, müvekkillere ait aracın davalı belediyeye ait çöp toplama aracının çarpması nedeniyle hasarlandığını belirterek, 67.600,00 TL tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Konak Belediye Başkanlığı vekili, aracın fer-i müdahil şirkete çöp toplama amacıyla verilmesi nedeniyle belediyenin sorumlu olmadığı gerekçesiyle davanın reddini istemiştir. Davalı Yılmaz Veli Güldalı vekili müvekkilinin kusursuz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Fer-i müdahil vekili, kazanın oluşunda sürücü Yılmaz Veli Güldalı’nın kusursuz olduğu, hasar miktarının da fahiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, kazanın oluşunda davalı sürücünün tamamen kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 63.400,00 TL tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekili, davalı Konak Belediye Başkanlığı vekili ile fer-i müdahil vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat işlemine ilişkindir. B.K. nun 41/1. (TBK. 19. md.) maddesinde “Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur.” Hükmüne yer verilmiş olup, yargılama neticesinde mahkemece gerçek zarara hükmedilmesi gerekmektedir. Somut olayda, davacıya ait aracın onarımı neticesinde davacı tarafından, 4.200 TL tutarında KDV tevkifatı yapıldığı, bilirkişi tarafından düzenlemede hasar bedelinden bu miktarın düşüldüğü ve mahkemece de tevkif edilen bu bedel indirilmek suretiyle tazminat miktarının belirlendiği anlaşılmaktadır. Yapılan KDV tevkifatı, davacı tarafından onarım bedelinden düşülerek servise yapılan ödemeden kesilmiş ise de, bu paranın verginin niteliği gereği davacı tarafından gelir idaresine aktarıldığı anlaşılmıştır. O halde mahsup edilen bu tevkifatın gerçek zarar kapsamında olduğu nazara alınarak tazminat hesabında alacağa eklenmesi gerekirken, yazılı şekilde zarar miktarından indirilmesi yerinde değildir.

2-2918 sayılı. KTK. hükümlerine göre, trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak,  trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasa’nın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” Şeklinde tanımlanmıştır. Somut olayda, davalı Konak Belediyesi adına tescilli olan çöp kamyonunun fer-i müdahile, şartname kapsamında çöp toplama hizmetlerinde kullanılmak üzere bir yıllığına ariyet verilerek teslim edildiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, işleten sıfatı bulunmayan Konak Belediye Başkanlığı hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerekirken, mahkemede bu davalı hakkında kabul hükmü kurulması doğru görülmemiştir.

3- Fer-i müdahil Marbel İzmir Kon. Bel. Marbel Tur. San. ve Tic. A.Ş. vekili hükmü temyiz etmiş ise de, davalı Konak Belediyesi’nin işleten sıfatının fer-i müdahile ait olduğu yönündeki savunmaları yerinde görülmesine ve fer-i müdahil ile arasında menfaat çatışması bulunmasına göre, temyiz hakkının bulunmaması nedeniyle Marbel İzmir Kon. Bel. Marbel Tur. San. ve Tic. A.Ş. vekilinin temyiz dilekçesinin (isteminin) reddi gerekmiştir.

4-Bozma nedenine göre davalı Konak Belediye Başkanlığı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle ise davalı Konak Belediye Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle fer-i müdahil Marbel İzmir Kon. Bel. Marbel Tur. San. Ve Tic. A.ş. vekilinin temyiz dilekçesinin  (işleminin) REDDİNE, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Konak Belediye Başkanlığı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı, davalı Konak Belediye Başkanlığına ve Feri Müdahile geri verilmesine 20.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

İzmir 5.  İdare Mahkemesi, Esas: 2013/1108, Karar: 2014/167, Tarih: 06.02.2014

ÖZÜ: Konak İlçesi, İsmet Kaptan Mahallesi, 1039 ada, 8 parsele ilişkin 1/ 1000 ölçekli imar planı değişikliğinin, ilgili parsele ilişkin mülkiyet bağı bulunmayan ve ilgili ilçe sınırlan içerisinde ikamet etmeyen davacılar tarafından iptalinin istenilmesinde, salt hemşehrilik hukukuna dayanılarak meşru, kişisel ve güncel menfaatin varlığından bahsedilemeyeceği gibi iptal davalarına özgü menfaat ihlali şartı gerçekleşmediğinden davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasa’nın 2. maddesinin 1/a bendinde “İdari işlemler hakkında yetki, şekil,  yönünden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davası ..” idari dava türü olarak sayı1ınış, l4.maddesinde; dava dilekçelerinin görev, yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, 3. ve 5. maddeye uygun olup olmadığı hususlarında ilk incelemesinin yapılacağı, 15. maddesinin l/b bendinde ise, 14. maddenin 3/c (ehliyet) fıkrasına aykırılık görüldüğü takdirde davanın reddedileceği hükme bağlanmıştır.Bu hükme göre idari dava açılabilmesi için, tesis edilen idari işlemin davacının kişisel menfaatini ihlal etmesi gerekmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden; İzmir İli, Konak İlçesi, İsmet Kaptan Mahallesi 1039 ada, 8 parselin yapı inşaat alanı: 104.000 m2 ve hmax: serbest yapılaşma koşullu Turizm-Ticaret Alanı olarak belirlenmesine yönelik 1/ 1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği yapılmasına dair 17.01.2013 tarih ve 12/2013 sayılı Konak Belediyesi Meclis Kararı ile bu kararın onanmasına ilişkin 15.02.2013 tarih ve 443 sayılı İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclis Kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Olayda, uyuşmazlık konusu 1/ 1000 ölçekli imar planı değişikliğinin Konak İlçesi, İsmet Kaptan Mahallesi 1039 ada, 8 parselin Turizm-Ticaret Alanı belirlenmesine ilişkin olduğu, davacılar tarafından basın yoluyla muttali olunduğu belirtilen dava konusu işleme dair kentte yaşayan kişiler olarak dava açma ehliyetine sahip oldukları iddiasının ileri sürüldüğü, ancak davacıların Mernis kayıtlarında yapılan incelemede başka ilçelerde ikamet ettikleri görülmüştür.

Bu durumda, Konak İlçesi, İsmet Kaptan Mahallesi, 1039 ada, 8 parsele ilişkin 1/ 1000 ölçekli imar planı değişikliğinin, ilgili parsele ilişkin mülkiyet bağı bulunmayan ve ilgili ilçe sınırlan içerisinde ikamet etmeyen davacılar tarafından iptalinin istenilmesinde, salt hemşehrilik hukukuna dayanılarak meşru, kişisel ve güncel menfaatin varlığından bahsedilemeyeceği gibi iptal davalarına özgü menfaat ihlali şartı gerçekleşmediğinden davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 15. maddesinin 1/b bendi hükmü uyarınca davanın ehliyet yönünden reddine, aşağıda dökümü yapılan 104,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,750,00-TL avukatlık ücretinin davacılardan alınarak davalı idarelere verilmesine, artan posta ücreti ile kullanılmayan yürütmenin durdurulması harcının kararın kesinleşmesinden sonra ilgililerince davacılara iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içinde Danıştay’da temyiz yolu açık olmak üzere, 06/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

6306 sayılı Kanuna ilişkin Anayasa Mahkemesi Kararı

Mar03
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Anayasa Mahkemesi 16.5.2012 günlü, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un;

A- 1- 6. maddesinin (9) numaralı fıkrasının ikinci cümlesi,

2- 9. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesi ile (2) numaralı fıkrası,

27.2.2014 günlü, E.2012/87, K.2014/41 sayılı kararla iptal edildiğinden, bu fıkra ve cümlelerin, uygulanmalarından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmî Gazete’de yayımlanacağı güne kadar YÜRÜRLÜKLERİNİN DURDURULMASI  kararı verdi. Bu karar 1.Mart 2014 günlü Resmi Gazete’de yayınlandı. Bu kararla ilgili olarak; Kentsel Dönüşüm Platformu Başkanı Prof. Dr. Gürsel Öngören, Anayasa Mahkemesinin Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen 6306 sayılı ‘Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi’ hakkında kanunun bazı maddelerini iptal etmesine  ilişikin yorumunda ;

Gürsel Öngören; “Anayasa Mahkemesi kentsel dönüşüm mağduru vatandaşı biraz rahatlatmıştır. Artık İdare Mahkemeleri yürütmeyi durdurma kararları verebilecekler. Bugüne kadar idare mahkemelerinde açtığımız davalarda yürütmenin durdurulması talebinde bulunamıyorduk. Sekiz ay, bir yıl davanın sonucunu beklemek zorunda kalıyor ve zaman kaybediyorduk, bu arada yıkımlar olabiliyordu. Şimdi riskli yapı, riskli alan kararlarının iptali ve bu konuda yapılan bakanlık il müdürlüklerinin işlemlerinin iptali için idare mahkemelerinde açtığımız iptal davalarında yürütmenin durdurulması kararının verilmesi yasağı kaldırılmıştır. Bu iptal kararından sonra, idare mahkemelerinde açılan; apartmanların boşaltılması ile yıkım kararı ve 1/3 azınlık daire sahiplerinin hissesinin komşulara satılması kararlarının iptali için dava açıldığında, hakimler, yürütmenin durdurulması kararı vererek uygulamayı ve idari işlemleri durdurabilecekler” dedi.

Öngören şöyle devam etti: “Bir idare hukukçusu olarak Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen 6306 sayılı kanun çıktığından beri üç konunun Anayasaya ve insan haklarına aykırı olduğunu belirtiyorduk. Birincisi, açılan idari davalarda, kamu kurumlarınca yapılan uygulamanın hakim tarafından acilen durdurulmasını sağlayacak olan “yürütmenin durdurulması kararı” verilmesinin yasaklanması. İkincisi 2/3 çoğunluk kararına karşı çıkan 1/3 azınlık daire sahiplerinin hisselerinin komşulara satılması. Üçüncüsü 6306 sayılı Kanuna, diğer kanunlarla çelişki halinde üstünlük sağlanması. Bu üç konudan ikisini Anayasa mahkemesi iptal etmiştir.

Riskli alan kararlarının iptali için açılan davalarda artık davanın başında mahkeme, işlemi açıkça hukuka aykırı görüyorsa ve uygulanmasının geri dönülmez zararlara yol açacağını düşünüyorsa yürütmesini durdurarak buradaki durumu davanın sonuna kadar donduracaktır. Yine riskli alanda devlet tarafından yapılan uygulamalara karşı vatandaş dava açarak yürütmenin durdurulması kararını hemen alabilecek; evinin boşaltmasını, tahliyesini veya yıkımını davanın sonuna kadar önleyebilecektir. Anayasa Mahkemesinin bu kararları idare tarafından Fikirtepe’deki kentsel dönüşümde uygulanan hukuksuzlukları, idare mahkemelerinin acilen durdurmasını da sağlayabilecektir.

Gürsel Öngören; “Riskli binalarda ise riskli yapı kararlarının hukuka ve teknik ilkelere aykırı alınması halinde açılan davalarda idare mahkemesi uygulamayı durdurabilecek. Yine riskli yapının 60 gün içinde boşaltılması ve riskli yapının yıkılması hakkındaki kararlara karşı dava açıldığında il müdürlükleri veya belediyeler tarafından verilen kararların yürütülmesini mahkeme, davanın başında durdurabilecektir. Ancak riskli yapılarda, 2/3 çoğunluğun binanın yeniden yapılmasına katılmayan azınlıkta kalan dairelerin komşulara satılması yönündeki hükme Anayasa Mahkemesinin duyarsız kalmasını görmek düş kırıcıdır” diye ekledi.

Kentsel dönüşüm kapsamında bakanlığın veya belediyelerin yaptığı yeni imar planı değişikliklerinin 3194 sayılı İmar kanunu ve diğer mevzuata aykırı olabileceğine izin veren 6306 sayılı Kanun maddesinin de Anayasa Mahkemesi tarafından iptali doğrudur. İmar planları il bazında, ilçe bazında ve semt bazında bütünlük ve harmoni içinde olmalıdır. Bakanlık ve belediyelerce, parsel veya ada bazında plan değişiklikleri ile imar planlarının bütünlüğünün bozulmasına Anayasa Mahkemesi izin vermemiştir.

Kentsel Dönüşüm Platformu Başkanı Öngören; açtığımız davalarda inşaat şirketlerinin ve komşuların yeni bina paylaşımında daire ve işyeri sahiplerine yaptığı haksızlıklara karşı hukuk mahkemelerinde “ihtiyati tedbir kararları” alarak hak kaybını önlüyorduk, şimdi de Anayasa Mahkemesinin bu kararı ile idare mahkemelerinde ve Danıştay’da açtığımız davalarda “yürütmenin durdurulması kararı” alarak hukuksuzluğu ve hak kayıplarını davanın başında durdurabileceğiz” diyerek sözlerine son verdi.

657 sayılı Kanuna İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı

Mar03
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

   

 Anayasa Mahkemesi 14.11.2013 günlü toplantısında: 2013/15 Esas,  2013/131 sayıyla ;

            14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun, 12.5.1982 günlü, 2670 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle değiştirilen 57. maddesinin birinci fıkrasının “Adaylık süresi içinde disiplin cezası almış olanların disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişikleri kesilir.” biçimindeki birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu ve İPTALİNİ karara bağlamış ve bu karar 28.02.2014 gün ve 28927 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

Yargıtay 4.Ceza Dairesinin T.C.K.nun İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunu Düzenleyen 184.Maddesine İlişkin Kararlar

Şub18
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Yargıtay 4.Ceza Dairesinin T.C.K.NUN İmar  Kirliliğine Neden Olma Suçunu düzenleyen 184.maddesine  ilişkin kararlar.

Esas No :  2012 / 18645   Karar No :  2013 / 1463  ,Tarih :  24/01/2013   

Özü : İncelenen dosyada sanığa yüklenen kendisine ait binaya ruhsat almadan çatı katı yapmak suretiyle imar kirliliğine neden olma suçunda kişilere veya kamu idaresine karşı doğrudan bir zarara yol açtığının kanıtlanmamış bulunması, ruhsatsız yapının eski hale getirilmesinin ise ancak TCK’NIN 184/5 maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması bakımından gözetilebilmesi ve sanığın silinme koşulları oluşmuş sabıkasının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyeceğinin anlaşılması karşısında, sanık hakkında CMK’NIN 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunun uygulanma koşullarının bu doğrultuda değerlendirilmesi gerekirken, suçtan kaynaklanan zararın giderilmediği, suça konu yapıyı yıkmadığı, ruhsat almadığı şeklindeki yasal olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmaması, yasaya aykırıdır.

 Esas No :  2012 / 13040   Karar No :  2012 / 28367  ,Tarih :  29/11/2012   

Özü : Sabıkasız olan sanığa yükletilen, kendi arsasına bina yapma suretiyle imar kirliliğine neden olma suçunda, kamunun uğradığı maddi ( somut ) bir zararın bulunmadığı ve TCK’NIN 184/5. maddesindeki etkin pişmanlık düzenlemesinin, hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasına engel oluşturmayacağı gözetilmeden, yasal olmayan gerekçeyle sanık hakkında CMK’NIN 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi, yasaya aykırıdır.

 Esas No :  2011 / 24143   Karar No :  2012 / 23032  ,Tarih :  05/11/2012   

Özü : Sabıka kaydı bulunmayan sanığa yüklenen imar kirliliğine neden olma suçunun kişilere ve kamu idaresine karşı doğrudan bir zarara yol açtığının kanıtlanmamış bulunması ve ruhsatsız yapının eski hale getirilmesinin ise ancak TCK’NIN 184/5 maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması bakımından gözetilebilmesi karşısında, sanık hakkında CMK’NIN 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunun uygulanma koşullarının bu doğrultuda değerlendirilmesi gerekirken, sanığın yaptığı binayı eski hale getirmediği, biçimindeki yasal olmayan gerekçeyle CMK’NIN 231.maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmaması, yasaya aykırıdır.

Esas No :  2011 / 23795   Karar No :  2012 / 23021  ,Tarih :  05/11/2012   

Özü : TCK’NIN 184/4.maddesinin; “… üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır.” hükmü uyarınca, suça konu yer mücavir alanda ise suçun oluşmayacağı gözetilerek, 30.04.2009 tarihli bilirkişi raporunda davaya konu binanın yapıldığı yerin Selçuk ilçesi mücavir alanı içinde, imar planı dışında olduğunun bildirilmesi karşısında, anılan yerin özel imar rejimine tabi yerlerden olup olmadığı araştırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik soruşturma ile mahkumiyet kararı verilmesi, yasaya aykırıdır.

 Esas No :  2012 / 18228   Karar No :  2012 / 19480  ,Tarih :  03/10/2012   

Özü : Sabıkasız sanığa yükletilen, ruhsatlı binada projeye aykırı olarak ilave inşaat yapmak suretiyle imar kirliliğine neden olma suçunda, kamunun uğradığı maddi ( somut ) bir zarar bulunmadığı ve T.C.K.NIN 184/5. maddesindeki etkin pişmanlık düzenlemesinin, hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasına engel oluşturmayacağı gözetilmeden, yasal olmayan gerekçeyle sanık hakkında C.M.K.’IN 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi, yasaya aykırıdır.

Esas No :  2012 / 16467   Karar No :  2012 / 17791  ,Tarih :  20/09/2012   

Özü : Anılan maddenin 6/c fıkrasında belirtilen zarar kavramı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 3.2.2009 tarih ve 2008/11-250, 2009/13 sayılı kararında da kabul edildiği gibi belirlenebilir, ölçülebilir, somut maddi zarara dair olup manevi nitelikte zararı  kapsamamaktadır. incelenen dosyada, kayden sabıkasız olan sanığa yükletilen imar kirliliğine neden olma suçunda, katılanın uğradığı maddi ( somut ) bir zarar söz konusu olmadığından, sanığın hukuksal durumunun, açıklanan yasal ölçütlere göre değerlendirilmesi yerine, eski hale getirme unsuru gerçekleşmediği gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, yasaya aykırıdır.

 Esas No :  2010 / 4248   Karar No :  2012 / 3567  ,Tarih :  22/02/2012   

Özü : Sanık hakkında açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK.NUN 184/5. maddesi uyarınca düşürülmesine karar verildiği halde, Yargıtay CGK’NUN 31.01.2012 tarihli ve 2011/258-8 esas/karar sayılı kararı karşısında 5271 sayılı yasanın 327/1. maddesine aykırı biçimde katılan lehine dilekçe yazım ücretine hükmolunmaması gerekeceği lüzumu, bozmayı gerektirmiştir.

 Esas No :  2010 / 6463   Karar No :  2012 / 3058  ,Tarih :  16/02/2012   

Özü : Sanığın camı binasına ilave olarak 6×20 ebadında tek katlı betonarme bina inşa ettiğine ilişkin aşamalarda değişmeyen savunması ve savunmayı doğrulayan 12/03/2007 tarihli yapı tatil zaptı ve binanın 12/10/2004 tarihinden sonra yapıldığının saptanması karşısında, sanığın eyleminin yeni bir bina inşa niteliği olduğu gözetilmeden anılan yapının bina niteliği taşımadığı biçimindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi, Yasaya aykırıdır.

 Esas No :  2009 / 15716   Karar No :  2011 / 18169  ,Tarih :  25/10/2011   

Özü : T.C.K.184/1. maddesiyle hükümlülük kararı verilmesi gerekirken, madde metnindeki “bina” tanımını sözel anlamda dar yorumlayıp “…dava konusu 1. katın bina niteliğini kazanmadığı yapı niteliğinde bulunduğu … yasa metninde yapının cezalandırıldığına ilişkin bir hüküm bulunmaması…” biçiminde yasaya aykırı gerekçeyle karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir.

 Esas No :  2011 / 14615   Karar No :  2011 / 12573  ,Tarih :  13/07/2011   

Özü : Anılan hüküm ancak; sanığın işlediği suç nedeniyle mağdur veya kamuya verdiği ve parayla ifade edilebilen maddi zararın ödenmesini gerektiren somut olaylarda uygulanabilir. Mahkemenin kabulünde belirttiği üzere ruhsata veya imar planına aykırı olarak yapılan binanın imar kirliliğine yol açması tek başına kamusal maddi zarar olarak değerlendirilemez. Bu suç nedeniyle kamunun uğradığı somut maddi zararın belirlenmesi gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

Danıştay Altıncı Daire, Esas No: 2011/8152, Karar No: 2013/2702, Karar Tarihi: 17.04.2013

Oca22
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Danıştay Altıncı Daire, Esas No: 2011/8152, Karar No: 2013/2702,

Karar Tarihi: 17.04.2013

ÖZÜ: İmar planında yol ve otopark olarak belirlenen ve 5 yıllık imar programına alınmaması sonucu kamulaştırılmayan taşınmazın bedelinin, keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak belirlenmesi suretiyle ödenmesi gerekir.

Dava; Çanakkale ili, Merkez Barbaros Mahallesi, 844 ada, 129, 130 sayılı parsellerin uygulama imar planında yol ve otopark alanı olarak belirlenmesi sebebiyle uğranıldığı ileri sürülen 120.000,00-TL zararın 07.09.2007 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince, davacının l29, 130 sayılı30 m2’lik parselinin l/l000 ölçekli uygulama imar planında yol ve otopark alanı olarak belirlenmesi üzerine meydana gelen maddi zararın karşılanması için Çanakkale Belediye Başkanlığı’na başvurarak mülkiyet hakkının kısıtlanması ve ortadan kalkması sonucu büyük bir ekonomik zarara uğradığından taşınmazın kamulaştırılması, olmadığı takdirde eş değer bir taşınmaz ile trampa edilmesi yolundaki başvurusunun cevap verilmeyerek zımnen reddedilmesi üzerine iş bu davayı açtığı, Mahkemelerinin 03.02.2009 ve 29.04.2009 tarihli ara kararlar ile “taşınmazların l/l000 ölçekli uygulama imar planında yol ve otopark alanı olarak belirlenmesine ilişkin plan değişikliğine karşı dava açılıp açılmadığı ve talep edilen 120.000,00-TL maddi tazminat bedelinin idarenin hangi eylem ve işleminden kaynaklandığı ile maddi zararın tespitine ve tevsikine dair belgelerin birer örneği istenildiği halde, bu konuda herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı gibi ayrıca plan değişikliğine karşı da dava açılmadığının belirtildiği, dolayısıyla maddi zararın unsurlarından olan zararın kesin olması şartının olayda vuku bulmadığı, idarenin tazminle yükümlü tutulmasının, ancak kesin olarak ortaya çıkmış ve belirgin hale gelmiş bir maddi zararın varlığı halinde mümkün olduğu, davacı tarafından uğramış olduğu iddia edilen l20.000,00-TL maddi zararın somut olarak belgelendirilmemesi karşısında bu aşamada kesin bir zararın oluşmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Anayasa`nın 35. maddesinde: “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” kuralına yer verilmiş, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını düzenleyen 13. maddesinde ise, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.

Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca uygun bulunan ve iç hukukun bir parçası halini alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 no.lu Ek Protokolünün “Mülkiyetin korunması” başlıklı 1. maddesinde ise: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.” Hükmü yer almıştır.

Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), benzer bir mülkiyet hakkı ihlali iddiasıyla açılmış olan, Hakan Arı/Türkiye Davasında (Başvuru No: 13331/07) 11.1.2011 tarihinde verdiği kararda, “…. başvuran mülkiyet hakkına karşı orantısız bir müdahalenin yapıldığını öne sürmektedir.

Hükümet, mülkiyetten yoksun bırakma gibi bir durumun söz konusu olmadığını ve başvuranın arazisini kullanmaya ve fidanlık olarak ekip biçmeye devam edebileceğini savunmaktadır.

AİHM’ye göre başvuranın mülkiyet hakkına yönelik bir müdahale söz konusudur. Taşınmazın şehir imar planında okul yapımı için öngörülmesi yalnızca imar yasağından etkilenmesine yol açmamış, aynı zamanda araziden istifade edilmesini de olanaksız hale getirmiştir. Geriye Ek 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesinin ihlal edilip edilmediğini tespit etmek kalmaktadır.

AİHM, başvuranın taşınmazına el atılmaması nedeniyle re’sen gerçekleşmiş bir müdahalenin olmadığını gözlemlemektedir. AİHM, bunun yanı sıra mülkiyetin transferinin gerçekleşmemiş olduğu ihtilaf konusu davayı görünenlerin ötesine geçerek gerçek yüzüyle inceleyeceğini belirtmektedir. AİHM, bu bağlamda, başvuran tarafından öne sürülen durumun etkilerinin mülkiyet hakkına yönelik kısıtlamalardan ileri geldiğini, gayrimenkulün değeri ile ilintili olduğunu ve sonucu itibarıyla bütün olarak taşınmazın kullanılabilirliğini azalttığını anımsatır. AİHM, buna karşın, özüne yönelik kayba uğrasa da mezkur hakkın kaybolmadığını not etmektedir. Dile getirilen bütün bu tedbirlerden başvuranın mülkiyet hakkından yoksun bırakıldığı gibi bir çıkarımda bulunulamamaktadır. Başvuran ne taşınmazına erişim hakkını ne de onun maliki olmayı kaybetmiş, esasen taşınmazın satışı konusunda sıkıntı yaşamıştır. ….

AİHM, yine de başvuran tarafından dile getirilen durumun Ek 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesinin ilk cümlesi kapsamına girdiğini ifade etmektedir.

AİHM, kamu yararının gerekleri ile başvuranın temel haklarının korunması arasında hüküm sürmesi gereken adil dengenin gözetilip gözetilmediğini incelemeye alacaktır (…..)

Başvuranın imar iznini elde etme konusunda meşru bir beklentisi bulunmaktadır. Zira okul inşaatının öngörüldüğü şehir imar planını müteakip kamulaştırma amacıyla sonradan araziye imar yasağı getirilmiştir. Bu yasak halen sürmektedir.

AİHM, başvuranın ilgili bütün bu dönem boyunca mülkiyetinin akıbeti konusunda bir belirsizliğe itildiğini gözlemlemektedir. İlk etapta idari bütçe kaynaklarının yetersizliği nedeniyle mezkur arazi kamulaştırılamamış, ikinci süreçte belediyenin 22 Eylül 2005 tarihinde kabul ettiği yeni şehir imar planına göre başvuranın taşınmazı bir kez daha okul yapımı kararından etkilenmiştir.

AİHM, bu bağlamda, Hükümet tarafından iç hukukta başvuranın taşınmazının belirsizliğini telafi edecek herhangi bir hukuki kararın alındığı dile getirilmemiştir.

AİHM, söz konusu bu durumun, başvuranın mülkiyet hakkından tam anlamıyla yararlanmasının önünde engel teşkil ettiğine ve arazinin satış şansı da dâhil, sonucu itibarıyla taşınmazın değerini hatırı sayılır ölçüde azalttığına itibar etmektedir.

Ayrıca başvuranın uğradığı kayıp hiçbir tazminat miktarı ile giderilmemiştir.

Bütün bu sözü edilenler AİHM’yi başvuranın, kamu yararının gerekleri ile mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi bozan alışılmışın dışında ve ölçüsüz bir yüke katlanmak zorunda kaldığı yönünde düşünmeye sevk etmektedir.

AİHM, bu nedenle Ek 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmaktadır.” gerekçesiyle Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum etmiştir.

Bu arada, benzer uyuşmazlıkların adli yargıda dava konusu edilmeleri üzerine adli yargı yerlerinin ve Yargıtay’ın, konuyu çözümsüz bırakmamak amacıyla uyuşmazlıklara medeni hukuk kuralları çerçevesinde çözümler getirmeye çalıştığı görülmektedir. Konunun en belirgin şekilde tartışıldığı ve karara bağlandığı örnek ise Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662K:20l0/651 sayılı kararıdır. Bu kararda; “… uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarenin, malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılamaz hale getirdiği, dolayısıyla malikin taşınmazdan mülkiyet hakkının özüne uygun şekilde yararlanma olanağı kalmadığı, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkının hukuksal bir nedene dayanılmadan İdarece engellendiği kuşkusuzdur.

Yukarıda açıklandığı üzere, malikin taşınmaz üzerindeki egemenliği hukuk düzeninin sınırları içinde üçüncü kişilere karşı korunmuş ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesinde malike, hukuka aykırı olarak müdahalenin önlenmesini isteme hakkı tanınmıştır. Bir kişinin taşınmazına eylemli olarak el atıp tamamen veya kısmen kullanılmasına engel olunması ile imar uygulaması sonucu o kişinin mülkiyetinde olan taşınmaza hukuken kullanmaya engel sınırlamalar getirilmesi arasında sonucu itibari ile bir fark bulunmamakta her ikisi de kişinin mülkiyet hakkının sınırlandırılması anlamında aynı sonucu doğurmaktadır.

Ancak, bundan da öte; uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle İdarenin eyleminin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip bulunan kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığı için yeterli bulunduğu, her türlü izahtan varestedir.” gerekçesiyle söz konusu uyuşmazlıkları “kamulaştırmasız el koyma” kapsamında değerlendirmiş ve idarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibinin, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği sonucuna varmıştır.

Bununla birlikte, benzer uyuşmazlıklarla ilgili olarak yine adli yargıda açılan davalarda, görev itirazında bulunulması üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkmış, uyuşmazlığı inceleyen Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından da, 9.4.2012 günlü, E:20l2/41, K:2012/77 sayılı ve 9.4.2012 günlü, E:2011/238, K:2012/63 sayılı kararlarda olduğu gibi, yukarıda belirtilen konularda idari yargı görevli bulunmuştur.

3194 sayılı İmar Kanunuyla yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla anılan Kanunun 7. ve 8. maddeleriyle, belirli nüfus kriterini aşan belediye ve valiliklere imar planları hazırlama ve yürürlüğe koyma yükümlülüğü getirilmiştir.

Aynı Kanunun l0. maddesinde: “Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisince kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli Ödenek kamu kuruluşlarının bütçelerine konulur. İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder.” hükmüne yer verilmek suretiyle, belediyelere, imar planlarını uygulamak üzere belirtilen süre içerisinde imar programını hazırlama; programı uygulamaya koyma, ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarına ise imar programlarında kendi görev alanlarındaki kamu hizmeti için ayrılan özel mülkiyete ait arsaları program süresi içinde kamulaştırma zorunluluğu yüklenmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacının 07.09.2007 tarihinde davalı belediye başkanlığına başvuruda bulunarak imar planında değişiklik yapılarak taşınmazının yol ve otopark alanından konut alanına dönüştürülmesi isteminde bulunduğu, bu istemin 03.10.2007 günlü, 2007/ 199 sayılı belediye meclisi kararı ile reddedildiği, davacının daha sonra 04.07.2008 tarihinde noter aracılığı ile davalı idareye ihtarname göndererek; taşınmazların imar planında yol ve otopark alanında kaldığı, bu nedenle mülkiyet hakkının kısıtlanması ve ortadan kalkması sonucu büyük bir ekonomik mağduriyete uğradığını, bu mağduriyetinin ortadan kaldırılması için plan değişikliği talebinde bulunduğu bunun reddedildiği, taşınmazlarının kamulaştırılmasına veya 2942 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca kamulaştırma bedeli yerine idarenin kamu hizmetine tahsis edilmemiş eşdeğer bir taşınmaz malı ile trampa edilmesi, bu işlemlerin 90 gün içinde tamamlanması, aksi takdirde idare aleyhine dava açacağını belirttiği, bu başvurunun zımnen reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacıya ait parsellerin, imar planında kamunun kullanımı için yol ve otopark alanı olarak ayrılması nedeniyle bu parselde artık yapılaşmaya gidilemeyeceğinden, davacının tasarruf haklarının kısıtlandığının açıktır. Buna rağmen taşınmazın yol ve otopark olarak belirlenmesinin üzerinden beş yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına karşın davalı idarece 5 yıllık imar programının hazırlanmadığı ve kamulaştırma yapılmadığı gibi taşınmazın kamulaştırılmasına yönelik davacı istemlerinin reddedildiği ve ne zaman kamulaştırma yapılabileceği konusunda davacıya herhangi bir bilgi de verilmediğinden davacıya ait parselin mülkiyet hakkından yararlanma olanaklarının kalmadığı görülmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yukarıda da yer verilen Hakan Arı/Türkiye Davasında (Başvuru No:13331/07) verdiği kararda, söz konusu durumun başvuranın mülkiyet hakkından tam anlamıyla yararlanmasının önünde engel teşkil ettiği ve arazinin satış şansı da dahil, sonucu itibarıyla taşınmazın değerini hatırı sayılır ölçüde azalttığı değerlendirmesinde bulunarak, malikin, kamu yararının gerekleri ile mülkiyet hakkı arasında gözetilmesi gereken adil dengeyi bozan alışılmışın dışında ve ölçüsüz bir yüke katlanmak zorunda kaldığı sonucuna varmış, ilgilinin mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Bu bağlamda, imar planında kamusal kullanıma ayrılmış olması nedeniyle davacının taşınmazının yapılaşmaya kapatıldığı, imar haklarını kullanma olanağının kalmadığı, dolayısıyla davacının mülkiyet hakkı kullanımının engellendiği görülmektedir. Bunun yanında, idarece belirsizliği telafi edecek herhangi bir hukuki karar alınmayarak arsa üzerindeki kısıtlama devam ettirilmiştir.

Bu durumda, davacıya ait taşınmazın imar planında “yol ve otopark” olarak belirlenmesi nedeniyle 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 10. maddesi uyarınca imar planının yürürlüğe girmesinden itibaren en geç 3 ay içinde bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programının belediyece hazırlanmaması ve bunun sonucunda taşınmazının kamulaştırılmaması nedeniyle davacının mülkiyet hakkının belirsiz bir süre ile kısıtlandığı ve bu kısıtlamanın idarece bir karar alınarak kaldırılmadığının sabit olması karşısında, taşınmaz malın değerinin hesaplanarak ilgilisine ödenmesi dışında başka bir yol kalmamıştır.

İdarece taşınmaz kamulaştırılmış olsaydı taşınmaz bedelinin mahkemece Kamulaştırma Kanunu hükümleri çerçevesinde tespit edilerek hak sahibine ödenmesi gerekecekti; bu nedenle taşınmaz değerinin belirtilen Kanun hükümleri dikkate alınarak saptanması gerekmektedir.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinde, taşınmaz mal bedelinin tespiti esasları belirtilmiş. 15. maddesinde ise, taşınmazın niteliğine göre bilirkişi kurulunun nasıl oluşturulacağı açıklanmıştır.

Mahkemece keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle aralarında emlak değerleme uzmanının da bulunduğu bilirkişi kurulunca, taşınmazın cins ve nevi, yüzölçümü, kıymetini etkileyecek bütün nitelik ve unsurları, her unsurun ayrı ayrı değeri, varsa vergi beyanı, varsa resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirleri, taşınmazın mevkii, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri, özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değeri, bedele etki eden tüm kanuni veriler, imar verileri, taşınmazın özgün nitelik ve kullanım şekli, değeri etkileyen hak ve yükümlülükleri, gayrimenkul üzerinde aynı ve şahsi ittifak hakları ve gayrimenkul mükellefiyetleri vb. bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin belirlenmesi suretiyle taşınmaz bedeli tespit edildikten sonra davacıya ödenmesine karar verilmesi icap etmektedir.

Belirtilen açıklamalar karşısında, İdare Mahkemesinin tazmin edilecek zararın doğmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolundaki kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Öte yandan, davacıya ödenmesine hükmolunacak tazminat tutarının, taşınmazın idare adına tapuda tescil edilmesi sırasında kamulaştırma bedeli yerine geçecek miktar olarak kabul edilmesi ve buna göre işlem yapılması zorunludur.

Açıklanan nedenlerle, Çanakkale İdare Mahkemesince verilen 24/06/2009 tarihli, E:2008/710. K:2009/411 sayılı kararın BOZULMASINA, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, l7/04/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Danıştay On Dördüncü Daire, Esas No: 2013/1493, Karar No: 2013/5670, Karar Tarihi: 10.09.2013

Oca22
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Danıştay On Dördüncü Daire, Esas No: 2013/1493, Karar No: 2013/5670,

Karar Tarihi: 10.09.2013

ÖZÜ: 6306 sayılı Afet Riski Altındaki alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca, bir alanın üzerindeki yapılardan dolayı riskli alan ilan edilebilmesi için yapılarla ilgili can ve mal güvenliğini hangi yönlerden tehdit ettiğine ilişkin somut tespit yapılmasının ve ilgili kanunların görüşünün alınması yasal zorunluluktur.

Dava, Ankara İli, Çankaya İlçesi, Namık Kemal Mahallesi sınırları içinde bulunan, sınır ve koordinatları Bakanlar Kurulu Kararına ekli kroki ile listede gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca “Riskli Alan” olarak ilan edilmesine ilişkin 28.01.2013 günlü, 2013/4248 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılmıştır.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmıştır.

Anılan Kanunun 3., 6. ve 8. maddelerine dayanılarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hazırlanan ve 15/12/2012 günlü, 28498 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Afet Riskli Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nin, “Riski alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinde;”(1)Riskli alan; a) Alanın, zemin yapısı, veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu,

b) Alanda daha önceden meydana gelmiş afetler varsa, bunlara dair bilgileri,

c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını,

ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini,

d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını,

e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu,

f) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri,

ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir ve teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur.

(2) Toki veya idare, birinci fıkrada belirtilen bilgi ve belgeleri ihtiva eden dosyaya istinaden Bakanlıktan riskli alan tespit talebinde bulunabilir. Bakanlıkça yapılacak inceleme neticesinde, uygun görülen talepler, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak, teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur.

(3) Riskli alan belirlenmesi için bu alanda taşınmaz maliki olan gerçek veya özel hukuk tüzel kişileri, birinci fıkrada belirtilen bilgi ve belgeleri ihtiva eden dosya ile birlikte Bakanlık veya İdareden riskli alan tespit talebinde bulunabilir. İdareye yapılacak talepler Bakanlığa iletilir. Bakanlıkça yapılacak inceleme neticesinde uygun görülen talepler, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüş alınarak, teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur.

(4) Bir alanın riskli alan olarak tespit edilebilmesi için alanın büyüklüğünün asgarî15.000 m2olması gerekir. Ancak, Bakanlıkça uygulama bütünlüğü bakımından gerekli görülmesi halinde, parsel veya parsellerin büyüklüğüne bakılmaksızın ve15.000 m2şartı aranmaksızın riskli alan tespiti yapılabilir.

(5) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı riskli alana ilişkin görüşünü on beş gün içerisinde bildirir.” hükümlerine yer verilmiştir.

Belirtilen düzenlemeler uyarınca bir alanın “riskli alan” olarak belirlenebilmesi için, bu alanın zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığının, Yönetmeliğin 5. maddesinde belirtilen usule uygun olarak ve hukuken hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi gerekmektedir.

Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, dava konusu Bakanlar Kurulu kararı ile 6306 sayılı Kanun uyarınca “riski alan” olduğu kararlaştırılan Ankara İli, Çankaya İlçesi Namık Kemal Mahallesi sınırları içindeki söz konusu alanın, anılan Kanunun 2/ç maddesinde öngörülen şekilde zemin yapısı ve üzerindeki yapılaşma nedeniyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığını kanıtlayacak yeterli bilgi ve belge bulunmadığı, bu alanda daha önce afet meydana geldiğinin de ortaya konulamadığı, davalı idarece ileri sürülen ve dava konusu işleme dayanak gösterilen hususların ise, bu alanın 6306 sayılı Kanun uyarınca riskli alan olarak tespit edilmesini gerektirecek nitelikte ve yeterlikte olmadığı anlaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, uyuşmazlığa konu alanın 6306 sayılı Kanunda belirtilen “riskli alan” özelliğini taşımadığı sonucuna ulaşıldığından, dava konusu Bakanlar kurulu kararında hukuka uyarlık bulunmadığı ve iptali gerektiği düşünülmüştür.

Hüküm veren Danıştay Ondördüncü Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosya incelendikten sonra, müdahale isteminde bulunan Maliye Bakanlığı’nın davanın sonucundan etkilenecek olduğu anlaşıldığından, 2577 sayılı Yasanın 31. maddesinin yollamada bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanununun 67. ve ilgili kuralları uyarınca davalı idareler yanında davaya müdahale istemi kabul edilerek işin gereği görüşüldü:

Dava; Ankara İli, Çankaya İlçesi, Namık Kemal Mahallesi sınırları içinde bulunan, sınır ve koordinatları Bakanlar Kurulu Kararına ekli kroki ile listede gösterilen alanın, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca “Riskli Alan” olarak ilan edilmesine ilişkin 28.01.2013 günlü, 2013/4248 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde; Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan olarak tanımlanmış, 9. maddenin 3. fıkrasında da “2863 sayılı Kanun ve 5366 sayılı Kanun kapsamındaki alanlarda uygulamada bulunulması halinde alanın sit statüsü de gözetilerek Kültür ve Turizm Bakanlığının görüşü alınır.” Şeklinde düzenlenmiştir.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun – Uygulama Yönetmeliğinin, “Riskli alanın tespiti” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında da “Riskli alan;

a) Alanın, zemin yapısı, veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair teknik raporu,

b) Alanda daha önceden meydana gelmiş afetler varsa, bunlara dair bilgileri,

c) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı sınırlandırma haritasını, varsa uygulama imar planını,

ç) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini,

d) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını,

e) Zemin yapısı sebebiyle riskli alan olarak tespit edilmek istenilmesi halinde yerbilimsel etüd raporunu,

f) Alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri,

ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir ve teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur…” hükümlerine yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden dava konusu alanda 1944 yılında yapılaşma başlamış olup Saraçoğlu Lojmanları da bu alanda bulunmaktadır. Söz konusu yapılar kendi alanında ilklerin temsili olup, bu yapılar Türkiyenin devlet eliyle yapılmış ilk toplu konut uygulamalarından biridir. Alman mimar Paul Bonatz tarafından mimari projesi hazırlanan yapılar; geleneksel Türk Konut mimarlığının önemli öğelerinden olan geniş saçaklar, cumbaya öykünen destek üzerindeki cephe çıkmaları, pencere modülasyonları, sacdan yapılma kafes biçimli balkon korkulukları dış cepheleri Türkiye ve teması dikkate alınarak yapılması nedeniyle Saraçoğlu Mahallesi 2. Ulusal Mimarlık akımının başkentteki önemli bir örneğini oluşturmaktadır. Bu  nedenle de dava konusu alan Kültür Bakanlığı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunun 14.04.1979 günlü, A-1610 sayılı kararı ile 1. Derece Kentsel Sit Alanı olarak ilan edilmiştir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 21.01.2013 günlü, 271 sayılı yazısıyla da; Ankara İli,

Çankaya İlçesi, Namık Kemal Mahallesi sınırları içinde bulunan yaklaşık 11,8 haalanda, 1940’lı yıllarda yapılaşmanın başladığı ve yapıların ekonomik ömürlerini tamamladığı, alanın köhnemeye yüz tuttuğu, çöküntü alanlarının oluşmaya başladığı belirtilerek alanın üzerindeki yapılaşmanın can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığı gerekçesiyle riskli alan olarak ilan edilmesi talebine ilişkin olarak hazırlanan dosyanın Başbakanlığa sunulduğu, dava konusu alandaki münferit yapılara ilişkin olarak 13.07.1992, 02.09.1994, 28.03.2006 günlü raporlar düzenlendiği, en son olarak da Riskli Alan teklifi aşamasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından bila tarih ve sayılı rapor hazırlandığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından da alana ilişkin olarak Bakanlar Kurulu kararı ile alınmış bir Afete Maruz Bölge kararı bulunmadığının belirtilmesi üzerine dava konusu Bakanlar Kurulu kararının alındığı anlaşılmaktadır.

Dava konusu Bakanlar Kurulu kararı incelendiğinde; uyuşmazlık konusu alanın üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair farklı tarihlerde idarelerce hazırlanan teknik raporların, yapıların hangi yönlerden can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığını kanıtlayacak yeterli bilgi içermesi gerektiği halde, kararın hazırlık aşamasında esas alınan raporların eski tarihli olduğu, davalı idarelerin savunmalarında belirttiği 28.03.2006 günlü rapordaki incelemenin de sadece 15, 17, 19 numaralı binalara ilişkin olduğu, yapıların tamamına ait yapılmış bir inceleme bulunmadığı, en son hazırlanan raporda da yapıların hangi yönlerden can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair bilgi içermediği, sadece-alanın- tarihsel gelişimine ilişkin bilgilere yer verildiği, buna karşın davacılar tarafından Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin E: 2013/44 kayıtlı dosyasında yaptırılarak sunulan bilirkişi raporunda; alandaki yapılara ilişkin tek tek incelemelerde bulunulduğu ve yapılarda can ve mal kaybına yol açma riski taşıyacak derecede bulgulara rastlanmadığının belirtildiği de göz önünde bulundurulduğunda davalılardan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan raporun, alanın riskli alan ilan edilebilmesi için gerekli olan raporun niteliklerini taşımadığı görülmüştür.

Diğer taraftan; alanın, Kültür Bakanlığı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunun 14.04.1979 günlü, A-1610 sayılı kararı ile 1. Derece Kentsel Sit Alanı olarak ilan edildiği de dikkate alındığında, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 9. maddenin 3. fıkrasındaki “2863 sayılı Kanun ve 5366 sayılı Kanun kapsamındaki alanlarda uygulamada bulunulması halinde alanın sit statüsü de gözetilerek Kültür ve Turizm Bakanlığının görüşü alınır.” hükmü uyarınca riskli alan ilan edilmesi öncesinde Kültür ve Turizm Bakanlığının da görüşünün alınması zorunlu iken davalı idarelerin savunmalarında bu görüşün uygulama aşamasında alınacağının belirtildiği, ancak, bir alanın riskli alan ilan edilmesi için çalışmaların başlamasıyla uygulamanın başladığının kabul edilerek telafisi güç sorunlarla karşılaşmamak için ilgili kurumların görüşlerinin kararın alınması aşamasından önce istenmesi gerekli bulunmaktadır.

Bu durumda; uyuşmazlığa konu alanın 6306 sayılı Kanunda belirtilen “riskli alan” özelliğini taşıdığına dair düzenlenen raporun alanda bulunan yapılarla ilgili olarak üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığına dair somut herhangi bir bilgi içermediği sonucuna ulaşıldığı, ayrıca alanın 1. Derece Kentsel Sit Alanı olması dolayısıyla Kültür ve Turizm Bakanlığının da görüşünün alınması zorunlu iken bu lazimeye uyulmadığının anlaşılmış olduğundan, dava konusu Bakanlar Kurulu kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

Öte yandan, davacılardan Yeter Karaçimenin 11.07.2013 tarihinde Danıştay Başkanlığı kaydına giren dilekçesiyle davadan feragat ettiği anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle; davacılardan Yeter Karaçimen yönünden davadan feragat, nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına oybirliği ile, 28.01.2013 günlü, 2013/4248 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptaline ise oyçokluğu-ile, aşağıda yazılı 193,2-TL yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak davacılara verilmesine, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 1.320,00- TL vekalet ücretinin davalı idarelerden alınarak vekil ile temsil olunan davacılara verilmesine, artan posta giderinin istemi halinde davacıya, iadesine, kararın tebliğinden itibaren 30 gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 10/09/2013 tarihinde karar verildi.

İzmir Bölge İdare Mahkemesi, E :2013/5350, K: 2013/5920, T: 17.11.2013

Ara13
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

     

 İzmir Bölge İdare Mahkemesi, E :2013/5350, K: 2013/5920, T: 17.11.2013

    ÖZÜ: Gerek 3194 sayılı Kanunun 42.maddesinin eski halinde, gerekse; 5940 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle değişik 42. maddesinde; ruhsat alınmadan veya ruhsat ve eklerine aykırı ya da imar mevzuatına aykırı olarak yapı yapılması durumunda para cezası verileceği hüküm altına alınmakla, eylem hiçbir zaman suç olmaktan çıkarılmamış, sadece bu suça verilecek cezanın niteliği ve miktarında değişiklik yapılmıştır.İdari para cezaları; idarenin, hukuk kurallarına aykırı bazı davranışlara bir yargı kararına gerek olmaksızın yasaların açıkça verdiği yetkiye dayanarak, idare hukukuna özgü yöntemlerle doğrudan doğruya bir işlem ile uyguladığı cezalar olarak tanımlanmış bulunmaktadır. 15/06/2012 tarihli yapı tatil zaptı ile tespit edilen uyuşmazlık konusu imalatlar, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5940 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değiştirilen 42. maddesinin yürürlük tarihi olan 17.12.2009 tarihinden önce yapılmış olsa dahi, tespit edilen aykırılıkların süregelen nitelikte olduğu ve halen devam ettiği hususu sabit olduğundan, bu aykırılıkların, İmar Kanunu’nun 17.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren değişik 42. maddesi uyarınca cezalandırılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Dava; İzmir İli, Konak ilçesi, 568 Sokak, No:51 ( 570 Sokak No:2) adresinde bulunan ve tapunun 32 ada, 8 nolu parselinde kayıtlı bulunan taşınmazın arka bahçesine zemin + 1+2 katlı şeklinde yapılan ruhsatsız ilave yapı nedeniyle davacıya 6.775,00 TL idari para cezası verilmesine ilişkin Konak Belediye Encümeninin 28.06.2012 tarih ve 894 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.3194 sayılı imar Kanunu’nun 42. maddesinin 5940 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki halinde; ruhsat alınmadan veya ruhsat ve eklerine veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine ve müteahhidine, istisnalar dışında özel parselasyon ile hisse karşılığı belirli bir yer satan ve alana 500.000 TL’den 25.000.000 liraya kadar para cezası verileceği hüküm altına alınmış iken; maddede yer alan; “… 500.000 den 25.000.000 liraya kadar para cezası verilir” hükmünün Anayasaya aykırı olduğu savıyla iptali istemiyle itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi‘ne başvurulması üzerine, Anayasa Mahkemesinin 17/04/2008 günlü, E:2005/5, K:2008/93 sayılı kararıyla itiraz konusu kuralın iptaline karar verilmiştir.Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçeleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yeniden düzenlenen ve 17.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5940 sayılı Kanun’un 2, maddesi ile değiştirilen 3194 sayılı Kanunun “İdari Müeyyideler” başlıklı 42. maddesinde, “Bu maddede belirtilen ve imar mevzuatına aykırılık teşkil eden fiil ve hallerin tespit edildiği tarihten itibaren on iş günü içinde ilgili idare encümenince sorumlular hakkında, üstlenilen her bir sorumluluk için ayrı ayrı olarak bu maddede belirtilen idari müeyyideler uygulanır. Ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere yapının mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre, beşyüz Türk Lirasından az olmamak üzere, aşağıdaki şekilde hesaplanan idari para cezaları uygulanır: a) Bakanlıkça belirlenen yapı sınıflarına ve gruplarına göre yapının inşaat alanı üzerinden hesaplanmak üzere, mevzuata aykırılığın her bir metrekaresi için; 1) I. sınıf A grubu yapılara üç, B grubu yapılara beş Türk Lirası, 2) II. sınıf A grubu yapılara sekiz, B grubu yapılara onbir Türk Lirası, 3) III. sınıf A grubu yapılara onsekiz, B grubu yapılara yirmi Türk Lirası, 4) IV. sınıf A grubu yapılara yirmi üç, B grubu yapılara yirmibeş, C grubu yapılara otuzbir Türk Lirası, 5) V. sınıf A grubu yapılara otuzsekiz, B grubu yapılara kırkaltı, C grubu yapılara elliiki, D grubu yapılara altmışüç Türk Lirası, idari para cezası verilir. Bu miktarlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında bir Türk Lirasının küsuru da dikkate alınmak suretiyle artırılarak uygulanır. B) Mevzuata aykırılığı yapı inşaat alanı üzerinden hesaplanması mümkün olmayan, yapının cephelerini ve diğer yapı elemanlarını değiştiren veya yapı malzemesi için öngörülen gereklere aykırı bulunan uygulamalar için, Bakanlıkça yayımlanan ve aykırılığa konu imalatın tespiti tarihinde yürürlükte bulunan birim fiyat listesine göre ilgili idarece belirlenen bedelin % 20’si kadar idari para cezası verilir. C) (a) ve (b) bentlerine göre cezalandırmayı gerektiren aykırılığa konu yapı; 4) mevcut haliyle veya öngörülen bir afet karşısında can ve mal emniyetini tehdit ediyor ise cezanın % l00’ü,…13) çevre ve görüntü kirliliğine sebebiyet veriyor ise cezanın % 20’si,….(a) ve (b) bentlerinde belirtilen şekilde tespit edilen para cezalarının miktarına göre ayrı ayrı hesap edilerek ilave olunur. Para cezalarına konu olan alanın hesaplanmasında, aykırılıktan etkilenen alan dikkate alınır.” hükmü yer almıştır.

Anılan hükümlerin incelenmesinden; ruhsatsız, ruhsata veya imar mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş bir yapı hakkında, imar mevzuatı uyarınca işlem tesis edilebilmesi için, öncelikle ilgili idarece inşaatın durumunun bir tutanak ile tespit edilmesinin gerektiği, ruhsatsız veya ruhsata aykırı inşaat, tutanak tarihi itibariyle idarenin bilgisine girdiğinden, yasada öngörülen sürecin, tespit ile birlikte işlemeye başlayacağı sonucuna varılmaktadır. Öte yandan, gerek 3194 sayılı Kanunun 42.maddesinin eski halinde, gerekse; 17/12/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5940 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle değişik 42. maddesinde; ruhsat alınmadan veya ruhsat ve eklerine aykırı ya da imar mevzuatına aykırı olarak yapı yapılması durumunda para cezası verileceği hüküm altına alınmakla, eylem hiçbir zaman suç olmaktan çıkarılmamış, sadece bu suça verilecek cezanın niteliği ve miktarında değişiklik yapılmıştır.İdari para cezaları; idarenin, hukuk kurallarına aykırı bazı davranışlara bir yargı kararına gerek olmaksızın yasaların açıkça verdiği yetkiye dayanarak, idare hukukuna özgü yöntemlerle doğrudan doğruya bir işlem ile uyguladığı cezalar olarak tanımlanmış bulunmaktadır.3194 sayılı Kanun’un 42. maddesinde yer alan; “… 500.000 TL’dan 25.000.000 liraya kadar para cezası verilir” hükmünün Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmesi sonrasında oluşan durumu, İmar Kanunu’nun getirdiği düzeni bozucu ihlalleri koruyan bir durum olarak telakki etmeye olanak bulunmadığından ve de aksi durum; suçların cezasız kalması sonucunu doğuracağından, imara aykırılık teşkil eden fiillerin, 17.12.2009 tarihinden önce yapılmış olsa dahi, söz konusu aykırılıkların devam etmesi halinde bu tarihten sonra tespit edilmiş olması halinde de değişik 42. madde hükmü uyarınca cezalandırılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, Konak ilçesi568’sokak No:5l adresinde bulunan ve tapunun 32 ada 8 no.lu parselinde kayıtlı taşınmazda ruhsatsız yapı yapıldığının 15/06/2012 tarihli yapı tatil zaptı ile tespitinden sonra dava konusu 28/06/2012 tarih ve 2012/894 sayılı Encümen kararı ile 3194 sayılı Yasanın 42. maddesi uyarınca para cezası verildiği anlaşılmıştır.

Olayda, belirtilen açıklamalar doğrultusunda, 15/06/2012 tarihli yapı tatil zaptı ile tespit edilen uyuşmazlık konusu imalatlar, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5940 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değiştirilen 42. maddesinin yürürlük tarihi olan 17.12.2009 tarihinden önce yapılmış olsa dahi, tespit edilen aykırılıkların süregelen nitelikte olduğu ve halen devam ettiği hususu sabit olduğundan, bu aykırılıkların, imar kanunu’nun 17.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren değişik 42. maddesi uyarınca cezalandırılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Danıştay 14. Dairesinin 17/10/2012 günlü, E:201 1/ 16243, K:2012/7232 sayılı kararı da bu yöndedir.Açıklanan nedenlerle; itirazın kabulüne, itiraza konu kararın bozulmasına, davanın reddine, aşağıda dökümü yapılan toplam 75,60-TL dava yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, itiraz aşamasında davalı idarece yapılan 90,10-TL yargılama giderinin ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12.maddesi uyarınca belirlenen 813.00-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, yatırılan posta gideri avanslarından artan miktarların mahkemesince HMK’NUN 333. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yatıranlara iadesine, bu kararın tebliğini izleyen günden itibaren 15 gün içinde mahkememizden karar düzeltme isteme yolu açık olmak üzere 07/11/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Onceki Sayfa ← Sonraki Sayfa →

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız