Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin Geçici 6. maddesi Hakkındaki Danıştay Kararı İnşaat Sektöründe Büyük Kaos Yarattı
Danıştay tarafından verilen yürütmesinin durdurulması kararının İnşaat Sektöründe büyük bir kaos yarattığını fakat bu belirsizliğin kazanılmış hakları ve haklı beklentileri yok edemeyeceğini belirtti.
Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Başkanı Prof. Dr. Gürsel Öngören; Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin Geçici 6. maddesi ile getirilen 1.25′ lik imar avantajı veren düzenlemenin Danıştay tarafından verilen yürütmesinin durdurulması kararının İnşaat Sektöründe büyük bir kaos yarattığını fakat bu belirsizliğin kazanılmış hakları ve haklı beklentileri yok edemeyeceğini belirtti.
Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Başkanı Prof. Dr. Gürsel Öngören, 1.6.2013 tarihinde çıkarılan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği ile o zamana kadar uygulanan İstanbul ve diğer illerdeki imar yönetmeliklerinin kaldırılarak, arsalardaki inşaat miktarlarını azaltan yeni kuralların belirlendiğini belirtti. Ancak Sektörden gelen tepkiler doğrultusunda bu Yönetmeliğin 8.9.2013, 14.9.2013 ve 22.5.2014 tarihlerinde değiştirildiğini ve bu değişiklikler sonucu Bakanlığın, İnşaat Sektörünün beklentileri doğrultusunda Geçici 6. Madde ile bir düzenleme yaparak; hangi Yönetmelik düzenlemesi daha avantajlı inşaat yapma imkanı veriyorsa onun uygulanması ve belediyelerce inşaat ruhsatının avantajlı koşullara uygun verilme olanağını getirdi. Böylece Tip İmar Yönetmeliğine göre kısaca 1.20 oranına göre uygulanan inşaat miktarı, ortalamada 1.25 oranına çıkabiliyor oldu. Bu geçici kural İnşaat Sektörünün uyum sağlayabilmesi için önce 1.1.2016 tarihine kadar uygulandı ve sonrasında bir Yönetmelik değişikliği ile 11.2017 tarihine kadar uzatıldı.
Arsalarda avantajlı inşaat miktarı sağlayan bu Yönetmeliğin iptali için Mimarlar Odası’nın açtığı dava sonucu, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 30 Eylül 2015 tarihli ve Y.D.205/1064 sayıyla verdiği kararla bu avantajlı inşaat uygulamasını durdurdu. Ancak bu karar bir iki gün önce açıklandığı için İnşaat Sektörünün haberi yeni oldu ve inşaatçılar kaosla karşı karşıya kaldı. yatırımlarını ve arsa sahipleriyle anlaşmalarını 1.25 oranına göre yapan inşaat şirketleri büyük bir zararla karşı karşıya kaldı. Bu karar duyulur duyulmaz inşaat şirketlerinin belediyelerde bekleyen inşaat ruhsatları veya almış oldukları inşaat ruhsatlarına göre yapacağı inşaat miktarı konusunda büyük belirsizlik oluştu.
Bir kısım inşaatçılar, “bizim kazanılmış haklarımız var, inşaatımızı başvurusunu yaptığımız ruhsat talebimiz veya aldığımız ruhsat doğrultusunda yaparız” derken bir kısmı da “bu karara uyan belediyeler bizim inşaat ruhsatımızı iptal ederse, bu Yönetmeliğe güvenerek yaptığımız yatırım ne olacak” diye büyük endişeye düşmüş durumdalar.
Prof. Dr. Gürsel Öngören, Danıştay tarafından verilen yürütmenin durdurulması kararı ile inşaat Sektörünün kaosla karşılaştığını, belediyelerde bekleyen ruhsat taleplerinde artık 1.25 oranının uygulanmayacağını, bu ruhsatların da yeni Tip imar Yönetmeliğine göre verileceğini belirtti. Çözüm için Bakanlığın Bakanlık tarafından yeni bir düzenleme yapılmasını öneren Prof. Dr. Gürsel Öngören, Devletin 2013 yılından bu yana Yönetmeliği dört kez değiştirerek hukuki istikrarın sağlanabilmesi ve yatırımcıların korunması için geçiş dönemi kuralları uyguladığını, bu geçişe en az iki yıl daha devam etmesi gerektiğini söyledi. Prof. Öngören, vatandaşta ve İnşaat Sektöründe oluşan haklı beklentiye uygun yeni düzenlemeyi Çevre ve şehircilik Bakanlığının bir an önce yapmasını beklediklerini ilave etti.
Bu konuda fikirlerine başvurduğumuz İmar Hukukçusu Prof. Dr. İlke Çolak;”devam eden ruhsat başvuruları en çok sorunun yaşanacağı konudur. Vatandaşlar, inşaat şirketleri idareye güvenerek hareket ederler ve bu güvenden dolayı zarar görmüşlerse sorumlusu ilgili idare, yerel yönetim olacaktır. Başvuruda bulunmuş ancak, henüz ruhsat almamış kişilerin bu süreçte yapmış olduğu, proje vb. hazırlıklardan doğan ekonomik kayıplarının sorumluluğu ilgili idareye ait olacaktır.
Ortaya çıkması olası zarar ödemelerinin yerel yönetimlerin mali dengesini etkilemesi mümkündür. Verilmiş bulunan ruhsatlar da ise durum daha farklıdır. Var olan ruhsat hiçbir şekilde doğrudan hükümsüz hale gelmeyecektir. Yönetmeliğin Geçici 6.maddesine göre verilmiş bulunan inşaat ruhsatları yetkili idare tarafından tek tek gözden geçirilerek mevcut hukuki duruma göre yeni bir karar alınması uygun olur. Verilmiş bulunan ruhsatlarının geçersiz hale geldiğini iddia etmek idare hukuku-imar hukuku ilke ve kurallarını yok sayan bir yaklaşım olacaktır” dedi.
Kocaeli Üniversitesi İdare Hukuku Ana Bilim dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Müslüm Akıncı ise; belediyelerin yargı kararını yerine getirmek istemesi halinde, eski yönetmelik hükümleri doğrultusunda ruhsat işlemlerini durdurabileceğini, belediyelerin var olan ruhsatları iptal ederek geçerli olan Tip İmar Yönetmeliğine göre daha az inşaat alanı içeren inşaat ruhsatı verebileceğini, bundan yatırımcıların ve evlerini müteahhide vermiş olan vatandaşların büyük zarar görebileceğini, bu yönde pek çok tazminat davaları ile Devletin karşı karşıya kalacağını belirterek, başlanmış olan projelere kazanılmış hak ilkesi doğrultusunda devam edilmesi gerektiğini belirtti.
-29 Ocak 2016 CUMA günlü ve 29608 sayılı Resmi Gazetede KAMU İHALE TEBLİĞİ (TEBLİĞ NO: 2016/1)
-30 Ocak 2016 Tarihli ve 29609 Sayılı Resmî Gazetede 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanununun Uygulanması ile İlgili Maliye Bakanlığı Genelgesi (Sıra No: 5)
“Tahliyeye izin verilmesi istemi konunun yeni yasada boşlukta bırakıldığının gözetilerek ve böyle bir karara olan ihtiyaç nedeniyle mahkemece iznin verilmesinin gerektiği ve ayrıca kaçak binada oturulmasının yasak olması nedeniyle yıkımın yapılabilmesi için yeni yasada düzenleme olmamasına rağmen tahliyeye davasının mahkemece olumlu neticelendirilmesi ve izin verilmesinin gerektiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla bu kararda kaçak yapıda oturmanın yasalara aykırılığı, davacı belediyenin tahliye isteğinin yeni yasada boşlukta bırakılması ve tahliye işleminin gereği böyle bir karara ihtiyaç bulunduğu gözetilerek yerin eşyadan ve nüfustan tahliyesine izin verilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Bu kabil davaların karara bağlanmasına olanak veren 6785 sayılı Yasa, 3194 sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırılmıştır. 3194 sayılı Yasa’nın 32. maddesinde projeye aykırı yapıların yıktırılması görevi, Belediye ve Valiliklere verilmiş, ancak yıkımdan önce içindeki insan ve eşyanın tahliyesi hususu düzenlenmemiştir. Davacı idare, encümenin yıkım kararının davalıya tebliğ edildiğini, ancak binayı tahliye etmediği için yıkamadıklarını belirterek, eski yasa zamanında olduğu şekilde tahliyeye izin verilmesini istemektedir. Davalının, yıkım kararına karşı İdari Yargıya başvurduğuna dair de dosyada bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır.3194 sayılı Yasa’da bu konuda bir düzenleme yok ise de, bu yasanın mehazını oluşturan eski İmar Yasası’ndaki hükümle bu konu düzenlenmişti. Somut olayda, davalının kaçak binada oturmasının yasalara aykırılığı nedeniyle boşaltılması gereği vardır. Davacının bu isteğinin yerine getirilmesi için, konunun yeni yasada boşlukta bırakıldığının gözetilerek ve böyle bir karara olan ihtiyaç nedeniyle yerin eşyadan ve nüfustan tahliyesine izin verilmesi gerekirken, işin boşlukta bırakılacak şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.”
Binanın işgal edilmiş olması durumunda tahliyenin nasıl sağlanacağı konusunu değerlendirmiştir .Anılan kararda;
“Öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemeler hakkında açıklama yapılması gerekmektedir.03.05.1985 tarih ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Ruhsatsız veya Ruhsat ve Eklerine Aykırı Olarak Başlanan Yapılar” başlıklı 32. maddesi;“…Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir” hükmünü taşımaktadır. Görüldüğü üzere, hükmün son fıkrası; önceki fıkraların öngördüğü prosedür çerçevesinde yıkım koşulları gerçekleştiğinde, yıkım işleminin gerçekleştirilmesi görev ve yetkisini ilgili belediye veya valiliğe vermiştir. Bu düzenlemenin gereği ve doğal sonucu olarak, somut olaydaki gibi, yıkımın yapılabilmesi için insan ve/veya eşyanın dışarı çıkartılmasının gerektiği durumlarda, bu işlemler de, herhangi bir mahkeme kararına gerek olmaksızın, kanunun verdiği yetkiye dayanılarak ve o yetki çerçevesinde kamu gücü kullanılarak, uygun hukuki yol ve yöntemlerle, yine aynı makam tarafından yerine getirilecektir. Davacı Beşiktaş Belediye Başkanlığı, anılan hükmün yıkımla görevli ve yetkili kıldığı makamlardan biri olarak, gerek yıkım ve gerekse onun öncesinde yapılması gereken tahliye işlemlerini bizzat yapma veya valilik eliyle yaptırma hak ve olanağına hukuken sahiptir. Vurgulanmalıdır ki; 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 43. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 09.07.1956 tarih ve 6785 sayılı İmar Kanunu’nun 21. maddesiyle, tahliye konusunda açıkça sulh hukuk mahkemeleri görevli kılınmış iken, onun yerine yürürlüğe giren 3194 sayılı İmar Kanunu’nun yukarıda değinilen 32. maddesinde böylesi bir hükme yer verilmemiş olması bir unutma eseri değil, kanun koyucunun bilinçli tercihidir. Bilindiği üzere, hukuki yarar dava şartlarındandır. Bir idari makamın, kendi görev ve yetki alanına dahil olduğu kanunda açıkça belirtilen ve ilam alınmasına gerek görülmeyen bir konuda adli yargı yerinde dava açmasında hukuki yararı bulunmadığı gibi; adli yargı yerlerinin böylesi bir davayı görüp, sonuçlandırmaları hukuken olanaklı da değildir. Davacının sıfatı ve talep sonucu itibariyle, böylesi bir davanın idari yargıda açılmasına olanak bulunmadığı da açıktır.”
Karara göre; “yıkım işleminin gerçekleştirilmesi görev ve yetkisini ilgili belediye veya valiliğe verildiği, bu düzenlemenin gereği ve doğal sonucu olarak, yıkımın yapılabilmesi için insan ve/veya eşyanın dışarı çıkartılmasının gerektiği durumlarda, bu işlemler de, herhangi bir mahkeme kararına gerek olmaksızın, kanunun verdiği yetkiye dayanılarak ve o yetki çerçevesinde kamu gücü kullanılarak, uygun hukuki yol ve yöntemlerle, yine aynı makam tarafından yerine getirilecektir.” Kararda, belediyenin gerek yıkım ve gerekse onun öncesinde yapılması gereken tahliye işlemlerini bizzat yapma veya valilik eliyle yaptırma hak ve olanağına hukuken sahip olduğuna da vurgu yapmaktadır. Bu çerçevede belediye Valilikten yardım isteme yetkisine sahiptir. Kararda yasada tahliyede bir düzenleme olmamasının “bir unutma eseri değil, kanun koyucunun bilinçli tercihi” olduğuna da vurgu yapılmaktadır.
Anneler için yarım gün çalışma, 3 yılda bir derece yükselme imkânı gibi düzenlemeleri içeren tasarı Meclis Plan Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi.
Doğum yapan memurlara 3 yılda bir derece yükselme imkânı getiren ve belirli süreler içerisinde aylığında kesinti olmaksızın yarı zamanlı çalışma imkanı getiren tasarı Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. Düzenlemeler AKP’nin 1 Kasım seçimleri öncesindeki vaatleri arasında yer alıyordu. Tasarıya göre, memurların doğum sonrası aylıksız izinde geçirdikleri her yıl için bir kademe ilerlemesi ve her 3 yıl için bir derece yükselmesi verilecek.
Kadın memurlara doğum yapmaları halinde analık izni sonrasında birinci doğumda 2 ay, ikinci doğumda 4 ay, sonraki doğumlarda ise 6 ay, günlük çalışma süresinin yarısı kadar, mali ve sosyal haklarda herhangi bir kesinti yapılmaksızın çalışma imkânı tanınıyor.
Çoğul doğumlarda söz konusu sürelere birer ay ilave edilecek. Bebeğin engelli doğması halinde ise 12 ay süreyle çalışan kadın memura yarı zamanlı çalışma imkânı getirilecek.
Tasarı evlat edinenlere de haklar getiriyor. Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu, evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi halinde memur olan eşlerine, çocuğun teslim edildiği tarihten itibaren 8 hafta izin verilecek.
Doğum sonrasında kadın memurların analık izni bitiminde başlayan 2 yıllık aylıksız izin hakkı ise, istekleri halinde 2, 4 ve 6 aylık yarı zamanlı çalışma süresinin bitiminde de başlatılabilecek. Bu imkandan evlat edinenler de yararlanacak. Komisyonda, işçilere de memurlara paralel bazı düzenlemeler yapıldı.
Kadın işçiler de doğum yapmaları halinde analık izni sonrasında birinci doğumda 60 gün, ikinci doğumda 120 gün, sonraki doğumlarda ise 180 gün, günlük çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin kullanabilecek. 3 yaşını doldurmayan çocuğu evlat edinenler de bu haktan yararlanacak. Bu durumdaki kadın işçilerin çalışmadıkları süreye denk düşen prim ve ücretleri İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak.
Yer değiştirme suretiyle başka bir yere atanan memurun mehil müddeti içinde hastalık raporu alması halinde göreve ne zaman başlaması gerekir?
657 sayılı Kanunun 62, 63, 76, 105 ve 169 uncu maddeleri çerçevesinde konuyu izah etmek gerekirse;
a) Başka yerdeki görevlere ataması yapılan memura 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 62 nci maddesi gereğince verilen mehil müddetinin memurun başka yere taşınmasına ilişkin işleri yapabilmesi için verildiği düşünüldüğünde, bu süre içinde hastalanarak hastalık raporu alan memurun bu işleri yapamayacağının değerlendirilmesi sebebiyle, memurun mehil müddeti içinde hastalık raporu alması halinde mehil müddeti duracak ve rapor süresinin bitiminde mehil müddetinin kalan kısmı devam edecektir.
b) Başka yerdeki görevlere ataması yapılan memurun 657 sayılı Kanunun 62 nci maddesi gereğince verilen mehil müddeti içinde memuriyet statüsünün devam etmesi, mezkur Kanunun 105 inci maddesinde memura verilen hastalık izninde aylık ve özlük haklarının korunacağının ve yine aynı Kanunun 18 inci maddesinde bu Kanunda yazılı haller dışında memurun aylığının elinden alınamayacağının belirtilmesi sebebiyle, mehil müddeti içinde hastalık raporu alan memurun usulüne uygun olarak almış olduğu hastalık raporunun hastalık iznine çevrilerek aylığının ödenmesi gerekmektedir.
650 sayılı KHK ile yapılan değişiklik sonrasında kamu kurum ve kuruluşlarında memur statüsünde görev yapan eğitim personeli, özel öğretim kurumlarında görev alabilirler mi?
5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 8 inci maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralarında; “İhtiyaç halinde, resmi okullarda görevli öğretmenlere asıl görevlerini aksatmamak ve aylık karşılığı okutmakla yükümlü bulunduğu haftalık ders saati sayısını doldurmaları kaydı ve çalıştıkları kurumların izni ile sadece okullarda, aylık karşılığı okutmakla yükümlü bulunduğu haftalık ders saati sayısının yarısı kadar ücretli ders verilebilir. Öğretmenlerin toplam ders saati sayısı haftada otuz saati geçemez.
Uzman öğretici, usta öğretici ve öğretmenlik yapma nitelik ve şartlarını taşıyan diğer Devlet memurlarına, ilgili birimlerin izniyle haftada on saati geçmemek üzere ücretli ders görevi verilebilir. Ders saati ücretli olarak görevlendirileceklerle ilgili diğer hususlar yönetmelikle belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine, 5580 sayılı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 2 nci maddesinin (b) bendinde ise, “özel öğretim kurumları” kavramı okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim, özel eğitim okulları ile çeşitli kursları, uzaktan öğretim yapan kuruluşları, dershaneleri, motorlu taşıt sürücüleri kursları, hizmet içi eğitim merkezleri, öğrenci etüt eğitim merkezleri, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri ile benzeri özel öğretim kurumları şeklinde tanımlanmış; (c) bendinde de “özel okul” kavramının sadece okul öncesi eğitim, ilköğretim, özel eğitim ve ortaöğretim özel okullarını kapsadığı ifade edilmiştir.
Görüldüğü üzere; 657 sayılı Kanunun 28 inci maddesiyle, memurların mesleki faaliyette bulunmak üzere gerçek kişilere, özel hukuk tüzel kişilerine veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ait herhangi bir işyerinde veya vakıf üniversitelerinde çalışamayacakları, ancak özel kanunlarda belirtilen görevlerin bu yasaklamanın kapsamı dışında olduğu belirtilmiştir. Özel kanun niteliğindeki 5580 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarıyla da, 657 sayılı Kanunun 28 inci maddesindeki ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyette bulunma yasağına istisna bir düzenleme getirilmiş olup, bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde; Devlet memurları ile resmi okullarda görev yapan öğretmenlerin, 5580 sayılı Kanunun 8 inci maddesi kapsamında ders görevi alabilmeleri mümkündür.
Memurlar, Hafta sonlarında, hafta içi mesai saatlerinde veya mesai saatleri dışında, resmi tatil günlerinde, izinli olunan veya ücretsiz izinli oldukları günlerde şirket, vakıf ve dernekler tarafından organize edilen veya dernek veya vakıfların iktisadi işletmeleri aracılığı ile düzenledikleri eğitim, seminer, çalıştay, proje, danışmanlık gibi faaliyetlerde eğitici sunucu, danışman gibi sıfatlar ile bedelli veya bedelsiz-gönüllü olarak görev alınabilir mi?
Devlet memurlarının mesai saatleri dışında veya kurumlarının iznini almak suretiyle mesai saatleri içinde;
a) 657 sayılı Kanunun 28 inci maddesi hükmü kapsamında yukarıda yer verilen veya verilmeyen “özel kanunlarda belirtilen görevler” i yapmaları ve bunlara dayalı olarak gelir elde etmeleri mümkündür.
b) 5580 sayılı Kanun ve ikincil mevzuat hükümlerine uyulmak ve haftalık 10 saati aşmamak üzere “özel öğretim kurumlarında” ders görevi almaları mümkündür.
c) 5846 Fikir ve Sanat Eserleri Kanununu çerçevesinde meydana getirdikleri eserleri sözleşme yapmak suretiyle yayımlatabilecekleri söz konusu eserlerin seminer, konferans, panel gibi tanıtım faaliyetlerine müellif olarak iştirak etmelerine engel bir husus bulunmamaktadır.
d) Anayasa ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu çerçevesinde derneklere ve vakıflara üye olabilecekleri gibi yönetim kurullarında görev alabilecekleri, üyesi oldukları bu derneklerin seminer, konferans, panel, kurs gibi faaliyetlerine de eğitici, panelist ve benzeri şekilde katılabilirler, bu faaliyetleri için ücret alabilirler, bunların faaliyetleri sebebiyle oluşan masrafları derneklerce karşılanabilir.
e) Türk Ticaret Kanunun 16 maddesi hükmü uyarınca ticari işletme işleten vakıf ve dernek yönetim kurullarında görev alamazlar. Ticari işletme işleten bir derneğin yönetim kurulunda görev almasının ise ancak söz konusu derneğin gelirinin yarısından fazlasının kamu görevi niteliğindeki işlere harcanması şartıyla mümkün olabilecektir.
f) 5072 sayılı Kanun kapsamında kamu kurum ve kuruluşlarını, kamu hizmetlerini veya personelini desteklemek üzere kurulan dernekler ve Türk Medeni Kanununa göre kurulan vakıflarda görev alan kamu görevlileri, anılan Kanunun 2. maddesi hükmü uyarınca ücret, huzur hakkı ve başka bir ad altında herhangi bir karşılık alamazlar.
g) Mer’i mevzuat gereğince diğer kamu kurum ve kuruluşları ile yabancı memleket veya uluslararası kuruluşlarda hizmet almaları için izin verilen Devlet memurları hariç olmak üzere kendilerine aylıksız izin verilenlerin memur olarak çalıştıkları dönemde yapmaları yasaklanmış olan kazanç getirici faaliyetleri aylıksız izinde iken de yapmaları memurlara getirilen yasak kapsamındadır. Bu yasağa uymamanın cezası ise kademe ilerlemesinin durdurulmasıdır.
Devlet memurları televizyon kanallarında yayınlanan dizilerde figüran olarak rol alabilir mi?
Bazı memurların sahip olduğu özel yetenekleri onları sanatsal etkinlik yapmaya sevk etmektedir. Bazen figüran bazen de ses ve saz sanatçısı olabilmektedirler. Bu durumlar memurlar için getirilen yasak kapsamına girer mi?
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda memurlara getirilen bazı yasaklar açık açık belirlenmişken bazı yasaklar ise yorumla ve diğer kanunlardaki hususlarla açıklığa kavuşturulabilmektedir.
Genel bir tanımlaması yapılmamakla birlikte memurların hizmet içinde ve dışında itibar ve güven duygusuna layık olması önemli bir kuraldır. Bu husus 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 8’inci maddesinde; “Devlet memurları, resmi sıfatlarının gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını hizmet içindeki ve dışındaki davranışlarıyla göstermek zorundadırlar” şeklinde ifade edilmiştir.
Bu Kanunun 28’inci maddesinde ise; “Memurlar Türk Ticaret Kanunu’nda göre (Tacir) ve (Esnaf) sayılmalarını gerektirecek bir faaliyette bulunamaz, ticaret ve sanayi müesseselerinde görev alamaz, ticari mümessil veya ticari vekil veya kollektif şirketlerde ortak veya komandit şirkette komandite ortak olamazlar. (Görevli oldukları kurumların iştiraklerinde kurumlarını temsilen alacakları görevler hariç.) Memurların üyesi oldukları yapı, kalkınma ve tüketim kooperatifleri ile kanunla kurulmuş yardım sandıklarının yönetim ve denetim kurulları üyelikleri görevleri ve özel kanunlarda belirtilen görevler bu yasaklamanın dışındadır” hükmüne yer verilerek genel yasaklar tadat edilmiştir.
Bu açıklamalar çerçevesinde;
1- 657 sayılı Kanun’a tabi personelin televizyon dizilerinde rol almasının, figüranlık yapmasının memurların hizmet içinde ve dışında itibar ve güven duygusunu zedelemesi kaydıyla,
2- Bu faaliyetlerin mesai saatleri dışında icra edilmesi,
3- Bu faaliyetten ticari kazanç sağlanmaması,
4- Herhangi bir akid ile işverene bağlanılmaması,
5- Sosyal güvenlik kuruluşlarından biriyle ilişkilendirilmemesi halinde mümkündür.
Yine bu konuda yapılan faaliyetin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında yapılması da yasak kapsamının dışındadır. İlgililerin kaset çıkarması ya da köşe yazarlığı yapması gibi faaliyetleri bu kapsamda sıralayabiliriz. İşin özü ise yapılan faaliyetin tacir veya esnaf tanımı kapsamında olmamasıdır. Aksi durum ise cezayı gerektirmektedir. Yasak kapsamına giren faaliyetlerin tespiti halinde ise verilecek ceza kademe ilerlemesinin durdurulmasıdır.
Devlet memurlarının mesleği dışında göreviyle ilgili olmayan konularda köşe yazarlığı yapabilir mi? İnternet sitelerinde yazılar yazabilir mi?
Devlet memuru olarak görev yapan personelin; bir gazetede hizmet akdine bağlı olarak köşe yazarlığı yapamayacağı, 657 sayılı Kanun’un ödev ve sorumluluklar ile yasaklara ilişkin hükümlerine riayet etmek kaydıyla 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser çıkarabileceği, mezkur Kanun kapsamında eser çıkarmasının disiplin suçu sayılmayacağı değerlendirilmektedir.
Devlet memuru olarak görev yapan personelin dergide “bir hizmet akdine bağlı olarak” köşe yazarlığı yapamayacağı ancak, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Basına bilgi veya demeç verme” başlıklı 15. maddesine aykırılık teşkil edecek nitelikte bilgi açıklamamak kaydıyla, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser çıkarabilmesinin mümkün olduğu değerlendirilmektedir. İnternet sitelerinde yazılan yazılar da bu kapsamdadır.
Ancak, yazılan yazıların eser niteliğinde olup olmadığı, herhangi bir siyasi parti; kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef alıp almadığı, gazete sahibi gerçek veya tüzel kişilerle sözleşmeye dayalı bir ilişki içerisinde olup olmadığı hususları dikkate alınarak konunun memurların çalıştıkları kurumlarca değerlendirilmesi gerekmektedir.
Devlet memurunun kızına ait şirketin işlerini vekaleten yürütmesi yasak kapsamında mıdır?
… Valiliği İl Eğitim Denetmenliği tarafından yürütülen inceleme esnasında öğretmen… ‘ın, kızına ait… Eğitim Gereçleri Ofis Mobilyaları İnşaat ve Dekorasyon Ticaret Limited Şirketi’ne ait işleri vekaleten yürüttüğünün tespitine binaen, şirket işlerine vekalet etmenin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre yasak olup olmadığı ve eğer memurlarca yapılması yasaklanan işlerden ise mezkür kanunun 125’inci maddesinin hangi bendine göre değerlendirilmesi gerektiği hususlarında hasıl olan soruya şu şekilde cevap verilmiştir.
657 sayılı Kanun’un 28’inci ve 125’inci maddesi ile 6098 sayılı Kanun’un 551’inci maddesi birlikte değerlendirildiğinde; noterden tasdikli vekaletname örneğinde …’ın, … Eğitim Gereçleri Ofis Mobilyaları İnşaat ve Dekorasyon Ticaret Limited Şirketi’nin işlemleriyle vekil tayin edilmesi, ilgili memurun ticari vekil gibi değerlendirilmesi sonucunu doğurmakta olup; bu durumda ilgilinin ticaret ve diğer kazanç getirici faaliyette bulunma yasağını ihlal ettiği ve 657 sayılı Kanun’un 125/D-h bendinde yer alan; ticaret yapmak veya devlet memurlarına yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmak,” hükmüne göre cezalandırılması gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Kitabın yazarı olarak ismi ile birlikte kariyer unvanının ve görev yaptığı kurumun adının kullanılması mümkün müdür?
Gizli bilgileri bulundurmamak koşuluyla, Devlet Memurunun 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında her türlü eser çıkarabileceği değerlendirilmekle birlikte, 657 sayılı Kanun’da devlet memurunun kitabın yazarı olarak ismi ile birlikte kariyer unvanının ve görev yaptığı kurumun adının kullanılması hususunda herhangi bir yasal engel bulunmamakta olup, bu tür faaliyetler 657 sayılı Kanun’a ve ilgili diğer mevzuata aykırılık teşkil etmemektedir.
ÖZET: 6495 sayılı Kanun kapsamında kadroya geçirilen personelin başka bir kamu kurum ve kuruluşuna naklen atanıp atanamayacağı hk. (01/11/2013-21137)
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde sözleşmeli personel olarak çalışmakta iken 6495 sayılı kanun kapsamında memur kadrosuna geçirilen personelinizin Diyarbakır Su ve Kanalizasyon Genel Müdürlüğüne (DİSKİ) naklen atamasının yapılıp yapılamayacağı konusunda görüş talep eden ilgi yazı ve eki incelenmiştir.
Bilindiği üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Memurların bir kurumdan diğerine nakilleri” başlıklı 74 üncü maddesinin ilk fıkrasında; “Memurların bu Kanuna tabi kurumlar arasında, kurumların muvafakati ile kazanılmış hak dereceleri üzerinden veya 68 inci maddedeki esaslar çerçevesinde derece yükselmesi suretiyle, bulundukları sınıftan veya öğrenim durumları itibariyle girebilecekleri sınıftan, bir kadroya nakilleri mümkündür…” hükmüne yer verilerek, memurların sınava dayalı olarak veya sınava dayalı olmaksızın bir kurumdan diğerine nakillerinin kurumların muvafakati ile mümkün olduğu belirtilmiştir.
Aynı Kanunun, 02/08/2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 12/7/2013 tarihli ve 6495 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 9 uncu maddesiyle eklenen, geçici 41 inci maddesinin dördüncü fıkrasında ise; “…Bu madde kapsamında memur kadrolarına atananların beş yıl süreyle başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakli yapılamaz.” hükmüne yer verilmek suretiyle, mezkur madde kapsamında memur kadrolarına atananların beş yıl süreyle başka kamu kurum ve kuruluşlarına naklinin yapılamayacağı ifade edilmiştir.
Ancak, 657 sayılı Kanunun geçici 41 inci maddesinde öngörülen “nakil yasağının” memurun başka kurumlarda durumuna uygun bir kadroya sınava tabi tutulmaksızın naklen atanması şeklinde uygulanması gerektiği; KPSS veya kurumsal sınavlar sonucunda diğer kamu kurum ve kuruluşlarının memur kadrolarına atanmaya hak kazananların, sınavlara dayalı olarak elde ettikleri kazanılmış haklarının korunması amacıyla, nakil yasağı kapsamında değerlendirilmemesi gerektiği düşünülmektedir.
Yukarıda yer verilen hüküm ve açıklamalar çerçevesinde; kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli personel olarak çalışmakta iken 657 sayılı Kanunun geçici 41 inci maddesi kapsamında memur kadrolarına atananların; KPSS veya kurumsal sınavlar sonucunda diğer bir memur kadrosuna atanmaya hak kazanmaları halinde, mezkûr maddede öngörülen nakil yasağına tabi olmadıkları, ancak KPSS veya kurumsal sınavlar olmaksızın diğer kamu kurum kuruluşlarına geçmek isteyenlerin beş yıllık nakil yasağına tabi oldukları belediyeler ve bağlı kuruluşları arasındaki nakillerin de aynı esaslar çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği mütalaa olunur.
ÖZET: Engelli memurların veya engelli yakını bulunan memurların yer değiştirmesine ilişkin 657 sayılı Kanunun 72 nci maddesinin beşinci fıkrası hükmüne istinaden memurun kurumlar arası naklinin yapılamayacağı hakkında. (07/03/2014-1023)
Üniversitenizde sözleşmeli statüde büro personeli olarak görev yapmakta iken 17/02/2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun kapsamında memur kadrosuna atanan …’in, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 72 inci maddesinin 5 inci fıkrasına istinaden kurumlar arası nakil talebinin gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceği hususunda görüş talep eden ilgi yazı incelenmiştir.
Bilindiği üzere 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Geçici 41 inci maddesinde; “…Bu madde kapsamında memur kadrolarına atananların beş yıl süreyle başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakli yapılamaz…” hükmü yer almaktadır.
Diğer taraftan, mezkur Kanunun 72 inci maddesinin 5 inci fıkrasında; “İlgili mevzuatı uyarınca verilecek rapora göre kendisi, eşi veya birinci derece kan hısımlığı bulunan bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri engelli olan memurların engellilik durumundan kaynaklanan yer değiştirme taleplerinin karşılanması için düzenlemeler yapılır.” hükmüne yer verilmektedir.
Ayrıca, adı geçen Kanunun 72 inci maddesi zorunlu yer değiştirmeye tabi Devlet memurlarının kurum içi yer değişikliği suretiyle atanmalarını, 73 üncü maddesi aynı kurumun başka başka yerlerde bulunan memurlarının karşılıklı olarak yer değiştirmesini, 74 üncü maddesi memurların bir kurumdan diğerine nakillerini, 76 ıncı maddesi ise zorunlu yer değiştirmeye tabi olmayan memurların kurumlarınca görevlerinin ve yerlerinin değiştirilmesini düzenlemektedir.
Bu itibarla, 657 sayılı Kanunun gerek 72 inci maddesinin sadece kurum içi yer değişikliğini kapsaması, gerekse Geçici 41 inci maddesinde sözleşmeli statüden memur kadrolarına atananların beş yıl süreyle başka kamu kurum ve kuruluşlarına naklinin yapılamayacağının ifade edilmesi hasebiyle adı geçen personelin kurumlar arası naklinin mümkün bulunmadığı mütalaa edilmektedir.
25 Aralık 2015 Tarihli ve 29573 Sayılı Resmî Gazetede 2016 Mali Yılında uygulanacak vergi, resim ve harçlara ilişkin Tebliğler yayınlandı.
–– Belediye Gelirleri Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 47)
–– Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 59)
–– Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 67)
–– GELİR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 290)
Sayıştay Temyiz Kurulu Kararı ,Dairesi : 1, Dosya No : 39263, Tutanak No : 40869, Tutanak Tarihi : 13.10.2015
121 sayılı İlam’ın 4’üncü maddesi ile Çelebi İlçe Özel İdare Müdürlüğü görevine vekaleten atanan İlhan ERDURUCAN’A, söz konusu kadroya asaleten atanma şartını taşımadığı halde, bulunduğu kadro ile vekaleten atandığı kadro arasındaki özel hizmet tazminatı ve ek ödeme farklarının ödenmesi nedeniyle 11.207,69 TL’ye tazmin hükmü verilmiştir.
Temyiz Kurulu Kararı ,Dairesi : 1, Dosya No : 35879, Tutanak No : 39354, Tutanak Tarihi : 09.09.2014
Dosyada mevcut belgeler okunup incelendikten sonra gereği görüşüldü:304 sayılı İlam’ın 3. maddesi ile, Ruhsat ve Denetim Müdürlüğüne vekalet eden Fatma UZUNLAR’a asilde aranan bazı şartları taşımadığı halde vekalete ilişkin zam ve tazminat farklarının ödenmesi nedeniyle 2.772,32-TL’ye tazmin hükmü verilmiştir.
Dilekçi dilekçelerinde özetle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86. maddesinde, vekalet görevi ve aylık verilmesinin şartlarının düzenlendiğini ve aynı yasanın 174 üncü maddesinde ise vekalet aylıklarının ödenebilmesi için görevin fiilen yapılmasının zorunlu olduğunun belirtildiğini; 17.05.1987 gün, 19463 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 99 Seri No’lu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliğinde de, vekalet göreviyle ilgili genel hükümlere yer verildikten sonra 1-4. dereceli kadrolara vekalet edeceklerin 657 sayılı Yasanın 68. maddesinde belirtilen şartları haiz olmalarının ve asilde aranan şartlara sahip vekil memur bulunamadığı takdirde boş bulunan bir görevin tedviren yürütülmesinin öngörüldüğünü;Yine, 657 sayılı Yasanın 68/B maddesinde, 1-4. derecedeki kadrolara atama için yükseköğrenim görmüş ve hizmet süresi yönünden belirli bir kritere sahip olma şartının arandığını;Bununla birlikte, 657 sayılı Kanun’un, ilk düzenlendiği haliyle vekillerde aranacak nitelik ve sorumlulukların neler olabileceğine herhangi bir şekilde ışık tutmadığını; Kanun’da yer alan söz konusu açığın farklı kurumların vekalet görevine ilişkin olarak farklı uygulamalara gitmeleri sonucunu doğurarak kamuda değişik uygulamaların doğmasına ve vekalet kurumuna ilişkin tereddütlerin oluşmasına neden olduğunu;Söz konusu tereddüt ve farklılıkları takiben, vekalet kurumunda standart bir uygulamaya ulaşılması açısından, bir göreve vekil olarak atanacaklarda aranılacak şartların saptanması ihtiyacının doğduğunu ve söz konusu ihtiyacın karşılanabilmesi amacıyla Maliye Bakanlığı Bütçe ve Kontrol Genel Müdürlüğünce 19.10.1978 tarihinde (52) Seri No’lu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliği ve daha sonra da 17.05.1987 tarihinde (99) Seri No’lu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliğinin hazırlanarak yürürlüğe konulduğunu; söz konusu tebliğlerin, bir kadro veya göreve vekaleten atanacaklarda aranılacak şartların standardize edilerek uygulama birliğinin sağlanması amacını taşıdıklarını;Tebliğlerden, 19.10.1978 tarihli ve (52) Seri No’lu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliği’ne göre bir memurun bir göreve vekaleten atanabilmesi için, memurun eğitim durumu ve hizmet süresi yönünden vekaleten atanacağı derecenin zorunlu kıldığı koşullara sahip olması gerektiğini ve buna göre memurların, öğrenim durumları ve hizmet sürelerine göre atanabilecekleri kadronun üstünde bir kadroya vekalet ettirilemeyeceklerini;Buraya dek yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, bir göreve vekalet ettirileceklerin her şeyden evvel 657 sayılı Kanun’la getirilmiş bulunan genel şartları taşıması gerektiğini ve söz konusu şartların 52 ve 99 seri No’lu Tebliğler ile getirilen şartlardan farklı olmadığını; bu durumun sebebinin de, ilgili Tebliğlerin zaten Kanunun uygulanmasına yön vermek ve Kanunu açıklamak üzere yürürlüğe konmuş olmasından kaynaklandığını;
Buna göre 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda vekilde aranacak şartların aşağıdaki şekilde belirtildiğini;
1- Memurun eğitim durumu ve hizmet süresi yönünden vekaleten atanacağı derecenin zorunlu kıldığı koşullara sahip olması,
2- 1-4 üncü dereceli kadrolara vekalet edeceklerin 657 sayılı Kanunun 68 inci maddesinde belirtilen şartları haiz olmaları,
3- 5-15 inci dereceli kadrolara vekalet ettirileceklerin öğrenim durumları itibariyle tespit olunan yükselinebilecek dereceyi aşmamak kaydıyla vekalet ettirilecekleri kadronun derecesinin, kazanılmış hak aylık derecesinin üç üst derecesinden fazla olmaması,Bu şartlara haiz olan personelin vekaleten atanmaya ve vekaletin tüm haklarından yararlanmaya hak kazanmış olduğunu;Bu itibarla, aşağıda adı soyadı ve 657 sayılı Kanunun 68/B maddesinin öngördüğü öğrenim durumu ve hizmet yılı bulunan personelin Belediye’de münhal bulunan 1. dereceli müdür kadrosuna karşılık, anılan Kanunun 86. maddesi gereğince vekaleten atanmış olduğunu;
Adı Soyadı Vekalet Ettiği Kadro Ünvanı K/D Öğrenim Durumu Hizmet Yılı
Fatma UZUNLAR Ruhsat ve Denetim Müdürü.1/2 Yıllık, Yüksekokul 27 Yıl
Fatma UZUNLAR’ın, 18.04.1999 tarihli Mahalli İdareler Görevde Yükselme Yönetmeliği yürürlüğe girdikten sonra yani 1999-2000 dönemi itibari ile mezun olarak görevde yükselme sınavına girebilme şartlarını taşıma hakkına haiz olduğunu; ayrıca Kurum’da 13 yıl kadar da şef kadrosunda görev yaptığını; yani asaleten müdürlük görevini yapabilme şartlarından olan en az 3 yıl şeflik yapmış olmak şartının gerçekleşmiş olduğunu; Anılan yönetmeliğin geçici 1. maddesi uyarınca, ihtiyaç duyulan hallerde bu yönetmelik kapsamında bulunan personelden 18.04.1999 tarihinde görevde bulunan için bu yönetmelikte öngörülen öğrenim düzeyi esas alınabileceğini; Devlet memurlarının görevde yükselme esaslarına dair genel yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 18.04.1999 tarihi itibariyle görevde bulunanlardan iki yıllık yükseköğrenim görmüş olanların, dört yıllık yükseköğrenim görmüş kabul edileceğini belirterek tazmin hükmünün kaldırılmasını talep etmiştir.
Başsavcılık karşılama yazısında; “Yazı İşleri Müdürlüğünü vekaleten yürüten Fatma UZUNLAR asilde aranan nitelikleri taşımadığından 657 Sayılı Kanun’un 86. maddesi ile 99 seri no’lu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliği gereği vekalet ettiği görevden dolayı ilave zam ve tazminat farklarının alması mümkün olmadığından tazmin kararının tasdikine, 832 sayılı kanunun 73. maddesi gereği karar verilmesi uygun olur görüşündeyim.” denilmiştir.
02.02.2000 tarih ve 23952 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İl Özel İdareleri, Belediyeler ve İl Özel İdareleri ve Belediyelerin Kurdukları Birlik, Müessese ve İşletmeler ile Bunlara Bağlı Döner Sermayeli Kuruluşlardaki Memurların Görevde Yükselme Esaslarına Dair Yönetmeliğin (31.12.2005 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelikle değişik) “Öğrenim düzeyi” başlıklı 14 üncü maddesinde;
“Bu Yönetmeliğe tabi personelde öğrenim düzeyi;
a) Teknik öğrenim gerektiren müdürlükler için atanacağı kadroyla ilgili en az dört yıllık yükseköğrenim bitirmiş veya denkliği kabul edilen yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak,
b) Müdür kadrolarına atanabilmek için kamu yönetimi, maliye, işletme, iktisat, çalışma ekonomisi, sosyal ve idari bilimler dallarında yükseköğrenim bitirmiş veya bunlara denkliği Milli Eğitim Bakanlığınca kabul edilmiş yurt dışı öğrenim kurumlarından mezun olmak,……………………………..Şarttır.” denilmektedir. Aynı Yönetmeliğin geçici 1 inci maddesinde de; “İhtiyaç duyulan hallerde bu Yönetmelik kapsamında bulunan personelden 18.4.1999 tarihinde görevde bulunanlar için bu Yönetmelikte öngörülen öğrenim düzeyinin bir alt öğrenim düzeyi esas alınabilir.(Ek:RG-20/04/2004-25439) Devlet Memurlarının Görevde Yükselme Esaslarına Dair Genel Yönetmelik’in yürürlüğe girdiği 18.4.1999 tarihi itibariyle görevde bulunanlardan iki yıllık yükseköğrenim görmüş olanlar, dört yıllık yükseköğrenim görmüş kabul edilirler.” hükmü yer almıştır.04.07.2009 tarih ve 27278 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Mahalli İdareler Personelinin Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Yönetmelik’in geçici 1. maddesinde ise “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 18/4/1999 tarihinde görevde bulunan ve aynı tarih itibarıyla iki yıllık yükseköğrenim mezunu olanlar, diğer koşullara sahip oldukları takdirde 7 nci maddenin uygulanması bakımından dört yıllık yükseköğrenim mezunu kabul edilir.” Denilmekte olup, bu yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce Ruhsat ve Denetim Müdürlüğüne vekaleten atandığı için ve atandığı tarihte yürürlükte olan İl Özel İdareleri, Belediyeler ve İl Özel İdareleri ve Belediyelerin Kurdukları Birlik, Müessese ve İşletmeler ile Bunlara Bağlı Döner Sermayeli Kuruluşlardaki Memurların Görevde Yükselme Esaslarına Dair Yönetmeliğin geçici 1 inci maddesi uyarınca, iki yıllık yükseköğrenim görmüş olarak öğrenim düzeyi itibariyle Ruhsat ve Denetim Müdürlüğüne asaleten atanma şartlarını taşıdığından bu görev nedeniyle Fatma UZUNLAR’a yapılan ödemeler mevzuata uygundur.Bu itibarla, dilekçi talebinin kabul edilerek 304 sayılı İlam’ın 3. Maddesi ile verilen tazmin hükmünün KALDIRILMASINA,Karar verildiği 09.09.2014 tarih ve 39354 sayılı tutanakta yazılı olmakla işbu ilam tanzim kılındı.
Temyiz Kurulu Kararı, Dairesi : 1, Dosya No : 40073, Tutanak No : 40734, Tutanak Tarihi : 30.06.2015
1- 338 sayılı ek ilamın 2 inci konusuyla; İl Özel İdaresi personeline yiyecek yardımının yemek verme yerine, para ile temsil edilen araçlar (ticket) vasıtasıyla, ………. Kurumsal A.Ş.’den yapılması ve firmaya yapılan ödemelerin tamamına kamu zararı olarak tespit edilerek toplam ………. TL kamu zararına neden olunduğu gerekçesiyle tazmin hükmü verilmiştir.
Temyiz dilekçesinde özetle:2012 yılı içerisinde ………. İl Özel İdaresi memurlarına öğle yemeği yardımının yemek verme yerine, para ile temsil edilen araçlar (ticket) vasıtasıyla yapıldığının görüldüğü, bu durumun 11.12.1986 tarih ve 19308 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Memurlara Yapılacak Yiyecek Yardımı Yönetmelik esasları dahilinde olmadığını, yemek hizmetini memurlara özgülemeyen lokanta ve benzeri yerlere bu amaçla herhangi bir ödeme yapılamayacağını, dolayısıyla yemek yardımı kapsamında yapılan ………. TL ödemenin kamu zararı olduğu ve sorumlulardan müştereken ve müteselsilen faizleri ile birlikte temyiz yolu açık olmak üzere ödettirilmesine karar verildiğini, İdare 2012 yılında memurlara öğle yemeği yardımı için; 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu maddede belirtilen idarelerin kullanımında bulunan her türlü kaynaktan karşılanan mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalelerinin bu kanun hükümlerine göre yürütüleceği hüküm altına alınmış, aynı maddenin (a) bendinde ise genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, özel idareler ve belediyeler Kanun kapsamında yer alan kuruluşlar arasında sayıldığından, ayrıca, söz konusu Kanunun 4 üncü maddesinde yer alan “Hizmet” tanımı kapsamında yemek hazırlama ve dağıtım hizmetlerine de yer verildiğinden ilgili Kanun çerçevesinde hizmet alım ihalesi yapmış ve ………. Kurumsal Hizmetler A.Ş. firmasıyla sözleşme imzaladığını, Maliye Bakanlığınca yayımlanan (2) sıra nolu 2012 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Uygulama Tebliğinde göre yemek yiyen memurlardan ek göstergelerine göre yemek bedeli alındığını, Devlet Memurları Yiyecek Yardımı Yönetmeliği’nin 4’üncü maddesinde; “Yiyecek yardımının gerektirdiği giderler, yemek maliyetinin yarısını aşmamak üzere bu yönetmelik kapsamına dahil memur adedine göre, kurum bütçelerine konulacak ödeneklerle karşılanır. Yemek bedelinin bütçeden karşılanmayan kısmı yemek yiyenlerden alınır.” denilmekle birlikte, aynı yönetmeliğin 5, 6 ve 7’nci maddeleri yemek yardımının, memurlara kurumlarca oluşturulacak yemek servisleri aracılığıyla verilmesine göre düzenlendiği, servisler aracılığı ile verilen ve yarısı yemek yiyenlerden alınacağı belirtilen yemek maliyetinin nasıl belirleneceği ise Yönetmeliğin 9’uncu maddesinde “Yönetmeliğin 4’üncü maddesinin uygulanmasında, kurum kadrolarında olup, yemek servisinde görevlendirilen personel giderleri, kira, amortisman, su, elektrik ve havagazı giderleri yemek maliyetine dahil edilmez.” hükmü yer almakta; 4734 sayılı Kamu İhale Kanun’nun 4’üncü maddesine göre de yemek ihtiyacının ihale yolu ile temini mümkün bulunmaktadır. Yemek yiyenlerden yarısının alınacağı belirtilen yemek bedelinin, Yönetmeliğin 9’uncu maddesi ile yemek maliyetine dahil edilmeyecek unsurların düşülmesi, kalan tutarın yarısının yemek yiyenlerden alınması gerekir dense de, İhale yolu ile yapmış olduğumuz bu yemek hizmeti alımında ise bu unsurlara tekabül eden payın hesabı mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle yemek maliyetinin büyük kısmını oluşturan bu unsurlara tekabül eden tutardan sonra kalan kısmın yarısına tekabül edeceği düşünülen Maliye Bakanlığınca yayımlanan (2) sıra nolu 2012 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Uygulama Tebliğinde göre memur bordrolarından kesinti yapıldığını, Memurlara yemek yardımı için 2012 yılı İl Özel İdare Bütçesine konulmuş ödenek aşılmamıştır. Bütçe Uygulama Talimatında belirtilen tutarlar kadar yemek yiyen memurlardan tahsil edildiğini, İl Özel İdaresi 5302 sayılı kanuna göre İlin geneline hizmet vermekte ve mevcut personelimizin %70’i teknik elaman olduğu için merkez köylerde ve ilçelerde mesai geçirmektedir. Yapı itibariyle tüm personelimizi öğlen yemek yemesi için bir ana merkezde toplamamız fiili olarak imkansız olduğunu, Sözleşme yapmış olduğu firma, İl genelinde anlaşma yaptığı çeşitli lokantalar aracılığıyla personele yemek yeme imkanı sağladığını, Devlet Memurları Yiyecek Yardımı Yönetmeliğine aykırı olarak memurlara nakden bir ödeme yapılmadığını, Hükmedilen kararda yapılan harcamanın tümü kamu zararı olarak çıkartıldığını, Bu halde 657 sayılı Kanunun 212 nci maddesine göre Memurlara yapılacak yemek yardımından hiçbir şekilde faydalanmamış olacağını, Sayıştay denetimleri geleceğe yönelik, yapıcı, öneri getiren, kamu yönetiminin iyileştirilmesini amaçlayan çağdaş bir denetim olduğu için İdare olarak yapacağımız işlemler ve uygulamalarda yol gösterici olarak Sayıştay Temyiz Kurulu Kararlarını da temel alırız. Yaptığımız uygulamaların mevzuatlara ve hukuka uyar olduğu teyidi yine aynı konu ile ilgili Sayıştay Temyiz Kurulu Kararlarında yer almıştır, (örnek Sayıştay Temyiz Kurulu Kararları: 25.01.2011 tarih ve 32822 tutanak nolu, 28.02.2012 tarih ve 34467 tutanak nolu, 10.04.2012 tarih ve 34773 tutanak nolu, 25.12.2012 tarih ve 35990 tutanak nolu kararlar) ve yine 26.06.2012 tarih ve 35309 tutanak nolu Sayıştay Temyiz Kurulu kararında “Yiyecek Yardımı Yönetmeliğine göre yemek yardımının yapılabilmesi için, Yönetmelikte belli şartlar öngörülmüştür. Kurum bütçelerine memurlara yiyecek yardımı yapılması amacıyla konulan ödenekten ancak, memurlara yemek vermek üzere kurulan yemek servisi, yardım sandığı, dernek veya bu mahiyetteki kuruluşlara ödeme yapılabileceği düzenlemesi bulunmakla birlikte, bütçeye bu maksatla konulan ödeneğin aşılmaması, Bütçe Uygulama Talimatına göre memurlardan ek göstergelerine göre yemek karşılığı alınması gereken miktarın alınması şartıyla, ihale yapılmak suretiyle de memurlara yiyecek yardımı yapılması mümkündür.” ifadesi yer almaktadır. Bu konu ile ilgili en son çıkan 07.01.2014 tarih ve 38179 nolu Sayıştay Temyiz Kurulu kararında, bu yolla verilen yemek yardımının yemek yiyenlerden yemek maliyetinin yarısının alınması kararı gereğince İdaremiz son Sayıştay Temyiz Kurulu Kararından sonra yapmış olduğu 2015 yılı yemek ihalesinde memurlardan maliyetin yarısını tahsil etmiştir.4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu, Kamusal mal, hizmet ve yapım işlerinin gerçekleştirilmesinde izlenecek usul ve esasları belirleyen bir “usul” yasasıdır Kurumum tarafından ihale komisyonunda görevlendirilmiş olmam, İhale Onay belgesinde belirtilen iş veya işlemin kanunda belirtilen ilkeler çerçevesinde yerine getirilmesini sağlamaktır. İdarenin karar aldığı bir işlemin esasına yönelik bir değerlendirmede bulunmam, idarenin kararına yönelik ” Yerindenlik Denetimi” yapacağım anlamı taşır ki; bu durum yürürlükteki mevzuata aykırı olduğu gibi, kamu hiyerarşisine de aykırı olduğunu ,Görevlendirildiğim ihalelerdeki sorumluluğu 4734 sayılı kanunun 5. Maddesinde belirtilen “İdareler, bu Kanuna göre yapılacak ihalelerde; saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenirliği, gizliliği, kamuoyu denetimini, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanmasını ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamakla sorumludur.” Bahse konu ihalelerde ihale komisyon teknik üyesinin sorumluğu, ihale yasasıyla belirlenen temel ilkelere uygun ihaleyi yaptığını, İhale Komisyonu, mevzuatı gereği İhale Yetkilisi (Harcama Yetkilisi) tarafından Kamu İhale Mevzuatına uygun olarak görevlendirildiği İhaleyi kanunda belirtilen koşullarda yapmak ile sorumludur. Komisyon üyesinin sorumluluğu sadece görevli olduğu ihaleyi, Kamu İhale Mevzuatının hükümlerine göre yapmak ile sınırlıdır. Kamu Görevlisinin alınmış olan ihale kararını sorgulama yetkisi meri mevzuatımıza göre mümkün değildir. İhale yapılmak suretiyle de memurlara yemek verme hizmet alımı mümkün olduğu için görevlendirilmiş olduğum ihalede görevimi Kamu İhale Mevzuatına göre yerine getirdiğini belirterek tazmin hükmünün kaldırılmasını talep etmektedir.
Sayıştay Başsavcılığı karşılama yazısında: “Dilekçesinde: “Özel İdareleri bünyesinde çalışan İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü personeline Özel İdare Bütçesinden yapılan yiyecek yardımının; 5902 sayılı Kanun’un 18/3. maddesine 4734 sayılı Kanunun 2,4 ve 5. maddelerine, Maliye Bakanlığı 2012 yılı 2. seri nolu Merkezi Yönetim Bütçe Uygulama tebliğine, Devlet Memurları Yiyecek Yardımı Yönetmeliğinin 4,5,6 ve 7. maddeleri ile dilekçesinde belirtilen Sayıştay Temyiz Kurulu emsali kararlarına uygun olduğunu ileri sürerek tazmin kararının kaldırılmasını” istemektedir.5902 sayılı Kanun’un 18/1-3-4. maddesinde belirtilen hususlar ile 657 sayılı Kanun’un 212. maddesine istinaden çıkarılan Devlet Memurları Yiyecek Yardımı Yönetmeliğinin 4. maddesi ve Maliye Bakanlığı 2012 yılı 2. seri nolu Merkezi Yönetim Bütçe Uygulama tebliği hükümleri gereği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü personelinin maaşından yemek bedelinin %50 kesilerek tahsil edilmesi hususu göz önünde bulundurularak Özel İdare Bütçesinden ödenen yemek bedeli yasaya uygundur. Ayrıca benzeri olaylarla ilgili Sayıştay Başkanlığı Temyiz Kurulu’nun birden fazla örnek kararları bulunmaktadır. Bu durum karşısında tazmin hükmünün kaldırılmasına karar verilmesinin uygun olacağı görüşündeyim.” Denilmiştir.
Rapor dosyası ve eki belgelerin incelenmesi sonucu:657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 212 nci maddesinde: “Devlet memurlarının hangi hallerde yiyecek yardımından ne şekilde faydalanacakları ve bu yardımın uygulanması ile ilgili esaslar Maliye Bakanlığı ile Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının birlikte hazırlayacakları bir yönetmelik ile tesbit olunur.” hükmüne yer verilmiş ve bu hüküm uyarınca hazırlanan Devlet Memurları Yiyecek Yardımı Yönetmeliği’nin “Amaç” başlıklı 1 inci maddesinde, bu Yönetmeliğin amacının, Devlet Memurlarının yiyecek yardımından hangi hallerde, ne şekilde faydalanacaklarını ve bu yardımın uygulanması ile ilgili esasları belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesinde, bu Yönetmeliğin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memurlar hakkında uygulanacağı; “Yardım Şekli” başlıklı 3 üncü maddesinde, yiyecek yardımının yemek verme şeklinde yapılacağı, bu yardım karşılığında nakden bir ödemede bulunulamayacağı; “Yardımın Şartları” başlıklı 5 inci maddesinde; Kurum bütçelerine yiyecek yardımı karşılığı olarak konulan ödeneğin, memurlara yemek vermek üzere kurulan yemek servisi, yardım sandığı, dernek veya bu mahiyetteki kuruluşa ödeneceği, yemek servisi, yiyecek yardımından faydalanabilecek personel sayısının asgari 50 olması ve yemekhane için elverişli yer bulunması şartıyla atamaya yetkili amirin onayı ile kurulabileceği hükümlerine yer verilmiştir.Söz konusu ödemenin dayanağı olarak gösterilen Yönetmelik’te yer alan düzenlemeler göz önünde bulundurulduğunda, 657 sayılı Kanun’a tabi Karşıyaka Belediye Başkanlığı personeline yapılacak yiyecek yardımının kupon, kart, fiş, ticket gibi para temsili araçlar sağlanarak dışarıdan temin edilmesi şeklinde yapılması mümkün değildir.4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, mal veya hizmet alımları ile yapım işleri ihalelerinin bu Kanun hükümlerine göre yürütüleceği hükme bağlanmıştır. Aynı Kanun’un tanımlar başlıklı 4 üncü maddesinde de, “Bu Kanunun uygulanmasında Hizmet: Bakım ve onarım, taşıma, haberleşme, sigorta, araştırma ve geliştirme, muhasebe, piyasa araştırması ve anket, danışmanlık, tanıtım, basım ve yayım, temizlik, yemek hazırlama ve dağıtım, toplantı, organizasyon, sergileme, koruma ve güvenlik, meslekî eğitim, fotoğraf, film, fikrî ve güzel sanat, bilgisayar sistemlerine yönelik hizmetler ile yazılım hizmetlerini, taşınır ve taşınmaz mal ve hakların kiralanmasını ve benzeri diğer hizmetleri, .. ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.İhale dokümanında yer alan bilgilere göre, para temsili araçlar ile yemek ihtiyacının dışarıdan karşılanması, Kamu İhale Kanunu’nun yukarıya alınan hizmet tanımı kapsamında bulunmamaktadır.5018 sayılı Kanun’un 71. maddesi 1. fıkrasında kamu zararı tanımlanmış, 2. fıkrasında da bu zararın belirlenmesinde esas alınacak kriterler düzenlenmiştir. 5018 sayılı Kanun’da, “Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması” işlemi de kamu zararının belirlenmesinde esas alınacak kriterlerden birisi olarak sayılmıştır. Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, para temsili araçlar ile yemek ihtiyacının dışarıdan karşılanması ile ilgili belediyenin işlemi, Yiyecek Yardımı Yönetmeliği ve Kamu İhale Kanunu’na aykırı olduğundan, bu işlem neticesi yapılan ödeme, mevzuatta öngörülmeyen bir ödeme mahiyetindedir. Ayrıca, müteahhit ve belediye memurlarına yapılan ödeme işlemi neticesinde de kamu kaynağında azalma meydana gelmiş ve kamu zararı oluşmuştur.Bu nedenlerle, söz konusu ödemenin tamamının tazminine karar verilmesi gerekir. Dolayısıyla mevzuat hükümlerine aykırı olarak gerçekleştirilen ihale bedelinin tamamına tazmin hükmü verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.Bu itibarla, sorumlu iddialarının reddedilerek 1.Daire tarafından 338 sayılı ek ilamın 2 nci maddesiyle verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE ( 2.Daire Başkanı ………. ile Üye ……….’ın temyiz başvurusunda bulunanların iddialarından ticket uygulaması ile nakden harcama değil ayni olarak anlaşmalı firmalardan yemek yenildiği, ihalenin usulüne göre yapıldığı ve tüm ihale bedeline kamu zararı demenin personelin yemek yardımından yararlanamayacağı sonucunu doğuracağı ve bununda anayasanın eşitlik ilkesine aykırı sonuçlar doğuracağını belirtmiştir.Personelin yemek ihtiyacının karşılandığı ve ortada firmanın bir maliyete katlandığı açıktır. Firma idarece sözleşme ve şartnamede belirtilen şartları yerine getirerek verilmesi gereken hizmeti yerine getirmiştir. Personelin bu yemek maliyetinin yarısını karşılaması gerektiği yönetmelik hükmü gereğidir. Ayrıca yemeğin yenilmeyip nakden bir ödemenin yapıldığı da tevsik edilmiş değildir.657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Yiyecek Yardımı” başlıklı 212 inci maddesi uyarınca çıkanları Devlet Memurları Yiyecek Yardımı Yönetmeliği’nin “Yemek Servisi Giderleri” başlıklı 4 üncü maddesinde.”Yiyecek yardımının gerektirdiği giderler, yemek maliyetlerinin yarısını aşmamak, üzere bu yönetmelik kapsamına dahil memur kadrosu adedine göre kurum bütçelerine konacak ödeneklerle karşılanır.Ödenek dağıtımı yemek servisi kurulacak kurumdaki memur sayısı dikkate alınmak suretiyle yapılır. Yemek bedelinin bütçeden karşılanamayan kısmı yemek yiyenlerden alınır. 2255 sayılı ‘Bazı Kamu Personeline Tayın Bedeli Verilmesi Hakkındaki Kanun’a göre tayın bedeli verilen personel İle sözleşmeli olarak çalıştırılanların, bu yönetmeliğe göre yiyecek yardımı yapılan yemek servislerinde yemeleri halinde yemek bedelinin tamamı-kendilerinden alınır.’ denilmektedir.Öte yandan “2012 yılı Bütçe Kanununu eklenen ve Bazı Ödeneklerin Kullanımına ve Harcamalara İlişkin Esasları Düzenleyen (E) Cetveli” nin 34.maddesinde “657 sayılı Kanunun 212 nci maddesine dayanılarak hazırlanan ve 19/11/1986 tarihli ve 86/11220 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Devlet Memurları Yiyecek Yardımı Yönetmeliğinin 4 üncü maddesi uyarınca yemek maliyetlerinin yarısını aşmamak üzere kurum bütçelerinden yapılan yemek yardımı Ankara, İstanbul ve İzmir illerinin büyükşehir belediyesi sınırları içinde görev yapan personel için yemek maliyetlerinin azami üçte ikisi olarak uygulanabilir.” Denilmiştir.Buna göre kurum bütçesinden kadrolu memurların her gün yiyebileceği ihtimaline karşılık konulan yiyecek yardımı ödeneğinden yemek maliyetinin yarısını aşmamak üzere harcama yapılabileceğinden, yemek maliyetinin bütçeden karşılanamayacak olan kısmı yemek yiyenlerden karşılanacaktır. Yemek yiyenlerden alınacak yemek ücretleri tarifesi ise. her yılbaşında Bütçe Uygulama Talimat) ile asgari rakamlar üzerinden belirlenmekte olup. kurumlar yemek maliyetinin kalan kısmını karşılayacak şekilde bu rakamların daha üstünde fiyatlar tespit edebilecektir.Bu nedenle Bütçe Uygulama Talimatı ile belirlenen miktarlar en az alınması gereken miktarı ifade etmektedir. Eğer Bütçe Uygulama Talimatında belirtilen miktarlar üzerinden kişilerden tahsil edilen bedel, yemeğin maliyetinin kalanını karşılamaya yetmiyorsa, kişilerden tahsil edilen miktarın yemeğin maliyetinin kalan kısmını karşılayacak şekilde artırılması veya yemeğin maliyetinin düşürülmesi gerekmektedir. Aksi takdirde yemek maliyetinin yarısından fazla bir miktarı bütçeden karşılanmış olacaktır ki bu da yukarıda ifade edilen Bütçe Kanunu hükmüne aykırıdır. Kaldı ki devlet memurlarının yiyecek yardımından hangi hallerde, ne şekilde faydalanacaklarını ve bu yardımın uygulanması ile ilgili esasları belirlemek amacıyla hazırlanan Devlet Memurları Yiyecek Yardımı Yönetmeliği’nin “Yardım Şekli” başlıklı 3 üncü maddesinde yiyecek yardımının yemek verme şeklinde yapılacağı ve bu yardım karşılığında nakten bir ödemede bulunulmayacağı açık bir şekilde ifade edilmektedir.Zira,-bahsi geçen Yönetmeliğin “Yardımın Şartları” başlıklı 5. maddesinde yer alan: “Kurum bütçelerine yiyecek yardımı karşılığı konulan ödenek memurlara yemek vermek üzere kurulan yemek servisi, yardım sandığı, dernek veya bu mahiyette kuruluşa ödenir/’ hükmü karşısında, özel firmalardan yemek teminine açıkça cevaz verilmediği anlaşılmakta ise de bunun Kanunda öngörülmüş sosyal bir hak oluşu, bu hakkın bir şekilde yerine getirilmesi gerekliliği; aksi halde, yemek yardımından yemek vermek üzere kurulan yemek servisi, yardım sandığı, dernek veya bu mahiyetteki kuruluş vasıtasıyla faydalanan memurlara nazaran Kanunda öngörülmüş bir haktan mahrum bırakılma gibi eşitlik İlkesine aykırı bir durumun söz konusu olacağı hususları göz önüne alındığında, bu tür bir uygulamanın memur lehine değerlendirilerek kabul edilmesi gerekmektedir.Dolayısıyla yemek yardımından yararlananlardan yemek maliyetinin yarısının kesilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Kamu zararı tutarı yemek maliyetinin yarısı ile personelden kesilen bütçe uygulama talimatı rakamı arasındaki farkın olması gerekmektedir. Ayrıca bu açıklamalar çerçevesinde ihale komisyonunda yer alan şahıslarından da sorumlu olmamaları gerektiği sadece ödeme emrini imzalayan gerçekleştirme görevlisi ve harcama yetkilisinin sorumlu olması gerektiği düşünülmektedir. Bu itibarla; tüm ihale tutarının (personelin ödediği tutar düşülmüştür) kamu zararı olamayacağı maliyetin yarısının kamu zararı olması gerektiği ve sorumluluğunda yeniden ele alınması için 1.Daire tarafından 338 sayılı ek ilamın 2.maddesine ilişkin verilen kararın bozularak daireye gönderilmesi gerektiği yönündeki ayrışık görüşlerine karşı,Üyeler ………., ………., ……….’ın 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 212. maddesine dayanılarak çıkarılan Devlet Memurları Yiyecek Yardımı Yönetmeliği’nin Yemek Servisi Giderleri başlıklı 4. maddesinde; “Yiyecek yardımının gerektirdiği giderler, yemek maliyetlerinin yarısını aşmamak üzere, bu yönetmelik kapsamına dahil memur kadrosu adedine göre kurum bütçelerine konacak ödeneklerle karşılanır. Ödenek dağıtımı yemek servisi kurulacak kurumdaki memur sayısı dikkate alınmak suretiyle yapılır. Yemek bedelinin bütçeden karşılanmayan kısmı yemek yiyenlerden alınır. 2155 sayılı Bazı Kamu personeline Tayın Bedeli verilmesi Hakkındaki Kanuna göre tayın bedeli verilen personel ile sözleşmeli olarak çalıştırılanların, bu yönetmeliğe göre yiyecek yardımı yapılan yemek servislerinde yemeleri halinde yemek bedelinin tamamı kendilerinden alınır.” denilmektedir. Buna göre, kurum bütçesinden kadrolu memurların her gün yiyebileceği ihtimaline karşılık konulan yiyecek yardımı ödeneğini aşmamak üzere harcama yapılabilecektir. Yemek maliyetinin bütçeden karşılanamayacak olan kısmı yemek yiyenlerden karşılanacaktır. Yemek yiyenlerden alınacak yemek ücretleri tarifesi ise, her yılbaşında Bütçe Uygulama Talimatı ile asgari rakamlar üzerinden belirlenmekte olup, kurumlar yemek maliyetinin kalan yarısını karşılayacak şekilde bu rakamların daha üstünde fiyatlar tespit edilebilecektir. Resmi Gazetede yayımlanan 2012 yılına ilişkin (1) Sıra Nolu Merkezi Yönetim Bütçe Uygulama Talimatında yer alan asgari yemek bedelleri üzerinden yemek katkı payı kesildiği görülmüştür. Bütçeye konulan ödenekler gerçek anlamda bir maliyet olmayıp bütçe hazırlama rehberine göre personel sayısı dikkate alınarak hazırlanan standart maliyeti ifade etmektedir. Dolayısıyla bütçeye ödenek, yemek maliyetinin yarısını aşmayacak şekilde tespit edilip konulmaktadır. Söz konusu olayda Yiyecek yardımı yönetmeliğindeki amaç, konulan ödeneğin belediyenin yılı bütçesine, belediye bütçe muhasebe usul ve yönetmeliğine uygun olarak ihale yolu ile alım yapılmak suretiyle yerine getirilmiş olup konulmuş ödenek aşılmadığından ve Bütçe Uygulama Talimatında belirtilen tutarlar yemek yiyen memurlardan tahsil edildiğinden verilen tazmin hükmünün KALDIRILMASI gerekir yönündeki ayrışık görüşlerine karşı,) oyçokluğuyla 30.06.2015 tarihinde karar verildi.
Temyiz Kurulu Kararı ,Yılı : 2009, Dairesi : 3, Dosya No : 37780, Tutanak No : 40497,Tutanak Tarihi : 05.05.2015
Dosyada mevcut belgelerin okunup incelenmesinden sonra gereği görüşüldü;1178 sayılı ilamın 2. maddesiyle Belediye eski Başkanı Ömer ŞENGÖL’ün şahsi yazılı talimatı ile Eğirdir Belediye Spor Kulübü Derneğine nakdi yardım yapılması nedeniyle 500.500,00 TL’ye tazmin hükmü verilmiştir.Dilekçi dilekçesinde özetle; 5393 sayılı Belediye Kanununun 14. maddesinde belediyelerin mahalli ve müşterek nitelikte olmak şartı ile gençlik ve spor hizmetlerini yapmak veya yaptırmakla amatör spor kulüplerine malzeme vermek ve gerekli desteği sağlamakla görevli ve sorumlu kılındığını, gerekli desteği sağlamak tabirinin aynı zamanda nakdi yardımı da kapsadığını,5018 sayılı kanunun 29. maddesi hükmüne dayanılarak çıkarılan 2006/10656 karar sayılı Demek, Vakıf, Birlik, Kurum, Kuruluş, Sandık ve Benzeri teşekküllere Genel Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerinin Bütçelerinden Yardım Yapılması Hakkındaki Yönetmeliğin 4. maddesinin ( c ) bendinde de “Yardım İdare bütçelerinden teşekküllere yapılacak nakdi yardımı ifade eder” denilmek suretiyle nakdi yardıma imkan tanındığını,Gerek 5393 sayılı kanunun 14. maddesi ve gerekse de 5018 sayılı kanunun 29. maddesi hükmüne göre çıkarılan ve yukarıda belirtilen yönetmelik hükümleri birlikte değerlendirildiğinde belediye bütçesinde yer almak ve mahalli ve müşterek olmak şartı ile amatör spor kulüplerine belediye bütçesinden nakdi yardım yapılmasının hukuka uygun olduğunu, İlama konu nakdi yardımın Belediye Meclisince onaylanan belediye bütçesinden yapılmış olup, nakdi yardım yapılan Eğirdir Belediyespor Kulübü Derneğinin amatör nitelikte ve beldeye ait mahalli ve müşterek yapıda olduğunu, Yüksek Mahkemenin birçok temyiz kararında da yukarıda belirttiği görüşlere aynen yer verilerek tazmin hükümlerinin kaldırıldığını,İlamın gerekçe kısmında belirtilen İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün 30/11/2005 tarih ve B050MAH650002/128551-82884 sayılı yazısının bir görüş yazısı olup, 5018 sayılı kanunun 29. maddesine göre çıkarılan ve yukarıda belirtilen yönetmelik yürürlüğe girmeden yazıldığını, bu yazının tazmin hükmüne gerekçe olarak sunulmasının Yüksek Kurulun benzer olaylarda verdiği temyiz kararlarına aykırı olduğunu, ayrıca belirtilen görüş yazısının açıkça yönetmelik hükümleri ile çeliştiğini belirterek tazmin hükmünün kaldırılmasını istemiştir.
Sayıştay Savcılığı; “Temyiz talebinin yerinde olmadığı değerlendirilmektedir. Çünkü, yapılan yardım nakdi olup, Belediye Kanununa göre spor kulüplerine yalnızca ayni yardım yapılabilir. Diğer taraftan yapılan yardım 5018 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi ve Yönetmeliği kapsamında yapılmadığından bu çerçevede değerlendirilmesi de mümkün değildir. Ayrıca, temyiz talebinde ileri sürülen hususlar sorgu aşamasında yapılan savunmalarla benzer olup, ilamda değerlendirilen hususlardır. Temyiz talebinin reddi ile Daire kararının tasdik edilmesi uygun olur.” şeklinde görüş bildirmiştir.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Belediyenin görev ve sorumlulukları” başlıklı 14 üncü maddesinin (b) bendinde:
“Belediye, mahallî müşterek nitelikte olmak şartıyla;
b) …. gerektiğinde, öğrencilere, amatör spor kulüplerine malzeme verir ve gerekli desteği sağlar, her türlü amatör spor karşılaşmaları düzenler, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan sporculara belediye meclisi kararıyla ödül verebilir. Gıda bankacılığı yapabilir.” denilmektedir.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Bütçelerden Yardım Yapılması” başlıklı 29 uncu maddesine istinaden çıkarılan ve 2006/10656 sayılı Bakanlar kurulu Kararı ile yürürlüğe giren Dernek, Vakıf, Birlik, Kurum, Kuruluş, Sandık ve Benzeri Teşekküllere Genel Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerinin Bütçelerinden Yardım Yapılması Hakkında Yönetmeliğin 5 inci maddesinde;
“Yardım yapılabilme şartları
MADDE 5 – (1) İdarelerce teşekküllere yardım yapılabilmesi için;
a) İdare bütçesinde bu amaçla ödenek tefrik edilmiş olması,
b) Yardımlarda kamu yararı gözetilmesi, yardımların öncelikle toplumun ihtiyaç ve sorunlarına çözüm sağlaması ile toplumsal gelişmeye katkıda bulunulmasına yönelik olması,
c) Teşekkülün, yardımı yapacak idarenin görev alanına giren konularda faaliyet göstermesi,
ç) Teşekkül ile yardım yapacak idare arasında protokol yapılması,
d) Teşekkülün, 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun kapsamındaki dernek ve vakıflardan olmaması,
e) Teşekkülün, Anayasa ve kanunlarla yasaklanmış faaliyetlerde bulunmamış olması,
f) Teşekkülün, üyelerine veya ortaklarına kazanç paylaşımı veya kâr dağıtımı amacının bulunmaması, gerekir.” denilmektedir.
5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun Yardım ve İşbirliği başlıklı 10’uncu maddesinin 2’nci fıkrasında;“5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun hükümleri saklı kalmak üzere, dernekler kamu kurum ve kuruluşları ile görev alanlarına giren konularda ortak projeler yürütebilirler. Bu projelerde kamu kurum ve kuruluşları, proje maliyetlerinin en fazla yüzde ellisi oranında aynî veya nakdî katkı sağlayabilirler.” denilmekte,5253 sayılı Dernekler Kanunu’na dayanılarak çıkarılan ve 31.03.2005 tarih-25772 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Dernekler Yönetmeliği’nin “Kamu Kurum ve Kuruluşları İle Yürütülen Ortak Projeler” başlıklı 91’inci maddesinde ise; “Derneklerin, görev alanlarına ilişkin konularda kamu kurum ve kuruluşlarıyla işbirliği yapabilmesi, ortak bir projenin yürütülmesi şeklinde olur. Ancak, 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun hükümleri saklıdır. Projelerin, toplumun ihtiyaç ve sorunlarına yönelik çözümler üretecek ve toplumsal gelişmeye katkı sağlayacak nitelikte olması şarttır. Yapılacak protokol çerçevesinde, projenin yürütülmesinden sorumlu olan, kamu kurum ve kuruluşu ile derneğin eşit sayıda temsilcilerinden oluşan ve tercihen koordinatörlüğünü dernek temsilcilerinden birinin yaptığı bir proje yönetim grubu oluşturulur. Protokolde, proje yönetim grubunda proje saymanı olarak dernek saymanının yer alması zorunludur. Proje yönetim grubu, yapılan protokol ve projenin örneğini EK- 23’de gösterilen Proje Bildirimine ekleyerek, protokol tarihini izleyen bir ay içinde projenin tarafı olan dernek merkezinin bulunduğu yerin valiliğine vermekle yükümlüdür.Kamu kurum ve kuruluşları ile dernekler yürütecekleri ortak projelerde kendi kanunlarında aksine hüküm bulunmadığı hallerde, ortaklık anlaşması çerçevesinde, proje maliyetine sağlayacakları nakdi katkıları ortak bir hesapta bloke ederler. Kamu kurum ve kuruluşları projelere en fazla ayni veya nakdi yüzde elli katkıda bulunabilirler. Kamu kurum ve kuruluşları proje süresini geçmemek şartıyla, ortak projeye arsa tahsisinde bulunabilir. Proje çerçevesinde yapılacak harcamaların bir bankada açılacak ortak bir hesaptan yapılması, harcamaların belgelendirilmesi ve bu belgelerin asıl suretlerinin dernekler ile ilgili kamu kurum ve kuruluşunda saklanması zorunludur.….” denilmektedir.5393 sayılı Belediye Kanunu’nda amatör spor kulüplerine ayni olarak yardım yapılmasını öngörülmüştür. Bu hükümler çerçevesinde, amatör spor kulüplerine ayni yardım yapılabilecek, bunun yanı sıra ulaşım, araç, gereç vb. her türlü destek sağlanabilecek, ancak nakdi yardım yapılamayacaktır.5018 sayılı Kanunun 29’uncu maddesine göre derneklere nakdi yardım yapılabilmesi için ise; derneğin kamu kurumunun görev alanına giren konularda faaliyet göstermesi, kamu kurumunun görev alanına giren konularda ortak proje yürütülmesi ve dernek ile idare arasında bir protokol yapılması gerekmektedir. Eğirdir Belediye Spor Kulübü Derneğine yapılan nakdi yardım, 5018 sayılı Kanuna göre çıkarılan Yönetmelikte ve Dernekler Yönetmeliğinde istenilen uygulamaların hiçbirine uygun olarak yapılmamıştır. Dilekçiler her ne kadar benzer konularda Temyiz Kurulu’nun tazmin hükmünün kaldırılmasına ilişkin kararları olduğunu belirterek tazmin hükmünün kaldırılmasını istemişlerse de; aynı konuda yargı organlarınca verilen kararlar şahsına, olayına ve dönemine münhasır olduğundan, mahkeme kararlarına göre üçüncü kişiler hakkında işlem yapılması mümkün bulunmamaktadır. Bu itibarla dilekçi iddialarının reddedilerek 1178 sayılı ilamın 2. maddesi ile verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE, Karar verildiği 05.05.2015 tarih ve 40497 sayılı tutanakta yazılı olmakla işbu ilam tanzim kılındı.
Temyiz Kurulu Kararı ,Yılı : 2011, Dairesi : 6,Dosya No : 38626, Tutanak No : 40287, Tutanak Tarihi : 14.04.2015
63 sayılı İlam’ın 11’inci maddesi ile, “Park ve Bahçeleri Sorumluluğu Altında Bulunan Alanların Sulanması” hizmet alım işinde gün bazında eksik personel çalıştırılması ve eksik çalıştırılan personel için teknik şartnamede düzenlenen cezanın uygulanmaması nedeniyle 3.800,00-TL’ye tazmin hükmü verilmiştir. Dilekçiler göndermiş oldukları ortak dilekçelerde özetle, Teknik Şartnamenin A.12’nci maddesinde “İdare işin yoğunluğuna göre ihale teklif miktarını geçmemek üzere elemanların sayısını azaltıp artırmaya yetkilidir.”; B.9’uncu maddesinde ise “İdare çalışan elemanlarda yetersizlik ve disipline uygunsuzluk görmesi halinde en kısa zamanda işten uzaklaştırılmasını ve yerine yeni eleman görevlendirilmesini talep ettiği taktirde İş Kanunu ve ilgili yönetmelikler çerçevesinde gereken işlemi yapmakla yükümlüdür.” denildiğini;Teknik elemanların işe giriş ve çıkışları incelendiğinde 6 gün ve 11 gün gibi kısa sürelerde yeni eleman takviyesinin yapıldığını ve bu sürelerde idarenin bir zararının oluşmadığını; Yukarıda bahsedilen şartname hükümleri gereğince teknik elemanların işe giriş ve çıkışlarda ortalama bir haftalık kısa sürede yeni eleman takviyesinin yapıldığını, teknik elemanların kısa süreli işe giriş-çıkışlarında iş gücü eksiği görülmediğinden dolayı idarenin kanaati neticesinde ceza kesme gereği duyulmadığını belirterek tazmin hükmünün kaldırılmasını talep etmişlerdir. Başsavcılık karşılama yazısında; “Bahse konu işe ait teknik şartnamenin “Aksaklıklar Neticesinde Yapılacak İşlemler ve Cezalar” başlıklı maddesinin C-6 fıkrasında; yüklenicinin taahhüt edilen ziraat mühendisi veya teknikeri işbaşında bulundurmadığı taktirde her bir personel için günlük 100 TL ceza ödemesi gerektiği düzenlemesi mevcuttur. Bu nedenlerle, yasal dayanağı bulunmayan temyiz talebinin reddedilerek Daire Kararının tasdikine karar verilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.” denilmiştir. Karaosmanoğlu İnşaat Hizmet Taahhüt A.Ş. yüklenimindeki “Park Ve Bahçeleri Sorumluluğu Altında Bulunan Alanların Sulanması” hizmet alım işine ait teknik şartnamenin “Teknik Personel Çalıştırılması” başlıklı A-2 maddesinde, yüklenicinin Park ve Bahçeler Şube Müdürlüğü sorumluluğundaki işlerin takibini yapmak için 4 adet Ziraat Mühendisleri Odasına kayıtlı ziraat mühendisi, 4 adet tekniker çalıştırmak zorunda olduğu, belirtilmiş olup; teknik şartnamenin “Aksaklıklar Neticesinde Yapılacak İşlemler ve Cezalar” başlıklı maddesinin C-6 fıkrasında ise; “Yüklenici söz konusu iş için taahhüt edilen 4 adet ziraat mühendisi ve 4 adet teknikeri çalıştırmaz ise her bir teknik personel için günlük 100 TL/gün ceza uygulanır.” hükmü yer almaktadır.Rapor dosyası ve ekli belgelerin incelenmesi neticesinde; anılan işte teknik personelin eksik çalıştırıldığı sürelerin, bahse konu personelin işten çıkış ve işe giriş tarihleri arasındaki ortalama bir haftalık süreler olduğu görülmüştür. Hayatın genel akışı içerisinde, işten ayrılan bir personelin yerine işe uygun yeni personelin hemen bulunması mümkün görülmemektedir. Dolayısıyla işten ayrılma ve işe alınma tarihleri arasında belli süreler olması olağandır. Bahse konu işte de bu süreler kısa tutulmak suretiyle iş gücü kaybı yaşanmamıştır. Öte yandan Sosyal Güvenlik Kurumuna beyanları ile oluşan Sosyal Güvenlik Prim Bildiriminde personelin yer almaması o personelin çalıştırılmadığı anlamına da gelmemektedir. Anılan nedenlerle, Karaosmanoğlu İnşaat Hizmet Taahhüt A.Ş. yüklenimindeki “Park Ve Bahçeleri Sorumluluğu Altında Bulunan Alanların Sulanması” hizmet alım işinde, gün bazında eksik personel çalıştırılması ve eksik çalıştırılan personel için teknik şartnamede düzenlenen cezanın uygulanmamasında mevzuata, sözleşmeye ve eklerine aykırı bir husus bulunmamaktadır. Bu itibarla, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 55’inci maddesinin 7’nci fıkrası uyarınca, yukarıda belirtilen hususların tekrar değerlendirilmesini teminen 63 sayılı İlam’ın 11’inci maddesi ile verilen tazmin hükmünün BOZULARAK DAİRESİNE TEVDİİNE (8. Daire Başkanı A.KARAMAZAKCADİK ile Üyeler R.DOĞAN ve Z.TÜYSÜZ’ün “Karaosmanoğlu İnşaat Hizmet Taahhüt A.Ş. yüklenimindeki “Park Ve Bahçeleri Sorumluluğu Altında Bulunan Alanların Sulanması” hizmet alım işine ait idari şartnamenin “Teklif ve sözleşme türü” başlıklı 19’uncu maddesinin 1’inci bendinde; “İstekliler tekliflerini, her bir iş kalemi için teklif edilen birim fiyatlarının miktarlarla çarpımı sonucu bulunan toplam bedel üzerinden birim fiyat şeklinde vereceklerdir. İhale sonucu, ihale üzerinde bırakılan istekliyle her bir iş kalemi için teklif edilen birim fiyatların miktarlarla çarpımı sonucu bulunan toplam bedel üzerinden birim fiyat sözleşme imzalanacaktır.” denilmektedir. Yüklenici ile İdare arasında imzalanmış olan teklif birim fiyat hizmet alımı sözleşmesinin “Cezalar ve sözleşmenin feshi” başlıklı 16’ncı maddesinde;
“16.1. İdare tarafından uygulanacak cezalar aşağıda belirtilmiştir:
16.1.1. Yüklenicinin işi süresinde bitirmemesi durumunda; idare tarafından (10) gün süreli yazılı ihtar yapılarak gecikilen her takvim günü için sözleşme bedelinin % 0,04 (Onbinde dört) oranında gecikme cezası uygulanır. Teknik Şartnamenin C- AKSAKLIKLAR NETİCESİNDE YAPILACAK İŞLEMLER VE CEZALAR maddesinde belirtilen cezalar uygulanacaktır. İdare tarafından kesilecek cezanın toplam tutarı, hiçbir durumda, sözleşme bedelinin % 30’unu geçmeyecektir.…” hükümleri bulunmaktadır. İşe ait teknik şartnamenin “Teknik Personel Çalıştırılması” başlıklı A-2 maddesinde, yüklenicinin Park ve Bahçeler Şube Müdürlüğü sorumluluğundaki işlerin takibini yapmak için 4 adet Ziraat Mühendisleri Odasına kayıtlı ziraat mühendisi, 4 adet tekniker çalıştırmak zorunda olduğu, belirtilmiş olup; teknik şartnamenin “Aksaklıklar Neticesinde Yapılacak İşlemler ve Cezalar” başlıklı maddesinin C-6 fıkrasında ise; “Yüklenici söz konusu iş için taahhüt edilen 4 adet ziraat mühendisi ve 4 adet teknikeri çalıştırmaz ise her bir teknik personel için günlük 100 TL/gün ceza uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Yukarıda belirtilen hükümler uyarınca, “Park Ve Bahçeleri Sorumluluğu Altında Bulunan Alanların Sulanması” hizmet alım işinde taahhüt edilen 4 adet ziraat mühendisi ve 4 adet teknikeri çalıştırmaz ise her bir teknik personel için günlük 100 TL/gün ceza uygulanması gerekmektedir. Bu nedenle, verilen tazmin hükmünün Tasdikine karar verilmesi gerekir”, şeklindeki ayrışık görüşlerine karşı) Oyçokluğu ile, Karar verildiği 14.04.2015 tarih ve 40287 sayılı tutanakta yazılı olmakla işbu ilam tanzim kılındı.