• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

Soru – Cevap

May28
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

Şile Belediyesi, İSTANBUL: Zabıta komiserliği görevinden boş bulunan şef kadrosuna geçilir mi?

T.C.İÇİŞLERİ BAKANLIĞI Hukuk Müşavirliğinin 11.07.2012 gün ve B.05.0.HUK.0.00.00.02-045.02.02/10026 sayılı ve Zabıta Kadrosundan Şef Kadrosuna Geçme konulu hukuki görüşünde ;Devlet Personel Başkanlığı 09.05.2012 tarih ve 6867 sayılı yazısıyla; zabıta komiseri ile şef unvanlı kadroların aynı düzeyde görevler olmaması sebebiyle, söz konusu personelin idari hizmetler grubunda yer alan kadrolara atanabileceği, şef unvanlı kadroya görevde yükselme eğitimi ve sınavına tabi tutulmaksızın atanmasının ise mümkün bulunmadığı mütalaa edilmektedir.”, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü 21.06.2012 tarih ve 16576 sayılı yazısıyla;“Genel Müdürlüğümüzce, yukarıdaki hükümler çerçevesinde, zabıta komiseri ile şef unvanlı kadroların aynı düzeyde görevler olmaması sebebiyle, söz konusu personelin idari hizmetler grubunda yer alan kadrolara atanabileceği, şef unvanlı kadroya görevde yükselme eğitimi ve sınavına tabi tutulmaksızın atanmasının ise mümkün bulunmadığı değerlendirilmektedir.” Şeklinde görüş bildirmiştir. Yukarıdaki mevzuat hükümleri ve görüşler çerçevesinde konu irdelendiğinde; zabıta komiseri ile şef unvanlı kadroların aynı düzeyde, eşdeğer kadrolar ve görevler olmadığı, zabıta komiserliğinden idari hizmetler grubunda yer alan kadrolara atama yapılmasında herhangi bir sakınca bulunmadığı, şef unvanlı kadrolara ise ancak görevde yükselme eğitimi ve sınavına tabi tutulmak suretiyle atama yapılabileceği değerlendirilmektedir.

Yazıldı Soru / Cevap

Sayıştay Temyiz Kurulu Kararı

May28
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

SAYIŞTAY Temyiz Kurulu, Karar: 2003/26180,Karar Tarihi: 11.03.2003

ÖZET: Devlet Memurları Kanununda sayılan kurumlar arasında üniversitelerin sayılmaması ve üniversite öğretim üyelerinin 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile 2914 sayılı Yüksek Öğretim Personel Kanununa tabi bulunmaları, yapılan ödemenin bir hizmet karşılığı olması, ödemenin ilgili yıl bütçe kanunundaki düzenlemeye uygun olarak yapılması dolayısıyla yasal düzenlemelere uygun olarak ödenen miktara ilişkin olarak verilen tazmin hükmünün kaldırılmasına, karar verildi.

1640 sayılı ilâmın 4’üncü maddesiyle, Çifte Kümbetler Proje Yarışmasında jüri üyesi olarak görev yapan ve 657 sayılı Kanunun 87’nci maddesinde sayılan kurumlarda çalışan personele, 1997 Yılı Bütçe Kanununun K cetvelinde öngörülen ücretler yerine “Mühendislik ve Mimarlık Proje Yarışmalarına Ait Yönetmelik” hükümlerine göre jüri üyeliği ücreti verilmesi sonucu ……………-lira fazla ödemede bulunulduğu gerekçesiyle tazmin hükmü verilmiştir .Dilekçi dilekçesinde; İnceleme konusu yapılan hesabın 1997 yılı idare hesabı olduğu, hükmün 05.04.2001 tarihinde karara bağlandığı, Sayıştay Kanunun 66’ncı maddesinde “Saymanların hesapları, Sayıştay’a noksansız verildiği tarihten itibaren iki yıl içinde yargılanamadığı takdirde hükmen onanmış sayılır” hükmünün yer almakta olduğunu, Jüri üyesi olarak yapılan ödemelerde şahısların öğretim üyesi olduğu, bu sıfatları dikkate alınarak 657 sayılı kanun kapsamında olmadıkları kanaatiyle ilgili ödemelerin yapıldığı, farklı şehirlerden iştirak edilerek yaklaşık bir hafta gibi uzun müddetle efor sarf edilen bir jüri çalışmasına daha düşük bedel takdiri cihetine gidilemediği, Öncelikle zamanaşımı nedeniyle ve belirtilen diğer nedenlerden dolayı verilen tazmin hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Konu ile ilgili olarak rapor dosyası üzerinde yapılan incelemede; dilekçi her ne kadar Sayıştay Kanunun 66’ncı maddesi uyarınca saymanların hesapları Sayıştay’a noksansız verildiği tarihten itibaren iki yıl içinde yargılanamadığı takdirde hükmen onanmış sayılacağı ve bu nedenle ilgili saymanlık hesabının iki yıl içerisinde yargılanmaması dolayısıyla hükmen onanması gerektiğini iddia etmekte ise de söz konusu hesabın idare hesabı cetvellerinde eksiklikler bulunduğu ve bu eksikliklerin hesabı inceleyen denetçi tarafından sorgu konusu yapıldığı ve eksikliklerin 06.03.2000 tarihinde tamamlandığı denetçi tarafından düzenlenen raporun 1/B maddesinde belirtildiği görüldüğünden zaman aşımına esas olarak bu tarihin esas alınması gerekmektedir, dolayısıyla bu husustaki dilekçi iddiaların reddine, Konunun esasına ilişkin olarak;1997 yılı Bütçe Kanunu (K) cetveli (V) sayılı maddesinde aynen; “V. Jüri üyesi ve raportör ücretleri: Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, özel idareler, belediyeler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar ve özel kanunlarla veya özel kanunların vermiş olduğu yetkiyle kurulmuş bulunan fonlar tarafından yapılacak her türlü etüt, plan, proje, güzel sanatlara ve benzeri işlere ilişkin yarışmalarda jüri üyesi veya raportör olarak görevlendirilen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 87’nci maddesinde sayılan kurum ve kuruluşlarda çalışan personele her bir asli jüri üyeliği veya asli raportörlüğü için 50.000.000.-lirayı geçmemek üzere Maliye Bakanlığının görüşü alınarak kurumlarınca belirlenecek miktarda ücret ödenir.Bu personelden danışman jüri üyeliği görevi yapanlara aynı koşullarla, yukarıda belirtildiği şekilde tespit edilen miktarın yarısı ödenir. Asli jüri üyesinin zorunlu bir nedenle çalışmalara katılmaması halinde, çalışmalara katılan yedek jüri üyesine verilecek ücret aslı jüri üyesi için belirlenen miktarın yarısını geçmemek üzere kurumca belirlenir. Anılan jürilerde üye veya raportör olarak görev yapan ve yukarıdaki fıkralar kapsamına girmeyen kişilere ödenecek ücret ise 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 52’nci maddesi uyarınca yayımlanacak Mühendislik ve Mimarlık Proje Yarışma yönetmeliği yürürlüğe girinceye kadar 19.08.1970 tarih ve 13584 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Mühendislik ve Mimarlık Proje Yarışmalarına Ait Yönetmeliğin 29’uncu maddesine göre belirlenecek miktarı geçemez.” hükmü yer almaktadır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 87’nci maddesinde:

“Memurlara

a) Bu Kanuna tabi kurumlarda,

b) Sermayesinin tamamı Devlet tarafından verilmek suretiyle kurulan iktisadi kurumlar ile sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait bankalarda,

c) Özel kanunlarla veya özel kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan banka veya kuruluşlarda,

ç) Yukarıdaki bentlerde yazılı idare, kuruluş ve bankalar tarafından sermayelerinin yarısından fazlasına katılmak suretiyle kurulan kuruluşlarla bunların aynı oranda katılmaları ile vücut bulan kurumlarda, İkinci görev verilemez; bu kurumlardan her ne ad ile olursa olsun para ödenemez ve yarar sağlanamaz. Ancak, bu Kanunun memurlara ikinci görev verilmesini öngören hükümleri ile hakem, tasfiye memuru ve bilirkişilere takdir olunan, il genel meclisi ve il daimi encümeni başkanları, özel kanunlarla kurulan ve asli görevlerinin devamı niteliğinde olmayan çeşitli kurul, komisyon, heyet ve jüri çalışmalarına, üniversiteler, akademiler, Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü ve özel kanunlarla kurulan araştırma kurumları tarafından idareyle ilgili olarak yapılan inceleme ve araştırma çalışmalarına katılanlar için özel kanunlarınca gösterilen veya bu kanunlara dayanılarak tespit edilen ücretlerin ödenmesine ilişkin hükümler saklıdır.” denilmektedir.1997 yılı Bütçe Kanunu (K) cetveli (V) sayılı maddesinin son fıkrasında: Her türlü etüt, plan, proje, güzel sanatlara ve benzeri işlere ilişkin jürilerde üye veya raportör olarak görev yapan ve yukarıdaki fıkralar kapsamına girmeyen kişilere ödenecek ücretin 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 52’nci maddesi uyarınca yayımlanacak Mühendislik ve Mimarlık Proje Yarışma Yönetmeliği yürürlüğe girinceye kadar 19.08.1970 tarih ve 13584 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Mühendislik ve Mimarlık Proje Yarışmalarına Ait Yönetmeliğin 29.maddesine göre belirlenecek miktarı geçmeyecek şekilde hesaplanıp ödeme yapılacağı belirtilmiştir.657 sayılı devlet memurları kanununun 87’inci maddesinde sayılan kurumlar arasında üniversitelerin sayılmaması ve üniversite öğretim üyelerinin 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile 2914 sayılı Yüksek Öğretim Personel Kanununa tabi bulunmaları, yapılan ödemenin bir hizmet karşılığı olması, ödemenin ilgili yıl bütçe kanunundaki düzenlemeye uygun olarak yapılması dolayısıyla yasal düzenlemelere uygun olarak ödenen ……………..-liraya ilişkin olarak verilen tazmin hükmünün kaldırılmasına, karar verildi.

Yazıldı Yargı Kararları

Taziye

May26
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

Makamında silahlı saldırıya uğrayan AK Partili Gürsu Belediye Başkanı Cüneyt Yıldız hayatını kaybettiğini üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Kent Eğitim ve Danışmanlık Ailesi olarak, Sayın Cüneyt YILDIZ’A rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz.

Yazıldı Duyurular

Hukuk Müşavirliği Görüşü

May26
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Hukuk Müşavirliği

09.01.2015

             Sayı: 97110469-045.02-292

Konu: Büyükşehir Belediyelerinin Kooperatif veya Birliklerle

Ortak Hizmet Projesi Yürütüp Yürütemeyeceği

 BAKANLIK MAKAMINA

             İlgi: Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün 26.12.2014 tarih ve 30546965-250-26655 sayılı yazısı.

GÖRÜŞ İSTENİLEN KONU: Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nün ilgi yazısıyla; S.S. İzmir Bölgesi Sulama Kooperatifleri Birliği ve S.S. İzmir Tarımsal Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifleri Birliği tarafından Bakanlığımıza sunulan ve İzmir Valiliği’ne intikal ettirilen dilekçelerin gereği yapılmak üzere İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına gönderildiği, ancak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığınca 5216 sayılı Kanun ve 5393 sayılı Kanunun 75 inci maddesi ile Büyükşehir belediyelerinin kooperatifler veya birlikler ile ortak hizmet projeleri yapabileceğine dair bir hükme rastlanılmadığı belirtilerek konu hakkında görüş istenildiğinden bahisle, bu hususta Bakanlık görüşü istenilmektedir.

 İLGİLİ BİRİMİN GÖRÜŞÜ: Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü konuyla ilgili olarak;

“1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 1 inci maddesinde, “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denir.”; 9 uncu maddesinde, “Kamu ve özel hukuk tüzel kişileri amaçları bakımından ilgilendikleri kooperatiflerin kuruluşlarına yardımcı olabilir, önderlik edebilir ve ortak olabilirler.”; 70 inci maddesinde, “Kooperatiflerin müşterek menfaatlerini korumak, amaçlarını gerçekleştirmek için iktisadi faaliyette bulunmak, faaliyetlerini koordine etmek ve denetlemek, dış memleketlerle olan münasebetlerini düzenlemek, kooperatifçiliği geliştirmek ve eğitim yapmak, kooperatifçilik konularında tavsiyelerde bulunmak gibi hizmetlerin yerine getirilmesi için, Kooperatif birlikleri, kooperatifler merkez birlikleri ve Türkiye Milli Kooperatifiler Birliği kurulur. Kooperatif birlikleri, kooperatifler merkez birlikleri ve Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Yönetim Kurulu üyeleriyle memurları haklarında 62 nci madde hükmü uygulanır.” hükümleri;

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7 nci maddesinde, “Büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları şunlardır: … Büyükşehir ve ilçe belediyeleri tarım ve hayvancılığı desteklemek amacıyla her türlü faaliyet ve hizmette bulunabilirler.”; 28 inci maddesinde, “Belediye Kanunu ve diğer ilgili Kanunların bu kanuna aykırı olmayan hükümleri ilgisine göre büyükşehir ve ilçe belediyeleri hakkında da uygulanır.” hükümleri;

5393 sayılı Belediye Kanununun 75 inci maddesinde, “Belediye, belediye meclisinin kararı üzerine yapacağı anlaşmaya uygun alarak görev ve sorumluluk alanlarına giren konularda; a) Mahalli idareler ile diğer arka kurum ve kuruluşlarına ait yapım; bakım, onarım ve taşıma işlerini bedelli veya bedelsiz üstlenebilir veya bu kuruluşlar ile ortak hizmet projeleri gerçekleştirebilir ve bu amaçla gerekli kaynak aktarımında bulunabilirler. Bu takdirde iş, işin yapımını üstlenen kuruluşun, tabi olduğu mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılır. … c) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına çalışan dernekler, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınmış vakıflar ve 7/6/2005 tarihli ve 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu kapsamına giren meslek odaları ile ortak hizmet projeleri gerçekleştirebilir Diğer dernek ve vakıflar ile gerçekleştirilecek ortak hizmet projeleri için mahallin en büyük mülki idare amirinin izninin alınması gerekir.” hükmü yer almaktadır.

Mevzuat hükümlerinin birlikte mütalaa edilmesi neticesinde; kooperatiflerin, 5393 sayılı Kanunun 75 inci maddesinde sayılan tüzel kişilikler arasında yer almamakla birlikte,  büyükşehir ve büyükşehir ilçe belediyelerine tarım ve hayvancılığı desteklemek amacıyla her türlü faaliyet ve hizmette bulunabilme görev ve yetkisi verildiğinden, bu belediyelerce meclis kararı alınmak suretiyle tarımsal amaçlı kooperatiflerle işbirliği yapılarak ortak proje yürütülmesinde hukuki bir engel bulunmadığı” şeklinde görüş bildirmiştir,

HUKUK MÜŞAVİRLİĞİNİN GÖRÜŞÜ: Konuya ilişkin mevzuatta;

24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 9 uncu maddesinde; “Kamu ve özel hukuk tüzel kişileri amaçları bakımından ilgilendikleri kooperatiflerin kuruluşlarına yardımcı olabilir, önderlik edebilir ve ortak olabilirler.”

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (f) bendinde, “Büyükşehir ve ilçe belediyeleri tarım ve hayvancılığı desteklemek amacıyla her türlü faaliyet ve hizmette bulunabilirler.”,

5393 sayılı Belediye Kanununun 75 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde; “Belediye, belediye meclisinin kararı üzerine yapacağı anlaşmaya uygun olarak görev ve sorumluluk alanlarına giren konularda; “… c) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına çalışan dernekler, Bakanlar Kurulunca vergi maliyeti tanınmış vakıflar ve 7/6/2005 tarihli ve 5162 saydı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu kapsamına giren meslek odaları ile ortak hizmet projeleri gerçekleştirebilir. Diğer dernek ve vakıflar ile gerçekleştirilecek ortak hizmet projeleri için mahallin en büyük mülki idare amirinin izninin alınması gerekir.” hükümleri yer almaktadır.

Dosyasının tetkikinden;

S.S. İzmir Bölgesi Sulama Kooperatifleri Birliği ve S.S. İzmir Tarımsal Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifleri Birliği’nin müracaatı sonrası İzmir Valiliği tarafından, büyükşehir belediyeleri ve büyükşehir ilçe belediyelerinin Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birlikleri arasında yapılacak protokoller kapsamında ortak projeler ve uygulamalar yapıp yapamayacakları konusunda Bakanlık görüşü istenildiği anlaşılmaktadır.

 Yukarıda değinilen mevzuat hükümleri çerçevesinde görüş istenilen konu irdelendiğinde;

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (f) bendindeki “Büyükşehir ve ilçe belediyeleri tarım ve hayvancılığı desteklemek amacıyla her türlü faaliyet ve hizmette bulunabilirler.” hükmü ve her ne kadar kooperatifler sayılmamış olmakla birlikte 5393 saydı Belediye Kanununun 75 inci maddesi kapsamında, söz konusu maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde sayılan “kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararına çalışan dernekler, Bakanlar Kurulunda vergi muafiyeti tanınmış vakıflar ve 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu kapsamına giren meslek odaları” dışında kalan diğer dernek ve vakıflar için öngörülen “gerçekleştirilecek ortak hizmet projeleri için mahallin en büyük mülkü idare amirinin izni’ni almak suretiyle,

1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 9 uncu maddesine göre, belediyelerin amaçları bakımından ilgilendikleri kooperatiflerle ortak projeler ve uygulamalar yapabilecekleri değerlendirilmektedir.

Uygun görüldüğü takdirde görüş yazımızın Mahalli idareler Genel Müdürlüğüne havalesini arz ederim.

 

Doç. Dr. İlker GÜNDÜZÖZ

I. Hukuk Müşaviri V

Yazıldı Makale ve Görüşler

Sayıştay 6. Daire Kararı

May20
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Sayıştay 6. Dairesi, (Yalova Belediyesi), Karar Tarihi: 16.09.2014, Karar: 130

            ÖZÜ: Belediyenin özel mülkiyetindeki taşınmazların 2886 sayılı kanun uyarınca satış işleminde, taksitli satış şartnamesi düzenlenebileceği gibi satış işlemi Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik çerçevesinde yürütülebileceğinden, Yönetmeliğin 62. maddesine göre teminat alınmayacağı, 47.maddesi uyarınca sözleşmenin noterden tasdik ettirilmeyeceği.

            Yalova Belediyesine ait olan taşınmazların, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa aykırı olarak taksitle satılması ve 2886 sayılı yasanın öngördüğü süre içinde noterce tescil edilmiş sözleşme yapılmaması sonucu kesin teminatın gelir kaydedilmesi nedeniyle oluşan kamu zararının sorumlulara ödettirilmesi talep edilmişse de;Belediye tarafından yapılan taşınmaz mal satış ihalelerinde, mahalli idareler açısından bağlayıcı başka bir yasal düzenleme hükmü bulunmadığından, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun hükümleri yanında, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 74’üncü maddesine istinaden çıkarılan “Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmelik” hükümlerine uyulduğu, sorguya konu edilen taşınmaz satışı ile ilgili işlemlerin bu düzenlemelere göre gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmeliğin “Notere Tasdik ve Tescili Zorunlu Olmayan Sözleşmeler” başlıklı 47’nci maddesinde; “……… taksitli satış sözleşmelerinin notere tasdik ve tescili zorunlu değildir.” Hükmü yer almaktadır. Söz konusu ihalelerde Yönetmelik ekinde örneği verilen taksitli satış sözleşmeleri idare adına ita amiri ve müşteri arasında imzalanmıştır. Hazırlanan İhale Şartnamesinin “İhale Bedelinin Ödenmesi” başlıklı 13’üncü maddesinde; “İhalede kesinleşen bedelin % 30’u peşin % 70’inin ise 12 ayda aylık taksitler halinde ödenecektir. 12 ayda aylık taksitler halinde ödenecek olan ihale bedeli için “süresiz” banka teminat mektubu (Teyit belgesi ile birlikte) verilecektir. İlk taksit vadesi, peşin ödemenin yapıldığı tarihi takip eden ayın aynı günüdür. Müteakip taksitlerde ayın aynı gününde ödenecektir. Ödeme gününün tatile rastlaması halinde ilk mesai günü ödeme günüdür. Taksitlerin vadesinde ödenmemesi halinde aylık % 2 gecikme zammı uygulanır. Gecikmenin 90 günden fazla olması halinde idarenin teminat mektubunu nakde çevirmek suretiyle bakiye alacağın işleyen gecikme zammı ile birlikte tahsil etme yetkisi vardır.

“İhaleyi Alanın Sorumluluğu” başlıklı 14. maddesinde;

“İhaleyi alan, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 31’inci maddesine göre onaylana ihale kararının yukarıda açıklanan şekilde tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde müşteri, ihale ile ilgili vergi, resim, harç ve diğer giderleri (ihale ilan bedeli) ve ihalede kesinleşen ihale bedelinin % 30’unu peşin ödemek ve 12 ayda aylık taksitler halinde ödeyeceği kalan % 70’i için banka teminat mektubu (Teyit belgesi ile birlikte) vermek zorundadır.” Hükmü yer almaktadır.Bu hüküm uyarınca, Bahçelievler Mahallesi pafta, 26-27, ada 1273 parsel 15, 16, 22 ve 24 no.lu taşınmaz mallar, % 30 peşin kalan % 70’i 12 taksit, Kirazlı Köyü Dişbudak Mevkii pafta G22C11C1B, ada 150, parsel 4 no.lu taşınmaz mal ise ½  sinin peşin, kalan ½ sinin 4 taksitle ödeme şartı ile satılmıştır.

İhalelerde şartname hükümlerine uygun olarak, ayrıca, 57’nci maddede belirtilen 15 günlük süre içerisinde peşin tahsil edilmesi gereken bedellerin tahsil edildiği, taksitle ödenmesi gereken tutar için de süresiz banka teminat mektubu alındığı anlaşılmakla, Şartnameye aykırı bir durum söz konusu olmayıp, ihalelerin şartname hükümlerine uygun olarak sonuçlandırıldığı görülmektedir.Açıklanan gerekçelerle, kamu zararı oluşmadığından, ilişilecek bir husus bulunmadığına, Oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Yazıldı Yargı Kararları

Kamu İhale ve Zabıta Mevzuatı Eğitimi

May13
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

KENT EĞİTİM ve Bergama Belediye Başkanlığı İnsan Kaynakları Müdürlüğü tarafından düzenlenen Bergama Belediyesi Hizmet içi Eğitim seminerimiz Mart 2015 te ; Meclis Toplantı Salonunda gerçekleştirildi. 2 gün süren eğitim , Bergama Belediye Başkanı Sayın Mehmet Gönenç başta olmak üzere ; birim amirleri ve belediye zabıta personelinin katılımı ile gerçekleşti. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve Belediye Zabıta mevzuatı ile Güncel Mevzuatımızın işlendiği eğitimimiz katılımcıların sorularının cevaplandırılması ile son buldu. Tüm katılımcılara göstermiş oldukları ilgi ve konukseverlikten dolayı Bergama Belediyesi’ne Kent Eğitim ailesi olarak teşekkür ederiz.

Yazıldı Duyurular, Seminerler

Danıştay Onuncu Daire Kararı

May13
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

   

    Danıştay Onuncu Daire, Esas: 2010/1129, Karar: 2014/7720, Tarih: 15.12.2014

  ÖZÜ: 4817 sayılı Yasa kapsamında yabancıların çalışma izni ile ilgili gerek iş müfettişlerince ve gerekse kolluk kuvvetlerince yapılacak denetimlerin, denetim yapan birimlerin kendi mevzuatları gereğince sahip oldukları denetim yetkisine müdahale şeklinde yorumlamasına, bu tespitlere dayanılarak idari yaptırım uygulanamayacağı sonucuna ulaşılmasına olanak bulunmamaktadır. Aksine, sonuçları itibariyle iç içe giren, biri ile ilgili yapılan denetimin doğrudan diğerini de etkilemesi nedeniyle birbirini tamamlayan bir denetim söz konusu olduğundan, umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinde, çalışma izinleri yönünden yabancılar hakkında kolluk kuvvetlerinin denetim ve tespit yapma yetkisinin bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda, kolluk kuvvetlerinin 2559 sayılı Kanun’dan kaynaklanan denetim yetkisi nazara alınıp somut olay irdelenerek bir karar verilmesi gerekirken, polisin yabancılar hakkında çalışma izni yönünden denetim yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamakta olup, mahkeme kararının kanun yararına bozulması gerekmektedir.

Dava; davacı şirket tarafından işletilen umuma açık eğlence yerinde yapılan denetimde, çalışma izni olmayan yabancı uyruklu bayanların çalıştığının tespiti üzerine, anılan iş yerinin 2559 sayılı Kanun’un 6. maddesine aykırı olarak işletildiği gerekçesiyle, davacı şirketin 1.200 TL para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 10.8.2006 gün ve 1987 sayılı Konak Belediye Encümen kararının iptali istemiyle açılmıştır. İzmir 4. İdare Mahkemesi Hakimliğince; yabancı uyruklu kişilerin çalışma izni noktasındaki denetimlerinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı veya Sosyal Sigortalar Kurumu müfettişlerince yapılabileceği, kolluk güçlerinin denetim yetkisinin sadece genel güvenlik ve asayişle sınırlı olduğu, bu sebeple, kolluk birimlerinin denetim yetkisi içerisinde yer almayan bir konuda yaptığı tespit dayanak alınarak uygulanan para cezasında hukuka uyanık görülmeyerek dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ve 2559 sayılı Kanun’un 6. maddesinde yer alan “itiraz üzerine verilen kararlar kesindir hükmü doğrultusunda anılan karar kesinleşmiştir.

2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51.maddesinde, bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştayca ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenlerin, ilgili bakanlıkların göstereceği lüzum üzerine veya kendiliğinden Başsavcı tarafından kanun yararına temyiz olunabileceği, temyiz isteği yerinde görüldüğü takdirde kararın, kanun yararına bozulacağı, bozma kararının, daha önce kesinleşmiş olan mahkeme veya Danıştay kararının hukuki sonuçlarını kaldırmayacağı ve bozma kararının bir örneğinin ilgili bakanlığa gönderilip, Resmi Gazete’de yayımlanacağı kuralına yer verilmiştir. Danıştay Başsavcılığı, kolluk kuvvetlerinin umuma açık eğlence yerlerinde yabancılar yönünden denetleme yapma ve mevzuata aykırılığı tespit konusunda yetkili olduğu gerekçesiyle mahkeme kararını kanun yararına temyiz etmiştir.Dava dosyasının incelenmesinden, davacı şirket tarafından işletilen eğlence yerinde 18.2.2006-2.3.2006 tarihlerinde kolluk kuvveti tarafından yapılan denetimde, çalışma izni olmaksızın yabancı uyruklu bayan çalıştırıldığının tespiti üzerine, belediye encümen kararıyla, 2559 sayılı Kanun’un 6. maddesi uyarınca, iş yerinin mevzuat hükümlerine aykırı olarak işletildiği gerekçesiyle davaya konu idari para cezasının verildiği anlaşılmaktadır. 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun 1. maddesinde, “Polis, asayişi amme, şahıs, tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini korur. Halkın ırz, can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatini temin eder. Yardım isteyenlerle yardıma muhtaç olan çocuk, alil ve acizlere muavenet eder. Kanun ve nizamnamelerinin kendisine verdiği vazifeleri yapar.” hükmüne yer verilmiş olup, aynı Kanun’un 6. maddesinde; “Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinden;

a) Faaliyetten geçici olarak men edildiği halde süresinden önce açılan,

b) Açık ve kapalı bulunacağı saatlere uymayan,

c) Bu Kanunun 12 nci maddesinde belirtilen yasaklara uymadığı tespit edilen,

d) Mevzuat hükümlerine aykırı olarak işletilen İş yerlerinin işletmecilerine beşyüzmilyon Türk Lirası ile bir milyar Türk Lirası arasında idari para cezası verilir.

Bu maddede öngörülen idari para cezaları, belediye sınırları içinde belediye encümeni, belediye sınırları dışında il daimi encümeni tarafından verilir. Verilen idari para cezalarına dair kararlar ilgililere 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir. Bu cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. İdari para cezaları 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur. Bu maddede belirtilen aynı fiillerin bir yıl içinde tekrarı halinde, en son uygulanan para cezası bir kat artırılarak uygulanır.” kuralına yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, umuma açık istirahat ve eğlence yerlerini mevzuata aykırı işleten işyerlerinin işletmecilerine idari para cezası verilmesi öngörülmektedir. Emniyet makamlarının, 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun 6. maddesinde öngörülen umuma açık istirahat ve eğlence yerleri yönünden, mevzuata uygun işletilip işletilmediği konusunda denetim yapma yetkisi bulunduğu gibi bu yetkinin, 5683 sayılı Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun hükümleri uyarınca, yabancılar da dahil olmak üzere, yanlarında yabancı uyruklu çalıştıran işyerlerinin denetimini de kapsadığı açıktır. Bu tür eğlence mekanlarının, 2559 sayılı Kanun’un 6. maddesinde yer alan şartlara uygun faaliyet göstermediğinin koltuk güçlerince tespiti halinde, ilgi evrakın ceza tayini için belediye sınırları içinde belediye encümenine, belediye sınırları dışında il daimi encümenine havalesi suretiyle ceza tayinine bu makamlarca karar verilmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, İdare Mahkemesi Hakimliğince, kolluk güçlerinin denetim yetkisinin sadece genel güvenlik ve asayişle sınırlı olduğu, bu sebeple, koltuk birimlerinin denetim yetkisi içerisinde yer almayan bir konuda yaptığı tespit dayanak alınarak uygulanan para cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ise de; 4817 sayılı Yasa kapsamında yabancıların çalışma izni ile ilgili gerek iş müfettişlerince ve gerekse kolluk kuvvetlerince yapılacak denetimlerin, denetim yapan birimlerin kendi mevzuatları gereğince sahip oldukları denetim yetkisine müdahale şeklinde yorumlamasına, bu tespitlere dayanılarak idari yaptırım uygulanamayacağı sonucuna ulaşılmasına olanak bulunmamaktadır. Aksine, sonuçları itibariyle iç içe giren, biri ile ilgili yapılan denetimin doğrudan diğerini de etkilemesi nedeniyle birbirini tamamlayan bir denetim söz konusu olduğundan, umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinde, çalışma izinleri yönünden yabancılar hakkında kolluk kuvvetlerinin denetim ve tespit yapma yetkisinin bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda, kolluk kuvvetlerinin 2559 sayılı Kanun’dan kaynaklanan denetim yetkisi nazara alınıp somut olay irdelenerek bir karar verilmesi gerekirken, polisin yabancılar hakkında çalışma izni yönünden denetim yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamakta olup, mahkeme kararının kanun yararına bozulması gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcılığı tarafından yapılan kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile İzmir 4. İdare Mahkemesi Hakimliği’nin 20.2.2009 tarih ve E:2008/1847, K:2009/168 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 51.maddesi uyarınca hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, karardan birer örneğinin Danıştay Başsavcılığına ve ilgili Bakanlık olan İçişleri Bakanlığı’na gönderilmesine ve kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasına, 15/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yazıldı Yargı Kararları

Danıştay Ondördüncü Daire Kararı

May11
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

    Danıştay Ondördüncü Daire, E : 2013/2571, K : 2015/1873,  T : 11.03.2015

ÖZÜ: İzmir İli, Konak ilçesi, 305 Sokak, 6620 ada, 20 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan yapının çatısının kaldırılarak oluşturulan terasına ruhsatsız olarak 12×9,5 m ebadında profil destekler üzeri saç malzemeden sundurma yapıldığının 24.03.2011 günlü yapı tatil tutanağı ile tespit edildiği, sonrasında 3194 sayılı İmar Kanununun 32. maddesi uyarınca ilavelerin yıkımına ilişkin 28.04.2011 günlü, 710 sayılı ve aynı Kanun’un 42. maddesi uyarınca yapı sahibi olarak davacıya 14.04.2011 günlü, 632 sayılı Konak Belediye Encümeni kararlarının alındığı, bunun üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı, dava konusu para cezasının tüm çatı alanı olan 176 m2 üzerinden hesaplandığı anlaşılmaktadır.Uyuşmazlık konusu olayda; yapının çatısının kaldırılarak oluşturulan terasa sundurma yapıldığı, yapının terasının da bu büyümeden etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır.  Bu durumda; çatı kaldırmak suretiyle yapılan aykırılığın, çatı alanının tamamını etkilediği dikkate alındığında; İdare Mahkemesince, aykırılıktan etkilenen toplam alan dikkate alınarak (176 m2) para cezasının hesaplanması gerekirken, sadece aykırılığın kapladığı alan üzerinden (114 m2) para cezasının hesaplanması sureti ile dava konusu işlemin para cezasına ilişkin kısmının iptali yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.

İzmir İli, Konak ilçesi, 305 Sokak, 6620 ada, 20 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan yapının çatısının kaldırılarak oluşturulan terasına ruhsatsız olarak 12×9,5 m ebadında profil destekler üzeri saç malzemeden sundurma yapıldığından bahisle, 3194 sayılı imar Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca ruhsat ve eklerine aykırı kısmın yıkımına ilişkin 28.04.2011 günlü, Konak Belediye Encümeni kararı ile aynı Kanun’un 42. maddesi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin 14.04.2011 günlü, 632 sayılı Konak Belediye Encümeni kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince, işleme konu inşaatın, ruhsat gerektirmesine rağmen ruhsatsız yapıldığı ve yapı tatil zaptının düzenlenmesinden itibaren de ruhsata aykırılıkların giderilmediği, bu haliyle davalı idarenin yıkıma ilişkin kararının doğru olduğu, sundurma niteliğindeki ruhsatsız imalatın 12×9,5 = 114 m2 ebadında olduğu, ancak yapı tatil tutanağında ve işlemde hiç bir açıklamaya yer vermeden 176 m2 lik etki alanı üzerinden hesaplandığı, bu durumda, dava konusu belediye encümeni kararının, ruhsata aykırı olarak inşa edilen ve verilen süre içerisinde aykırılıkların giderilmediği anlaşılan yapının 3194 sayılı kanun’un 32. maddesi uyarınca yıktırılmasına ilişkin kısmında hukuka aykırılık, aynı Kanunun 42.maddesine aykırı olarak hesaplanan para cezasına yönelik kısmında ise hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, dava konusu işlemin para cezasına ilişkin kısmının iptaline, yıkıma ilişkin kısmı yönünden ise davanın reddine karar verilmiş, bu kararın iptale ilişkin kısmı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3194 sayılı imar Kanunu’nun 5940 sayılı Kanunun 2. maddesiyle değişik 42. maddesinin 2. fıkrasında; imar mevzuatına aykırılık teşkil eden fiil ve hallerin tespiti halinde verilecek imar para cezasının belirlenmesinde ayrıntılı yeni ilke ve kurallar belirlenmiş, anılan Yasanın 42. maddesinin 2. fıkrasında; ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere yapının mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre beşyüz Türk Lirasından az olmamak üzere, maddede belirtilen şekilde hesaplanan idari para cezalarının uygulanacağı düzenlenmiş; 2. fıkranın (a) bendinde; yapı sınıflarına ve gruplarına göre yapının inşaat alanı üzerinden hesaplanmak üzere, mevzuata aykırılığın her bir metrekaresi için uygulanacak para cezalarının miktarları belirlenerek, bu miktarların her takvim yılı basından geçerli olmak üzere o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında bir Türk Lirasının küsuru da dikkate alınmak suretiyle artırılacağı kurala bağlanmış; (b) bendinde; mevzuata aykırılığı yapı inşaat alanı üzerinden hesaplanması mümkün olmayan, yapının cephelerini ve diğer yapı elemanlarını değiştiren veya yapı malzemesi için öngörülen gereklere aykırı bulunan uygulamalar için, Bakanlıkça yayımlanan ve aykırılığa konu imalatın tespiti tarihinde yürürlükte bulunan birim fiyat listesine göre ilgili idarece belirlenen bedelin % 20’si kadar idari para cezası verileceği hükme bağlanmış, (c) bendinde ise; temel para cezasına uygulanacak artırım sebepleri sayılarak, para cezalarına konu olan alanın hesaplanmasında, aykırılıktan etkilenen alanın dikkate alınacağı, kurala bağlanmıştır.

3194 sayılı Kanunun 42. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinde yapılan düzenlemeye göre; yapıdaki mevzuata aykırılıktan, sadece aykırılığın kapladığı alan etkileniyor ise, para cezasının bu alan üzerinden hesaplanması, ancak yapıdaki aykırılıktan, aykırılığın kapladığı alan dışında, yapının tamamı ya da bir bölümü de etkileniyor ise; para cezasının aykırılıktan etkilenen tüm alanın dikkate alınması suretiyle hesaplanması gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden; İzmir İli, Konak ilçesi, 305 Sokak, 6620 ada, 20 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yer alan yapının çatısının kaldırılarak oluşturulan terasına ruhsatsız olarak 12×9,5 m ebadında profil destekler üzeri saç malzemeden sundurma yapıldığının 24.03.2011 günlü yapı tatil tutanağı ile tespit edildiği, sonrasında 3194 sayılı İmar Kanununun 32. maddesi uyarınca ilavelerin yıkımına ilişkin 28.04.2011 günlü, 710 sayılı ve aynı Kanun’un 42. maddesi uyarınca yapı sahibi olarak davacıya 14.04.2011 günlü, 632 sayılı Konak Belediye Encümeni kararlarının alındığı, bunun üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı, dava konusu para cezasının tüm çatı alanı olan 176 m2 üzerinden hesaplandığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık konusu olayda; yapının çatısının kaldırılarak oluşturulan terasa sundurma yapıldığı, yapının terasının da bu büyümeden etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır.

Bu durumda; çatı kaldırmak suretiyle yapılan aykırılığın, çatı alanının tamamını etkilediği dikkate alındığında; İdare Mahkemesince, aykırılıktan etkilenen toplam alan dikkate alınarak (176 m2) para cezasının hesaplanması gerekirken, sadece aykırılığın kapladığı alan üzerinden (114 m2) para cezasının hesaplanması sureti ile dava konusu işlemin para cezasına ilişkin kısmının iptali yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, İzmir 1. İdare Mahkemesinin 31/10/2012 günlü, E:2011/1692, K:2012/1974 sayılı kararının temyize konu kısmının BOZULMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 11/03/2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

  Danıştay Ondördüncü Daire, E: 2013/3172, K: 2014/8280, T: 14.10.2014

ÖZÜ: Ruhsatsız baz istasyonu yapılmasına rıza gösteren davacıya (taşınmaz sahibi) para cezası verilmesine ilişkin işlemde “Cezaların şahsiliği” ilkesi açısından hukuka aykırılık bulunmadığından, işlemin diğer unsurları önünden bir inceleme ve değerlendirme yapılması gerekmekte iken, anılan gerekçeyle para cezasının iptali yolunda verilen temyize konu Mahkeme kararının bu kısmında hukuki isabet görülmemiştir.

İzmir İli, Konak ilçesi, 6551 ada, 14 sayılı parselinde kayıtlı olan taşınmazdaki ruhsatlı binanın çatı arasına Avea İletişim Hizmetleri A.Ş. tarafından ruhsatsız baz istasyonu yapıldığından bahisle, davacıya 3194 sayılı İmar Kanununun 42. maddesi uyarınca 22.848,00 TL para cezası verilmesine ve aynı Kanunun 32. maddesi uyarınca yapının yıkımına ilişkin 17.05.2012 günlü, 689 sayılı Konak Belediye Encümeni kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesinde; dava konusu Konak Belediye Encümeni kararının para cezası verilmesine ilişkin olduğu, imalatların yıkımı yolunda herhangi bir karar alınmadığı gerekçesiyle yıkıma ilişkin kısmı yönünden incelenmeksizin reddine, baz istasyonunun üzerine kurulu yapının elektronik haberleşme sistemleri kurulmak üzere davacı tarafından Avea İletişim Hizmetleri A.Ş ye kiraya verildiği, yapı tatil tutanağında da ruhsatsız imalatların Avea A.Ş ye ait olduğunun davalı idarece tespit edildiği anlaşıldığından, cezaların şahsiliği ilkesi gereğince ruhsatsız baz istasyonu sahibi olmayan davacıya para cezası verilmesinde hukuka uygunluk olmadığı gerekçesiyle bu kısım yönünden dava konusu kararın iptaline karar vermiş bu karar taraflarca temyiz edilmiştir.

Temyize konu İdare Mahkemesi kararının; yıkıma ilişkin kısmında; 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.

Kararın; davacı, Osman Mehmet Galip’e para cezası verilmesine ilişkin kısmına gelince;

3194 sayılı imar Kanunu’nun 5940 sayılı Kanunun 2. maddesiyle değişik 42. maddesinin 2. fıkrasında; ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere yapının mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre, beşyüz Türk Lirasından az olmamak üzere, maddede belirtilen şekilde hesaplanan idari para cezalarının uygulanacağı düzenlenmiştir. 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 14. maddesinde; “Kabahatin işlenişine birden fazla kişinin iştirak etmesi halinde bu kişilerin her biri hakkında, fail olarak idari para cezası verilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Dosyanın incelenmesinden; davacı ile Avea İletişim Hizmetleri A.Ş. arasında, davacıya ait taşınmaz üzerinde baz istasyonu yapılması amacıyla kira sözleşmesi imzalandığı, davalı idare görevlilerince 09.05.2012 günlü yapı tatil tutanağı ile ruhsatsız baz istasyonu yapıldığının tespit edilmesi üzerine, 3194 sayılı imar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca davacıya para cezası verilmesine ilişkin 17.05.2012 günlü, 689 sayılı Konak Belediye Encümeni kararının tesis edildiği, bu kararın ‘iptali istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmıştır. Uyuşmazlık konusu olayda; baz istasyonu kurulması için davacı ile Avea iletişim Hizmetleri A.Ş. arasında kira sözleşmesi düzenlenmiş ise de; ruhsat alma mükellefiyetinin taşınmaz malikinde olduğu ve kiracının taşınmaz malikinin muvafakati olmadan ruhsat alamayacağı göz önüne alındığında; taşınmaz malikinin kendi taşınmazında ruhsatsız yapı yapması ile rıza ve muvafakati ile başkası tarafından yapılmasına izin vermesi arasında bir fark gözetilmesi olanaklı değildir.Bu durumda, yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri uyarınca, ruhsatsız baz istasyonu yapılmasına rıza gösteren davacıya para cezası verilmesine ilişkin işlemde “Cezaların şahsiliği” ilkesi açısından hukuka aykırılık bulunmadığından, işlemin diğer unsurları önünden bir inceleme ve değerlendirme yapılması gerekmekte iken, anılan gerekçeyle para cezasının iptali yolunda verilen temyize konu Mahkeme kararının bu kısmında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, İzmir 2. İdare Mahkemesi’nin 26.12.2012 günlü, E:2012/1370, K:2012/2329 sayılı kararın yıkıma ilişkin kısmının ONANMASINA, para cezasına ilişkin kısmının BOZULMASINA, temyiz giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 14.10.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 Danıştay Ondördüncü Daire, E: 2013/6600, K: 2014/1135, T: 29.01.2014

ÖZÜ: 3194 sayılı imar Kanunu’nun 32. maddesinde; “ruhsatsız yapı” esas alınarak düzenleme yapılmıştır. 3194 sayılı Kanun’un 32. maddesine göre verilen yıkım kararının yapıya yönelik olan ve yapıyı esas alan bir işlem olması nedeniyle, para cezaları için geçerli olan “Cezaların şahsiliği” ilkesinin yıkım işlemi için de geçerli olduğunu, söylemek olanaklı değildir. Bu nedenle, yapının, inşa edildiği taşınmazın mülk sahibi muhatap alınmak suretiyle yapının yıkımına karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.İdare Mahkemesince; işin esasının incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken yapı tatil tutanağında ruhsatsız yapıyı yapan yapı sahibi tespit edilmeden mülk sahibi adına yıkım işlemi tesis edilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen kararın bu kısmında hukuki isabet görülmemiştir.

İzmir İli, Konak ilçesi, Dicle Caddesi, 38071 ada, 1 ve 38072 ada, 3 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki yapının ruhsatsız olduğundan bahisle, 3194 sayılı imar Kanununun 32. maddesi uyarınca söz konusu yapıların yıkımına ve yıkım masraflarının davacıdan tahsiline ilişkin Konak Belediye Encümeninin 15.07.2010 günlü, 1114 sayılı kararı ile aynı Kanunun 42. maddesi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin 03.06.2010 günlü, 868 sayılı kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesi’nce; davalı idare tarafından düzenlenen 20.05.2010 günlü yapı tatil tutanağında yapı sahibinin belirtilmediği, dava konusu yıkım ve yıkım masraflarının tahsiline ilişkin karar ile para cezasının da salt mülk sahibi olması nedeniyle aralarında davacının da bulunduğu şahıslar adına alındığı, yapı tatil tutanağında ruhsatsız yapıp yapan yapı sahibi tespit edilmeden mülk sahibi olan davacı adına yıkım kararı ile birlikte yıkım masraflarının tahsili ve cezası verilmesi yönünde alınan ercümen kararlarında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, bu karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Karar düzeltme isteminin, para cezasına ve masrafların tahsilline ilişkin kısmı yönünden; Danıştay dava daireleri ve idari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine “Verdikleri kararlar hakkında ancak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesinde yazılı nedenlerle kararın düzeltilmesi istenebilir. Kararın düzeltilmesi dilekçesinde öne sürülen hususlar ise adı geçen yasa maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymamaktadır.

Kararın, yıkıma ilişkin kısmına gelince; 3194 sayılı imar Kanunu’nun 32. maddesinde: “Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur.

Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshasıda muhtara bırakılır. Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister.Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir. Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir.” hükmü yer almaktadır.

Dosyanın incelenmesinden; İzmir İli, Konak ilçesi, Dicle Caddesi, 38071 ada, 1 ve 38072 ada, 3 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde bulunan 102 no.lu kısmi bodrum+zemin kattan ibaret işyerinin üzerine ilave 1, 2 ve 3. Kat ikmal edilmiş iskana hazır durumda, bitişik parselde bulunan 100/1 numaralı yığma bina yıkılarak yerine kısmi bodrum+zemin+1+2+3 katlı inşaatın kabası tamamlanmış, kısmi bodrum+zemin+1+2. katlar iskana hazır 3. katın sıvaları yapılıyor durumda” olduğu hususunun 20.05.2010 tarihinde düzenlenen yapı tatil tutanağı ile tespit edilerek yapının mühürlendiği, 15.07.2010 günlü, 1114 sayılı belediye encümeni kararı ile de söz konusu yapının yıkımına karar verildiği, yapı tatil tutanağında yapı sahibinin belirtilmediği, dava konusu yıkım kararının da mülk sahibi olması nedeniyle aralarında davacının da bulunduğu şahıslar adına alındığı anlaşılmıştır.

3194 sayılı imar Kanunu’nun 32. maddesinde; “ruhsatsız yapı” esas alınarak düzenleme yapılmıştır. 3194 sayılı Kanun’un 32. maddesine göre verilen yıkım kararının yapıya yönelik olan ve yapıyı esas alan bir işlem olması nedeniyle, para cezaları için geçerli olan “Cezaların şahsiliği” ilkesinin yıkım işlemi için de geçerli olduğunu, söylemek olanaklı değildir. Bu nedenle, yapının, inşa edildiği taşınmazın mülk sahibi muhatap alınmak suretiyle yapının yıkımına karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.Bu durumda; İdare Mahkemesince; işin esasının incelenmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken yapı tatil tutanağında yapı sahibi belirtilmediğinden yapı maliki sıfatıyla davacı adına yıkım işlemi tesis edilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen kararın bu kısmında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, kararın düzeltilmesi isteminin, para cezasına ve masrafların tahsilline ilişkin kısmı yönünden reddine, yıkıma ilişkin kısmı yönünden ise kabulü ile İzmir 4. idare Mahkemesince verilen 13.04.2011 günlü, E:2010/1873, K:2011/470 sayılı kararının bu kısmının BOZULMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 29/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Danıştay Ondördüncü Daire, E: 2013/8022, K: 2015/767, T: 03.02.2015

ÖZÜ: İzmir İli, Konak İlçesi, 1186 ada, 18 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın bahçesine yapılan baz istasyonunun ruhsatsız olduğunun 06/12/2012 günlü 4163 sayılı yapı tatil tutanağı ile tespit edildiği, dava konusu encümen kararı ile ruhsata aykırı imalatın; “Konutlar (asansörlü ve/veya kalorüferli)” niteliğinde olduğu, kabul edilerek, III. Sınıf B grubu yapılar için öngörülen birim ceza miktarı esas alınarak ana para cezasının hesaplanması, bu cezanın, (c) bendinde öngörülen arttırım nedenleri uygulanarak arttırılması suretiyle belirlendiği anlaşılmaktadır.İşleme konu ruhsata aykırı baz istasyonu nedeniyle para cezası verilmesi gerektiği sabit olmakla birlikte, encümen kararının dayanağı Yapı tatil tutanağında da belirtildiği üzere, uyuşmazlık konusu baz istasyonunun, ruhsatlı yapının bahçesin kaçak olarak yapıldığı,  para cezası belirlenirken de bahçenin tamamının “aykırılıktan etkilenen alan” olarak dikkate alındığı anlaşılmıştır.Ruhsat alınmadan inşa edilen yapının baz istasyonu olduğu, baz istasyonu haricindeki bahçenin tamamının ise aykırılıktan etkilenmediği dikkate alındığında, para cezasının, yalnızca ruhsatsız yapılan baz istasyonunun yüzölçümü esas alınarak hesaplanması gerekirken, bahçenin tamamı, üzerinden hesaplanarak uygulanan para cezasında hukuka uyarlık, görülmemiştir.

İzmir İli, Konak ilçesi, 1186 ada, 18 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın bahçesine yapılan baz istasyonunun ruhsatsız olduğundan bahisle mühürlenmesine ilişkin 06/12/2012 günlü 4163 sayılı yapı tatil tutanağı ile 3194 sayılı imar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca davacıya para cezası verilmesine ilişkin 13/12/2012 günlü, 1978 sayılı Konak Belediye Encümeni kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince, davacı şirket tarafından ruhsata tabi iken ruhsatsız olarak baz istasyonu inşa ettirildiğinin saptanması karşısında, söz konusu yapının (baz istasyonunun) mühürlenmesine ilişkin dava konusu yapı tatil tutanağında hukuka aykırılık bulunmadığı, idari para cezasına neden olan baz istasyonunun ruhsata tabi olduğu, ancak ruhsatlı binanın bahçe mesafesine ruhsatsız olarak kurulduğu sabit olduğundan etkileme alanı üzerinden yapı sınıfı ve yapı grubu için öngörülen m2 birim fiyatları dikkate alınmak suretiyle, 3194 sayılı Kanunun 42. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinin (5),(8),(12) ve (13) nolu alt bentlerinde öngörülen arttırım nedenlerinin de uygulanması sonucunda davacıya para cezası verilmesine yönelik işlemde de hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyize konu İdare Mahkemesi kararının yapı tatil tutanağına ilişkin kısmında 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.

Kararın para cezasına ilişkin kısmına gelince; 3194 sayılı imar Kanunu’nun 42. maddesinin 1. fıkrasında; bu maddede belirtilen ve imar mevzuatına aykırılık teşkil eden fiil ve hallerin tespit edildiği tarihten itibaren on iş günü içinde ilgili idare encümenince sorumlular hakkında, üstlenilen her bir sorumluluk için ayrı ayrı olarak bu maddede belirtilen idari müeyyideler uygulanacağı, aynı Kanunun 2. fıkrasında; ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere yapının mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre, beşyüz Türk Lirasından az olmamak üzere, fıkrada belirtildiği şekilde hesaplanan idari para cezalarının uygulanacağı hükmü yer almış, bu fıkranın (a) bendinde; Bakanlıkça belirlenen yapı sınıflarına ve gruplarına göre yapının inşaat alanı üzerinden hesaplanmak üzere, mevzuata aykırılığın her bir metrekaresi için birim ceza miktarları belirlenmiş, bu miktarların her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında bir Türk Lirasının küsuru da dikkate alınmak suretiyle artırılarak uygulanacağı hüküm altına alınmış; anılan fıkranın devamında temel ceza miktarının hesaplanmasına ve cezaya uygulanacak arttırımların belirlenmesine ilişkin esaslar sayılarak para cezalarına konu olan alanın hesaplanmasında, aykırılıktan etkilenen alanın dikkate alınacağı, kurala bağlanmış, (c) bendinin 8 numaralı alt bendinde, yapı ruhsatsız ise, cezanın %180 oranında, çevre ve görüntü kirliliğine sebebiyet veriyor ise cezanın % 20 oranında arttırılarak hesaplanacağı hüküm altına alınmıştır.

28.04.2012 tarihli, 28277 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Mimarlık ve Mühendislik Hizmet Bedellerinin Hesabında Kullanılacak 2012 Yılı Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğinde 3. sınıf, B grubu yapılar; Entegre tarımsal endüstri yapıları, büyük çiftlik yapıları, idari binalar (ilçe tipi hükümet konakları, vergi daireleri), gençlik merkezleri, halk evleri, belediyeler ve çeşitli amaçlı kamu binaları, lokanta, kafeterya ve yemekhaneler, temel eğitim okulları, küçük kitaplık ve benzeri kültür tesisleri, jandarma ve emniyet karakol binaları, sağlık ocakları, kamu sağlık dispanserleri, ticari bürolar, 150 kişiye kadar cezaevleri, fuarlar, sergi salonları, konutlar, marinalar, gece kulübü, diskotekler, misafirhaneler, pansiyonlar ve bu gruptakilere benzer yapılar olarak sayılmıştır. Yukarıda yer verilen düzenlemelerden; ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapılar nedeniyle verilecek para cezası miktarının belirlenmesinde dikkate alınacak temel ölçütün; yapının sınıfı ve gurubu ile ruhsatsız veya ruhsata aykırı imalat alanı ve varsa imara aykırılıktan etkilenen alan olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle; para cezası miktarının belirlenebilmesi için öncelikle; bu hususların yapı tatil tutanağı ile tespitinin yapılması gerekmektedir. Bunun için de, para cezasına esas alınan yapı tatil tutanağında, ruhsatsız veya ruhsata aykırı imalat alanının ve varsa aykırılıktan eklenen alanın nasıl belirlendiğinin ortaya konulması, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı imalatın hangi yapı gurubu ve sınıfına girdiğinin tespiti, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı imalat ana yapının fonksiyon ve niteliklerine uygun olarak ana yapıyla bağlantılı ise, bu yapılar için ayrı bir yapı sınıfı ve grubu belirlenmeksizin, yapı tatil tutanağı düzenlenmesi ve buna göre ana yapının sınıfı ve cinsi esas alınarak temel ceza miktarının hesaplanması gerekmektedir. Öte yandan; 3194 sayılı Kanunun 42. maddesinin (c) bendinin, 13. alt bent uyarınca çevre ve görüntü kirliliğine sebebiyet verildiğinden bahisle artırım uygulanabilmesi için; bu hususa ilişkin somut tespitlerin tutanakta ya da işlemde açıkça ortaya konulması gerekmekte olup 8. alt bendin ise; yapının tamamının ruhsatsız olarak yapılması halinde uygulanabilmesi mümkün olduğundan, ruhsatlı yapıda ruhsat ve eklerine aykırı ilave ve/veya ilave yapılar yapılması halinde bu arttırım nedeninin uygulanması mümkün değildir.

Dosyanın incelenmesinden; İzmir İli, Konak İlçesi, 1186 ada, 18 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın bahçesine yapılan baz istasyonunun ruhsatsız olduğunun 06/12/2012 günlü 4163 sayılı yapı tatil tutanağı ile tespit edildiği, dava konusu encümen kararı ile ruhsata aykırı imalatın; “Konutlar (asansörlü ve/veya kalorüferli)” niteliğinde olduğu, kabul edilerek, III. Sınıf B grubu yapılar için öngörülen birim ceza miktarı esas alınarak ana para cezasının hesaplanması, bu cezanın, (c) bendinde öngörülen arttırım nedenleri uygulanarak arttırılması suretiyle belirlendiği anlaşılmaktadır.

Buna göre; işleme konu ruhsata aykırı baz istasyonu nedeniyle para cezası verilmesi gerektiği sabit olmakla birlikte, encümen kararının dayanağı Yapı tatil tutanağında da belirtildiği üzere, uyuşmazlık konusu baz istasyonunun, ruhsatlı yapının bahçesin kaçak olarak yapıldığı,  para cezası belirlenirken de bahçenin tamamının “aykırılıktan etkilenen alan” olarak dikkate alındığı anlaşılmıştır.Bu durumda, bakılan uyuşmazlıkta, ruhsat alınmadan inşa edilen yapının baz istasyonu olduğu, baz istasyonu haricindeki bahçenin tamamının ise aykırılıktan etkilenmediği dikkate alındığında, para cezasının, yalnızca ruhsatsız yapılan baz istasyonunun yüzölçümü esas alınarak hesaplanması gerekirken, bahçenin tamamı, üzerinden hesaplanarak uygulanan para cezasında hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki temyize konu kararın bu kısmında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, İzmir 2. İdare Mahkemesi’nin 27/06/2013 günlü; E:2013/203, K:2013/1177 sayılı kararının yapı tatil tutanağına ilişkin kısmının ONANMASINA, para cezasına ilişkin kısmının ise BOZULMASINA, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 03/02/2015 gününde oybirliği ile karar verildi.

Danıştay Ondördüncü Daire, E: 2014/7423, K: 2015/500, T: 28 01. 2015

ÖZÜ: İzmir İli, Konak İlçesi,7776 ada, 25 sayılı parselde; eski..7176 ada, 15 parselde bulunan zemin + 4 katlı ruhsatlı binada; 1, 2, 3 katlardaki bağımsız bölümlerin ara duvarları kaldırılmak suretiyle birleştirilerek tek kullanışlı hale getirildiği, eski 7776 ada, 14 parseldeki binanın yan bahçe mesafesinin 1,2,3,4 katlarda kapatılarak her iki bina arasında kapı açılmak suretiyle geçiş sağlandığı, ayrıca eski 15 parseldeki binanın oturtma çatısı yükseltilerek ilave çatı arası katı oluşturulduğunun 14.10.2010 günlü yapı tatil tutanağı ile tespiti üzerine, 3194 sayılı Kanun’un 42. maddesi uyarınca para cezası verildiği anlaşılmaktadır. Bağımsız alanların birleştirilmesine yönelik olarak yapılan imalatlarda; (örneğin; iki bağımsız bölüm arasındaki duvarın kaldırılması, iki bağımsız bölüm arasında kapı yada pencere açılması yada balkon ile bağımsız bölüm arasındaki duvarın kaldırılması gibi),  aykırılıktan etkilenen alanın tespitinin, yapılan imalatın binanın statiğini etkileyip etkilemediğinin idarece yapılacak inceleme sonucu somut olarak ortaya konulduktan sonra; yapılan imalat binanın statiğini etkilemiyor ise para cezasının, 3194 sayılı Kanunun 42. maddesinin 2. fıkrasının b) bendi uyarınca yapı maliyet birim fiyatları üzerinden, statiğini etkilemesi halinde ise aynı fıkranın a) bendi uyarınca yapı inşaat alanı üzerinden hesaplanması gerektiği anlaşılmaktadır.

İzmir İli, Konak ilçesi, 7776 ada, 25 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan yapıda ruhsat ve eki mimari projeye aykırı ilaveler yapıldığından bahisle, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin 27.10.2010. günlü, 1765 sayılı Konak Belediye Encümeni kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesi’nce; 3194 sayılı Kanun’un 42. maddesinde belirtilen kriterlere uygun olarak verilen para cezasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu»karar..davacı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesinin. 2. fıkrasında; ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere yapının mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre, beşyüz Türk Lirasından az olmamak üzere, maddede öngörülen şekilde hesaplanan idari para cezaları uygulanacağı belirtilmiş, a) bendinde; Bakanlıkça belirlenen yapı sınıflarına ve gruplarına göre yapının inşaat alanı üzerinden hesaplanmak üzere, mevzuata aykırılığın her bir metrekaresi için para cezası uygulanacağı, b) bendinde ise; mevzuata aykırılığı yapı inşaat alanı üzerinden hesaplanması mümkün olmayan, yapının cephelerini ve diğer yapı elemanlarını değiştiren veya yapı malzemesi için öngörülen gereklere aykırı bulunan uygulamalar için, Bakanlıkça yayımlanan ve aykırılığa konu imalatın tespiti tarihinde yürürlükte bulunan birim fiyat listesine göre ilgili idarece belirlenen bedelin % 20’si kadar idari para cezası verileceği hükme bağlanmış, c) bendinde ise (a) ve (b) bentlerine göre cezalandırmayı gerektiren aykırılığa konu yapı için hesaplanan para cezasına uygulanacak arttırım sebepleri sayılmış, son fıkrasında da “para cezalarına konu olan alanın hesaplanmasında, aykırılıktan etkilenen alan dikkate alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; İzmir İli, Konak İlçesi,7776 ada, 25 sayılı parselde; eski..7176 ada, 15 parselde bulunan zemin + 4 katlı ruhsatlı binada; 1, 2, 3 katlardaki bağımsız bölümlerin ara duvarları kaldırılmak suretiyle birleştirilerek tek kullanışlı hale getirildiği, eski 7776 ada, 14 parseldeki binanın yan bahçe mesafesinin 1,2,3,4 katlarda kapatılarak her iki bina arasında kapı açılmak suretiyle geçiş sağlandığı, ayrıca eski 15 parseldeki binanın oturtma çatısı yükseltilerek ilave çatı arası katı oluşturulduğunun 14.10.2010 günlü yapı tatil tutanağı ile tespiti üzerine, 3194 sayılı Kanun’un 42. maddesi uyarınca para cezası verildiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda açıklanan kanun hükümleri uyarınca; bağımsız alanların birleştirilmesine yönelik olarak yapılan imalatlarda; (örneğin; iki bağımsız bölüm arasındaki duvarın kaldırılması, iki bağımsız bölüm arasında kapı yada pencere açılması yada balkon ile bağımsız bölüm arasındaki duvarın kaldırılması gibi),  aykırılıktan etkilenen alanın tespitinin, yapılan imalatın binanın statiğini etkileyip etkilemediğinin idarece yapılacak inceleme sonucu somut olarak ortaya konulduktan sonra; yapılan imalat binanın statiğini etkilemiyor ise para cezasının, 3194 sayılı Kanunun 42. maddesinin 2. fıkrasının b) bendi uyarınca yapı maliyet birim fiyatları üzerinden, statiğini etkilemesi halinde ise aynı fıkranın a) bendi uyarınca yapı inşaat alanı üzerinden hesaplanması gerektiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda; İdare Mahkemesince, dava konusu para cezasının, yukarıda yer alan hususlar çerçevesinde, keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle uyuşmazlık hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından, keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmadan verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, İzmir 4. İdare Mahkemesinin 21/02/2012 günlü, E:2011/72, K:2012/261 sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 28/01/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Danıştay Ondördüncü Daire, E: 2013/197, K: 2015/1075, T: 11.03.2015

ÖZÜ: İzmir İli 444 ada, 252 parsel sayılı taşınmazda yer alan binanın üzerinde ruhsatsız olarak baz istasyonu yapıldığının 18.10.2011 günlü yapı tatil tutanağı ile tespiti üzerine 3194 sayılı Kanunun 32. maddesi uyarınca yıkımı ve aynı Kanunun 42. maddesi uyarınca para cezası verilmesi üzerine bu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Bu durumda; 5940 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 3194 sayılı Kanun’un 42. maddesinin yürürlüğe girdiği ve 406 sayılı Kanun’un Ek 35. maddesinin iptali yolundaki Anayasa Mahkemesi kararından sonra düzenlenen 18.10.2011 tarihli yapı tatil zaptı ile ruhsatsız yapı yapıldığının tespit edilmesi üzerine, davacının eylemi hakkında para cezası uygulanmasının önünde herhangi bir hukuki engel bulunmadığından, İdare Mahkemesince para cezasının esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken aksi yöndeki kararda hukuki isabet görülmemiştir.

İzmir İli, Konak ilçesi, 444 ada, 252 parsel sayılı taşınmazdaki yapının üzerinde ruhsatsız baz istasyonu kurulduğundan bahisle, 3194 sayılı imar Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca yıkımına ve aynı Kanun’un 42. maddesi uyarınca para cezası verilmesine ilişkin 27.10.2011 günlü, 2109 sayılı Konak Belediye Encümeni kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; yapının ruhsat gerektirdiği, verilen süre içinde ruhsata bağlanması gerekirken bağlanmadığı, bu nedenle ruhsata aykırı yapının yıkımına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın yıkıma ilişkin kısmının reddine, para cezası yönünden ise; Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararından sonra imar Kanunu’nun 42. maddesinde 5940 sayılı Kanunla yeniden yapılan düzenleme uyarınca dava konusu para cezası verilmiş ise de, cezalandırmaya konu imalat ve aykırılıkların 18.10.2011 günlü yapı tatil tutanağı ile tespit edilmiş olmasına rağmen, 19.11.2008 tarihli güvenlik sertifikasının bulunduğu, fiilin işleniş tarihinin 5940 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 17.12.2009 tarihinden önce olduğunun sabit olduğu, bu Kanun  hükümlerinin yürürlük tarihinden önceki olaylara uygulanmasının mümkün olmadığı, bu nedenle bu Kanun hükümlerine dayanılarak verilen para cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı, ayrıca; dava konusu baz istasyonun kurulduğu tarihte 406 sayılı yasanın Ek 35. maddesi yürürlükte olduğundan ruhsatsız yapı yapma fiilinin gerçekleşmediği gerekçeleriyle para cezasının iptaline karar verilmiş, bu kararın redde ilişkin kısmı davacı şirket, iptale ilişkin kısmı ise davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyize konu İdare Mahkemesi kararının; yıkıma ilişkin kısmında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmamaktadır.

Kararın; para cezasına ilişkin kısmına gelince; 3194 sayılı imar Kanunu’nun 42. maddesinde; “ruhsat alınmadan veya ruhsat ve eklerine veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine …500.000 TL’den 25.000.000 liraya kadar para cezası verilir” yönündeki hükmün, “…500.000 TL’den 25.000.000 liraya kadar para cezası verilir” ibaresinin Anayasa Mahkemesi’nin 17.04.2008 günlü, E:2005/5, K:2008/93 sayılı kararı ile iptal edildiği dikkate alındığında, imar mevzuatına aykırı filin söz konusu maddenin yürürlükte olduğu dönemde suç olduğunun açık olduğu, belirtilen Anayasa Mahkemesi kararı ile bu suçun ortadan kaldırılmayıp, yalnızca suçun karşılığı olarak verilecek para cezasının, bir kısım kriterler göz önünde bulundurularak hesaplanması ve bu suretle kişilerin hukuk güvenliğine kavuşturulmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin 17.4.2008 günlü, E:2005/5, K:2008/93 sayılı kararı ile, eylemin suç olmaktan çıkarılmaması, yeni yasal düzenleme ile sadece bu suça verilecek cezanın niteliği ve miktarında değişiklik yapılmış olması karşısında; iptal kararı ile oluşan yeni hukuki durumu, İmar Kanunu’nun getirdiği düzeni bozucu ihlalleri koruyan bir husus olarak değerlendirmek mümkün olmadığı gibi, kişilerin bu durumu kendi lehlerine kullanmasına da imkan bulunmadığı, aksi durumun; suçların cezasız kalması sonucunu doğuracak olması nedeniyle, hiçbir hukuk düşüncesinde kabul görmeyeceği, imar mevzuatına aykırılığın, 17/12/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5940 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle yeniden düzenlenen, 3194 sayılı imar Kanunu’nun 42. maddesinin yürürlük tarihinden sonraki bir tarihte yeniden tespit edilmesi halinde yeni yasal düzenlemeye göre para cezası verilebileceği açıktır. Öte yandan; 406 sayılı Kanun’un Ek 35. maddesinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı 13/10/2009 tarihinden önce, Telekomünikasyon Kurumundan Güvenlik Sertifikası alınarak inşa edilen ve halen faaliyette bulunan yapılar yönünden; Anayasa Mahkemesi kararlarının geçmişe yürümeyeceği kuralı uyarınca, kazanılmış hakkın oluşup oluşmayacağı hususunun tartışılması gerekmektedir.Hukuk devletinin gerçek anlam ve amacı, devletin tüm işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygun yürütülmesini gerekli kılmaktadır. Anayasanın, devlet faaliyetlerinin yargısal denetime bağlı olarak yürütülmesini öngörmesi nedeniyle yasama işlemlerinin de bu denetim kapsamında olduğu açıktır. Anayasa Mahkemesi kararıyla Anayasaya aykırılığı saptanan bir Kanuna dayanılarak ileriye yönelik hak kazanılması ve kazanılmış bir haktan söz edilmesi olanaksızdır. İletişim hizmeti veren GSM şirketlerinin 5809 sayılı Kanun hükümleri uyarınca, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’ndan aldığı izin, ruhsat veya sertifikaların; sabit telekomünikasyon cihazlarının kurulması ve işletilmesi esnasında, ortamda oluşan elektromanyetik alan şiddetinin limit değerlerine uygunluğunun belirlenmesi, ölçüm yöntemleri ve denetlenmesine yönelik olduğu, izin, ruhsat veya sertifikaların, imar Kanunu uyarınca alınması zorunlu olan yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesinden muafiyet sağlamayacağı, dolayısıyla; GSM şirketlerinin de sabit elektronik haberleşme cihazlarının kurulabilmesi için, yapı niteliği taşıması şartıyla, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi alma zorunluluğunun bulunduğu anlaşılmakta olup, bu nedenle, Anayasa Mahkemesi kararının yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili kurumdan alınan sertifika ile kurulumu tamamlanmış yapı niteliğini haiz baz istasyonları için inşaat ruhsatı hususunda kazanılmış hakkın varlığından söz etme olanağı bulunmamaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, İzmir İli 444 ada, 252 parsel sayılı taşınmazda yer alan binanın üzerinde ruhsatsız olarak baz istasyonu yapıldığının 18.10.2011 günlü yapı tatil tutanağı ile tespiti üzerine 3194 sayılı Kanunun 32. maddesi uyarınca yıkımı ve aynı Kanunun 42. maddesi uyarınca para cezası verilmesi üzerine bu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Bu durumda; 5940 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 3194 sayılı Kanun’un 42. maddesinin yürürlüğe girdiği ve 406 sayılı Kanun’un Ek 35. maddesinin iptali yolundaki Anayasa Mahkemesi kararından sonra düzenlenen 18.10.2011 tarihli yapı tatil zaptı ile ruhsatsız yapı yapıldığının tespit edilmesi üzerine, davacının eylemi hakkında para cezası uygulanmasının önünde herhangi bir hukuki engel bulunmadığından, İdare Mahkemesince para cezasının esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken aksi yöndeki kararda hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, İzmir 2. İdare Mahkemesinin 10/10/2012 günlü; E:2011/2602, K:2012/1676 sayılı kararının; yıkıma ilişkin kısmının ONANMASINA, para cezasına ilişkin kısmının ise BOZULMASINA, dosyanın adı geçen Mahkemeye’ gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 12/02/2015 gününde oybirliği ile karar verildi.

Yazıldı Yargı Kararları

İzmir İdare Mahkemesi Kararı

May07
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

İzmir İdare Mahkemesi, Esas: 2014/742, Karar: 2015/495, Tarih: 19.03.2015

ÖZÜ: Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 17. maddesinde; Bu Yönetmeliğin 6. maddesinde sayılan unvanlardan daire başkanı ve zabıta müdürü dışındaki kadrolara yapılacak atamalarda aşağıdaki şartlar aranır” denilmek suretiyle müdürlük kadrosuna atanmak için diğer ünvanlar için aranılan “görevde yükselme sınavında başarılı olmak” şartının aranmadığı açıktır.

İdarelerin boş bulunan kadrolara atama yapma konusunda takdir yetkilerinin bulunduğu ve yargı yerlerince bu hakkın kullanımını kısıtlayacak şekilde idarenin hukuken zorlanamayacağı açık ise de, zabıta müdürü kadrosuna atanma şartları, yukarda belirtilen Belediye Zabıta Yönetmeliği’nin 17. maddesi ile Görevde Yükselme Esasları kapsamı dışında tutulması karşısında, bu kadroya yapılacak atamanın görevde yükselme sınavı sonucunda başarılı olunması halinde olanaklı bulunduğunun kabulü mümkün olmadığından, zabıta amiri olarak görev yapan davacının görevde yükselme sınavına katılıp başarılı olmaksızın zabıta müdürü kadrosuna atandığı gerekçesiyle tesis edilen dava konusu işlemlerde hukuka uyarlık bulunmamıştır.

Dava, davacının zabıta müdürü kadrosunda görev yapmakta iken zabıta amiri kadrosuna atanmasına ilişkin 18.04.2014 tarih ve 1983 sayılı işlem ile bu görevini Temizlik İşleri Müdürlüğü hizmet biriminde yürütmesinin uygun görülmesine ilişkin 18.04.2014 tarih ve 1999 sayılı işlemin iptali ile yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 76. maddesinde, kurumlara personelin görev ve unvan eşitliği gözetmeksizin kazanılmış hak aylık dereceleriyle görevli bulundukları kadro derecelerine eşit ve daha üst kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilme yetkisi verilmiştir.

Bu madde ile memurların naklen atanmaları konusunda idareye takdir yetkisi tanındığı

açık olup, takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız olmadığı, bu yetkinin ancak kamu yararı ve hizmet gerekleri göz ardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması ya da idari yargı rnerciince saptanması halinde, sözü edilen bu durumun dava konusu idari işlemin sebep ve maksat öğeleri açısından hukuka aykırılığı nedeniyle iptalini gerektireceği yerleşmiş yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

04.07.2009 günlü ve 27278 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mahalli İdareler Personelinin Görevde Yükselme ve Ünvan Değişikliği Esaslarına Dair Yönetmelik’ in 7/a maddesinde; müdür kadrosuna atanabilmek için fakülte veya 4 yıllık yüksek okul mezunu olmak gerektiği belirtilmiştir. Aynı Yönetmeliğin 21. maddesinde ise: zabıta ve itfaiye personelinin görevde yükselme işlemlerinin, ilgili mevzuat hükümlerine göre yürütüleceği kuralı yer almaktadır.

1/04/2007 tarih 26490 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 17. maddesinde; bu Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde sayılan unvanlardan daire başkanı ve zabıta müdürü dışındaki kadrolara yapılacak atamalarda aşağıdaki şartlar aranır” denilmek suretiyle müdürlük kadrosuna atanmak için diğer ünvanlar için aranılan” görevde yükselme sınavında başarılı olmak” şartının aranmadığı açıktır.

Dosyanın incelenmesinden; zabıta amiri olarak görev yapmakta iken 657 sayılı Yasanın 86.maddesi gereğince zabıta müdürlüğü görevini vekaleten yürütmek üzere görevlendirilen ve 02.03.2014 tarihinde de asaleten zabıta müdürlüğü kadrosuna ataması yapılan davacının, 04.07.2009 tarih 22278 resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Mahalli İdareler Personelinin Görevde Yükselme ve Ünvan Değişikliği Esaslarına Dair Yönetmelikte de yer alan görevde yükselme eğitimini tamamlayarak sınavda başarılı olmak şartını taşımadığı gerekçesiyle bu görevinden alınarak zabıta amirliği kadrosuna atanmasına ve bu görevini Temizlik İşleri Müdürlüğü hizmet biriminde yürütmesinin uygun görülmesine ilişkin tesis edilen işlemlerin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 17. maddesinde; Bu Yönetmeliğin 6. maddesinde sayılan unvanlardan daire başkanı ve zabıta müdürü dışındaki kadrolara yapılacak atamalarda aşağıdaki şartlar aranır” denilmek suretiyle müdürlük kadrosuna atanmak için diğer ünvanlar için aranılan “görevde yükselme sınavında başarılı olmak” şartının aranmadığı açıktır. Yine davalı idarenin işlemi dayandırdığı Mahalli İdareler Personelinin Görevde Yükselme ve Ünvan Değişikliği Esaslarına Dair Yönetmeliğin 21. maddesinde, zabıta personelinin görevde yükselme işlemlerinin, ilgili mevzuat hükümlerine göre yürütüleceği kurala bağlanmıştır.

İdarelerin boş bulunan kadrolara atama yapma konusunda takdir yetkilerinin bulunduğu ve yargı yerlerince bu hakkın kullanımını kısıtlayacak şekilde idarenin hukuken zorlanamayacağı açık ise de, zabıta müdürü kadrosuna atanma şartları, yukarda belirtilen Belediye Zabıta Yönetmeliği’nin 17. maddesi ile Görevde Yükselme Esasları kapsamı dışında tutulması karşısında, bu kadroya yapılacak atamanın görevde yükselme sınavı sonucunda başarılı olunması halinde olanaklı bulunduğunun kabulü mümkün olmadığından, zabıta amiri olarak görev yapan davacının görevde yükselme sınavına katılıp başarılı olmaksızın zabıta müdürü kadrosuna atandığı gerekçesiyle tesis edilen dava konusu işlemlerde hukuka uyarlık bulunmamıştır.

Öte yandan; hukuka aykırılığı saptanan dava konusu işlemler nedeniyle davacının uğradığı maddi kayıpları; dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte hesaplanarak davacıya ödenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemlerin iptaline, davacının dava konusu işlemler nedeniyle uğradığı maddi kayıplarının dava(05.06.2014) tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte hesaplanarak davalı idarece davacıya ödenmesine. aşağıda dökümü yapılan yargılama gideri ile karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 750,00 TL vekalet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta ücretinin kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere, 19/03/2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Yazıldı Yargı Kararları

Danıştay 8. Daire Kararı

Nis30
2015
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

               

Danıştay 8. Daire, Esas. 2013/4844,Karar. 2014/7037,Tarih. 14.10.2014

             ÖZET: Dava, bankamatik cihazlarının izin almadan kurulduğundan bahisle kaldırılmasına ilişkin belediye meclis kararının iptali istemine ilişkindir. Olayda; davaya konu ATM cihazlarının işyeri olarak değerlendirilemeyeceği, işyeri olmayan cihazlar için işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmayacağı gibi mevzuatta başka bir izin alınacağı düzenlemesine de gidilmemiştir. Bu durumda, davalı Belediyeye ait taşınmaz üzerinde bulunmayan, üzerine konuldukları taşınmazlara yönelik kira sözleşmeleri bulunan ATM cihazları için davalı belediyeden izin alma zorunluluğu bulunmadığından, tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Dava, davacı şirkete ait bankamatik cihazlarının izin almadan kurulduğundan bahisle 15 gün içerisinde kaldırılmasının, aksi halde yasal işlem yapılacağının bildirilmesine ilişkin 8.12.2011 tarih ve 796 sayılı, 8.12.2011 tarih ve 804 sayılı, 8.12.2011 tarih ve 794 sayılı, 8.12.2011 tarih ve 795 sayılı işlemler ile dayanağı 5.10.2011 tarih ve 78 sayılı Nilüfer Belediyesi Meclis kararının iptali istemiyle açılmıştır.İdare Mahkemesince; 5393 sayılı Yasanın 14. maddesinin 1/a bendi uyarınca çevre ve çevre sağlığı ile şehir içi yaya trafiğini düzenleme hizmetlerini yapma veya yaptırma hususunda görev ve sorumluluğu bulunan davalı belediyenin, bu sorumluluk kapsamında şehirdeki halkın ortak kullanımına açık alanlarda kurulacak ATM’lerin yerlerinin belirlenmesi hususunda da genel yetkisi bulunduğunun kabulü gerektiğinden, bu doğrultuda tesis edilen Nilüfer Belediye Meclisinin 05.10.2011 tarih ve 2011/325 sayılı kararı ile bu karara dayanılarak tesis edilen 08.12.2011 tarih ve 795, 804, 796 ve 794 sayılı işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14. maddesinin l/a bendinde, belediyenin mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla, İmar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafi ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin’ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; sosyal hizmet ve yardım, nikâh, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapacağı veya yaptıracağı vurgulanmış, 15. maddesinin l/b bendinde de, Kanunların belediyeye verdiği yetki çerçevesinde yönetmelik çıkarabilmek, belediye pasakları koymak ve uygulamak, kanunlarda belirtilen cezaları vermek yetki ve imtiyaz olarak sayılmıştır.4857 sayılı İş Kanununun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde; işyeri işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim olarak tanımlanmıştır.Vergi Usul Kanununun “İşyeri” başlığını taşıyan 156. maddesinde; “Ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane, şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yerdir.” düzenlemesi yer almaktadır.5411 Sayılı Bankacılık Kanununun 3. maddesinde; şube; elektronik işlem cihazlarından ibaret birimler hariç olmak üzere, bankaların bağımlı bir parçasını oluşturan ve bu kuruluşların faaliyetlerinin tamamını veya bir kısmını kendi başına yapan, sabit ya da seyyar bürolar gibi her türlü işyeri olarak tanımlanmıştır.Yukarıda yer alan mevzuat hükümlerinin irdelenmesinden; işleme konu ATM ( elektronik işlem cihazları )’ler bir banka şubesine bağlı makina olup; işyeri ya da şube olarak değerlendirilemeyeceği görülmektedir. Kaldı ki; Bankacılık Kanunu söz konusu cihazları açıkça şube tanımı dışında bırakarak, işyeri olarak değerlendirilmesini de mümkün kılmamaktadır.Diğer taraftan, belediyelerden ruhsat alma durumunda olan işyerlerinin, aynı zamanda belediyelerin denetim ve gözetimine tabi olduğu ve belediyelerden çeşitli hizmetler aldığı düşünüldüğünde; banka şubelerinde verilen hizmetlerin bir kısmını veren ancak şubenin makinası olan cihazların, belediyelerden herhangi bir hizmet de almaması karşısında, işyeri nitelemesiyle belediyenin gözetim ve denetiminde olmayacağı da tartışmasızdır. Dosyanın incelenmesinden; davalı Belediye sınırları içerisinde ancak mülkiyeti davalı Belediyeye ait olmayan farklı yerlerde bulunan ve sahipleri ile aralarında kira sözleşmesi bulunan alanlara konulan 7 adet ATM cihazının davalı belediyeden izinsiz kurulmaları nedeniyle 15 gün içerisinde kaldırılmaları gerektiği, aksi halde yasal işlem yapılacağının davacı bankaya bildirildiği, anılan işlemlere karşı yapılan itirazın reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Olayda; davaya konu ATM cihazlarının işyeri olarak değerlendirilemeyeceği, işyeri olmayan cihazlar için işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmayacağı gibi mevzuatta başka bir izin alınacağı düzenlemesine de gidilmemiştir. Bu durumda, davalı Belediyeye ait “taşınmaz üzerinde bulunmayan, üzerine konuldukları taşınmazlara yönelik kira sözleşmeleri bulunan ATM cihazları için davalı belediyeden izin alma zorunluluğu bulunmadığından, tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Kaldı ki, ATM cihazlarının kent estetiğini, çevre ve çevre sağlığını, trafik düzenini bozduğunun yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenecek bilirkişi raporu ile tespiti halinde ATM cihazlarının kaldırılabileceği de açıktır. Açıklanan nedenlerle; Bursa 3. İdare Mahkemesi’nin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, yürütmenin durdurulması hakkında karar verilmediğinden 40.00 TL yürütmenin durdurulması harcının davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 ( onbeş ) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 14.10.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

 

Yazıldı Yargı Kararları
Onceki Sayfa ← Sonraki Sayfa →

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız