• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

Kamu İhalelerinde Yeni Düzenleme

Ağu25
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

16.0.2014gün ve  29090 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan değişikliklerle ; Çerçeve Anlaşma İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde, Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde, Mal Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde ve Kamu İhale Genel Tebliğinde değişiklikler yapılmıştır.

Buna göre, serbest bölgelerde faaliyet gösteren Türk vatandaşları gerçek kişiler ile Türk Kanunlarına göre göre kurulmuş  yabancı sermayeli firmalar yerli üretici sayılabilecektir. Yerli üretici olduğu ise, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından alınacak belgeyle belirlenecektir.

İhalelerde zorunlu olarak yerli katkı ve teknolojik yeterlilik uygulanacaktır.

Kanun kapsamındaki ihalelerde, grup olarak giren ortaklardan, pilot ortağın teknolojik ürün deneyim belgesi sunması durumunda, asgari iş deneyim tutarının en az yüzde yirmisini  pilot ortağın sağlamış olması şartı aranmayacaktır.

Yazıldı Güncel Mevzuat

Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği-DİDDKurulu Kararı

Ağu21
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Yazıldı Yargı Kararları

Genelge

Ağu21
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

04.06.2014

Sayı: 30546965-000-11837

Konu: Kültür ve Turizm Bakanlığı Saymanlık Hesabına yatırılan eğlence vergilerindeki azalış

İlgi: Maliye Bakanlığının 22/05/2014 tarihli ve 55541 sayılı yazısı.

2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 21 inci maddesinin (I) numaralı bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri uyarınca yerli ve yabancı film gösterimlerinden alınan eğlence vergisinden, Kültür ve Turizm Bakanlığına aktarılması gereken payın 2014 yılının ilk 2 ayına göre azaldığından bahisle, farkın neden kaynaklandığına dair Maliye Bakanlığının ilgi yazısı ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.

Konunun iliniz dahilindeki belediyelere duyurularak, söz konusu vergiden aktarılması gereken payların Kanunda belirtilen süre içerisinde Kültür ve Turizm Bakanlığı hesaplarına intikal ettirilmesi ve sonucun takip edilmesi hususunda;

Bilgi ve gereğini arz ve rica ederim.

Ömer DOĞANAY

Bakan a.

Genel Müdür

T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

22.05.2014  Sayı: 55541

Kültür ve Turizm Bakanlığından alman bir örneği ilişik 13/3/2014 tarih ve 24986640- 843.99-51 sayılı yazı ve eklerinin incelenmesinden; 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 21 inci maddesinin numaralı bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri uyarınca yerli ve yabancı film göstermelerinden alınan eğlence vergisinden, bahse konu maddenin son fıkrası uyarınca Kültür ve Turizm Bakanlığına aktarılması gereken % 75 payın, 2014 Yılının ilk iki ayında 12.450.503,49 TL iken aktarılan miktar 6.241.432, olduğundan bahisle aktarılmayan farkın neden kaynaklandığının araştırılmasının talep edildiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 5281 sayılı Kanunun 17 ncı maddesiyle değişik 21 inci maddesinin ikinci fıkrasında, “(l) numaralı bendin (1) ve (2) numaralı alt bentleri ile yerli ve yabancı film gösterimlerine ilişkin belirlenen vergi bu Kanunun 22 ncı maddesinin (1) numaralı bendinde ön görüldüğü şekilde hesaplanarak biletler kullanılmadan önce mahallin mal müdürlüğüne veya muhasebe müdürlüğüne, emaneten yatırılır. Ödemenin yapıldığına dair banka dekontunun ibrazı üzerine belediye tarafından biletlere Özel damga konulur. Ödeme yapmayanlar hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Bahsi geçen yerlerde toplunun meblağın % 75’i Kültür ve Turizm Bakanlığı Merkez Saymanlık hesabına, % 25 ‘i ilgili belediyeye tahsilini takip eden ayın onbeşinci günü akşamına kadar aktarılır. Maliye Bakanlığı yukarıdaki şartlara bağlı kalmaksızın, biletle girilen yerlere ilişkin eğlence vergisinin hesaplanması ve ödenmesine dair işlemlerin ödeme kaydedici cihaz kullanılarak yapılmasına ait usûl ve esasları belirlemeye yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.

Anılan Kanunun 22 nci maddesinin 1 inci fıkrasında, “Vergi biletle girilen yerlerde bilet bedellerine eklenmek suretiyle hesaplanır ve belediye tarafından Özel damga konulması sırasında ödenir. Bu suretle alınan biletlerin kullanılmadan iadesi halinde peşin olarak ödenen vergi geri verilir.” hükmü bulunmaktadır.

Yukarıda yer alan 21 inci maddenin ikinci fıkrasındaki yetkiye istinaden çıkarılan 63 Seri No’lu Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanunla İlgili Genel Tebliğ ile yerli ve yabancı film gösteren ve ödeme kaydedici cihazlarla bilet düzenleyen mükelleflerin biletlerinin belediyelere damgalatma zorunluluğu kaldırılmış ve verginin de en geç ertesi ayın 20 nci günü akşamına kadar yatırılması esası getirilmiştir.

Buna göre, 2464 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin (I) numaralı bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri kapsamında faaliyette bulunan (sinemalarda yerli ve yabancı film gösteren) mükellefler tarafından, sinemalarda belediyeler tarafından özel damga konulan biletlerin kullanılması halinde eğlence vergisinin, bilet bedellerine eklenmek suretiyle hesaplanması ve biletler kullanılmadan önce mahallin mal müdürlüğüne veya muhasebe müdürlüğüne emaneten yatırılması ve ödemenin yapıldığına dair banka dekontunun ibrazı üzerine belediye tarafından biletlere özel damga konulması, bu suretle alınan biletlerin kullanılmadan iadesi halinde ise peşin olarak ödenen verginin iade edilmesi gerekmektedir.

Bunun yanı sıra, 2464 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin (l) numaralı bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri kapsamında faaliyette bulunan (sinemalarda yerli ve yabancı film gösteren) mükellefler tarafından ödeme kaydedici cihazlarla bilet düzenlenmesi ya da belediyeler tarafından özel damga konulmak suretiyle biletlerin kullanılması halinde söz konusu maddesinin son fıkrası uyarınca mal müdürlüğüne veya muhasebe müdürlüğüne yatırılan eğlence vergilerinin % 75’inin Kültür ve Turizm Bakanlığı Merkez Saymanlık hesabına aktarılması gerekmektedir.

Yerli ve yabancı film gösterimlerine ait eğlence vergisinin ödenmediği ya da eksik ödendiğinin ilgili belediyece tespiti halinde, belediyeler tarafından tarhiyatın yapılarak verginin tahakkuk ettirilmesi ve 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre gecikme zammı ile birlikte takip ve tahsil edilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, mükelleflerince süresinde mal müdürlüğüne veya muhasebe müdürlüğüne ödenmeyen ve yukarıda belirtildiği şekilde ilgili belediyece tarh, tahakkuk ve tahsil edilen vergiden (gecikme faizi, gecikme zammı ve vergi cezalan dâhil), Kültür ve Turizm Bakanlığı Merkez Saymanlık hesabına aktarılması gereken % 75’lik kısmın ise ilgili belediyece tahsil edildiği ayı takip eden ayın onbeşinci günü akşamına kadar anılan Saymanlığa aktarılması, bu sürede aktarmanın yapılmaması halinde ödenmeyen pay tutarının, Başkanlığımız Teşkilatınca (vergi dairelerince), ödenmesi gerektiği tarihten itibaren hesaplanacak gecikme zammı ile birlikte 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre belediyeden takip ve tahsil edilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle, mükelleflerce mal müdürlüğüne veya muhasebe müdürlüğüne yatırılmayan 2014 Yılının ilk iki ayına ait eğlence vergilerinin ilgili belediyeler tarafından gecikme zammı ile birlikte takip ve tahsil edilmesi ve % 75’lik kısmının ise tahsil edildiği ayı takip eden ayın onbeşinci günü akşamına kadar Kültür ve Turizm Bakanlığı Merkez Saymanlık hesabına aktarılması gerekir.

Bilgi edinilmesini ve konu ile ilgili olarak tüm belediyelere gerekli duyurunun yapılmasını ve sonucun dan ilgili Bakanlığa ve Başkanlığımıza bilgi verilmesini arz ederim.

İmral DURAN

Başkan a.

Gelir İdaresi Daire Başkanı

 

 

Yazıldı Güncel Mevzuat

Soru

Ağu20
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

SORU :

Belediye Başkanı İlçe dışına görevli olarak gittiği yerde yemek ücretlerini cebinden ödediğinde, Belediyemiz adına kestirdiği fatura bedelinin kendisine ödenip, ödenmeyeceği konusunda bilginize ihtiyaç olduğundan; tarafımıza vereceğiniz cevaba teşekkür ederim.

Gölmarmara Belediye Başkanlığı/MANİSA

CEVAP : Belediye Başkanına 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre hesaplanan günlük yevmiye ödenir. Bunun içinde yemek bedeli de dahildir. Günlük yevmiye haricinde yol ücreti(otobüs/tren/uçak) ,harcırahının 1/3  Ü  oranında faturalanmış otel/motel gideri ile görevli gidilen yere ulaşmak  için  garaj/tren garı/havaalanına kadar gidiş ve dönüşteki gerçek giderler (taksi ücreti) ödenir.Yemek parasını belediye başkanı ,belediye adına fatura da etse harcırahın unsurları  arasında sayılmadığından belediye bütçesinden ödenemez.

Yazıldı Soru / Cevap

Yönetmelik Değişiklikleri

Ağu05
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

KIYI KANUNUNUN UYGULANMASINA DAİR YÖNETMELİĞİN,14.maddesinde yer alan ; Doldurma ve Kurutma Yoluyla Arazi Kazanma başlıklı ve “Denizlerde, içme ve kullanma suyu kaynağı olmamak kaydı ile tabii ve suni göllerde ve akarsularda; sadece kamu yararının gerektirdiği hallerde daha uygun alternatifler bulunmaması veya kıyı alanının yetersizliği nedeniyle ve uygulama imar planı kararı ile bu Yönetmeliğin 13 üncü maddesinde belirtilen yapı ve tesislerle, Kanunun 7. maddesi gereği yapılabilecek kara, deniz, hava ulaşımına yönelik altyapı tesisleri” şeklindeki düzenlemesine  26/7/2014 günlü ve 29072 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Ek ibare ile bu bende: “ ibadet yeri, yeşil alan düzenlemeleri kapsamında park, çocuk bahçesi, açık spor alanları ile açık alan ağırlıklı olmak üzere ve emsali aynı amaçla ayrılan alının % 3 unu yüksekliği 5.50 m. yi aşmayan takılıp sökülebilir elemanlarla inşa edilen; lokanta, gazino, çay bahçesi, sergi üniteleri ve idare binalarını içeren fuar, piknik, eğlence alanları düzenlemek amacıyla doldurma ve kurutma işlemi yapılarak arazi kazanılabilir.” hükmü eklenmiştir.

YAPI DENETİMİ UYGULAMA YÖNETMELİĞİ’NİN Teknik personelin denetim yetkisini belirleyen  15.maddesindeki, Yapı denetim kuruluşunda görev alacak denetçi personelin unvanlarına göre denetim yetkisi sınırları 5/2/2013-28550 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Yönetmelik değişikliğiyle 120.000m2 den “Proje ve uygulama denetçisi makine mühendisi, proje ve yapı denetimini yapar. Denetim yetkisi sınırı 180.000 m2,Proje ve uygulama denetçisi elektrik mühendisi, proje ve yapı denetimini yapar. Denetim yetkisi sınırı 180.000 m2’şeklinde değiştirilmiştir.

Danıştay, yapı denetiminde proje ve uygulama denetçisi elektrik ve makine mühendislerinin denetim alanlarını 120 bin metrekareden 180 bin metrekareye çıkaran Yönetmelik değişikliğinin yürütmesini durdurdu. Değişiklikle, 180 bin metrekarelik alanın denetimini bir mühendise yüklüyordu. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), 180 bin metrekarelik alanın 120 yapıya denk geldiğini ve ancak 3 mühendis tarafından denetlenebileceğini vurgulamıştı. TMMOB, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine açtığı davada, düzenlemenin yürütmesinin durdurulmasını ve iptalini istedi. Danıştay 6. Dairesi kararında, Yapı Denetimi Hakkında Yasa’nın sağlam yapılar yapılarak muhtemel afetlerde can ve mal güvenliğini sağlamak, yapıların imar planına, fen, sanat ve sağlık kurallarına standartlarına uygun, kaliteli yapılması için denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkarıldığına dikkat çekti.

6306 SAYILI KANUNUN UYGULAMA YÖNETMELİĞİNDE 25/7/2014 gün ve  29071 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan YÖNETMELİKLE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

  (Bu yönetmeliğin adı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği” iken 25/7/2014 tarihli ve 29071 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” biçiminde değiştirilmiştir.)

Yönetmeliğin,

Riskli yapıların tespitinde görev alacak kurum ve kuruluşlar (MADDE  6), Riskli yapıların tespiti ve itiraz (MADDE 7 ), Riskli yapıların yıktırılması (MADDE 8), Teknik heyetlerin teşkili (MADDE 9), Uygulama alanındaki taşınmaz maliklerinin hakları ve tapuya tescil işlemleri (MADDE 13), Kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olanlara konut ve işyeri verilmesi (MADDE 14), Riskli yapıların bulunduğu parsellerde, riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarında yapılacak uygulamalar  (MADDE 15), Açık artırma usulü ile satış (MADDE 15/A), Kira yardımı ve diğer yardımları (MADDE 16), Katılım belgesi olan mühendislerin sınava girmesi (GEÇİCİ MADDE 3) başlıklı düzenlemelerinde ek ve değişiklikler yapılmıştır.

Bu değişikliklere göre;

*Riskli yapı tespiti yapan lisanslı kuruluşlarda çalışacak personel ile ilgili yeterlilik ve eğitim şartları arttırıldı. Artık daha nitelikli ve özel eğitim almış mühendisler bu tespitleri yapabilecek.

*Riskli yapı tespiti yapan kuruluşlar; eğer gerçeğe aykırı olarak, risksiz bir yapının riskli veya riskli bir yapının risksiz olarak tespit edilmesi veyahut mevcut olmayan bir yapı hakkında riskli yapı tespit raporu hazırlanması yada yapıya ilişkin verilerin eksik ve yanlış alınarak hesaplama yapılması sebebiyle daha önce yazılı olarak uyarılmış iseler lisansları iptal edilecek.

* İnşaat halinde olup ikamet edilmeyen, metruk, yıkık ve yapı bütünlüğü bozulmuş binalara risk raporu düzenlenmeyecek. Bu yapılar %17 KDV muafiyeti ve tapu ve inşaat harcı muafiyeti şeklindeki toplamda yaklaşık %23’e varan kentsel dönüşüm teşviklerinden yararlanamayacak.

*Kiracıların risk tespit raporlarından haberdar edilmesi sistemi getirildi. Yönetmelik değişikliği ile mal sahiplerine risk tespit raporu ile ilgili durumu kiracılarına da bildirmek yükümlülüğü getirildi. Böylece kiracılar da 60 ve 30 günlük yapıyı boşaltma sürelerinden haberdar olduğundan hazırlıklarını yapabilecek.

*Riskli alanlarda yapılacak kentsel dönüşümde birden fazla konut ve işyeri alacak olanlar, katkı payı ödenmesi halinde bu bedeli devlete taksit ile ödeyebilecek. Eski düzenlemede vatandaşın alacağı mülke katkı payı peşin olarak devlete ödeniyordu.

*Apartman ve sitelerde çoğunluk 2/3 ile yıkıp yapmaya veya müteahhide karar alınması aşamasındaki noter tebligatıyla diğer mülk sahiplerini toplantıya davet etme zorunluluğu kaldırıldı. Bu tip toplantılar iadeli taahhütlü posta ile çağrı gönderilerek veya elden imza ile davet yazısı verilerek yapılabilecek.

*Tapunun elinde olan, kentsel dönüşümde ifraz, terk ve tevhid işlemleri yapma yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığının il müdürlüklerine verildi.

*Zemini riskli alanlarda inşaat yasağı sebebiyle, buradaki arsalarda bulunan imar haklarının başka arsalara transferine olanak tanındı. Arsa sahibi buradaki imar hakkını başka bir yerdeki arsada kullanabilecek.

*Kentsel dönüşüm kapsamında yapılan yeni dairelerin ve işyerlerinin ilgililere tapudan devri esnasında tapu harçlarının ödenip ödenmeyeceği tartışması çözüldü. Kentsel dönüşüm kapsamında yeniden yapılan daire ve dükkanların, sahiplerine veya müteahhide devri esnasında tapu harcı ve belediyedeki diğer harçlar alınmayacak.

Yazıldı Güncel Mevzuat

Görevde Yükselme

Tem23
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

23.07.2014 gün ve 29069 sayılı Resmi Gazetede “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik yayınlandı.

Bu Yönetmeliğin GEÇİCİ 10.Maddesinde;  “Kurum1ar, görevde yükselme ve unvan değişikliği yönetmeliklerini bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç altı ay içerisinde Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşünü alarak bu Yönetmeliğe uygun hale getirir. Kurum yönetmelikleri yürürlüğe konuluncaya kadar mevcut yönetmeliklerinin bu Yönetmeliğe aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam edilir. Söz konusu yönetmelikler yürürlüğe konuluncaya kadar, bu Yönetmelik hükümleri çerçevesinde uygulama yapılır.” Hükmü yer almaktadır.

Yazıldı Güncel Mevzuat

Ruhsatlarla İlgili Danıştay Kararı

Tem23
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Danıştay Ondördüncü Daire, Esas:2011/12887, Karar:2012/8667, Tarih:27.11.2012

ÖZÜ: Ruhsat ve eklerine aykırı olarak yapılan yapılar nedeniyle para cezası verilmesine karar verilebilmesi için, idarece yapı hangi aşamada olursa olsun yapı tatil tutanağının düzenlenmesi gerekmekte olup, verilecek para cezasının ruhsata aykırılıkların durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre mevzuata aykırılığın her bir metrekaresi için hesaplanacağı dikkate alındığında, belediyece düzenlenen tutanakta ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapının durumunun, niteliğinin, sınıfının, yerleşmeye ve çevreye etkisinin, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğinin ve metrekaresinin somut ve ayrıntılı olarak belirtilmediği için,3194 sayılı Yasaya uygun olarak düzenlenmeyen tespit tutanağına dayalı olarak tesis edilen dava konusu işlem hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Dava; İzmir İli, Konak İlçesi, 7730 ada, 24 parsel sayılı taşınmazda bulunan ruhsatlı binanın 7. katındaki işyerinde ve çatı katında ruhsatsız imalatlar yapıldığından bahisle 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca davacıya 7. kat için 5.108 TL, çatı katı için 6.952,86 TL olmak üzere toplam 12.060 TL imar para cezası verilmesine ilişkin Konak Belediye Encümeni’nin 11.05.2010 günlü ve 689 sayılı kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesi’nce; dava konusu yapının sınıfı, grubu ve inşaat alanı baz alınarak 3194 sayılı Kanun’un 42. maddesinde belirtilen kriterler doğrultusunda davacıya 12.060 TL imar para cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5940 sayılı Kanunun 2. maddesiyle değişik 42. maddesinin 2. fıkrasında; ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere yapının, mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre, beşyüz Türk Lirasından az olmamak üzere, maddede belirtilen şekilde hesaplanan idari para cezalarının uygulanacağı düzenlenmiş; (a) bendinde; yapı sınıflarına ve gruplarına göre yapının inşaat alanı, üzerinden hesaplanmak üzere, mevzuata aykırılığın her bir metre karesi için uygulanacak para cezalarının miktarları belirlenerek bu miktarların her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında bir Türk Lirasının küsuru da dikkate alınmak suretiyle artırılacağı kurala bağlanmış; (b) bendinde; mevzuata aykırılığı yapı inşaat alanı üzerinden hesaplanması mümkün olmayan, yapının cephelerini ve diğer yapı elemanlarını değiştiren veya yapı malzemesi için öngörülen gereklere aykırı bulunan uygulamalar için, Bakanlıkça yayımlanan ve aykırılığa konu imalatın tespiti tarihinde yürürlükte bulunan birim fiyat listesine göre ilgili idarece belirlenen bedelin % 20’si kadar idari para cezası verileceği hükme bağlanmış, (c) bendinde ise artırım sebepleri sayılmıştır.

Bu düzenlemeye göre, ruhsat ve eklerine aykırı olarak yapılan yapılar nedeniyle para cezası verilmesine karar verilebilmesi için, idarece yapı hangi aşamada olursa olsun yapı tatil tutanağının düzenlenmesi gerekmekte olup, verilecek para cezasının ruhsata aykırılıkların durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre mevzuata aykırılığın her bir metrekaresi için hesaplanacağı dikkate alındığında söz konusu tutanakta ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapının durumunun, niteliğinin, yerleşmeye ve çevreye etkisinin, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğinin ve metrekaresinin somut ve ayrıntılı olarak belirtilmesi gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden; İzmir İli, Konak İlçesi, 7730 ada, 24 parsel sayılı taşınmazda bulunan ruhsatlı binanın 7. katındaki işyerindeki ışıklık hizasından duvar örülmek suretiyle iki ayrı bağımsız bölüme dönüştürüldüğünün, (holden ikinci kapı açıldığı) + % 33 meyilli kiremit örtülü çatı arka cepheden gabarisi yükseltilerek çatı arası müştemilat yapıldığının, ön cephede ise merdiven bacası hizasından açık teras yapıldığının ve kullanılır durumda olduğunun 29.04.2010 tarih ve 2464 sayılı yapı tatil zaptı ile tespit edildiği, yapı tatil zaptında yapının metrekaresinin, sınıfının, çevreye etkisinin, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediği hususlarının açık olarak belirtilmediği ve bunlara ilişkin bilgi ve belgelerin dosyaya eklenmediği, davalı idarece 7. Kat ve çatı katındaki aykırılıkların 4. Sınıf A grubu yapı olarak alınıp Kanun hükmündeki artırım nedenlerinin de uygulanması suretiyle davacıya toplam 12.060 TL imar para cezası verildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda; 3194 sayılı Yasaya uygun olarak düzenlenmeyen tespit tutanağına dayalı olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından, davanın reddi yolundaki temyize konu Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle; İzmir 2. İdare Mahkemesi’nin 12/11/2010 günlü, E:2010/1177, K:2010/1644 sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 27/11/2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

(NOT: Danıştay 14. Dairesi, 05.06.2014 gün ve 2013/296 Esas, 2014/6506 sayılı kararıyla, “kararın düzeltilmesi istemini” reddettiğinden, karar kesinleşmiştir.)

Yazıldı Yargı Kararları

Muvazaalı “asıl işveren – alt işveren ilişkisi” ve “ işçi temini” kavramlarına ilişkin çarpıcı bir Yargıtay Kararı

Tem22
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

       

     Muvazaalı “asıl işveren – alt işveren ilişkisi” ve “ işçi temini” kavramlarına  ilişkin çarpıcı bir Yargıtay  Kararı

 

   T.C. Yargıtay 9. Hukuk Dairesİ, E. 2014/13199,K. 2014/16663,T. 26.05.2014

             ÖZÜ : Davacı işçi, Belediyede çalışan kadrolu ve sendikalı işçilerle taşeron şirketlerde çalışan aynı işi yan yana yapan işçilerin aldıkları ücret farkının 3 katı olması, işçilerin fazla mesaileri ücretlerinin ödenmemesi, yıllık izinlerin belirli iş sözleşmeleri gerekçe gösterilerek verilmemesi nedenleri ile davalı belediyede örgütlü olan Belediye İş sendikasına üye olmak istediğini, ancak taşeron şirketlerde çalışan işçilerin sendikalı olma çalışmalarına davalı Belediye Başkanlığınca tahammül edilemediğini ve işten bu nedenle davalı Belediye tarafından çıkarılması nedeniyle, feshin geçersizliğine ve işe iadesine, işe başlatmama tazminatının 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 31/6 maddesi uyarınca belirlenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece feshin davalılar arasındaki asıl alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu, davacının başlangıçtan itibaren davalı Belediye Başkanlığı işçisi sayılması gerektiği, feshin sendikal nedenle feshedildiği gerekçesi ile verdiği kararın asıl-alt işveren ilişkisinin unsurlarının araştırılması ve alt işveren lehinde vekalet ücretine karar verilmesinin hatalı olması gerekçeleri ile verdiği bozma kararı üzerine yapılan yargılama sonunda, davalı belediye ile davalı firma arasında asıl olarak “işçi temini ilişkisi” kurulmuş olup; böylesi bir ilişkiye ise yasal düzenlemelerimizce izin verilmediği, bu durumda, davalılar arasında muvazaalı bir “asıl işveren – alt işveren ilişkisi” oluşturulduğu hususunun açığa çıktığı, buna göre, davalılar arasında muvazaalı alt işverenlik ilişkisinin kurulmuş olunması karşısında; davacı işçinin de, başlangıçtan itibaren asıl işveren konumunda bulunan davalı belediyenin işçisi olarak kabulü gerekeceği, feshin sendikal nedene dayandığı gerekçesi ile davanın davalı şirket yönünden reddine, davalı Belediye Başkanlığı yönünden ise kabulüne karar verilmiş, davalı şirkete husumetten ret nedeni ile vekalet ücreti takdir edilmiştir. Kanuna aykırı olduğu için geçersiz olan asıl işveren-alt işveren ilişkisinde davacı işçinin işverenin kim olduğu konusunda yanılması olağan karşılanmalıdır. Bu nedenle, alt işveren hakkında açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilse de, kanuna aykırı ilişki içine giren ve işçinin yanılmasına sebebiyet veren şirket lehine vekalet ücreti takdir edilmemesi gerekir.

                KARAR : Davacı vekili, davacının davalı Maltepe Belediyesinde park-bahçeler işçisi olarak çalışmaya başladığını, işe başladığı günden iş akdinin feshedildiği 31.12.2011 tarihine kadar aralıksız çalıştığını, ancak sigortasının diğer davalı taşeron şirketi tarafından yatırıldığını, Maltepe Belediyesinde çalışan kadrolu ve sendikalı işçilerle taşeron şirketlerde çalışan aynı işi yan yana yapan işçilerin aldıkları ücret farkının 3 katı olması, işçilerin fazla mesaileri ücretlerinin ödenmemesi, yıllık izinlerin belirli iş sözleşmeleri gerekçe gösterilerek verilmemesi nedenleri ile davalı belediyede örgütlü olan Belediye İş sendikasına üye olmak istediğini, ancak taşeron şirketlerde çalışan işçilerin sendikalı olma çalışmalarına davalı Maltepe Belediyesi Başkanlığınca tahammül edilemediğini ve işten bu nedenle davalı Belediye tarafından çıkarıldığını, davalılardan Maltepe Belediyesi ile davalı taşeron firma ile kurulan alt işveren üst işveren ilişkisi muvazaalı olup, davacının işe girdiği tarihten iş akdinin feshedildiği tarihe kadar gerçekte belediye işçisi olduğunu, davacı işçinin iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan ve sendikal nedenle feshedildiğini belirterek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddeleri uyarınca feshin geçersizliğine ve işe iadesine, işe başlatmama tazminatının 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 31/6 maddesi uyarınca belirlenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Maltepe Belediyesi vekili husumet itirazı ile, davacının diğer şirket Z… İnşaat personeli olduğunu, Maltepe Belediyesi Başkanlığı Fen İşleri Müdürlüğü tarafından Park ve Bahçelerin Bakım Onarım Hizmet alım işine ait Sözleşme Belediye ve diğer davalı arasında imzaladığını, dava dilekçesinde davacının iş akdinin sendikal nedenlerle feshedildiğini belirtilmiş ise de bu iddianın gerçek dışı olduğunu, davacının sözleşme kapsamındaki iş süresi içerisinde çalıştırıldığını ve süre bitimi nedeni ile iş akdinin feshedildiğini, ayrıca davacının içinde bulunduğu grubun 30/01/2012 tarihinde Maltepe Belediyesi Başkanlığı ana hizmet binası önünde Maltepe Belediye Başkanı Prof. Dr. M. Z.’e yönelik ağır itham ve hakaretlerde bulunduğunu ve kamu hizmeti yürüten Belediye Başkanlığının çalışmalarını aksatıcı belediye çalışanlarına rahatsızlık verici eylem ve davranışlar sergilediğini, davanın reddi gerektiğini savunurken, Davalı şirket vekili ise davacı ile davalı şirket arasında ihale sürelerine bağlı olarak iki kez belirli süreli iş sözleşmesi imzalandığını, belirli süreli iş akdinin süresi sona erdiğinden davacının iş akdinin de kendiliğinden sona erdiğini, şirketin davacının çalıştığı işyerinde alt işveren olduğunu, davacının asıl işveren olan Maltepe Belediyesine veya bu işleri ihale den alt taşeron işverene, yeni dönemde çalışmak için müracaat etmediğini, müracaatı halinde davacıyı da yine alt işveren üzerinden işe alınacağını, dolayısı ile davacının işe iade davacısının samimi olmadığını belirtmiştir. Mahkemece feshin davalılar arasındaki asıl alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu, davacının başlangıçtan itibaren davalı Belediye Başkanlığı işçisi sayılması gerektiği, feshin sendikal nedenle feshedildiği gerekçesi ile verdiği kararın asıl-alt işveren ilişkisinin unsurlarının araştırılması ve alt işveren lehinde vekalet ücretine karar verilmesinin hatalı olması gerekçeleri ile verdiği bozma kararı üzerine yapılan yargılama sonunda, davalı belediye ile davalı firma arasında asıl olarak “işçi temini ilişkisi” kurulmuş olup; böylesi bir ilişkiye ise yasal düzenlemelerimizce izin verilmediği, bu durumda, davalılar arasında muvazaalı bir “asıl işveren – alt işveren ilişkisi” oluşturulduğu hususunun açığa çıktığı, buna göre, davalılar arasında muvazaalı alt işverenlik ilişkisinin kurulmuş olunması karşısında; davacı işçinin de, başlangıçtan itibaren asıl işveren konumunda bulunan davalı belediyenin işçisi olarak kabulü gerekeceği, feshin sendikal nedene dayandığı gerekçesi ile davanın davalı şirket yönünden reddine, davalı Belediye Başkanlığı yönünden ise kabulüne karar verilmiş, davalı şirkete husumetten ret nedeni ile vekalet ücreti takdir edilmiştir. Karar davacı vekili tarafından ret nedeni ile diğer davalıya vekalet ücreti takdir edilmesi, davalı belediye vekili tarafından ise cevap nedenleri ile temyiz edilmiştir. Dosya içeriğine ve uyulan bozma kararı sonrası toplanan delilerle göre davalılar arasında asıl alt işveren ilişkisinin unsurlarının oluşmadığı, davacının başlangıçtan beri davalı Belediye işçisi sayılması gerektiği, feshin sendikal nedene dayandığı anlaşıldığından, mahkemece davalı Belediye yönünden davanın kabulüne karar verilmesi isabetlidir. Ancak bozmada da belirtildiği gibi kanuna aykırı olduğu için geçersiz olan asıl işveren-alt işveren ilişkisinde davacı işçinin işverenin kim olduğu konusunda yanılması olağan karşılanmalıdır. Bu nedenle, alt işveren hakkında açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilse de, kanuna aykırı ilişki içine giren ve işçinin yanılmasına sebebiyet veren şirket lehine vekalet ücreti takdir edilmemesi gerekir. Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen reddedilen davalı şirket yönünden vekalet ücretinin hüküm altına alınması hatalıdır. 4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

SONUÇ : Yukarda açıklanan gerekçe ile;

1. Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,

2.Davanın davalı Z… İNŞ. TAAH. TAŞ. SAN. TİC. LDT. ŞTİ yönünden husumetten REDDİNE

3. Davanın davalı Belediye Başkanlığı yönünden KABULÜNE

a) Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,

b) Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 31. Maddesi uyarınca davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 1 yıllık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,

c) Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNE,

4. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,

5. Davacının yaptığı 40.50 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalıların yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,

6. Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.500.00 TL ücreti vekaletin davalı Belediye Başkanlığından alınarak davacıya verilmesine, Davalı şirket unsurları oluşmayan asıl-alt işveren ilişkisinin tarafı olup, dava açılmasına neden olduğundan lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri takdir edilmesine yer olmadığına,

7. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine, kesin olarak, 26.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yazıldı Yargı Kararları

8.Kamulaştırmasız El Atma Haciz

Tem22
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, E. 2013/17027,K. 2014/5219,T. 25.03.2014

ÖZET : Yürürlüğe girmemiş olması halinde dahi Anayasa’ya aykırılığı saptanmış yasa hükümleri uygulanamaz. Anayasa’nın 11. maddesinde, Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi düzenlenmiş, 138. maddesi ise hakimlere herşeyden önce Anayasa’ya uygun olarak hüküm verme yetkisi tanımıştır. Anayasa’nın 11. ve 138. maddeleri, hakime Anayasa’ya aykırılığı saptanmış yasa hükmünü, iptal kararı yürürlüğe girmemiş olsa bile uygulamama yetkisini hatta yükümlülüğünü vermektedir. Zira iptal edilen hükmün uygulanması, hak arama hürriyetinin içini boşaltma anlamına gelecek ve Hukuk Devleti ilkesi ihlal edilmiş olacaktır.Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararını duyurması, iptal edilen Yasa’nın uygulanmasını durdurucu bir tedbir niteliğine bürünmektedir. Karar gerekçelerinin yazımı ve yayımlanmasının uzun süre alması karşısında hiç olmazsa iptal kararının duyurulması, Anayasa’ya aykırı yasa hükmünün uygulanmasını engelleyecektir.İptal hükmünün Resmi Gazete’de yayımlanmasından 6 ay sonra yürürlüğe girecek olması Kanun Koyucuya Anayasa’ya uygun yeni yasa maddesi hazırlanması için verilmiş süre olup, bu süre iptal hükmünün uygulanmasını engellemez.Somut olayda, kamulaştırmasız elatmadan kaynaklanan ilama dayalı başlatılan takipte,borçlu Ankara İl Özel İdaresi hesabına 11.03.2013 tarihinde haciz konulmuştur. Haciz tarihi itibariyle 6111 sayılı Yasa’nın Geçici 2. maddesi iptal edildiğinden ve haciz tarihindeki uygulamaya göre, borçlu İdare’nin haczi kabil mal varlığı üzerine haciz konulması mümkün olup, mahkemenin (… Anayasa Mahkemesi’nin 22/02/2013 tarihli 28567 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 01/11/2012 tarihli ve 2010/83 Esas 2012/169 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği ve aynı kararda, iptal kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği hüküm altına alındığından anılan Kanun maddesinin 22/08/2013 tarihine kadar yürürlükte olduğu…) gerekçesi isabetli değildir.

KARAR :  Şikayet eden borçlu Ankara İl Özel İdaresi vekili İcra Mahkemesi’ne başvurusunda; kamulaştırmasız elatmadan kaynaklanan ilama dayalı başlatılan takipte, 11.03.2013 tarihli yazı ile borçlunun Ziraat Bankası Ulus Şubesi nezdindeki hesaplarına haciz konulmasına karar verildiğini ve bu kapsamda ilgili Banka’ya haciz yazısı yazıldığını, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 5999 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle eklenen Geçici 6. ve 6111 sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesine göre, kamulaştırmasız elatma nedeniyle hüküm altına alınan tazminatın tahsili için idarelerin mal, hak ve alacaklarının haczedilmeyeceğini, öte yandan anılan banka hesabına kamu hizmetlerine tahsisli (projeli işlerde kullanılmak üzere) ödenekler ve personele ait maaşlar ile diğer kurum ve kuruluşların yatırım vs. hizmetlerinde kullanılmak üzere bütçelerinden gönderilen ödeneklerin yatırıldığını, bu nedenlerle yapılan haciz işleminin İİK’nun 82/1. maddesine ve 6183 sayılı Kanun’un 70.maddesine de aykırı olduğunu açıklayarak, haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Mahkemece, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin son fıkrasında yer alan haczedilmezliğe ilişkin düzenlemenin yürürlük tarihinden sonra, hüküm altına alınan kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat alacaklarının tahsili için anılan maddenin son fıkrası gereği haciz yapılamayacağı, yine 6111 sayılı Kanun’un geçici 2.maddesi Anayasa Mahkemesi’nin 22/02/2013 tarihli 28567 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 01/11/2012 tarihli ve 2010/83 Esas 2012/169 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği ve aynı kararda, iptal kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği hüküm altına alındığından anılan Kanun maddesinin 22/08/2013 tarihine kadar yürürlükte olduğu ve 01/11/1983 tarihinden sonraki döneme ait kamulaştırmasız elatma nedeniyle açılan davalar neticesinde verilen tazminat kararlarına dayanılarak yapılan icra takiplerinde, borçlu idarenin mal, hak ve alacaklarının 22/08/2013 tarihine kadar haczedilemeyeceği gerekçesiyle şikayetin kabulü ile borçlu İl Özel İdaresi’nin TC. Ziraat Bankası Ulus Şube Müdürlüğü’ndeki bulunan hesaplara konulan 11.03.2013 tarihli haczin kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm, alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.30.06.2010 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5999 sayılı Yasa’nın 1. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen Geçici 6. maddesinin 1. fıkrasında; kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak kazanmış olanlar hakkında bu madde hükümlerinin uygulanacağı, son fıkrasında ise bu madde uyarınca ödenecek olan tazminatın tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği düzenlenmiş olup, 13.02.2011 tarih ve 6111 sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesi hükmünün 04.11.1983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerine de uygulanacağı düzenlenmiştir.Ne var ki; 6111 sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesi 01.11.2012 tarihinde Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş, iptal hükmü 22.02.2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.Anayasa’nın 11. maddesinde, Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi düzenlenmiş, 138. maddesi ise hakimlere herşeyden önce Anayasa’ya uygun olarak hüküm verme yetkisi tanımıştır. Anayasa’nın 11. ve 138. maddeleri, hakime Anayasa’ya aykırılığı saptanmış yasa hükmünü iptal kararı yürürlüğe girmemiş olsa bile uygulamama yetkisini hatta yükümlülüğünü vermektedir. Zira iptal edilen hükmün uygulanması, hak arama hürriyetinin içini boşaltma anlamına gelecek ve Hukuk Devleti ilkesi ihlal edilmiş olacaktır. Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi ve Danıştay’ın iptal kararının yürürlüğe girmemiş olması halinde dahi Anayasa’ya aykırılığı saptanmış yasa hükümlerinin uygulanamayacağına işaret eden kararları vardır. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararını duyurması, iptal edilen Yasa’nın uygulanmasını durdurucu bir tedbir niteliğine bürünmektedir. Karar gerekçelerinin yazımı ve yayımlanmasının uzun süre alması karşısında hiç olmazsa iptal kararının duyurulması, Anayasa’ya aykırı yasa hükmünün uygulanmasını engelleyecektir. (Turan Yıldırım Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İd. Huk. Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi-Amme İdaresi Dergisi, cilt:26) İptal hükmünün Resmi Gazetede yayımlanmasından 6 ay sonra yürürlüğe girecek olması Kanun Koyucuya Anayasa’ya uygun yeni yasa maddesi hazırlanması için verilmiş süre olup, bu süre iptal hükmünün uygulanmasını engellemeyeceğinden idarenin mal, hak ve alacakları haczedilebilir. Somut olayda; borçlunun hesabına 11.03.2013 tarihinde haciz konulmuştur. Haciz tarihi itibariyle 6111 sayılı Yasa’nın Geçici 2. maddesi iptal edildiğinden ve o tarih itibariyle yürürlükte olan 5999 sayılı Kanun’un Geçici 6.maddesine göre alacağın doğumuna sebep olan idare eyleminin 1983 yılından öncesine ait olduğuna ilişkin iddia ve bilgi bulunmadığından, kamulaştırmasız el atmaya ilişkin eylemin 1983 yılından sonra olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, haciz tarihindeki uygulamaya göre, borçlu İdare’nin haczi kabil mal varlığı üzerine haciz konulması mümkün olup mahkemenin yazılı gerekçesi isabetli olmamıştır. Bu kapsamda; haciz yazısında belirtilen hesap numarasına uygun hesabın ekstrelerinin getirtilerek, hesaptaki paraların mahiyeti ve kaynağı belirlenip, diğer şikayet nedeni kapsamında değerlendirilme yapılarak sonuca gidilmesi yerine, yazılı gerekçeyle hüküm tesisi doğru değildir.

SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, Mahkeme hükmünün yukarıda yazılı nedenlerle İİK’NUN 366 ve 6100 sayılı HMK’NUN Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’NUN 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’NUN 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK’NUN 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 25.03.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

(Ercüment AKIŞ’IN NOTU: Bu kararı aşağıdaki  açıklama ile birlikte değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır. Karara konu “6111 sayılı Yasa’nın Geçici 2. maddesi iptal edildiğinden ve o tarih itibariyle yürürlükte olan 5999 sayılı Kanun’un Geçici 6.maddesinin ve o tarih itibariyle yürürlükte olan 5999 sayılı Kanun’un Geçici 6.maddesine göre alacağın doğumuna sebep olan idare eyleminin 1983 yılından öncesine ait olduğuna ilişkin iddia ve bilgi bulunmadığından, kamulaştırmasız el atmaya ilişkin eylemin 1983 yılından sonra olduğunun kabulü gerekir” açıklamasının dayanağı olan ve Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararının gerekçesinin ve yorumunun bilinmesi, kararın anlaşılması açısından yararlı olacaktır.)

13.02.2011 günlü, 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesi şöyledir:

“GEÇİCİ MADDE 2- (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş yıl süreyle geçerli olmak üzere; 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun geçici 6. maddesi hükmü, 4/11/1983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerine de uygulanır. Ancak, bu tarihten sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemleri sebebiyle açılan tazminat davalarında verilen ve kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden 2942 sayılı Kanunun geçici 6. maddesinin yedinci fıkrası uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere, ihtiyaç olması halinde, idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerden ayrıca yüzde beş pay ayrılır.”

2942 sayılı Kanun’un Geçici 6. maddesi, 9.10.1956 ile 4.11.1983 tarihleri arasında meydana gelen kamulaştırmasız el atmalara dayalı tazminat taleplerine uygulanacak kuralları öngörmektedir. Bu kuralda getirilen düzenlemeler, malikler açısından kamulaştırma için Anayasa’nın 46. maddesinde ve 2942 sayılı Kanun’da öngörülen güvencelerden daha aleyhe kurallar içermektedir. 2942 sayılı Kanun’a göre, kamulaştırma kararı verilebilmesi için öncelikle taşınmazın değerinin idare tarafından tespit ettirilmesi, uyuşmazlık halinde idarenin mahkemeye başvurarak bedel tespitini istemesi gerekmektedir. Tespit edilen bedelin peşin olarak bankaya yatırılmasıyla kamulaştırma kararı kesinleşmektedir. Bu nedenle bir kamu idaresi kamulaştırma bedelini ödeyecek yeterli ödeneği olmadıkça kamulaştırma kararı alamayacaktır. Diğer taraftan, malikin kamulaştırma işlemi aleyhine idari yargıda dava açma hakkı bulunmaktadır. 2942 sayılı Kanun’da kamulaştırma bedellerinin taksitlendirilmesi belli hallere münhasır kılınmış ve bu hallerde de taksitlendirme süresinin beş yılı geçemeyeceği ve taksitlendirme halinde kamu alacakları için uygulanan en yüksek faizin uygulanması kuralı yer almaktadır.

Geçici 6. maddede ise geçmişte idarelerce kamulaştırmasız el atılan taşınmazlarla ilgili olarak uzlaşma ve dava yoluna başvurma külfeti maliklere yüklenmiştir. Bu nedenle dava harçlarını ödeme yükümlülüğü de maliklerin üzerindedir. Diğer taraftan, hükmedilen tazminatın ödenmesi için bütçeden belli bir pay ayrılması ve hükmedilen tazminatlar toplamının bu ödenekten fazla olması halinde ödemelerin taksitlendirilmesi öngörülmüştür. Anayasa’nın 46. maddesindeki taksitlendirme koşullarının bulunup bulunmadığına bakılmadığı gibi, sürenin beş yılı aşması ihtimali de vardır. Ayrıca, taksitlendirme halinde 3095 sayılı Kanun’a göre ödenecek olan kanuni faiz oranı kamulaştırmada uygulanacak olan kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranından daha düşüktür. Öte yandan, mahkeme kararından sonra idarelere tekrar uzlaşma teklif etme yetkisi tanındığı gibi tazminatın ödenmesini sağlamak üzere idarelerin mal, hak ve alacaklarının haczedilmesi de yasaklanmıştır.

Geçmişe yönelik bazı mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla çıkarılan ve istisnai nitelik taşıyan Geçici 6. maddedeki malik aleyhine hükümlerin geleceğe yönelik olarak uygulanması halinde kamulaştırma için Anayasa ve Kanun’da öngörülen bütün güvenceler etkisiz kalabilecektir. Kuralla, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 15 yıl boyunca 2026 yılına kadar idarelerin özel mülkiyete kamulaştırmasız el atma yoluyla müdahalesine yol açılmaktadır. Böylece idareler kamulaştırma yapmak yerine, hukuka aykırı olarak el atmak suretiyle taşınmazları elde edebileceklerdir. Böyle bir durumda devletin hukuka bağlılığı ilkesi zedeleneceği gibi bireyler açısından hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik de ortadan kalkacaktır. Bir hukuk devletinde kanunların hukuka aykırı uygulamaları teşvik etmesi kabul edilemez.

 

Yazıldı Yargı Kararları

T.C.İÇİŞLERİ BAKANLIĞI HUKUK MÜŞAVİRLİĞİ 2013 YILI GÖRÜŞLERİ

Tem17
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 İÇİNDEKİLER (2) görmek için lütfen linki tıklayınız !

HUKUKİ GÖRÜŞLER KİTAP içeriği görmek için lütfen linki tıklayınız !

Yazıldı Makale ve Görüşler
Onceki Sayfa ← Sonraki Sayfa →

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız