• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

MEKÂNSAL PLANLAR YAPIM YÖNETMELİĞİ

Haz16
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

                           14 Haziran 2014   gün ve  29030 sayılı Resmî Gazete de yayınlanan MEKÂNSAL PLANLAR YAPIM YÖNETMELİĞİ ile;

(1) 2/11/1985 tarihli ve 18916 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik ile,

(2) 11/11/2008 tarihli ve 27051 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.

            ‘Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’   ile getirilen  düzenlemelere kısaca değinirsek;

İMAR PLANLARINDA DEĞİŞİKLİK YAPMAK İÇİN BAKANLIK ONAYI GETİRİLMİŞTİR.

* Yeni düzenleme ilçe ve büyükşehir belediyesi onayıyla sosyal teknik alanların kaldırılması, küçültülmesi veya yerinin değiştirilmesi gibi düzenlemeleri ortadan kaldırıyor. Artık yapılan tüm plan değişikliği için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın onayı zorunlu olacak. Bakanlık bu değişiklikle, yeşil ve sosyal alanlar üzerinde yapılacak plan değişikliklerinde son sözü kendisinin söylemesini amaçlıyor. *Belediyelerin imar planı yapmak yetkisi korunsa da ciddi bir merkezi denetim getiriliyor.

* Öte yandan Bakanlık onayı olsa dahi söz konusu alanın konum ve yüzölçümünün eşdeğer alanın alternatif olarak gösterilmesi zorunlu olacak. Yani şehrin merkezindeki değerli bir alanın alternatifi şehrin dışındaki bir bölge olamayacak. Alternatif olarak sunulan bölgenin park, meydan, açık alan ve yeşil alan olarak kullanılması da zorunlu tutulmuştur.

*İmar planı değişikliği zorlaştırılacak ve plan değişikliğine yeni sınırlamalar getirilecek. Yaşam kalitesi yüksek mekanlar için kentsel tasarım projeleri geliştirilecektir.

ŞEHRİN SİLUETİNE KORUMA

*Yeni yönetmelikle bina yüksekliği artıran imar değişikliklerinde şehrin ve yakın alanların siluetini etkilememe şartı getirilmiştir. Ayrıca; imar plan değişikliği ile emsal artışı ve kat adedi arttırılmışsa buna uygun sosyal ve teknik alt yapı alanı ayrılmasının da zorunlu olacaktır.

*İmar planlarında ticaret-konut, turizm-ticaret-konut, turizm-ticaret alanlarında konut kullanımına yer verilmesi halinde konut kullanım alanları belirlenecek ve buna uygun alanlar ayrılacaktır. Bu düzenlemedeki amaç, turizm alanlarında rezidans yaparak emsal fazlası yaratıp bu alanların satılmasını önlenmek. Karma konut alanlarında konut kullanım alanı belirtilmemişse bu oran en fazla yüzde 30 olacaktır.

YENİ YÖNETMELİĞİN GETİRDİĞİ TEMEL İLKELER:

*AVM ve sanayi kuruluşları ile lojistik ve depolama alanlarının şehir dışlarına çıkarılması öngörülmüştür.

* Turizm alanlarında yılın belli dönemlerinde nüfus artışına paralel sosyal teknik alt yapı alanları ve otopark alanları ayrılması zorunlu oldu. Kış nüfus ile yaz nüfusu çok farklı olan  turizm merkezileri için(Bodrum,Marmaris,Belek,Alanya,Side v.s.gibi )yeni bir planlama esası getirilmiştir.

* Afetlerde kullanılacak acil açık alanlar ve yollar yapılması zorunluluğu getirilmiştir.

*Plan yapımı sırasında ,ilk defa afet ve jeolojik ve doğal verilerin dikkate alınması zorunluluğu getirilmiş, Yine bazı bölgelerde plan yapılırken anket, kamuoyu yoklaması, toplantı, çalıştay, internet ortamında duyuru gibi yollarla bilgilendirme zorunluluğu  öngörülmüştür.

*İptal edilen planlarda kurum ve kuruluş görüşlerinin dikkate alınması zorunluluğu yanı sıra ,plan yaparken de bitişik ve çevrede mevcut planlarla uyumlu plan yapılması zorunlu olmuştur.

*İmar planlarında kullanılan alanların içerisinde birden fazla kullanım alanı bulunması halinde uygulamada kullanıma ilişkin detaylar belirlenerek, ne kadar otopark, yeşil alan, sosyal ve teknik alt yapı alanı bağımsız bölüm sayısı açıkça anlatılacak.

*İlk defa sağlıklı yaşam ve toplumdaki spora teşvik amaçlı bir plan sistematiği devreye girmiştir.Okullara çok yakın çocuk bahçesi, oyun alanı, açık semt spor alanları, kreş, anaokul, ilkokul fonksiyonları dikkate alınacaktır.

*İmar planlarında çocuk bahçesi, oyun alanı, açık semt spor alanı, aile sağlık merkezi, kreş, anaokulu ve ilkokul fonksiyonları takriben 500 metre, ortaokullar takriben bin metre, liseler ise takriben 2 bin 500 metre mesafe dikkate alınarak yaya olarak ulaşılması gereken hizmet etki alanında planlanacak.

*Ayrıca imar planlarında, dini tesislerden küçük cami takriben 250 metre, orta (semt) cami takriben 400 metre mesafe dikkate alınarak yaya olarak ulaşılması gereken hizmet etki alanında planlanacak, mescitler ise yerleşik veya hareketli nüfusa göre takriben 150 metre hizmet etki alanında yapılabilecektir.

*İmar planı değişikliklerinin yapılabilmesi için değişikliğin altyapı ve ulaşıma yönelik etkilerini belirleyen ve çözüm önerileri getiren kentsel teknik altyapı etki değerlendirme raporu hazırlanacaktır.

*İmar Planlarında, öncelikle engelliler, çocuklar, yaşlılar ve hamileler gibi kamu ortak mekanlarını kullanmakta zorluk çeken ve hareket kısıtlılığı bulunan kişilerin kentsel ve sosyal altyapı alanlarına erişimini ve kullanımını sağlayıcı ve kolaylaştırıcı tedbirlerin alınması amacıyla tasarım ilkeleri geliştirilmesi esas olacaktır.

*İmar planlarında araç trafiğinin azaltılması için toplu taşıma ve yaya öncelikli sistem kurgulanması, “park et-devam et” sistemin yaygınlaştırılması, toplu taşıma istasyonların etrafında otopark alanı ayrılması esas olacak. Semt veya bölge parkları da planlarda yer alacaktır.

*Kalkınma planlarında belirlenen hedefler ve stratejiler mekana yansıtılacak, ülke düzeyinde mekana yönelik stratejiler belirlenecek, ulaşım koridorları önerilecek ve bazı şehirlerdeki yığılmaları önleyecek çekim merkezleri oluşturulacaktır.

KIYILARDA KONTROLLÜ YAPILAŞMA SAĞLANACAK         

* Düzenlemede, kıyıların koruma ve kullanım dengesini sağlayan, bütüncül bakış açısı getiren, kıyı ve etkileşim alanlarında yapılacak bütünleşik kıyı alanı planının yapım usulleri de belirlenmiştir. Kıyı bölgelerdeki tüm kararlarda bakanlıktan uygunluk onayı aranacak. ‘Bütünleşik Kıyı Alanları Planları’ adı verilen yeni plan bakanlıkça belirlenecek ve bu bölgelerde yapılacak tüm uygulamalarda bakanlık son sözü söyleyecektir.

*Resmi Gazetede yayınlanan “Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği”nde, şehirlerin planlamasını ve inşaat sektörünü etkileyecek maddelerde yer almaktadır. Düzenlemeyle, 1985’ten beri uygulanan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik ile Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırıldı. Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği ile mekansal planların kalitesi artırılacaktır. Planların hazırlanmasında eşik analizi gibi detaylı analizler ve araştırmalar yapılması öngörülmektedir.

*Özellikle afete yönelik mikro bölgeleme veya jeolojik etüt raporları Bakanlık tarafından onaylanmadan imar planları hazırlanamayacak, afet ve acil durumlar için ihtiyaç duyulan alanlar planlarda ayrılacaktır. Afet tehlikesi ve kentsel risklerin yüksek olduğu yerleşmelerde, yerel yönetimler gerektiğinde kentsel risk analizi yapacak. Risk analizleri plan kararlarına yansıtılacaktır.

* Arazi kullanımı ve yapılaşmada sadece mekansal strateji, çevre düzeni ve imar planlarına uyulacak, diğerleri ise mekansal planlara girdi sağlayacak, veri oluşturacak ve alt kademe planlara yol gösterecektir.

*Yerel yönetimler alt kademe imar planlarını yaparken sadece bir üst kademedeki çevre düzeni plan kararlarına uyacak, böylece plan kademelenmesi netleşecek ve süreç kısalacaktır.

*İmar planlarında, onaylı jeolojik-jeoteknik etüt veya mikro bölgeleme raporlarındaki yerleşime uygunluk durumu haritalarına uyulması zorunlu olacak. İmar planlarının hazırlanmasında mikro bölgeleme etütlerine öncelik verilecek.

*İmar Planları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca izlenecek, arşivlenecek ve kayıt altına alınacaktır.

TARİHİ DOKU KORUNACAK, DOKUYU OLUMSUZ ETKİLEYECEK PLAN DEĞİŞİKLİĞİ YAPILAMAYACAK

Yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle planlar, doğal, tarihi ve kültürel değerlerin korunma ve kullanma dengesini sağlayacak şekilde yapılacak. Ayrıca, sit alanlarında yapılacak koruma amaçlı imar planlarında tarihi çevre, geleneksel doku, kültürel ve doğal miras, sokak dokusunun korunmasına yönelik araştırmalar yapılacak. Koruma amaçlı imar planlarında, sit alanının bütününü olumsuz etkileyecek, değerleri bozacak veya yok edecek, geleneksel dokuyu olumsuz etkileyecek plan değişikliği yapılamayacaktır.

DİKEY YAPILAŞMAYA YÖNELİK PLAN DEĞİŞİKLİKLERİ KOLAYCA YAPILAMAYACAK

Dikey yapılaşmaya yönelik plan değişiklikleri kolayca yapılamayacaktır. Binaların katlarının artırılmasına yönelik plan değişiklikleri, yerleşmenin dokusuna, kimliğine, güneşe göre yönlenmesine ve silüetine uygun olması sağlanacaktır.

 

Yazıldı Güncel Mevzuat, Makale ve Görüşler

BELEDİYELERİMİZİN DİKKATİNE !

Haz16
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

BELEDİYELERİMİZİN DİKKATİNE!

 14 Haziran 2014   gün ve  29030 sayılı Resmî Gazete de yayınlanan MEKÂNSAL PLANLAR YAPIM YÖNETMELİĞİ ile;

(1) 2/11/1985 tarihli ve 18916 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik ile,

(2) 11/11/2008 tarihli ve 27051 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çevre Düzeni Planlarına Dair Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

Sayıştay Temyiz Kurulu Kararı

Haz13
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

Saymanlık Adı : Düzce Belediyesi Muhasebe Birimi,Tutanak No : 37063, Tutanak Tarihi : 30.04.2013 

Dosyada mevcut belgelerin okunup incelenmesinden sonra gereği görüşüldü;

1) 466 sayılı ilamın 1. maddesi ile Belediye Gelirleri Kanunu gereğince alınması gereken eğlence vergilerinin tahakkukunun ve tahsilinin yapılmaması nedeniyle 313.900,00 TL’ye tazmin hükmü verilmiştir.Dilekçi dilekçesinde özetle; Belediye Gelirleri Kanunu’nun Eğlence Vergisinin istisna ve muafiyetlerini düzenleyen 19’uncu maddesine 03.10.1984 tarih ve 3048 sayılı Kanun ile eklenen 5’inci fıkrasında “Bira, alkollü içki içilmeyen, satılmayan ve ruhsatnamelerde kahvehane, kıraathane, çayhane ve çay ocakları olduğu belirtilen yerler” in vergiden muaf tutulduğunu,

Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün 02.03.2005 tarih ve BGK-1/2005-1 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu Sirküleri-1 konulu yazısının 3’üncü maddesinde;”İnternete bağlanma hizmeti veren, bira, alkollü içki içilmeyen, satılmayan ve ruhsatnamelerinde “Kahvehane” veya “İnternet Kafe” yazılı yerlerin eğlence vergisi ile yükümlü tutulmamaları gerekmektedir.” denildiğini,Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün 30.07.2007 tarih ve B.07.1.GİB.0.66/6624-186/68716 sayılı yazısında;”Buna göre, ruhsatnamelerinde “internet kafe” veya “internet salonu” yazan yerler Kanunun 19/5 inci madde hükmü uyarınca eğlence vergisinden istisna olmakla birlikte,” denildiğini belirterek tazmin hükmünün kaldırılmasını istemişlerdir.Sayıştay Savcılığı “İnternet kafelerin eğlence vergisinden müstesna tutulacağı hususunda vergi idaresinin yazılı görüşleri doğrultusunda bu talep yerinde görülmekle birlikte, tazmine hükmedilen meblağın içinde internet kafeler dışındaki vergiye tabi olması gereken işletmelerin olduğu da kararda yer alan listeden anlaşılmaktadır. Bu itibarla, tazmine konu meblağın tespiti maksadıyla Yargılamanın İadesine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.“ şeklinde görüş bildirmiştir.2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun “İstisna Ve Muaflıklar” başlıklı 19. maddesinin 5. fıkrasında;

“Aşağıda belirtilen eğlence faaliyetlerinden bu vergi alınmaz:

…..

5. (Ek bent: 03/10/1984 – 3048/1 md.) Bira, alkollü içki içilmeyen, satılmayan ve ruhsatnamelerde kahvehane, kıraathane, çayhane ve çay ocakları olduğu belirtilen yerler.” hükmü yer almaktadır.

Yine dilekçe ekinde gönderilen Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün 02.03.2005 tarih ve BGK-1/2005-1 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu Sirküleri-1 konulu yazısı ve Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün 30.07.2007 tarih ve B.07.1.GİB.0.66/6624-186/68716 sayılı yazısında, 2464 sayılı Kanun’un 19. maddesinin 5. fıkrası hükmü uyarınca internet kafelerin eğlence vergisinden istisna tutulmaları gerektiği ifade edilmiştir.Gerek 2464 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen istisna maddesi ve gerekse Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün görüşleri dikkate alındığında internet kafelerin eğlence vergisinden istisna tutulmaları gerekmektedir.Ancak ilamda yer alan kamu zararı tablosu incelendiğinde; tazmin hükmedilen yerlerden bir kısmının internet kafe statüsünde olmasına rağmen, bunlar dışında istisna maddesine girmeyen işletmelerin de bulunduğu görülmüştür. Dolayısıyla kamu zararı miktarının yeniden hesaplanması ve buna göre kamu zararı tablosunun yeniden oluşturulması gerekmektedir.Bu itibarla 466 sayılı İlam’ın 1. maddesi ile verilen tazmin hükmünün BOZULARAK kamu zararı miktarının yeniden belirlenmesi için dosyanın ilgili daireye tevdiine,

2) 466 sayılı ilamın 4. maddesi ile bazı bölümleri Düzce’de çekilen bir dizinin yönetmen, set ekibi ve oyuncularının yemek ve konaklama giderlerinin Belediye bütçesinden ödenmesi nedeniyle 120.538,12 TL’ye tazmin hükmü verilmiştir.Dilekçi dilekçesinde özetle; Belediye bütçesinden yapılacak olan temsil, tören, ağırlama ve tanıtım giderleri yönetmeliğinin;

“Madde 3 – Temsil, tören, ağırlama ve tanıtım giderlerinin konu, kapsam ve miktarının tayini Belediye Başkanının yetki ve takdirine tabidir.Bu giderlerin yapılmasını gerektiren temsil, tören, ağırlama ve tanıtım veya toplantıya belediye başkanının katılması şartı aranmaz.

Madde 5 -Ağırlama, Beldenin misafiri durumunda olan:

Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu Üyeleri,Merkezi Hükümet veya İllerin protokole dâhil kişileri,Yabancı Ülke Temsilcileri veya Konukları,Sanat, bilim, kültür ve spor dallarında kariyer sahibi kişileri,Yazılı ve Görsel Basın mensuplarını,Beldenin kalkınmasında katkısı olanlar veya olacağı anlaşılanlar ile bu kişilerin eşleri ve refakatindeki görevliler için, geleneklere ve davetin kapsamına göre, ağırlama, konuklama, konutlandırma ve bu işlerle ilgili olarak hazırlıkların gerektirdiği giderler ile bu kapsamda yapılacak ziyafet, kokteyl, hemşehrilik beratı, çiçek ve taşıma giderlerini kapsar şeklinde yapılır” denildiğini,Belediye Başkanı tarafından Beldenin tanıtımına ve kalkınmasına katkıları olacağı düşünülen TRT Genel Müdürlüğü tarafından Düzce’de çekilen diziye destekleyici olunması kararı alındığını, Düzce Belediye Başkanlığının unvanının dizinin destekleyicileri arasında yayımlandığını belirterek tazmin hükmünün kaldırılmasını istemiştir.5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 3’üncü maddesinin (h) bendinde;“Kamu gideri: Kanunlarına dayanılarak yaptırılan iş, alınan mal ve hizmet bedelleri, sosyal güvenlik katkı payları, iç ve dış borç faizleri, borçlanma genel giderleri, borçlanma araçlarının iskontolu satışından doğan farklar, ekonomik, mali ve sosyal transferler, verilen bağış ve yardımlar ile diğer giderleri ifade eder.” hükmü yer almaktadır.Bu hükme göre, bir giderin kamu gideri olarak nitelendirilebilmesi için, yaptırılan iş, alınan mal ve hizmetin kanunlara dayanması gerekmektedir. Oysa ne Belediye Kanunu’nda ne de başka bir kanunda bu tür bir giderin (dizi ekibinin yemek ve konaklama giderlerinin) ödenebileceğine dair hüküm bulunmaktadır. Ayrıca bu tür bir gider, Belediye Bütçesinden Yapılacak Temsil Ağırlama ve Tören Giderleri Yönergesi’nde tanımlanan temsil, ağırlama ve tören giderlerinin hiçbirisinin içeriğinde yer almadığından yemek ve konaklamaya ilişkin bu giderin temsil, ağırlama ve tören giderleri harcama kaleminden ödenmesi de mümkün değildir.Dilekçi her ne kadar Belediye Bütçesinden Yapılacak Temsil Ağırlama ve Tören Giderleri Yönergesi’nin 3. maddesine göre; temsil, tören, ağırlama ve tanıtım giderlerinin konu, kapsam ve miktarının tayininin Belediye Başkanının yetki ve takdirine tabi olduğunu, ayrıca yapılan giderin Yönerge’nin 5. maddesindeki “Ağırlama gideri” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmişse de;Yönerge’nin 2. maddesinde; “Bu yönerge, belediye idaresinin başı ve temsilcisi olan belediye başkanının bu sıfatının gereği olarak yapacağı temsil, ağırlama ve tören giderleri konusunda uyacağı kuralları kapsar.” denilmektedir. Söz konusu Yönerge’nin Genel Kural başlıklı 3. maddesinde ifade edilen takdir yetkisi sınırsız bir yetki olmayıp, yine Yönerge’nin diğer maddelerinde belirtilen sınırlamalara tabi bir yetkidir. Ayrıca anılan yönergenin Ağırlama Giderleri başlıklı 5. maddesinde; “Ağırlama, Beldenin misafiri durumunda olan:

a) Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu Üyeleri,

b) Hükümet Merkezi veya diğer illerin protokole dahil kişiler,

c) Yabancı Ülke Temsilcileri veya konuklar,

d) Sanat, bilim, kültür ve spor dallarında temayüz etmiş kişiler,

e) Basın mensupları,

f) Beldenin kalkınmasında katkısı olanlar veya olacağı anlaşılanlar,

İle bu kişilerin eşleri ve refakatindeki görevliler için, geleneklere ve davetin şumulüne göre, ağırlama, konuklama, konutlandırma ve bu işlerle ilgili olarak hazırlıkların gerektirdiği giderlerle ziyafet, kokteyl, hediye, çiçek, bahşiş ve taşıma giderleri şeklinde yapılır.” denilmektedir.Yapılan harcama Yönerge’nin yukarıya alınan 5. maddesindeki hususların hiçbirisine girmemektedir. Çünkü bahsi geçen dizi (İpsiz Recep Dizisi) Düzce ilinin tanıtımı maksadıyla çekilen bir program olmayıp, TRT ile tüzel kişiliği olan yapımcının ticari iş ilişkisi çerçevesinde bütün maliyetleri TRT tarafından ödenen bir dizidir. Düzce Belediyesi’nin dizinin yönetmen ve oyuncularının yemek ve konaklama giderlerini karşılama yükümlülüğü ve yetkisi bulunmamaktadır. Diğer bir ifade ile bu giderler tamamen ticari ve kişisel hizmetler kapsamında değerlendirilmesi gereken harcamalar olup, bu giderlerin Temsil, Ağırlama ve Tören giderleri kapsamında ödenmesi mümkün değildir.Kaldı ki kamu zararı tablosu incelendiğinde; yapılan giderlerin, bir defaya mahsus, mahalli örf ve adetler çerçevesinde, beldenin misafiri konumundakilere yapılan bir ağırlama gideri olmayıp, farklı tarihlerde sürekli olarak tekrar eden harcamalar (yemek ve konaklama gideri) şeklinde olduğu görülmektedir.Bu itibarla dilekçi iddialarının reddedilerek 466 sayılı ilamın 4. maddesi ile verilen tazmin hükmünün TASDİKİNE,Karar verildiği 30.04.2013 tarihli ve 37063 sayılı tutanakta yazılı olmakla işbu ilam tanzim kılındı.

Saymanlık Adı : Aydın Didim Belediyesi ,Tutanak No : 38573, Tutanak Tarihi : 11.03.2014

6) 1171 sayılı ilamın 7’nci maddesinde, Görev ve hizmetle ilgisi bulunmayan, kutlamadan ziyade kişisel mesajlara ağırlık veren ve yerel gazetelerde yayımlanan kutlama, duyuru ve anma ilanların bedellerinin belediye bütçesinden ödendiği gerekçesiyle toplam 62.144,60 TL.’ye tazmin hükmolunmuştur.

SONUÇ: Dilekçi iddialarının kabulü ile 1171 sayılı ilamın 7. maddesiyle verilen 62.144,60 TL.’ye ilişkin tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

8) 1171 sayılı ilamın 9’uncu maddesinde, Didim Belediyesi personeline tahsis edilen cep telefonlarına ait görüşme bedellerinin Belediye bütçesinden ödendiği gerekçesiyle toplam 22.689,56 TL.’ye tazmin hükmolunmuştur.

SONUÇ: Dilekçi iddialarının kabulü ile 1171 sayılı ilamın 9’uncu maddesiyle toplam 22.689,56 TL.’ye ilişkin tazmin hükmünün KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.

Saymanlık Adı : Bilecik Belediyesi Tutanak No : 38209, Tutanak Tarihi : 14.01.2014

960 sayılı ilamın 4.maddesi ile; Bilecik Belediyesinde çalışan Abdullah Tetik, Kadri Şentürk ve Ali Sizer’e ödenmiş olan Özel Hizmet Tazminatı tutarlarının kadroları gereği almaları gereken tazminat tutarlarından fazla ödenmesi nedeniyle 11.834,95 YTL.ye tazmin hükmü verilmiştir.Dilekçiler ortak olarak vermiş oldukları dilekçelerinde özetle,Anayasanın Angarya yasağını düzenleyen 18. maddesinde “Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır…” hükmü ortadayken yalnızca 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu kararına dayanılarak kamu zararı çıkarılmasının hukuka aykırı olduğunu,Vekaleten de olsa birim müdürlüğü kadrosuna usulüne uygun bir şekilde asili atamaya yetkili makam olan Belediye Başkanı tarafından vekaleten atanan personele sorumluluğa bağlı olarak verilen zam ve tazminatın sırf biriminde belirli bir süre çalışmış olma şartını taşımaması nedeniyle verilmemesinin Anayasanın 18. maddesinde belirtilen angarya yasağına da aykırı olduğunu, verilen zam ve tazminatın görev nedeniyle üstlenilen sorumluluğun karşılığı olarak verildiğini, Asil ve vekilin aynı yetki, görev ve sorumluluklara sahip bulunduğunu,Anayasanın Kanun önünde eşitlik başlıklı 10. maddesi hükmüne göre yüklenilen görev, yetki ve sorumluluklar ve hesap verme noktasında asil ile vekil arasında her hangi bir ayırım yapılmazken, yüklenilen sorumluluğun karşılığı olarak verilen zam ve tazminatın ödenmesi konusunda ayırım yapılarak vekaleten atanan memurlara zam ve tazminatın ödenmemesinin Anayasanın kanun önünde eşitlik ilkesine de aykırı olduğunu,Vekaleten atanan personele sırf görevde yükselme yönetmeliğinde belirtilen asaleten atanmada gerekli şartlardan birisini taşımaması nedeniyle üstlenilen sorumluluğun karşılığı olarak verilen zam ve tazminatın ödenmemesinin Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü başlıklı 11. Maddesi hükmüne aykırı olduğunu,

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Zam ve Tazminatlar başlıklı 152. maddesinde,

“I – Zamlar

a) Niteliği ve çalışma şartları bakımından güç olan işlerde çalışanlara iş güçlüğü zammı,

b) Hayat ve sağlık için tehlike arzeden hizmetlerde çalışanlara iş riski zammı,

c) Sayıştay’a hesap vermekle yükümlü olan saymanlarla, vezne açığından malen sorumlu olanveznedar ve diğer görevlilere mali sorumluluk zammı,

d) Temininde, görevde tutulmasında veya belli yerlerde istihdam edilmesinde güçlük bulunan elemanlar için temininde güçlük zammı, ödenir

II- Tazminatlar: (Değişik: 20/3/1997 – KHK – 570/9 md.) Görevin önem, sorumluluk ve niteliği, görev yerinin özelliği, hizmet süresi, kadro unvan ve derecesi ve eğitim seviyesi gibi hususlar gözönüne alınarak bu Kanunda belirtilen en yüksek Devlet Memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarının…” hükmünün bulunduğunu, Yine 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının Görevin Fiilen Yapılması başlıklı 6. maddesinde “Zam ve tazminatların ödenebilmesi için, I, II ve III sayılı cetvellerde gösterilen personelin, kadro unvanı ile kariyer ve yürüttüğü görevin gerektirdiği hizmetleri kanunların öngördüğü durumlar saklı kalmak üzere fiilen yapması zorunludur.” denildiğini,somut olayda Yazı İşleri Müdürlüğü görevini vekaleten yürüten Abdullah TETİK’in esas kadrosunun Bilgisayar İşletmeni olsa da Yazı İşleri Müdürlüğü görevini fiilen yaptığını, bu çerçevede Yazı İşleri Müdürü olarak Belediye Encümeni üyeliği görevini yürüttüğünü ve kararlara imza attığını, Belediye Meclisi toplantılarına katıldığını, Belediye memur ve işçi disiplin kurullarında kurul üyesi olarak görev yaptığını, yine belediye bünyesinde kurulan bir çok kurul ve komisyonlarda görev yaptığını, diğer kurumlarca düzenlenen toplantılara Belediye Başkanlığını temsilen katıldığını, kısacası asil Yazı İşleri Müdürünün yaptığı bütün görevleri fiilen yaptığını,657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86. maddesinin son fıkrasında “Bu Kanuna tabi kurumlarda, mali, nakdi ve ayni sorumluluğu bulunan saymanlık kadrolarının boşalması halinde bu kadrolara işe başladıkları tarihten itibaren vekalet aylığı verilmek suretiyle memurlar arasından atama yapılabilir.” hükmüne yer verilmiş olduğunu, 657 sayılı Kanunun zam ve tazminatlar başlıklı 152. maddesinde tazminatın tam bir tanımı yapılmamakla birlikte, mali sorumluluk tazminatının, Sayıştay’a hesap vermekle yükümlü olan saymanlarla vezne açığından malen sorumlu olan veznedar ve diğer görevlilere verildiğinden mali sorumluluk taşıyan ve muhtemel mali riskleri olan görevlilere verilen bir tazminat olarak düşünülmesi gerektiğini,Aynı maddenin II. fıkrasından da genel olarak tazminatların görevin önemi, görevlinin sorumluluk ve niteliği, görev yerinin özelliği, hizmet süresi ve eğitim seviyesi gibi hususlar göz önüne alınarak tespit edildiğinin anlaşıldığını,5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Ve Kontrol Kanunu harcama birimi, harcama yetkilisi gibi yeni tanımları da beraberinde getirdiğini, Kanunda harcama biriminin “Kamu idaresi bütçesinde ödenek tahsis edilen ve harcama yetkisi bulunan birimi, şeklinde Aynı kanunun 31. maddesinde ve Belediye Kanununun 63. maddesinde Harcama Yetkilisinin “Bütçeyle ödenek tahsis edilen her bir harcama biriminin en üst yöneticisi harcama yetkilisidir.” şeklinde tanımlandığını,Belediye Kanununun 61. maddesinin son fıkrasında ise “Belediye başkanı ve harcama yetkisi verilen diğer görevliler, bütçe ödeneklerinin verimli, tutumlu ve yerinde harcanmasından sorumludur.” denildiğini,Yine Taşınır Mal Yönetmeliğinin sorumluluk başlıklı 5. maddesinde harcama yetkililerinin bu kapsamdaki sorumluluklarının bentler halinde sıralandığını,4734 sayılı Kamı İhale Kanununun tanımlar başlıklı 4. maddesinde İhale yetkilisinin: İdarenin, ihale ve harcama yapma yetki ve sorumluluğuna sahip kişi veya kurulları ile usulüne uygun olarak yetki devri yapılmış görevlileri” şeklinde tanımlandığını,Yukarıdaki mevzuat hükümlerinden vekaleten de atanmış olsa her birim müdürünün aynı zamanda harcama yetkilisi ve ihale yetkilisi olarak mali ve ayni sorumluluğu bulunan bazı görev ve sorumluluklar üstlendiğini ve bunları yerine getirmediği takdirde kendisine mali sorumluluklar yüklendiğini, Daha önceki mali sistemde yapılan mali işlemlerle ilgili sorumluluklar tahakkuk memuru, sayman ve ita amirine aitken, 5018 sayılı yasanın getirdiği yeni sistemde mali sorumluluğun gerçekleştirme görevlisi ve harcama yetkilisine (birim müdürü) ait olduğunu, Bu nedenle personele zam ve tazminatların ödenmesinin hukukun, adaletin ve hakkaniyetin gereği olduğunu,99 Seri Nolu Devlet Memurları Kanunu Genel Tebliğinde vekalet göreviyle ilgili genel hükümlere yer verildikten sonra 1-4 üncü dereceli kadrolara vekalet edeceklerin 657 sayılı Yasanın 68. maddesinde belirtilen şartları haiz olmalarının öngörüldüğünü ve ayrıca 657 sayılı Yasanın 68/B maddesindeki 1-4. derecedeki kadrolara atanmak için yüksek öğrenim görmüş bulunmak şartı arandığını,İlama konu olayda 1. derece Yazı İşleri Müdürü kadrosuna vekalet eden Abdullah TETİK’in 10 yıllık Devlet Memuru olduğunu, 4 yıllık İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesini bitirdiğini, dolayısıyla 657 sayılı yasanın 68. maddesinde belirtilen şartları haiz olup, 68/B maddesindeki yüksek öğrenim görmüş olma şartını da taşıdığını,5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun kamu zararı başlıklı 71. maddesinde kamu zararının tanımlandığını, fiilen yapılmayan bir iş veya hizmet için ödeme yapılmadığından kamu zararı oluşmadığını,5393 sayılı belediye kanununun 49. maddesinin 6. Fıkrası hükmüne göre başka bir kurumda istihdam edilen personelin 657 sayılı Kanunun 68/B maddesinde belirtilen şartları taşımaları kaydıyla Belediyelerdeki birim müdürü ve üstü yönetici kadrolarına geçici olarak görevlendirilmesi halinde bile biriminde veya belediyede belirli bir süre (4yıl) görev yapmış olma şartı aranmaksızın görevlendirildikleri kadroya ait her türlü mali hakları ile diğer hakları ödenmekte iken; Belediyede 2008 yılı başı itibariyle 3 yıldır görev yapmakta olan ve 657 sayılı yasanın 68/B maddesinde belirtilen şartları taşıyan bir personelin aynı kurumda birim müdürü kadrosuna vekaleten atanması halinde üstlenilen sorumluluğun karşılığı olarak verilmesi gereken zam ve tazminatların sırf biriminde 4 yıl çalışmış olma şartının bulunmaması nedeniyle ödenmemesinin hukuka, adalete ve hakkaniyete uygun olmadığını,5393 sayılı Belediye Kanununun 84. maddesinde “657 sayılı Devlet Memurları Kanununda bu Kanun hükümlerine aykırılık bulunması durumunda bu Kanun hükümleri uygulanır.” hükmünün bulunduğunu, karar verilirken 5393 sayılı Belediye Kanunundaki personelle ilgili özel hükümlerin de dikkate alınmasının uygun olacağını,Danıştay 11. Dairesinin 2003/5610 Karar nolu, 2001/481 Esas nolu ve 22.12.2003 tarihli kararında “asilde aranan şartlan taşımayan bir kişinin vekil olarak atanamayacağı ve kendisine vekalet aylığı ödenemeyeceği açık olmakla birlikte, Anayasanın angaryayı yasaklayan hükmü uyarınca, davacının fiilen yürüttüğü vekalet görevinden dolayı vekalet aylığına eşdeğer tutarda bir meblağın tazminat olarak ödenmesi gerektiği” denildiğini,İlamın 4. maddesindeki kamu zararı tablosunda Abdullah TETİK’in alması gereken Özel hizmet Tazminatı oranının 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli Diğer tazminatlar başlıklı III sayılı Cetvelin G bölümünün b-1 kısmında yer alan Bilgisayar İşletmeni vb. için belirlenmiş olan % 50 olarak belirlenerek kamu zararı hesabı yapıldığını, Abdullah TETİK’in işgal ettiği Bilgisayar İşletmeni kadrosunun personel hareket onayından da anlaşılacağı üzere 3. derece olduğunu,2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli Özel hizmet tazminatı başlıklı II sayılı cetvelin 17. Grubunda; “Yukarıda sayılan 1 ila 16 ncı Gruplara göre özel hizmet tazminatı alamayanlardan, Kurumların Genel İdare Hizmetleri Sınıfına dahil 1, 2, 3 ve 4 üncü dereceli kadrolarında bulunanlar…… 55” denildiğini, Belediyece hazırlanan zam ve tazminatlara ait cetvellerin aynı bakanlar kurulu kararının 5. maddesinin 3. fıkrasının a bendi gereğince kontrol edilmek üzere Valilik Makamına gönderildiğini ve Valilik Makamınca onaylandığını, Onaylanan II sayılı cetvelde Üst Yönetim ve Genel İdare Hizmetleri sınıfında yer alan 3-4. derece Bilgisayar İşletmeni kadrosunun Özel hizmet Tazminatı oranı % 55 olarak belirlendiğini, Dolayısıyla Kamu zararı hesaplanırken alınması gereken özel hizmet tazminatı oranının % 50 olarak değil de % 55 olarak alınması gerektiğini,Ayrıca alınması gereken ÖHT tutarı ile alınan ÖHT tutarı arasındaki farkın tamamının kamu zararı olarak çıkarıldığını ancak anılan bakanlar kurulu kararının 2. maddesinin 1. fıkrasının b bendi gereğince ÖHT tutarından damga vergisi kesintisi yapıldığını, dolayısıyla hesaplanan kamu zararı toplamından devlete kesilen % 0,6 oranındaki damga vergisi tutarının düşülmesi gerektiğini ileri sürerek verilen tazmin hükmünün kaldırılmasını istemişlerdir. Savcılık: “960 sayılı ilamın 4. maddesi ile ilgili olarak; Dilekçi tarafından ileri sürülen gerekçeler 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 152. maddesi ile 05.01.2008 tarihli 26747 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 2008/13055 sayılı, ve 17.04.2006 tarihli ve 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararlarında belirtilen esaslara uygun düşmediğinden talebin reddi ile mevzuata uygun Daire kararının tasdikine karar verilmesi uygun olur.” şeklinde görüş bildirmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Zam ve Tazminatlar” başlıklı 152. maddesinde;

“ …

II- Tazminatlar: Görevin önem, sorumluluk ve niteliği, görev yerinin özelliği, hizmet süresi, kadro unvan ve derecesi ve eğitim seviyesi gibi hususlar göz önüne alınarak bu Kanunda belirtilen en yüksek Devlet Memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarının,

A – ÖZEL HİZMET TAZMİNATI:

a) Genel İdare hizmetleri sınıfına dahil kadrolarda bulunanlarla üst yönetim görevi yapan personelden;

1. Birinci derece kadrolarda bulunanlar için % 345 ine,

2. İkinci derece kadrolarda bulunanlar için % 100 üne,

3. Üçüncü derece kadrolarda bulunanlar için % 80 ine,

4. Dördüncü derece kadrolarda bulunanlar için % 70 ine,

5. Beş, Altı ve Yedinci derecelerden aylık alan Şube Müdürü, Müdür, Sayman (Muhasip ve muhasebeci kadrosunda olanlar dahil), Başkan ve bunların yardımcıları için % 60 ına,.., kadar, bu nispetleri aşmamak üzere Bakanlar Kurulunca belirlenecek esas, ölçü ve nispetler dahilinde yukarıdaki tazminatlar ödenir….” denilmiştir.

05.01.2008 tarihli 26747 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2008/13055 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile, 17.04.2006 tarihli ve 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan “Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Karar” ve eki cetvellerin 2008 yılında da uygulanmaya devam edilmesi Bakanlar Kurulu’nca 03.01.2008 tarihinde kararlaştırılmıştır.Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Kararın: “Esas alınacak sınıf, kariyer, kadro ve görev unvanları” başlıklı 3. maddesinde;(1) a) I sayılı Cetvelin (A), (D), (E), (F), (G) ve (H) bölümlerinde yer alan zamlar ile II sayılı Cetvelin (A), (B) ve (D) bölümlerinde yer alan özel hizmet tazminatının ödenmesinde;1) Kurumların 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli cetvellerinde yer alan kadro unvanları, …esas alınır.”“Görevin fiilen yapılması” başlıklı 6. maddesinde;

“(1) Zam ve tazminatların ödenebilmesi için, I, II ve III sayılı cetvellerde gösterilen personelin, kadro unvanı ile kariyer ve yürüttüğü görevin gerektirdiği hizmetleri kanunların öngördüğü durumlar saklı kalmak üzere fiilen yapması zorunludur.”“Vekalet” başlıklı 9. maddesinde;

“(1) 657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesi uyarınca;

a) 1) Kurumlarınca bir göreve kurum içinden veya diğer kurumlardan vekalet ettirilenlere;

aa) Vekaletin, 657 sayılı Kanunun 86 ncı maddesine binaen yapılması ve bu hususun onayda belirtilmiş olması,

bb) Vekaletin, Bakanlar Kurulu kararı veya müşterek karar ile atama yapılması gereken kadro veya görevler için ilgili Bakan, diğer kadro veya görevler için asili atamaya yetkili amir tarafından verilmesi,

cc) Vekillerin, genel ve ilgili özel mevzuatı uyarınca asaleten atanmada aranan tüm şartları (asaleten atanmada sınav şartı aranılan kadro veya görevler için bu sınavlara girebilme hakkının elde edilmiş olması dahil) bir arada taşımaları, kaydıyla; vekalet ettikleri kadro veya görevler için bu Karar uyarınca öngörülen zam ve tazminatların toplam net tutarının, asli kadro veya görevleri karşılığında fiilen aldıkları zam ve tazminatların toplam net tutarından fazla olması halinde, aradaki fark; 657 sayılı Kanunun 175 inci maddesindeki oranlar dikkate alınmaksızın, vekalet görevine başlanıldığı tarihten itibaren ve vekalet görevinin fiilen yapıldığı sürece ödenir.……” hükmüne yer verilmiştir.Karara ekli (II) sayılı Cetvelde Özel Hizmet Tazminatı oranları Kadro unvan ve derecesine göre ayrı ayrı tespit edilmiştir.17.04.2006 tarihli ve 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’na ekli Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin Karar’ın eki II sayılı cetvelin (A) Üst Yönetim ve Genel İdare Hizmetleri bölümünün 10. Grubunun 5. sırasında; “Şube Müdürü, Müdür, Sayman, Başkan ve Başuzman (KİT) ünvanlı kişilere % 135”, aynı bölümün 15. Gurubunun 1. sırasında; “Şube Müdürü, Müdür, Sayman, Başkan ve bunların yardımcılarından 4 üncü dereceli kadrolarda çalışan kişilere % 68” oranında özel hizmet tazminatı ödenmesi öngörülmüştür.Aynı Karar’ın eki Diğer Tazminatlar başlıklı III sayılı cetvelin G bölümünün b-1 kısmında yer alan “…bilgisayar İşletmeni…” ünvanlı memurlara % 50, aynı bölümün b-2 kısmında yer alan ve 8. dereceden daha yüksek dereceden aylık alan ve anılan cetvelin diğer bölümlerinde sayılan tazminatlardan yararlanamayan personele % 49 oranında özel hizmet tazminatı ödeneceği belirtilmiştir.02.02.2000 tarihli 23952 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “İl Özel İdareleri, Belediyeler ve İl Özel İdareleri ve Belediyelerin Kurdukları Birlik, Müessese ve İşletmeler ile Bunlara Bağlı Döner Sermayeli Kuruluşlardaki Memurların Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Yönetmeliğin “Hizmete ilişkin özel şartlar” başlıklı değişik 15. maddesinde; “Bu Yönetmeliğe tabi personelde hizmete ilişkin olarak;

a) Müdür kadrosuna atanabilmek için;

…

2) En az 2 yıl müdür yardımcısı kadrosunda bulunmak, müdür yardımcılığı kadrosu yoksa 3 yıl şef veya aynı alt hizmet grubunda bir kadroda bulunmak, hiçbiri yoksa biriminde 4 yıl çalışmış olmak,…şarttır.” denilmiştir.Buna göre, bir göreve vekâleten atananlara, 2006/10344 sayılı “Devlet Memurlarını Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin” Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca zam ve tazminat farkının ödenebilmesi için, vekilin Kararın 9. maddesinde aranan şartları bir arada taşıması gerekmektedir. Müdür kadrosuna atanabilmek için gereken şartlar yukarıda yer verilen Yönetmelikte belirlenmiştir.

Bunlar:

1) En az 2 yıl müdür yardımcısı kadrosunda bulunmaları,

2)Müdür yardımcılığı kadrosu yoksa 3 yıl şef veya aynı alt hizmet grubunda bir kadroda bulunmaları,

3)Hiçbiri yoksa birimlerinde 4 yıl çalışmış olmaları şeklindedir.Dolayısıyla, müdür kadrosuna vekaleten atanan kişiler, eğer yukarıda üç madde halinde sayılan şartların hiçbirine haiz değillerse, vekaleten baktıkları görevin zam ve tazminat tutarlarının, fiilen almış oldukları zam ve tazminattan daha yüksek olması halinde, aradaki fark kendilerine ödenemez.İlama konu olayda; Abdullah Tetik’in 03.03.2005 tarihinde Bilecik Belediyesi’nde, “Bilgisayar İşletmeni” unvanıyla “Yazı İşleri Müdürlüğü”nde göreve başladığı, 21/03/2006 tarihinde Yazı İşleri Müdürlüğü’ne vekaleten atandığı, memuriyet hayatı boyunca “müdür yardımcılığı” veya “şef” ile benzeri unvanlı bir kadroda çalışmadığı ve biriminde (söz konusu durumda Yazı İşleri Müdürlüğü’nde) 4 yıl çalışmış olma şartının da 03.03.2009 tarihinde dolduğu, buna karşın ilgili kişinin 2008 yılı boyunca vekalet ettiği kadro unvan ve derecesi için öngörülen ve II sayılı cetvelin “Üst Yönetim ve Genel İdare Hizmetleri” başlıklı (A) bölümünün 10. Grubunun 5. sırası içinde yazılı %135 oranında Özel Hizmet Tazminatı aldığı,Kadri Şentürk’ün 11.05.2005 tarihinde Bilecik Belediyesi’nde, “Tahsildar” unvanıyla göreve başladığı, 14.08.2006–18.01.2007 tarihleri arasında Temizlik İşleri Müdürlüğü’ne daha sonra 14.03.2006 tarihinde de “Hukuk İşleri Müdürlüğü”ne vekaleten atandığı, memuriyet hayatı boyunca “müdür yardımcılığı” veya “şef” ile benzeri unvanlı bir kadroda çalışmadığı ve biriminde (söz konusu durumda Hukuk İşleri Müdürlüğü’nde) 4 yıl çalışmış olma şartının da daha önce anılan birimde hiç çalışmamış olmasından hareketle 2008 yılı için gerçekleşmediği, bu sebeple kendi kadro unvanı ile ilgili ve Bakanlar Kurulu Kararına ekli, Diğer Tazminatlar başlıklı III sayılı Cetvelin G bölümünün b-2 kısmında yer alan ve 8. dereceden daha yüksek dereceden aylık alan ve anılan cetvelin diğer bölümlerinde sayılan tazminatlardan yararlanamayan personel için öngörülen %49 oranında özel hizmet tazminatı almasının gerektiği, buna rağmen bahsedilen kişinin 2008 yılı boyunca vekalet ettiği kadro unvan ve derecesi için belirlenmiş ve II sayılı cetvelin “Üst Yönetim ve Genel İdare Hizmetleri” başlıklı (A) bölümünün 10. Grubunun 5. sırası içinde, yazılı % 135 oranında Özel Hizmet Tazminatı aldığı,Ali Sizer’in 20.10.2000 tarihinde Bilecik Belediyesi’nde, “itfaiye eri” olarak göreve başladığı, 15/03/2002 tarihinde tahsildar kadrosuna nakledildiği, 13.08.2007 tarihinde Temizlik İşleri Müdürlüğü’ne vekaleten atandığı, memuriyet hayatı boyunca “müdür yardımcılığı” veya “şef” ile benzeri unvanlı bir kadroda çalışmadığı ve biriminde (söz konusu durumda Temizlik İşleri Müdürlüğü’nde) 4 yıl çalışmış olma şartının da 2008 yılında gerçekleşmemiş olduğu göz önünde tutulduğunda ilgilinin belirtilen tarihe kadar, kendi kadro unvanı için belirlenmiş olan ve Bakanlar Kurulu Kararına ekli, Diğer Tazminatlar başlıklı III sayılı Cetvelin G bölümünün b-2 kısmında yer alan ve 8. dereceden daha yüksek dereceden aylık alan ve anılan cetvelin diğer bölümlerinde sayılan tazminatlardan yararlanamayan personel için öngörülen, % 49 oranında özel hizmet tazminatı almasının gerektiği, buna rağmen bahsedilen kişinin 2008 yılı boyunca vekalet ettiği kadro unvan ve derecesi için belirlenmiş ve II sayılı cetvelin “Üst Yönetim ve Genel İdare Hizmetleri” başlıklı (A) bölümünün 15. Grubunun 1. sırası içinde yazılı % 68 oranında Özel Hizmet Tazminatı aldığı, anlaşılmaktadır.Dilekçiler dilekçede, söz konusu personelin boş olan kadrolara vekalet ettirilmesi nedeniyle vekalet aylığı ödenmediğini, sadece vekalet edilen kadronun zam ve tazminatının ödendiğini, genel ve ilgili özel mevzuatı uyarınca asaleten atanmada aranan tüm şartları (asaleten atanmada sınav şartı aranılan kadro veya görevler için bu sınavlara girebilme hakkının elde edilmiş olması dahil) bir arada taşıyan personelin Kurumda bulunmaması nedeniyle ve ihtiyaca binaen 657 sayılı Kanunun 68. maddesinde belirtilen şartları taşıyan personel arasından birim müdürlüklerine Belediye Başkanlığınca vekaleten atamalar yapıldığını, adı geçen personelin vekaleten atanmasının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 86. maddesine binaen yapılmış olduğunu, Yönetmelik’in 15. maddesinde belirtilen şartlardan biri olan “hiç biri yoksa birimlerinde 4 yıl çalışmış olmak” şartını görevlendirilen personel taşımamakta ise de Yönetmelikte belirtilen bu şart dışındaki diğer şartların tamamını ve kanunlarda belirtilen şartların tamamını taşımakta olduklarını, 5393 sayılı Kanunun 49. maddesinin 6. fıkrası hükmü gereği başka bir kurumda istihdam edilen personelin 657 sayılı Kanunun 68. maddesinde belirtilen şartları taşımaları kaydıyla Belediyelerdeki birim müdürü ve üstü yönetici kadrolarına geçici olarak görevlendirilmesi halinde bile görevlendirildikleri kadroya ait her türlü mali hakları ile diğer haklarının ödenmekte olduğunu, Danıştay 11. dairesinin 22.12.2003 tarihli kararında asilde aranan şartları taşımayan bir kişinin vekaleten atanması halinde Anayasanın 18. maddesinde düzenlenen ve angaryayı yasaklayan hükmü uyarınca, vekilin fiilen yürüttüğü görev karşılığında bazı maddi haklara hak kazanacağına karar verildiğini belirtmişlerse de;Yukarıda yer verilen gerekçelerle, Bilecik Belediyesinde memur statüsünde çalışan Abdullah Tetik, Kadri Şentürk ve Ali Sizer’in vekâleten adandıkları müdür kadrosu için genel ve ilgili özel mevzuatı uyarınca asaleten atanmada aranan tüm şartları bir arada taşımadıkları halde vekalet ettikleri kadro için öngörülen zam ve tazminatların toplam net tutarının, asli kadroları karşılığında fiilen aldıkları zam ve tazminatların toplam net tutarından fazla olan kısmının kendilerine ödenmesi mevzuata uygun değildir.Ayrıca Kamu zararı tutarının net rakamlar üzerinden hesaplanması gerektiğine ilişkin itiraz da yerinde değildir. Sayıştay denetimine giren idare ve kurumların saymanlık hesaplarının incelenmesi sonunda saptanan mevzuata aykırı ödemelerden genel bütçeli dairelere ilişkin bulunanların, vergi kesintileri düşüldükten sonra kalan tutarlar üzerinden, katma bütçeli dairelerle diğer kuruluşlara ilişkin olanların ise, bütçelere gider olarak kaydedilen kesintisiz tutarlar üzerinden hesaplanması gerektiğine dair Sayıştay Genel Kurulunun, 12.02.1981 tarih ve 4107/1 sayılı kararı gereğince ilgili daire için kamu zararı hesaplanırken brüt rakamlar üzerinden hesaplama yapılmıştır.Diğer taraftan ilamda 1-4 dereceli bilgisayar işletmeni için kamu zararı hesaplanırken % 135 oranı ile % 50 oranı arasındaki fark esas alınmıştır.Oysa 1-4 dereceli Bilgisayar işletmeni için alınması gereken özel hizmet tazminatı oranı, yan ödeme kararnamesine ekli II sayılı cetvelin Üst Yönetim ve Genel İdare Hizmetleri sınıfında yer alan 17.gruptaki;“1 ila 16. Gruplara göre özel hizmet tazminatı alamayanlardan, kurumların Genel İdare Hizmetleri sınıfına dahil 1,2,3 ve 4.dereceli kadrolarında bulunanlar” için öngörülen % 55 oranıdır.Bu nedenle kamu zararı hesaplanırken, % 135 ile % 55 arasındaki farkın esas alınması gerekmektedir.Buna göre bir hesaplama yapıldığında Abdullah Tetik için fazla ödenmiş tutar, 4.611,85 YTL. olmaktadır.Sonuç olarak 960 sayılı ilamın 4.maddesi ile 11.834,95 YTL.ye ilişkin olarak verilen tazmin hükmünden mevzuata uygun olan 288,95 YTL.nin düşülerek geriye kalan 11.546 YTL.nin;4.611,83 YTL.sinin gerçekleştirme görevlisi (Şef) Nilgün Kardaş ile harcama yetkilisi (Yazı İşleri Müdürü) Abdullah Tetik’in,4.294,90 YTL.sinin, gerçekleştirme görevlisi (Zabıta Müd.V.) Ahmet Özbek ile harcama yetkilisi (Bilgisayar işletmeni) Hayrettin Tatar’ın,2.639,27 YTL.sinin, gerçekleştirme görevlisi (Zabıta Müd.V.) Ahmet Özbek ile harcama yetkilisi (Bilgisayar işletmeni) Emine Kaya’nın, uhdelerinde kalmak üzereDÜZELTİLMEK SURETİYLE TASDİKİNE,Karar verildiği 07.01.2014 tarih ve 38209 sayılı tutanakta yazılı olmakla işbu ilam tanzim kılındı.

Yazıldı Yargı Kararları

EMLAK VERGİSİ KANUNU GENEL TEBLİĞİ

Haz13
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

63 SERİ NO’LU EMLAK VERGİSİ KANUNU GENEL TEBLİĞİ

                                                    (17/04/2014 gün ve 28975  sayılı R.G.)

 Kapsam 

1. Giriş

Bakanlığımıza intikal eden bilgilerden, 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun uygulanması ile ilgili olarak yayımlanan, ancak zamanla güncelliğini kaybeden veya belirli sürelerde uygulanmak üzere çıkarılan tebliğlerin açık bir tebliğ hükmü ile yürürlükten kaldırılmamasının uygulamada mükerrerliğe ve karışıklığa neden olduğu anlaşılmıştır.

 2. Yürürlükten kaldırılan tebliğler

Yukarıda belirtilen nedenlerle aşağıda yer alan tebliğler bu Tebliğin yayımı tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırılmıştır.

1) 18/11/1972 tarihli ve 14365 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 7).

2) 26/6/1974 tarihli ve 14927 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 9).

3) 4/3/1998 tarihli ve 23276 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 20).

4) 22/5/1998 tarihli ve 23349 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 21).

5) 27/10/1998 tarihli ve 23506 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 23).

6) 11/12/2001 tarihli ve 24610 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 32).

7) 26/3/2004 tarihli ve 25414 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 39).

8) 29/7/2004 tarihli ve 25537 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 40).

9) 20/3/2005 tarihli ve 25761 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Emlak Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 43).

Tebliğ olunur.

 

 

 

 

 

Yazıldı Güncel Mevzuat

Danıştay Kararları

Haz12
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin




Yazıldı Duyurular, Yargı Kararları

657 Sayılı Kanunun 146.Maddesi

Haz10
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

 Danıştay İkinci Daire, Esas : 2012/4255, Karar: 2012/10794, Tarih: 27.12.2012

ÖZÜ: Dava; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda avukat olan davacıya ödenen vekalet ücretlerinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 146. maddesi ile getirilen sınırlamaya uyulmaması nedeniyle toplam 12.912,99 TL fazla ödeme yapıldığının tespit edildiğinden bahisle, söz konusu miktarın davacıya ödenen vekalet ücretinden resen kesinti yapılması suretiyle tahsil edilmesi yolunda davalı idarece tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

İzmir 1. İdare Mahkemesi’nin 3.11.2011 günlü, E: 2011/1833, K: 2011/1560 sayılı kararıyla; Avukatlık Kanunu’nda yapılan değişiklik nedeniyle limitsiz şekilde davalı idare tarafından davacıya fazladan vekalet ücreti ödendiği görülmekle birlikte, 657 sayılı Kanun’un 146. maddesinde herhangi bir değişiklik olmadığı gibi Avukatlık Kanunu’nda da açıkça kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan avukatlara yönelik bir hükmün bulunmadığı özel yasa niteliğindeki 657 sayılı Yasa’da yer alan kuralların esasen kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan avukatlar açısından tartışmalı olmadığı, bu ödemenin “mevzuat hükmünün yoruma ihtiyaç göstermeyecek kadar açık olduğu,  idare edenlerin kasıt ya da ihmal içinde olmadıkları sürece, hükmü uygularken hataya düşmelerinin beklenemeyeceği” haller kapsamında değerlendirilmesinin gerekeceği ve ortada açık hatanın bulunduğu, açık hatanın varlığı hallerinde ise idari istikrardan söz etmeye olanak bulunmadığı gibi idarenin herhangi bir süre sınırlaması olmaksızın işlemini her zaman geri alabileceğinin içtihatlarla kabul edildiği hususunda kuşku olmadığı, bu durumda açık hata sonucu davacıya ödendiği tespit edilen yersiz vekalet ücreti ödemelerinin süre sınırlaması olmaksızın her zaman geri istenilmesine olanak bulunması karşısında, dava konusu işlemde anılan mevzuata ve hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Davacı, dava konusu vekalet ücretinin resen kesilmesinin hukuka aykırı olduğunu öne sürmekte ve Mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden davacının, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda avukat olarak görev yaptığı, 1136 sayılı Kanunda yapılan değişiklik uyarınca 10.11.2003 günlü,228 sayılı Meclis kararı ile vekalet ücretlerinin limitsiz ödenmesine karar verildiği, bu doğrultuda davacıya 2004 yılında brüt 12.912,99 TL ödeme yapıldığı, 2004 yılında yapılan Sayıştay denetimi sonucunda, limitsiz ödemenin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle sorumlulardan tahsiline karar verildiği, ancak, sorumlular arasında avukatların değil sayman ve tahakkuk memurlarının adının yer aldığı, tazmin yönündeki kararın Sayıştay 3. Dairesi ve Temyiz Kurulu kararıyla kesinleşmesinden sonra da 8.9.2009 ve 15.11.2010 tarihlerinde davacının vekalet ücretlerinden resen kesinti yapılmaya başlanıldığı, davacının 15.1.2010tarihli dilekçe ile kesintiye itiraz ettiği, 20.1.2010 günlü, 941 sayılı yazı ile kesinti sebeplerinin izah edilerek 14.1.2010 tarihli Başbakanlık Makamı kararı gereği fazla ödemelerin resen kesileceğinin bildirilmesi üzerine de görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 22.12.1973 gün ve Eç 1968, K: 1973/14 sayılı kararında; idarenin yokluk, açık hata, memurun gerçek dışı beyanı veya hilesi hallerinde süre aranmaksızın hatalı ödediği meblağı her zaman geri alabileceği, bunun dışında kalan hallerde hatalı ödemelerin istirdadının ise, hatalı ödemenin yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde olanaklı olduğu ve bu süre geçtikten sonra istirdat edilemeyeceği belirtilmiş olup; anılan kararın gerekçesinde iyi niyet kuralı üzerinde de durularak idarenin sakat ve dolayısıyla hukuka aykırı işlemine, idare edilenlerin gerçek dışı beyanı veya hilesi neden olmuşsa ya da geri alınan idari işlem yok denilecek kadar sakatlık taşımakta ise, hatalı işlemde idare edilenin kolayca anlayabileceği kadar açık bir hata bulunmaktaysa ve idareyi bu konuda haberdar etmemişse, memurun iyi niyetinden söz etmeye olanak bulunmadığı ve bu işlemlere dayanılarak yapılan ödemeler için süre düşünülemeyeceği, bu ödemelerin her zaman geri alınabileceği; ancak bunun dışındaki hatalı ödemeler için memurun iyi niyetinin istikrar ve kanunilik kadar önemli bir kural olduğu ve bu nedenle yukarıda belirtilen istisnalar dışındaki hatalı ödemelerin ancak dava süresi içinde geri alınabileceği vurgulanmıştır.Yapılan ödemenin her zaman geri alınabilmesi olanağı tanıyan “Açık hata” halinin; yapılan ödemede, ödemenin muhatabı olan kişinin (idare edilenin) kolayca anlayabileceği kadar açık bir hatanın mevcudiyetini ifade ettiği kabul edilmektedir. Uygulamada bu çoğu kez ilgili mevzuata aykırı bir şekilde ve hiç gereği yokken yapılan ödemeler şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Dava konusu olayda ise, mevzuat hükümlerinin davalı idarece yanlış yorumlanması nedeniyle davacıya yapılan ödemelerde, davacının hilesinin gerçek dışı beyanının neden olmadığı gibi “açık hata” halinin de bulunmadığı görülmüştür.

Bu durumda, yukarıda yer verilen Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı ile belirlenen ilkeler uyarınca, davacıya yersiz ödendiği tespit edilen 2004 yılına ait vekalet ücretinin, en son ödendiği tarihten itibaren dava açma süresi içerisinde geri istenilmesi ya da davacının vekalet ücretinden re’sen kesilmesi mümkün olup, bu süreye uyulmaksızın tesis edilen işlemde yasal isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, İzmir 1. İdare Mahkemesi’nce verilen 3.11.2011 günlü, E.2011/1833, K: 2011/1560 sayılı kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun’la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme’ye gönderilmesine, tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde Danıştay’a kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 27.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

(Bu karara karşı davalı idare tarafından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun54. maddesi uyarınca düzeltilmesi talebi Danıştay 2. Dairesinin 12.09.2013 gün ve 2013/4441, 2013/4596 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Bu karar “İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda Avukat olan davacıya ödenen vekalet ücretlerinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 146. maddesi ile getirilen sınırlamaya uyulmaması nedeniyle toplam 12.912,99 TL fazla ödeme yapıldığının tespit edildiğinden bahisle, söz konusu miktarın davacıya ödenen vekalet ücretinden re’sen kesinti yapılması suretiyle tahsil edilmesi yolunda davalı idarece tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolunda İzmir 1. İdare Mahkemesi’nce verilen 3.11.2011 günlü, E: 2011/1833, K: 2011/1560 sayılı kararın bozulmasına dair Danıştay İkinci Dairesi’nin 27.12.2012 günlü, E: 2012/4255, K: 2012/10794 sayılı kararının düzeltilmesi talebinin reddi şeklindedir.)

Yazıldı Yargı Kararları

237 Taşıt Kanunu Kapsamında Bakanlar Kurulu Kararı

Haz10
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 

Kararı okumak için linke tıklayınız…237 Taşıt Kanunu

Yazıldı Güncel Mevzuat

7 Haziran 2014 Tarihli ve 29023 Sayılı Resmî Gazetede;

Haz09
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

                         

   7 Haziran 2014 Tarihli ve 29023 Sayılı Resmî Gazetede;

1-Çerçeve Anlaşma İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ve ekleri,

2-Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik,

3-Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik,

4-Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik,

5-İhalelere Yönelik Başvurular Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik,

6-Mal Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ve

7-Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

Yayınlandı.

Yazıldı Güncel Mevzuat

Gider pusulalarında gösterilen bedellere ilişkin bir üst sınır varmıdır ?

Haz09
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

                 

  Gider pusulalarında gösterilen bedellere ilişkin bir üst sınır varmıdır ?

 

Bilindiği üzere gider pusulası 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 234 üncü maddesinde şöyle belirtilmiştir; Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için gider pusulası düzenlenir ve bu düzenlenen gider pusulası vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmündedir. Burada ilk etapta vergiden muaf esnaf tanımına bakacak olursak GVK’nın 9. Maddesi açıkça belirtmiştir ki;

                    1-Motorlu nakil vasıtaları kullanmamak şartı ile gezici olarak veya bir iş yeri açmaksızın perakende ticaret ile iştigal edenler (Parantez içi cümle: 22.07.1998 tarih ve 4369 sayılı Kanunun 26 ncı maddesiyle ve 01.01.1999 tarihinden geçerli olarak değişmiştir.) (Giyim eşyalarıyla zati ve süs eşyaları, değeri yüksek olan ev eşyaları ile pazar takibi suretiyle gıda, bakkaliye ve temizlik maddelerini ve sabit iş yerlerinin önünde sergi açmak suretiyle o iş yerlerinde satışı yapılan aynı neviden malları satanlar hariç)

                     2-Bir iş yeri açmaksızın gezici olarak ve doğrudan doğruya müstehlike iş yapan hallaç, kalaycı, lehimci, musluk tamircisi, çilingir, ayakkabı tamircisi, kundura boyacısı, berber, nalbant, fotoğrafçı, odun ve kömür kırıcısı, çamaşır yıkayıcısı ve hamallar gibi küçük sanat erbabı;

                    3-Köylerde gezici olarak her türlü sanat işleri ile uğraşanlar ile aynı yerlerde aynı işleri bir işyeri açmak suretiyle yapanlardan 47 nci maddede yazılı şartları haiz bulunanlar (51 inci madde şümulüne girenler bu muafiyetten faydalanamazlar);

                    4-Nehir, göl ve denizlerde ve su geçitlerinde toplamı 50 rüsum tonilatoya (50 rüsum tonilato dahil) kadar makinesiz veya motorsuz nakil vasıtaları işletenler; hayvanla veya bir adet hayvan arabası ile nakliyecilik yapanlar (Bu bentte yazılı ölçüler, birlikte yaşayan eşlerle velayet altındaki çocuklar hakkında veya ortaklık halindeki işletmelerde, bu kimselerin veya ortaklığın işlettiği vasıtalar toplu olarak nazara alınmak suretiyle tespit edilir.);

                    5-Ziraat işlerinde kullandıkları hayvan, hayvan arabası, motor, traktör gibi vasıtalar veya sandallarla nakliyeciliği mutat hale getirmeksizin ara sıra ücret karşılığında eşya ve insan taşıyan çiftçiler;

                   6-Evlerde kullanılan dikiş, nakış, mutfak robotu, ütü ve benzeri makine ve aletler hariç olmak üzere, muharrik kuvvet kullanmamak ve dışarıdan işçi almamak şartıyla; oturdukları evlerde imal ettikleri havlu, örtü, çarşaf, çorap, halı, kilim, dokuma mamulleri, kırpıntı deriden üretilen mamuller, örgü, dantel, her nevi nakış işleri ve turistik eşya, hasır, sepet, süpürge, paspas, fırça, yapma çiçek, pul, payet, boncuk işleme, tığ örgü işleri, ip ve urganları, tarhana, erişte, mantı gibi ürünleri işyeri açmaksızın satanlar. Bu ürünlerin, pazar takibi suretiyle satılması ile ticari, zirai veya mesleki faaliyetleri dolayısıyla gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olanların düzenledikleri hariç olmak üzere; düzenlenen kermes, festival, panayır ile kamu kurum ve kuruluşlarınca geçici olarak belirlenen yerlerde satılması muaflıktan faydalanmaya engel değildir.

                    7-(06.06.2008 tarih ve 26898 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5766 sayılı Kanunun 8/a maddesiyle eklenmiştir. Yürürlük: 01.07.2008) Ticari işletmelere ait atıkları mutat olarak veya belli aralıklarla satın alanlar hariç olmak üzere, bir işyeri açmaksızın kendi nam ve hesabına münhasıran kapı kapı dolaşmak suretiyle her türlü hurda maddeyi toplayarak veya satın alarak bu malların ticaretini yapanlara veya tekrar işleyenlere satanlar;

                    8-Yukarıdaki 1-7 numaralı bentlerde sözü edilen işlere benzerlik gösterdikleri, Danıştay’ın muvafık mütalaası üzerine, Maliye Bakanlığınca kabul ve ilan olunan ticaret ve sanat işleri ile iştigal edenler vergiden muaf esnaf statüsündedir. Bu statüde bulunanlardan yapılacak mal ve hizmet alımları için GVK 94’üncü madde de stopaj oranları belirlenmiştir;

-Hurda mal alımlarında %2

-Diğer mal alımlarında %5

-Hizmet alımlarında %10 (mal ve hizmet bedeli ayrılmıyorsa bu kapsamdadır)

Ancak vergiden muaf esnaf sayılmayan yani nihai tüketici olan vatandaşlara gider pusulası düzenlenmekte fakat stopaj uygulanmamaktadır.

               İşte bu doğrultuda bazı mükellefler gider kalemlerini arttırmak amacıyla yüklü miktarlarda gider pusulaları düzenlemektedirler ve bu düzenlenen gider pusulalarındaki bedellerde bir üst sınır olup olmadığı tartışma konusu olmuştur. Maliye Bakanlığının 02.01.2012 tarihli B.07,1.GİB.4.41.15.02-VUK-2011/5-2 sayılı özelgesinde konuya açıklık getirilmiş ve gider pusulalarında gösterilen bedellere ilişkin bir üst sınır olmadığı açıkça belirtilmiştir.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

KOCAELİ VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü

 

  Sayı : B.07.1.GİB.4.41.15.02-VUK-2011/5-2                                                                02/01/2012

Konu : Gider Pusulası Düzenlemede Üst Sınır.

İlgide kayıtlı özelge talep formunda; şirketinizin savunma sanayi alanında faaliyette bulunduğunu, genel olarak askeri ürünler imal ettiğinizi, işleri ihale ile aldığınızı ve verilen sürede teslim etmek için dışarıdan işgücü temin ettiğinizi, elemanlarınızın vasıflı olması gerektiğini, bu nedenle başka yerlerde sigortalı çalışan veya emekli olan kişilerle çalıştığınızı, elektrik teknisyeni olarak çalışan ……..’un halen SGK’lı çalıştığından ödediğiniz tutarlar üzerinden gider pusulası düzenlediğinizi, KDV yönünden bir işlem yapmadığınızı belirterek belge düzeninin doğru olup olmadığının ve gider pusulası düzenlenmesinde bir üst sınır olup olmadığı yönünde bilgi talep etmiş bulunmaktasınız.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun “Vergiden Muaf Esnaf” başlıklı 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında, ticaret ve sanat erbabından maddede yazılı şekil ve suretle çalışanların gelir vergisinden muaf olduğu, söz konusu fıkranın 2 numaralı bendinde, bir iş yeri açmaksızın gezici olarak ve doğrudan doğruya müstehlike iş yapan hallaç, kalaycı, lehimci, musluk tamircisi, çilingir, ayakkabı tamircisi, kundura boyacısı, berber, nalbant, fotoğrafçı, odun ve kömür kırıcısı, çamaşır yıkayıcısı ve hamallar gibi küçük sanat erbabının muafiyetten faydalanacağı, anılan maddenin ikinci fıkrasında; ticari, zirai veya mesleki kazancı dolayısı ile gerçek usulde Gelir Vergisine tabi olanlar ile maddede sayılan işleri gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine bağlılık arz edecek şekilde yapanların esnaf muaflığından faydalanamayacağı, aynı maddenin son fıkrasında ise bu muaflığın, 94 üncü madde uyarınca tevkif suretiyle kesilen vergiye şümulünün olmadığı belirtilmiştir.

Diğer taraftan, aynı Kanunun 61 inci maddesinde;

“Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.”hükmü yer almaktadır.

Öte yandan, aynı Kanunun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında, vergi tevkifatı yapmak zorunda olanlar ile tevkifata tabi tutulacak ödemeler belirtilmiş, 13 numaralı bendinde;

“13.Esnaf muaflığından yararlananlara mal ve hizmet alımları karşılığında yapılan ödemelerden (2009/14592 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca)

…

d) Diğer hizmet alımları (a, b ve c alt bentleri hariç olmak üzere mal ve hizmet bedelinin ayrılamaması hali de bu kapsamdadır) için % 10, ”

oranında gelir vergisi tevkifatı yapılması hükme bağlanmıştır.

Ayrıca, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 234 üncü maddesinde; birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan satın aldıkları emtia için tanzim edip işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulasının vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmünde olduğu, bu belgenin, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, zati eşyalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli eşya için de tanzim edileceği hükme bağlanmış olup, gider pusulalarında yer alacak bedele ilişkin bir sınırlama bulunmamaktadır.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, şirketiniz tarafından yaptırılan işlerin, bir hizmet sözleşmesine dayalı olarak işçi – işveren ilişkisi doğuracak şekilde yaptırılması durumunda, yapılan ödemelerin ücret kabul edilerek Gelir Vergisi Kanununun 61, 63, 94, 103 ve 104 üncü maddelerine göre vergilendirilmesi gerekmektedir. Söz konusu işin esnaf muaflığı kapsamında bulunan kişilere yaptırılması halinde ise, bu kapsamda yapılan ödemeler üzerinden aynı Kanunun 94/13-d maddesi uyarınca %10 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılacaktır.

Ancak söz konusu işin, esnaf muaflığından yararlanmayan ve vergi mükellefi olmayan kişilere yaptırılması halinde yapacağınız ödeme için gider pusulası düzenlenmesi gerekmekte olup, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinde, esnaf muaflığından yararlanmayan ve vergi mükellefiyeti bulunmayan şahıslardan yapılan hizmet alımları için tevkifat yapılacağına dair hüküm bulunmadığından, gelir vergisi tevkifatı yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

             Öte yandan, esnaf muaflığı belgesi alınması zorunluluğu 4444 sayılı Kanunun 14/A-1 inci maddesi ile kaldırıldığından vergiden muaf esnafa ilişkin şartları taşıyanlardan anılan belge aranılmaması gerekir.

3065 sayılı KDV Kanununun 1/1 inci maddesinde ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyetleri çerçevesinde Türkiye’de yapılan teslim ve hizmetlerin vergiye tabi olacağı hükme bağlanmış 17/4-a maddesi ile Gelir Vergisi Kanununa göre vergiden muaf esnaf ile basit usulde vergilendirilen mükellefler tarafından yapılan teslim ve hizmetler, 17/4-b maddesinde ile de Gelir Vergisi Kanununa göre gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler ile aynı Kanunun 66 ncı maddesine göre vergiden muaf olan serbest meslek erbabı tarafından yapılan teslim ve hizmetler vergiden istisna edilmiştir.

Buna göre, şirketinize hizmet ifa eden elemanların yapmış olduğu faaliyetler sonucunda elde ettiği gelirlerin, Gelir Vergisi Kanununa göre “ücret” olarak değerlendirilmesi halinde bu kişiler tarafından ifa edilen hizmetler KDV nin konusuna girmemektedir.

Ancak, hizmet ifasında bulunan kişiler tarafından yapılan faaliyetlerin “serbest meslek faaliyeti” veya “ticari faaliyet” olarak değerlendirilmesi halinde bu faaliyetler genel hükümler çerçevesinde KDV ye tabi olmakla birlikte söz konusu faaliyetleri ifa edenlerin Gelir Vergisi Kanununa göre vergiden muaf esnaf veya serbest meslek erbabı olması durumunda bu faaliyetler kapsamında ifa edilen hizmetler KDV den istisna tutulacaktır.

Dolayısıyla, şirketinize hizmet ifasından bulunan gerçek kişilerin yapmış oldukları faaliyetlerin “serbest meslek faaliyeti” veya “ticari faaliyet” olarak değerlendirilmesi ve bunları yapanların vergiden muaf esnaf veya serbest meslek erbabı olmaması halinde bu kişilerin KDV mükellefiyeti tesis ettirerek, şirketinize fatura veya serbest meslek makbuzu düzenleyerek elde ettikleri gelirler üzerinden %18 oranında KDV hesaplamaları gerekmektedir.

Ayrıca söz konusu faaliyetlerin, KDV Kanununun 9 uncu maddesi ile Bakanlığımıza verilen yetkiye istinaden yayımlanan 96 ve 97 Seri No.lu KDV Genel Tebliğleri ile getirilen ve uygulama esasları bu Tebliğler ile 60 No.lu KDV Sirkülerinin (2) numaralı bölümünde açıklanan “işgücü temin hizmetleri” kapsamında yer alması halinde, işlem bedelleri üzerinden hesaplanan KDV nin yukarıda belirtilen mevzuat çerçevesinde %90 oranında tevkifata tabi tutulacağı tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

 

 

Yazıldı Güncel Mevzuat, Makale ve Görüşler

Temyiz Kurulu Kararı

Haz09
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Temyiz Kurulu Kararı, Karar No: 38172, Karar Tarihi: 07/01/2014

Konusu: Tören ve Temsil Giderleri – Altın Takma

KARAR: “1701 sayılı ek ilamın 1.maddesi ile; düğün ve çeşitli etkinliklerde hediye edilmek üzere alınan altın bedellerinín belediye bütçesinden ödenmesi nedeniyle 5.962,00 TL.ye tazmin hükmü verilmiştir

Dilekçi dilekçesinde özetle; Belediye Başkanlığı makamına vatandaşlar tarafından düğün, nişan, sünnet vb. davetiyeler geldiğini, örf adet gereği çocuğunu evlendiren veya sünnet düğünü yapan vatandaşların Belediye Başkanını yanlarında görmek istediğini, davet üzerine katıldığı bu törenlerde örf adet gereği evlenen çifte veya sünnet olan çocuğa hediye takı takıldığını, bazı Büyükşehir Belediye Başkanlarının sosyal amaçlı olarak her yıl toplu sünnet ve nikâh törenleri düzenlemekte ve bu şekilde sosyal yardımda bulunduklarını,

Belediye adına Belediye Başkanı olarak düğün ve sünnet törenlerinde takılmış olan çeyrek altınların ödemesinin 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Belediye Başkanının Görev ve Yetkileri” başlıklı 38. maddesinin (o) bendinde yer alan “Temsil ve ağırlama giderleri için ayrılan ödeneği kullanmak” hükmü ile İçişleri Bakanlığı’nın 24/05/1984 tarihli “Belediye Bütçesinden Yapılacak Temsil – Ağırlama ve Tören Giderlerí Yönergesi”nin 10. maddesinde düzenlenen “Yukarıdaki maddelerde belirtilen giderler dışında kalan ve Yapılması Belde için gerekli olan veya mahalli örf, adet ve sosyal yaşantı içinde gerekli sayılan etkinlik ve törenler için (nişan, nikah, ölüm gibi) harcama yapılabilir.” hükmüne istinaden belediye bütçesinden yapıldığını,

5176 sayılı Kanuna dayanılarak çıkarılan “Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” hükmüne istinaden bu konuya ilişkin kamu zararı çıkarılmasının yerinde olmadığını, zira 5393 sayılı Kanun hükmüne dayanılarak yapılan bir görevin Yönetmelik hükmüne aykırılığından bahsedilemeyeceğini, çünkü Kanun hükmünün öncelikle uygulanacağının genel bir hukuk kuralı olduğunu,

Ayrıca Sayıştay Temyiz Kurulunun, 10.01.2010 tarih ve 31079 tutanak sayılı ilâmının 19. maddesi ile Belediye Başkanının davet üzerine temsil görevi gereği katılmış olduğu düğün, nişan ve sünnet törenlerinde belediye bütçesinden takmış olduğu altınlara ilişkin harcamayı kamu zararı olarak kabul etmediğini belirterek verilen tazmin hükmünün kaldırılmasını istemiştir.

Savcılık; “13.04.2005 tarihli ve 25785 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve esasları Hakkında Yönetmelik” in “Hediye Alma ve Menfaat Sağlama Yasağı” başlıklı 15. maddesinin 4. fıkrasında, “Kamu görevlileri, kamu kaynaklarını kullanarak hediye veremez, resmi gün, tören ve bayramlar dışında, hiçbir gerçek veya tüzel kişiye çelenk veya çiçek gönderemezler; görev ve hizmetle ilgisi olmayan kutlama, duyuru ve anma ilanları veremezler” hükmü ile kamu görevlilerinin bu tür davranışlarda bulunmaları açık olarak yasaklanmıştır.

Diğer taraftan konuya ilişkin olarak “Belediye Başkanı’nın düğün, sünnet vb. törenlerde altın hediye ettiği ve hediyelerin parasını belediye bütçesinden karşıladığı” yönündeki şikayet başvurusu üzerine Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun 26.06.2009 tarih ve 27270 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kararında; 5176 sayılı Kanun ve buna dayanılarak çıkarılan Yönetmelik’in ilgili hükümleri çerçevesinde, İçişleri Bakanlığı’nın Belediye Bütçesinden Yapılacak Temsil Ağırlama ve Tören Giderleri Yönergesinde yer alan hususların yapılan harcamalara hukuki gerekçe olarak gösterilemeyeceği, Belediye Başkanının bu fiilinin, temsil ve ağırlama giderleri kapsamında kamu hizmetlerinin bir parçası olarak değerlendirilemeyeceğine yer verilmiştir. Bu nedenlerle, talebin reddedilerek Daire Kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.” şeklinde görüş bildirmiştir.

5393 sayılı Belediye Kanununun “Belediyenin Giderleri” başlıklı 60. maddesinin (k) bendinde temsil, tören, ağırlama ve tanıtım giderlerinin bütçeden ödeneceği ifade edilmiş aynı zamanda Belediye Bütçesinden Yapılacak Temsil, Ağırlama ve Tören Giderleri Yönergesi ile de bu harcamaların belediye bütçesinden yapılabileceği vurgulanmıştır.

Aynı Kanunun 38. maddesinin “Belediye Başkanının görev ve yetkileri” başlıklı (o) bendinde “Temsil ve ağırlama giderleri için ayrılan ödeneği kullanmak” yetkisi Belediye Başkanına bırakılmıştır.

Söz konusu Yönergenin Genel Kural Başlıklı 3. maddesinde, temsil, ağırlama ve tören giderlerinin konu, kapsam ve miktarının tayininin belediye başkanının takdirine tabi olduğu belirtilmiştir. Temsil giderlerinde görevle ilgili olmak, ağırlama giderlerinde de beldenin misafiri olmak şartı dışında her hangi bir kısıtlama getirilmemiştir.

Ayrıca, aynı yönergenin 10. maddesinde, yukarıdaki maddelerde belirtilenler dışında kalan ve yapılması belde için gerekli olan veya mahalli örf adet ve sosyal yaşantı için de gerekli sayılan etkinlikler ve törenler için (nişan, nikah, ölüm gibi) de harcama yapılabileceği, düzenlenmiştir.

Belediye başkanının belediyeyi temsilen katılmış olduğu nişan, nikah ve düğün törenlerinde altın hediye etmesi, bu Yönergenin 10. maddesinde düzenlenen mahalli örf, adet ve sosyal yaşantı için gerekli sayılan etkinlikler kapsamında bulunduğundan, yapılan harcamada mevzuata aykırılık görülmemiştir. Bu nedenle 1701 sayılı ek ilamın 1.maddesi ile 5.962,00 TL.ye ilişkin olarak verilen tazmin hükmünün KALDlRILMASINA,” karar verilmiştir.

 

Yazıldı Yargı Kararları
Onceki Sayfa ← Sonraki Sayfa →

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız