• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

Kentsel Dönüşüm

Nis01
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

KENTSEL DÖNÜŞÜM KAVRAMI VE ÖZELLİKLERİ

               İnsanların barınma gereksinimi ve bir arada yaşama ihtiyacı, kentsel yerleşimlerin ortaya çıkmasının temel dinamikleridir. İnsanların çevresel faktörlere karşı korunma ve güvenlik sağlama çabaları, barınma mekânlarının hazırlanmasını ve bu mekânların bir arada bulunmasını zorunlu kılmıştır. Barınma mekânlarından oluşan yapılar topluluğunun kendisinden beklenen fonksiyonları karşılayabilmesi için, bir kent düzeninin kurulması gerekmiştir. Bu gereklilik doğrultusunda, şehirleşme için yer seçim aşamasından başlayarak, bir plan doğrultusunda yapılaşma süreci yönetilmektedir.

Planlı bir kentleşmenin sağlanmasına yönelik olarak gerçekleştirilecek planlama faaliyetleri, ayrı bir idari faaliyet olarak idarenin sorumluluk alanına girmiştir.Nüfusu 10.000’i geçen belediyeler için  yerine getirilmesi gereken bir görev olan imar planlaması; planların hazırlanması, planlar doğrultusunda uygulamanın yönetilmesi ve kurallara aykırı davranışların önlenmesi şeklinde farklı boyutlarda karşımıza çıkmaktadır. İmar planlama ve uygulama sürecinin üç temel amacı bulunmaktadır. Bunlar; düzenli, sağlıklı ve estetik kentleşme olarak ifade edilebilir. Düzenin sağlanamadığı, sağlıklı bir yapılaşmanın gerçekleştirilemediği ve sanat değerinden yoksun yapılaşmaların hâkim olduğu bir şehirde, idareye verilen imar planlamasını yapma ve uygulamayı yönetme görevinin kendisinden beklenen sonuçları doğurması mümkün olmayacaktır.

İmar planlama sürecinde idare, sahip olduğu sınırlı doğal kaynakları, ihtiyaçlar bakımından en verimli şekilde kullanmak üzere bir çalışma yapacaktır. Eldeki arazi ve doğal kaynakların taşıma kapasitesine göre bir yapılaşma-kullanım yoğunluğunun belirlenmesi ve yapılan teknik-bilimsel analizlerin sonuçlarına göre kullanım fonksiyonlarının tanımlanması gerekir. Özetle idare, imar planlama sürecinde sahip olunan sınırlı doğal kaynakları, kentleşme ihtiyacının karşılanmasına en verimli şekilde kullanmasını sağlamaya çalışmakla yükümlüdür. Sınırlı doğal kaynakların talepler bakımından en etkin şekilde değerlendirme çabalarında; yapılaşma ve barınma ihtiyacının yoğunluğu dikkate alınarak, mümkün olan en kısa sürede planlama sürecinin tamamlanması ve yapılaşmanın idarenin denetimi altında sağlanması gerekir.

Belediyelerin planlama ve uygulamayı şekillendirme sürecinde yetersiz kalması, konut ihtiyacı başta olmak üzere, toplumun yapılaşma gereksinimlerinin baskılamasıyla, hukuka aykırı yapılaşmalar olarak tanımlanan kaçak ve gecekondu yapılaşmasının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Hukuka aykırı yapılaşmalar olarak ortaya çıkan kaçak yapılar ve gecekonduların çıkarılan kanunlarla yasallık kazanmasıyla kentleşme  temel amaçlarından sapmıştır. Hukuka aykırı yollarla gerçekleşen yapılaşmalara yönelik olarak imar kolluk yetkileri kullanılarak aykırılıkların giderilmesi yerine çeşitli nedenlerle bu yapılara yasallık kazandırılması, kurallara saygılı çoğunluğun cezalandırılması sonucunu doğurmuştur.

Düzensiz, sağlıksız ve estetikten uzak olarak yapılaşmış bir yerleşim yerinin imar planlama ve uygulama faaliyetlerinin temel amaçları doğrultusunda düzeltilmesi, yüksek ekonomik maliyetinin yanında, birçok sosyal sorunu da beraberinde getirmektedir. Şehrin yeniden düzenlenmesi konusunda farklı dönemlerde ortaya konulan iradeler ve çıkarılan yasalar, beklentileri tam olarak karşılayamamıştır. Bu gün gelinen noktada, Türkiye’de kentlerin planlama ve yapılaşma sürecinden kaynaklanan sorunların çözümlenmesinde, afet riskinin oluşturduğu baskı altında, adımlar atılmaya başlanmış, çözüm sürecinin mali kaynakları konusunda yollar aranmış ve sosyal açıdan sorunun çözümü yönünde genel bir kanaat oluşmuştur.

                  5393 SAYILI BELEDİYE KANUNUNDA 5998 SAYILI KANUNLA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUNUN ÖZELLİKLERİ VE UYGULANMASI

5393 sayılı Belediye Kanununun 73.maddesi 24 Haziran 2010 gün ve 27621 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 5998 sayılı Kanunla  değiştirilmiş, belediyelerde kentsel dönüşümün ilk adımları atılmıştır.

*Belediye, belediye meclisi kararıyla; konut alanları, sanayi alanları, ticaret alanları, teknoloji parkları, kamu hizmeti alanları, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluşturmak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilecek, (kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilebilmesi ve uygulama yapılabilmesi Bakanlar Kurulu kararına bağlıdır)

*Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak ilan edilecek alanın üzerinde yapı olan veya olmayan imarlı veya imarsız alanlar olması, yapı yükseklik ve yoğunluğunun belirlenmesi, alanın büyüklüğünün en az 5 ve en çok 500 hektar arasında olması, etaplar halinde yapılabilmesi hususların takdiri münhasıran belediye meclisinin yetkisinde olacak,

*Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye büyükşehir belediyeleri yetkili kılınmıştır. Büyükşehir belediye meclisinin uygun görmesi halinde ilçe belediyeleri kendi sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilecek,

Büyükşehir belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina inşaat ruhsatı, yapı kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri hakkında 3194 sayılı İmar Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya büyükşehir belediyeleri yetkili olacaktır.

*Toplamı 5 hektardan az olmamak kaydı ile proje alanı ile ilişkili birden fazla yer tek bir dönüşüm alanı olarak belirlenebilecek. İmar Kanunu’nda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya Büyükşehir belediyeleri yetkili olacaktır. Kamulaştırmanın aceleliği kararı Büyükşehir belediye meclisi tarafından verilecek,kentsel dönüşüm ve gelişim alanları içinde yer alan eğitim ve sağlık alanları hariç kamuya ait gayrimenkuller harca esas değer üzerinden belediyelere devredilecektir.

*Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarındaki gayrimenkul sahipleri ve hak sahibi olmuş kimselerle anlaşılmaları halinde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanında hakları verilecek,2981 sayılı Kanun kapsamına girmeyen gecekondu sahiplerine enkaz ve ağaç bedelleri verilecek veya belediye imkanları ölçüsünde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı dışında arsa veya konut satışı yapılabilecektir. Bu kapsamda bulunanlara Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile işbirliği yapılmak suretiyle konut satışı da yapılabilir. Enkaz ve ağaç bedelleri arsa veya konut bedellerinden mahsup edilecektir.

*Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde belediyelere ait gayrimenkuller ile belediyelerin anlaşma sağladığı veya kamulaştırdıkları gayrimenkuller üzerindeki inşaatların tamamı belediyeler tarafından yapılacak veya yaptırılacak olup, belediye ile anlaşma yapmayan veya belediyece kamulaştırılmasına gerek duyulmayan gayrimenkul sahiplerinden proje alanında kendilerine ayrı ada ve parselde imar hakkı verilmemiş olanlar kamulaştırmasız el atma davası açabilecektir.

*Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yapılacak alt yapı ve rekreasyon harcamaları, proje ortak gideri sayılacak, Belediyelere ait inşaatların proje ortak giderleri belediyeler tarafından karşılanacaktır. Kendilerine ayrı ada veya parsel tahsis edilen gayrimenkul sahipleri ile kamulaştırma dışı kalan gayrimenkul sahipleri, sahip oldukları inşaatın toplam metrekaresi oranında proje ortak giderlerine katılmak zorunda olacaklardır. Proje ortak gideri ödenmeden inşaat ruhsatı, yapılan binalara yapı kullanma izni verilemeyecek; su, doğalgaz ve elektrik bağlanamayacaktır.

*Dönüşüm alanı sınırı kesinleştiği tarihte, bu sınırlar içindeki gayrimenkullerin tapu kütüğünün beyanlar hanesine kaydedilmek üzere tapu sicil müdürlüğüne, paftasında gösterilmek üzere kadastro müdürlüğüne bildirilecek, bu gayrimenkullerin kaydında meydana gelen değişiklikler belediyeye bildirilecektir. Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilan edilen yerlerde; ifraz, tevhit, sınırlı ayni hak tesisi ve terkini, cins değişikliği ve yapı ruhsatı verilmesine ilişkin işlemler belediyenin izni ile yapılacaktır. Bu yerlerde devam eden inşaatlardan projeye uygunluğu belediye tarafından kabul edilenler dışındaki diğer inşaatlar beş yıl süreyle durdurulacaktır. Bu sürenin sonunda durdurma kararının devam edip etmeyeceğine belediye tarafından karar verilecek. Toplam durdurma süresi on yılı geçemeyecektir.

*Belediye, kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini gerçekleştirmek amacıyla; imar uygulaması yapmaya, imar uygulaması yapılan alanlardaki taşınmazların değerlerini tespit etmeye ve bu değer üzerinden hak sahiplerine dağıtım yapmaya veya hasılat paylaşımını esas alan uygulamalar yapmaya yetkili olacaktır. Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin uygulanması sırasında, tapu kayıtlarında mülkiyet hanesi açık olan veya ayni hakları davalı olan taşınmazlar doğrudan kamulaştırılarak bedelleri mahkemece tayin edilen bankaya belli olacak hak sahipleri adına bloke edilecektir. Belediye kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin uygulama alanında bulunan taşınmazların kamulaştırılması sırasında veraset ilamı çıkarmaya veya tapudaki kayıt malikine göre işlem yapmaya yetkili olacaktır.

*Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamındaki işler, kamu idareleriyle 75.madde çerçevesinde ortak hizmet projeleri aracılığıyla gerçekleştirilebilecektir. Bu Kanunun konusu ile ilgili hususlarda Başbakanlık Toplu Konut İdaresine 2985 sayılı Kanun ve diğer kanunlarla verilen yetkiler saklı olacaktır. Kanun yürürlüğe girmesinden önce yargı mercilerinde açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış davalarda bu Kanun hükümleri uygulanacaktır. Ancak bu Kanunla getirilen değişik hükümlerin uygulanması nedeniyle haksız çıkan tarafa harç, yargılama gideri ve avukatlık ücreti yükletilemeyecektir.

6306 SAYILI AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ KANUNUN ÖZELLİKLERİ VE UYGULAMASI

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu ile afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerden fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dahil usul ve esaslar belirlenmektedir. Kamuoyunda kentsel dönüşüm yasası olarak bilinen Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu Tasarısı 24 maddeden oluşuyor. Bugüne kadar binaların yeniden inşası, güçlendirilmesi ve kentsel dönüşüm amaçlı kullanımı önünde en büyük engel olarak gösterilen kat mülkiyeti kanununun getirdiği sınırlamalar tamamen kaldırılmıştır.

* Kanuna göre riskli binanın yıkılıp yeniden yapılması için mülk sahiplerinin üçte iki çoğunluğu yeterli olacak. Riskli yapıların yıkım aşamasında öncelikle malikler ile anlaşma yoluna gidilecek. Anlaşma sağlandığında ev sahibi veya kiracılara kira yardımı yapılacaktır.

* Askerî alanlar ve Hazine arazileri kentsel dönüşümde kullanılacaktır.

* Her bölgenin dönüşümü ayrı ayrı yapılacak, Devletin yanı sıra belediyeler de kentsel dönüşüme bütçe ayıracaklardır. Riskli bölgelerde imar faaliyetleri durdurulacaktır. Bu düzenlemeye göre, daha önce sivil kullanıma açılmayan askerî araziler, dönüşüm için kullanılacak. Kamu idarelerine verilen alanlar ile Hazine’nin özel mülkiyetindeki taşınmazlar bakanlığa, belediyeye, valiliklere veya TOKİ’YE tahsis edilerek. Bu alanlarda depreme dayanıklı konutlar inşa edilecektir. Ancak bu araziler 3 yıl içinde amacına uygun olarak kullanılmazsa bedelsiz olarak ve resen ya tapuda Hazine adına tescil edilecek veya önceki maliki olan kamu idaresine devredilecektir.

* Kanuna göre Riskli yapıların tespiti, Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikte belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde masrafları kendilerine ait olmak üzere, öncelikle yapı malikleri veya kanuni temsilcileri tarafından, Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılarak Bakanlığa veya İdareye/belediyeye bildirilecektir. Bakanlık, riskli yapıların tespitini süre vererek maliklerden veya kanuni temsilcilerinden de isteyebilecektir. Verilen süre içinde  tespit yaptırılmadığı takdirde, tespitler Bakanlıkça veya İdarece/belediyece yapılır veya yaptırılacaktır. Bakanlık, belirlediği alanlardaki riskli yapıların tespitini süre vererek İdareden de isteyebilecek, Bakanlıkça veya İdarece yaptırılan riskli yapı tespitlerine karşı maliklerce veya kanuni temsilcilerince onbeş gün içinde itiraz edilebilecektir. Bu itirazlar, Bakanlığın talebi üzerine üniversitelerce, ilgili meslek disiplini öğretim üyeleri arasından görevlendirilecek dört ve Bakanlıkça, Bakanlıkta görevli üç kişinin iştiraki ile teşkil edilen teknik heyetler tarafından incelenip karara bağlanacak ve yapılan tespit işleminin masrafı ilgili tapu müdürlüğüne bildirilecektir.

* Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından talep edilmesi hâlinde, hak sahiplerinin de görüşü alınarak, riskli alanlardaki yapılar ile riskli yapılara elektrik, su ve doğal gaz verilmez ve verilen hizmetler kurum ve kuruluşlar tarafından durdurulacaktır. Yapıların herhangi bir şekilde satış ve devir işlemleri yaptırılmayacak.

* Riskli yapıların yıkılmasında vatandaşla anlaşma esas olacak. Anlaşma ile tahliye edilen ev sahibi veya kiracılara geçici olarak ev ve işyeri tahsisi yapılarak kira yardımı verilecektir

Uygulamaya başlanmadan önce, riskli yapıların yıktırılması için, bu yapıların maliklerine altmış günden az olmamak üzere süre verilecek. bu süre içinde yapı, malik tarafından yıktırılmadığı takdirde, yapının idari makamlarca yıktırılacağı belirtilerek ve tekrar süre verilerek tebligatta bulunulacaktır. Verilen bu süre içinde de maliklerince yıktırma yoluna gidilmediği takdirde, bu yapıların insandan ve eşyadan tahliyesi ve yıktırma işlemleri, yıktırma masrafı ile gereken diğer yardım ve krediler öncelikle dönüşüm projeleri özel hesabından karşılanmak üzere, mahallî idarelerin de iştiraki ile mülki amirler tarafından yapılacak veya yaptırılacaktır

Süresinde yıktırılmadığı tespit edilen riskli yapıların yıktırılması, Bakanlıkça yazılı olarak İdareye bildirilecek, buna rağmen yıktırılmadığı tespit edilen yapılar, Bakanlıkça yıkılacak veya yıktırılacaktır. Uygulamanın gerektirmesi hâlinde Bakanlık, tespit, tahliye ve yıktırma iş ve işlemlerini bizzat da yapabilecektir.

            Uygulama İşlemleri

*  Üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin muvafakatleri aranmaksızın Bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce resen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya malik ile yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek malikleri adına payları oranında tescil edilecektir. Bu taşınmazların sicilinde bulunan taşınmazın niteliği, ayni ve şahsi haklar ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh, hisseler üzerinde devam edecektir. Belirlenen uygulama alanında cins değişikliği, tevhit ve ifraz işlemleri Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından resen yapılacak veya yaptırılacaktır. Bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır. Bu çerçevede, parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilecek ancak bu karara katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları, Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılacaktır. Bu suretle paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar, Bakanlığın talebi üzerine, tespit edilen rayiç bedeli de Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil edilerek ve yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere Bakanlığa tahsis edilmiş sayılacak veya Bakanlıkça uygun görülenler TOKİ’ye veya İdareye devredilecektir.

Üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın maliklerine yapılan tebligatı takip eden otuz gün içinde en az üçte iki çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması hâlinde, gerçek kişilerin veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetindeki taşınmazlar için Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından acele kamulaştırma yoluna da gidilebilecektir. 6306 sayılı Kanun uyarınca yapılacak olan kamulaştırmalar,  2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3.maddesinin ikinci fıkrasındaki iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçlı kamulaştırma sayılarak, ilk taksit ödemesi, belirlenen tutarların beşte biri oranında yapılacaktır. Tapuda mülkiyet hanesi açık olan taşınmazlar ile mirasçısı belirli olmayan, kayyım tayin edilmiş, ihtilaflı veya üzerinde sınırlı ayni hak tesis edilmiş olan taşınmazların kamulaştırma işlemleri aynı madde hükümlerine tabi tutulacaktır. Bakanlık, TOKİ veya İdare; kamulaştırma işlemlerinin yürütülmesi için mirasçılık belgesi çıkartmaya, kayyım tayin ettirmeye veya tapuda kayıtlı son malike göre işlem yapmaya yetkilidir. Tapuda kayıtlı malikin ölmüş olması hâlinde Bakanlık, TOKİ veya İdare, kamulaştırma işlemi için mirasçılık belgesi çıkartabileceği gibi, gerekiyorsa tapu sicilinde idari müracaat veya dava yolu ile kayıt düzeltme de isteyebilecektir. Kamulaştırma için anlaşma sağlanması hâlinde, Bakanlık, TOKİ veya İdare ile ilgililer arasında taşınmazın tescil veya terkinine ilişkin ferağ ve muvafakati de ihtiva eden sözleşme ve uzlaşma tutanağı tanzim edilerek, ilgili tapu müdürlüğüne gönderilerek kamulaştırmanın resen tapu siciline işlenmesi sağlanacaktır.

              Kentsel Dönüşümün Gelir Kaynakları

Kanunda öngörülen amaçlarda kullanılmak üzere aşağıda sayılan gelir türleri dönüşüm gelirleri olarak ilgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetvelinde özel gelir olarak öngörülecek ve gelirin gerçekleşmesine  bağlı olarak gelir kaydı yapılacaktır.

a)  2872 sayılı Çevre Kanunu gereğince, çevre katkı payı ve idari para cezası olarak tahsil edilerek genel bütçeye gelir kaydedilecek tutarın yüzde ellisi.

b)  6831 sayılı Orman Kanununun 2. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine göre Hazine adına orman dışına çıkarılan yerlerin satışından elde edilen gelirlerin yüzde doksanını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen orana tekabül eden tutar.

c) İller Bankası Anonim Şirketinin Hazine gelirleri ve faiz gelirleri dışındaki banka faaliyetleri ile 26/1/2011tarihli ve 6107 sayılı İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca yapacağı faaliyetlerden elde edeceği kârın yüzde ellisi.

d) İlgili yıl genel bütçesinin (B) işaretli cetvelinde özel gelir olarak tahmin edilen dönüşüm gelirleri karşılığı tutar, Bakanlık bütçesinde özel ödenek olarak öngörülecektir.

Çeşitli Hükümler

Riskli yapıların tespiti, tahliyesi ve yıktırma iş ve işlemleri ile değerleme işlemlerini engelleyenler hakkında, işlenen fiil ve hâlin durumuna göre 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uyarınca Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacaktır Riskli yapıların tespiti, bu yapıların tahliyesi ve yıktırılması iş ve işlemlerine dair görevlerinin gereklerini yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında, tabi oldukları ceza ve disiplin hükümleri uygulanması öngörülmektedir. Bakanlık, TOKİ ve İdare; bu Kanun kapsamındaki uygulamalarda, uygulama süresini aşmamak kaydı ile 657 sayılı Kanun ile diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılmasına dair hükümlerine bağlı kalmaksızın, özel bilgi ve ihtisas gerektiren konularda sözleşmeli personel çalıştırabilecek, bu suretle çalıştırılacakların unvanı, sayısı, ücretleri ile diğer hususlar Bakanlar Kurulunca belirlenecektir. Bu Kanun kapsamındaki işler ile ilgili olarak valilikler, belediyeler ve diğer kamu kurumları personelinden Bakanlık emrinde geçici olarak görevlendirilenler hakkında 657 sayılı Kanunun ek 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan süre sınırlaması uygulanmayacaktır.

Bu Kanun uyarınca yapılacak anlaşmaların usul ve esasları Bakanlıkça belirlenecektir

Riskli yapıların tespit edilmesine veya ettirilmesine dair usul ve esaslar, risklilik kriterleri, riskli yapıların tespitinde ve itirazların değerlendirilmesinde görev alacak teknik heyet ve diğer komisyonlar ile bu Kanunun uygulanmasına dair diğer usul ve esaslar, Bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikler ile düzenlenecektir.

Riskli alan ve rezerv yapı alanı dışında olup da bu Kanunun öngördüğü amaçlar bakımından güçlendirilebileceği teknik olarak tespit edilen yapılar için, Bakanlar Kurulunca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde Bakanlıkça dönüşüm projeleri özel hesabından güçlendirme kredisi verilebilecektir.

            Bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca dava açılabilecek ancak bu davalarda yürütmenin durdurulmasına kararı verilemeyecektir.

Kanun uyarınca yapılan iş ve işlemlere ilişkin olarak adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde belirtilen adreslere yapılan tebligat, muhataplarına yapılmış sayılacaktır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM UYGULAMA SÜRECİ

          1- Riskli yapılar en geç 60 günde boşaltılacak

Kentsel Dönüşüm Yasası’na göre, gecekondu sahibine konut verilene kadar evi yıkılmayacak. Riskli yapıların yıktırılmasında hak sahipleriyle anlaşma yoluna gidilecek. Riskli yapıların boşaltılması için verilen   süre   60 gün olarak belirlenmiştir.

2- Yıktırmayan için Başsavcılığa suç duyurusu yapılacak

Binasını yıktırmayan vatandaşlar için Cumhuriyet Başsavcılığı’nda suç duyurusunda bulunulabilecektir. Askeri yasak bölgeler, Hazine’nin özel mülkiyetinde bulunan riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarındaki taşınmazlardan kamu idarelerine tahsisli olanlar, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na (TOKİ) ve belediyeye bedelsiz devredilebilecektir.

3- Hak sahibine kira yardımı veya geçici konut temin edilecek

Anlaşma ile tahliye edilen, yıktırılan veya kamulaştırılan yapıların hak sahiplerine proje süresince kira yardımı yapılacak veya geçici konut, işyeri temin edilecek. Böylece mağdur olmaları engellenecektir. (Bu yapılarda kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olanlar da hak sahibi olabiliyor)

4-Kararlar üçte ikilik çoğunluk ile alınacak

Projeler çerçevesinde yapılacak işlere (parsellerin tevhit edilmesine, münferit, birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hâsılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine) ‘hak sahipleri’ karar verecek. Kararlar hissedarlar arasında ‘üçte ikilik çoğunluk’ ile alınacağı için projeler gecikmeyecektir.

5- Çoğunluğa katılmayan da parasını alabilecek

3’te 2’lik çoğunluk kararına katılmayan hissedarların da mağdur edilmeyeceğini, bu durumda taşınmazının gerçek değeri üzerinden satın alınarak parasının verilecek “Kişilerin yapısını kendisinin yapması esas alınacaktır. Vatandaş ya  satacak, ya yapacak ya da  kat karşılığı mı verme suretiyle dönüşümü sağlayacaktır. Her türlü tasarruf hakkı oradaki parsel sahiplerinin çoğunluk kararına katılmayan 3’te 1’lik kesimin de hisselerinin SPK’ya kayıtlı ekspertiz tarafından değeri tespit edilerek ve açık artırma ile anlaşma sağlayan diğer hissedarlara açık artırmaya suretiyle satışa konu edilecektir. Karara katılmayan  malikler de  mağdur edilmeyerek hisse bedeli karşılığını alacaktır. Üçte ikilik çoğunluk, bu üçte biri almazsa veya alamazsa o zaman biz Bakanlık olarak, ekspertiz değeri üzerinden parası ödenerek resen hazine adına tescil edilecektir.

6-6183 sayılı Kanunun  2.maddesinin B fıkrası değişikliği ile  elde edilecek gelirin % 90’u kentsel dönüşümün finansmanında kullanılacak.

Kentsel dönüşümde 7 milyon konuttan her birinin ortalama 100 bin liraya mal olacağı yani 700 milyar liralık hacim oluşacağı tahmin edilmektedir. Kentsel dönüşümde en büyük parasal kaynak olarak kamuoyunda 2B arazileri olarak bilinen yerlerin satışından elde edilecek gelirdir. Kanunun gerekçesinde de açıklandığı gibi ; 6183 sayılı Kanunun  2.maddesinin B fıkrası değişikliği ile  elde edilecek gelirin kentsel dönüşüme harcanması öngörülüyor. İstanbul, Antalya, Muğla gibi ülkenin çeşitli yerlerinde stabil duran arazilerin sahiplenilmek yoluyla ekonomiye kazandırılacağı, bunları kullananların tapu sahibi olarak devlete para ödeyeceği ve devletin buradan çok ciddi bir gelir elde edeceği belirtiliyor.

7- Dönüşüm 20 yıla dönemler itibarıyla yayılacak

Türkiye’de 20 milyona yaklaşan konut stokunun köy, kasaba ve şehirlerin tamamı dahil edildiğinde yüzde 40’a yakınının elden geçmesi gerekli görülüyor. Hedeflenen dönüşüm 2, 5, 10, 15 ve 20 yıllık zaman dilimlerine bölünerek planlanacak.

8- Belediye ve mahalli idarelerle birlikte hareket edilecek

Kentsel dönüşümde belediyelerle hareket edilecek. Yasayla belediyelere her türlü ödenek aktarımı, teknik ve mali destek sağlanacak. Olası depremde çok büyük can ve mal kaybına yol açacağı kesin olan riskli alanlar ve yeni rezerv alanların belirlenmesinde mahalli idarelerin görüşleri alınacak. Belediye meclislerinin salt çoğunluk ile alacağı kararla, masrafların tamamı veya bir kısmı belediye bütçesinden karşılanmak kaydıyla, kentin uygun görülen alanlarında bina cephelerinde değişiklik, yenileme, özel aydınlatma ve çevre tanzimi çalışmaları yapılabilecek. Cephe değişikliği yapılacak binalarda telif hakkı sahibine, talep etmesi halinde telif hakkı ödenecek.

9- Kamuya tahsisli binalar, belediyelere devredilebilecek

Riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarında, Hazine’nin özel mülkiyetindeki taşınmazlardan kamu idareleri mülkiyetinde veya tahsisli olanlar, bakanlıkça belediyelere devredilebilecek. Yasayla, yeni kentsel dönüşümün oluşumu aşamasında anlaşma sağlanamayan alanlar, satın alınarak tapuda Hazine adına res’en tescil edilecek. Bu durumda, paydaşların kararıyla yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere mahalli idareye devredilebilecek.

10- Değerlemeleri mahalli idarelerde  yapabilecektir.

Dönüştürmeye tabi tutulan taşınmazların üzerindeki köhnemiş yapılar da dahil olmak üzere muhdesatıyla birlikte değer tespiti işlemleri ve dönüşümle ortaya çıkacak taşınmazların değerlemeleri,

Kanun çerçevesinde dönüştürmeye tabi tutulan taşınmazların, üzerindeki köhnemiş yapılar da dâhil olmak üzere, muhdesatı ile birlikte değer tespiti işlemleri ve dönüşüm ile oluşacak taşınmazların değerlemeleri Bakanlık, TOKİ veya İdarece yapılacak veya yaptırılacaktır

KENTSEL DÖNÜŞÜM KAVRAMI

Kentsel dönüşüm, ilk bakışta gerekli ve olumlu bir kavram olarak karşımıza çıkmakla birlikte, uygulanma süreci ve etki alanları bakımından birçok hak ve özgürlüğü doğrudan ve derinden etkileme potansiyeline sahip bir uygulamadır.Kentsel dönüşüm, yerleşime konu olmuş bir alan üzerinde gerçekleştirilecek değişimin adı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ekonomik, sosyal veya kamusal gereklilikler bakımından beklentileri karşılamayacak hale geldiği düşünülen alanlarda bir dönüştürme yapılması, bu konuda teşviklerin yanında kimi zorlayıcı tedbirlerin de devreye konulması suretiyle gerçekleştirilecek olması karşısında “dönüşüm” kavramının içeriğine daha dikkatli bakılmasında yarar vardır.

Kentsel Dönüşüm ya da Kenti Dönüştürme Tanımı;Kentsel dönüşüm ya da kenti dönüştürme uygulaması, kamu gücünün devreye konulmasıyla gerçekleştirilebilecek bir süreç olarak öngörülmüştür. Çünkü tarihi değerlerin kaybedilmesi ya da depremde yapıların yıkılması riskine bağlı olarak can ve mal güvenliğinin tehdit altında olması, fiziki olarak kent mekânlarının ivedilikle dönüştürülmesini zorunlu hale getirmiştir. Plansız yapılanmış ya da planlı yapılanmakla birlikte zaman içerisinde ekonomik, soysal ve fiziki bakımdan yetersiz hale gelmiş bir kentsel mekânın, taşımakta olduğu risklerin ortadan kaldırılarak güncel ihtiyaçlar doğrultusunda yenilenmesine kenti dönüştürme denir.

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN AMACI VE GEREKÇELERİ

          Kentsel dönüşüm ya da kenti dönüştürme uygulamaları söz konusu olduğunda, dönüşüme konu alanda yapılacak uygulamaların hak ve özgürlükler üzerinde olumsuz etkiler doğurması kaçınılmazdır.Kenti dönüştürme uygulamaları, kamu gücü kullanılarak kentsel mekânların yenilenmesi faaliyetleri olduğuna göre, kanunlarda yer alan düzenleme gerekçeleri, kimi kentsel alanların neden dönüştürülmesi gerektiği sorusuna verilecek cevaptan yola çıkılarak belirlenebilecektir. Kenti dönüştürme uygulama gereksiniminin ortaya çıkmasının arka planında yer alan sosyo-ekonomik konular, dönüştürmenin bir gereksinim olarak kabul edilmesini sağlamakla birlikte yapılacak uygulamanın birincil gerekçeleri olarak kabul edilemeyecektir. Dönüşüm ya da dönüştürmenin gerekçeleri arasında, can ve mal emniyeti bakımından var olan risklerin önlenmesi, kentsel yaşamda karşımıza çıkan olumsuzların ortadan kaldırılması ve kentsel yaşam kalitesinin artırılmasına yönelik olarak şehrin niteliklerinin artırılması hedefleri ilk bakışta karşımıza çıkan gerekçelerdir.

Fiziki Olumsuzluklar ve Afet Riskinin Önlenmesi;Kenti dönüştürme konusunda kamusal yetkilerin kullanılmasına yönelik yasal düzenlemeler doğrultusunda hak ve özgürlüklere müdahale edilmesine izin verilmesinin arkasında kentin fiziksel yetersizliğine bağlı olarak afet riskinin can ve mal güvenliği üzerinde oluşturduğu baskı yer almaktadır. Yapılış sürecindeki denetimsizlikler ya da zaman içinde ortaya çıkan yıpranmalar nedeniyle riskli hale gelmiş yapıların ya da yapılaşma alanının niteliklerinden kaynaklanan riskler nedeniyle tehlikeli hale gelmiş bölgelerin, sahip olduğu tehlikenin bertaraf edilmesine yönelik olarak dönüştürme uygulamasının yapılması idarenin varlık nedeni olan görevler kapsamında bulunmaktadır. Toplum yaşamına yönelmiş tehditlerin ortadan kaldırılması ve güvenliğin sağlanması idareye verilen kolluk yetkilerinin ilk gerekçesini oluşturmaktadır. Tehlike arz eden yapıların ortadan kaldırılması can ve mal emniyeti bakımından güvenliği sağlamaya yönelik bir tedbir olsa dahi, yıkılacak bina ya da alanda yerleşik bulunan kişilerin mağdur olması riskini de beraberinde getirecektir. Bu noktada kanun koyucu, idareye ilave bir sorumluluk yükleyerek, riskin bertaraf edilmesine paralel olarak, yapıların sağlıklaştırılması veya yenilenmesi yönünde uygulamaların da yapılmasını öngörmüştür. 16.5.2012 tarih ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun amaç başlığını taşıyan 1. maddesinde yer alan düzenlemeye göre ; bir bölgenin afet riski altında bulunması ya da tek bir yapının riskli olması durumunda dönüştürülme sürecinin devreye gireceği görülmektedir.

Düzenli, Sağlıklı ve Estetik Kentleşmenin Sağlanması;Yerleşim alanlarının düzenli, sağlıklı ve estetik olarak şekillendirilmesi imar planlama ve uygulama yetkilerinin temelini oluşturmaktadır. Bu temel doğrultusunda, kentsel alanda 5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesi kapsamında yapılacak yenilemelerin temel gerekçesi şehrin yapılaşma sürecinde düzenli, sağlıklı ve estetik yapılaşma koşullarının gerçekleştirilememiş ya da sonradan kaybedilmiş olmasıdır. Bu noktada idareler, yapılaşma faaliyetlerini düzenleme ve denetleme yetkisinin temel gerekliliğine ulaşmaya yönelik kentin dönüştürülmesine ilişkin yetkiler kullanacaktır.

Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunması;Taşınmaz kültür varlıkları, milli kültürün somutlaşmış değerleri olarak korunması gereken yapılardır. Bu yapıların korunmasına yönelik olarak idari teşkilat kurulması ve faaliyetlerde bulunulması 1982 Anayasasının 63. maddesinde Devlete verilmiş olan bir görevdir. Devletin tarihi, kültürel ve doğal varlıkları koruma görevi, sürekli bir idari teşkilat ve görev olarak yerine getirilmekle birlikte, taşınmaz kültür varlıklarının korunmasında kamu gücü kullanılarak belli bir alanda dönüşüm yapılması gerekliliği doğması durumunda, toplu yenilemeler yapılması yasal dayanağa kavuşturulmuştur. 5366 Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunla idareye verilen yetkinin gerekçesi, sit alanı ilan edilerek, alan ölçeğinde topluca korunmasına karar verilen alanlarda ortaya çıkan sosyal, ekonomik ve mekânsal olumsuzlukların giderilmesi suretiyle taşınmaz kültür varlıklarının korunmasın sağlanmasıdır.

           Kentsel dönüşüm faaliyetlerinin hedeflerinin, sağladığı/sağlayacağı faydaları değerlendirdiğimizde; 

a. Kent içindeki terk edilmiş çöküntü alanlarının canlandırması suretiyle ekonomik, sosyal ve idari sorunların çözüme kavuşturulması sağlanacaktır.

b. Kentin sağlıklı ve etkili bir şekilde geliştirilmesi mümkün olacaktır. Şehrin sağlıklı yapılaşamamış olması ya da sonradan bu niteliğinin kaybedilmesi söz konusu olduğunda, kentsel dönüşüm uygulamalarıyla kenti sağlıklı hale getirme veya etkili bir şekilde geliştirme hedefler arasında yer alacaktır.

c. Kent ekonomisinin güçlendirmesi, kentsel dönüşümün ekonomik boyutunu ifade etmektedir. Kenti dönüştürme girişimlerinin başarısındaki belirleyici faktör,dönüşümün yeterli ekonomik kaynağa sahip olup olmasıdır.

d. Kentsel yaşam kalitesinin ve toplumda yaşam tatmininin artırılması sağlanmaktadır. Kent yaşamının insanları mutlu etmesi, beklentilere ve standartlara uygun bir yapılanmanın hâkim olmasıyla mümkün olacaktır.

KENTİ DÖNÜŞTÜRME YA DA KENTSEL DÖNÜŞÜM MODELLERİ

Eskiyen, yıpranan, çöküntü alanı haline gelen, şehir yaşamının gerektirdiği fiziksel ve mekânsal ihtiyaçlara cevap veremez hale gelen kent kısımlarının dönüştürülmesinde yasa koyucu yöntem belirlerken, alanın niteliklerine, sorunun büyüklüğüne, dönüştürme maliyetinin büyüklüğü, kaynak finansmanı ve benzeri konulara bakarak tercihini ortaya koyacaktır.Türkiye’de kentsel dönüşüm konusunda sosyal hayatta yaşanan değişime paralel olarak, kent bütünlüğünde ya da kentin belli kısımlarında dönüşüm sağlanarak yaşam kalitesinin artırılması hedeflenmektedir. Kentsel dönüşüm süreçlerinin hukuki boyutunda, kentsel mekânların iyileştirilmesi ve kent yaşamının sorunlarının çözümlenmesi amacıyla hep iyileştirmeye yönelik düzenlemeler karşımıza çıkmaktadır. Kentsel dönüşüm ya da kenti dönüştürme uygulamalarına yönelik yasal düzenlemelerde kent yaşamını iyileştirmek suretiyle kamu yararını gerçekleştirme hedefi egemendir. Hukuki boyutu itibariyle kentsel dönüşüm değişimin pozitif olarak gerçekleştirilmesini ifade etmektedir. Kanun koyucu, kentin dönüşmesi ihtiyacı doğrultusunda zamana, şartlara ve tercihlere bağlı olarak çeşitli dönüşüm ya da dönüştürme modelleri öngörmüştür

Gecekondu Kanunu Uygulaması; Gecekondulaşma, Türkiye’de kent sorunlarının temelini oluşturan kontrolsüz ve altyapısız yapılaşmanın adıdır. Yetkili idarelerden izin alınmaksızın, onaylı projesi ya da inşaat ruhsatı olmadan, çoğunlukla kamu arazisi üzerinde tamamen hukuk dışı bir şekilde ortaya çıkan yerleşimlerdir.20.07.1966 tarih ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu, kentlerde gecekondulaşmanın önlenmesi ve var olanların ıslah ve tasfiyesini amaçlayan bir kanun olarak ortaya çıkmıştır. Kanuni düzenlemenin ortaya çıktığı tarihte henüz ülkenin ciddi boyutlara ulaşmış bir gecekondu sorunu bulunmadığı dikkate alındığında, Kanunda yer alan sadece önleme fonksiyonu gerçekleştirilebilmiş olsaydı, bu gün karşımızda duran sorunlar çok daha küçük ölçekli olurdu.

Gecekondu Kanunu uygulamasında üç temel hedef ortaya konulmaktadır. Bu hedefler; yeni gecekondulaşmaya izin verilmemesi, var olan gecekonduların tasfiyesi ve ıslah edilmesi mümkün olan alanların korunması suretiyle dönüşümün sağlanması şeklinde özetlenebilir. Gecekondu Kanunu uygulamasına bakıldığında, idarenin ortaya koyduğu dönüştürme iradesinin kenti dönüştürme esasına göre şekillendirildiği görülecektir.

Tapu Tahsis Verilmesi Yoluyla Dönüşüm Uygulaması;Hukuka aykırı yapılaşmaların, özellikle de gecekondulaşmanın ortaya çıkardığı sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik olarak; geri dönüşüm imkânlarının ortadan kalktığı yönündeki siyasi kanaatin neticesinde, kamu arazilerinde yerleşmiş kişilere bu alanlarda mülkiyet hakkı verilmesi suretiyle çözüm getirilmek istenilmiştir. Gecekondulaşmış alanlarda, gecekondu sahiplerine 400m2’ye kadar arazi tapusu vaad eden tapu tahsis belgeleri verilmiş ve bu tapu tahsis belgeleri, ıslah imar planları ya da kadastro planları yapıldıktan sonra tapuya dönüştürülmüştür. 24.02.1984 tarih ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun ile tapu tahsis belgesi düzenlenmesi ve ıslah imar planı yapılması suretiyle kentsel alanda dönüşüm yapılması hükme bağlanmıştı. Bu Kanun gecekondu yerleşimine konu kentsel alanların dönüşümünde önemli bir düzenleme olarak karşımıza çıkmıştır. 2981 sayılı Kanun, 16.05.2012 tarih ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 23. maddesiyle yürürlükten kaldırılıncaya kadar uygulamada kalmıştır. Bu süreçte gecekondu oluşumlarının en azından altyapıya ilişkin sorunlarının çözümlenmesi ve bu yolla kentsel dönüşüm sağlanması hedeflenmiştir.

Gecekondulaşmış kent kısımlarının dönüştürülmesine yönelik tapu tahsis belgesi verilmek suretiyle kamu arazilerini ele geçirenlere sunulan ve siyasal bir yaklaşımın sonucu olan mülkiyete sahip olma hakkı, kamusal alanlarda izinsiz yapılaşmaya gidenlere ve hukuku ihlal edenlere bir ödül olarak görülebilir. Bununla birlikte, arazilerin kısmi olarak bedelinin alınması, tapu tahsise konu edilebilecek arazinin sınırının 400m2 olarak sınırlanması ve planlama yoluyla dönüşüm sağlanmadan tapu verilmeyecek olması gibi temel ilkeleri nedeniyle bu uygulamanın önemli bir dönüştürme girişimi olduğunu kabul etmek gerekir. Gecekondu alanlarının dönüşümünde önemli bir girişim olmakla birlikte, tapu tahsis düzenlenmesi suretiyle yapılmak istenen dönüşümün gerçekleşme sürecinin uzaması ve ıslah imar planları ya da kadastro planları yapılarak altyapı sorunlarının giderilmesine yönelik işlemlerin ilgili idareler tarafından zamanında gerçekleştirilememesi, Kanundan beklenen yararın tam olarak ortaya çıkmasını engellemiştir.

2981 sayılı Kanun 18 yıl yürürlükte kalmış olmasına rağmen; hala ıslah imar planları ya da kadastro planları ve tapuya dönüştürme işlemi tamamlanmamış tapu tahsis belgelerinin varlığı karşısında, yasa koyucunun iradesinin yerel idareler tarafından tam olarak kabullenilmemiş olduğu sonucunu çıkarmak mümkündür. Tapu tahsis belgesi düzenlenmek suretiyle gecekonduda yaşayanlara bir hak veren, sosyolojik olarak sorunlara yol açmayan bir dönüşüm fırsatı, idarelerin görevlerini yapma konusunda isteksiz davranmasına bağlı olarak etkin ve verimli değerlendirilememiştir.

Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Uygulaması

Kentsel dönüşüm uygulaması modeli, yerel yönetimlerin şehirlerde yapacakları iyileştirme çabaları olarak karşımıza çıkar. 5393 sayılı Belediye Kanunu, belediyelerinin görev bölgelerinde ortaya çıkan kentsel sorunlara çözüm üretmekle görevli olduklarını işaret ederek, bu görevlerin yerine getirilmesine yönelik yetki ve usulleri düzenlemiştir. Belediyelerin görev alanındaki beldeye karşı yerine getirmeleri gereken görevler arasında; kentin düzenli, sağlıklı ve estetik şekilde yapılaşması ve varsa aykırı durumların giderilmesi görevi de yer almaktadır. Bu bağlamda, Belediye Kanununun 73. maddesinde, Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı Başlığı altında 18 fıkra halinde kentsel dönüşüm uygulaması düzenlenmiştir.

Kentsel dönüşüm uygulaması, kentsel dönüşüm ve gelişim projesi hazırlanmak suretiyle gerçekleştirilecektir. Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi hazırlama konusunda belediyelerin bir takdir hakkı bulunmaktadır. Büyükşehir sınırları içerisinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi uygulama yetkisi büyükşehir belediyelerine aittir. Büyükşehir dışındaki belediyeler görev alanlarında kentsel dönüşüm ve gelişim projesi uygulama yetkisine sahiptir. Büyükşehir sınırları içerisinde kalan ilçe belediyelerinin kentsel dönüşüm ve gelişim projesi uygulama yetkisi, ancak büyükşehir belediyesi meclisinin bu konuda yetki vermesi durumunda söz konusu olabilecektir.

Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi uygulamasında kamu mülkiyetinde bulunan araziler esas alınacaksa, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aracılığıyla Bakanlar Kurulu Kararı alınması gerekmektedir. Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi en az 5 en çok 500 hektarlık bir arazi üzerinde yapılabilecektir. Bir başka ifadeyle kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alansal büyüklük olarak birkaç adadan ibaret olarak uygulanabileceği gibi bütün bir ilçeyi ya da şehri kapsayacak şekilde de uygulanabilir.

Kentsel dönüşüm ve gelişim projesinde, yürürlükten kaldırılmış olan 2981 sayılı Kanun kapsamında hak sahibi olan kişilerin haklarının korunması gerekliliği Belediye Kanununun 73. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Kanunda yer alan bu düzenlemeyi, tapu tahsis belgesi sahiplerinin haklarının kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında korunacağı şeklinde anlamak gerekir. Tapu tahsis belgelerinin tapuya dönüşmüş olması durumunda tapu maliki olan kişilerin bu haklarının korunacağına ilişkin ayrıca vurgu yapmaya gerek bulunmamaktadır. Bu durumda, tapu tahsis belgesi sahibi kişiler, 2981 sayılı Kanun yürürlükten kalkmış olsa dahi, var olan tahsis belgesinden doğan haklarını, özellikle kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında kullanmaya devam edeceklerdir.

Yenileme Alanı Uygulaması

Yenileme alanı uygulaması, 16.6.2005 tarih ve 5366 Sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunla gündeme gelmiştir. Kanunun amacı, büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediyeleri sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri, il, ilçe belediyeleri ve nüfusu 50.000′in üzerindeki belediyelerce ve bu belediyelerin yetki alanı dışında il özel idarelerince, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabii afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasıdır.

Yenileme alanı ilan edilen bölgelerde gerçekleştirilecek uygulamalara ilişkin tanımlar 5366 sayılı Kanunda yer almamakla birlikte, Kanunun uygulamasını gösteren, Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde yenileme alanı, yenileme projesi ve benzeri kavramlar açıklanmıştır. Yönetmelikte yer alan tanımlamaların bir kısmı sadece yenileme alanı uygulamalarına ilişkindir.

a)Yenileme Avan Projesi:Avan projesi, yapılacak bir uygulamanın temel esaslarının ne olması gerektiğini ortaya koyan, ihtiyaçlara göre değişiklikler yapılabilecek fikri çalışmayı ifade eder. Yenileme alanı uygulamalarında avan projesi, sürecin doğru yönlendirilmesi için getirilmiş bulunan bir düzenlemedir. Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde yer alan tanımlamaya göre; “Yenileme avan projesi: Yenileme uygulama projelerine esas teşkil edecek, Kanunun 2 nci maddesi uyarınca kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulunca karara bağlanan, mimari avan proje ile statik, tesisat, elektrik, ulaşım ve alt yapı ön raporlarını” içerir (m.4/g). Genel olarak Yönetmelikte yer alan diğer tanımlamalar gibi, yenileme avan projesi tanımlaması da, bir tanımlamadan çok avan projesinin ne olduğunu içerik olarak ortaya koyan bir tanımlamadır. Buna göre avan projesi; “kültür varlıklarını koruma kurulunca karara bağlanan, rölöve, restitüsyon, restorasyon projeleri ile onarılacak veya yeniden inşa edilecek yapıların, imar mevzuatında öngörülen kentsel tasarım, çevre düzenleme, mimari, statik, mekanik-elektrik tesisat ve alt yapı projelerini” ifade eder.

b) Yenileme Uygulama Projesi:Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde yer alan tanımlamalar içerisinde, yenileme uygulama projesi kavramı da yer alır. Yönetmelik düzenlemesine göre; “Yenileme uygulama projesi: Yenileme alanı içerisinde bulunan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların, Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca kültür varlıklarını koruma bölge kurulunca karara bağlanan, rölöve, restitüsyon, restorasyon projeleri ile onarılacak veya yeniden inşa edilecek yapıların, imar mevzuatında öngörülen kentsel tasarım, çevre düzenleme, mimari, statik, mekanik-elektrik tesisat ve alt yapı projelerini” ifade eder (m.4/h).

Afet Riskinin Önlenmesine Yönelik Dönüştürme Uygulaması:Afet riski, deprem ülkesi olan Türkiye’nin temel şehirleşme sorunlarından biridir. Depremlerde yaşanan can ve mal kayıpları, yapılaşma sürecinin planlamadan başlayarak iskân izninin alındığı ana kadar denetlenmesi zorunluluğunu doğurmuştur. Yeni yapılaşma sürecinin yakından takip edilmesine ek olarak, mevcut yapı stoklarının ve yerleşik kent kısımlarının dönüştürülmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Afet riskinin önlenmesine yönelik olarak, kanun koyucu idareyi gerekli yetkilerle donatan bir düzenleme getirerek süreci hızlandırmak istemiştir. Afet riski olarak özellikle deprem riskinin büyüklüğü, yasa koyucuyu temel hak ve özgürlükleri çarpıcı biçimde sınırlandıran bir düzenleme yapmaya itmiştir.

 

16.05.2012 tarih ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, idareye riskli alanlarda ya da risk taşıyan yapılarda kamu gücü kullanılarak bir dönüşümün zorlanması imkânı sağlamıştır. Zorlama tedbirleri içermesinden dolayı Kanunun adı içerisinde dönüştürme kavramı yer almaktadır. 6306 sayılı Kanundan önce çıkarılmış çeşitli düzenlemelerde kentsel dönüşümün sağlanmasına yönelik olarak tabii seyir içerisinde sonuç alınması istenilmişse de beklenen düzeyde bir iyileşme sağlanamamıştır. Bu noktada kanun koyucu, kentin dönüştürülmesi yönünde muhatapların zorlanmasını ve hedefe ulaşılmasını esas alan bir yaklaşımla düzenleme yapma yoluna gitmiştir.

6306 sayılı Kanun, afet riskinin önlenebilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığını, Toplu Konut İdaresini, büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerini, büyükşehirler dışında belediyeleri ve il özel idarelerini; afet riski altındaki alanların ve riskli yapıların taşımakta oldukları tehlikelerin giderilmesinde ve bu alan ya da yapıda yaşamakta olan kişilerin mağduriyeti azaltılarak ya da önlenerek dönüştürmenin gerçekleştirilmesinde yetkilendirmiştir.

Afet riskinin önlenebilmesi için alınması gereken tedbirler konusunda 6306 sayılı Kanunda düzenlenmiş bulunan tedbirler, başta mülkiyet hakkı olmak üzere, muhatapların hukuki durumları üzerinde kalıcı tesirlere sahiptir. Kentsel dönüşüm ya da kenti dönüştürme yetkilerinin kullanılmasında, bazı kişilerin yararına gayrı menkul mülkiyetinin el değiştirmesi gibi bir sonucun hedeflenmiş olduğu yönünde toplumda bir algının oluşması son derece tehlikelidir.

Sağlıklaştırma: Sağlıklaştırma, riskli bir kentsel mekânın ya da yapının sorunlarının giderilmesine yönelik olarak yapı ya da belirli bir mekan ölçeğinde sorunlara çözüm üretilmesi olarak karşımıza çıkar. Sağlıklaştırma, tek yapı ya da toplu olarak uygulanma imkânı olan bir müdahale tarzıdır. Yapılacak bu müdahalede müdahalenin sınırlarının, yönteminin ve kullanılacak malzemelerin tanımlandığı projelerin esas alındığı, izinli bir faaliyet olarak yapılması gerektiğinde tereddüt yoktur.

Yeniden Yapma:Yeniden yapma, riskli olan bir yapının yıkılarak/sökülerek yeniden yapılmasını ifade eder. Rekonstrüksiyon olarak da ifade edilebilecek bu müdahale tarzında, yapının sorunlarının sağlıklaştırma suretiyle giderilmesinin mümkün olmaması nedeniyle güncel teknolojiyle yeniden yapılması yoluna gidilir. Yeniden yapma sürecinde, yapının yıkılmasında ve yeniden yapılmasında projelendirmelere gidilmesi ve ilgili idarelerden izin alınması zorunludur.

Kentsel Yenileme;Kentsel yenileme, sorunlu alanlara büyük ölçekli yapılan müdahalenin adıdır. Sağlıklı halegetirmenin ve yeniden yapmanın iç içe geçmiş olduğu bir uygulama yapılarak kentsel mekânların sorunlarının giderilmesi yoluna gidilir. Kentsel yenilemeler, geniş kapsamlı projelendirmeler kapsamında yapılır. Kentsel yenilemeler şeklinde gerçekleştirilecek dönüşümler dönüştürme olarak karşımıza çıkar. Kentsel yenilemelerde kamusal güç kullanımı ve kamusal katkılar belirgindir.

KENTSEL DÖNÜŞÜM MODELİNİN GENEL DEĞERLENDİRMESİ

Kentin kuruluş sürecinde yaşanan planlama aksaklıkları, yapılaşma sürecinde yaşanan denetim eksiklikleri ya da tamamen plansız ve kontrolsüz yapılaşmalardan doğan sorunlar nedeniyle, kentlerin yaşanabilirlik ve ihtiyaca cevap verebilirlik seviyesi düşmektedir. Kuruluş aşaması sorunlu olan bir kentin kendinden beklenen faydaları sağlaması mümkün olmayacaktır. Kuruluşundan sorunlu olan ya da zaman içerisinde sorunlu hale gelen kentsel alanların ya da yapıların düzenli, sağlıklı ve estetik şehirleşmenin gereği doğrultusunda dönüşmesine yönelik modellerin uygulanması sürecinde, hak ve özgürlüklerin korunması gereklerine göre hareket edilmesi bir zorunluluktur. Bu zorunluluk, kentin dönüşümünün sağlanmasının gerekçeleri ve amaçlarıyla etkilenecek hak ve özgürlükler arasında makul bir denge kurulmasını gerektirir. Kentin dönüşümünün sağlanmasına yönelik faaliyetlerde, etkilenecek hak ve özgürlükleri dikkate almayan bir yaklaşımın hukuka uygunluğunu söylemek mümkün olmayacaktır.

Kentin dönüşümünün sağlanması sürecinde idarenin sahip olduğu yetkilerin hukuki sınırlarının belirlenmesi, hak ve özgürlüklerin korunması gerekleriyle bağdaştırılması ve toplumsal algıda memnuniyet oluşturması gerekir. Bu bakış açısından kentin dönüşümünü sağlayacak modellerin genel olarak ele alınması ve sonrasında, güncel ve etkin bir müdahale yöntemi olarak afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi uygulamasının etraflıca ele alınması yerinde olacaktır.

                         6306 SAYILI AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN

Afet riski altında bulunan alanların ve yapıların dönüştürülmesi, toplumun can ve mal emniyeti bakımından öncelikli bir konudur. Sorunlu kentsel alanların ve yapıların dönüştürülmesi gerekliliğinden hareketle kanun koyucu, özel bir düzenlemeye soruna çözüm üretmek istemişti

6306 Sayılı Kanunun Amacı:Afet riski altında bulunan alanların dönüştürülmesi ve riskli yapıların afetlere dayanıklı hale getirilmesi, var olan doğal afet beklentileri nedeniyle güncel ve ivedi bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Afet riski altındaki alanların ve yapıların risklerinin giderilmesi uygulamalarında şehrin dönüştürülmesi sağlanacaktır. Risklerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmaların şehircilik ilkel ve kurallarına aykırı olmaması gerektiği aşikardır. Planlamanın temel esaslarını dikkate alarak, plansız ya da plana aykırı yapılanmış kentsel alanların ve ruhsatsız ya da ruhsata aykırı inşa edilmiş yapıların durumlarının imar mevzuatına uygun hale getirilmesi sağlanarak risklerin ortadan kaldırılması gerekir. Bu noktada, kenti dönüştürme çalışmalarında da, imar planlama ve uygulama sürecinin temel hedefleri olan, düzenli, sağlıklı ve estetik kentleşmenin sağlanması amaçlanmalıdır.16.5.2012 tarih ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 1. maddesine göre düzenlemenin amacı; “afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir.” Kanun koyucu, can ve mal güvenliği üzerinde olası afetler nedeniyle var olan riskleri ortadan kaldırmayı hedeflerken, kentsel alanların ve yapıların planlama esaslarına ve şehircilik ilkelerine uygunluğunun sağlanması suretiyle hedefe ulaşmayı öngörmektedir.

Afet Riskinin Belirlenmesinde Kavramlar :Afet riski altındaki alanların ve yapıların dönüştürülmesinde karşımıza üç yeni kavram çıkmaktadır. Bunlar, riskli alan, riskli yapı ve rezerv yapı alanı kavramlarıdır.

1. Riskli Alan:6306 sayılı Kanuna göre riskli alan; “zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alandır” (m.2/ç). Bir yerleşim alanının riskli olup olmadığının belirlenmesinde can ve mal kaybı riski belirleyici olacaktır. Kanunun düzenlemesine bakıldığında, bir alanın riskli ilan edilebilmesi için, can ve mal kaybı riskinin birlikte bulunması koşulunun arandığı görülmektedir.Riskli alan edilmesine ilişkin uygulamalar, 6306 sayılı Kanunda açık ve ayrıntılı olarak düzenlenmemiştir. Sadece tanımlar başlığı altında, riskli alanın ne olduğu ve ilan edilmesi sürecinde yetkili idareler tanımlanmıştır. İşleyişe ilişkin idari usul kurallarının belirlenmemiş olması hak ve özgürlükler bakımından keyfi müdahale riski oluşturmaktadır.

2. Riskli Yapı:Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanuna göre riskli yapı kavramı; “riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapıyı” ifade eder (m.2/d). Can ve mal emniyeti bakımından risk taşıyan bir yapının riskli alanda bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, yapılacak tespitler sonucunda sorun görülmesi durumunda güvenli hale getirilmesi gerekecektir. Ancak, Kanun düzenlemesinde sadece can ve mal emniyeti riski nedeniyle bir yapının dönüştürülmeye tabi tutulmayacağı, ekonomik ömrünü tamamlamış yapıların da riskli yapı kabul edilerek müdahalede bulunulacağı anlaşılmaktadır.

Bir yapının ekonomik ömrünün ne olduğu konusu göreceli bir kavram olup, yapıda kullanılan malzemeye, yapım tekniğine, iklim koşullarına, kullanım şekline, hatta yapım mevsimine ve hava durumuna bağlı olarak, ekonomik ömür hesaplaması değişebilecektir. Teknik anlamda bir yapının ekonomik ömrünü tamamlamış olması, yapının sağlıklı olma vasfını kaybetmesi anlamına gelecektir. Tanımlamanın ikinci kısmında bu durum açıklanmış olduğuna göre, ekonomik ömrünü tamamlamadan kastedilenin, yapıya verilen fonksiyonun işlevselliğini yitirmiş olduğu şeklinde anlamak daha doğru olacaktır. Bu durumda, inşa zamanında öngörülen fonksiyon doğrultusunda kullanılması ekonomik açıdan verimsiz hale gelmiş yapıların, yıkılmadan daha işlevsel bir kullanıma dönüştürülmesi ya da yıkılıp yeniden yapılması yoluna gidilmesinin Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun düzenleme alanıyla ilgisi olmadığı açıktır. Bu düzenleme, afet riski dışında, ekonomik kaygılarla mülkiyet hakkına müdahale edileceği algısı ve kaygısı oluşturmaktadır.

3. Rezerv Yapı Alanı:Riskli alan ilan edilmesi suretiyle kentsel alanlarda dönüştürme yapılacak olması, dönüştürmeye konu edilen alanda yaşayan kişilere, en azından dönüştürme sürecinde, yeni bir yerleşim alanı bulunmasını zorunlu kılacaktır. Bu noktada kanun koyucu, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi sırasında, yeni yapılaşma alanı ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak, alternatif yapılaşma alanlarının belirlenmesini öngörmektedir. 6306 sayılı Kanunda yer alan düzenlemeye göre rezerv yapı alanı; “Bu Kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenen alanları” ifade etmektedir (m.2/c).

Rezerv yapı alanlarının belirlenmesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilendirilmiş olmakla birlikte, Maliye Bakanlığının görüşünün alınması zorunludur. Bakanlığın resen rezerv alanı belirlemesi yetkisi, yerel ihtiyaçların en yakın idare tarafından karşılanması gerekliliğine uygun düşmemektedir. Çevre düzeni planı, nazım imar planı ve uygulama imar planı yapmış olan yerel idarelerin görüşlerine başvurulmaksızın rezerv yapı alanı ilan edilmesine imkân veren bu yetkinin, gereğinden fazla merkeziyetçi bir yaklaşım taşıdığı düşünülebilir.

Afet Riskinin Önlenmesine Yönelik Uygulamalar:Afet riski altında bulunan alanların ve yapıların dönüştürülmesinde gerçekleştirilecek uygulamalar aşamalar halinde gerçekleştirilecektir. Öncelikle, riskin ortaya konulmasına yönelik tespitler yapılacak ve sonrasında alanın ya da yapı parselinin dönüştürmeye hazır hale getirilmesi sağlanacaktır. Üçüncü aşamada ise, güncel ihtiyaçlara ve tekniklere uygun olarak yeniden yapılaşma ya da güçlendirme yoluna gidilecektir. Riskli alan ya da yapıların dönüştürülmesinde, öncelikle tespitlerin yapılması, ikinci olarak gereken yıkımların gerçekleştirilmesi, üçüncü olarak yapılaşmanın gerçekleştirilmesi yoluna gidilir.

A. Risk Tespitinin Yapılması:Risk tespitinin yapılması, bilimsel ve teknik verilerle bir alanın ya da yapının can ve mal emniyeti bakımından risk taşıyıp taşımadığının ortaya konulmasıdır. Bir alanın risk tespitinin yapılmasıyla, bir yapının risk analizinin yapılması farklı usullere tabidir.

6306 sayılı Kanunun 3. maddesinde yer alan düzenlemeye göre yapılarda risk tespiti, 1/ malikler veya temsilcileri tarafından gerek duymaları durumunda yetkili kuruluşlara yaptırılacaktır. Ancak, Bakanlık tarafından da risk tespitinin yapılması istenebilir.2/ Bakanlık tarafından verilen süre içerisinde malikler risk tespitini yaptırmazlarsa, tespitler Bakanlık ya da idare tarafından yapılır ya da yaptırılır. Risk tespit çalışmasının masrafları malikler tarafından karşılanır. İdare ya da Bakanlık tarafından tespit yapılan ya da yaptırılan durumlarda masraflar, arazi tapusu üzerine ipotek konulmak suretiyle tahsil edilir.

Bir kentsel alanın riskli olup olmadığının tespiti Bakanlık tarafından yapılacaktır. Kanun koyucu riskli alanların belirlenmesine ilişkin ayrıntılı bir düzenleme getirmemiş, tanımda yer alan şekliyle riskli alan, Bakanlık ya da ilgili idare tarafından yapılan tespitler doğrultusunda, Afet ve Acil Durum Başkanlığının görüşü alınarak belirlenen ve Bakanlar Kuruluna Bakanlıkça yapılan teklif üzerine alınan kararla ilan edilmektedir. Riskli alanların belirlenmesine ilişkin ayrıntılar, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliğinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Yönetmelikte yer alan düzenlemeler, bir alanın riskli olup olmadığının tespitine yönelik teknik incelemelerin ayrıntılarını ortaya koymuş, alana ilişkin asgari büyüklük ölçütünü belirlemiş, talebin oluşturulması ve karara bağlanmasına ilişkin idari süreci tanımlamıştır.

Tahliye ve Yıkımların Gerçekleştirilmesi:Risk tespitinin yapılması sonrasında, can ve mal emniyeti açısından riskli durumların bir an önce ortadan kaldırılması gerekir. Riskli durumların ortadan kaldırılmasında, yapının tahliyesi ve yıkımların gerçekleştirilmesi önceliklidir. Yıkım ve dönüştürme uygulamalarında maliklerle anlaşma suretiyle uygulamaları yapmak esastır. Yıkımların gerçekleştirilmesinde de öncelikle maliklerin yıkımı gerçekleştirilmesi istenir. Altmış günden az olmamak üzere, riskli olduğu tespit edilen yapının boşaltılarak yıkılması için süre verilir. Bu süre içinde yapı, malik tarafından yıktırılmadığı takdirde, yapının idari makamlarca yıktırılacağı belirtilerek ve tekrar süre verilerek tebligatta bulunulur. Verilen bu süre içinde de maliklerince yıktırma yoluna gidilmediği takdirde, bu yapıların insandan ve eşyadan tahliyesi ve yıktırma işlemleri, yıktırma masrafı ile gereken diğer yardım ve krediler öncelikle dönüşüm projeleri özel hesabından karşılanmak üzere, mahallî idarelerin de iştiraki ile mülki amirler tarafından yapılır veya yaptırılır (Afet Riski K. m.5/3). Yapılan bildirimlere rağmen maliklerce ya da idare tarafından tahliye ve yıkımı gerçekleştirilemeyen riskli yapılarla ilgili olarak süresinde yıktırılmadığı tespit edilen riskli yapıların yıktırılması, Bakanlıkça yazılı olarak İdareye bildirilir. Buna rağmen yıktırılmadığı tespit edilen yapılar, Bakanlıkça yıkılır veya yıktırılır. Uygulamanın gerektirmesi hâlinde Bakanlık, tespit, tahliye ve yıktırma iş ve işlemlerini bizzat da yapabilir (Afet Riski K. m.5/4).

Afet riski taşıyan yapıların yıkılmasının gerekliliği konusunda bir tereddüt olmadığı gibi, bu idareye verilmiş olan görevlerin gereğidir. Yıkılma tehlikesi arz eden bir yapının yıkımının gerçekleştirilmemesi durumunda, ortaya çıkan can ve mal kaybından idarenin sorumlu olacağı tartışmasızdır.

Yeniden Yapılaşma:Tahliye ve yıkım sonrasında yapılacak uygulamalar 6306 sayılı Kanunun 6. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Kanun koyucu uygulama sürecini ayrıntılı olarak şekillendirmek istemiştir. Buna göre;

1- Öncelikle riskli bulunarak yıkımına karar verilen yapıların arazilerin tapu kaydı arsaya dönüştürülür. Arsa, maliklerin payları oranında adlarına tescil edilir.

2- Tapu kaydında cins tashihi, arsa düzenlemesi ve benzeri konular Bakanlık, TOKİ veya idare tarafından resen yapılır.

3- Yıkım sonrasında, maliklere tebligat yapılarak, otuz gün içerisinde karar almaları istenir. Otuz gün içerisinde 2/3 çoğunlukla karar alınması durumunda bu karara göre hareket edilir. Karara katılmayan maliklerin payları, Bakanlıkça belirlenen rayiç değerden az olmamak üzere, açık artırmayla diğer maliklere satılır. Bu payların maliklerce alınmaması durumunda Bakanlıkça talep edilmesi üzerine, rayiç bedel üzerinden hazine adına tescili yapılır. 2/3 oranıyla karar alınamaması durumunda Bakanlık, TOKİ ya da idare tarafından acele kamulaştırma yoluna gidilebilir. Kamulaştırma bedelin 1/5’i peşin ödenir, kalan miktar beş eşit taksite bölünerek beş yılda ödenebilir.

4- Uygulama sürecinin gerektirdiği plan ve projeler Bakanlık tarafından hazırlanabilecektir.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesinde Yetkili İdare(ler):Afet riski altındaki alanların ve yapıların dönüştürülmesinde birden çok idare yetkilendirilmiştir. 6306 sayılı Kanunun tanımlar başlığını taşıyan 2. maddesinde Bakanlık olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, idare olarak; belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeleri, bu sınırlar dışında il özel idarelerini, büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerini ve Bakanlık tarafından yetkilendirilmesi hâlinde büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçe belediyelerinin dönüştürme uygulamasında görev alacağı düzenlenmiştir. İlave olarak, TOKİ Başkanlığının dönüştürme sürecinde uygulamalar yapabileceği görülmektedir. Uygulamanın dışında, karar alma sürecinde olan idareler de, uygulamalarda yetkilendirilmiştir.

Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi sürecinde yetkili idareleri iki başlık altında toplamak mümkündür. Uygulama sürecinde yetkili olan idareler, hazırlık ve karar alma sürecinde yetkili idareler olarak ikili bir ayrım yapılabilir.

Karar Sürecinde Yetkili İdareler:Afet riskinin önlenmesine yönelik olarak alınacak kararlar, üç başlık altında toplanabilir. Bunlar, riskli alan ilanı, riskli yapı kararı verilmesi ve rezerv yapı alanlarının belirlenmesidir.

Riskli alan ilanı, belli bir hazırlık süreci sonrasında Bakanlar Kurulu kararıyla mümkün olabilmektedir. Hazırlık sürecinde, Bakanlık, Büyükşehir Belediyeleri, büyükşehir olmayan illerde belediyeler ve il özel idareleri tarafından yapılan hazırlık çalışmaları üzerine, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak, riskli alanın belirlenmesi yoluna gidilir. Bakanlık ya da ilgili idareler tarafından risk taşıdığı tespit edilerek, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak belirlenen alanlar, Bakanlığın Bakanlar Kuruluna yapacakları teklif üzerine riskli alan ilanı kararı verilmesiyle birlikte riskli alan ilan edilmiş olmaktadır. Riskli alan ilanında, Bakanlık ya da ilgili idareler ilk incelemeyi yaparak Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşüne müracaat etmekteler, alınan görüş üzerine riskli alan belirlenerek, Bakanlığa iletilmekte, Bakanlık önerisini Bakanlar Kuruluna sunmaktadır. Bakanlar Kurulu riskli alan ilan etme konusunda yetkili idari mercidir.

Riskli yapıların tespitinde ise, malikler ön plandadır. Öncelikle maliklerin bu yöndeki talepleri süreci başlatmaktadır. Risk tespiti, Bakanlık tarafından lisans verilmek suretiyle yetkilendirilmiş kurum ve kuruluşlarca yapılmaktadır. Malikler tarafından risk tespiti analizi yapılmaması durumunda Bakanlık, malikler ya da kanuni temsilcilerinden risk tespitlerinin yapılmasını isteyebilmektedir. Buna rağmen risk tespitinin yapılmaması durumunda risk tespitleri Bakanlık ya da ilgili idareler tarafından yapılabilir ya da yaptırılabilir. Bakanlık risk tespitinin yapılmasını ilgili idareden de isteyebilir.

Risk tespit kararlarına karşı, on beş gün içerisinde itiraz edilebilir. İtirazlar, Bakanlığın talebi üzerine üniversitelerce, ilgili bölümlerin öğretim üyeleri arasından seçilen dört üyeyle, Bakanlıkta görevli kişiler arasından Bakanlıkça seçilen üç görevlinin katılımıyla oluşan yedi kişilik teknik heyet tarafından karara bağlanır. Risk tespit sürecinde lisans verilerek yetkilendirilmiş kurum ve kuruluşlar, lisanslı kurum ve kuruluşların kararlarına karşı itirazları karara bağlamak üzere oluşturulmuş teknik heyet ön planda olmakla birlikte, Bakanlık, büyükşehir belediyeleri, büyükşehir dışında belediyeler ve il özel idareleri, riskli yapıların tespiti konusunda yetkili idareler olarak karşımıza çıkar.

Uygulama Sürecinde Yetkili İdareler:Riskli alanların ve yapıların dönüştürülmesi uygulamasında, Bakanlık, büyükşehir belediyeleri, büyükşehir olmayan illerdeki belediyeler ve il özel idareleri, Bakanlığın yetki vermesi durumunda büyükşehir ilçe belediyeleriyle TOKİ, yetkili idarelerdir. Bu idareler, dönüştürme alanlarında arsa tapu kayıtları üzerinde gerekli düzeltmeleri yapma yetkisine sahiptir.

Uygulama sürecinde, harita, plan ve projelerin hazırlanması yetkisi Bakanlığa aittir. Bakanlık, bu doğrultuda parselasyon düzenlemesi de yapabilecektir.

Uygulama sürecinde, uygulamanın teknik altyapısının hazırlanmasına yönelik olarak yapılacak uygulamalarda esas olarak Bakanlık yetkilendirilmiştir. Bakanlığa ek olarak, TOKİ, Büyükşehir Belediyeleri, Bakanlıkça yetkilendirilen büyükşehir ilçe belediyeleri, büyükşehir dışındaki belediyeler ve il özel idareleri uygulama sürecinde yetkilendirilmişlerdir.

Uygulamanın inşa aşamasında esas olarak maliklerin tercihleri belirleyici olacaktır. Maliklerin ortak bir karara varamamaları durumunda uygulamacı idarelerin kamulaştırmaya gitmeleri sonrasında uygulama konusunda karar alma yetkisine sahip olacakları açıktır.

Afet Riskinin Önlenmesi Uygulamalarının Denetlenmesi:Afet riskinin önlenmesine yönelik olarak alınan kararların denetlenmesi konusunda ikili bir ayrım yapılması gerekir. Malikler tarafından alınan kararlarla, idareler tarafından alınan kararların denetimleri farklı olacaktır. Malikler kurulu tarafından alınan kararlara karşı, genel hükümlere göre adli yargı yoluna başvurulabilecektir.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, idari kararların denetlenmesi noktasında bir düzenleme getirmiş olmakla birlikte, maliklerce alınan kararlar konusunda açık bir hüküm bulunmamaktadır.

6306 sayılı Kanunun 6. maddesinin 9. fıkrasında yer alan düzenlemeye göre, Kanun kapsamında tesis edilen idari işlemlere karşı, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içerisinde İdari Yargılama Usul Kanunu uyarında dava açılabilecektir. Açılan bu davalarda yürütmenin durdurulması kararı verilemeyeceği ayrıca düzenlemeye dahil edilmiştir. Yürütmenin durdurulması kararının verilebilmesine ilişkin koşullar ve istisnası, 1982 Anayasasının 125. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Anayasa düzenlemesine göre, açık hukuka aykırılık ve telafisi güç ya da imkansız zarar doğma riskinin aynı anda bulunması durumunda, idari işlemler hakkında gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulması kararı verilebilecektir (m.125/5). Kanun koyucu, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halinde ayrıca milli güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilme imkanına sahiptir (m.125/6). Olağan dışı durumlarda yürütmenin durdurulması kararı verilmeyebileceği açıkça düzenlenmiş ve kanun koyucunun takdirine bırakılmıştır. Buna ilave olarak, milli güvenlik, kamu düzeni ve genel sağlığın korunmasına yönelik uygulamalarda da yürütmenin durdurulması kararının verilmeyebileceği ifade edilmiş bulunmaktadır. Afet riski altında bulunan alanların ve yapıların dönüştürülmesi uygulaması milli güvenlik, kamu düzeni ve genel sağlığın korunması kapsamında değerlendirilebilecek midir?

Afet riskiyle mücadele sürecinde tesis edilen idari işlemler hakkında yürütmenin durdurulması kararı verilemeyecek olmasının amaca hizmet edip etmediği noktasında da tereddütler vardır. Afet riski altındaki alanların veya riskli yapıların dönüştürülmesi, uzun bir süreçtir. Süreci başlatan riskli yapı tespit kararlarına ya da afet riski bulunan alan ilanı kararlarına karşı yürütmenin durdurulması kararı verilememesi mi, yoksa yargılamanın bir an önce sonlandırılması mı daha doğru bir seçenek olacaktır? Kanaatimce, dava konusu edilen idari işlemler hakkında, yargının görüşünün bir an önce ortaya konulması önemlidir. Aksi takdirde, yürütmenin durdurulması verilemeyen, buna karşılık yargılama sonucunda iptal kararı çıkan durumlarda, idarenin yoğun tazminat talepleriyle karşı karşıya kalacağı gözden kaçırılmamalıdır.

Afet riskiyle mücadele kapsamında tesis edilen idari işlemlerin yargısal denetiminin ivedilikle yapılması konusunda, gerekçeli bir şekilde verilecek yürütmenin durdurulması kararlarının uygulamanın lehine olacağı açık olduğu gibi, Kanunda yer alan yürütmenin durdurulması kararı verilemeyeceği hükmünün Anayasaya uygunluğu da tartışmalıdır.

 

AFET RİSKİNİN ÖNLENMESİ UYGULAMASINDA UYGULANMAYACAK KANUNLAR

1. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu:Uygulanmayacak kanuni düzenlemeler arasında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu da bulunmaktadır. 2863 sayılı Kanun, 1982 Anayasasının 63. maddesi kapsamında Devlete yüklenmiş bulunan, tarih, kültür ve tabiat varlıklarını koruma görevini düzenleyen bir kanundur. Anayasadan dayanak alan 2863 sayılı Kanun hükümlerinin 6306 sayılı Kanunun uygulanmasına engel oluşturması durumunda, 2863 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmayacağına ilişkin düzenleme kanaatimce Anayasaya aykırıdır. Kaldı ki, sit alanlarında dönüştürmeyi sağlamaya yönelik yenileme uygulaması düzenlemesi mevcutken, ilave olarak bu alanlarda afet riski uygulaması yoluna gidilmesi ihtiyacının gerçekten mevcut olduğunda tereddüt vardır.

2. Kıyı Kanunu:Afet riskinin önlenmesine yönelik uygulamalarda, 6306 sayılı Kanunun 9. maddesinin 2. fıkrasında, 6306 sayılı Kanunun uygulanmasını engelleyen Kıyı Kanunu hükümlerinin uygulanmayacağı düzenlenmiştir. Bu düzenleme çerçevesinde, 3621 sayılı Kıyı Kanununun kıyılarda yapılaşmayı düzenleyen 5. maddesi düzenlemesi uygulanmayabilecek midir?

3. Orman Kanunu:6306 sayılı Kanunun 9. maddesinin 2. fıkrasında, 6306 sayılı Kanunun uygulanmasını engelleyen, 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerinin de uygulanmayacağı düzenlenmiştir. 1982 Anayasasının Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi başlığını taşıyan 169. maddesi çerçevesinde bir değerlendirme yapıldığında, bu hükmün anayasaya uygunluğu tartışmalı hale gelmektedir. Hiçbir istisna belirtilmeden böyle bir düzenleme yapılması tereddütler doğurmaktadır.

4. Kamu İhale Kanunu:Afet riskiyle mücadelenin ivedilikle yapılması gerektiğinde bir tereddüt yoktur. Risk çok büyüktür ve hızlı bir şekilde risklerin azaltılması gerekmektedir. Buna karşılık, yapılacak uygulamalarda, tercihlerin afet riskinin önlenmesi dışında amaçlara yönelmiş olduğu algısına da meydan verilmemelidir. 6306 sayılı Kanunun “Çeşitli Hükümler” başlığını taşıyan 8. maddesinin 1. fıkrasında, kamu kaynakları kullanılarak yapılacak dönüştürme uygulamalarının, mal ve hizmet alımları ve yapım işlerinin, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun Pazarlık Usulü başlığını taşıyan 21. maddesinin b bendi kapsamında olduğu düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu noktada idare, mal ve hizmet alımlarıyla yapım işlerinde kendi tercih ettiği özel hukuk kişileriyle, pazarlık yöntemiyle dönüştürme uygulamalarını gerçekleştirecektir. Bu durum, toplumun bir kesiminde var olan, afet riskiyle mücadele uygulamalarının gayrı menkul mülkiyetinin el değiştirmesinde araç olarak kullanıldığı algısını güçlendirmektedir.

 

5. Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu:D ünyanın nüfusunun hızla ve giderek artması nedeniyle ortaya çıkan sorunlardan  biri olan artan temel gıda ihtiyacının karşılanması gerekliliği nedeniyle tarım arazilerinin korunması birincil bir konudur. Anayasa koyucu, 1982 Anayasasının 44. maddesinde toprak mülkiyeti başlığı altında, tarım arazilerinin korunması gerekliliğini düzenlemiş bulunmaktadır. Kanun koyucu, tarım arazilerinin kullanımını düzenlemek ve korunmasını sağlamak üzere, 3.7.2005 tarih ve 5403 sayılı Kanunla, tarım arazilerinin korunması konusunda gerekli düzenlemeleri yapmıştır. Toprakların korunması ve arazilerin kullanılmasına ilişkin ilke ve kuralların belirlenmesinin yanında yeni bir idari yapılanmaya gidilerek, toprak koruma kurulları oluşturulması suretiyle koruma çalışmalarına etkinlik kazandırılmak istenilmiştir. Afet Riskinin Önlenmesi Hakkında Kanunun 9. maddesinde yer alan ve uygulanmayacak kanunları gösteren düzenlemeyle, tarım arazilerinin yerleşime açılması riski doğmuştur. Özellikle rezerv yapı alanlarının belirlenmesinde Bakanlığa verilen yetki doğrultusunda tarım topraklarının yapılaşmaya açılması riski bulunmaktadır.

 

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE PLANLAMA YETKİSİ

        Kamu yönetimi açısından da kalkınmanın ve ekonomiyi büyütmenin planlanarak yapılması bir gereklilik ve anayasal bir ilkedir. Ülkenin arazi kaynaklarının planlı olarak kullanımı; hem ekonomik olarak verimliliği getirmekte, hem de çevre ile doğanın korunmasını sağlamaktadır. Planlama faaliyetleri, ülkenin belli bir bölgesinin planlanmasından, bir ilçedeki ada bazında bir arazinin planlanmasına kadar, ülke ölçeğinden parsel ölçeğine kadar çeşitli kademelerde yapılması gereken faaliyetlerdir. Planlamaya arazi ve toprak açısından baktığımızda, planlama faaliyetleri; birbirleriyle yarışma halinde bulunan kamu yararı ile arazi sahibi kimselerin yararlarının ortak zeminde buluşturulmasını sağlamak durumundadır. İmar planlaması; yerleşim alanlarında alt ve üst yapılaşmanın insan yaşamının gereklerine uygun olarak şekillendirilmesini sağlamak üzere, bu alanların mevcut durumlarından hareket edilerek gelecek hedeflerinin belirlenmesini ifade eder. Toplumun kaynakları sınırsız değildir ve beklenen sonuçlar ancak planlama ile elde edilebileceğinden bu kaynakların en verimli şekilde kullanılması için devletin planlama yapması zorunludur. Devletin anayasal görevlerinin gereği olarak planlama faaliyetlerinin mutlaka yerine getirilmesi gerektiği açık olduğu gibi, hukuk devletinin de yaşama geçirilebilmesi için zorunlu olan temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması da idarenin planlama faaliyetleri ile yakından ilgilidir. Bu gerekliliği de yerine getirirken devlet yönetimi farklı kişilerin menfaatlerini bağdaştırmak zorundadır. Devletin yönetim organı olan “idare”, merkezden yönetim ve yerinden yönetim olarak ikiye ayrılır. Merkezden yönetim, Ankara’da büyük ölçekli ve ülke çapında işleri yaparken mahalli idareler bulunduğu yerleşim alanında daha küçük ölçekteki halkın ortak günlük gereksinimleri karşılayan işleri yapar. İdare’nin planlama faaliyetleri, parsel ölçeğinde bir arazinin planlanmasından, ulusal kalkınmanın planlanmasına kadar her ölçekte karşımıza çıkmaktadır. Bu kapsamda üst ölçekli planlar merkezi idare tarafından hazırlanmaktayken, küçük ölçekli ve daha ayrıntılı olan planlar ise yerel yönetimlerce hazırlanmaktadır.Ancak farklı kurumlar tarafından hazırlanan ve farklı işlevler yüklenen aynı ya da farklı ölçekteki planların birbirinden bağımsız olması düşünülemez. İdari faaliyetlerin bütünlüğünün sağlanması ve kamu kaynaklarının verimli kullanılması ile sağlıklı bir çevre ve yerleşme mümkün olabilecektir. Farklı kurumlarca yapılan planların bağdaştırılması ise ancak bu planlar arasında bir hiyerarşinin bulunmasıyla mümkündür. Bu hiyerarşik düzen 3194 sayılı İmar Kanunu’nun çevre düzeni ve nazım imar planı tanımlarında vurgulanmış ve bu şekilde ülke planları, bölge planları ve çevre düzeni planları nazım imar planları üzerinde, nazım imar planları da uygulama imar planı üzerinde hukuki metinler olarak belirlenmiş olup, alt metni bağlamaktadır.

 

KENTSEL DÖNÜŞÜM KAPSAMINDA İMAR PLANLAMA YETKİSİ

         Kentsel dönüşüm projeleri kapsamında imar planlarının yapılması, bir alanın kentsel dönüşüm projesi kapsamında kalıp kalmayacağına ilişkin karar verilmesi yetkisinin hangi idareye ait olduğu konusu 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5104 sayılı Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu, 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun, 2863 sayılı Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 775 sayılı Gecekondu Kanunu, 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu, 644 sayılı Çevre Bakanlığı Kuruluş Hakkında Kanun ve son olarak 6306 sayılı Afet Riskli Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile düzenlenmiş bulunmaktadır.

             KENTİ SAĞLIKLILAŞTIRMA AMAÇLI KENTSEL DÖNÜŞÜMDE İMAR PLANLAMA YETKİLERİ

a) İl ve İlçe Belediyelerinin Yetkileri;5393 sayılı Belediye Kanunu madde 73 ile belediye sınırları içinde kalan yerlerde veya mücavir alanlarda kentsel dönüşüm ve gelişim projelerinin belediye tarafından ve belediye meclisi kararı ile uygulanacağı belirtilmiştir. Belediyelerce, kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine konu olacak alanlar, belediye meclis kararı ile belirlenirler. Bu karar belediye meclis üye tam sayısının salt çoğunluğu ile alınır ve bu kararın ilân edilmesi gerekir. Bir yerin kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilân edilebilmesi için; o yerin belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması ve en az ellibin metrekare olması şarttır.Kamunun mülkiyetinde olan yerlerde ise kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilanı ilgili belediyenin talebi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının teklifi sonucu Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenir. 5393 sayılı Belediye Kanunu madde 73’te, 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Kanunun 17. maddesiyle değişikliğe gidilmiş ve bu maddenin birinci fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “yapılabilmesi Bakanlar Kurulu kararına bağlıdır” ibaresi “yapılabilmesi için ilgili belediyenin talebi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca bu yönde karar alınması şarttır” şeklinde değiştirilmiş ve metne işlenmiştir. Böylelikle kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak ilan edilebilmesi için ilgili belediyenin talebi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı aranmıştır.

Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilanı hakkındaki yetkilerden sonra imar planı yapma yetkileri kimlerdedir? 

a)Büyükşehir Belediyesi haricindeki il ve ilçe belediyelerinin yetkileri; İlçe Belediyelerinin Yetkileri İl ve ilçe belediyelerinde yapılacak olan kenti güzelleştirme, iyileştirme ve Sağlıklaştırma amaçlı kentsel dönüşümde Belediye Kanunu 73. maddede özel bir düzenleme olmadığından dolayı imar planları yapma konusundaki genel yetki kuralları geçerlidir. 1/5000 ölçekli nazım imar planları ilgili belediye tarafından yapılır. Her belediye kendi sorumluluk alanında kalan alanda nazım imar planı hazırlama konusunda yetkilendirilmiştir. Uygulama imar planlarında ise asıl yetki belediyelere aittir. 1/1000 ölçekli uygulama imar planı yapma yetkisi belediyelerindir. Belde, ilçe, il ayrımı yapılmaksızın tüm belediyeler bu konuda yetkilendirilmişlerdir.5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun 6. maddesi hükmüne göre İl çevre düzeni planı; valinin koordinasyonunda, il belediyesi ve il özel idaresi ile birlikte yapılır. İl çevre düzeni planı belediye meclisi ile il genel meclisi tarafından yapılır. Bu düzenleme uyarınca büyükşehir kapsamında olmayan il belediyeleri, il özel idaresi ile birlikte il çevre düzeni planını hazırlayacaklardır. Bunun dışında bu belediyeler nazım ve uygulama imar planlarını yapabileceklerdir.

b) Büyükşehir Belediyelerinin Yetkileri;5393 sayılı Belediye Kanunu madde 73 uyarınca belediyenin büyükşehir belediyesi olması halinde, bu alanlarda kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan etmeye ve bu amaçla imar planları yapmaya büyükşehir belediyeleri yetkilidir. Belediye Kanunu 73/4. maddeye göre kenti sağlıklaştırma amacıyla yapılacak olan kentsel dönüşümde imar planı yapma konusunda özel bir düzenleme bulunmaktadır. İmar planlama yetkisi Belediye Kanunu madde 73/4’e göre; “büyükşehir belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina inşaat ruhsatı, yapı kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri ve 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya büyükşehir belediyeleri yetkili”dir.Bu düzenleme doğrultusunda kentsel dönüşüm ile ilgili büyükşehir sınırları içindeki 1/5000’lik nazım planları ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarını büyükşehir belediyeleri yapacaktır. İlçe belediyelerinin imar planlama yetkisi büyükşehir belediyelerine geçmiştir.

c) Büyükşehir Belediyesi Sınırları Dahilindeki İlçe Belediyelerinin Yetkileri; Büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçe belediyelerinin doğrudan kentsel dönüşüm projeleri uygulayabilmesi ve bu doğrultuda imar planı yapabilme yetkisi yoktur. Ancak büyükşehir belediyesinin uygun görmesi halinde, ilçe belediyeleri kendi sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projelerini uygulayabilecektir. Fakat ilçe belediyelerinin kenti güzelleştirme, iyileştirme ve sağlıklılaştırma hakkındaki kentsel dönüşümle ilgili 1/1000 ölçekli uygulama imar planı yetkisi Belediye Kanunu 73/4 maddesi uyarınca büyükşehir belediyesine geçmiştir.

d) Toplu Konut İdaresi’nin Yetkileri;775 sayılı Gecekondu Kanunu madde 19; “Islaha muhtaç veya tasfiyesi gereken gecekondu bölgeleri ile yeniden halk konutu veya nüve konut yapımına tahsis edilecek sahaların seçimi, haritalarının hazırlanması, imar ve ıslah planlarının düzenlenmesi, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın denetimi altında, ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, hazırlanan harita ve planları redde, düzeltilmek üzere geri göndermeye, olduğu gibi veya değiştirerek onaylamaya ve lüzum gördüğü hallerde bu hizmetleri kendisi yapmaya veya yaptırmaya yetkilidir” demek suretiyle; ıslaha muhtaç veya tasfiyesi gereken gecekondu bölgeleri ile yeniden halk konutu veya nüve konut yapımına tahsis edilecek alanların seçimi, haritaların hazırlanması, imar ve ıslah planlarının düzenlenmesinin Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın denetimi altında ilgili belediyelerce yapılacağı veya yaptırılacağını belirtmiştir. TOKİ Başkanlığı ise bu planları reddetme, onaylama veya değiştirerek onaylama veya gerek duyuyorsa bizzat yapmaya yetkilidir.

e) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Yetkileri;644 Sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin “Görevler” başlıklı 2. maddesinin ğ bendinde “Gecekondu, kıyı alanları ve tesisleri ile niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan alanlar dahil kentsel ve kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme, yenileme ve dönüşüm uygulamalarında idarelerce uyulacak usul ve esasları belirlemek; Bakanlıkça belirlenen finans ve ticaret merkezleri, fuar ve sergi alanları, eğlence merkezleri, şehirlerin ana giriş düzenlemeleri gibi şehirlerin marka değerini artırmaya ve şehrin gelişmesine katkı sağlayacak özel proje alanlarına dair her tür ve ölçekte etüt, harita, plan, parselasyon planı ve yapı projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma, ruhsat ve yapım işlerinin gerçekleştirilmesini sağlamak, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyeti kurulmasını temin etmek; 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile 20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan uygulamalara ilişkin her tür ve ölçekte etüt, harita, plan ve parselasyon planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak, ruhsat işlerini gerçekleştirmek, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyetinin kurulmasını sağlamak” denilmek suretiyle genel olarak kentsel dönüşümde imar planlarının ve TOKİ Başkanlığı tarafından yapılacak her türlü uygulamaya ilişkin planların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılacağı belirtilmiştir.

Bu düzenleme ile Gecekondu Kanununun 19 maddesi, TOKİ’nin imar planlama yetkisi ile çelişmekte ve çakışmaktadır. Kanunlar arasında uyum bir tür hukuk mühendisliği olduğundan, hukuk mühendisliği yolu ile bu uyumsuzluğun giderilmesi gerekir. Burada en doğru çözüm TOKİ’nin imar planlama yetkisi yerine Bakanlığın içindeki ilgili bir kuruluşun yetkili kılınmasıdır. Bakanlığın içinde bulunan planlama konusunda genel yetkili olan Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü ile tüm özel amaçlı planlama işleri yapılması sağlanırken ve kaynak israfı da önlenmektedir.

Kanun koyucu yine 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Kuruluşu Hakkında KHK madde 2-ı bendindeki düzenleme ile, depreme karşı dayanıksız yapılar ile imar mevzuatına plan, proje ve eklerine aykırı yapıların ve bunların bulunduğu alanların dönüşüm projelerini ve uygulamalarını yapmak veya yaptırma yetkisini ve 7. maddedeki Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün görevleri arasında e bendinde sayılan “2’nci maddenin birinci fıkrasının (ı) bendinde belirtilen konularla ilgili olarak her ölçekteki imar planı ve imar uygulamalarını, kentsel tasarım projelerini yapmak, yaptırmak ve onaylamak” 11. maddede Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasında sayılan “dönüşüm, yenileme ve transfer alanlarının belirlenmesi, dönüşüm alanı ilan edilen alanlardaki yapıların tespiti ile arsa ve arazi düzenleme ve değerleme iş ve işlemlerinin yapılmasını sağlamak; dönüşüm uygulamalarında hak sahipliği, uzlaşma, gerektiğinde acele kamulaştırma, paylı mülkiyete ayırma, birleştirme, finansman düzenlemelerinde bulunma, dönüşüm alanları içindeki gayrimenkullerin değer tespitlerini yapma ve Bakanlıkça belirlenen esaslar ve proje çerçevesinde hak sahipleri ile anlaşmalar sağlama, gerektiğinde yapı ruhsatı ve yapı kullanma izni verme, kat mülkiyeti tesisi, tescili ve imar hakkı transferi ile ilgili iş ve işlemleri yürütmek” yetkisini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na tanımıştır.

Mekansal Planlama Genel Müdürlüğünün görevlerini düzenleyen 644 nolu KHK’nın 7. maddesinin (h) bendi “İdarelerin ihtilafı halinde, genel imar düzeni ve uyumunu sağlamak üzere, her türlü etüt, harita ve imar planı, plan değişikliği, plan revizyonu, parselasyon planı hazırlanması, onaylanması ve uygulanmasında koordinasyon sağlamak, ihtilafları gidermek, gerektiğinde ihtilaf konusu işi resen yapmak, yaptırmak ve onaylamak” ve (ı) bendi “Her tür ve ölçekteki fiziki planların birbiriyle uyumunu ve mekânsal strateji planları hedeflerine ve kararlarına uygunluğunu sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri almak, ilgili idareler tarafından Bakanlıkça verilen süre içinde yapılmayan il çevre düzeni planlarını yapmak, yaptırmak ve resen onaylamak” düzenlemeleri içermektedir.

644 sayılı KHK’nin 7/h ve ı bendi hükümleri tüm mevzuatla birlikte incelendiğinde; kentsel dönüşümde illerde ve ilçelerde belediye meclisleri imar planlarını yetkili oldukları ölçeklerde yapabilirken ve büyükşehirlerde tüm ölçekteki imar planlarını hazırlamak (ilçe belediyelerinin uygulama imar planı yetkileri ortadan kaldırılarak) büyükşehir belediyesinin yetkisinde iken; tüm bu yetkiler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından bu yerel yönetim birimlerinden alınabilmektedir. Özellikle imar planı hazırlamak yetkisi konusunda, belediyeler ve Bakanlık arasında ihtilafı çözmek ve planların birbiriyle uyumunu sağlamak görevi Bakanlığın bir birimi olan Mekansal Planlama Genel Müdürlüğüne verildiğinden isterse Bakanlık kenti iyileştirme ve sağlıklılaştırma amaçlı kentsel dönüşümde tüm yetkileri elinde toplayabilmektedir.

 

 

                     YIPRANAN TARİHİ VE KÜLTÜREL TAŞINMAZLARIN KORUNMASI AMAÇLI KENTSEL DÖNÜŞÜMÜNDE İMAR PLANLAMA YETKİSİ

Büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediyeleri sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri, il, ilçe belediyeleri ve nüfusu 50.000′in üzerindeki belediyelerce ve bu belediyelerin yetki alanı dışında il özel idarelerince, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının, bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasını amaçlayan 5366 Sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun 16.6.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.İmar planları yerine geçen yenileme projeleri hakkında konuyu şu şekilde inceleyebiliriz:

a) Büyükşehir Belediyelerinin Yetkileri;5366 sayılı Kanunun 2. maddesine göre, büyükşehirlerde ilçe belediye meclislerince yenileme alanı olarak tespite ilişkin kararlar büyükşehir belediye meclisince onaylanması halinde Bakanlığın teklifi ile Bakanlar Kuruluna sunulur ve Bakanlar Kurulu projenin uygulanıp uygulanmamasına üç ay içinde karar verir. Alınan karar doğrultusunda yenileme projesini ilgili belediye yapar veya başka bir kamu kurum ve kuruluşu veya gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine yaptırarak uygular. Bu alanlarda Toplu Konut İdaresi ile ortak uygulama yapılabileceği gibi, Toplu Konut İdaresine de uygulama yaptırılabilir. Büyükşehirlerde, büyükşehir belediyeleri tarafından başlatılmayan uygulamalar ilçe belediyelerince tek başına veya müşterek olarak yapılır veya yaptırılır.

b) Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçindeki İlçe Belediyelerinin Yetkileri; Büyükşehirlerde yenileme alanının tespitine ilişkin ilçe belediye meclislerince alınan kararlar, büyükşehir belediye meclisince onaylanması halinde Bakanlığın teklifi ile Bakanlar Kuruluna sunulur ve Bakanlar Kurulu projenin uygulanıp uygulanmamasına üç ay içinde karar verecektir. Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun Uygulama Yönetmeliği madde 17 uyarınca büyükşehir belediye sınırları içinde büyükşehir belediyelerinin yapacaklarının dışında kalan yenileme avan projesi, ilçe belediye meclislerinde kabulünden sonra büyükşehir belediye başkanınca onaylanarak yürürlüğe girer.

c) İl ve İlçe Belediyelerinin Yetkileri; Belediyelerde belediye meclisinin üye tam sayısının salt çoğunluğu ile yenileme alanları belirlenir. Büyükşehirler dışındaki belediyelerde belediye meclisince alınan kararlar Bakanlar Kuruluna sunulur.Alınan karar doğrultusunda yenileme projesini ilgili belediye yapar veya başka bir kamu kurum ve kuruluşu veya gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine yaptırarak uygular. Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun Uygulama Yönetmeliği madde 17 uyarınca, uygulama projeleri yetkili belediye meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile belediye başkanının onayı ile yürürlüğe girer. Bu alanlarda Toplu Konut İdaresi ile ortak uygulama yapılabileceği gibi, Toplu Konut İdaresine de uygulama yaptırılabilir.

d) İl Özel İdaresinin Yetkileri:Belediye sınırları dışında kalan mücavir alanlarda, İl özel idarelerinde il genel meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğu ile yenileme alanlarını belirler. İl genel meclisince alınan bu kararlar Bakanlar Kurulu’na sunulur. Alınan karar doğrultusunda yenileme projesini ilgili il özel idaresi yapar veya başka bir kamu kurum ve kuruluşu veya gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerine yaptırarak uygular. Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun Uygulama Yönetmeliği madde 17 uyarınca, uygulama projeleri yetkili il özel idaresi meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile valinin onayı ile yürürlüğe girer. Bu alanlarda Toplu Konut İdaresi ile ortak uygulama yapılabileceği gibi, Toplu Konut İdaresine de uygulama yaptırılabilir.

e) Koruma Kurulu’nun Yetkileri:2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu madde 7; “korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespiti, Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde ilgili ve faaliyetleri etkilenen kurum ve kuruluşların görüşü alınarak” yapılacağı ve “yedinci maddeye göre tescil edilen korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının korunma alanlarının tespiti ve bu alanlar içinde inşaat ve tesisat yapılıp yapılamayacağı konusunda karar alma yetkisi”nin koruma kurullarına ait olacağı belirtilmiştir. Bu şekilde doğal sit alanı tespiti Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olan koruma kurulları tarafından yapılacaktır.

f) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Yetkileri:Yenileme alanları ile ilgili 5366 S. Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun ile; belediye, il özel meclisi veya büyükşehir belediyesi meclislerince karar alındıktan sonra, bu kararların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın teklifi ile Bakanlar Kurulu tarafından onaylanacağı düzenlenmiştir. Yasal düzenlemeden anlaşıldığı üzere, burada Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir filtre görevi de görmektedir.Yenileme alanı ilan edildikten sonra bu alan hakkında imar planının işlevine sahip olan yenileme projeleri; ilgili yere göre belediye, büyükşehir belediyesi veya il özel idaresince yapılır veya yaptırılır. Uygulama Yönetmeliğinin 17. maddesine göre; Yetkili idareler tarafından yapılan veya yaptırılan yenileme avan projesi koruma bölge kurulu kararını müteakip yetkili idarelerin meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile; belediyelerde belediye başkanının, il özel idarelerinde valinin onayı ile yürürlüğe girer. Büyükşehir belediye sınırları içinde büyükşehir belediyelerinin yapacaklarının dışında kalan yenileme avan projesi, ilçe ve ilk kademe belediye meclislerinde kabulünden sonra büyükşehir belediye başkanınca onaylanarak yürürlüğe girer. Yenileme uygulama projeleri, yenileme avan projeleri esas alınarak hazırlanır ve koruma bölge kurulunca onaylanmasını takiben uygulanır.

6306 sayılı Kanun için çıkarılan Uygulama Yönetmeliğinin 18/5 bendine göre de; afet riskini içeren riskli yapı alanı, riskli alanlar ve rezerv alanlardan oluşan uygulama alanında, 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile 16/6/2005 tarihli ve 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun kapsamında kalan alanlardan bulunması hâlinde, Bakanlık tarafından yapılacak olan imar planlarında alanın sit statüsü de gözetilerek, Kültür ve Turizm Bakanlığının görüşü alınır. Doğal olarak bu planlar normal imar planı değil, koruma amaçlı imar planı olacaktır.

5366 sayılı Kanunun amaçları arasında geçen, “konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması” yönündeki düzenleme, ile mevcut imar durumlarına aykırı yenileme projelerinin ortaya çıkması söz konusu olabilir. Bu sakıncayı önlemek için 5366 sayılı Kanun kapsamındaki yenileme projeleri, mevcut imar planları ile birlikte harmanlanarak çözülmelidir. 5366 sayılı Kanun’un 1. maddesindeki düzenlemeye bakarsak, mevcut imar planlarına uygun yenileme projeleri yapılmasını gerektiğini söyleyebiliriz. Kanun kapsamındaki kentsel dönüşüm projelerinin belirlenen bölge ve koruma alanlarında münferit bazda uygulama yapacağı ve imar planında belirlenen ilkelere uygun bir şekilde konut, ticaret vs. donatı alanları oluşturacağı anlaşılmalıdır. Aksi durumda, tesis edilen imar planında öngörülmeyen durumları mevcut kılacak kentsel dönüşüm projesi varlığı halinde, projenin hukuka aykırı olduğundan bahsetmek gerekecektir. Nitekim, Danıştay’da çeşitli kararlarında, mevcut imar planlarında öngörülen amaca aykırı olarak yapılan uygulamaların hukuka aykırı olduğunu açıkça zikretmiştir.Kaldı ki, Danıştay’ın imar uygulaması yapılabilmesi için mutlaka uygulama imar planı bulunması gerektiği yönündeki görüşünün, kıyasen bu durumda da uygulanabilmesi mümkündür. Diğer bir ifade ile, koruma alanlarına ilişkin uygulamaların ve bu uygulamaları konu alan projelerin yapılabilmesi de, koruma amaçlı imar planlarının varlığına ve yapılacak uygulamaların hukuka uygunluğu da yenileme projelerinin söz konusu planlardaki düzenlemelere uygun olmasına bağlı olacaktır.

 

AFET / DEPREM RİSKİNİ ÖNLEME AMAÇLI KENTSEL DÖNÜŞÜMDE İMAR PLANLAMA

           a) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Yetkileri:6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 19. maddesi ile 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Kuruluşu Hakkında KHK’nin 2. maddesinin ğ bendi değiştirilmiş ve “Gecekondu, kıyı alanları ve tesisleri ile niteliğinin bozulması nedeniyle orman ve mera dışına çıkarılan alanlar dahil kentsel ve kırsal alan ve yerleşmelerde yapılacak iyileştirme, yenileme ve dönüşüm uygulamalarında idarelerce uyulacak usul ve esasları belirlemek; Bakanlıkça belirlenen finans ve ticaret merkezleri, fuar ve sergi alanları, eğlence merkezleri, şehirlerin ana giriş düzenlemeleri gibi şehirlerin marka değerini artırmaya ve şehrin gelişmesine katkı sağlayacak özel proje alanlarına dair her tür ve ölçekte etüt, harita, plan, parselasyon planı ve yapı projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma, ruhsat ve yapım işlerinin gerçekleştirilmesini sağlamak, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyeti kurulmasını temin etmek; 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile 20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanunu uyarınca Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından yapılan uygulamalara ilişkin her tür ve ölçekte etüt, harita, plan ve parselasyon planlarını yapmak, yaptırmak, onaylamak, ruhsat işlerini gerçekleştirmek, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyetinin kurulmasını sağlamak” düzenlemesi ile kentsel dönüşüm alanlarının tespiti ve imar planları ile uygulamaların yapılması yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na verilmiştir. Yine 6306 sayılı Kanun’un 6. maddesinin 5 nolu bendinde Bakanlık; riskli yapılara, rezerv yapı alanlarına ve riskli yapıların bulunduğu taşınmazlara ilişkin her tür harita, plan, proje, arazi ve arsa düzenleme işlemleri ile toplulaştırma yapmaya ve imar haklarını başka bir alana aktarmaya yetkilendirilmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kentsel dönüşümle ilgili yetkileri Uygulama Yönetmeliğinin 18. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir: “(1) Uygulama alanına yönelik olarak yapılacak planlarda alanın özelliğine göre; Afet risklerinin azaltılması, fiziksel çevrenin iyileştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi, sosyal ve ekonomik gelişmenin sağlanması, enerji verimliliği ve iklim duyarlılığı ile yaşam kalitesinin artırılması esastır.  Bakanlık;

a) Riskli alan ve rezerv yapı alanı ile riskli yapıların bulunduğu taşınmazlara ilişkin her tür ve ölçekteki planı resen yapmaya, yaptırmaya ve onaylamaya,

b) Riskli alan ve rezerv yapı alanındaki uygulamalarda faydalanılmak üzere; özel kanunlar ile öngörülen alanlara ilişkin olanlar da dâhil, her tür ve ölçekteki planlama işlemlerine esas teşkil edecek standartları belirlemeye ve gerek görülmesi hâlinde bu standartları plan kararları ile tayin etmeye veya özel standartlar ihtiva eden planlar yapmaya, onaylamaya ve kent tasarımları hazırlamaya, yetkilidir.

(3) Büyükşehir belediyesi sınırları içerisindeki ilçe belediyelerince hazırlanan imar planı teklifleri hakkında ilgili büyükşehir belediyesinin görüşü alınır. Büyükşehir belediyesinin onbeş gün içinde görüş vermemesi halinde, uygun görüş verilmiş sayılır.

(4) İdarece veya ilgililerince kentsel tasarım projesi ile birlikte hazırlanan plan teklifleri; planlama alanı ve yakın çevresinin meri planları ve mevcut durumu gösterir bilgi ve belgeler, ilgili kurum ve kuruluş görüşleri ile birlikte Bakanlığa iletilir. Bakanlıkça uygun görülen plan teklifleri, aynen veya değiştirilerek onaylanır.

(5) Uygulama alanında, 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile 16/6/2005 tarihli ve 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun kapsamında kalan alanlardan bulunması hâlinde, alanın sit statüsü de gözetilerek, Kültür ve Turizm Bakanlığının görüşü alınır.

(6) Bu madde kapsamındaki uygulamaların zaruri kılması hâlinde, bu uygulamaların gerektirdiği iş ve işlemler hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin hükümleri uygulanır.”

Uygulama Yönetmeliğinin 19. maddesi de planların değerlendirilmesini şu şekilde düzenlemiştir: “Bakanlık, uygulama alanın özelliğine, planın ölçeğine ve ihtiyaç analizine göre kendisine sunulan planda bulunması gereken esasları ve yapılacak tespit, araştırma ve inceleme konularını belirler. Bunlara göre sunulan plan kararlarını değerlendirir. Bakanlık, plan onaylarken, planlama esaslarını ve yapılan analiz ve kararlar ile birlikte planın kent bütününe ve çevresine etkisini ve uyumunu, ulaşım sistemi ile bütünleşmesini, sosyal ve teknik altyapı alanlarının sağlanmasını ve kentsel doku ve yaşanabilirlik hususlarını da dikkate alır”.

Afet riski içeren alanlardaki kentsel dönüşümdeki imar planlarının hazırlanmasında, özel bir Kanun olan 6306 sayılı Kanunun 6/5 maddesi ve 644 sayılı KHK’nin 2/ğ maddesi ve 6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği madde 18 ile “riskli alan ve rezerv yapı alanı ile riskli yapıların bulunduğu taşınmazlara ilişkin her tür ve ölçekteki planı resen yapmaya, yaptırmaya ve onaylamaya” denilmek suretiyle Bakanlık genel yetkili kılınmıştır. Uygulama Yönetmeliği 18. maddenin 4. fıkrasında ise belediye, büyükşehir belediyesi, büyükşehirlerdeki ilçe belediyeleri ve il özel idarelerinin ve hatta arazi ve bina sahiplerinin dahi imar planı hazırlayabilecekleri hükme bağlanmıştır. Ancak idarece veya ilgililerince kentsel tasarım projesi ile birlikte hazırlanan plan teklifleri; planlama alanı ve yakın çevresinin meri planları ve mevcut durumu gösterir bilgi ve belgelerin, ilgili kurum ve kuruluş görüşleri ile birlikte Bakanlığa iletileceği düzenlenmiştir. Bakanlıkça uygun görülen plan teklifleri, aynen veya değiştirilerek onaylanacaktır. Burada hazırlayacakları imar planlarını ilgili idareler kendi meclislerinden geçirmek durumundadırlar. Yönetmelik madde 18/4’de arazi sahibi ve riskli bina sahiplerinin hazırlatacakları imar planlarının ise; öncelikle yetkili olan belediye veya il özel idaresine sunulma ve orada meclislerden geçirme zorunluluğu olmadığından, bu kişiler hazırladıkları imar plan değişikliklerini doğrudan Bakanlığa yollayacaklardır.

               b) Büyükşehir, İl, İlçe Belediyelerinin ve İl Özel İdarelerinin Yetkileri;6306 sayılı Kanun’un 6/12. maddesinde “Bakanlık, bu Kanunda belirtilen iş ve işlemlere ilişkin olarak TOKİ’ye veya İdareye yetki devrine ve bu iş ve işlemlerden hangilerinin TOKİ veya İdare tarafından yapılacağını belirlemeye yetkilidir” denilmek suretiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın afet amaçlı kentsel dönüşümle ilgili plan yapma yetkisini eğer gerekiyorsa veya uygun görüyorsa TOKİ veya İdareye (yani belediye ve il özel idarelerine) devredebilmesi öngörülmüştür. Bakanlığın yetkilerini devretmesi ile kanun metninde sayılan bu yetkilerin, devredildiği kuruma göre TOKİ veya İdare tarafından kullanılabilmesinin yolu açılmıştır.Öte yandan Belediye Kanunu’nun 73. maddesinde, büyükşehir belediyelerinin deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabileceği düzenlenmiştir. Belediye Kanunu madde 73/4’e göre; “büyükşehir belediyeleri tarafından yapılacak kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine ilişkin her ölçekteki imar planı, parselasyon planı, bina inşaat ruhsatı, yapı kullanma izni ve benzeri tüm imar işlemleri ve 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda belediyelere verilen yetkileri kullanmaya büyükşehir belediyeleri yetkili”dir. Bu düzenleme doğrultusunda kentsel dönüşüm ile ilgili büyükşehir sınırları içindeki 1/5000’lik nazım planları ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarını büyükşehir belediyeleri yapacaktır. İlçe belediyelerinin imar planlama yetkisi büyükşehir belediyelerine geçmiştir.Büyükşehir olmayan belediyeler açısından imar planı yapmak açısından özel bir düzenleme olmadığından genel yetki kuralları geçerlidir. Bu doğrultuda büyükşehir olmayan il ve ilçe belediyeleri kendi alanlarında 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planları yapabileceklerdir.

6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği 18. madde 4. fıkrasında ise dolaylı olarak afet riskini önleme amaçlı kentsel dönüşümde il ve ilçe belediyeleri, büyükşehir belediyesi, büyükşehirlerdeki ilçe belediyeleri ve il özel idarelerinin ve hatta arazi ve bina sahiplerinin dahi imar planı hazırlayabilecekleri hükme bağlanmıştır. Ancak idarece[18] veya ilgililerince kentsel tasarım projesi ile birlikte hazırlanan plan teklifleri; planlama alanı ve yakın çevresinin meri planları ve mevcut durumu gösterir bilgi ve belgelerin, ilgili kurum ve kuruluş görüşleri ile birlikte Bakanlığa iletileceği düzenlenmiştir. Bakanlıkça uygun görülen plan teklifleri, aynen veya değiştirilerek onaylanacaktır. Burada hazırlayacakları imar planlarını ilgili idareler kendi meclislerinden geçirmek durumundadırlar.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği madde 18/3’te büyükşehir belediyesi sınırları içerisindeki ilçe belediyelerince hazırlanan imar planı teklifleri hakkında ilgili büyükşehir belediyesinin görüşü alınacağı düzenlenmiştir. Büyükşehir belediyesinin onbeş gün içinde görüş vermemesi halinde ise uygun görüş verilmiş sayılacaktır.

6306 sayılı Kanun; deprem de dahil olmak üzere afet riski içeren tüm kentsel dönüşüm uygulamalarını kapsamaktadır. Ancak Belediye Kanunu’nun 73. maddesi 2005 yılında çıkarıldığı haliyle kenti iyileştirme ve sağlıklaştırma amaçlı kentsel dönüşüm içinde deprem riskini de kapsamaktadır. Bu iki düzenlemedeki imar yetkileri birbiriyle yarışmaktadır. Bu yüzden bizce Belediye Kanunu 73. madde kapsamından deprem amaçlı kentsel dönüşüm çıkarılmalıdır.

             c)Diğer Kurum ve Kuruluşların Yetkileri: Uygulama Yönetmeliğinin 18/5 maddesi gereğince; uygulama alanında, 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile 16/6/2005 tarihli ve 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun kapsamında kalan alanlardan bulunması hâlinde, alanın sit statüsü de gözetilerek, Kültür ve Turizm Bakanlığının görüşü alınır.

 

Yazıldı Makale ve Görüşler

Arsa Bilgileri Genelgesi

Mar10
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI

Yapı İşleri Genel Müdürlüğü

16.08.2013

Sayı: 10908799.755.01/3000

 Konu: Arsa bilgileri

GENELGE

(2013/36)

 İlgi: a) 17.04.2003 tarih ve 479 sayılı mülga Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Genelgesi

b)13.04.2005 tarih ve 440 sayılı mülga Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Genelgesi

Bakanlığımızca yayımlanan ilgi (a) ve (b) Genelgelerimizde vaziyet planı tanzimi ağırlıklı olmak üzere arsa bilgilerine de değinilmişti. Mevcut genelgelerimizin sadeleştirilmesi, birlikteliğin sağlanması iş ve işlemlerin sağlıklı yürütülmesi hedeflendiğinden her iki konuyu aynı genelgede değerlendirmek konuyu uzatacağı ve hedefinden uzaklaştıracağı düşünülerek arsa bilgileri konusunun ayrı bir genelge olarak düzenlenmesi uygun görülmüştür.

Arsa bilgileri ile ilişkili olarak;

Bakanlığımızca, Kamu Kurum veya Kuruluşlarına ait bina ve tesislerin proje ve yapım işlerinin yürütülmesine başlanmadan önce ilgili Kamu Kurum ve Kuruluşlarınca yatırımın uygulanacağı arsaya ait arsa hukuki bilgileri (tapu, tahsis belgesi, aplikasyon krokisi, imar durumu ve imar planı) ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerince arsa fiziki bilgilerin (alt yapı bilgileri, plankote, sondaja dayalı zemin etüd raporu) temin ve tanzimleri hususlarında yapılması gerekenler aşağıda belirtilmektedir.

Yatırımcı Kamu Kurum veya Kuruluşlarınca temin edilecek arsa hukuki bilgileri,

– Mülkiyet sınırının imar sınırına uygun hale getirilmesi için gerekli olan ifraz, tevhid yola terk ve yoldan ihdas çalışmaları yapılacaktır.

– İfraz, tevhid yola terk ve yoldan ihdas çalışmaları yapılırken hisseli tapu oluşturulmamalıdır.

– Yukarıda bahsedilen ifraz, tevhid, yola terk ve yoldan ihdas çalışmalarının tamamlanmasından sonra oluşacak yeni parsele ait tapu senedinin veya tapu yerine geçecek Tapu Sicil Müdürlüğünden alınacak Tapu Kayıt Örneğinin, ilgili Kurumundan alınacak aplikasyon krokisinin,

– İlgili Kurumundan alınacak uygulama imar planı paftasının, son bir yıl içinde tanzim edilmiş imar durumunun,

– Yatırımın planlandığı arsanın uygulama imar planları dışında kalması durumunda mevzii uygulama imar planı yaptırılarak, askı süresinin bitiminde onay kararı ile birlikte Bakanlığımıza gönderilecektir.

– Uygulama imar planları ve arsa seçimi yapılırken yapımı planlanan bina ve tesislerin Kurumunca tanzim edilmiş ihtiyaç programında belirtilen alanı sağlayıp sağlamadığı kontrol edilecek, sağlamaması durumunda ya imar planındaki yapılanma şartları ya da arsa sınırlan değiştirilecektir.

– Kamu Kurum ve Kuruluşlarınca yapılacak veya yaptırılacak yapılar uygulama imar planında maksada tahsis edilmiş olması gerekmektedir.

– Tapu malikinin Maliye Hazinesi olması durumunda taşınmaz Yatırımcı Kamu Kurum veya Kuruluşuna Milli Emlak Genel Müdürlüğünce tahsis edilecek, tahsis kararında tapuya ait bilgiler bulunacaktır.

– Tapu malikinin Üniversite olması durumunda taşınmaz Yatırımcı Kamu Kurum veya Kuruluşuna ilgili Üniversite Senatosunca tahsis edilecek, tahsis kararında tapuya ait bilgiler bulunacaktır.

– Tapu Malikinin 3.şahıslar olması durumunda 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun ilgili maddeleri gereğince kamulaştırma yapılacaktır.

– Tapunun hisseli olması durumunda ya hissedar/hissedarların da Yatırımcı Kamu Kurum veya

Kuruluşuna hisse/hisselerini tahsis etmeleri ya da ortaklığın giderilmesi gerekmektedir.

– Tapu Malikinin taşınmazın tamamını değil de bir kısmını uhdesinde bulundurarak kısmi tahsis yapmak istemesi durumunda tahsis edilecek alanın ifraz edilerek yeni oluşan parselin tahsis işlemleri yapılmalıdır. Bunun mümkün olamaması durumunda ise tahsisi yapan idare ya da idarelerce onaylı tahsisli alanı gösterir aplikasyon krokisinin tahsis kararına eklenmesi gerekmektedir.

– Arsa üzerinde mevcut yapılar varsa bunların korunup korunmayacağı, ya da hangilerinin korunup hangilerinin yıkılacağının ve yıkılacak olanlara ait yıkım kararlarının gönderilmesi, korunacak yapıların, istifade edilecek tesislerin (teshin, sosyal tesis, idare vb.) bildirilmesi, korunacak yapılara ait toplam inşaat alanını bildiren teknik raporun, inşaat ruhsatı, proje ve yapı kullanma izin belgesinin temin edilerek gönderilmesi gerekmektedir.

– Arsa yakınında veya üzerinde akarsu, dere vb. olması durumunda DSİ Bölge Müdürlüğünde sel taşkın riski olup olmadığı, risk olması durumunda alınacak önlemleri içeren görüş alınması gerekmektedir.

– Arsanın orman alanında kalması halinde Orman Genel Müdürlüğü’nün, sit alanında kalması halinde ilgili Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonu / Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun uygun görüşü alınmalıdır.

– Arsa üzerinden Enerji Nakil Hattı geçiyorsa ilgili Elektrik Dağıtım Müessesesinden yatayda ve düşeyde çekme mesafelerinin temin edilmesi gerekmektedir.

Valiliklerce (Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü) temin ve tanzim edilecek arsa fiziki bilgileri;

– İlgili kurumlarından telefon, elektrik, doğalgaz v.b. altyapı bilgileri ile içme suyu temin noktası, bağların yerindeki arazi kotu, boru çapı, hat basıncı gibi bilgiler ile, pissu deşarj noktası, bağlantı yerindeki kanal çapı, arazi kotu, akar kotu, bağlantı noktasının parsel kenarında olmaması durumunda parsel sınırı ile bağlantı noktası arasındaki güzergah (yol) kotları, yağmursuyu ve temel drenajı için bağlantı noktası bilgilerini içeren görüşler temin edilecektir.

– İlgili kurumlarından temin edilecek altyapı bilgilerinin (elektrik, su, kanalizasyon, telefon, data, doğalgaz v.b.) hatları ve kotlarıyla münhanili ve karolajlı plankoteye işlenecektir.

– Plankotede tapu senedinde yer alan arsanın yeri, mevkii, ada ve parsel numarası, alanı vb. bilgilere yer verilecektir.

– Arsada mevcut yapı ve tesisler ile korunmaya değer ağaçların gösterilmesi, yıkım kararı alınan binaların belirtilmesi, münhani ve karolajlarda gösterilmeyen şev gibi diğer topografik verilerin gösterilmesi, ölçümlerin güncel olarak yapılması, halihazır haritalardan ve eski tarihli ölçümlerden faydalanılmaması, arsada ölçüme engel bitki örtüsü bulunması durumunda yapılanma planlanan alanda bunların temizlenerek ölçümlerin alınması gerekmektedir.

– Eleman ve ekipman yetersizliği halinde 14.06.2010 tarih ve 1020 sayılı genelgemiz doğrultusunda belirlenen il gruplarıyla işbirliğine gidilecektir.

– Plankote Valilik (Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü) antetli olarak 1/200 ölçekli tanzim edilecek, Valilik (Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü) onaylı ozalit ve dijital ortamda dwg uzantılı CD kopyası gönderilecektir.

– İnşaata başlamadan önce arazi kontrol edilecek topografik değişiklikler varsa plankoteye yansıtılacak ve Bakanlığımıza bildirilecektir.

– Sondaja Dayalı Zemin ve Temel Etüdü yaptırılacaktır.

Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.

Erdoğan BAYRAKTAR

                                                                                              Bakan

Yazıldı Güncel Mevzuat

6526 Sayılı Kanun

Mar10
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

            

 6 Mart 2014 gün ve 28933 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayınlanan 6526 Sayılı TERÖRLE MÜCADELE KANUNU VE CEZA MUHAKEMESİ KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN’UN 18.maddesiyle yapılan düzenleme;

                  MADDE 18 – 2577 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasına aşağıdaki cümleler eklenmiş ve (4) numaralı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

                  “Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekaleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemleriyle ilgili olarak verilen iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının gereği; dava konusu edilen kadronun boş olması halinde bu kadroya, boş olmaması halinde ise aynı kurumda kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir kadroya atanmak suretiyle yerine getirilir. Eski kadro ile atandığı yeni kadro arasında mali haklar bakımından bir fark bulunması durumunda, bu fark 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 91 inci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen usul ve esaslar çerçevesinde ödenir.”

              “4. Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi halinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir.”  Şeklindedir.

2577 sayılı İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNUNDA yapılan değişikliklere göre yeni uygulama ;

“ 1- 6 Marttan itibaren, mahkeme kararını kazanan memur, eğer döneceği kadro boş değilse, eski görevine geri dönemeyecektir.

2- Bu düzenleme hem iptal hem de yürütmeyi durdurma davaları için geçerlidir.

3- Bu düzenleme; atama, görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekaleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemleriyle ilgilidir.

4- Mahkemeyi kazanan memur, eski görevi yerine, kazanılmış hak aylığına eşit başka bir kadroya atanacaktır. Eski kadro ile atandığı yeni kadro arasındaki maaş farkı kendisine geri ödenecektir.

5- Mahkeme kararlarını süresi içinde yerine getirmeyen üst yöneticiye direkt dava açılmayacaktır. Dava, idare aleyhine açılacaktır.” Şeklinde yapılacaktır.

Yazıldı Güncel Mevzuat

ÇED RAPORU

Mar07
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI

Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü

 

Sayı: 27894554-220.02 – 16550                                                                                 03.10.2013

Konu: ÇED Yönetmeliği

GENELGE

(2013//6)

 

                    03.10.2013 tarihli ve 28784 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliğinin 5. Maddesi gereğince, ÇED Yönetmeliğinin 15. Maddesi Seçme-Eleme Kriterlerine tabi Yönetmeliğe EK-2’de yer alan projelere ilişkin “ÇED Gereklidir’ veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı verme yetkisi Valiliklere devredilmiştir.

Bu itibarla, genelge yayımı tarihi itibariyle yukarıda belirtilen iş ve işlemlerin Valiliğinizce yerine getirilmesi hususunda bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.

DAĞITIM:

-81 İl Valilisi                                                                                        

                                                                             Erdoğan BAYRAKTAR

                                                                                                     Bakan

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

ÜCRETSİZ VEYA İNDİRİMLİ SEYAHAT KARTLARI YÖNETMELİĞİ

Mar06
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

4 Mart 2014  gün ve 28931 sayılı Resmi Gazetede 8/1/2002 tarihli ve 4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun kapsamında ücretsiz veya indirimli yolcu taşıma hizmeti verecek toplu taşıma araçlarının belirlenmesi, toplu taşıma hizmetinin kapsamı ve bu hizmetlerden ücretsiz veya indirimli yararlanmaya ilişkin usul ve esasların tespiti amacıyla düzenlenen ÜCRETSİZ VEYA İNDİRİMLİ SEYAHAT KARTLARI YÖNETMELİĞİ  yayınlanmıştır.

Yazıldı Duyurular

2014 YILI BÜTÇE VE HARCAMA İLKELERİ

Mar06
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

2014 YILI BÜTÇE VE HARCAMA İLKELERİ

2014 YILINDA UYGULANACAK KATSAYILAR

 

14.8.2013 tarihli ve 28735 sayılı Resmi Gazete de yayımlanmış olan Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2014 ve 2015 Yıllarını Kapsayan 2. Dönem Toplu Sözleşmenin 3 üncü maddesinde; Bu Toplu Sözleşmenin, 1.1.2014-31.12.2015 tarihleri arasında uygulanacağı ve uygulamaya ilişkin olarak ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve uygulamayı yönlendirmeye, ilgisine göre Maliye Bakanlığı ile Devlet Personel Başkanlığının görevli ve yetkili olduğu,

Söz konusu Sözleşmenin 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde; 1.1.2014-31.12.2014 döneminde geçerli olmak üzere; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 154 üncü maddesi uyarınca aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı (0,076791), memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylık katsayısı (l,2025), iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük ve mali sorumluluk zamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak yan ödeme katsayısının ise (0,02435) olarak uygulanacağı,

Bu Sözleşmenin 7.maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde; Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan 2003=100 Temel Yıllı Tüketici Fiyatları Endeksinin; 2013 yılı Aralık ayı endeksinin 2013 yılı Haziran ayı endeksine göre altı aylık değişim oranının %3’ü aşması halinde, 5 inci maddenin birinci fıkrasında yer alan katsayılar, sözleşme ücreti artış oranları ile ücret tavanları, söz konusu altı aylık veya oniki aylık dönemlere ilişkin

enflasyon rakamının ilan edildiği ayın 1’inden geçerli olmak üzere aşan kısım kadar artırılacağı,

Anılan Sözleşmenin 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasında da; Maliye Bakanlığının, 7.maddede öngörülen hallerin gerçekleşmesi durumunda birinci fıkrada belirlenmiş olan katsayıları, sözleşme ücreti artış oranlarını ve ücret tavanlarını, anılan fıkrada belirlenmiş olan artış oranı ile 7.madde uyarınca verilecek enflasyon farkını yansıtacak şekilde yeniden belirleyeceği ve duyuracağı,

Hükmü yer almıştır.

3 Ocak 2014 tarihinde Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan 2003=100 Temel Yıllı Tüketici Fiyatları Endeksinde, 2013 Yılı Aralık ayında 2013 Yılı Haziran ayına göre %3,27 oranında artış gerçekleşmiştir. Söz konusu Sözleşmenin 7. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen durumun gerçekleşmiş olması nedeniyle, Sözleşmenin 5 inci maddesinin birinci fıkrasıyla belirlenmiş olan katsayılar, sözleşme ücret artış oranları ve ücret tavanları, anılan Sözleşmenin 3. maddesi ile 5.maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan hükümlere istinaden yeniden belirlenmiştir.

Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından çıkarılan 03.01.2014 tarihli ve 54 sayılı Genelge ile 1.1.2014 – 31.12.2014 döneminde geçerli olmak üzere; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 154 üncü maddesi uyarınca aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı (0,076998), memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylık katsayısı (1,205274), iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük ve mali sorumluluk zamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak yan ödeme katsayısı ise (0,024416) olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla 2014 yılında söz konusu katsayılar uygulanacaktır.

2014 YILINDA UYGULANACAK SÖZLEŞMELİ PERSONEL ÜCRETİ

 Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün “Mahalli İdare Sözleşmeli Personeli Ücret Tavanları” konulu 4 Sıra No.lu Genelgesinde;

1.1.2014-31.12.2014 döneminde geçerli olmak üzere; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 154 üncü maddesi uyarınca aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı (0,076998) olarak; memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylık katsayısı (l,205274) olarak; iş güçlüğü, iş riski, temininde güçlük ve mali sorumluluk zamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak yan ödeme katsayısı ise (0,024416) olarak belirlenmiştir.

Bu itibarla, 5393 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesi çerçevesinde 2014 yılında sözleşmeli personel olarak çalıştırılacakların sözleşmelerinin düzenlenmesinde, sözleşme ücretlerinin tespitinde ve ödenmesinde aşağıda belirtilen hususlara uygun olarak işlem tesis edilmesi gerekmektedir.

Genelgenin 1’inci maddesine göre; 5793 sayılı Kanunun 46 ncı maddesiyle yapılan düzenleme neticesinde, 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “İçişleri Bakanlığına ve Maliye Bakanlığına” ibaresi, “İçişleri Bakanlığına” şeklinde değiştirilmiştir. Bu nedenle, 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları gereğince düzenlenecek sözleşmelerin örnekleri Maliye Bakanlığına gönderilmeyecektir.

5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde çalıştırılacak sözleşmeli personel için 1.1.2014 tarihinden itibaren geçerli olan aylık net ücret tavanları, asgari geçim indirimi tutarı uygulanmaksızın ve yukarıda belirtilen katsayı rakamları dikkate alınmak suretiyle unvanlar itibarıyla hesaplanmış ve (1) Sayılı Sözleşme Ücreti Cetveli’nde gösterilmiştir.

Buna göre;

a) Belediyeler ve il özel idareleri ile mahalli idare birliklerinin meclisleri veya büyükşehir belediyeleri bağlı kuruluşlarının yönetim kurulları, 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde 1.1.2014 tarihinden sonra da çalıştırılmaya devam olunacak veya 2014 yılında ilk defa istihdam edilmeye başlanacak sözleşmeli personel için (1) Sayılı Sözleşme Ücreti Cetveli’nde gösterilen ücret tavanlarını aşmamak kaydıyla net ücret tespitine yetkilidir.

Genelgenin 2’nci maddesine göre; 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde 2013 yılında çalıştırılan sözleşmeli personelden 2014 yılında da görevlerine devam etmeleri uygun görülenlerin net ücretlerinin tespitine ilişkin yetkili meclis veya yönetim kurulu kararı Ocak/2014 ayı içerisinde alınacak ve ilgililerle 1.1.2014 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde yapılacak sözleşmelerin yenileme işlemleri de yine Ocak/2014 ayı içerisinde tamamlanacaktır. Yenilenen bu sözleşme örnekleri ile birlikte sözleşmenin imzalandığı tarihteki memur kadrolarının kadro unvan ve dereceleri itibarıyla dolu-boş durumlarını gösteren cetvellerin, sözleşmeli personele ödenecek net ücretin tespitine ilişkin meclis kararının ve sözleşmeli personel olarak çalıştırılacakların öğrenim durumlarını gösterir belgenin bir örneği de en geç 1.2.2014 tarihine kadar İçişleri Bakanlığına gönderilecektir.

Ayrıca, 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde tam zamanlı sözleşmeli personel istihdamına ilişkin uygulamaların ilgili meclis veya yönetim kurulu kararı ile verilen iznin amacına uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin tespiti için, tam zamanlı sözleşmeli personel istihdamına yönelik olarak alınacak meclis veya yönetim kurulu kararlarında her bir kadro unvanı için kaç adet tam zamanlı sözleşmeli personel istihdamına izin verildiği de açıkça karara bağlanacaktır.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 32 nci maddesi uyarınca hesaplanması gereken asgari geçim indirimi tutarı, aylık net sözleşme ücretinin belirlenmesi aşamasında dikkate alınmayacak ve bu nedenle aylık net sözleşme ücretlerinin tespitinde ekli (1) Sayılı Sözleşme Ücreti Cetveli’nde gösterilen tutarlar aşılmayacaktır. Sözleşmeli personel olarak istihdam edilenlerin asgari geçim indirimi uygulamasından yararlandırılmasında genel hükümlere uygun olarak işlem tesis edilecektir.

ç) 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde sözleşmeli personel olarak istihdam edilenlere, sözleşmelerinin 31.12.2014 tarihine kadar geçerli olduğu dikkate alınarak 15.12.2014-31.12.2014 tarihleri arasındaki 17 günlük süre için; 15.12.2014 tarihi itibariyle geçerli olan aylık net sözleşme ücretinin 17/31’i ve bu Genelgenin üçüncü maddesinde belirtilen ek ödemenin 17/31’i tutarında ödeme yapılacaktır.

Genelgenin 3’üncü maddesine göre; 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde tam zamanlı sözleşmeli personel olarak istihdam edilenlere 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrasına göre ek ödeme verilmesine ilişkin uygulama, 14.8.2013 tarihli ve 28735 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yerel Yönetim Hizmet Koluna İlişkin Toplu Sözleşme”nin 2 nci maddesinde farklı bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. Bu çerçevede, ilgili personel hakkında uygulanması gereken ek ödeme oranları ile bu oranların karşılığı olan ek ödeme tutarı tavanları (2) Sayılı Ek Ödeme Oranları Cetveli’nde gösterilmiştir. Öte yandan, söz konusu sözleşmeli personelin ek ödeme uygulamasından yararlandırılmasında, 3.1.2012 tarihli ve 2012/2665 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan “Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılmasına Dair Karar”da belirtilen usul ve esaslar ile birlikte aşağıdaki hususlara uyulacaktır.

a) İlgili personel için, ayrıca bir meclis kararı veya yönetim kurulu kararı alınmaksızın ve 1.1.2014 tarihinden geçerli olmak üzere; 2014 yılına ilişkin sözleşmesinde belirtilen kadro unvanı ile sınırlı olmak kaydıyla sözleşmeli personelin aynı mahalli idarede geçen hizmet süresi hesaplanmak suretiyle ve hesaplanan hizmet sürelerine karşılık olarak bu Genelge’ye ekli (2) Sayılı Ek Ödeme Oranları Cetveli’nde denk gelen ek ödeme oranı üzerinden ek ödeme hesabı yapılacaktır.

5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin dördüncü fıkrası çerçevesinde kısmi zamanlı olarak çalıştırılan sözleşmeli personel ek ödeme uygulamasından yararlandırılmayacaktır.

Ek ödemeler, sigorta primine esas kazanca dahil edilmeyecek ve bu ödemelerden sigorta primi kesilmeyecek olup, bu ek ödemeden sadece damga vergisi kesilecektir.

ç) Ek ödeme tutarı, mevcut sözleşme örneğinin ücret maddesinden sonra gelmek üzere yeni bir madde olarak sözleşmede gösterilecektir.

Ek ödeme tutarı, maaş bordrosunda sözleşme ücreti ile birleştirilmeksizin ayrı bir sütun halinde ayrıca gösterilecektir.

Genelgenin 4’üncü maddesine göre; 31.12.2014 tarihinde çalıştırılmakta olanlardan 2015 yılında da çalıştırılmaya devam olunacaklar hakkında 31.12.2014 tarihi itibariyle işten çıkış işlemi yapılmayacak, bunların 2015 yılına ilişkin aylık net ücretleri Ocak/2015’de belirlenecek ve kendileri ile 1.1.2015 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde 2015 yılı Ocak ayında sözleşme düzenlenecektir.

Genelgenin 5’inci maddesine göre; Anılan 2. Dönem Toplu Sözleşmenin 8 inci maddesinde, sözleşmeli personel pozisyonlarında çalışanların, Devlet Memurları Yiyecek Yardımı Yönetmeliği hükümlerinden aynı usul ve esaslar çerçevesinde yararlanacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre, 5393 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi çerçevesinde mahalli idarelerde sözleşmeli personel olarak istihdam edilenler, sözleşmelerinde belirtilen unvanda Devlet memuru olarak çalışmakta olanların ödemekte oldukları yemek bedeli kendilerinden tahsil edilmek suretiyle ve anılan Yönetmelik’te belirtilen usul ve esaslar dikkate alınarak 31.12.2015 tarihine kadar yiyecek yardımından yararlandırılmaya devam olunacaktır.

SOSYAL DENGE TAZMİNATI  UYGULAMASI

 375 sayılı KHK’nın Ek 15.maddesinde; Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile il özel idarelerinin kadro ve pozisyonlarında istihdam edilen kamu görevlilerine sosyal denge tazminatı ödenebileceği, sosyal denge tazminatının ödenebilecek aylık tutarının, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununa göre yapılan toplu sözleşmede belirlenen tavan tutarı geçmemek üzere ilgili belediye ve il özel idaresi ile ilgili belediye ve il özel idaresinde en çok üyeye sahip kamu görevlileri sendikası arasında anılan Kanunda öngörülen hükümler çerçevesinde yapılabilecek sözleşmeyle belirleneceği,

4688 sayılı Kanunun 32 nci maddesinde; 375 sayılı KHK’nın ek 15 inci maddesi hükümleri çerçevesinde sosyal denge tazminatının ödenmesine belediyelerde belediye başkanının teklifi üzerine belediye meclisince, il özel idaresinde valinin teklifi üzerine il genel meclisince karar verilmesi halinde, sözleşme döneminde verilecek sosyal denge tazminatı tutarını belirlemek üzere ilgili mahalli idarede en çok üyeye sahip sendîkanın genel başkanı veya sendika yönetim kurulu tarafından yetkilendirilecek bir temsilcisi ile belediyelerde belediye başkanı, il özel idaresinde vali arasında toplu sözleşme sürecinin tamamlanmasını izleyen üç ay içerisinde sözleşme yapılabileceği, bu sözleşmenin bu Kanunun uygulanması bakımından toplu sözleşme sayılmayacağı ve bu kapsamda Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurulamayacağı, yapılacak sözleşme, toplu sözleşme dönemi ile sınırlı olarak uygulanacağı ve sözleşme süresinin hiçbir şekilde izleyen mahalli idareler genel seçimi tarihini geçemeyeceği, mahalli idareler genel seçim tarihini izleyen üç ay içerisinde de toplu sözleşme dönemiyle sınırlı olmak üzere sözleşme yapılabileceği, bu sözleşmeye dayanılarak yapılan ödemelerin kazanılmış hak sayılmayacağı,

İlgili mahalli idarenin; vadesi geçmiş vergi, sosyal güvenlik primi ile Hazine Müsteşarlığına olan borç toplamının gerçekleşen en son yıl bütçe gelirlerinin yüzde onunu aşması, ödeme süresi geçtiği halde ödenmemiş aylık ve ücret borcu bulunması veya gerçekleşen en son yıla ilişkin toplam personel giderinin, gerçekleşen en son yıl bütçe gelirlerinin belediyelerde yüzde otuzunu, il özel idaresinde yüzde yirmi beşini aşması hallerinde bu madde kapsamında sözleşme yapılamayacağı, sözleşmenin yapılmasından sonra bu koşulların oluşması durumunda mevcut sözleşmenin kendiliğinden hükümsüz kalacağı,

Şeklinde yer almıştır.

Bu düzenleme uyarınca, Kamu İşveren Heyeti Başkanı ile Belediye ve Özel İdare Çalışanları Birliği Sendikası Temsilcisi arasında akdedilen ve 14.08.2013 tarihli ve 28735 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yerel Yönetim Hizmet Koluna İlişkin Mali ve Sosyal Haklara Dair Toplu Sözleşmenin,

1 inci maddesiyle; Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile il özel idarelerinin kadro ve pozisyonlarında istihdam edilen kamu görevlilerine, 4688 sayılı Kanunun 32 nci maddesinde yer alan usul ve esaslar çerçevesinde ödenebilecek sosyal denge tazminatı aylık tavan tutarı en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) %100’üdür. Sosyal denge tazminatının verilmesi yönünde yapılabilecek sözleşmelerde, tavan tutarı aşmamak kaydıyla ödenebilecek tazminatın aylık tutarı, görev yapılan birim ve iş hacmi, görevin önem ve güçlüğü, görev yerinin özelliği, çalışma süresi, kadro veya görev unvanı ile derecesi gibi kriterlere göre farklı olarak belirlenebileceği,

2 nci maddesiyle; 2012/2665 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan “Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılmasına Dair Karar”ın 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında yer alan sözleşmeli personele yapılmakta olan ek ödeme, sözleşmeli çalıştırılmasına esas alınan kadro unvanında sözleşmeli personel olarak geçen hizmet süresine göre aynı kadro unvanı için 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (I) sayılı Cetvelde belirlenen ek ödeme oranları üzerinden, meclis ve yönetim kurulu kararı aranmaksızın anılan Bakanlar Kurulu Kararında belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde ödeneceği,

3 üncü maddesiyle; 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 22 nci maddesinin son fıkrası, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 36 ncı maddesinin son fıkrası ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesinin son fıkrasında yer alan “20.000” gösterge rakamları “25.000”, “30.000” gösterge rakamları “36.000”olarak uygulanacağı,

4 üncü maddesiyle; Büyükşehir belediyelerine bağlı kuruluşların kadrolarında çalışmakta olan daire başkanlarının 657 sayılı Kanunun 43 üncü maddesi kapsamında ek göstergelerinin 3600 olarak düzenlenmesi konusunda yasal çalışma yapılacağı,

Hüküm altına alınmıştır.

Bu hükümlerden, 4688 sayılı Kanunun 32 nci maddesi uyarınca akdedilecek sözleşmenin konusunun, toplu sözleşmelerde belirlenen tavanı aşmamak kaydıyla belediyeler, bağlı kuruluşları ve il özel idarelerinin kadro ve pozisyonlarında çalışan kamu görevlilerine ödenecek sosyal denge tazminatını belirlemek olduğu ve bahsi geçen Kanun hükümleri uyarınca kamu görevlisi tanımı kapsamına giren çalışanların tamamının yapılacak sözleşme hükümlerinden yararlandırılması gerektiği anlaşılmaktadır. Yerel yönetimlerde görev yapan sözleşmeli personelin, imzalanan hizmet kolu sözleşmesi uyarınca ek ödemelerden faydalanabileceği, 5216, 5302 ve 5393 sayılı Kanunlardaki íkramiyeye ilişkin gösterge rakamlarında geçen yıldaki artış oranları korunmuş, büyükşehir belediyelerine bağlı kuruluşların kadrolarında çalışmakta olan daire başkanlarının ek göstergelerini 3600’e çıkarma konusunda yasal çalışma yapılacağı belirtilmiştir.

2014 YILINDA UYGULANACAK KAMU MALİ YÖNETİMİ VE KONTROL KANUNUNUN İLGİLİ HÜKÜMLERİ

 A- Mutemetlere Ön Ödeme, Yapılması (Avans Verilmesi):

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun değişik 35 inci maddesinin birinci bendinde; harcama yetkilisinin uygun görmesi ve karşılığı ödeneğin saklı tutulması kaydıyla, ilgili kanunlarda öngörülen haller ile gerçekleştirme işlemlerinin tamamlanması beklenilemeyecek ivedi veya zorunlu giderler için avans vermek veya kredi açmak suretiyle ön ödeme yapılabilir. Verilecek avansın üst sınırları merkezî yönetim bütçe kanununda gösterilir.

2014 yılında verilecek avans miktarı Bütçe Kanununun (İ) Cetvelinde belirlenmiştir; Buna göre;

a)Yapım işleri ile mal ve hizmet alımları için;

1- İllerde, kuruluş merkezlerinde, Büyükşehir belediye sınırları içindeki ilçeler ve nüfusu 50 bini geçen ilçelerde 1.100 TL,

2- Diğer ilçelerde 560 TL,

c) Şehit cenazelerinin nakli amacıyla 12.700 TL,

ç)Yabancı konuk ve heyetlerin ağırlanması amacıyla görevlendirilecek mihmandarlara 7.400 TL,

d) Mahkeme harç ve giderleri için 26.500 TL, (Ankara, İstanbul ve İzmir il merkezleri için) 74.000 TL,

e) Doğal afetler nedeniyle oluşacak ihtiyaçlar için 58.000 TL,

f) İl dışına yapılacak seyahatlerde kullanılacak akaryakıt giderleri için 5.600 TL,

avans verilebilecektir.

B- Kamu Alacaklarının Silinmesi

5018 sayılı Kanunun 79’uncu maddesinde; Özel mevzuatındaki hükümler saklı kalmak üzere, idare hesaplarında kayıtlı olup 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında izlenen kamu alacakları dışında kalan;

a) Zarurî veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkânı kalmayan,

b) Tahsili için yapılacak takibat giderlerinin asıl alacak tutarından fazla olacağı anlaşılan, kamu alacaklarından merkezî yönetim bütçe kanununda gösterilen tutarlara kadar olanların kayıtlardan çıkarılmasına üst yöneticiler yetkilidir. (a) bendine göre belirlenen tutarı aşan kamu alacaklarından silinmesi öngörülenler merkezî yönetim bütçe kanununda ayrıca gösterilir.

Zarurî veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkânı kalmayan kamu alacağının miktarı 15.000 TL,

Tahsili için yapılacak takibat giderlerinin asıl alacak tutarından fazla olacağı anlaşılan kamu alacağının miktarı 15 TL‘dir.

C- Belediye Tahsildarlarının Para Yatırma Limiti:

Belediye Tahsilât Yönetmeliğinin değişik 10 uncu maddesinde; “Belediye tahsildarları tahsil ettikleri paraları 15 günde bir vezneye veya belediye hesabının bulunduğu bankaya yatırırlar. Ancak tahsilât tutarının son genel nüfus sayımına göre nüfusu 10.000’e kadar olan yerlerde, 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununun 83 üncü maddesinin (A) bendinin (a) alt bendi uyarınca, her yıl Bütçe Kanunu ile illerde ita amiri mutemetleri için belirlenen avans limitinin 2 katını, nüfusu 10.000’den fazla olan yerlerde ise, bu limitin 4 katını geçmesi halinde 15 günlük süre beklenmeden vezneye veya bankaya teslim etmeleri zorunludur.” Hükmü yer almaktadır.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun geçici 9 uncu maddesindeki “Diğer kanunlarla 1050 sayılı Muhasebe-í Umumiye Kanununa yapılan atıflar, bu Kanuna yapılmış sayılır.” hükmüne istinaden 5018 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin birinci bendi uyarınca Bütçe Kanununun (İ) Cetvelinde yayımlanan illerde, kuruluş merkezlerinde, büyükşehir belediye sınırları içindeki ilçeler ve nüfusu 50 bini geçen ilçelerde 1100 TL olarak belirlenen avans verme limitinin Belediye Tahsilât Yönetmeliğinin değişik 10’uncu maddesindeki belediye tahsildarlarının para yatırma limitlerinin hesaplanmasında esas alınabileceği düşünülmektedir.

 

Buna göre, 2014 yılında tahsilât tutarları;

Nüfusu 10.000’e kadar olan belediyelerde 1100×2=2.200 TL’yi

Nüfusu 10.000’den fazla olan belediyelerde 1100×4= 4.400 TL’yi geçen tahsildarların tahsil ettikleri paraları 15 günlük süreyi beklemeden banka veya vezneye yatırmaları gerekmektedir.

2014 YILINDA UYGULANACAK DEVLET İHALE KANUNUNUN İLGİLİ HÜKÜMLERİ

 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun uygulanması ile ilgili bazı parasal sınırlar da Bütçe Kanununa ekli (İ) cetvelinde gösterilmiştir.

İhale İlanlarındaki Parasal Sınırlar:

2886 sayılı Kanunun 17. maddesinin ikinci fıkrasındaki limit 530.000 TL, üçüncü fıkrasındaki limit ise 1.600.000 TL olarak belirlenmiştir.

Buna göre tahmin edilen bedeli 530.000 TL’ye kadar olan ihaleler mahallinde,

530.000 TL – 1.600.000 TL arasında olan ihaleler günlük gazetede,

1.600.000 TL’den fazla olan ihaleler Resmi Gazetede ilan edilmesi gerekmektedir.

Açık Teklif Usulüyle Yapılacak İhalelerde Parasal Sınır:

2886 sayılı Kanunun 45 inci maddesindeki limit 1.600.000 TL olarak belirlenmiştir. Tahmin edilen bedeli 1.600.000 TL’yi aşmayan ihaleler açık teklif usulü ile yapılabilecektir.

Pazarlık Usulüyle Yapılacak İhalelerde Parasal Sınır:

2886 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin (a) fıkrasındaki parasal sınırlar;

İllerde, kuruluş merkezlerinde, büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçelerde ve nüfusu 50.000’i geçen ilçelerde 58.000 TL,

Diğer ilçelerde 29.000 TL olarak belirlenmiştir.

Bu tutarları geçmeyen ihaleler pazarlıkla yapılabilecektir. Bu parasal limitler 51/a maddesine ilişkindir. Bunun dışındaki bentlere göre yapılacak ihalelerde bir parasal sınır bulunmamaktadır.

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

Enerji Üretim ve Tüketim Kooperatifi

Mar05
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

 

09.01.2014

 Sayı: 71188846-010.07.02-603

Konu: Enerji Üretim ve Tüketim Kooperatifi

İlgi :Gümrük ve Ticaret Bakanlığının (Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü) 25.12.2013 tarihli ve 3603 sayılı yazısı.

İlgide kayıtlı yazıda özetle; Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planında belirlenen hedefler doğrultusunda, kooperatif işletmelerinin ekonominin farklı sektörlerinde faaliyet göstermesi yönündeki çalışmalarının devam ettiği,

Son dönemlerde, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu hükümleri çerçevesinde kooperatif kurmak isteyen vatandaşlarımız tarafından Gümrük ve Ticaret Bakanlığından bilgi istenildiği, bu itibarla aynı Kanun çerçevesinde yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretmek üzere kurulacak kooperatifler için “Enerji Üretim ve Tüketim Kooperatifi Örnek Ana sözleşmesi”nin hazırlanarak uygulamaya konulduğu, Anasözleşmenin Gümrük ve Ticaret Bakanlığının (Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü)http://koop.gtb.gov.tr web sitesinde yayınlandığı,

Yerel yönetim kuruluşları tarafından söz konusu kooperatiflerin amaç ve faaliyetleri ile ilgili hususlarda vatandaşların bilgilendirilmesinde ve özellikle belediyelerin bu tür organizasyonların kuruluşunu teşvik etmesinde ve desteklemesinde yarar görüldüğü,

Ayrıca, bu tür uygulamalara ilişkin vatandaşların bilgilendirilmesi amacıyla belediyelerce “bilgilendirme toplantıları” düzenlenmesi ve talepte bulunulması halinde toplantılara Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca katkı sağlanacağı belirtilmiştir.

Konunun iliniz dahilindeki mahalli idarelere duyurulması hususunda bilgi ve gereğini arz ve rica ederim.

Ömer DOĞANAY

Bakan a.

Genel Müdür

 

 

Yazıldı Güncel Mevzuat

Arsa-Kat Karşılığı İnşaat İşlemlerinin Muhasebeleştirilmesi

Mar05
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

 

24.01.2014

Sayı: 71188846-250-1850

Konu: Arsa/kat karşılığı inşaat işlemlerinin muhasebeleştirilmesi

Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğünün “arsa/kat karşılığı inşaat işlemlerinin muhasebeleştirilmesi” konulu 14.01.2014 tarih ve 90192509/759.99/353 sayılı yazısı ve ekleri ilişikte gönderilmiştir.

Konunun iliniz dâhilindeki mahalli idarelere duyulması hususunda;

Bilgi ve gereğini arz ve rica ederim.

Ömer DOĞANAY

Bakan a.

Genel Müdür

                                                               T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Muhasebat Genel Müdürlüğünün

14.01.2014

 Konu: Arsa/kat karşılığı inşaat işlemlerinin muhasebeleştirilmesi

Sayı: 90192509/759.99/353

Sayıştay Başkanlığınca 2012 yılı kamu idaresi hesaplarında yapılan denetimler sonucunda; Hazine veya kamu idarelerinin mülkiyetindeki taşınmazların inşaat karşılığı devredilmesi işlemleri ile ilgili olarak muhasebe mevzuatında herhangi bir düzenleme bulunmadığından devir işleminin muhasebe kayıtlarına yansıtılmadığı ve söz konusu işlemlerin muhasebe kayıtlarında yer almadığı anlaşılmıştır.

Bilindiği üzere, Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliğinin 250-Arazi ve Arsalar Hesabını düzenleyen 172 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendinin ikinci alt bendinde; bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce mevcut olup hesaplarda yer almayan arsa ve arazilerden envanteri yapılanların, tespit edilen değerleri üzerinden 250-Arazi ve Arsalar Hesabına borç, 500-Net Değer Hesabına alacak kaydedileceği, (b) bendinin beşinci alt bendinde ise; üzerine inşaat yapılmak suretiyle veya başka şekillerde arsa ve arazi vasfı ortadan kaldırılarak başka bir maddi duran varlığa dönüştürülen veya eklenen arsa ve arazilerin kayıtlı değerleri üzerinden 250-Arazi ve Arsalar Hesabına, varlığın kayıtlı değeri ile yeni değeri arasında olumlu fark varsa tutarı 600-Gelirler Hesabına alacak, tespit edilen yeni değeri üzerinden ilgili maddi duran varlık hesabına, varlığın kayıtlı değeri ile yeni değeri arasında olumsuz fark varsa tutarın 630-Giderler Hesabına borç kaydedileceği hüküm altına alınmıştır.

Kat karşılığı inşaat yaptırılması ile arsa verilmek üzere inşaat yaptırılmasına ilişkin idareler tarafından taşınmazın devrine ilişkin bilgi ve belgelerin ilgili muhasebe birimlerine verilmesi ve muhasebe birimlerince de bilanço ve nazım hesaplara kaydedilmesi, yükleniciler ile yapılan sözleşmeler kapsamında inşaatların tamamlanarak teslim alınması ve mülkiyetin devri veya kat mülkiyetinín kurulmasını müteakiben anılan Yönetmeliğin 172 nci maddesi hükmü gereğince muhasebe kayıtlarının yapılması gerekmektedir.

Bilgilerini ve uygulama birliğinin sağlanması açısından muhasebeleştirmeye ilişkin işlemlerin ekte yer alan örnek muhasebe kayıtlarına göre yapılması hususunda gereğini rica ederim.

Naci AĞBAL

Bakan a.

Müsteşar

Yazıldı Güncel Mevzuat

2014 Yılına Devredilmeyecek Hesaplar

Mar05
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

 

31.12.2013

Sayı: 71188846-010.07.02-35009

Konu: 2014 yılına devredilmeyecek hesaplar

İlgi: Maliye Bakanlığının (Muhasebat Genel Müdürlüğü) 26/12/2013 tarih ve 90192509-210.05.02- 13582 sayılı yazısı.

Maliye Bakanlığının ilgide kayıtlı “2014 yılına devredilmeyecek hesaplar” konulu yazısı ilişikte gönderilmiştir.

Konunun iliniz dahilindeki mahalli idarelere duyurulması hususunda;

Bilgi ve gereğini arz ve rica ederim.

 

Ömer DOĞANAY

Bakan a.

Genel Müdür

                                                             T.C.

MALİYE BAKANLIĞI

Muhasebat Genel Müdürlüğü

                                                                                         26.12.2013

  Sayı: 90192509-210.05.02- 13582

Sayıştay Başkanlığınca kamu idarelerinin 2012 yılı hesaplarında yapılan denetimler sonucunda 253- Tesis, Makine ve Cihazlar Hesabının taşınır mallar ile taşınmaz malların kaydı için kullanıldığı, dolayısıyla taşınır kesin hesap cetvellerindeki tutarlar ile mali tablolarda yer alan tutarların hesap düzeyinde karşılaştırılma imkânının olmaması nedeniyle bu hesaba taşınmazların kaydedilmemesinin gerekliği belirtilmiştir.

Diğer taraftan Bakanlığımızca (Muhasebat Genel Müdürlüğü) yürütülen Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliği ve Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliği değişiklik çalışmalarında, 256-Diğer Maddî- Duran Varlıklar Hesabına kaydedilen tutarların önemli bir kısmının bu hesabın niteliğine uymadığı, ayrıca bu hesabın başka bir amaç için kullanılacak olması nedeniyle söz konusu hesabın yeniden düzenlenmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır.

Sayıştay Başkanlığının önerisi ve Bakanlığımızca yapılan tespitler doğrultusunda yapılması gereken işlemler aşağıda açıklanmıştır.

Buna göre,

1- 31/12/2013 tarihine kadar;

a) 253-Tesis, Makine ve Cihazlar Hesabının; ”253.01.01.99-Diğer Sanayi ve Üretim Tesisleri” yardımcı hesabında kayıtlı bulanan varlıklar ile “253.01.99-Diğer Tesisler” yardımcı hesabında kayıtlı bulunan varlıklar ve bunlara ait amortismanlar tespit edilerek, niteliklerine uygun ilgili hesaplara, yılsonuna kadar niteliği tespit edilemeyenler ise “500.02.03.04-Tesis, Makine ve Cihazlar” yardımcı hesabına aktarılacak ve ”253.01.01.99″, “253.01.99” yardımcı hesap kodlarından 2014 yılına herhangi bir tutarın devretmemesi sağlanacaktır. “500.02.03.04- Tesis, Makine ve Cihazlar” yardımcı hesabında kayıtlı olup sonraki yıllarda niteliği tespit edilenler ise ilgili hesaplara alınacaktır.

b) 256-Diğer Maddi Duran Varlıklar Hesabının; “256.99-Diğer Maddi Duran Varlıklar” yardımcı hesabında kayıtlı bulunan varlıkların tespit edilerek niteliğine uygun ilgili diğer hesaplara, yıl sonuna kadar muhteviyatı tespit edilemeyenler ise “500.02.03,07-Diğer Maddi Duran Varlıklar” yardımcı hesabına aktarılacak ve “256.99” yardımcı hesap kodundan 2014 yılına herhangi bir tutarın devretmemesi sağlanacaktır. “500.02.03.07-Diğer Maddi Duran Varlıklar” yardımcı hesabında kayıtlı olup sonraki yıllarda niteliği tespit edilenler ise ilgili hesaplara alınacaktır.

2- 250-Arazi ve Arsalar Hesabı, 251-Yeraltı ve Yerüstü Düzenleri Hesabı, 252-Binalar Hesabı, 253- I Tesis, Makine ve Cihazlar Hesabı, 256- Diğer Maddi Duran Varlıklar Hesabı, 257-Birikmiş Amortismanlar Hesabı ve 258- Yapılmakta Olan Yatırımlar Hesabında kayıtlı tutarlar, 2014 yılı detaylı hesap planındaki uygun hesap ve yardımcı hesaplara ayrıştırılarak devrettirilecektir.

2014 yılı detaylı hesap planlarında yapılan değişikliklere http://www.muhasebat.gov.tr internet adresindeki mevzuat/genel yazılar bölümünden ulaşılabilir.

Bilgilerini ve konuya ilişkin uygulama birliğinin sağlanmasını teminen yukarıda belirtilen hususlara uyulmasını arz ve rica ederim.

 

Mehmet SARITAŞ

Bakan a.

Genel Müdür

Yazıldı Güncel Mevzuat

Genel Aydınlatma Yönetmeliği Uygulamaları

Mar05
2014
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

                                                           31.01.2014

 

Sayı: 71188846-010.07.02-2313

Konu: Genel Aydınlatma Yönetmeliği Uygulamaları

İlgi: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının (Enerji İşleri Genel Müdürlüğü) 20.01.2014 tarihli ve 407 sayılı yazısı.

İlgide kayıtlı yazıda özetle; 27/07/2013 tarih ve 28720 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Aydınlatma Yönetmeliği ve Genel Aydınlatma Tebliği kapsamında dağıtım şirketlerince belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşları nezdinde gerekli devir işlemlerinin gerçekleştirilmesi, genel aydınlatmanın mevcut durumu ile ve ayrıştırmaların mevzuata uygun olarak yapılmasından sonraki durumunu gösteren tek hat şemasının hazırlanarak ilgili kurum ve Tedaş temsilcileriyle birlikte kontrollerinin eş zamanlı olarak yapılmasından sonra envanter hazırlanması gerektiği,

Ayrıştırması yapılmayan genel aydınlatma kapsamındaki yerlerin ödemelerinin kesinlikle yapılmayacağı belirtilmiştir.

Konunun iliniz dahilindeki mahalli idareler ile ilgili kurum ve kuruluşlara duyurulması hususunda bilgi ve gereğini arz ve rica ederim.

Ömer DOĞANAY

Bakan a.

Genel Müdür

 T.C.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI

Enerji İşleri Genel Müdürlüğü

 

20.01.2014

Sayı: 407

İlgi:     a) Kayseri lli Genel Aydınlatma Komisyonu Başkanlığı 26/11/2013 tarihli yazısı,

b) ELDER’in 06/12/2013 tarihli yazısı,

c) Başkent EDAŞ’ın 06/12/2013 tarih ve 1439 ile 1441, 11.12.2013 tarih ve 1525 sayılı yazıları,

d) Uludağ EDAŞ’ın 30.12.2013 tarih ve 41012 sayılı yazısı,

e) TEDAŞ Gn. Md.lüğü’nün 09.12.2013 tarih ve 30164 sayılı yazısı,

i) 04.09.2013 tarih ve 6217 sayılı yazımız,

g) 13.09.2013 tarih ve 6391 sayılı yazımız,

h) 03.12.2013 tarih ve 8066 sayılı yazımız.

Kayseri İli Genel Aydınlatma Komisyonu Başkanlığı, ELDER, Uludağ EDAŞ ve Başkent EDAŞ’ın ilgi (a,b,c,d) yazılarında, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun geçici 6 ncı maddesine dayanılarak hazırlanan Genel Aydınlatma Yönetmeliği (Yönetmelik) ve Genel Aydınlatma Tebliği’nin (Tebliğ) uygulanması sırasında oluşan tereddütlerin giderilmesine yönelik yapılacak işlemler hususunda görüş sorulmakladır.

İlgi yazılarda belirtilen bir kısım hususlar Bakanlığımızda yapılan toplantılarda görüşülmüş olup, ilgi (f,g,h) yazılarımızla da cevap verilmiştir.

27/07/2013 tarihli ve 28720 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Aydınlatma Yönetmeliğinin; “Aydınlatma tesislerinin devri” başlıklı Geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasında, “Bağlantı anlaşması” başlıklı Geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasında, “Aydınlatma tesisleri envanteri” başlıklı Geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında ve “Özelleştirilen dağıtım şirketleri” başlıklı (Geçici 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen 31/12/2013 tarihinin 30/06/2014 olarak değiştirilmesine ilişkin Yönetmelik çalışmaları devam etmektedir.

Yükümlülük süresi olarak Yönetmelik, Tebliğ ve ilgi (f) yazımız kapsamında dağıtım şirketlerince belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşları nezdinde gerekli devir işlemlerinin gerçekleştirilmesi, genel aydınlatmanın mevcut durumu ile ve ayrıştırmaların mevzuata uygun olarak yapılmasından sonraki durumunu gösteren tek hat şemasının hazırlanarak ilgili kurum ve Tedaş temsilcileriyle birlikte kontrollerinin eş zamanlı olarak yapılmasından sonra ekte gönderilen tablonun düzenlenip envanter hazırlanması gerekmektedir. İlgi (g) yazımızda bahsolunduğu gibi ayrıştırılması yapılmayan genel aydınlatma kapsamındaki yerlerin ödemeleri kesinlikle yapılmayacaktır.

Bilgilerini ve gereğini rica ederim.

 

Metin KİLCİ

Bakan a.

Müsteşar

                                                                 T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

 

31.01.2014

Sayı: 71188846-010.07.02-2313

Konu: Genel Aydınlatma Yönetmeliği Uygulamaları

İlgi: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının (Enerji İşleri Genel Müdürlüğü) 20.01.2014 tarihli ve 407 sayılı yazısı.

İlgide kayıtlı yazıda özetle; 27/07/2013 tarih ve 28720 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Aydınlatma Yönetmeliği ve Genel Aydınlatma Tebliği kapsamında dağıtım şirketlerince belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşları nezdinde gerekli devir işlemlerinin gerçekleştirilmesi, genel aydınlatmanın mevcut durumu ile ve ayrıştırmaların mevzuata uygun olarak yapılmasından sonraki durumunu gösteren tek hat şemasının hazırlanarak ilgili kurum ve Tedaş temsilcileriyle birlikte kontrollerinin eş zamanlı olarak yapılmasından sonra envanter hazırlanması gerektiği,

Ayrıştırması yapılmayan genel aydınlatma kapsamındaki yerlerin ödemelerinin kesinlikle yapılmayacağı belirtilmiştir.

Konunun iliniz dahilindeki mahalli idareler ile ilgili kurum ve kuruluşlara duyurulması hususunda bilgi ve gereğini arz ve rica ederim.

 

Ömer DOĞANAY

Bakan a.

Genel Müdür

T.C.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI

Enerji İşleri Genel Müdürlüğü

 

20.01.2014

Sayı: 407

İlgi:     a) Kayseri lli Genel Aydınlatma Komisyonu Başkanlığı 26/11/2013 tarihli yazısı,

b) ELDER’in 06/12/2013 tarihli yazısı,

c) Başkent EDAŞ’ın 06/12/2013 tarih ve 1439 ile 1441, 11.12.2013 tarih ve 1525 sayılı yazıları,

d) Uludağ EDAŞ’ın 30.12.2013 tarih ve 41012 sayılı yazısı,

e) TEDAŞ Gn. Md.lüğü’nün 09.12.2013 tarih ve 30164 sayılı yazısı,

i) 04.09.2013 tarih ve 6217 sayılı yazımız,

g) 13.09.2013 tarih ve 6391 sayılı yazımız,

h) 03.12.2013 tarih ve 8066 sayılı yazımız.

Kayseri İli Genel Aydınlatma Komisyonu Başkanlığı, ELDER, Uludağ EDAŞ ve Başkent EDAŞ’ın ilgi (a,b,c,d) yazılarında, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun geçici 6 ncı maddesine dayanılarak hazırlanan Genel Aydınlatma Yönetmeliği (Yönetmelik) ve Genel Aydınlatma Tebliği’nin (Tebliğ) uygulanması sırasında oluşan tereddütlerin giderilmesine yönelik yapılacak işlemler hususunda görüş sorulmakladır.

İlgi yazılarda belirtilen bir kısım hususlar Bakanlığımızda yapılan toplantılarda görüşülmüş olup, ilgi (f,g,h) yazılarımızla da cevap verilmiştir.

27/07/2013 tarihli ve 28720 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Aydınlatma Yönetmeliğinin; “Aydınlatma tesislerinin devri” başlıklı Geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasında, “Bağlantı anlaşması” başlıklı Geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasında, “Aydınlatma tesisleri envanteri” başlıklı Geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında ve “Özelleştirilen dağıtım şirketleri” başlıklı (Geçici 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen 31/12/2013 tarihinin 30/06/2014 olarak değiştirilmesine ilişkin Yönetmelik çalışmaları devam etmektedir.

Yükümlülük süresi olarak Yönetmelik, Tebliğ ve ilgi (f) yazımız kapsamında dağıtım şirketlerince belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşları nezdinde gerekli devir işlemlerinin gerçekleştirilmesi, genel aydınlatmanın mevcut durumu ile ve ayrıştırmaların mevzuata uygun olarak yapılmasından sonraki durumunu gösteren tek hat şemasının hazırlanarak ilgili kurum ve Tedaş temsilcileriyle birlikte kontrollerinin eş zamanlı olarak yapılmasından sonra ekte gönderilen tablonun düzenlenip envanter hazırlanması gerekmektedir. İlgi (g) yazımızda bahsolunduğu gibi ayrıştırılması yapılmayan genel aydınlatma kapsamındaki yerlerin ödemeleri kesinlikle yapılmayacaktır.

Bilgilerini ve gereğini rica ederim.

Metin KİLCİ

Bakan a.

Müsteşar

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

 

31.01.2014

Sayı: 71188846-010.07.02-2313

Konu: Genel Aydınlatma Yönetmeliği Uygulamaları

İlgi: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının (Enerji İşleri Genel Müdürlüğü) 20.01.2014 tarihli ve 407 sayılı yazısı.

İlgide kayıtlı yazıda özetle; 27/07/2013 tarih ve 28720 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Aydınlatma Yönetmeliği ve Genel Aydınlatma Tebliği kapsamında dağıtım şirketlerince belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşları nezdinde gerekli devir işlemlerinin gerçekleştirilmesi, genel aydınlatmanın mevcut durumu ile ve ayrıştırmaların mevzuata uygun olarak yapılmasından sonraki durumunu gösteren tek hat şemasının hazırlanarak ilgili kurum ve Tedaş temsilcileriyle birlikte kontrollerinin eş zamanlı olarak yapılmasından sonra envanter hazırlanması gerektiği,

Ayrıştırması yapılmayan genel aydınlatma kapsamındaki yerlerin ödemelerinin kesinlikle yapılmayacağı belirtilmiştir.

Konunun iliniz dahilindeki mahalli idareler ile ilgili kurum ve kuruluşlara duyurulması hususunda bilgi ve gereğini arz ve rica ederim.

 

Ömer DOĞANAY

Bakan a.

Genel Müdür

T.C.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI

Enerji İşleri Genel Müdürlüğü

 

20.01.2014

Sayı: 407

İlgi:     a) Kayseri lli Genel Aydınlatma Komisyonu Başkanlığı 26/11/2013 tarihli yazısı,

b) ELDER’in 06/12/2013 tarihli yazısı,

c) Başkent EDAŞ’ın 06/12/2013 tarih ve 1439 ile 1441, 11.12.2013 tarih ve 1525 sayılı yazıları,

d) Uludağ EDAŞ’ın 30.12.2013 tarih ve 41012 sayılı yazısı,

e) TEDAŞ Gn. Md.lüğü’nün 09.12.2013 tarih ve 30164 sayılı yazısı,

i) 04.09.2013 tarih ve 6217 sayılı yazımız,

g) 13.09.2013 tarih ve 6391 sayılı yazımız,

h) 03.12.2013 tarih ve 8066 sayılı yazımız.

Kayseri İli Genel Aydınlatma Komisyonu Başkanlığı, ELDER, Uludağ EDAŞ ve Başkent EDAŞ’ın ilgi (a,b,c,d) yazılarında, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun geçici 6 ncı maddesine dayanılarak hazırlanan Genel Aydınlatma Yönetmeliği (Yönetmelik) ve Genel Aydınlatma Tebliği’nin (Tebliğ) uygulanması sırasında oluşan tereddütlerin giderilmesine yönelik yapılacak işlemler hususunda görüş sorulmakladır.

İlgi yazılarda belirtilen bir kısım hususlar Bakanlığımızda yapılan toplantılarda görüşülmüş olup, ilgi (f,g,h) yazılarımızla da cevap verilmiştir.

27/07/2013 tarihli ve 28720 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Genel Aydınlatma Yönetmeliğinin; “Aydınlatma tesislerinin devri” başlıklı Geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasında, “Bağlantı anlaşması” başlıklı Geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasında, “Aydınlatma tesisleri envanteri” başlıklı Geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında ve “Özelleştirilen dağıtım şirketleri” başlıklı (Geçici 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen 31/12/2013 tarihinin 30/06/2014 olarak değiştirilmesine ilişkin Yönetmelik çalışmaları devam etmektedir.

Yükümlülük süresi olarak Yönetmelik, Tebliğ ve ilgi (f) yazımız kapsamında dağıtım şirketlerince belediyeler ile kamu kurum ve kuruluşları nezdinde gerekli devir işlemlerinin gerçekleştirilmesi, genel aydınlatmanın mevcut durumu ile ve ayrıştırmaların mevzuata uygun olarak yapılmasından sonraki durumunu gösteren tek hat şemasının hazırlanarak ilgili kurum ve Tedaş temsilcileriyle birlikte kontrollerinin eş zamanlı olarak yapılmasından sonra ekte gönderilen tablonun düzenlenip envanter hazırlanması gerekmektedir. İlgi (g) yazımızda bahsolunduğu gibi ayrıştırılması yapılmayan genel aydınlatma kapsamındaki yerlerin ödemeleri kesinlikle yapılmayacaktır.

Bilgilerini ve gereğini rica ederim.

 

Metin KİLCİ

Bakan a.

Müsteşar

 

 

 

 

 

Yazıldı Güncel Mevzuat
Onceki Sayfa ← Sonraki Sayfa →

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız