• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

Danıştay İdari Daireleri Kurulu, Esas: 2009/540, Karar: 2013/2298, Karar Tarihi: 10.06.2013

Ara11
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

          Danıştay İdari Daireleri Kurulu, Esas: 2009/540, Karar: 2013/2298, Karar Tarihi: 10.06.2013

Özü:Anayasa’nın 2. maddesine aykırı  olduğu gerekçesiyle  “ 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesinin birinci fıkrasının “… 500.000.- TL. dan 25.000.000.- liraya kadar para cezası verilir” bölümünün iptaline karar verilmiş ve bu iptal kararının doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görülerek, gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dört ay sonra yürürlüğe girmesi öngörülmüş, bu karar 5.11.2008 günlü, 27045 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış, ancak bu tarihten itibaren geçen dört aylık sürede bu konuda yeni bir yasal düzenleme yapılmamış ve karar 05/03/2009 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.Oluşan hukuki boşluk daha sonra 17/12/2009 günlü, 27435 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5940 sayılı Yasa ile giderilmiş ise de, bu Yasa’nın yürürlüğünden önceki dönem için uygulanacağı yolunda bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bu durumda, dava konusu işlemin dayanağı olan yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesince iptal edilerek kararın yürürlüğe girmiş bulunması karşısında, hukuka aykırılığı Anayasa Mahkemesi kararı ile saptanmış Yasa maddesi uyarınca verilen dava konusu para cezasının iptali yolundaki İdare Mahkemesi ısrar kararında sonucu itibariyle hukuki isabetsizlik görülmemiştir.

Dava, İzmir, Konak, 6202 ada, 8 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapının istinat duvarlarının tehlike arzetmesi nedeniyle 3194 sayılı Yasanın 39. maddesi uyarınca yıktırılmasına ve davacı müteahhit firma adına para cezası verilmesine ilişkin 14/01/2003 günlü, 56 sayılı belediye encümeni kararının iptali istemiyle açılmıştır.

İzmir 1. İdare Mahkemesinin 15/04/2004 günlü, E:2003/311, K:2004/474 sayılı kararıyla; dava konusu duvarların yapının müteahhiti olan davacı şirket tarafından yapılarak inşaatın 2001 yılında tamamlandığı ve teslim edildiği, yapı kullanma izin belgesinin de 23/09/2002 tarihinde düzenlendiğinin anlaşıldığı, bu durumda yıkılacak derecede tehlikeli olan ve verilen sürede kat maliklerince yıkılarak veya tamir edilerek tehlikesi giderilmeyen söz konusu istinat duvarlarının yıkımına ilişkin işlemde imar mevzuatına aykırılık bulunmamakta ise de, tehlikeye ilişkin raporların düzenlendiği 06/01/2003, önlem alınması yolundaki bildirimlerin yapıldığı 10/01/2003 tarihlerinden önce, davacı şirketin müteahhitliğini yapmış olduğu yapıya, yapı kullanma izni verilmiş olmakla yapı tamamlanmış ve davacının yapıya ait iş ve işlemleri sona ermiş olduğundan, yapının müteahhidi sıfatıyla 3194 sayılı Yasanın 39. maddesinde belirtilen yükümlülüğü yerine getirmediğinden bahisle davacı şirket adına para cezası verilmesinde yasaya uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin davacı şirket adına para cezası verilmesine ilişkin kısmının iptaline, tehlike arzeden istinat duvarının yıkımına ilişkin kısım açısından ise davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın iptale ilişkin kısmının davalı idare tarafından temyiz edilmesi üzerine, bu kısım Danıştay Altıncı Dairesi tarafından onanmış, ancak karar düzeltme aşamasında onama kararı kaldırılarak 03/07/2008 günlü, E:2007/4540, K:2008/4663 sayılı kararıyla; 3194 sayılı Yasanın 42.maddesinde, ruhsat alınmadan veya ruhsat veya eklerine veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının yapı sahibine veya müteahhidine para cezası verileceğinin kurala bağlandığı, maddede belirtilen yapı sahibinden, ruhsatsız yapıyı yapanın anlaşılması, başka bir anlatımla yapıyı yapanın imar para cezasının muhatabı olması gerektiği, dava konusu tehlike arzeden, istinat duvarının da içinde bulunduğu konutun davacı şirket tarafından yapıldığı, inşaatın 2001 yılında tamamlandığı ve teslim edildiği, yapı kullanma izin belgesinin de 23/09/2002 tarihinde düzenlendiği, dava konusu istinat duvarının davacı şirket tarafından yapıldığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, İdare mahkemesince, yıktırılmasına karar verilen istinat duvarının yapının müteahhídi olan davacı şirket tarafından yapıldığı anlaşıldığından, yapıyı yapana para cezası verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, bu durum dikkate alınmadan dava konusu işlemin para cezasına yönelik bölümünü iptal eden idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmediği gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesince, bozma kararına uyulmayarak bozulan kısım yönünden işlemin iptali yolundaki ilk kararında ısrar edilmiştir.

Davalı idare, İzmir 1. İdare Mahkemesinin idari para cezasının iptali yönünde verdiği ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasına karar verilmesini istemektedir.

3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesinin birinci fıkrasında “Ruhsat alınmadan veya ruhsat veya eklerine veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının yapı sahibine ve müteahhidine, istisnalar dışında özel parselasyon ile hisse karşılığı belirli bir yer satan ve alana 500.000.- TL.’ dan 25.000.000.- liraya kadar para cezası verilir. Ayrıca fenni mesule bu cezaların 1/5’i uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.

İmar Kanunu’nun 42. maddesinin birinci fıkrasının “… 500.000.- TL. dan 25.000.000.- liraya kadar para cezası verilir” bölümü ile ikinci fıkrasının “… 500.000 TL. dan 10.000.000.- liraya kadar para cezası verilir” bölümünün Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırılığı savıyla iptalleri istemiyle itiraz yoluyla Konya 1. İdare Mahkemesi’nce Anayasa Mahkemesine başvurulması üzerine, Anayasa Mahkemesi’nin 17/04/2008 günlü, Esas: 200515 Karar: 2008/93 sayılı kararıyla: “… 3194 sayılı Yasa’nın 42. maddesinin;

A- İkinci fıkrasının itiraz başvurusunda bulunan Mahkeme’nin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından bu fıkrada yer alan “… 500.000.- TL.dan 10.000.000.- liraya kadar para cezası verilir” bölümüne ilişkin başvurunun Mahkeme’nin yetkisizliği nedeniyle reddine,

B- Birinci fıkrasında yer alan “… 500.000 TL.’dan 25.000.000.- liraya kadar para cezası verilir” bölümünün dosyada bir eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine” karar verilmiş, esasın incelenmesi sonucunda ise:

“…İtiraz konusu kuralda, alt ve üst sınırları gösterilmek suretiyle imar para cezası düzenlenmiştir. Yasayla gösterilen bu sınırlar arasında elli kat bulunmaktadır. Alt ve üst sınır arasındaki bu geniş alanda, idareye, cezayı belirleme olanağı, başka bir deyişle cezanın alt ve üst sınırları arasında ait sınırdan, alt sınırın üstünde veya üst sınırdan ceza verme konusunda takdir hakkı tanınmıştır.

Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey, yasadan, belirli bir kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir. Ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Yasa kuralı, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmelidir. “Öngörülebilirlik şartı” olarak nitelendirilen bu ilkeye göre yasanın uygulanmasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi bireyleri keyfi ve öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla yazılmalıdır. Belirlilik, kişilerin hukuk güvenliğini korumakla birlikte idarede istikrarı da sağlar.

İdari makamların Yasa’nın belirlediği sınırlar arasında cezanın takdirinde esas alacakları objektif ölçütler Yasa’da gösterilmemiştir. Yasa’yla imar para cezasının alt ve üst sınırları gösterilmiş, bu alan içinde cezayı uygulama yetkisi idareye bırakılmıştır. İdarelerin hangi ölçütleri esas alacakları açık belirgin ve somut olarak Yasa’da yer almamıştır. Yasa kuralı bu anlamda belirli ve öngörülebilir değildir.

Alt ve üst sınır arasında idareye bırakılan takdir alanı geniş, sınırsız ve ölçüsüzdür. Cezanın belirlenmesinin alt ve üst sınır arasında elli kat gibi makul ve ölçülü olmayan şekilde genişliği, uygulamada, yorum ve değerlendirme farklılıklarına dayalı olarak eşitsizliğe, haksızlığa ve keyfiliğe yol açabilecek niteliktedir.

Yasa koyucu, kamu düzeninin korunması amacıyla ceza hukuku alanında hangi eylemlerin suç sayılacağı ve suç sayılan bu eylemlerin hangi tür ve ölçüde cezai yaptırıma bağlanacağı konusunda takdir yetkisine sahip olmakla birlikte, cezaların yasallığı ve hukuksal güvenlik ilkelerinin gereği olarak, farklı ve keyfi uygulamalara neden olmamak için, imar hukukuna uygun geçerli sebepler ve objektif ölçütleri yasada göstermesi gerekir.

Cezanın Yasa’da gösterilen sınırlar arasında idarece belirlenmesinde, yapının, taşkın, heyelan, kaya düşmesi gibi afet alanlarında bulunan, sıhhi ve jeolojik mahsurları olan veya bunlar gibi tehlikeli durumlar göstermesi nedeniyle imar planlarına veya ilgili idarelerce hazırlanmış, onaylanmış raporlara göre yapılması yasak olan alanlara, imar planlarında umumi hizmet alanlarına, kamu tesis alanlarına ve yapı sahibine ait olmayan alanlara yapılması; hangi amaçla yapıldığı, büyüklüğü ve konut, ticari, sanayi, otel, akaryakıt istasyonu gibi niteliği; fen ve sağlık kurallarına aykırılık taşıması; içinde oturacak veya çalışacak kişiler için tehlike oluşturması; çevresinde ya da aynı bölgede emsal yapılar için uygulanan imar para cezaları; kente ve çevreye etkisi; bitmiş ve kullanılır durumda olması gibi ölçütlere yer verilmemiştir.

Bu tür idari işlemlere karşı yargı yolu açık olmakla birlikte, bu güvencenin uygulama aşamasından sonra ve ancak itiraz yoluyla ortaya çıkacağı göz önünde bulundurulduğunda, yasa kurallarının yürürlükte olduğu sürece keyfiliği ortadan kaldırmaya yeterli olduğu söylenemez. Hukuk kuralları, yargının yorumuna ihtiyaç göstermeyecek ve uygulayıcılar tarafından anlaşılabilecek şekilde açık ve belirgin olmak, uygulayıcılara güvence vermek zorundadır.

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır …” gerekçesiyle 03/05/1985 günlü, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesinin birinci fıkrasının “… 500.000.- TL. dan 25.000.000.- liraya kadar para cezası verilir” bölümünün iptaline karar verilmiş ve bu iptal kararının doğuracağı hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edici nitelikte görülerek, gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dört ay sonra yürürlüğe girmesi öngörülmüş, bu karar 5.11.2008 günlü, 27045 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış, ancak bu tarihten itibaren geçen dört aylık sürede bu konuda yeni bir yasal düzenleme yapılmamış ve karar 05/03/2009 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.

Oluşan hukuki boşluk daha sonra 17/12/2009 günlü, 27435 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5940 sayılı Yasa ile giderilmiş ise de, bu Yasa’nın yürürlüğünden önceki dönem için uygulanacağı yolunda bir düzenlemeye yer verilmemiştir.T.C. Anayasasının itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine başvurulması durumunu düzenleyen 152. maddesinin birinci fıkrası “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.” hükmünü taşımakta; üçüncü fıkrasında da “Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere 5 ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.” kuralı yer almaktadır. 152. maddenin üçüncü fıkrasında yer alan kural, Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının, itiraz yoluna başvurulmasını isteyen kişi ya da kişiler tarafından açılan davaların yanı sıra iptal edilen hüküm ya da hükümler esas alınarak hakkında uygulama yapılmış olan kişiler tarafından açılan ve görülmekte olan davalarda da uygulanması gerektiğini açıkça vurgulamaktadır. Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasanın 152. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin de hak ve menfaatlerini ihlal eden kuralın, itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması halinde, iptal hükmünün hukuki sonuçlarından yararlanmaları gerekeceği açıktır.Öte yandan, Anayasa’nın 153. maddesinde, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının geriye yürümeyeceği kuralı, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların korunmasına yönelik olup, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmeleri Anayasa’nın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı olduğu gibi, temyiz incelemesinin Anayasa’ya aykırılığı belirlenerek iptal edilen kurallara göre yapılmasına da olanak bulunmamaktadır.Bu durumda, dava konusu işlemin dayanağı olan yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesince iptal edilerek kararın yürürlüğe girmiş bulunması karşısında, hukuka aykırılığı Anayasa Mahkemesi kararı ile saptanmış Yasa maddesi uyarınca verilen dava konusu para cezasının iptali yolundaki İdare Mahkemesi ısrar kararında sonucu itibariyle hukuki isabetsizlik görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine, İzmir 1. İdare Mahkemesi’nin 17/09/2008 günlü, E:2008/1383, K:2008/1311sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçe ile ONANMASINA, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 10/06/2013 tarihinde esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

        Sayıştay 2. Temyiz Kurulu Kararı, Karar No:37249, Karar Tarihi: 28.05.2013

  Özü: Yılda iki maaşı geçmeyen ikramiye uygulamasına ilişkin tutarın hesaplanmasında, 657 sayılı Kanunda tanımı yapılan aylık tutarın dışında kalan diğer ödeme unsurlarının dikkate alınmasına hukuken olanak bulunmadığı hk.

KARAR: 1129 sayılı ilamın 2’nci maddesinde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında görev yapmakta olan kurum personeline ödenen ikramiyenin hesabına taban ve kıdem aylıklarının dahil edilmesi nedeniyle toplam 1.473.622,78 TL.’ye tazmin hükmolunmuştur.

657 sayılı Kanunun “Memurlara Ödenecek Aylık Tutarları” başlıklı 155. maddesinde, “Bu kanunun 36 ncı maddesinde yer alan sınıflara ait gösterge tablosundaki rakamların, genel bütçe kanununda o yıl için tespit edilen katsayı ile çarpılması sonunda bulunacak miktar, sınıfların derece ve kademelerindeki memurların aylık tutarlarını gösterir.”, “Göstergeler” başlıklı 43. maddesinin B bendinde; “Ek Gösterge: Bu Kanuna tabi kurumların kadrolarında bulunan personelin aylıkları; hizmet sınıfları, görev türleri ve aylık alınan dereceler dikkate alınarak bu kanuna ekli I ve II sayılı cetvellerde gösterilen ek gösterge rakamlarının eklenmesi suretiyle hesaplanır.”, hükümlerine yer verilmek suretiyle “Aylık” kavramı, her derece için tespit edilen göstergeler ile görevin niteliğine göre belirlenen ek göstergeler toplamının Bütçe Kanununda saptanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunan tutar olarak tanımlanmıştır.

Dilekçiler çeşitli mevzuat düzenlemelerini göstererek “maaş” kavramının “aylık” kavramından daha geniş bir anlamı olduğunu ve aylık dışındaki ödemeleri de kapsadığını iddia etmişlerse de, 2560 sayılı Kanunda “maaş” kavramının aylık dışındaki ödemeleri de kapsadığına dair bir ifade olmadığı gibi, Danıştay 1. Dairesinin 06.05.1999 tarih ve 1999/81 Karar No.lu Kararında, 657 sayılı Kanunun 155 ve 43/(B) maddesine atıf yapılarak aylık tanımının, 657 sayılı Kanunda her derece için tespit edilen göstergeler ile varsa görevin niteliğine göre belirlenen ek göstergeler toplamının kanunlar gereği saptanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunan tutarı ifade ettiği, aylık tanımının diğer ödeme unsurlarını da kısmen ya da tamamen kapsayacak şekilde ancak yeni bir yasal düzenlemeyle değiştirilebileceği, böyle bir düzenleme yapılmadıkça 657 sayılı Kanunda yer alan aylık tanımının diğer ödeme unsurlarını da kapsayacak şekilde yorum yoluyla değiştirilmesinin mümkün olmayacağı, yılda iki maaşı geçmeyen ikramiye uygulamasına ilişkin tutarın hesaplanmasında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda tanımı yapılan aylık tutarın dışında kalan diğer ödeme unsurlarının dikkate alınmasına hukuken olanak bulunmadığı görüşüne varılmıştır.Diğer taraftan, 375 sayılı Devlet Memurları ve Diğer Kamu Görevlilerine Memuriyet Taban Aylığı ve Kıdem Aylığı ile Ek Tazminat Ödenmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 1. maddesinde “Bu göstergeler 657 sayılı Kanun ve diğer personel kanunlarına ve kanun hükmünde kararnamelere göre her ne ad altında olursa olsun ödenmekte olan zam, tazminat, ödenek, ücret ve benzeri ödemelerin hesabında dikkate alınmaz.” Denilmektedir. Düzenlemede her ne kadar “ikramiye” ifadesine yer verilmese de, “her ne ad altında olursa olsun” ile “ve benzeri ödemeler” ibarelerinden, kapsamın sadece sayılan ödeme türleriyle sınırlı olmadığı, “ikramiye” hesabına da taban ve kıdem aylığının dahil edilmeyeceği açıkça anlaşılmaktadır.Dilekçiler, ilamın 2. maddesinde yer alan tazmin hükmünün 6009 sayılı Kanunla getirilen af kapsamında değerlendirilerek, tazmin hükmünün kaldırılmasını istemekte ise de; 6009 sayılı Kanunla yapılan düzenlemelerin memurlara mevzuatına uygun olmayan ikramiye ödemelerini kapsamadığı açıktır. Dilekçiler tarafından örnek gösterilen 14.05.2002 tarih ve 25673 sayılı Sayıştay Temyiz Kurulu kararı ise emekli keseneğine esas aylığın tespitine ve de bundan kaynaklanmış olup eksik kesilen gelir vergisine ilişkindir. Bütün bu nedenlerle dilekçilerin iddialarının reddi ile 1129 sayılı ilamın 2’nci maddesinde toplam 1.473.622,78 TL.’ ye tazmin hükmünün TASDİKİNE, karar verildi.

 

Yazıldı Yargı Kararları

Genelge / Engelli İstihdamı

Ara11
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

 

02.10.2013

Sayı: 93127266-000-26964

Konu: Engelli İstihdamı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Devlet Personel Başkanlığının engelli istihdamına ilişkin 18/09/2013 tarihli ve 18368 sayılı yazısı ilişikte gönderilmiştir.

Konunun iliniz dahilindeki İl Özel idareleri, Belediyeler ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birliklerine duyurulmasını önemle rica ederim.

Ömer DOĞANAY

Bakan a.

Genel Müdür

                                                                          T.C.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI

Devlet Personel Başkanlığı

18.09.2013

Sayı: 18368

657 sayılı Devlet Memurları Kanunusun 53 üncü maddesinde; “Kurum ve kuruluşlar bu Kanuna göre çalıştırdıkları personele ait kadrolarda % 3 oranında engelli çalıştırmak zorundadır. % 3’ün hesaplanmasında ilgili kurum veya kuruluşun (yurtiçi teşkilat hariç) toplam dolu kadro sayısı dikkate alınır.

Engelliler için sınavlar, ilk defa Devlet memuru olarak atanacaklar için açılan sınavlardan ayrı zamanlı olarak engelli kontenjan açığı bulunduğu sürece engel grupları ve eğitim durumları itibariyle sınav sorusu hazırlamak ve ulaşılabilirliklerini sağlamak suretiyle merkezi olarak yapılır veya yaptırılır. Engelli personel çalıştırmak yükümlülüğünün yerine getirilmesinin takip ve denetimi ile engellilerin Devlet memurluğuna yerleştirilmesinden Devlet Personel Başkanlığı sorumludur. Engelli açığı bulunan kamu kurum ve kuruluşları bir sonraki yıl için alım yapacakları engellilere ilişkin taleplerini her yılın Ekim ayının sonuna kadar Devlet Personel Başkanlığına bildirmek zorundadır. Devlet Personel Başkanlığı kurum ve kuruluşların bildirimi üzerine, engelli kontenjanlarına yerleştirme yapabilir veya yaptırabilir.

Engellilerin memurluğa alınma şartlarına, merkezi sınav ve yerleştirmenin yapılmasına, eğitim durumu ve engel grupları dikkate alınarak kura usulü ile yapılacak yerleştirmelere, engellilerin görevlerini yürütmelerinde hangi yardımcı araç ve gereçlerin kurumlarınca temin edileceğine, kamu kurum ve kuruluşlarınca engelli personel istihdamı ile ilgili istatistiksel verilerin bildirilmesine ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar Özürlüler İdaresi Başkanlığının görüşü alınarak Devlet Personel Başkanlığınca hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.” hükmü yer almakladır.

657 sayılı Kanunun 53 üncü maddesi hükmünün uygulanmasının sağlanması amacıyla hazırlanan “Özürlülerin Devlet Memurluğuna Alınma Şartları ile Yapılacak Merkezi Sınav ve Kura Usulü Hakkında Yönetmelik” ise 03/10/2011 tarihli ve 28073 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Mezkur Yönetmeliğin 1 inci maddesinde; “Bu Yönetmeliğin amacı; Devlet memurluğuna atanacak özürlülerin alımına ilişkin olarak özür grupları ve eğitim durumları itibarıyla yapılacak merkezi sınav ve kura usulüne, merkezi sınav ve kura sonucuna göre yerleştirme işlemine, özürlülerin hangi işlerde çalıştırılacakları ile istihdamlarının takip ve denetimine, istatistiki bilgilerin temini ve tutulması ile ilgili diğer hususlara ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” hükmüne, 11 inci maddesinde; “Özürlülere tahsis edilecek kadroların tespitinde, ilgili kurum veya kuruluşun, yurtdışı teşkilatı hariç, toplam dolu memur kadro sayısının % 3’ü dikkate alınır. Kurumlar, hizmet gereklerine göre Özürlülere tahsis edecekleri münhal kadrolarını, ÖMSS sonuçlarına veya kura usulüne göre yerleştirme yapılmasını sağlayacak şekilde farklı eğitim, sınıf bulunmadığı takdirde genel hükümlere göre diğer münhal kadrolarda unvan değişikliği yapılarak gerekli kadrolar temin edilir. Özürlü personelin istihdam edileceği birimler, ilgili kurum veya kuruluşça belirlenir,” hükmüne yer verilmiştir.

Ayrıca mezkur Yönetmeliğin 13 üncü maddesinde; “Kamu kurum ve kuruluşları bir sonraki yıl için özürlü memur alımı yapacakları münhal kadrolarını; Başkanlığın resmi internet sitesindeki “DPB e-Uygulama” kısmının “Engelli Personel İşlemleri” başlıklı bölümünde yer alan “ÖMSS veya Kura Sonucuna Göre Yerleştirme Yapılması Talep Edilen Kadrolara İlişkin Bilgi Formu”ndaki bilgi alanlarını tam ve eksiksiz olarak doldurmak suretiyle, ilgili yılın Ekim ayı sonuna kadar on-line olarak Başkanlığa gönderir. Bildirimi yapılan kadroların yerleştirme işlemine alınabilmesi için, bu kadrolara İlişkin bilgi ve aranan koşulların, Başkanlığa süresi içerisinde, doğru ve eksiksiz olarak bildirilmiş olması şarttır.” hükmüne, 19 uncu maddesinde; “İlgili kamu kurum ve kuruluşları, yerleştirmesi yapılan kadrolardan atama sonucu göreve başlatılanları, ataması yapıldığı halde göreve başlamayanları, niteliği uymadığı gerekçesi ile ataması yapılamayan veya ataması iptal edilen adaylara ilişkin bilgileri, Başkanlığın resmi internet sitesindeki “DPB e-Uygulama” kısmının “Engelli Personel İşlemleri” başlıklı bölürnünde yer alan ilgili formlardaki bilgi alanlarını tam ve eksiksiz olarak doldurmak suretiyle ayrı ayrı on-line olarak, söz konusu atamayla ilgili işlemlerin sonuçlandığı tarihten itibaren 15 gün içinde Başkanlığa bildirir” hükmü, 22 nci maddesinde de; Kamu kurum ve kuruluşlarında özürlü memur çalıştırma yükümlülüklerinin yerine getirilmesinin takip ve denetimi Başkanlıkça yapılır. Bu Yönetmelik bükümleri çerçevesinde, kurum ve kuruluşlar; istihdam ettikleri ve işten ayrılan özürlü personele ilişkin bilgileri, her yıl Mayıs ayının son günü itibarıyla Başkanlığın resmi internet sitesindeki “DPB e-Uygulama” kısmının “Engelli Personel İşlemleri” başlıklı bölümünde yer alan “İstihdam Edilen Engelli Personele İlişkin Bilgi Formu”ndaki bilgi alanlarını tam ve eksiksiz olar’ak doldurmak sureyle Başkanlığa on-line olarak gönderir. Ayrıca, kurum ve kuruluşlar söz konusu özürlü personele ilişkin bilgilerde meydana gelecek değişiklikleri de aynı usulle eş zamanlı olarak işlemek suretiyle güncelleştirir.” hükmü yer almaktadır.

2014 Yılı engelli memur alımında kurum ve kuruluşların dolu memur kadrolarının %3’ü oranında engelli memur istihdam etme yükümlülüğü ile bu yükümlülüğün yerine getirilmesi konusunda gösterdikleri hassasiyete uygun olarak yukarıda yer verilen hükümler ve açıklamalar çerçevesinde, “Web Kullanıcıları” aracılığıyla;

(1) Halen memur statüsünde istihdam ettikleri engelli personele ilişkin bilgilerin, “İstihdam Edilen Engelli Personele İlişkin Bilgi Formu”ndaki bilgi alanlarının tam ve eksiksiz olarak doldurulması,

(2) İşten ayrılan engelli memur statüsündeki personele ilişkin bilgilerin, “İstihdam Edilen Engelli Personele ilişkin Bilgi Formu”ndaki bilgi alanlarından silinmesi,

(3) 2014 yılı içerisinde yapılacak engelli memur yerleştirmeleri için münhal kadrolarına yerleştirme yapılması taleplerini, “ÖMSS veya Kura Sonucuna Göre Yerleştirme Yapılması Talep Edilen Kadrolara İlişkin Bilgi Formu”ndaki bilgi alanlarının 01/10/2013 ila 31/10/2013 tarihleri arasında tam ve eksiksiz olarak doldurulması,

(4) Engelli memur alım talebi sonrasında münhal kadrolarına yerleştirilenlerden atama sonucu göreve başlatılanlara ataması yapıldığı halde göreve başlamayanlara, niteliği uymadığı gerekçesi ile atama yapılamayan veya ataması iptal edilen adaylara ilişkin bilgilerin, “Yerleştirme Sonrası Engelli Atamalara İlişkin Bilgi Formundaki alanların atamaya ilişkin işlemlerin sonuçlandığı tarihten itibaren 15 günlük süre içinde doldurulma suretiyle Devlet Personel Başkanlığı resmi internet sitesindeki “DPB e-Uygulama” kısmının “Engelli Personel İşlemleri” bölümüne işlemeleri, ayrıca (3) ve (4) numarada istenilen bilgileri sisteme işledikten ve sistem üzerinden alınacak çıktıları yetkili makamlarına onaylattıktan sonra yazılı olarak Devlet Personel Başkanlığına göndermeleri gerekmektedir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ve rica ederim.

Faruk ÇELİK

Bakan

 

Yazıldı Güncel Mevzuat

Yüksek Seçim Kurulu Kararı ( Karar No : 554) (5 Aralık 2013 gün ve 28842 sayılı R.G.)

Ara05
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

BELEDİYELERCE 30 MART 2014 TARİHİNDE YAPILACAK MAHALLİ

SEÇİMLER ÖNCESİNDEKİ PROPAGANDA SÜRESİNDE UYULMASI GEREKLİ HUSUSLAR

 

Yüksek Seçim Kurulu Kararı ( Karar No : 554)

    (5 Aralık 2013 gün ve 28842 sayılı R.G.)

– K A R A R –

2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasında yer alan; “Mahalli idareler seçimleri beş yılda bir yapılır. Her seçim döneminin beşinci yılındaki 1 Ocak günü seçimin başlangıç tarihidir. Aynı yılın Mart ayının son Pazar günü oy verme günüdür.” hükmüne istinaden, mahalli idareler seçimleri 30 Mart 2014 Pazar günü yapılacaktır.

Bilindiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 79. maddesi; “Seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma” görevi genel olarak Yüksek Seçim Kuruluna verilmiş, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 49 – 66. maddelerinde seçim propagandası ve yasaklar gösterilmiştir.

Yukarıdaki kanun hükmünde açıkça belirtildiği üzere; mahalli idareler seçimlerinin başlangıç tarihi 01 Ocak 2014 Çarşamba günü, oy verme günü ise 30 Mart 2014 Pazar günü olduğundan, bu seçimlerde seçim propagandasının başlangıç tarihi, 298 sayılı Kanun’un 49. maddesinin son fıkrası uyarınca 20 Mart 2014 Perşembe gününe rastlamaktadır.

Anılan hükümlere göre, seçimin ve seçim propagandasının başlangıç tarihlerinden itibaren kanunen yasak olan konular hakkında karar verilmesi amacıyla Kurulumuzun 14/9/2013 tarih, 2013/374 sayılı kararı ile oluşturulan Komisyon yaptığı çalışmaları tamamlayarak konu hakkında düzenlediği karar taslağını Kurulumuza sunmuş olmakla, konu incelenerek;

Yukarıda yer alan mevzuat hükümleri ve açıklamalar çerçevesinde; seçimlerde propaganda serbestliği ve süresi ile ilgili uyulması gereken usul ve esaslar aşağıdaki biçimde düzenlenmiştir.

H) İlân ve reklam yerleri; (1 Ocak 2014)- (29 Mart 2014)

 

cc) Belediyelerin izni ile özel kişi ve kuruluşlar tarafından kurulan veya belediyelere ait olup da özel kişi ve kuruluşlara kiraya verilen sabit ilân ve reklam yerlerinin, bu kişi ya da kuruluşlar tarafından siyasi propaganda amacıyla kullandırılabilmesi için bu hususta yapılacak başvuru üzerine, söz konusu yerlerin ilçe seçim kurullarınca yukarıda belirtilen kurallara göre tahsis edilmesi gerektiğine (298/60-6),

I) İlân ve reklam yerleri ile ilgili yasaklar; (1 Ocak 2014) – (30 Mart 2014)

Belirtilen yasaklarla ilgili işlem yapma yetkisinin;

-Seçimin başlangıç tarihi olan 1 Ocak 2014 Çarşamba gününden 27 Şubat 2014 Perşembe günü saat 24.00’e kadar mülki makamlara,

-Son otuz gün içinde (28 Şubat 2014 – 29 Mart 2014) ise ilçe seçim kurullarına ait olduğuna,

Belediyelerin; bu Genelge’de belirtilen yetkili mercilerin istemi üzerine bu Genelge hükümlerine aykırılıkların giderilmesi için gerekli olan araç, gereç ve personeli sağlamakla yükümlü bulunduğuna (298/61-1),

b) Seçimin başlangıç tarihi olan 1 Ocak 2014 Çarşamba gününden, oy verme gününü takip eden güne kadar şehir içi veya şehir dışında, toplu taşıma amacıyla kamu hizmetlerinde kullanılan hava, kara, deniz ve raylı sistem taşıtlarında yer alan reklam yerleri ve araçlarında, siyasi propaganda içeren her türlü yayın yapılmasının yasak olduğuna,Toplu taşıma araçlarına tahsis edilmiş üstü kapalı duraklar ile yolcuların inip bindiği kapalı alanlarda da yukarıda belirtilen kuralın geçerli olduğuna,

 İ) Matbua dağıtımı; (1 Ocak 2014)- (29 Mart 2014)

b) Devlet, katma bütçeli idareler, il özel idareleri, belediyelerle bunlara bağlı daire ve müesseseler, iktisadi devlet teşekkülleri ve bunların kurdukları müesseseler ve ortaklıkları ile diğer kamu tüzel kişiliklerinde memur ve hizmetli olark çalışanların ilân dağıtamayacaklarına (298/62-),

J) Seçim süresince yapılamayacak işler;

c) Devlet, katma bütçeli idareler, il özel idareleri, belediyelerle bunlara bağlı daire ve müesseseler, iktisadi devlet teşekkülleri ve bunların kurdukları müesseseler ve ortaklıkları ile diğer kamu tüzel kişilikleri, umumi menfaatlere hâdim cemiyetler ve Bankacılık Kanunu’na tabi teşekküllerin, siyasi bir partinin lehinde veya aleyhinde veya vatandaşın oyuna tesir etmek maksadıyla her türlü yayınlarda bulunmalarının yasak olduğuna (298/62-2, 63-3) ,

II- SEÇİM PROPAGANDA SERBESTLİĞİNİN BAŞLANGIÇ TARİHİ OLAN 20 MART 2014 TARİHİNDEN İTİBAREN OY VERME GÜNÜNÜ TAKİP EDEN GÜNE KADAR OLAN SÜRE İÇİNDE;

A- Devlet, katma bütçeli idareler, il özel idareleri, belediyelerle bunlara bağlı daire ve müesseseler, iktisadi devlet teşekkülleri ve bunların kurdukları müesseseler ve ortaklıkları ile diğer kamu tüzel kişilikleri, umumi menfaatlere hâdim cemiyetler ve Bankacılık Kanunu’na tabi teşekküllere ait kaynaklardan yapılan iş ve hizmetler dolayısıyla, (açılış ve temel atma dahil) törenler tertiplenmesinin, nutuklar söylenmesinin, demeçler verilmesinin ve bunlar hakkında her türlü vasıtayla yayınlarda bulunulmasının yasak olduğuna (298/64, Ek 6),

Yazıldı Yargı Kararları

YAVUZ SOYKUVVET HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞMUŞTUR !

Ara02
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin
  • “KONROLÖRLER KURULU ESKİ BAŞKANI YAVUZ SOYKUVVET HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞMUŞTUR.ALLAH,MERHUMA RAHMET,GERİDE KALANLARA SABIR İHSAN EYLESİN.”
Yazıldı Duyurular

28 Kasım 2013 Tarihli ve 28835 sayılı Resmi Gazete’de;

Kas29
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

        

 28 Kasım 2013 Tarihli ve 28835 sayılı Resmi Gazete’de;

1-6504 Kamu İhale Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun,

2-Çerçeve Anlaşma İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik,

3- Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik,

4- Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik,

5-Mal Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik

6-Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik değişiklikleri yayınlanmıştır.

 

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat

ZABITA TEŞKİLATI GÖREV YETKİ VE SORUMLULUKLARI İLE HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Kas26
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

ZABITA TEŞKİLATI GÖREV YETKİ VE SORUMLULUKLARI İLE HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ

GİRİŞ
Kolluk Kavramı: Kolluk, geniş kapsamlı bir kavramdır. Kolluk bir yandan,1/ kamu düzenini sağlayan, koruyan, ya da bozulduğunda eski durumuna getiren idari etkinlikler, diğer yandan da 2/bu tür etkinlikleri yürüten görevliler anlamında kullanılır. Kolluğa “Zabıta” veya “Polis”denir. İdari kolluk, bir idari makama kamu düzeninin sağlanması amacıyla icrai kararlar alma ve bunların uygulanması için gerekli maddi işlemleri yapma ayrıcalığı olarak tanımlanmaktadır.Toplumsal yaşamın gerektirdiği düzenin sağlanması için, yönetimin bireylerin özgürlüklerine karışmasına, sınırlarını belirtmesine idari kolluk denir. İdari Kolluğun Amacı: İdari kolluk kamu düzenini sağlamak ve korumak amacı güder. Kamu düzeni, toplumun barış ve güven içinde gelişmesini ve yaşamını sürdürmesini sağlayacak bir ortamdır.Kolluk faaliyetinin amacı olan “kamu düzeni” kavramı, özel hukukta kullanılan kamu düzeni kavramından farklıdır. Zira özel hukukta “kamu düzeni” kavramı, “toplumun önemli ve doğrudan doğruya menfaatlerini koruyan hukuk kurallarını” kapsamaktadır.

İdari kolluk kamu düzenini sağlarken, kamu yararı ile bireysel hak ve özgürlükler arasında da bir denge sağlar. Kolluk yetkisi ancak, kamu güvenliği, kamu sağlığı ve kamunun esenliği amacı ile kullanılabilir. Kamu özgürlükleri, ancak bu amaçla kısıtlanabilir. Bunun için de yasal dayanağa gerek vardır.

Kolluk ancak maddi düzeni korur. Düşünce ve ahlak alanındaki düzenin korunması, kolluğun görevi dışındadır.

Kamu Düzeni: İdari kolluğun sağlamaya ve korumaya çalıştığı kamu düzeni üç unsur içermektedir: Güvenlik, esenlik ve sağlık.

           a)  Güvenlik:  Güvenlik, geniş kapsamlı bir deyimdir. Devletin korunmasından, kazaların önlenmesine kadar, geniş bir alana yayılmıştır. Bireylerin, can ve mallarına karşı endişe duymalarının, saldırıya uğramalarının önlenmesi, güvenlikle ilgili konulardır.

           b) Esenlik: Esenlik, toplum gereklerini aşan maddi düzensizlik ve rahatsızlıkların bulunmayışıdır. Gürültü, duman, koku, toz gibi toplumu bireyleri etkileyen etkenlerin olağan sınırlar içinde kalması ve tutulmasıdır.

Danıştay’a göre: (Danıştay 8.D; 14.2.1983, E:982/3053-K:983/220) “Belediye Yasasının 15.maddesinde, beldenin genel temizliği, düzeni ve çevre halkının sağlığı yönünden gerekli önlemleri alma görevi belediyelere verilmiştir.

Yukarıda belirtildiği gibi şehrin merkezi yerinde boş arsa üzerinde depolanan inşaat malzemelerinin, yükleme ve boşaltması sırasında meydana gelen gürültü ve tehlikenin özellikle çevrede bulunan okul öğrencileri ile çevre halkının sağlığın yönünden zararlı olabileceği gerekçesiyle boşaltılarak şehrin dışına aktarılması yolundaki belediye encümeni kararında yasalara aykırılık bulunmamaktadır.”[5393 sayılı Belediye Kanununun 14.maddesi de, çevre ve çevre sağlığı, temizlik, acil yardım, kurtarma ve ambulans hizmetlerini belediyenin görev ve hizmetleri arasında saymıştır.Ayrıca 15/o maddesiyle de,…….çevreye etkisi  olan diğer işyerlerini kentin belirli yerlerinde toplamak,belediyelere verilmiş yetki ve imtiyazlar arasında yer almaktadır.]

            c) Sağlık:Sağlık,bireylerin bulaşıcı ve yaygın hastalıklardan korunması, toplumun sağlık koşulları içinde tutulmasıdır. Buna “genel sağlık” da denir.

Danıştay, 8.D; 5.4.1989, E: 987/850-K:989/232 kararına göre; 1580 sayılı Yasa’nın 15.maddesinin 58.bendinde “insan sağlığını yakından ilgilendiren gıda maddelerinin toptan alım ve satımının belirli yerlerde ve belediye gözetimi altında yapılmasını sağlamak amacıyla haller yapılacağı ve işletileceği kurala bağlanmıştır.”[5393 sayılı Kanunun 15/j maddesiyle , toptancı ve perakendeci halleri yapmak, belediyelere verilmiş yetki ve imtiyazlar arasında bulunmaktadır.]

Türk hukuk sisteminde, genel Zabıta örgütü ( Polis, Jandarma ) yanı sıra özel veya hizmet zabıtası olarak da adlandırılan iki tür zabıta kuruluşu yer almaktadır.Belediyelerdeki zabıta teşkilatları ve 5188 sayılı Kanunla oluşturulan özel güvenlik hizmetleri [5188 sayılı Kanun, “kamu güvenliğini tamamlayıcı mahiyette özel güvenlik hizmetlerinin” yerine getirilmesinin sağlanmasında özel bazı düzenlemeler getirmiştir.Bu kanunla,havalimanı,limanı,gümrük,gar ve istasyon gibi yerler ile spor müsabakalarının,sahne gösterilerinin ve benzeri etkinliklerin yapıldığı yerlerde güvenlik önlemlerinin özel güvenlik kuruluşlarınca alınması imkanı getirilmiştir.] bu kategoride değerlendirilir.  Anayasamızın 127. maddesinin ilk fıkrasında ye alan “ Mahalli İdareler; il, belediye ve köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere, kuruluş esasları Kanunla belirlenen ….kamu tüzel kişileri” şeklindeki tanımından hareketle, 5393  sayılı Belediye Kanununun 3/a. maddesinde belediyelerin o beldenin ortak mahalli ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla oluşturulan kamu tüzel kişilikleri oldukları belirtilmektedir.Belediye Zabıta Örgütü de 5393 sayılı Kanunun 51. maddesinde yer almaktadır. Bu maddede; belediye zabıta örgütünün çalışma usul ve esasları, çalışanların görev ve yetkileri, memurluğa alınması için taşımaları için gereken nitelikler, alacakları meslek içi eğitim, görevde yükselme, meslekten çıkarılma, giyecekleri kıyafet ve savunma amaçlı olarak kullanacakları aletler ile zabıta teşkilatında hizmet gereklerine göre oluşturulacak birimlerle ilgili düzenlemelerin İçişleri Bakanlığı’nca hazırlanacak bir Yönetmelikle yapılması öngörülmüştür.Bu amaçla hazırlanan Belediye Zabıta Yönetmeliği 11.04.2007 gün ve 26490 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.Yönetmeliğin 52.maddesi uyarınca, Yönetmeliğe aykırı olmamak,İçişleri Bakanlığının görüşünü almak koşuluyla belediye meclisince  karar alınarak Yönetmeliğe ek hükümler eklenmesi mümkündür.Yönetmeliğin 49.maddesiyle,zabıta teşkilatı kurulmamış veya zabıta teşkilatı bulunmakla birlikte zabıta hizmetlerinin desteklenmesine ihtiyaç duyulan hallerde,İl Özel İdaresi ve Belediye Hizmetlerine Gönüllü Katılım Yönetmeliği hükümleri uyarınca,belediyelerce gönüllü zabıta örgütlenmesinin gerçekleştirilebilmesi imkanı bulunmaktadır.Belediye zabıta teşkilatı,Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik hükümleri çerçevesinde belediye meclisi kararıyla oluşturulur.Belediye zabıtası,hizmetin gereğine göre imar,çevre,sağlık,trafik ve turizm gibi kısımlara ayrılabilir. Zabıta hizmeti, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Belediyenin Görev ve Sorumlulukları” başlıklı 14. maddesi gereği belediyelerin yapacağı veya yaptıracağı hizmetler arasında sayılmaktadır.

Belediye zabıtası belediye başkanına bağlı olmakla birlikte, belediye başkanınca, zabıta teşkilatı üzerindeki yetkisini belediye başkan yardımcısına devretmesi mümkündür.

Büyükşehirlerde ise bu yetki genel sekreter veya genel sekreter yardımcısına devredilebilir. Belediye Zabıtası memurlarına, zabıta hizmetleri dışında bir görev yüklenemeyeceği hususunun üzerinde titizlikle durularak, zabıta görevlilerinin yıpratılmamasına özen gösterilmelidir.

Zabıta memurlarının, amirlerinin teklifi ve belediye başkanının onayı ile belediyenin diğer kuruluşlarında aynı derecede bir göreve nakledilebilmelerinin 657 sayılı Devlet Memurları Yasası uyarınca mümkün olabileceği ancak, bunun bir zorunluluğa dayanması ve süreklilik  oluşturmaması gerektiği göz önünde tutulmalıdır.

İki ayrı belediye zabıta kuruluşunda görevli olup, aynı unvan ve derecede bulunan zabıta memurlarının kendi istekleri ve tayine yetkili mercilerin uygun görmesiyle karşılıklı olarak yer değiştirmelerinin ( becayiş yapılması ) mümkün olduğu da bilinmelidir.

Zabıta personelinin mesleğe başlamasında ve hizmet süresince ( buna yurt dışı eğitimi de dahil ) eğitime tabi tutulmaları gerekir.

Büyük Şehirlerde Zabıta Hizmetlerinin Yürütülmesi

           10.07.2004 tarih ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile büyükşehir ile ilçe belediyelerinin kurulması öngörülmüştür. Kanunun 7.maddesiyle Büyükşehir, ilçe ve ilk kademe belediyelerinin görev ve sorumlulukları düzenlenmiştir. Anılan Kanunun (k)  bendinde ise, “Büyükşehir belediyesinin yetkili olduğu veya işlettiği alanlarda zabıta hizmetlerini yerine getirmek.” Hükmüne yer verilmiştir.5216 sayılı Kanunun Belediyeler arası hizmet ilişkileri ve koordinasyonu düzenleyen 27.maddesinde ise,“Büyükşehir kapsamındaki belediyeler arasında hizmetlerin yerine getirilmesi bakımından uyum ve koordinasyon, büyükşehir belediyesi tarafından sağlanır. Büyükşehir, ilçe ve ilk kademe belediyeleri arasında hizmetlerin yürütülmesiyle ilgili ihtilâf çıkması durumunda, büyükşehir belediye meclisi yönlendirici ve düzenleyici kararlar almaya yetkilidir.” Hükmü yer almaktadır.

Büyükşehir Belediye Başkanının görev ve yetkileri başlıklı 5216 sayılı Kanunun 18.maddesinin  (d) bendinde “Bu Kanunla büyükşehir belediyesine verilen görev ve hizmetlerin etkin ve verimli bir şekilde uygulanabilmesi için gerekli önlemleri almak.” Şeklindeki düzenleme dikkate alındığında; Büyükşehir zabıtasının büyükşehir belediyesinin sorumlu olduğu, işlettiği ve yetkili olduğu alanlarda yani su ve kanalizasyon tesisleri, otogar, fuar, mezarlık alanları, toptancı halleri ve mezbahaları, sağlık merkezleri, hastaneler, gezici sağlık üniteleri  v.b. gibi yerlerle sınırlı hizmet ve çalışmaları söz konusudur. Büyükşehir Belediye Başkanınca veya yetkili kılınacak personelce, kanunlara uygunluk, ilçe belediyeleri arası zabıta hizmetlerinin yürütülmesinde birlik, beraberlik ve koordinasyon sağlanması da mümkündür. Büyükşehir belediyeleri 7.maddenin birinci fıkranın (l), (s), (t) bentlerindeki görevleri ile temizlik hizmetleri ve adres ve numaralandırmaya ilişkin görevlerini belediye meclisi kararı ile ilçe belediyelerine devredebilir, birlikte yapabilirler. Bunlar anılan madde de;

“ l) Yolcu ve yük terminalleri, kapalı ve açık otoparklar yapmak, yaptırmak, işletmek, işlettirmek veya ruhsat vermek,

s) Mezarlık alanlarını tespit etmek, mezarlıklar tesis etmek, işletmek, işlettirmek, defin ile ilgili hizmetleri yürütmek.

t) Her çeşit toptancı hallerini ve mezbahaları yapmak, yaptırmak, işletmek veya işlettirmek, imar plânında gösterilen yerlerde yapılacak olan özel hal ve mezbahaları ruhsatlandırmak ve denetlemek” olarak sayılmıştır.

Büyükşehir belediyeleri ilçe belediyelerince yerine getirilen zabıta hizmetlerinin koordinasyonu ile ilgili olarak:

a)İlçe belediyelerince hazırlanan Zabıta Yönetmeliğine ek düzenlemelerin birbiri ile ahenkli olması,

b)Bu ahenk ve koordinasyon sağlama hizmetini ilçe belediyeleri arasındaki hizmet yarışını aksatmayacak ve engellemeyecek bir şekilde yerine getirilmesi,

c)İlçe belediyeleri zabıtalarını birbirinden ayıracak işaretlerin belirlenmesi,

d)İlçe belediyeleri zabıtasının eğitimine yardımcı olunması gibi konularda katkıda bulunmaları mümkündür.

1608 SAYILI 1 UMURU BELEDİYEYE MÜTEALLİK AHKÂMI CEZAİYE HAKKINDA 486 NUMARALI KANUNUN BAZI MADDELERİNİ MUADDİL KANUN UYGULAMASI

8 Şubat 2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi gazetede yayınlanan 5728 sayılı “Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile neredeyse uygulama olanağı kalmayan 1608 sayılı yasada değişiklikler yapılarak yeniden uygulanabilir hale getirilmiştir.Bu yapılırken kanunun adı da günümüze uygun hale getirilseydi daha uygun olurdu. 1608 sayılı Umuru Belediyeye Müteallik Ahkâmı Cezaiye Hakkında 16 Nisan 1340 Tarih ve 486 Numaralı Kanunun Bazı Maddelerini Muaddil Kanun;

5728 sayılı Kanunla 1608 sayılı Kanunun 1 ve 2. maddeleri değiştirilmiş, bu iki madde ile yürürlük maddesinin dışında kalan maddeleri ise yürürlükten kaldırılmıştır. Dolayısıyla idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna başvurma dahil olmak üzere tebliğ, indirim, taksitlendirme, ödeme yeri ve zamanı gibi hususlarda Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanması öngörülmüştür.

1608 sayılı Kanunun 23/01/2008 tarih ve 5728 sayılı Kanunla değişik 1.maddesine göre; Belediye meclis ve encümenlerinin kendilerine kanun, nizam ve talimatnamelerin verdiği görev ve yetkileri çerçevesinde aldıkları kararlara aykırı hareket edenlerle belediye kanun ve nizam ve talimatnamelerinin yasakladığı veya emrettiği fiilleri işleyenlere veya yapmayanlara belediye encümenince Kabahatler Kanununun 32. maddesi hükmüne göre idarî para cezası ve yasaklanan faaliyetin menine karar verilir. Bu kararda ilgili kişiye bir süre de verilebilir.

Belediye encümeni kararında belli bir fiilin muayyen bir süre zarfında yapılmasını da emredebilir. Emredilen fiilin ilgili kişi tarafından yapılmaması hâlinde, masrafları yüzde yirmi zammı ile birlikte tahsil edilmek üzere belediye tarafından yerine getirilir.

Bu madde hükümleri ilgili kanunda ayrıca hüküm bulunmayan hâllerde uygulanır.

1608 sayılı Kanunun 23/01/2008 tarih ve 5728 sayılı Kanunla değişik 2. maddesine göre; Belediyelerin karar organları veya ilgili komisyonlar tarafından mevzuata uygun olarak belirlenen yolcu nakil araçlarına ilişkin ücret tarifelerine uymayan kişi, belediye encümeni tarafından ikiyüzelli Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezasıyla cezalandırılır.

 

1608 sayılı yasanın yeni şeklini değerlendirdiğimizde;
            YASANIN YENİ ŞEKLİ:1608 Sayılı Umuru Belediyeye Müteallik Ahkâmı Cezaiye Hakkında 486 Numaralı Kanunun Bazı Maddelerini Muaddil Kanunu’nun yeni metni şöyledir.

“MADDE 1- Belediye meclis ve encümenlerinin  kendilerine kanun, nizam ve talimatnamelerin verdiği vazife ve salahiyet dairesinde ittihaz ettikleri kararlara muhalif hareket edenlerle belediye kanun ve nizam ve talimatnamelerinin men veya emrettiği fiilleri işleyenlere veya yapmayanlara belediye encümenince Kabahatler Kanununun 32. maddesi hükmüne göre idarî para cezası ve yasaklanan faaliyetin menine karar verilir. Bu kararda ilgili kişiye bir süre de verilebilir. Belediye encümeni kararında belli bir fiilin muayyen bir süre zarfında yapılmasını da emredebilir. Emredilen fiilin ilgili kişi tarafından yapılmaması hâlinde, masrafları yüzde yirmi zammı ile birlikte tahsil edilmek üzere belediye tarafından yerine getirilir.

            Bu madde hükümleri ilgili kanunda ayrıca hüküm bulunmayan hâllerde uygulanır.”

 

             “MADDE 2- Belediyelerin karar organları veya ilgili komisyonlar tarafından mevzuata uygun olarak belirlenen yolcu nakil araçlarına ilişkin ücret tarifelerine uymayan kişi, belediye encümeni tarafından ikiyüzelli Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezasıyla cezalandırılır.”

1608 sayılı yasanın 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, ek 1 ve ek 2. maddeleri 5728 sayılı yasanın 578.maddesinin (g) bendi ile YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMIŞTIR.

 

1608 Sayılı Yasanın 1.Maddesinin Uygulanması

 

CEZA VERİLECEK DURUMLAR

 

               1-Belediye meclisi ve encümeninin mevzuata dayalı verdikleri kararlara aykırı hareket edenlere;5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 13.maddesine göre “Belediye sınırları içinde oturan, bulunan veya ilişiği olan her şahıs,belediyenin,kanunlara dayanan kararlarına ve duyurularına uymakla…yükümlüdür.” 15.maddenin (b) fıkrasına göre “……yönetmelik çıkarmak,belediye yasakları koymak ve uygulamak…” belediyenin yetki ve imtiyazları arasında yer almaktadır.” 34/e maddesine göre encümenin kanunlarda öngörülen cezaları vermek görevi ve yetkisi bulunmaktadır.Kişilere ceza verilebilmesi için öncelikle Belediye meclisi veya encümenin aldığı kararların uygun araçlarla halka duyurulmuş olması gerekir. Belediye Meclisi ve encümeni belediye yasak ve emirlerini belirlerken Kabahatler Kanunu’nun da zaten kabahat olarak belirlenmiş bulunan fiillere yer veremez. Ayrıca Kabahatler Kanununun 32.maddesinde yer alan ………. TL idari para cezası miktarını belediye meclis kararıyla değiştiremez. Örneklersek;3194 sayılı İmar Kanununun 21. maddesinin 4. fıkrasında; belediyelerin veya valiliklerin mahallin ve çevrenin özelliklerine göre yapılar arasında uyum sağlamak, güzel görünüm elde etmek amacıyla dış cephe boya ve kaplamaları ile çatının malzemesini ve rengini tayin etmeye yetkili oldukları belirtilerek, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce yapılmış yapıların da bu hükme tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Ancak İmar Kanununda bu hükme uymayanlara bir ceza öngörülmemiştir. İmar Kanununun 21. maddesi uyarınca dış cephe boya ve kaplamaları ile çatının malzemesini ve rengini tespit eden bir belediye meclis kararı alarak uymayanlara Kabahatler Kanununun 32.maddesine göre para cezası verilebilir.5326 sayılı Kanunun Emre aykırı davranış başlıklı 32.maddesindeki düzenleme “ (1) Yetkili makamlar tarafından adlî işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket eden kişiye yüz Türk Lirası idarî para cezası verilir. Bu cezaya emri veren makam tarafından karar verilir.” Şeklindedir.

“Belediyelerin, belediye sınırı içinde bulunan içme sularının sağlık koşullarına uygun olarak korunmasını sağlamak ve bunun halka dağıtımını denetlemek görev ve yetkisi bulunmaktadır. Buna ilişkin emir ve yasaklamaları içeren çeşitli düzenlemeleri yapma yetkisi de belediyelerindir. (Danıştay 8. D 11.10.1990 T. E. 1990/1375 K. 1990/1090)” 831 sayılı Sular Kanununa göre içme suları kaynaklarında zarar verecek ve sıhhat şartlarını bozacak şekilde tarla açmak ve hayvan bırakmak ve sulamak belediye meclisince yasaklanabilir.

Belediye meclis kararında belirtilen yasaklara uymayanlara Kabahatler Kanunun 32.maddesine göre para cezası verilir.2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Kanunun 2.maddesine göre 29 Ekim gününde özel–kamu tüm işyerlerinin kapalı kalması gerekmektedir. Ancak açık olana verilecek ceza öngörülmemiştir. Bu nedenle Belediye Meclisince 29 Ekim günü tüm özel işyerlerinin kapanmaması durumunda ve Zabıta Yönetmeliğinin 10/1-a/5 maddesine göre bayrak asılması düzenlemesine uymayanlar hakkında para ceza yaptırımını uygulanması yönünde bir karar alınması halinde buna uymayanlara Kabahatler Kanunun 32.maddesine göre para cezası verilebilir.

 
              Danıştay ,8. Daire,E. 2008/4441,K. 2011/1641,T. 16.3.2011
   ÖZET : Uyuşmazlık; davacı tarafından işletilen internet cafe faaliyet konulu işyerinin, yapılan denetimde tespit edilen noksanlıklar giderilinceye kadar kapatılmasına ve 1608 sayılı Yasa uyarınca her bir noksanlık için … TL para cezası verilmesine ilişkin Belediye Encümeni kararının iptali isteminden doğmuştur. Mevzuat hükümlerine göre, idarece noksanlığı tespit edilen hususların giderilmesi için ilgililere on beş günlük süre verilmesi; bu süre sonunda ikinci bir denetim yapılarak noksanlığın giderilip giderilmediğinin ortaya konulmasından sonra işlem tesis edilmesi gerekir.

10.8.2005 gün ve 25902 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin 5. maddesinde işyerlerinde aranacak genel şartlar belirlenmiş; 13. maddesinde ise; işyeri açma ve çalışma ruhsatının verilmesinden sonra yapılacak denetimlerde mevzuata uygun olmayan unsurların ve noksanlıkların tespiti halinde, işyerine bu noksanlık ve hatalarını gidermesi için bir defaya mahsus olmak üzere onbeş günlük süre verileceği; verilen süre içinde tespit edilen noksanlık ve aykırılıkların giderilmemesi halinde, ruhsatın iptal edilerek işyerinin kapatılacağı düzenlenmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacıya ait işyerinde 8.5.2007 gününde yapılan denetimde hafta tatili ruhsatı ve yangın söndürme tüpü olmadığının tespiti üzerine tutanak tutulduğu, davacı tarafından, söz konusu eksikliklerin 9.5.2007 gününde giderildiği ancak idareye bildirilmediği, eksikliğin giderilmesi ile ilgili olarak idarece denetim yapılmaksızın söz konusu işyeri sahibinin idari para cezasıyla cezalandırılması ve noksanlıklar giderilinceye tadar işyerinin kapatılarak çalışmaktan alıkonulmasına ilişkin dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.

Olayda, yukarıda alıntısı yapılan mevzuat hükümlerine göre, idarece noksanlığı tespit edilen hususların giderilmesi için ilgililere on beş günlük süre verilmesi; bu süre sonunda ikinci bir denetim yapılarak noksanlığın giderilip giderilmediğinin ortaya konulmasından sonra işlem tesis edilmesi gerektiği açıktır.

Bu durumda; mevzuatta öngörülen süre verilmeksizin ve noksanlığın giderilmediği yönünde bir tespit olmaksızın tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından, işlemin bu yönüyle iptal edilmesi gerekirken, İdare Mahkemesince yukarıda anılan gerekçeyle iptal edildiği, bu haliyle kararın sonucu itibariyle yerinde olduğu anlaşılmaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenle, Ankara 3. İdare Mahkemesi kararı sonucu itibariyle yerinde olduğundan kararın belirtilen gerekçe ile onanmasına ve yargılama giderlerinin temyiz isteminde bulunan üzerinde bırakılmasına, 16.03.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.
                 2-Belediyeyi ilgilendiren Kanun ve yönetmeliklerin yasakladığı fiilleri yapan veya emrettiği  fiilleri yapmayanlara; Belediyeyi ilgilendiren birçok mevzuatta yasaklayıcı hükümler vardır. Bunlara uymayanlara başka bir kanunda verilecek ceza belirtilmemiş ise 1608 sayılı yasa uygulanabilir. Bazı kanunda açıkça 1608 sayılı yasanın uygulanacağı belirtilmiş olabilir. Örneğin, 1593 Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 283.maddesi 5728 sayılı yasanın 49.maddesi ile değiştirilmiş olup yeni şekli şöyledir;”
              “MADDE 283- Bu Kanunda yazılı belediye vazifelerine taallûk edip 266. maddede gösterilen sıhhi zabıta nizamnamesinde mezkur memnuiyetlere muhalif hareket edenlerle mecburiyetlere riayet etmeyenler, 15/5/1930 tarihli ve 1608 sayılı Kanunla değişik 16/4/1924 tarihli ve 486 sayılı Kanun mucibince cezalandırılır.”
                MADDE 266 – Her şehir ve kasaba belediyesi bu kanunun mer’iyeti tarihinden itibaren bir sene zarfında o şehir veya kasabanın ihtiyaçlarına göre bu kanunun gösterdiği sıhhi hususlara ait bu zabıta talimatnamesi tertip eder. Bu nizamname, meskenlerin ihtiva etmeleri lâzımgelen asgarı müştemilatı, umumi ve müşterek ikametgâhlardaki ikamet şeraitini, gıda maddeleri satılan veya sair temizliğe mütaallik işlerle iştigal edilen mahallerin han, otel, misafirhane, eğlence mahalleriyle bütün umumi yerlerin sıhhi şartlarını ve umumiyetle şehrin sıhhat ve temizliğine taallük eden hususlara ait riayetleri lazımgelen kaideleri ihtiva eder.
Buna göre belediyenin emir ve yasaklarına ilişkin yönetmeliğe uymayanlara 1608 sayalı yasanın 1.maddesine göre belediye encümeni tarafından Kabahatler Kanunun 32.maddesine göre idari para cezası verilir ve yasaklanan faaliyetin menine karar verilir. Encümen kararında aykırılığın giderilmesi için kişilere süre verebilir. Bu sürenin sonunda ilgili kişi aykırılığı gidermez ise belediye kendisi yapar ve masraflarını %20 fazlası ile ilgi kişilerden tahsil eder.
                Örnek 1;İşyeri açma ve çalışma ruhsatı almadan faaliyet gösteren işyerlerinin, Yönetmeliğin 6. maddesindeki; “Yetkili idarelerden usulüne uygun olarak işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan işyeri açılamaz ve çalıştırılamaz” hükmü gereğince ruhsatsız işyerinin faaliyetine 1608 sayılı Kanunun 1. maddesine göre belediye encümeni kararıyla son verilebilir.

 

                Örnek 2; 394 sayılı Hafta Tatili Kanununun 9.Maddesinde, Kanun hükümlerine aykırı olarak Pazar günleri açılan dükkan ve müessese, zabıta memurları tarafından kapattırılmakla beraber durumu belirtir bir zabıt varakası düzenlenerek belediye başkanlığına tevdi olunur denilmekte ve 394 sayılı  Kanunun 10.maddesindeki düzenleme uyarınca da, bu Kanunda yer alan  kurallara aykırı hareket eden dükkân ve mağaza ve müessese sahip veya müdürlerine belediye encümeni tarafından 100 TL idarî para cezası verilmesi öngörülmüştür.

 

               A-1608 SAYILI YASANIN 2.MADDESİNİN UYGULANMASI:5393 sayılı Belediye Kanunun 15.maddesinin (p) bendine göre ;”Kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini, zaman ve güzergahlarını belirlemek; durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek; kanunların belediyelere verdiği trafik düzenlemesinin gerektirdiği bütün işleri yürütmek.”belediyenin görev ve yetkileri arasındadır.5393 sayıl yasanın 18.maddesinin (f) bendine göre ücret tarifesi yapma yetkisi Belediye Meclisine aittir.Belediye meclisi tarafından belirlenen yolcu nakil araçlarına ilişkin ücret tarifelerine uymayan kişiye belediye encümeni tarafından en az ……… en fazla …………… idari para cezası verebilir. Belediye encümeni alt limit olan 250 TL den daha fazla bir para cezası vermesi halinde neden daha yüksek para cezası verdiğini,gerekçelerini kararda belirtmesi gerekir.Aksi itiraz halinde sulh ceza mahkemesi alt limitten ceza verilmesine karar verebilir.
              B- 1608 SAYILI YASAYA GÖRE VERİLEN CEZAYA İTİRAZ:Belediye encümen kararıyla verilen idari para cezasına ve faaliyetten men kararına ilgililer 15 gün içinde Sulh Hukuk Mahkemesine İtiraz edebilirler.Başvurunun usulden kabulü halinde mahkeme dilekçenin bir örneğini ilgili kamu kurum ve kuruluşuna tebliğ eder.İlgili kamu kurum ve kuruluşu en geç 15 gün içinde mahkemeye cevap verir.Başvuru konusu idari yaptırım kararına ilişkin işlem dosyasının bir örneği,cevap dilekçesiyle birlikte mahkemeye verilir.Cevap dilekçesi dava açan kişi sayısından bir fazla nüsha olarak verilir.Mahkeme resen veya talep üzerine duruşma yapabilir.Tanıklık,bilirkişi incelemesi ve keşfe ilişkin hususlarda Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uygulanır. Mahkeme,ilgilileri dinledikten ve bütün delilleri ortaya koyduktan sonra aleyhinde idari yaptırım kararı verilen ve hazır bulunan tarafa son sözünü sorar.Mahkemenin bu aşamada kararını vermesi ve tarafların huzurunda açıklaması kanunda yer almıştır.Başvuru sonucunda sulh ceza mahkemesi yapılan işlem hukuka aykırı ise “idari yaptırım kararının kaldırılmasına” belediyenin yaptığı işlem hukuka uygun ise “başvurunun reddine” karar verecektir.(md.28/8) İdari para cezasının alt ve üst limiti varsa mahkeme itiraz konusu para cezası miktarını değiştirerek yeni idari para cezası belirleyerek başvurunun kabulüne karar verebilir.(5560 sayılı yasanın 35.maddesiyle değişik md.28/9 -19/12/2006 tarihinden itibaren) Bu yeni düzenleme ile her hangi bir ağırlaştırıcı durum olmadığı halde alt limit yerine üst limitten ceza verilmiş ise itiraz sonucu mahkeme cezayı değiştirerek alt limitten yeni ceza tayin edebilecektir.Para cezası 2.000 TL (dahil) az ise Sulh ceza mahkemesinin kararı kesindir. Ceza 2.000 (ikibin) TL den fazla ise Sulh ceza mahkemesinin kararına karşı en geç 7 gün içinde yargı çevresindeki Ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir.İtiraz hakkında dosya üzerinden inceleme yapılarak “itirazın kabulüne” veya “itirazın reddine” karar verilir.

1608 sayılı Yasaya göre ,idari para cezasına konu işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren bir karar ( işyerinin ruhsat alıncaya kadar kapatılması kararı ) da verildiği ve birlikte dava konusu edildiğinde kapatmanın ve para cezasının hukuka aykırılık iddiası idari yargı yerinde görülür.

              Danıştay 8. Daire,E. 2008/1398,K. 2008/3133,T. 02.05.2008

             ÖZET : 1608 sayılı  Umuru Belediyeye Müteallik Ahkamı Cezaiye Hakkında Yasa uyarınca, verilen işyeri kapatma cezası ve para cezasından doğan uyuşmazlıklara bakma görevinin, idari yargı yerine ait olduğu hakkında.

 

               Belediye zabıtasının görevleri Yönetmeliğin 10.maddesinde ;

               Beldenin düzeni ve esenliği,imar,sağlık,trafik ve yardım başlıkları altında 5  ana başlık altında ve maddeler halinde tek tek sayılmak suretiyle belirlenmiştir.Bu görevlerin bir kısmı belediye görev ve hizmetlerini düzenleyen kanunlara paralel olarak düzenlenmiş,bir kısmı daha sonra çıkan yasal düzenlemelerle ayrıca düzenlenmiş,zabıtanın görevleri  arasından çıkarılmış veya değiştirilmiş bulunmaktadır.Zabıta Yönetmeliğindeki bu görevleri değerlendirdiğimizde;

 

              Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 10 (a).maddesine göre;
”1) Belediye sınırları içinde beldenin düzenini, belde halkının huzurunu ve sağlığını sağlayıp korumak amacıyla kanun, tüzük ve yönetmeliklerde, belediye zabıtasınca yerine getirileceği belirtilen görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak.

             3) Belediye karar organları tarafından alınmış kararları, emir ve yasakları uygulamak ve sonuçlarını izlemek,

            7) Belediye cezaları ile ilgili olarak kanunlar uyarınca belediye meclisi ve encümeninin koymuş olduğu yasaklara aykırı hareket edenler hakkında gerekli işlemleri yapmak” zabıtanın görevidir.

Bu görevlerin aynı zamanda 5326 sayılı Kabahatler Kanunundaki düzenlemeyle de örtüştüğünü belirtmek gerekir.Bu nedenle, Yönetmelikteki bazı düzenlemeleri 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun  ilgili  hükümleriyle birlikte değerlendirmek gerekir.
Belediye zabıtası aykırılıkları tespit etmesi halinde Kabahatler Kanunun 25.maddesindeki bilgileri taşıyan bir tutanak düzenleyerek Belediye Encümenine sunacaklardır.1608 sayılı yasaya göre ….. TL idari para cezasını ve faaliyetten men kararını Belediye Encümeni verecektir. Kabahatler kanunun 32.maddesinde sadece para cezası öngörülmüş iken 1608 sayılıda ayrıca yasaklanan faaliyetin menine karar verme yetkisi de verilmiştir.

Ancak,bazı hallerde yasaklanan bir faaliyetin engellenmesinin sağlanması  nasıl sağlanacaktır? sorusu  aklımıza gelebilir.Örneğin ; Balkonda halı yıkamanın veya silkmenin yasaklanması kararı alınmış ve ilan edilmiş olmasına rağmen halısını yıkayan veya silken bir kişi tespit edilmiş ve hakkındaki tutanak encümene sunulmuştur. Belediye encümeni para cezası yanında bu faaliyetlerin yasaklanması kararı vermiştir. Belediye zabıtası bu kararı nasıl uygulayacaktır.Kanaatimce neticesi harekete bitişik eylemlerde böyle bir karar alınmasına gerek yoktur. Çünkü devam eden ve engel olunacak bir eylem yoktur.Yasaklanmış bir eylem hakkında verilen faaliyetin yasaklanması kararı sadece yasaklama olarak algılanamaz zaten eylem yasaklıdır,böyle bir algılama yasaklanan eylemin yasaklanması gibi anlamsız bir sonuca bizi götürür.

                Diğer bir örnek de ;Bir işyeri açma ve çalışma ruhsatı almadan faaliyet gösterdiği tespit edilmiştir.Belediye encümeni ilgili yönetmeliğin 6. maddesindeki; “Yetkili idarelerden usulüne uygun olarak işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan işyeri açılamaz ve çalıştırılamaz” hükmüne aykırı davranan kişilere 1608 sayılı yasanın 1.maddesine göre idari para cezası ve ruhsatsız işyeri çalıştırma faaliyetinin menine karar vermiştir. Belediye encümenin bu kararı nasıl uygulanacaktır.Kanaatimce eski kanuni düzenlemede yer alan tartışmalar ışığında bu kararın işyerinin kapatılması şeklinde uygulanması gerekmektedir.1608 sayılı Yasa kapsamına giren eylemlerin çok çeşitli olması nedeniyle yasaklanan faaliyete nasıl engel olunabilecekse o şekilde engel olunur.Belediye encümeni Kabahatler Kanunun 32.maddesine göre idari para cezasını verirken ihlal edilen kararın tarih ve sayısına kısaca konusuna da yer vermelidir.Kabahatler Kanununda tekerrür olmadığından tekerrür nedeniyle cezanın iki kat olarak alınması gibi bir encümen kararı alınamaz.Ayrıca belediye encümeni 32. maddeye göre tahakkuk eden para cezası miktarını az bulup artıramaz veya aynı şekilde indiremez.Belediye encümeni aykırı eylemin giderilmesi için duruma uygun bir süre verebileceği gibi belirli bir süre vererek bir şeyin yapılmasını da emredebilir. Eğer encümen tarafından verilen süre içinde gerçekleştirilmez ise belediye kendisi yapar masrafları %20 fazlasıyla ilgililerden 6183 sayılı yasaya göre tahsil eder.Bu düzenleme de 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 143.maddesindeki aciz vesikası düzenlemesi halinde veya 1608 sayılı Yasada İmar Kanununun 39.maddesinde yer alan “Alakalının fakruhali tevsik olunursa masraf belediye … bütçesinden karşılanır” düzenlenmesine benzer olarak “ ilgilinin masrafları karşılamayacak kadar fakir olduğunun belgelenmesi halinde masraf belediye bütçesinden karşılanır.”Şeklinde bir düzenlemeye yer verilmesi daha uygun olurdu.Belediye meclisi veya encümeni tarafından yasaklanan faaliyet için başka bir kanunda bir ceza öngörülmüş ise 1608 sayılı yasa hükümleri uygulanamaz.

 

             5326 sayılı Kanunun 32.maddesinde yer alan, EMRE AYKIRI DAVRANIŞ  kavramı;5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 13.maddesine göre “Belediye sınırları içinde oturan, bulunan veya ilişiği olan her şahıs,belediyenin,kanunlara dayanan kararlarına ve duyurularına uymakla…yükümlüdür.” 15.maddenin(b) fıkrasına göre “……yönetmelik çıkarmak,belediye yasakları koymak ve uygulamak…” belediyenin yetki ve imtiyazları arasında yer almaktadır.”  Belediye Meclisi tarafından kamu güvenliği,kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla hukuka uygun olarak alınmış ve uygun araçlarla halka duyurulmuş kararlara aykırı eden kişilere …….. para cezası verilebilir. (İdari Yaptırım kararı tutanağına ihlal edilen Belediye meclis kararının tarih ve sayısı yazılır.)

Söz konusu kabahatin oluşabilmesi için temel koşullar şunlardır;

                  a. Yetkili makamlar tarafından hukuka uygun bir biçimde verilmiş bir emir olmalıdır,

                  b. Bu emir, “adlî işlemler dolayısıyla ya da kamu güvenliği ve kamu düzeni veya genel sağlığın korunması düşüncesiyle” verilmelidir,

                  c. Kanunda açık bir hüküm bulunmalıdır, Bir diğer ifadeyle, ancak ilgili kanunda açıkça hüküm bulunan durumlarda bu maddeye istinaden yaptırım uygulanabilir. Yasada bulunmayan bir yükümlülük yönetmelikle getirilemez ve uymayana idari para cezası verilemez.(Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu E.2004/2733 K.2006/54)

                d. Bu emir, usulen ilân edilmelidir.

1608 sayılı Yasanın 2.maddesine göre Belediye kamu güvenliği,kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla genel düzenleyici işlem niteliğinde emir yayınlayabilir.

Belediye Meclisi belediye yasak ve emirlerini belirlerken Kabahatler Kanunu’nun da zaten kabahat olarak belirlenmiş bulunan fiillere yer veremez.Bunların dışındakiler için kanundaki deyimiyle faaliyetten yasaklama (uygulamada bu yasaklama o işyeri sahibinin ticaret ve sanat icrasından men olarak anlaşılmakta ve bu şekilde yerine  getirilmektedir.) cezası öngörebilecektir.Kabahatler kanununun 33-43 maddeleri arasında yer alan fiillerle ilgili kanunda faaliyetten men cezası ön görülmediğinden Belediye Meclis kararıyla da olsa bu fiillere faaliyetten men cezası verilemez.

Belediye Meclisi,Kabahatler Kanununun 36-38-41 maddeleri gibi alt ve üst limiti olan para cezaları açısından alt ve üst limit içinde kalmak kaydıyla fiillere uygulanacak para cezalarını belirleyebilir.
Daha öncesinde de belirttiğimiz gibi 3194 sayılı İmar Kanununun 21. maddesinin 4. Fıkrasındaki, belediyelerin veya valiliklerin mahallin ve çevrenin özelliklerine göre yapılar arasında uyum sağlamak, güzel görünüm elde etmek amacıyla dış cephe boya ve kaplamaları ile çatının malzemesini ve rengini tayin etmeye yetkili oldukları belirtilerek, bu konuda  belediye meclisince  yapılacak  düzenlemelere uymayanlar hakkında (dış cepheler beyaz olacaktır/çatılar mutlaka kiremitle kaplanacak ve kiremit rengi de koyu vişne rengi/kırmızı olacaktır .v.b.gibi) belirli bir süre içinde uymayanlara para cezası verilmesi  öngörülmüşse bu  düzenlemeye uymayanlar hakkında para cezası verilebilecektir.Eğer belediye meclisince bu konuda herhangi bir düzenleme yapılmadı ise,aykırılık oluşmadığından yapılacak bir işlem türü bulunmamaktadır.

 

                  1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 215 inci maddesine göre; Bu kanunun tarifi dahilinde defin ruhsatiyesi alınmadıkça ve ibraz olunmadıkça hiç bir cenazenin defni caiz değildir. Ruhsatnameler mevtanın hüviyetini, adresini, bilindiği halde vefatın sebebini muhtevi olacak ve defnine ruhsat verildiği sarahatla kaydedilecektir.

Aynı Kanunun 23/01/2008 tarih ve 5728 sayılı Kanunla değişik 299 uncu maddesine göre; 215 inci maddede zikredilen defin ruhsatiyesi olmadan cenaze defneden mezar bekçileri veya ölü sahipleri Kabahatler Kanununun 32. maddesine göre cezalandırılır.

 

                 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 23/01/2008 tarih ve 5728 sayılı Kanunla değişik 301 inci maddesine göre; Müsaadesiz olarak bir şehir ve kasabadan diğerine ölü nakledenler Kabahatler Kanununun 3. maddesine göre cezalandırılır.

 

                5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun 23/01/2008 tarih ve 5728 sayılı Kanunla değişik 81 inci maddesinin 7 nci fıkrasına göre; Bu Kanun kapsamında korunan, yasal olarak çoğaltılmış, bandrollü nüshaların da yol, meydan, pazar, kaldırım, iskele, köprü ve benzeri yerlerde satışı yasaktır. Bu yasağa aykırı hareket edenler, Kabahatler Kanununun 38. maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılır.

 

                7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu 23/01/2008 tarih ve 5728 sayılı Kanunla değişik 47. maddesine göre; Bu Kanun hükümlerine göre tatbiki ilan olunan sivil savunma tedbirlerine riayet etmeyen bütün vatandaşlarla resmi veya hususi daire, müessese ve teşekküllerin mesul amirlerine, fiilleri suç oluşturmadığı takdirde, Kabahatler Kanununun 32. maddesine göre idarî para cezası verilir.

 

             5326 sayılı Kanunun 36.maddesinde yer alan GÜRÜLTÜ kavramı;  5326 sayılı Yasa’nın “gürültü” başlıklı 36. maddesinde tanımlanan suç öngörülen müeyyideden de anlaşılacağı üzere toplum olarak birlikte yaşamanın zaruri kıldığı ortak yaşam, mekan ve alanlarında başkalarının huzur ve sükununu ihlal edebilecek nitelikte gürültü teşkil edebilecek basit fiiller olup gürültü neticesinde kişinin korku-kaygı-panik duymuş olması mümkün olabilir.

 

Zabıta görevlilerince;Başkalarının huzur ve sükuneti bozacak şekilde gürültüye neden olan kişiye …..TL idari para cezası verilebilir. (md. 36/1)8 Bu gürültü bir ticari işletmenin faaliyeti sonucu olmuş ise işletme sahibine en az ….. TL en çok……TL idari para cezası verebilir.(md.36/2) Belediyede Zabıta Müdürlüğü olmasa dahi bu hizmeti yürüten zabıta görevlisi kabahatler kanuna göre ceza verebilir.

               Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 10 (c-8) maddesine göre;9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununa ve ilgili yönetmeliklere göre çevre ve insan sağlığına zarar veren, kişilerin huzur ve sükûnunu, beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde gürültü yapan fabrika, işyeri, atölye, eğlence yerleri gibi müesseseleri tutanak düzenleyerek yetkili mercilere bildirmek ve bu konuda kendisine verilen görevleri yerine getirmek.zabıtanın görevidir.

                 Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 11 (1) maddesine göre;Umumi yerlerde aşırı derecede gürültü yapanlara, çevreyi kirletenlere, pazar ve panayır yerlerinde geliş ve gidişi zorlaştıranlara gerekli ikaz ve tembihatta bulunur, uymayanlar hakkında gerekli yasal işlemi yapar.En az cezadan daha yüksek bir para cezası verildiği takdirde bunun gerekçesi yani ağılaştırıcı sebebi tutanağın açıklamalar kısmında belirtilir.Şikayet dilekçesi veya ihbar varsa bu konu tutanağın açıklama kısmında belirtilir ve şikayet dilekçesi tutanağa eklenir.Gürültü yapma kabahatini oluşturan eylemlere teşebbüs, mevcut hükümlere göre mümkün değildir. Çünkü kabahatin oluşabilmesi için mutlaka o eylemin yapılması gerekir.Kişini ses düzeneklerini kurması kısa seslerle deneme yapması bu kabahate teşebbüs sayılmaz. Ama bir kere de gürültü yapıldıysa bunun kasden ya da taksirle olmasına bakılmaz.Bir inşaat şirketi meskun mahal içerisinde iş makineleriyle kazı ya da inşaat yapacaksa bu gürültülü işi ancak günün belli saatlerinde yapabilir. Belli saatler dışında kabahat eylemini oluşturur. Eylemin kabahat oluşturması için o faaliyetin yapılması yeterlidir. Eyleme hazırlık ise buna teşebbüs sayılmaz.

                 Konuya ilişkin Yargıtay Kararları:“İlerleyen teknolojiden yararlanılarak bilimsel biçimde, gürültülerin ölçümü ve şiddet derecesinin belirlenmesi mümkün hale gelmiştir. Komşu pastanede mevcut makinelerin çıkarttığı giderilmesi dava edilen gürültünün, hoşgörü ve tahammül sınırları içerisinde kalıp kalmadığının bu yolla tespiti gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1992/5-202 K. 1992/259 T. 22.4.1992)”

“Kat maliklerinin gerek bağımsız bölümlerini, gerek eklentilerini ve ortak yerleri kullanırken özellikle birbirini rahatsız etmemek yükümlülüğünde bulunmaktadır. 634/18.md) 18. HD. E. 1992/4930 K. 1992/5253 T. 5.6.1992)”
“Kat malikleri ve diğer sakinlerin, hayatın olağan akışı içerisindeki ses ve eylemlerden doğan ve tahammül sınırlarını aşmayan ses, gürültü ve benzeri olgulara karşılıklı olarak katlanmaları gerekir. Bu bağlamda zihinsel özürlü bir çocuğun bu durumundan kaynaklanacak olan ses ve gürültülerden, makul ve tahammül edilmesi gereken düzeyde kaldığı sürece rahatsız olunduğu iddia edilemez. (18. HD E. 2003/4759 K. 2003/5686 T. 30.6.2003)”
“Bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi zorunlu temel hukuk kuralına göre hakim somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini yöresel örf ve adetleri toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2001/1-429 K. 2001/452 T. 30.5.2001)”
                İÇİŞLERİ BAKANLIĞI Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün 19.9.2005 tarih ve 82414 sayılı görüşüne göre:”Düğün konvoyu tarafından yaratılan gürültü kirliliği büyükşehir belediyesinin yetkisine giren alanlarda meydana gelmişse cezai işlemin büyükşehir belediyesi tarafından, ilk kademe belediyelerinin yetkisindeki alanlarda meydana gelmişse ilgili belediye tarafından verilmesi, gürültü tespitinin Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliğinin dördüncü bölümünde yer alan esas ve kriterlere göre yapılması, cezai işlemin düğün sahibine uygulanması, 2872 sayılı Çevre Kanunda miktarı belirlenen cezaların uygulanması ve bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde ise 5326 sayılı Kanunun “Bu Kanunun genel hükümleri diğer kanunlardaki kabahatler hakkında da uygulanır” hükmü uyarınca 5326 sayılı Kanunun uygulanması gerektiği değerlendirilmektedir.
                5326 sayılı Kanunun 37.maddesinde yer alan RAHATSIZ ETME kavramı;

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 737. maddesinin birinci fıkrasında, malik için zarar verecek taşkın eylemlerden, aşırı davranışlardan kaçınma ödevi öngörülmüş; ikinci fıkrasıyla özellikle taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel adete göre komşular arasında hoş görülebilecek ölçüyü aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaklanmıştır. Kabahatler Kanununda düzenlenen rahatsız etme kavramı Medeni Kanundaki gibi genel anlamda olmayıp mal ve hizmet satımı/sunumu sırasında satıcılarca verilen rahtsızlıkla sınırlıdır.

Mal veya hizmet satmak için başkalarını rahatsız eden kişiye ……………. idari para cezası zabıta görevlilerince verilir.  Mal veya hizmet satışı sırasında kişilerin taciz edilmesi ve yüksek sesle müşteri daveti gibi uygulamaların önüne geçilmesi amacıyla bu madde konulmuştur.Umuma açık yerlerde veya işyeri ve konutlara gelmek suretiyle,bu yerlerde bulunan kişileri herhangi bir talebi olmaksızın meşgul ederek malını satmak için rahatsız eden kişilere (örneğin;seyyar veya sabit sebze meyve satıcıları tencere tava satanlar, simit satanlar vs. )bu ceza verilecektir.
               Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 10 (c-5) maddesine göre;

              Cadde, sokak, park ve meydanlarda mevzuata ve sağlık şartlarına aykırı olarak satış yapan seyyar satıcıları men etmek, bu hususta yetkili mercilerin kararlarıyla zabıta tarafından yerine getirilmesi istenen hizmetleri yapmak.Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 11 (1-f) maddesine göre;

             “Umumi yol, kaldırım ve meydanlarda izinsiz olarak gazete, dergi ve kitapların yerde teşhir edilerek satışını önler”,

 

                 5326 sayılı Kanunun 38.maddesinde yer alan  İŞGAL kavramı; Yetkili makamların açık ve yazılı izni olmaksızın meydan, cadde, sokak veya yayaların gelip geçtiği kaldırımları işgal eden veya buralarda mal satışa arz eden kişiye belediye zabıta …………….. idari para cezası verebilir.(md. 38/1) Bu gibi yerlere inşaat malzemesi yığan kişiye belediye zabıta görevlileri ……………… arasında idari para cezası verebilir.(md. 38/2)En az ceza olan ……………….. den daha yüksek bir para cezası verildiği takdirde bunun gerekçesi yani ağılaştırıcı sebebi tutanağın açıklamalar kısmında belirtilir.

               Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 10 (a-15) maddesine göre;26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununa göre, izin verilmeyen yerlerin işgaline engel olmak, işgaller ile ilgili tahsilat görevlilerine yardımcı olmak, 10 (a-21) maddesine göre 5/12/1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunan eser, icra ve yapımların tespit edildiği kitap, kaset, CD, VCD ve DVD gibi taşıyıcı materyallerin yol, meydan, pazar, kaldırım, iskele, köprü ve benzeri yerlerde satışına izin vermemek ve satışına teşebbüs edilen materyalleri toplayarak yetkililere teslim etmek zabıtanın görevidir.

                    Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 11 (1-ç) maddesine göre;Umumi yerlerde belediye nizamlarına aykırı olarak seyyar satışta bulunan kimseleri ve başkalarının ticarethane önlerini de kapatacak şekilde yaya kaldırımlarını, izinsiz işgal edenleri men eder,Taşıtların durmak, duraklamak ya da park etmek suretiyle yolları, herkesin gelip geçmesine mahsus yerleri ve yaya kaldırımlarını işgallerini önler,
                5326 sayılı Kanunun 41.maddesinde yer alan ÇEVREYİ KİRLETME kavramı;Kanundaki düzenleme; “Evsel ve bireysel atık ve artıklar, bunların toplanmasına özgü yerler dışına atan kişiye …………. idari para cezası verilir” şeklindedir.

                Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 10 (c-4) maddesine göre;“ Ev, apartman ve her türlü işyerlerinin çöplerinin sokağa atılmasına mani olmak, çöp kutu ve atıklarının eşelenmesini önlemek”

              Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 10 (a-10) maddesine göre;”28/4/1926 tarihli ve 831 sayılı Sular Hakkındaki Kanuna göre, umumi çeşmelerin kırılmasını, bozulmasını önlemek; kıran ve bozanlar hakkında işlem yapmak, şehir içme suyuna başka suyun karıştırılmasını veya sağlığa zararlı herhangi bir madde atılmasını önlemek, kaynakların etrafını kirletenler hakkında gerekli kanuni işlemleri yapmak”,

               Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 10 (a-24) maddesine göre “Korunması belediyelere ait tarihi ve turistik tesisleri muhafaza etmek, kirletilmesine, çalınmalarına, tahrip edilmelerine ve her ne suretle olursa olsun zarara uğratılmalarına meydan vermemek” zabıtanın görevidir.

*Söz konusu çevreyi kirletme, yemek pişirme ve servis yerlerinde (lokanta, fırın vs) işlemesi halinde ………………… TL arasında idari para cezası verilir.(md. 41/2)En az ceza olan …………… daha yüksek bir para cezası verildiği takdirde bunun gerekçesi yani ağılaştırıcı sebebi tutanağın açıklamalar kısmında belirtilir.

*Hayvan kesimine tahsis edilen yerler dışında hayvan kesen veya kesilen hayvan atıklarını sokağa veya kamuya ait bir alana bırakan kişiye …… para cezası verilir.(md. 41/3)
              Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 10 (c-7) maddesine göre; “Yetkili mercilerin kararları doğrultusunda belirlenen yerler dışında kurban kesilmesini önlemek”

              Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 11 (1-h) maddesine göre; “Sahipsiz olup, beldede başıboş dolaşan hayvanların muhafaza altına alınmasını sağlar ve bunlardan tehlike yaratması muhtemel olanların veteriner ekiplerince usulü dairesinde etkisiz hale getirilmesine yardımcı olur”,“İnşaat atık ve artıklarının bunların toplanmasına ve depolanmasına özgü yerler dışına atan kişiye ……….  TL arasında para cezası verilir. İnşaatı yapan tüzel kişi ise …………..  TL arasında para cezası verilir. Bu kabahat karşılığında idari para cezasından ayrı olarak, atık ve artıkların bulunduğu yerden kaldırılması dolaysıyla yapılan giderlerinde ilgili kişiden tahsil edilmesi öngörülmüştür.(md. 41/4)
*En az ve en çok limiti belirlenmiş cezalarda, en az cezadan daha yüksek bir para cezası verildiği takdirde bunun gerekçesi yani ağılaştırıcı sebebi tutanağın açıklamalar kısmında belirtilir.5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15.maddesinin (o) fıkrasına göre;hafriyat toprağı ve moloz döküm alanlarını belirlemek ve…taşımalarda çevre kirliliği oluşmaması için gerekli tedbirleri almak belediyenin görevidir.

*Madde 41/5 de,kullanılmaz hale gelen veya ihtiyaç fazlası ev eşyasını bunların toplanmasına ilişkin olarak belirlenen günün dışında sokağa veya kamuya ait sair yere bırakan kişiye ….. TL para cezası verileceği belirtilmiştir.Buna göre belediyelerin her yıl,örneğin ocak,mayıs,eylül ayının belirli bir günü gibi veya her ayın son günü gibi ve yılda en az üç kez olmak üzere bu tür eşyaların toplanma günleri önceden belirleyerek uygun araçlarla duyurulması gerekir.Belediye bu günlerde dışarıya bırakılan eşyaları toplayacaktır. İlan edilen günler dışında dışarıya bu tür eşyalarını bırakanlara ceza verilecektir.Günler belirlenip ilan edilmedikçe para cezası verilemez.
*Kullanılamaz hale gelen motorlu kara ve deniz nakil araçlarını sokağa veya kamuya ait herhangi bir yere bırakan kişiye bu fiilinden dolayı ……. para cezası verilir.(md.41/6)Ancak ilgilinin bu kabahatler dolayısıyla meydana gelen kirliliği derhal yok etmesi halinde idari para cezası verilmeyebilir.(md. 41/8)
41.madde de belirtilen bu cezalara belediye sınırları içinde,belediye zabıta görevlileri karar verir.(md.41/7)

 

              b) İmar ile ilgili görevleri;

             1) Fen elemanlarıyla birlikte yapılacak yasal işlemleri yerine getirmek.

3194 sayılı Kanunun 21 maddesi; bu Kanunun kapsamına giren bütün yapılar için  belediye   yapı ruhsatiyesi alınmasını mecburi   kılmış, bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediyece o andaki inşaat durumu              tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaatın derhal durdurulmasını öngörmüştür.

İmar mevzuatına aykırı yapı, 3194 sayılı İmar Kanununda ve Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde tanımlanmamış sadece PLANSIZ ALANLAR İMAR YÖNETMELİĞİ’NİN 4.maddesinin 20.bendinde; “………..izin alınmadan yapılan yapılar, ruhsatsız, ruhsat ve eklerine, fen ve sağlık kurallarına aykırı olan, kat nizamı, taban alanı, komşu mesafeleri, ön cephe hattı, bina derinliği ve benzeri konulardaki mevzuat hükümlerine uygun olmayan yapılar ile komşu parsele, yola, kamu hizmet ve tesisleri için ayrılmış alanlara tecavüz eden veya inşaat yasağı olan yerlere inşa edilen yapılardır” şeklinde tanımlanmıştır.  Zabıta Müdürlüğünce görevlendirilen zabıta memurları İmar ve Şehircilik  Müdürlüklerince görevlendirilen personelle birlikte İmar mevzuatında  tanımlanan yapıların denetim ve kontrolünü yaparlar.

 

                2) 3/5/1985tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili imar yönetmeliklerine göre belediye ve mücavir alan sınırları içinde güvenlik tedbirleri alınması gerekli görülen arsaların çevrilmesini sağlamak, açıkta bulunan kuyu, mahzen gibi yerleri kapattırarak zararlarını ve tehlikelerini gidermek, kanalizasyon ve fosseptik çukurlarının sızıntı yapmalarına mani olmayı sağlamak, hafriyat atıklarının müsaade edilen yerler dışına dökülmesini önlemek, yıkılacak derecedeki binaları boşalttırmak, yıkım kararlarının uygulanmasında gerekli tedbirleri almak, ruhsatsız yapılan inşaatları tespit etmek ve derhal inşaatı durdurarak belediyenin fen kuruluşlarının yetkili elemanlarıyla birlikte tutanak düzenlemek ve haklarında kanuni işlem yapmak.

 

              Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 10 (2-b) maddesine göre; “3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili imar yönetmeliklerine göre belediye ve mücavir alan sınırları içinde güvenlik tedbirleri alınması gerekli görülen arsaların çevrilmesini sağlamak, açıkta bulunan kuyu, mahzen gibi yerleri kapattırarak zararlarını ve tehlikelerini gidermek, kanalizasyon ve fosseptik çukurlarının sızıntı yapmalarına mani olmayı sağlamak, hafriyat atıklarının müsaade edilen yerler dışına dökülmesini önlemek, yıkılacak derecedeki binaları boşalttırmak, yıkım kararlarının uygulanmasında gerekli tedbirleri almak, ruhsatsız yapılan inşaatları tespit etmek ve derhal inşaatı durdurarak belediyenin fen kuruluşlarının yetkili elemanlarıyla birlikte tutanak düzenlemek ve haklarında kanuni işlem yapmak”

 

Yönetmeliğin bu hükmü,3194 sayılı İmar Kanununun 34.maddesinde yer alan               İnşaat, tamirat ve bahçe tanzimi ile ilgili tedbirler ve mükellefiyetler başlıklı düzenlemeyle paralellik sağlamaktadır.Kanundaki düzenleme “ İnşaat ve tamiratın devamı ve bahçelerin tanzim ve ağaçlandırılması sırasında yolun ve yaya kaldırımlarının, belediye veya valiliklere ve komşulara ait yerlerin işgal edilmemesi ve buralardaki yeraltı ve yerüstü tesislerinin tahrip olunmaması ve bunlara zarar verilmemesi, taşıt ve yayaların gidiş ve gelişinin zorlaştırılmaması, yapı, yol sınırına üç metre ve daha az mesafede yapıldığı takdirde her türlü tehlikeyi önleyecek şekilde yapı önünün tahta perde veya münasip malzeme ile kapatılması ve geceleri aydınlatılması, mecburidir.

               Yapı, yol kenarına yapıldığı takdirde ilgili idarece takdir edilecek zaruri hallerde yaya kaldırımlarının bir kısmının işgaline yayalar için uygun geçiş sağlamak ve yukarıdaki tedbirler alınmak şartıyla müsaade olunabilir.

                 Bu gibi hallerde mülk sahibi veya inşaatı deruhte eden kişi veya kuruluşun sahipleri gelip geçenlere zarar vermeyecek ve tehlikeyi önleyecek tedbirleri alırlar.” Şeklindedir.Ancak,Kanunda yer almayan, “açıkta bulunan kuyu, mahzen gibi yerleri kapattırarak zararlarını ve tehlikelerini gidermek, kanalizasyon ve fosseptik çukurlarının sızıntı yapmalarına mani olmayı sağlamak, hafriyat atıklarının müsaade edilen yerler dışına dökülmesini önlemek, yıkılacak derecedeki binaları boşalttırmak, yıkım kararlarının uygulanmasında gerekli tedbirleri almak” şeklinde sayılan hallerin mevcudiyeti halinde zabıtaca düzenlenen tutanaklar karşılığında 1608 sayılı Kanun uyarınca   işlem yapılması gerekir.Çünkü.İmar Kanununun 42.maddesi bu fiillerin tespiti ertesinde idari para cezası öngörmüştür.

 

             3) 20/7/1966tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Kanununa göre izinsiz yapılaşmaya meydan vermemek, izinsiz yapıların tespitini yapmak ve fen elemanlarının gözetiminde yıkılmasını sağlamak ve gerekli diğer tedbirleri almak.

             775 sayılı Gecekondu Kanunu: Bu kanunda sözü gecen (gecekondu) deyimi imar ve yapı işlerini düzenleyen mevzuata bağlı kalmaksızın, kendisine ait olmayan arazi üzerine, sahibinin rızası alınmadan yapılan izinsiz yapılar kastedilmektedir. Belediye sınırları içinde veya dışında, belediyelere, hazineye, özel idarelere, kısaca yukarıdaki tanıma uyan, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde daimi veya geçici bütün yapılaşmaların engellenmesi, kontrol ve denetimlerinin yapılması Belediye Zabıtası görevlerindendir

 

4) 21/7/1983tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa göre, sit ve koruma alanlarında ruhsatsız yapı, izinsiz kazı ve sondaj yaptıranları,izinsiz define arayanları ilgili mercilere bildirmek.

 

 

 

              c) Sağlık ile ilgili görevleri;

 

Yönetmeliğin 10/c maddesinde düzenlenen ve Zabıtanın Sağlık ile ilgili görevleri kapsamında öne çıkan görevleri;

2) Ruhsatsız olarak açılan veya ruhsata aykırı olarak işletilen işyerleriyle ilgili olarak İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik hükümlerine göre işlem yapmak.

3) İlgili kuruluşlarla işbirliği halinde, 5393 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (l) bendi uyarınca gayri sıhhi müesseseler ile umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin ruhsatlı olup olmadığını denetlemek.

Şeklinde sıralamak mümkündür.

 

Yönetmeliğin İşyerlerinde aranacak genel şartları belirleyen 5.maddesi,İşyeri açma ve çalışma ruhsatı verilen işyerlerinde aranan  şartları saymış ve bu şartların taşınmasının zorunlu olduğunu belirmiştir. Bu şartlar 14 maddede  (a-n) olarak yer almaktadır. Yönetmelik maddesi devamında;

Yetkili idarelerin, “işyeri açma ve çalışma ruhsatının verilmesinden sonra yapacakları denetimlerde bu hususların yerine getirilip getirilmediğini kontrol etmelerini “öngörmüştür.

Yönetmeliğin dayandığı ana düzenleme olması yanı sıra işyerlerinin kontrolü hakkındaki genel düzenleme 3572 sayılı Kanunla yapılmıştır.3572 sayılı İşyeri Açma ve Çalıştırma Ruhsatlarına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun’un 3.maddesinde, belediye hudutları ve mücavir alan içinde kalan işyeri ve işletmelerden büyükşehir belediyesi içinde kalan belediye başkanlıklarının ruhsat vermeye yetkili olduğunun hükme bağlandığı, aynı Yasa’nın 5.maddesinde işyeri veya işletme açmak isteyenlerin uymaları gereken prosedür ve yapmaları gereken işlem ve başvuruların ayrıntılarıyla düzenlendiği, 6.maddesinde ise işyeri açma ve çalışma ruhsatı verilen işyerlerinin 3.maddede belirtilen merciler tarafından ruhsatın veriliş tarihini izleyen bir ay içinde kontrol ettirileceği, bu süre içinde kontrol ettirilmemesi halinde çalışma ruhsatının alınmış sayılacağının kurala bağlanmıştır. Gerek 3572 sayılı Kanun ve gerekse Yönetmelik hükmü işyerlerinin ruhsat almalarını ve de ruhsat ertesinde kontrol edilmelerini öngörmektedir.Bu durum zabıtanın  işyerlerini bu sürenin sonrasında da her zaman  kontrol etmelerine bir engel oluşturmaz.Zabıta ihbar veya  şikayet olmaksızın da her zaman  bu işyerlerini kontrol edebilir.

(3.) bentte yer alan gayri sıhhi müesseseler ile umuma açık istirahat ve eğlence yerleri tanımına açıklık getirmek gereklidir.Bu tanımlama;Yönetmeliğin 4.maddesinde yer almaktadır.Buna göre;

 Gayrisıhhî müessese: Faaliyeti sırasında çevresinde bulunanlara biyolojik, kimyasal, fiziksel, ruhsal ve sosyal  yönden az veya çok zarar veren veya vermesi muhtemel olan ya da doğal kaynakların kirlenmesine sebep olabilecek müesseseleri,

c) (Değişik: 19/3/2007 – 2007/11882 K.) Birinci sınıf gayrisıhhî müessese: Meskenlerden mutlaka uzak bulundurulmaları gereken işyerlerini,

d) (Değişik: 19/3/2007 – 2007/11882 K.) İkinci sınıf gayrisıhhî müessese: Meskenlerden mutlaka uzaklaştırılması gerekmemekle beraber izin verilmeden önce civarında ikamet edenlerin sıhhat ve istirahatleri üzerine gerek tesisatları ve gerekse vaziyetleri itibarıyla bir zarar vermeyeceğine kanaat oluşması için inceleme yapılması gereken işyerlerini,

g) Umuma açık istirahat ve eğlence yeri: Kişilerin tek tek veya toplu olarak eğlenmesi, dinlenmesi veya konaklaması için açılan otel, motel, pansiyon, kamping ve benzeri konaklama yerleri; gazino, pavyon, meyhane, bar, birahane, içkili lokanta, taverna ve benzeri içkili yerler; sinema, kahvehane ve kıraathaneler; kumar ve kazanç kastı olmamak şartıyla adı ne olursa olsun bilgi ve maharet artırıcı veya zeka geliştirici nitelikteki elektronik oyun alet ve makinelerinin, video ve televizyon oyunlarının içerisinde bulunduğu elektronik oyun yerleri; internet salonları, lunaparklar, sirkler ve benzeri yerleri, anlamak gerekir.Zabıtaca yapılan denetimler bu işyerlerinin ruhsatlarının mevcut olup olmadığını belirlemekle sınırlı kalmaktadır.

Yönetmeliğin  İşyeri açılmasını düzenleyen 6.maddesinde; “Yetkili idarelerden usulüne uygun olarak işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan işyeri açılamaz ve çalıştırılamaz. İşyerlerine bu Yönetmelikte belirtilen yetkili idareler dışında diğer kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili meslek kuruluşları tarafından özel mevzuatına göre verilen izinler ile tescil ve benzeri işlemler bu Yönetmelik hükümlerine göre ruhsat alma mükellefiyetini ortadan kaldırmaz. İşyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan açılan işyerleri yetkili idareler tarafından kapatılır.” Zabıtaca  ruhsat yoksunluğuna  ilişkin düzenleyecekleri tutanak ruhsat düzenlemekle veya ruhsatsız işyerleriyle ilgili işlemleri yapmakla  görevli Ruhsat ve Denetim Müdürlüğüne gönderilir.Bu Müdürlükçe gerekli işlem yapılır veya Belediye Encümenince konuya  ilişkin olarak bir karar alınmışsa bu karar zabıta marifetiyle ilgilisine tebliğ edilerek encümen kararı doğrultusunda  işlem yapılır.

Yönetmelikte madde olarak düzenlenmemesine rağmen  insan sağlığıyla dolaylı da olsa bağlantılı olan ve son zamanlarda gündeme gelen bu nedenle de Yönetmeliğe EK-1 SIHHÎ MÜESSESELER İÇİN SINIFLARINA VE ÖZELLİKLERİNE GÖRE ARANACAK NİTELİKLER arasında  J- GÜZELLİK SALONLARI olarak ayrı bir başlık altında toplanmıştır.Güzellik salonlarında kullanılan epilasyon ve depilasyon cihazlarının bulundurulmasına ve kullanılmasına ilişkin olarak 6 Aralık 2012 tarih ve 28489 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”le birlikte aşağıda yer alan hususlar düzenlenmiştir:

 

• Yönetmeliğin yayımı tarihinden itibaren bir ay içinde güzellik salonlarında bulunan epilasyon ve depilasyon amaçlı cihazlar ile bu cihazların taşıdığı teknik özelliklerin, sorumlu müdür tarafından yetkili idareye ve valilik aracılığıyla il sağlık müdürlüğüne bildirileceği,
• Güzellik salonlarına alınan epilasyon ve depilasyon amaçlı cihazlar ile bu cihazların taşıdığı teknik özelliklerin yıllık olarak her yılın Aralık ayı sonu itibarıyla; yeni cihaz alınması durumunda ise on işgünü içinde, sorumlu müdür tarafından yetkili idareye ve valilik aracılığıyla il sağlık müdürlüğüne bildirileceği,

• Lazer epilasyon ve iğneli epilasyon dışındaki yöntemlerle epilasyon ve depilasyon işlemlerinde; foto epilasyon işlemini gerçekleştirecek güzellik uzmanlarının, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı veya bu Bakanlığın yetkilendirdiği okul veya kurslardan transkriptli foto epilasyon diploması veya kurs bitirme belgesine sahip olması gerektiği,

belirtilmektedir.
Yönetmelikte belirtilen şartlara sahip olan güzellik uzmanı ve güzellik salonu işletmecisi olan ancak Yönetmelikte belirlenen kurs bitirme diplomasına sahip olanların foto epilasyon uygulama yetkileri bulunmaktadır. Güzellik salonlarında yetkili idarelerce yapılacak denetimlerde il sağlık müdürlüğü temsilcisi de yer alır.

 

Sağlıkla ilgili diğer düzenlemelere de kısaca değinirsek;

               831 sayılı Sular Kanununa eklenen 2659 sayılı Kanunun 7.maddesine göre; içme suları kaynaklarına ve su yollarına zarar verecek ve sıhhat şartlarını bozacak şekilde tarla açmak, hayvan bırakmak ve sulamak belediye meclisleri tarafından yasak edilebilir.

Belediye meclislerince, su kaynaklarının, su yollarının ve su depolarının korunması amacıyla çeşitli tedbir ve kararlar alabilirler. Bu konuda çeşitli yasaklar koyabilirler. Bu  yasaklara uyulmadığı taktirde, 1608 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre, ceza uygulaması yapılması gerekmektedir.

 

5957 sayılı Sebze Ve Meyveler İle Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanununun (2/m) maddesinde Semt pazarı: Üreticiler ve pazarcılar tarafından satışa sunulan mallar ile belediyece müsaade edilen diğer gıda ve ihtiyaç maddelerinin doğrudan tüketicilere perakende olarak satıldığı açık veya kapalı pazar yerler olarak belirlemiştir.

               7.maddenin;   (6) bendinde; “Pazar yerlerinin kurulması ve kapatılmasına, işleyiş, yönetim ve denetimine, üretici ve pazarcılarda aranılacak niteliklere, bunların çalışmalarına, yapacakları satışlara, haklarına, uymakla yükümlü bulundukları kurallara ve faaliyetlerinin yürütülmesine dair diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar ilgili bakanlıkların uygun görüşleri alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” Hükmü uyarınca; PAZAR YERLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK 12.07.2012 gün ve   28351  sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.Bu Yönetmelikte  h) Pazar yerleri: Belediyelerce tespit edilecek yer ve günlerde kurulan üretici ve semt pazarları, j) Semt pazarı ise:Üreticiler ve pazarcılar tarafından malların doğrudan tüketicilere perakende olarak satıldığı açık veya kapalı pazar yerleri  şeklinde tanımlanmıştır.

               Pazar yerinde bulunması gereken hizmet tesisleri ve özellikleri Kanunun 6.maddesinde düzenlenmiştir.Bu Maddeye göre;

Pazar yerlerinde;

a) Pazarcı ve üretici satış yerleri,

b) Zabıta bürosu,

c) Çöp toplama yeri,

ç) Elektronik tartılar,

d) Hoparlör sistemi,

e) Aydınlatma sistemi,

f) Güvenlik kamerası,

g) Tuvalet,bulunması zorunludur.

(3) Zabıta bürosu, ilgili personelin ihtiyacını karşılayabilecek özellikte ve kapasitede olur. Seyyar kabinler de bu amaçla kullanılabilir.

 

            Kanunun Pazar Yerleri başlıklı 7.maddesinin 5.fıkrasına göre; Belediyeler, modern pazar yerleri kurmak, işletmek ya da Bakanlığın belirleyeceği usul ve esaslar dahilinde yüzde ellisinden fazlasına sahip oldukları iştiraklerince kurulmasını ve işletilmesini sağlamak, pazar yerlerinde malların hijyenik şartlarda satışa sunulmasını sağlayıcı uygun çalışma ortamını oluşturmak ve altyapı ile çevre düzenlemelerini yapmak, tüketicinin korunmasına yönelik tedbirleri almak ve gerekli denetimleri yapmakla görevlidir.

Pazar yerlerinde gerekli maddi ortamı hazırlamakla yetkili ve sorumlu olan belediyelerin bu yerlerde doğal olarak denetim yetkileri de bulunmaktadır.Denetimin  hangi belediye  organınca kullanılacağı konusuna gelince bu hususta da Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 10/a-2 maddesindeki; “Belediyece yerine getirileceği belirtilip de mahiyeti itibariyle belediyenin mevcut diğer birimlerini ilgilendirmeyen ve belediye zabıta kuruluşunca yerine getirilmesi tabii olan görevleri yapmak”  şeklindeki  düzenleme uyarınca,bu görev belediye zabıta görevlileri eliyle yürütülecektir.

Malların toptan veya perakende ticaretindeki yasaklar Kanunun 13.madde yer almaktadır. 13. Maddedeki yasaklara uymayanlar hakkında işlem yapmaya Bakanlığın talebi üzerine belediyeler uygulamaya yetkili kılınabilir. İdari para cezası uygulama yetkisi Bakanlıkta ilgili genel müdürlük, belediyelerde ise belediye encümenince kullanılır.

 

               Fiyat etiketlerinin düzenlenmesi ise Yönetmeliğin 20.maddesinde yer almaktadır.Bu düzenlemede  (1) Satışa sunulan her bir mal çeşidi için, 23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna göre düzenlenen ve mala ilişkin bilgilerin yer aldığı, Yönetmeliğe Ek-3’teki şekle uygun fiyat etiketi kullanılacaktır.

(2) Etiketlerde, tüketicileri yanıltacak ifadelere yer verilemez. Etiketler, mürekkepli veya tükenmez kalem ile doldurulur ve etiketlerde kazıntı ve karalama yapılamaz.

(3) Etiketlerde, satış birimi olarak kilogram, adet, bağ, paket veya kutu ibareleri kullanılır. Satış birimi kullanılırken küsurata yer verilmez.

(4) Fiyat etiketleri, belediye veya belediyece uygun görülmesi halinde ilgili meslek kuruluşu tarafından bastırılır ve dağıtılır.

 

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununun 31.maddesi uyarınca  ETİKET, TARİFE VE FİYAT LİSTELERİ YÖNETMELİĞİ düzenlenmiştir.Bu Yönetmelik pazar yerleri dışındaki yerlerde ve perakende satışa sunulan mallarla ilgilidir.Bu Yönetmeliğin 5.maddesi; “Ticaret konusu olan ve perakende satışa arz edilen malların veya ambalajlarının ya da kaplarının üzerine etiket konulması, etiket konulması mümkün olmayan hallerde ise, aynı bilgileri kapsayan listelerin görülebilecek ve kolaylıkla okunabilecek şekilde uygun yerlere asılması veya konulmasını” zorunlu kılmıştır.

                 Yönetmeliğin“Tarife ve Fiyat Listesi” başlıklı 8.maddesinde; bu listenin düzenlenme ve asılma  şeklini düzenlemiştir.Bu maddeye göre; Hizmetlerin özelliğine ve tüketiciye sunuluş biçimine göre, tarife ve fiyat listelerine ilişkin belge, levha, pano ve benzerleri, hizmetin sunulduğu işyerinde, tüketiciler tarafından görülebilecek ve kolaylıkla okunabilecek şekilde asılır, takılır veya konulur.Lokanta ve bunun gibi yerlerde tarife ve fiyat listelerinin işyerinin dışında da gösterilmesi ayrıca, tarife ve fiyat listesinde gösterilen fiyatların üzerine; servis ücreti veya herhangi bir isim altında başka bir ücret konulacaksa, bunun tarife ve fiyat listesinde gösterilmesi zorunludur.

 

           Yönetmeliğin 15.maddesinde Denetimin kimler tarafından yapılacağı ve nasıl ceza verileceği açıklanmıştır.

            “…………..ve belediyelerce görevlendirilecek personel; mağaza, dükkan, ticarethane gibi her türlü mal satılan veya hizmet sunulan yerlerde,4077 sayılı  Kanunun 12.maddesi ve bu Yönetmeliğin uygulanması ile ilgili olarak denetleme yapmaya görevli ve yetkilidirler.

Yapılan denetimlerde bu Yönetmeliğe aykırılıkların tespiti halinde satıcılar hakkında idarî para cezası mahallî mülkî amir tarafından karar verilir.” Bu durumda belediye zabıtasında düzenlenen tutanaklar hakkında idari para  cezası belediyece verilemeyecek,mülki amir tarafından verilecektir.

 

                5996 sayılı VETERİNER HİZMETLERİ, BİTKİ SAĞLIĞI, GIDA VE YEM KANUNU , Belediye Zabıta Yönetmeliğinin 10/3 fıkrasında  düzenlenen Sağlıkla İlgili Görevleri başlığında yer alan  bazı yetki ve sorumluluklarını  yürürlükten kaldırmış veya sınırlı hale getirmiştir.Bu Kanunun 47.maddesinde Yürürlükten kaldırılan hükümler sayılmıştır.Bunlardan zabıta görevlerini doğrudan etkileyen hükümler şunlardır.

               (1) 27/5/2004 tarihli ve 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.

(2) 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 84 üncü maddesinde ve 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 70 inci maddesinde yer alan “27.05.2004 tarihli ve 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki Kanun” ibareleri madde metninden çıkarılmıştır.

(3) 8/5/1986 tarihli ve 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır.

(9) 24/6/2004 tarihli ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun 23 üncü maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Bu düzenlemeyle Yönetmeliğin  (c) sağlıkla ilgili görevler başlıklı düzenlemesinin 1.6,10.maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

              Bu Kanunun 48.maddesinde “Uygulanmayacak hükümler ve atıflar” başlıklı düzenlemesi uyarınca da;

              (1) 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununda, 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununda ve 5393 sayılı Belediye Kanununda bu Kanun hükümlerine aykırılık bulunması durumunda bu Kanun hükümleri uygulanır.

(2) ………………………….., 5393 sayılı Belediye Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (l) bentleri, ikinci fıkrası ile …………………

              [5393 sayılı Kanunun   15.maddesinin;

               c) Gerçek ve tüzel kişilerin faaliyetleri ile ilgili olarak kanunlarda belirtilen izin veya ruhsatı vermek.

                 l) Gayrisıhhî müesseseler ile umuma açık istirahat ve eğlence yerlerini ruhsatlandırmak ve denetlemek.]

5393 sayılı Kanunun bu bentlerinde  belirtilen  izin  veya  ruhsatlar,  gıda ve gıda ile temas eden madde ve malzemeler ile ilgili işyerlerinin teknik ve hijyenik koşulları ile gıda güvenilirliği ve kalitesi konularını kapsamaz.

 

(3) Mevzuatta bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan kanunlara yapılan atıflar bu Kanunun ilgili hükümlerine yapılmış sayılır.

Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmeliğin (17 Aralık 2011gün ve 28145 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmıştır) 4/f- Gıda işletmesini, kâr amaçlı olsun veya olmasın kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek veya tüzel kişiler tarafından işletilen, gıdaların üretildiği/ işlendiği/ muhafaza edildiği /depolandığı/ dağıtıldığı/  nakledildiği/ satıldığı /servis edildiği herhangi bir aşaması ile ilgili herhangi bir faaliyeti yürüten işletme olarak tanımladığı,

Yönetmeliğin 5/2 maddesinde; gıda işletmecilerinin, kayıt kapsamındaki işletmelerini, ilgili kurumdan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı aldıktan sonra işletme kayıt işlemlerini yaptırmak üzere, en geç otuz gün içerisinde yetkili mercie başvurmak ve başvuru tarihinden itibaren en geç üç ay içerisinde kayıt işlemlerini tamamlamak zorunda olduklarını  hükme bağlanmıştır.

Yönetmeliğin 12.maddesinde yer alan gıda işletmeleri için ilgili kurumlardan usulüne göre alınan izin belgesi/kayıt çıktılarının işletme kayıt belgesi yerine kabul edileceği,Yönetmelikte sözü edilen  gıda işletmelerinin;

a) Çadır, büfe ve seyyar satış araçları gibi taşınabilir ve/veya geçici gıda işletmeleri,

b) Üreticisi tarafından küçük miktarlardaki birincil ürünlerin son tüketiciye veya son tüketiciye doğrudan satışını yapan yerel perakendecilere doğrudan arz eden yerler,

c) Üreticisi tarafından çiftlikte kesilen kanatlı ve tavşanımsı etlerini, küçük miktarlarda ve çiğ et olarak son tüketiciye veya son tüketiciye doğrudan satışını yapan yerel perakendecilere doğrudan arz eden yerler.

ç) Yaban av hayvanları veya yaban av hayvanı etlerini küçük miktarlarda son tüketiciye veya son tüketiciye doğrudan satışını yapan yerel perakendecilere doğrudan arz eden avcılar olduğu,

Yönetmeliğin 13.maddesinde;,Yönetmelik kapsamında verilen işletme kayıt ve onay belgeleriyle tek başına sınai faaliyet yapılmasına izin verilmeyeceği,işletme kayıt ve onay belgelerinin geçerli olabilmesi için işyeri açma ve çalışma ruhsatının bulunmasının zorunlu olduğu, işyeri açma ve çalışma ruhsatının herhangi bir nedenle iptal edilmesi halinde işletme kayıt ve onay belgelerinin geçerliliğini kendiliğinden yitireceği hüküm altına alınmıştır.

13.maddenin (2) bendine göre,gıda işletmelerine 5996 sayılı Kanun kapsamında verilen işletme kayıt ve onay belgelerinin diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından özel mevzuatına göre verilecek izin veya ruhsatların alınması mükellefiyetini ortadan kaldırmamıştır.

 

                    Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmeliğin  12.maddesiyle, Gıda ve Gıda ile Temas Eden Madde ve Malzemeleri Üreten İşyerlerinin Çalışma İzni ve Gıda Sicili ve Üretim İzni İşlemleri ile Sorumlu Yönetici İstihdamı Hakkında Yönetmelikler yürürlükten kaldırıldığından,çalışma izni ve gıda sicil, üretim izninin de (hayvansal üretim yapanlar hariç) hükümsüz kaldığı , yerine kayıt sistemi getirilmiştir.

 

                    Gıda ve Yemin Resmi Kontrollerine Dair Yönetmeliğin  42/1maddesi, 9/6/1998 tarihli ve 23367 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Yönetmelik ile 26/9/2008 tarihli ve 27009 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gıda Güvenliği ve Kalitesinin Denetimi ve Kontrolüne Dair Yönetmelikleri yürürlükten kaldırılmıştır.

Gıda Hijyeni Yönetmeliğinin (17 Aralık 2011 gün ve 28145 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmıştır) Geçici 1.Maddesindeki;

(1) Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce çalışma izin belgesi, çalışma izni ve gıda sicili belgesi, kayıt belgesi veya bu belgelere eşdeğer belge alarak faaliyet gösteren gıda işletmecisinin, işletmesini 31/12/2012 tarihine kadar bu Yönetmeliğin işletme gerekliliklerine uygun hale getirmek zorunda olduğu,Ancak, bu Yönetmeliğin işletme gerekliliklerine 31/12/2012 tarihine kadar uyum sağlayamayacak gıda işletmecisi, işletmesinin modernizasyonuna dair planı sunması halinde bu sürenin 31/12/2013 tarihine kadar uzatılabileceği,

(2) Halen faaliyet gösteren gıda işletmelerinin bu Yönetmeliğin yayım tarihinden itibaren onay alınıncaya kadar; 27/8/2004 tarihli ve 25566 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gıda ve Gıda ile Temas Eden Madde ve Malzemeleri Üreten İşyerlerinin Çalışma İzni ve Gıda Sicili ve Üretim İzni İşlemleri ile Sorumlu Yönetici İstihdamı Hakkında Yönetmeliğin, 5/1/2005 tarihli ve 25691 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kırmızı Et ve Et Ürünleri Üretim Çalışma ve Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin ve 8/1/2005 tarihli ve 25694 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kanatlı Hayvan Eti ve Et Ürünleri Üretim Tesislerinin Çalışma ve Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliğin bu Yönetmeliğin işletme gerekliliklerine ilişkin hükümlerine aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam edileceği,

Şeklindeki açıklamalar dikkate alınacaktır.

Hayvan Satış Yerlerinin Ruhsatlandırılma ve Denetleme Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin (24.12.2011 gün ve 28152 sayılı R.G.) 6.maddesinin (5) bendinde, İl gıda, tarım ve hayvancılık müdürlüğü tarafından çalışma izni verilen hayvan satış yerinin faaliyete başlayabilmesi için, ruhsatlandırma için müracaatı yapan gerçek ve tüzel kişi ve kuruluşlar ile resmi kuruluşların yetkili idareden iş yeri açma ve çalışma ruhsatı almaları gerektiği hükme bağlandığından bu husus zabıtaca  kontrol edilecek ve denetlenecektir.

Bu konuda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı  Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğünün 02.02.2012 gün ve  3707 sayılı genelgesiyle İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği genelgede yer alan, “……belediyeler,il özel idareleri,il ticaret borsalarının tek başlarına  veya  koordineli olarak çalışmalarıyla ya da şahıslarca kurulup işletilmekte olan  ruhsatlı hayvan satış yerleri sayısının arttırılması,bulaşıcı hayvan hastalıklarının yayılmasının engellenmesi,hayvanların sağlıklı ortamlarda alınıp satılmalarının  sağlanması ve hayvan hareketlerinin  kontrol altına alınması açısından önemli olduğu,ruhsatsız veya ruhsat almak için  işlemleri başlatılan hayvan satış yerlerinin ruhsatlandırma çalışmalarına hız verilmesinin bulaşıcı hayvan hastalıklarının engellenmesi amacıyla ruhsatsız olan  hayvan satış yerlerinin faaliyetlerinin durdurulması” konusundaki genelgesi   dikkate alınıp  uygulancaktır.

 

              4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanunun 03/01/2008 tarih ve 5727 sayılı Kanunla değişik 5.maddesine göre; Bu Kanunun 2.maddesinin birinci bendinde; Tütün ürünleri  (tütün ürünü:tüttürme,emme,çiğneme yada buruna çekerek kullanılmak üzere üretilmiş ham madde olarak tamamen veya kısmen tütün yaprağından imal edilmiş madde olarak tanımlanmıştır.)

; Kamu hizmet binalarının kapalı alanlarında, Koridorları dahil olmak üzere her türlü eğitim, sağlık, üretim, ticaret, sosyal, kültürel, spor, eğlence ve benzeri amaçlı özel hukuk kişilerine ait olan ve birden çok kişinin girebileceği (ikamete mahsus konutlar hariç binaların kapalı alanlarında,hususi araçların sürücü koltukları ile taksi hizmeti verenler dahil olmak üzere karayolu, demiryolu, denizyolu ve havayolu toplu taşıma araçlarında, Okul öncesi eğitim kurumlarının, dershaneler, özel eğitim ve öğretim kurumları dahil olmak üzere ilk ve orta öğrenim kurumlarının, kültür ve sosyal hizmet binalarının kapalı ve açık alanlarında ve Özel hukuk kişilerine ait olan lokantalar ile kahvehane, kafeterya, birahane gibi eğlence hizmeti verilen işletmelerde tüketilemez) ve dördüncü (Açık havada yapılan her türlü spor, kültür, sanat ve eğlence faaliyetlerinin yapıldığı yerler ile bunların seyir yerlerinde tütün ürünleri kullanılamaz. Ancak bu tesislerde, tütün ürünlerinin tüketilmesine mahsus alanlar oluşturulabilir) fıkralarında belirtilen alanlarda tütün ürünleri tüketenler ile 3. maddenin ikinci (Tütün ürünleri sektöründe faaliyet gösteren firmaların isimleri, amblemleri veya ürünlerinin marka ya da işaretleri veya bunları çağrıştıracak alâmetleri kıyafet, takı ve aksesuar olarak taşınamaz) fıkrasına aykırı hareket edenler, 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 39 uncu maddesi hükümlerine göre ilgili idarî birim amirinin yetkili kıldığı kamu görevlileri tarafından ……….Türk Lirası idarî para cezası verilir.

4207 sayılı Kanunun 3. maddesinin onikinci (Tütün ürünleriyle ilgili izmarit, paket, ağızlık, kağıt ve benzeri atıklar çevreye atılamaz) fıkrasına aykırı hareket edenler Kabahatler Kanununun 41 inci maddesi hükümlerine göre  ……… Türk Lirası idari para cezası verilir.Bu kabahat dolayısıyla idarî para cezasına belediye zabıta görevlileri karar verir. Bu kabahatler dolayısıyla meydana gelen kirliliğin kişi tarafından derhal giderilmesi halinde idarî para cezasına karar verilmeyebilir.

4207 sayılı Kanunun 2. maddenin (a) bendi hariç birinci (Tütün ürünleri; …………………………….. kültür ve sosyal hizmet binalarının kapalı ve açık alanlarında ve Özel hukuk kişilerine ait olan lokantalar ile kahvehane, kafeterya, birahane gibi eğlence hizmeti verilen işletmelerde tüketilemez), üçüncü (Otelcilik hizmeti verilen işletmelerde, tütün ürünleri tüketen müşterilerin konaklamasına tahsis edilmiş odalar oluşturulabilir), dördüncü (Açık havada yapılan her türlü spor, kültür, sanat ve eğlence faaliyetlerinin yapıldığı yerler ile bunların seyir yerlerinde tütün ürünleri kullanılamaz. Ancak bu tesislerde, tütün ürünlerinin tüketilmesine mahsus alanlar oluşturulabilir) ve beşinci (Bu Kanunun tütün ürünleri tüketilmesine tahsis edilen kapalı alanlarının koku ve duman geçişini önleyecek şekilde tecrit edilmesi ve havalandırma tertibatı ile donatılması gerekir) fıkralarında belirtilen yasakların uygulanması ve tedbirlerin alınması ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeyen işletme sorumluları, işletme iznini veren kurum yetkilileri tarafından önce yazılı olarak uyarılır. Bu uyarı yazısı, ilgili işletme sorumlusuna tebliğ edilir. Bu uyarıya rağmen, verilen sürede yükümlülüklerini yerine getirmeyenler, belediye sınırları içinde belediye encümeni, belediye sınırları dışında mahalli mülki amir tarafından……… Türk Lirasından……….. Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.

Kanunun  3.maddenin yedinci (Sağlık, eğitim ve öğretim, kültür ve spor hizmeti verilen yerlerde tütün ürünlerinin satışı yapılamaz) fıkrasındaki yasağa aykırı hareket edenler, belediye sınırları içinde belediye encümeni, belediye sınırları dışında genel kolluk tarafından ………. Türk Lirası idarî para cezası ile cezalandırılır.

Kanunun 3. maddenin on dördüncü (Her türlü sakız, şeker, çerez, oyuncak, kıyafet, takı, aksesuar ve benzeri ürünler tütün ürünlerine benzeyecek veya markasını çağrıştıracak şekilde üretilemez, dağıtılamaz ve satılamaz)  fıkrasındaki ürünleri üretenler, belediye sınırları içinde belediye encümeni, belediye sınırları dışında mahalli mülki amir tarafından ………..Türk Lirasından ……………Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.

             Bu Kanunun bazı maddelerinde yer alan yasaklara karşı verilecek para cezaları konusunda yetki genelde mahalli mülki amire verilmiştir.Bu düzenlemeler aşağıda sıralanmıştır.

              Bunları  4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanununun 5.maddesinin ikinci fıkrasına göre; (Değişik fıkra: 13/02/2011-6111 S.K 202. mad.) 2. maddenin (a) bendi hariç birinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarında belirtilen yasakların uygulanması ve tedbirlerin alınması ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirmeyen işletme sorumlularına verilecek idari para cezasının, mahalli mülki amir tarafından ,

4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi Ve Kontrolü Hakkında Kanununun 5 inci maddesinin beşinci fıkrasına göre; (Değişik fıkra: 13/02/2011-6111 S.K 202. mad.) 3. maddenin yedinci fıkrasındaki yasağa aykırı hareket edenlere verilecek idari para cezasının, mahalli mülki amir tarafından ,

                 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi Ve Kontrolü Hakkında Kanununun 5 inci maddesinin onuncu fıkrasına göre; (Değişik fıkra: 13/02/2011-6111 S.K 202. mad.) 3 üncü maddenin ondördüncü fıkrasındaki ürünleri üretenlere verilecek idari para cezasının, mahalli mülki amir tarafından verilmesi gerektiği belirtildiğinden, uygulamada açıklamalara uyulmalıdır.

 

                 Şans Oyunları Lisansının Verilmesi, Lisansa Konu Faaliyetlerin Düzenlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Yönetmelikte 25.10.2013 tarihinde Yapılan değişikle,sorumlu oyun anlayışı ve ilkelerini belirleyen  26.maddesine eklenen  (ek: R.G.-25/10/2013-28802 sayılı) 5.maddesine göre; “lisansa konu şans oyunu biletlerinin satışının ve sabit dış mekân reklamlarının yapıldığı yerler ile özel eğitim ve öğretim okulları dâhil olmak üzere ilköğretim, ortaöğretim ve dengi okullar, ibadethaneler ve gençlik merkezleri arasında kapıdan kapıya en az yüz metre mesafenin bulunması zorunludur. mesafe şartı,lisans sahibi ve satış birimi arasında sözleşmenin imzalandığı tarih itibarıyla aranacaktır.”

Şans oyunu bayileri ile  sabit dış mekan reklamlarının  yapıldığı yerler,ilk ve  ortaöğretim  okulları,ibadethaneler ve gençlik merkezlerine 100 metreden yakın olamayacaktır.100 metrelik mesafe şartı,lisans sahibi ve satış birimi arasında  sözleşmenin imzalandığı tarihte aranacaktır. Yönetmeliğin geçici 2. maddesine eklenen fıkra uyarınca;

“(3) ikinci fıkra hükmü uyarınca lisans sahibi ile sözleşme imzalayan idarenin mevcut bayileri hakkında, aynı işyerinde faaliyette bulunmaya devam etmeleri koşuluyla, faaliyete geçiş tarihinden itibaren üç yıl süreyle bu yönetmeliğin 26.maddesinin beşinci fıkrası hükmü uygulanmaz.”  düzenlemesi uyarınca, mevcut bayiler için 100 metre şartı,aynı işyerinde  faaliyette  bulunmaya devam etmeleri şartıyla faaliyete geçiş tarihinden başlayarak süregelen 3 yıllık  süre içinde mesafe şartı aranmayacaktır.

 

Nargilelik Tütün Mamulü İçilen İşyerine ait Alan/Alanlara Sunum Uygunluk Belgesi Verilmesi ile Bu Yerlerin İşletilmesinde Uyulması Gerekli HUSUSLAR Hakkında Tebliğ (19/02/2013 tarihli ve 28564 sayılı Resmi Gazete)

 

           MADDE 4 – (1) Nargilelik tütün mamulü içilen işyerine ait alan/alanların, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerin Satışına ve Sunumuna İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte yer alan düzenlemelerle birlikte;

a) (Değişik bent: 08/10/2013-28789 sayılı R.G. Tebliğ./1.md)[1]Örgün eğitim kurumları, dershaneler ve öğrenci yurtlarına kapıdan kapıya en az 100 (yüz) metre mesafede bulunması,

b) Okul öncesi eğitim kurumlarının, dershaneler, özel eğitim ve öğretim kurumları dahil olmak üzere ilk, orta, lise ve yükseköğretim kurumlarının; kültür ve sosyal hizmet binalarının; bu binaların müstakil yapıları ile bunların eklentileri ve bahçelerinin, yerleşke sınırları içinde faaliyet gösteriliyor ise buraların, kapalı ve açık alanlarında yer almaması,

c) Sağlık, kültür, sosyal hizmet ve spor hizmeti verilen yerlerin hizmetin ifa edildiği alanların müstakil yapıları ile bunların eklentileri ve bahçelerinin yerleşke sınırları içinde faaliyet gösteriliyor ise buraların,  kapalı ve açık alanlarında bulunmaması,

ç) 16/7/2009 tarihli ve 27290 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2009/13 sayılı Başbakanlık Genelgesinde belirtilen “kapalı alan” tanımına girmeyen alana sahip olması,

zorunludur.

(2) (Ek bent: 08/10/2013-28789 sayılı R.G. Tebliğ 1.md) Birinci fıkrada belirtilen şartların uygunluğu, nargilelik tütün mamulü içimi yapılacak işyerlerinin faaliyete geçmesi için gerekli olan işyeri açma ve çalışma ruhsatını vermeye yetkili merci tarafından tespit edilerek belgelendirilir.

               MADDE 5 – g) (Değişik bent: 08/10/2013-28789sayılı R.G. Tebliğ 2.md)[2]Nargilelik tütün mamulü ile tütün ihtiva etmeyen ancak nargile aparatında nargilelik tütün mamulünü taklit eder tarzda tüketilen ürünler, Nargilelik Tütün Mamulü Sunum Uygunluk Belgesi alınan iş yerlerinin açık alanları dışında tüketime sunulamaz.

               MADDE 6 – (1) Nargilelik tütün mamulü içilen işyerine ait alan/alanlar ve burada tüketime sunulan ürünler mevzuatla verilen yetki çerçevesinde Kurum, mülki amirlikler ile diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından lüzum görülen hallerde incelenip  denetlenebilir.Kurum dışındaki ilgili merciler tarafından yapılan inceleme ve denetimler sırasında tespit edilen Kurum mevzuatına aykırı hususlar ve aykırılıklara ilişkin olarak yapılan işlemler on beş gün içinde Kuruma ve/veya yetkili mercilere bildirilir.

 
2872 sayılı Çevre Kanunu:
 

2872 Sayılı Çevre Kanunu genel anlamda  “Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların görevler olduğunu belirtmiştir.Bu düzenlemenin uygulamasında Belediye icra organı olarak Zabıta Birimine ciddi görevler düşmektedir.Ancak,5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanununun 7/i  maddesi; “Sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin ……….. korunmasını sağlamak;   çevreye etkisi olan diğer işyerlerini kentin belirli yerlerinde toplamak; inşaat malzemeleri, hurda depolama alanları ve satış yerlerini, hafriyat toprağı, moloz, kum ve çakıl depolama alanlarını, odun ve kömür satış ve depolama sahalarını belirlemek, bunların taşınmasında çevre kirliliğine meydan vermeyecek tedbirler almak;  …………………………….ve bununla ilgili gerekli düzenlemeleri yapmak yetkisi büyükşehir belediyelerine verildiğinden” 2872 sayılı Çevre Kanununa göre ihlalin tespiti ve cezanın kesilmesi usulleri ile ceza uygulamasında kullanılacak alındıların şekline, dağıtımına ve kontrolüne ilişkin usul ve esasları belirlemek üzere, Çevre Kanununa Göre Verilecek İdari Para Cezalarında İhlalin Tespiti Ve Ceza Verilmesi İle Tahsili Hakkında Yönetmelik 03/04/2007 tarih ve 26482 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

5216 sayılı Kanunla büyükşehir belediyesine verilen bu yetkinin ilçe belediyelerince  kullanılması mümkün değildir.Ancak, Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği’nin Mahalli idarelerce alınacak tedbirler başlıklı 7/2-a maddesince; “Çevre Kanunu gereği yetki devri yapılan belediyeler,,…….. bu Yönetmelikte belirlenen esaslara uyulup uyulmadığını denetlemek, gerektiğinde gürültü kaynakları için akustik rapor veya çevresel gürültü seviyesi değerlendirme raporu hazırlattırmak, bu raporları incelemek ve değerlendirmek, bu Yönetmeliğin ihlalinin tespiti halinde idari yaptırım uygulamakla” yetkili ve sorumlu tutulmuşlardır.Bu durumda belediyelerin denetim yetkisi söz konusudur.Ki bu durumun varlığı  halinde denetim yapacak   elemanların  belli bir eğitim seviyesine sahip olmaları ve yetkili kuruluşlardan Lisans almaları gerekmektedir.Bu elemanlarca yapılacak denetimler sonucu  düzenlenen tutanaklar hakkında ise 2872 sayılı Kanunun 12.maddesindeki hususlara aykırılıktan dolayı belediye encümenince 2872 sayılı Kanunun 20/g bendi uyarınca para  cezası verilir. İşletmelerin soğuk hava depolarında veya klima sistemlerinde kullanılan fan/motorların çıkardıkları gürültü nedeniyle oluşmasından dolayı şikayetler örneklerdir.

              394 sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanunun 23/01/2008 tarih ve 5728 sayılı Kanunla değişik 10. maddesine göre; Bu Kanunun ahkamına muhalefet eden dükkan ve mağaza ve müessese sahip veya müdürlerine belediye encümeni tarafından yüz Türk Lirası idarî para cezası verilir.

Nüfusu 10.000 veya daha fazla olan beldelerde tüm fabrika, dükkân, mağaza, yazıhane, ticarethane, sanayi ve ticarete ilişkin tüm müesseselerde, haftada bir gün işin tatil edilmesi gerekmektedir. Nüfusu 10.000’ den az olan yerlerde bu Kanunun uygulanması ihtiyari olup, uygulanması belediye meclislerinin kararına bağlıdır. Yani belediye meclislerince, 394 sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağına dair karar alınması halinde uygulanması zorunludur.

 

 

YÖNETMELİĞE  GÖRE ZABITA PERSONELİNİN

HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ

 

Belediye zabıta personelinin hak ve yükümlülükleri bir başlık altında düzenlenmemekle birlikte Yönetmeliğin bazı maddelerinde yer almıştır.Bunları başlıklarına göre   değerlendirirsek

1-Belediye zabıta personeline verilecek giyecek yardımına  ilişkin  düzenleme 32.maddede yer almaktadır.Buna göre;

(1) Belediye zabıta personeline verilecek giyecek yardımı; yazlık, kışlık ve tören elbisesi olmak üzere ihtiyaca ve günün şartlarına göre 657 sayılı Kanunun 211 inci maddesi esas alınarak belediyece karşılanır. Yazlık ve kışlık elbise her yıl, tören elbisesi ise iki yılda bir verilir.

(2) Zabıtanın kılık kıyafeti, iklim ve mevsim şartlarına ve yapılan görevin özelliklerine göre bu Yönetmelikte belirtilen rütbe işareti ve tanımlanan şekiller haricinde şekil, renk ve işaret kullanılmamak ve herhangi bir kurumun kıyafetini çağrıştırmamak üzere İçişleri Bakanlığınca farklılık yapılabilir.

2-Giyim eşyasının renk, cins ve şekilleri ise; 33.maddede erkek ve kadın personel için ayrı ayrı ve detaylı bir şekilde yer almaktadır. Bu düzenleme;

 

“1-Erkek personel için;

a) Mont,  b) Ceket,  c) Pantolon   ç) Kep, d) Şapka, e) Gömlek, f) Kravat, g) Ayakkabı, ğ) Çorap,h) Eldiven,ı) Kemer, i) Yün boyun atkısı (Kaşkol), j) Palto/Parka, k) Pardösü l) Yağmurluk

2-Kadın personel için;

a) Mont, b) Tayyör, c) Kep (Erkek personel ile aynı şekildedir.), ç) Gömlek, d) Çorap, e) Ayakkabı, f) Kravat ( Erkek personelin aynıdır.), g) Eldiven, ğ) Palto/Parka( Erkek paltosuna benzer) , h) Pardösü”

şeklindedir.

3-Belediye vasıtalarından yararlanma hakkı Yönetmeliğin 36.maddesinde hükme bağlanmıştır. Bu madde ; “Belediye zabıta personelinin, belediyenin kurduğu, işletme hakkını devrettiği veya belediyeye bağlı işletmelerin şehir içi yolcu taşıma vasıtalarından yararlanmalarında; 8/1/2002 tarih ve 4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan Bakanlar Kurulu kararları uygulanacağını öngörmektedir.”

4-Vardiya şeklinde, günde 12 saat veya 24 saat  görev yapan  zabıta personeline belediyece Yemek verilmesi öngörülmektedir.Her  iki çalışma şekline göre de yemek  verilmesi farklılık oluşturmaktadır.37.maddedeki düzenlemeye göre;

            “24 saat iş, 48 saat istirahat şeklinde çalışan zabıta personeline 2; 12 saat iş, 24 saat istirahat ve 12 saat iş, 12 saat istirahat şeklinde çalışan zabıta personeline 1 öğün yemek verilir. Yiyecek giderleri 657 sayılı Kanunun 212.maddesi esas alınarak belediyece karşılanacaktır.” Yönetmeliğin atıfta bulunduğu 657sayılı Kanunun 212.maddesi,”  Devlet memurlarının hangi hallerde yiyecek yardımından ne şekilde faydalanacakları ve bu yardımın uygulanması ile ilgili esaslar Maliye Bakanlığı ile Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının birlikte hazırlayacakları bir yönetmelik ile tespit olunur.” Şeklindedir. Kanunda düzenlenmesi öngörülen Yönetmelik ise Devlet Memurları Yiyecek Yardımı Yönetmeliği adıyla  11.12.1986  tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

 

5- İzin;Zabıta personelinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak görev yaptığı ve devlet memuru olduğu esasından hareketle yıllık,mazeret ve sağlık izinlerinin şekil,uygulama ve kapsamı ile süreleri anılan Kanunun 102-105.maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır.Yönetmeliğin 38.maddesi de “Zabıta personelinin izinlerinin yürürlükteki kanunlara göre ve teşkilatın işleyiş düzenini aksatmamak kaydı ile verileceğini ve İzin planlamasının  yıllık olarak zabıta birim amirliğince yapılacağını” hükme bağlamıştır.

 

           

            6-Ödüllendirme ; Görevlerinde üstün başarı ve yararlılık gösteren zabıta personeline, başarı ve yararlılığının derecesine göre yürürlükteki kanun hükümlerine uygun olarak ödül verilebilmesi Yönetmelikte yer almaktadır. Burada da temas edilen husus açıkça belirtilmese bile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 212. Maddesinde “Başarı, üstün başarı değerlendirmesi ve ödül “başlığı altında düzenlenmiştir.

 

7-Geçici Görevlendirme Yönetmeliğin 41.maddesi Geçici görevlendirme başlığıyla, Zorunlu hallerde, belediye memurlarından ihtiyacı karşılayacak sayıda personel zabıta biriminin sadece büro hizmetlerinde geçici olarak görevlendirilebileceğini ve Geçici görev süresi bir yıl içinde altı ayı geçemeyeceğini öngörmektedir.

8- Başka görev yasağı;Belediye zabıta görevlilerine zabıta hizmetleri dışında bir görev verilmemesi asıl olmakla birlikte ancak, olağanüstü hallerde mülki amir veya belediye başkanının emri ile geçici olarak hizmetin gerektirdiği başka görevler de verilebilmesi mümkündür.

9-Başka bir belediyede görev alma ; Bir belediyede görevli zabıta amir ve memuru, atamaya yetkili amirin muvafakati ve memurun kabul etmesi ile 15/1/1974 tarihli 7/7753 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan, Devlet Memurları Geçici Süreli Görevlendirme Yönetmeliğinde belirtilen ilkelere uyulması şartıyla başka bir belediyede geçici olarak görevlendirilebilir.657 sayılı Kanunun Ek8.maddesinde Kurumlar arası   geçici süreli görevlendirme şekil ve süreleri düzenlenmiştir.Buna göre;Memurlar, geçici görevlendirme yapmak isteyen kurumun talebi ve çalıştıkları kurumun izni ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında aşağıda belirtilen şartlarla geçici süreli olarak görevlendirilebilir. (d) bendine göre, geçici süreli görevlendirme süresi bir yılda altı ayı geçemez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 


[1] (Önceki Hali):“a) Okul öncesi eğitim kurumları, dershaneler, öğrenci yurtları, özel eğitim ve öğretim kurumları dahil olmak üzere ilk, orta ve lise öğrenim kurumlarına kapıdan kapıya en az 200 metre mesafede bulunması,”

 

[2] (Önceki Hali):“g)Nargilelik tütün mamulü gibi nargile aparatı ile tüketilen, tütün dışındaki hammaddelerden elde edilmiş bitkisel nargile veya bitkisel nargile melası benzeri ürünler içime sunulamaz.”

Yazıldı Güncel Mevzuat, Kategori Dışı

Kamu İhale Kurulunu 31.10.2013 gün ve 2013/UH.III-4100 sayılı Kararı

Kas21
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Kamu İhale Kurulunu  31.10.2013 gün ve 2013/UH.III-4100  sayılı Kararı

 ÖZÜ: İhale süreci içerisinde ortaya çıkan yeterlik değerlendirmesi, tekliflerden aşırı düşük olanların sorgulanması ve açıklama istenmesi, tekliflerin değerlendirilmesi, isteklilerin 10 gün içerisinde şikâyette bulunma hakkı ve idarenin bu şikâyete 10 gün içinde cevap verme zorunluluğu ile Kurumun 20 günlük inceleme süresi, ihale sürecinin uzamasına sebep olabilmekte ve bu süreler önceden öngörülemediği için de işe başlama tarihi öngörülen tarihten daha ileri bir tarihte gerçekleşebilmektedir. Bu durumda idarece ihale dokümanında belirtilen tarihten daha sonraki bir tarihte sözleşme imzalanmasının mevzuata aykırılık teşkil etmeyeceği, diğer yandan İdari Şartname’nin “Fiyat farkı” başlıklı 46’ncı maddesinde ihale konusu iş için sözleşmenin uygulanması sırasında fiyat farkı hesaplanmayacağının düzenlendiği dikkate alındığında, söz konusu ihalenin iptal gerekçesi olarak belirtilen kamu zararından bahsedilemeyeceği, bu nedenle idarece alınan iptal kararında belirtilen gerekçesinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.Sonuç olarak, mevzuata aykırılıkları belirtilen işlemlerin düzeltici işlemle giderilebilecek nitelikte işlemler olduğu tespit edildiğinden, idarenin ihalenin iptaline ilişkin kararının iptali ve bu aşamadan sonraki ihale işlemlerinin mevzuata uygun olarak yeniden gerçekleştirilmesi gerekmektedir

Kamu İhale Kurulu kararının idareye ulaşması üzerine, ihale komisyonunun 17.09.2013 tarihli kararı ile “ Sonuç olarak 17.09.2013 Salı günü saat 10:30 da yapılan ihale komisyon toplantısı sonucunda yapılması gereken iş 01.07.2013 tarihinde başlaması gerekirken üzerinden 71 günlük sürenin geçmesi nedeniyle geriye kalan zaman zarfında işin % 80’lik kısmı veya tamamı yapılamayacağı anlaşıldığından bu nedenle idarenin zarara uğrayacağı anlaşılıp Kamu zararı oluşacağı kanaatine varıldığından ihalenin iptal edilmesine Oybirliğince karar verilmiştir. …” ifadelerine yer verilmek suretiyle inceleme konusu ihalenin iptal edildiği tespit edilmiştir.İnceleme konusu ihaleye ait İdari Şartname’nin “ Teklif fiyata dahil olan giderler” başlıklı 25’inci maddesinde “25.1.İsteklinin sözleşmenin uygulanması sırasında ilgili mevzuat gereğince ödeyeceği her türlü vergi, resim, harç ve benzeri giderler ile ulaşım nakliye ve her türlü sigorta giderleri yükleniciye ait olup teklif fiyata dahildir.

25.2.25.1. maddesinde yer alan gider kalemlerinde artış olması ya da benzeri yeni gider kalemlerinin oluşması hallerinde, teklif edilen fiyatın bu tür artış ya da farkları karşılayacak payı içerdiği kabul edilir. Yüklenici, bu artış ve farkları ileri sürerek herhangi bir hak talebinde bulunamaz.

25.3.Teklif fiyata dahil olan diğer giderler aşağıda belirtilmiştir:

25.3.1. Kanal açma aracının su gideri ve teressübatın kaldırılması yükleniciye aittir.

25.4.Sözleşme konusu işin bedelinin ödenmesi aşamasında doğacak Katma Değer Vergisi (KDV), ilgili mevzuatı çerçevesinde İdare tarafından yükleniciye ayrıca ödenir.

25.5. Bu madde boş bırakılmıştır.”düzenlemesine, Aynı Şartname’nin “Fiyat farkı” başlıklı 46’ncı maddesinde“46.1. İhale konusu iş için sözleşmenin uygulanması sırasında fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Hizmet Alımına Ait Sözleşme Tasarısı’nın “İşin süresi” başlıklı 9’uncu maddesinde “9.1. İşe başlama tarihi 01.07.2013; işi bitirme tarihi 31.12.2013”düzenlemesine yer verilmiştir.

4734 sayılı Kanun’un bütün tekliflerin reddedilmesi ve ihalenin iptalini düzenleyen 39’uncu maddesinde “İhale komisyonu kararı üzerine idare, verilmiş olan bütün teklifleri reddederek ihaleyi iptal etmekte serbesttir. İhalenin iptal edilmesi halinde bu durum bütün isteklilere derhal bildirilir. İdare bütün tekliflerin reddedilmesi nedeniyle herhangi bir yükümlülük altına girmez. Ancak, idare isteklilerin talepte bulunması halinde, ihalenin iptal edilme gerekçelerini talep eden isteklilere bildirir.”hükmü yer almaktadır. Aynı maddenin gerekçesinde ise“ Tekliflerin yaklaşık maliyete kıyasla çok yüksek olması veya yaklaşık maliyete göre çok yüksek olmamakla birlikte mevcut ödeneğin verilen teklifleri karşılayamaması, Kanunun temel ilkelerine uygun olmayan durumların tespiti gibi nedenlerle, ihale yetkilisinin onayından önceki herhangi bir aşamada ihale komisyonunun kararı üzerine idareye uluslararası mevzuata paralel bir şekilde ihaleyi iptal etme yetkisi verilerek, buna ilişkin hükümler düzenlenmiştir.” ifadesine yer verilmiştir. İhalenin iptali konusunda ihale komisyonunun ve ihale yetkilisinin takdir yetkisi bulunmakla birlikte bu yetkinin mutlak ve sınırsız olmadığı, ihalenin iptali konusundaki idarenin takdir yetkisinin, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlı olduğu da açıktır.İhale konusu işe ait Sözleşme Tasarısı’nda işe başlama tarihi 01.07.2013 olarak belirtilmekle birlikte ihale süreci içerisinde ortaya çıkan yeterlik değerlendirmesi, tekliflerden aşırı düşük olanların sorgulanması ve açıklama istenmesi, tekliflerin değerlendirilmesi, isteklilerin 10 gün içerisinde şikâyette bulunma hakkı ve idarenin bu şikâyete 10 gün içinde cevap verme zorunluluğu ile Kurumun 20 günlük inceleme süresi, ihale sürecinin uzamasına sebep olabilmekte ve bu süreler önceden öngörülemediği için de işe başlama tarihi öngörülen tarihten daha ileri bir tarihte gerçekleşebilmektedir. Bu durumda idarece ihale dokümanında belirtilen tarihten daha sonraki bir tarihte sözleşme imzalanmasının mevzuata aykırılık teşkil etmeyeceği, diğer yandan İdari Şartname’nin “Fiyat farkı” başlıklı 46’ncı maddesinde ihale konusu iş için sözleşmenin uygulanması sırasında fiyat farkı hesaplanmayacağının düzenlendiği dikkate alındığında, söz konusu ihalenin iptal gerekçesi olarak belirtilen kamu zararından bahsedilemeyeceği, bu nedenle idarece alınan iptal kararında belirtilen gerekçesinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.Sonuç olarak, yukarıda mevzuata aykırılıkları belirtilen işlemlerin düzeltici işlemle giderilebilecek nitelikte işlemler olduğu tespit edildiğinden, idarenin ihalenin iptaline ilişkin kararının iptali ve bu aşamadan sonraki ihale işlemlerinin mevzuata uygun olarak yeniden gerçekleştirilmesi gerekmektedir.Açıklanan nedenlerle, 4734 sayılı Kanunun 65’inci maddesi uyarınca bu kararın tebliğ edildiği veya tebliğ edilmiş sayıldığı tarihi izleyen 60 gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava yolu açık olmak üzere,İdarenin ihalenin iptali kararının iptaline,karar verilmiştir.

 

 

Yazıldı Güncel Mevzuat, Yargı Kararları

Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 2981 Sayılı Kanun Uygulamalarına İlişkin Kararları

Kas18
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

YARGITAY 14.Hukuk Dairesi,Esas:  2012/5156,Karar: 2012/6134,Karar Tarihi: 30.04.2012

ÖZÜ: Tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan yargılamada davacıların dayanağı tapu tahsis belgesi esas alınarak şuyulandırma cetvelleri getirtilerek davacıların murisinin üzerinde gecekondusunun bulunduğu müstakil imar parseli belirlenmeli, tahsis edilen miktardan tahsise konu yerde uygulanan oranda düzenleme ortaklık payı oranında indirim yapıldıktan sonra kalan miktar payda kabul edilerek davacılar adına ve davalı idare adına tescil edilmesi gereken paylar belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.

Dava ve Karar: Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 03.11.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 25.10.2011 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Davacı, dava dilekçesinde murisleri babaları F. K. adına düzenlenen 17.12.1984 tarihli tapu tahsis belgesine dayanarak imar uygulaması sonucu müstakil parsel haline gelen 7123 ada 15 tashihen 7123 ada 18 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına tescilini istemiştir. Davalı belediye davanın reddini savunmuştur.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

– Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

– Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

– İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

– Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

– Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

– Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.

– İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir.

– Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece davacıların dayandığı 17.12.1984 tarihli ve 1698 numaralı tapu tahsis belgesi yerine Fehmi oğlu Göksel Kaplan adına düzenlenmiş 06.02.1985 tarihli ve 1695 numaralı tahsis belgesi gereğince düzenlenen bilirkişi raporuna itibar edilerek, davanın kabulü ile 7123 ada 18 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline karar verildiği görülmüştür.Mahkemece bu konuda yapılan araştırma ve incelemeler hüküm kurmaya yeterli değildir. Dosya içerisinde davanın dayanağı olan 17.12.1984 tarihli ve 1698 tahsis numaralı tapu tahsis belgesine ilişkin şuyulandırma cetvelleri bulunmamaktadır. Mahkemece kabul edilen tahsis belgesinde 14 sayılı parselden305 m2, 15 sayılı parselden ise95 m2yer tahsis edildiği, davacıların dayanağı tapu tahsis belgesinde ise234 m2yer tahsis edildiği görülmektedir. Ayrıca her iki tapu tahsis belgesinin hak sahipleri de farklıdır.Bu durumda davacıların dayanağı tapu tahsis belgesi esas alınarak dairemizin yukarıda açıklanan ilkeleri doğrultusunda şuyulandırma cetvelleri getirtilerek davacıların murisinin üzerinde gecekondusunun bulunduğu müstakil imar parseli belirlenmeli, tahsis edilen miktardan tahsise konu yerde uygulanan oranda düzenleme ortaklık payı oranında indirim yapıldıktan sonra kalan miktar payda kabul edilerek davacılar adına ve davalı idare adına tescil edilmesi gereken paylar belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 30.04.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

YARGITAY  14.Hukuk Dairesi,Esas:  2007/819,Karar: 2007/1126, Tarih: 12.02.2007

ÖZÜ: Tahsis işlemlerinin tapuya dönüştürülebilmesi için sair koşulların yanında tahsise konu yerin herhangi bir kamu hizmetine ayrılmamış olması ve imar planına göre konut alanı olarak belirlenen saha içersinde kalmış olması gerekir.

Dava: Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarda tarih ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 06.12.2006 tarih ve 2006/12103-14541 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Süresi içerisinde davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Karar: Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Mahkemece dava kabul edilmiş, hüküm Dairemizce onanmıştır.Davalı belediye karar düzeltme isteminde bulunmuştur.Kısaca, İmar Affı Yasası olarak bilinen 2981 sayılı  kanun uyarınca yapılan tahsis işlemlerinin tapuya dönüştürülebilmesi için sair koşulların yanında tahsise konu yerin herhangi bir kamu hizmetine ayrılmamış olması ve imar planına göre konut alanı olarak belirlenen saha içersinde kalmış olması gerekir.Somut olayda; mahkemece keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmış, mahkemenin hükme dayanak aldığı bilirkişilerin 31.05.2006 tarihli raporlarında davacıya ilişkin 3278 ada 2 parsel sayılı taşınmazın başlangıçtaki imar planlarında konut alanı kapsamında kalan çekişmeli parselin daha sonra yapılan plan değişikliğinde kısmen konut alanı dışına çıkartıldığını bildirdikleri görülmektedir.Gerek davalı Zeytinburnu Belediyesi gerekse davanın ihbar edildiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi dosyaya sundukları cevap dilekçelerinde, çekişmeli yerin yol alanında kaldığını bu yüzden gecekonduda hak sahipleri olan davacıların miras bırakanına sosyal konut tahsis edildiğini, enkaz bedelinin ödendiğini dolayısıyla 3172 ada 2 parselin yol olarak kamuya tahsis edilmesi sebebiyle açılan davanın reddi gerekeceğini savunmuştur. Karar düzeltme isteminde bulunan davalı Belediyenin istek dilekçesine eklediği belgelerin bir kısmı da bu savunmayı doğrulamaktadır. Hal böyle olunca mahkemece verilen kararın eksik inceleme ve araştırmaya dayandığı, Dairemizin temyizi aşamasında yanılgılı değerlendirmede bulunarak bu kararı onadığı anlaşılmaktadır.Mahkemece yapılması gereken iş; davalıların savunmasında ileri sürdükleri hususlardan olan 3278 ada 2 parsel sayılı taşınmazın imar planındaki değişiklikle de olsa kesinleşen son imar planındaki durumu saptamak, dava konusu taşınmaz kamuya tahsis edilen yolda kalmışsa, davayı reddetmek bu arada davacıya tapu tahsisine karşılık sosyal konut tahsis edilip edilmediğini, yapılan bir tahsis varsa sosyal konuta karşılık davacılardan enkaz bedeli düşürülmesi suretiyle tahsilat yapılıp yapılmadığını saptamak davalı belediyenin savunması üzerinde yeterince durularak dava hakkında sonucuna uygun hüküm kurmak olmalıdır. Davalı belediyenin bütün bu yönleri kapsayan karar düzeltme istemi yerinde olduğundan, kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı belediyenin karar düzeltme istemlerinin kabulü ile onamaya ait Dairemizin 06.12.2006 gün 2006/12103 Esas, 14541 Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA ve temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istem halinde yatırana iadesine, 12.02.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY 14.Hukuk Dairesi,Esas:  2009/2485,Karar: 2009/3150, Tarih: 16.03.2009

ÖZET: Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacının dosyaya sunmuş olduğu okunaklı olmayan ve asılları ibraz edilmeyen belgelere göre ödemelerin varlığı kabul edilerek eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

 Dava: Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28.1.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 7.10.2008 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Kağıthane Belediye Başkanlığı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Karar: Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davalı Belediye, davacının taşınmazın ilk taksit tutarını ödediğini, 2 ve 3. taksitlerin ödenmediğini, açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece dava kabul edilmiştir. Hükmü davalı belediye temyiz etmiştir. Hukuk Genel Kurulunun 4.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Bu tür davaların kabul edilebilmesi için aranan koşullardan birisi de tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olmasıdır. Eldeki davada uyuşmazlık davacının tahsise konu yer bedelinden kalan 2 ve 3. taksitlerin ödenip ödenmediği noktasındadır. Davacı her ne kadar bazı makbuz fotokopileri ibraz etmişse de bu belgeler okunaklı olmadığından tahsis bedelinin davalı belediye adına bankaya ödendiği anlaşılamamaktadır. Mahkemece öncelikle HUMK. nun 326. maddesi hükmünden yararlanılarak belge asılları davacıya ibraz ettirilmeli, bu belgeler incelenerek tahsis bedelinin ödenip ödenmediği yönü duraksamaksızın açıklığa kavuşturulmalıdır. Davacıdan ibrazı istenecek belgeler üzerinde yapılacak inceleme sonucu yinede 2. ve 3. taksitlerin ödendiğinde duraksama bulunursa bu defa bilirkişilere yetki verilerek ilgili banka defter ve kayıtları üzerinde gerekli inceleme yaptırılmalı, ödemeler kesin olarak belirlendikten sonra sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, yukarıda yapılan saptamalar bir yana bırakılarak davacının dosyaya sunmuş olduğu okunaklı olmayan ve asılları da ibraz edilmeyen belgelere göre ödemelerin varlığı kabul edilerek eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmediğinden karar bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, 16.03.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi

YARGITAY 14.Hukuk Dairesi,Esas:  2010/9012,Karar: 2010/13172, Tarih: 30.11.2010

ÖZET: Mahkemece, davacıların murisine kanun uyarınca yalnızca 400 m2 tahsis yapıldığı gözetilerek, yukarda belirtildiği üzere 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayacağı dikkate alınarak, tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.

 Dava ve Karar: Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.03.2008 tarihinde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23.03.2010 tarihli hükmün Yargıtay’ca, duruşmalı olarak tetkiki davalı Belediye Başkanlığı ve duruşmasız olarak Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin edilen 30.11.2010 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Hazine vekili Av. Ulviye Sarp ile davalı Belediye Başkanlığı vekili Av. Cavit Aşçı geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davalı Hazine, taşınmazın öncesinin mera olduğunu, davanın reddini savunmuş, davalılardan belediye ise dava konusu taşınmaza kayden malik olmadıklarını, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, davanın reddini bildirmiştir.Mahkemece, dava kabul edilmiş,967 m2 olduğu anlaşılan ve imar uygulaması sonucu 4737 ada 4 s. parseli oluşturan kayıttaki davalı Hazinenin 591/967 payının iptali ile payları oranında Miktat Ceylan mirasçıları adına tesciline karar verilmiştir.Hükmü, davalılar temyiz etmiştir.Hukuk Genel Kurulunun 4.12.1996 günlü ve 1996/14-763-864 s. kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp sadece fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

– Tahsise konu yerde 3194 s. Kanunun 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanun uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

– İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

– Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

– Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

– Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.

– İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,

– Mahkemece, yukarda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için kanuni koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;Davada, 27.02.1989 günlü tapu tahsis belgesine dayanılmıştır. Bu belgenin incelenmesinden; davacıların murisine 418 ada 98 s. parselden400 m2 yüzölçümünde yer tahsisinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Sair taraftan, iptal ve tescili dava konusu edilen ve tahsis belgesinin imar uygulaması sonucu gittiği kabul edilen 4737 ada 4 s. parselde davalılardan belediye adına pay bulunmamaktadır. Burada öncelikle belirtilmelidir ki, dava mülkiyet aktarımı istemine ait bulunduğundan, davalı belediyeye husumet yöneltilemez. Ayrıca, mahkemece yapılan inceleme ve araştırma yukarıdaki yazılan ilkelere uygun değildir.Bu halde mahkemece, davacıların murisine kanun uyarınca yalnızca400 m2 tahsis yapıldığı gözetilerek, yukarda belirtildiği üzere 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayacağı dikkate alınarak, tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Mahkemece, eksik inceleme ve araştırmayla davacıya yapılan tahsis miktarı da aşılarak davanın yazılı olduğu biçimde sonuçlandırılması doğru olmadığından, karar bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, 750.00’şer TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine, peşin harcın istem halinde yatırana geri verilmesine, 30.11.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY 14.Hukuk Dairesi,Esas:  2012/11510,Karar: 2012/12057, Tarih:17.10.2012

ÖZET: Somut olayda, hazine taşınmazı üzerine yapmış olduğu tek katlı konut vasıflı kargir yapı nedeniyle tapu tahsis belgesi verilmiş olup bu tahsis belgesine dayalı olarak oluşturulan imar parselinin ancak konut alanında kalmış olması halinde tescile karar verilebilir. Bu durumda mahkemece, belirtilen koşul gerçekleşmediğinden davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.12.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın davalı Maliye Hazinesi yönünden husumet nedeniyle reddine, davalı Toki Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yönünden kabulüne dair verilen 01.03.2012 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Toki Toplu Konut İdaresi Başkanlığı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın Toplu Konut İdaresi Başkanlığına devredildiğini belirterek davanın husumetten reddini savunmuştur.Davalı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı vekili, davanın yasal koşulları taşımadığı, dava konusu taşınmazın imar planında meslek lisesi alanı kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın davalı Hazine yönünden husumet nedeniyle reddine, davalı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yönünden kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı vekili temyiz etmiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.

-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,

-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; tapu tahsis belgesine dayalı tescil davasında gerekli olan diğer koşullar gerçekleşmiş ise de dosya içerisindeki Ataşehir Belediye Başkanlığının 02.08.2012 tarihli ve 13391 sayılı yazılarına göre dava konusu taşınmazın 28.05.2010 tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planı tadilatında meslek lisesi alanında kaldığı anlaşıldığından taşınmaz için tescil kararı verilmesi mümkün değildir. Çünkü davacıya, Hazine taşınmazı üzerine yapmış olduğu tek katlı konut vasıflı kargir yapı nedeniyle tapu tahsis belgesi verilmiş olup bu tahsis belgesine dayalı olarak oluşturulan imar parselinin ancak konut alanında kalmış olması halinde tescile karar verilebilir. Bu durumda mahkemece, belirtilen koşul gerçekleşmediğinden davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 17.10.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY 14.Hukuk Dairesi,Esas:  2009/3665,Karar: 2009/4572, Tarih: 09.04.2009

ÖZÜ: Somut olayda davacılara bedelin ödendiğine ilişkin delillerini sormak lüzum görülürse bu konuda Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile dava dışı Melikgazi Belediyesindeki kayıt ve belgeleri bilirkişilere inceletmek, yine bilirkişiye tahsisin yapıldığı tarihe göre taşınmazın değerini hesaplatmak bu değer itibariyle davacıların yaptığı 30.000 TL.lik ödemenin taşınmazın tüm değerini karşılayıp karşılamadığını belirlemek ödenmeyen bir kısım bedel varsa bu bedelin dava tarihindeki taşınmaz rayicine göre tespit etmek ve tespit edilecek bu bedeli davacıların alacağı olarak bulunacak miktardan düşmek hak edilen tazminatı bütün bunların sonucuna uygun bularak hüküm kurulması gerekir.

Dava: Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 02.01.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 30.12.2008 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili ve davalılardan Belediye vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Karar: Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil ikinci kademedeki istek ise tazminat taleplerine ilişkindir. Davalılar davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, son kayıt malikinin iyiniyetinden bahisle tapu iptali tescil davasının reddine, istekle bağlı kalınarak 6500 YTL tazminatın davalı Kayseri Büyükşehir Belediyesinden tahsiline, diğer davalı hakkında açılan davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı ile davalılardan Kayseri Büyükşehir Belediyesi temyiz etmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 4.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi tarafından kazanılması için; Diğer bazı koşulların yanında imar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilmeyen durumlarda uygulama cetvellerinden yararlanılarak o adadaki düzenleme ortaklık payının ne olduğu saptanarak bu oranın tahsis edilen taşınmaz yüzölçümünden düşülmesi gerekir. Diğer yandan; tahsis edilen taşınmaz bedelinin 2981 sayılı yasada öngörülen yönteme göre bulunması tahsis bedeli ödenmemişse bunun da hak iddia eden tarafından ödenmesi gerekir.

Somut olaya gelince;

1- Gerçekten, tahsis belgesinin mülkiyet belgesine dönüştürülmesinden sonraki temlik işlemleri dikkate alındığında son kayıt maliki vakfın Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesinin koruması altında bulunduğu açıktır. Kayıt maliki vakfa kötüniyet izafe edilemeyeceğinden mahkemenin bu durumu saptayarak davacıların mülkiyet aktarımı istemini reddetmesinde yasaya aykırılık yoktur. Davacıların temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde değildir.

2- Davacılar miras bırakanları Hasan Ekici’ye yapılan 12.07.1984 tarihli tahsise dayanmıştır. Tahsis400 m2için yapılmıştır. Yukarıda sözü edildiği üzere yasanın öngördüğü yönteme uygun olarak bundan düzenleme ortaklık payı kesintisinin yapılması taşınmaz yüzölçümünün buna göre belirlenmesi ve tazminatın da ona göre hesaplanması gerekir. Kısaca bilirkişinin tahsisin400 m2olduğunu kabulüyle yaptığı hesaplama doğru değildir.

Yine yukarıda sözü edildiği üzere tahsise karşılık yasa ve yönetmelik uyarınca bulunacak bedelin tahsis sahibi tarafından ilgili idareye ödenmesi gerekir. Tahsis bedeli ödenmeden ilgilisini hak sahibi kabul etmek olanaklı bulunmamaktadır. Bu bedelin ödendiğini ispat yükü ise tahsise dayanan tarafa yani davacılara düşer. Davacılar banka dekontuyla 30.000 TL ödemede bulunduklarını ileri sürmüş ise de dayandıkları dekontun bedelin tamamı veya bir bölümüne ilişkin olup olmadığı açıklığa kavuşturulmamıştır. Tahsisi yapan Kayseri Büyükşehir Belediyesi olduğundan dava dışı Melikgazi Belediyesinin 24.07.2008 tarihli yazısında bildirdiği karine de yasal bir karine olmayıp davalı Kayseri Büyükşehir Belediyesi bağlamaz. Bu açıklamalara göre mahkemece yapılması gereken iş; davacılara bedelin ödendiğine ilişkin delillerini sormak lüzum görülürse bu konuda Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile dava dışı Melikgazi Belediyesindeki kayıt ve belgeleri bilirkişilere inceletmek, yine bilirkişiye tahsisin yapıldığı tarihe göre taşınmazın değerini hesaplatmak bu değer itibariyle davacıların yaptığı 30.000 TL.lik ödemenin taşınmazın tüm değerini karşılayıp karşılamadığını belirlemek ödenmeyen bir kısım bedel varsa bu bedelin dava tarihindeki taşınmaz rayicine göre tespit etmek ve tespit edilecek bu bedeli davacıların alacağı olarak bulunacak miktardan düşmek hak edilen tazminatı bütün bunların sonucuna uygun bularak hüküm kurmak olmalıdır. Tüm bu yönler bir yana bırakılarak taşınmaz yüzölçümünden düzenleme ortaklık payının düşülmemesi ödeme sorunu kanıtlanmış gibi işlem yapılarak davanın yazılı olduğu şekilde kabulü doğru olmadığından karar bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda davacıların temyiz itirazlarının REDDİNE, hükmün ikinci bent uyarınca BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 09.04.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY 14.Hukuk Dairesi,Esas:  2010/9012,Karar: 2010/13172,Tarih: 30.11.2010

ÖZÜ: Mahkemece, davacıların murisine kanun uyarınca yalnızca 400 m2 tahsis yapıldığı gözetilerek, yukarda belirtildiği üzere 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayacağı dikkate alınarak, tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.

Dava ve Karar: Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.03.2008 tarihinde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23.03.2010 tarihli hükmün Yargıtay’ca, duruşmalı olarak tetkiki davalı Belediye Başkanlığı ve duruşmasız olarak Hazine vekili tarafından istenilmekle, tayin edilen 30.11.2010 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Hazine vekili Av. Ulviye Sarp ile davalı Belediye Başkanlığı vekili Av. Cavit Aşçı geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davalı Hazine, taşınmazın öncesinin mera olduğunu, davanın reddini savunmuş, davalılardan belediye ise dava konusu taşınmaza kayden malik olmadıklarını, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, davanın reddini bildirmiştir.Mahkemece, dava kabul edilmiş,967 m2olduğu anlaşılan ve imar uygulaması sonucu 4737 ada 4 s. parseli oluşturan kayıttaki davalı Hazinenin 591/967 payının iptali ile payları oranında Miktat Ceylan mirasçıları adına tesciline karar verilmiştir.Hükmü, davalılar temyiz etmiştir.Hukuk Genel Kurulunun 4.12.1996 günlü ve 1996/14-763-864 s. kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp sadece fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;

-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,

– Tahsise konu yerde 3194 s. Kanunun 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanun uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,

– İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,

– Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,

– Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,

– Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.

– İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,

– Mahkemece, yukarda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için kanuni koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;Davada, 27.02.1989 günlü tapu tahsis belgesine dayanılmıştır. Bu belgenin incelenmesinden; davacıların murisine 418 ada 98 s. parselden400 m2yüzölçümünde yer tahsisinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Sair taraftan, iptal ve tescili dava konusu edilen ve tahsis belgesinin imar uygulaması sonucu gittiği kabul edilen 4737 ada 4 s. parselde davalılardan belediye adına pay bulunmamaktadır. Burada öncelikle belirtilmelidir ki, dava mülkiyet aktarımı istemine ait bulunduğundan, davalı belediyeye husumet yöneltilemez. Ayrıca, mahkemece yapılan inceleme ve araştırma yukarıdaki yazılan ilkelere uygun değildir.Bu halde mahkemece, davacıların murisine kanun uyarınca yalnızca400 m2tahsis yapıldığı gözetilerek, yukarda belirtildiği üzere 3290 s. kanun ile değişik 2981 s. kanunun 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının davacıyı da bağlayacağı dikkate alınarak, tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Mahkemece, eksik inceleme ve araştırmayla davacıya yapılan tahsis miktarı da aşılarak davanın yazılı olduğu biçimde sonuçlandırılması doğru olmadığından, karar bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, 750.00’şer TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine, peşin harcın istem halinde yatırana geri verilmesine, 30.11.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

Yazıldı Yargı Kararları

Doğrudan Temindeki Parasal Limitlerin Artırılacağına Dair Haberler

Kas15
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Son günlerde bazı yayın ve basım organlarında çıkan ve doğrudan temindeki parasal limitlerin  artırılacağı  haberleri üzerine yanlış düşüncelerin yayılması söz konusu olmaktadır.Bu nedenle konuya açıklık getirmekte yarar görülmüştür.

TBMM Genel Kurulunda görüşülen   mevcut 4734 sayılı Kanunun 22/j maddesi;

“Seçim dönemi bitmeden önce seçimlerin yenilenmesine veya ara seçime ya da anayasa değişikliğinin halkoyuna sunulmasına karar verilen hâllerde; Yüksek Seçim Kurulu tarafından yapılacak filigranlı oy pusulası kâğıdı ve filigranlı oy zarfı kâğıdı alımı ile oy pusulası basım hizmeti alımı, mahalli seçimlerde ise İl Seçim Kurulu başkanlıkları tarafından alınacak oy pusulası basım hizmeti alımı.” İken teklifle

KİK’İN 22. maddesinin birinci fıkrasının “j” bendi şöyle değiştiriliyor;

              “Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi, anayasa değişikliğine ilişkin kanunların halkoyuna sunulması, milletvekili genel ve ara seçimleri, mahalli idareler ile mahalle muhtarlıkları ve ihtiyar heyetleri genel ve ara seçimi dönemlerinde Yüksek Seçim Kurulu’nun ihtiyacı için yapılacak filigranlı oy pusulası kâğıdı ile filigranlı oy pusulası kâğıdı alımı, oy pusulası basımı, oy zarfı yapımı hizmetleri ile bu seçimlere yönelik her türlü seçim malzemelerinin alımı ve yurtdışı seçim harcamaları, il seçim kurulu başkanlıkları tarafından alınacak oy pusulası basım hizmet alımı.” Yani bu maddeye göre alımlarda, ihale komisyonu kurma zorunluluğu olmaksızın, ihale yetkilisince görevlendirilecek kişi veya kişiler tarafından piyasada fiyat araştırması yapılarak ihtiyaçlar temin edilecektir”.

Bu değişiklik bütün seçimlerde (genel,yerel ve cumhurbaşkanlığı)  doğrudan temin yönteminin kullanılması mümkün hâle getiriyor.Bu maddenin (j)  bendinde parasal limit söz konusu olmadığı için yapılacak alımda bir sınırlama mevcut değildir.

Yazıldı Duyurular, Güncel Mevzuat, Makale ve Görüşler

Belediyelerde İş Güvenliği Uzmanı Çalıştırılmasına Dair Soru/Cevap

Kas13
2013
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Sn.Hocam; 6331 sayılı İş sağlığı ve güvenliği kanunu gereği tüm idareler ve işyerlerinin tehlike sınıflarına göre İş güvenliği uzmanı çalıştırması gerekmektedir. Ancak 6331 sayılı iş kanunun yürürlük başlıklı 38. maddesinde ;

 

Yürürlük

MADDE 38 – (1) Bu Kanunun;

a) (Değişik: 12/7/2013-6495/56 md.) 6 ve 7 nci maddeleri;

1) 4857 sayılı İş Kanununun mülga 81 inci maddesi kapsamında çalışanlar hariç kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1/7/2016 tarihinde,

2) 50’den az çalışanıolan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1/1/2014 tarihinde,

3) Diğer işyerleri için yayımıtarihinden itibaren altı ay sonra,

b) 9, 31, 33, 34, 35, 36 ve 38 inci maddeleri ile geçici 4, geçici 5, geçici 6, geçici 7 ve geçici 8 inci maddeleri yayımı tarihinde,

c) Diğer maddeleri yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra,

yürürlüğe girer.denilmekte olup; Biz memur ve işçi çalıştıran çok tehlikeli sınıfta yer alan bir belediye olarak iş güvenliği uzmanı çalıştırmak zorunda mıyız, yoksa kamu kurumu olarak 01/07/2016 tarihinden sonramı zorunluyuz. İdare olarak takıldığımız asıl konu 38. maddenin 1. fıkrasında yazan “4857 sayılı İş Kanununun mülga 81 inci maddesi kapsamında çalışanlar hariç kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için 1/7/2016 tarihinde,” maddesinde yazan İş Kanununun mülga 81 inci maddesi kapsamında çalışanlar hariç kamu kurumları . Biz belediye olarak 81. madde kapsamına giriyor muyuz?Mülga 81. Maddeyi de incelediğimizde;

İş sağlığıve güvenliği hizmetleri

Madde 81 – (Değişik: 15/5/2008-5763/4 md.)

İşverenler, devamlı olarak en az elli işçi çalıştırdıkları işyerlerinde alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin belirlenmesi ve uygulanmasının izlenmesi, iş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesi, işçilerin ilk yardım ve acil tedavi ile koruyucu sağlık ve güvenlik hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla, işyerindeki işçi sayısı,işyerinin niteliği ve işin tehlike sınıf ve derecesine göre;

a) İşyeri sağlık ve güvenlik birimi oluşturmakla,

b) Bir veya birden fazla işyeri hekimi ile gereğinde diğer sağlık personelini görevlendirmekle,

c) Sanayiden sayılan işlerde iş güvenliği uzmanı olan bir veya birden fazla mühendis veya teknik elemanı görevlendirmekle,

yükümlüdürler.

İşverenler, bu yükümlülüklerinin tamamını veya bir kısmını, bünyesinde çalıştırdığı ve bu maddeye dayanılarak çıkarılacak yönetmelikte belirtilen vasıflara sahip personel ile yerine getirebileceği gibi, işletme dışında kurulu ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alarak da yerine getirebilir. Bu şekilde hizmet alınması işverenin sorumluklarınıortadan kaldırmaz.

(Ek fıkra: 23/7/2010-6009/49 md.)İşyeri sağlık ve güvenlik birimleri ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin nitelikleri, ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alınmasına ilişkin hususlar, bu birimlerde bulunması gereken araç, gereç ve teçhizat ile görevlendirilecek işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personelinin nitelikleri, sayısı, işe alınmaları, görev, yetki ve sorumlulukları, çalışma şartları,görevlerini nasıl yürütecekleri, eğitimleri ve belgelendirilmeleri ile eğitim kurumlarının yetkilendirilmeleri, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı eğitim programlarının ve bu programlarda görev alacak eğiticilerin niteliklerinin belirlenmesi ve belgelendirilmeleri ile eğitimlerin sonunda yapılacak sınavlar ilgili tarafların görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

(Ek fıkra: 23/7/2010-6009/49 md.) İşyeri hekimlerinin, işyeri sağlık ve güvenlik birimleri ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerinde görevlendirilmeleri ve hizmet verilen işyerlerinde çalışan işçilerle sınırlı olmak üzere görevlerini yerine getirmeleri hususunda diğer kanunların kısıtlayıcı hükümleri uygulanmaz.Kanuna veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kamu kurum ve kuruluşlarında ilgili mevzuatına göre çalıştırılmakta olan hekimlere, üçüncü fıkrada öngörülen eğitimler aldırılmak suretiyle ve aslî görevleri kapsamında, çalışmakta oldukları kurum ve kuruluşların asıl işveren olarak çalıştırdıklarıişçilerin işyeri hekimliği hizmetleri gördürülür. Bu kurum ve kuruluşların diğer personel için oluşturulmuş olan sağlık birimleri, işyeri sağlık ve güvenlik birimi olarak da kullanılabilir.

yazmakta olup; bu kanun maddesinde olup olmadığımızı anlayabilmiş değiliz. Tüm bu bilgiler ışığında Belediye olarak İş güvenliği uzmanı çalıştırmak zorunda mıyız ? yoksa 1. maddede yazan 01/07/2016 tarihine kadar ertelendi mi? İyi çalışmalar.

Marmaris Belediye Başkanlığı/Fen İşleri Müdürlüğü

CEVAP :

6331 sayılı İş sağlığı ve güvenliği Kanununun yürürlük maddesi olan 38.maddesinde yapılan değişiklikle Kanunun yürürlüğü 01/07/2016 tarihine kadar ertelenmiş bulunmaktadır.Bu nedenle iş güvenliği uzmanı çalıştırma zorunluluğunuz bu tarihe ertelenmiştir.Ancak Kanunun öngördüğü şekilde belediyenin risk analizini yaptırarak tehlike sınıfını belirlemek  ve raporlattırmak zorundasınız.Bunun tespiti,genelde hizmet alımı yapılarak gerçekleştirilmiş veya gerçekleştirilmektedir.Böylece belediye birimlerinde çalışanlarınızın hangi tehlike sınıfında olduklarını belirleyeceksiniz ki belki de yapmışsınızdır.Bu durum, hazırlanan raporun 1.7.2016 ya kadar bekletileceği anlamını taşır.

 

Yazıldı Soru / Cevap
Onceki Sayfa ← Sonraki Sayfa →

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız