Bilgileri okumak için linke tıklayınız… 2013 Yılı Pratik Bilgiler
Belediyelerimizi İlgilendiren Haberler
*31 Aralık 2012 Tarihli ve 28514 4. Mükerrer Sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 1- Pazar Yerleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ve Sebze ve Meyve Ticareti Ve Toptancı Halleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile ilgili Yönetmeliklerde değişiklikler yapılmıştır.
*Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün 04/01/2013 tarihli Genelgesi ile Mahalli İdarelerin Sözleşmeli Personeli Ücret Tavanları yayınlanmıştır.
*4 Ocak 2013 Tarihli ve 28518 Sayı Resmî Gazetede yayımlanan 350 Sıra Nolu Milli Emlak Genel Tebliği ile; 2946 sayılı Kamu Konutları Kanunu kapsamındaki konutların aylık kira bedelleri belirlenmiştir.
5 Ocak 2013 tarihli ve 28519 sayılı Resmi Gazetede; Kadın Konukevlerinin Açılması ve İşletilmesi Hakkında Yönetmelik yayınlanmıştır.
15 Ocak 2013 gün ve 28529 sayılı Resmi Gazete’de 2013 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE UYGULAMA TEBLİĞİ (SIRA NO: 2) yayınlandı.
1- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 212 nci maddesine dayanılarak hazırlanan ve 19/11/1986 tarihli ve 86/11220 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Devlet Memurları Yiyecek Yardımı Yönetmeliğinin 4 üncü maddesinde, yemek bedelinin bütçeden karşılanmayan kısmının yemek yiyenlerden alınacağı hükme bağlanmış bulunmaktadır.
Bu çerçevede, öğle yemeği servisinden faydalanan memurlardan 15/1/2012-14/1/2013 tarihleri arasında alınacak yemek bedelleri 13/1/2012 tarihli ve 28172 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (2) Sıra No’lu 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Uygulama Tebliğiyle belirlenmişti. Bu bedellerin yerine 2013 yılında öğle yemeği servisinden faydalanacak olanlardan en az aşağıda belirlenen tutarlar üzerinden günlük yemek bedeli alınması uygun görülmüştür.
Memurlardan; |
15/1/2013 tarihinden 14/1/2014 tarihine kadar |
|
1) | Ek göstergesiz görevlerde bulunanlardan | 0,95 TL |
2) | 1100’e kadar (1100 dahil) ek göstergeli görevlerde bulunanlardan |
1,58 TL |
3) | 2200’e kadar (2200 dahil) ek göstergeli görevlerde bulunanlardan |
1,92 TL |
4) | 3600’e kadar (3600 dahil) ek göstergeli görevlerde bulunanlardan |
2,47 TL |
5) | 4800’e kadar (4800 dahil) ek göstergeli görevlerde bulunanlardan |
3,25 TL |
6) | 4800’den daha yüksek ek göstergeli görevlerde bulunanlardan |
3,60 TL |
Sözleşmeli personelden; |
15/1/2013 tarihinden 14/1/2014 tarihine kadar |
|
1) | Aylık brüt sözleşme ücretleri 1.925 TL kadar (1.925 TL dahil) olanlardan |
1,13 TL |
2) | Aylık brüt sözleşme ücretleri 3.360 TL kadar (3.360 TL dahil) olanlardan |
1,92 TL |
3) | Aylık brüt sözleşme ücretleri 4.700 TL kadar (4.700 TL dahil) olanlardan |
3,43 TL |
4) | Aylık brüt sözleşme ücretleri 4.700 TL üzerinde olanlardan |
4,32 TL |
2- Bu uygulamaya 15/1/2013 tarihinde başlanacaktır.
3- Kuruluşlar hizmetlerinin özelliği, yemek maliyetleri ve yemek servisinin farklı mahallerde daha iyi şartlarda sunulması gibi hususları dikkate alarak belirtilen miktarların üzerinde yemek bedeli tespit edebileceklerdir.
4- Bu Tebliğe, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, özel bütçeli idareler, kamu iktisadi teşebbüsleri, döner sermayeli kuruluşlar ve fonlar ile diğer kamu idareleri uyacaklardır.
Tebliğ olunur.
6331 SAYILI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU İLE İŞVERENLERE GETİRİLEN YÜKÜMLÜLÜKLER
I. GENEL DEĞERLENDİRME
Bilindiği üzere 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6331 Sayılı “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu” ile iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı tek bir kanun çatısı altında birleştirilmiş ve bu kapsamda işverenlere ilave bazı yükümlülükler getirilmiştir.
Esasen iş sağlığı ve güvenliği konuları 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 5’nci bölümünde düzenlenmiş olup, söz konusu kanunun 77, 78, 79, 80, 81 ve 88’nci maddelerine göre yürürlüğe konulan yönetmeliklerin bu kanuna aykırı olmayan hükümleri, bu kanunda öngörülen yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar uygulanmaya devam olunacaktır (Geç.Madde 2).
4857 sayılı İş Kanunu kapsamında hali hazırda yürürlükte bulunan konumuzla ilgili yönetmelikler şöyledir;
– Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik,
– Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği
– İşyerlerinde İşin Durdurulmasına veya İşyerlerinin Kapatılmasına Dair Yönetmelik
– İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulları Hakkında Yönetmelik
– İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik
– İşyeri Hekimlerinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelik
– İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği
Yeni düzenlemeyle iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili hususlar daha kapsamlı şekilde ayrı bir yasal çerçeveye kavuşturulmuş ve işverenlere ilave bazı yükümlülükler getirilmiştir.
Önümüzdeki günlerde iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak yayımlanacak yönetmeliklerin dikkatlice izlenmesi gerekmekte olup, aşağıda 6331 sayılı Kanun kapsamında yapılan bazı düzenlemelere ana başlıklar itibariyle kısaca yer verilmiştir.
II.YENİ KANUN KAPSAMINDA YAPILAN YENİLİK VE DEĞİŞİKLİKLER
1. Kanunun Kapsamı:
6331 sayılı Kanunun kapsamı “Kapsam ve İstisnalar” başlığı altında Kanunun 2’nci maddesinde aşağıdaki şekilde tanımlanmış olup, eskisine göre oldukça genişletilmiştir.
“bu kanun, kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır”
Anlaşılacağı üzere, Kanun’un getirdiği yükümlülük ve sorumluluklardan muafiyet sağlamak için tayin edilmiş bir asgari işçi sayısı yoktur. Öte yandan ev hizmetlerinde çalışanlar, her hangi bir personel çalıştırmayıp kendi nam ve hesabına mal veya hizmet üretimi yapanlar ile genel olarak askeri ve istihbarat birimleri Kanun kapsamına dahil edilmemiştir.
2. İşverenlere Getirilen İlave Yükümlülükler:
Mevcut İş Kanunu ve yönetmeliklere ek olarak İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile
– İş sağlığı ve güvenliği konusunda her türlü tedbirin alınması,
– Risk değerlemesi yapılması veya yaptırılması,
– Çalışanlara görev verilirken iş sağlığı ve güvenliğinin göz önünde bulundurulması,
– İş sağlığı ve güvenliği konusunda çalışanların bilgilendirilmesi ve eğitilmesi
hususlarında işverenlerin mevcut sorumlulukları artırılmış ve ilave yükümlülükler getirilmiştir.
Kanunun 4’ncü maddesinin (2). bendinde açıkça belirtildiği gibi işyeri dışındaki uzman kişi ve kuruluşlardan hizmet alınması işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır.
3. İşverenlerin Risk Değerlendirmesi Yapma veya Yaptırma Yükümlülüğü:
Kanuna göre işveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden risklerin değerlendirilmesini yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür. Bu noktada, risklerden etkilenecek çalışanların durumu, kullanılacak iş ekipmanlarının belirlenmesi, işyerinin tertip ve düzeni gibi hususlar işverence dikkate alınmalıdır. İşveren bu konuda gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve araştırmaların yapılmasını sağlar.
Ayrıca çok tehlikeli sınıfta yer alan maden, metal ve yapı işleri ile tehlikeli kimyasallarla çalışan işlerin yapıldığı veya büyük endüstriyel kazaların olabileceği işyerlerinde, risk değerlendirmesi yapılmamış olması durumunda iş durdurulabilecektir (Madde 25 (1)).
4. İşyeri Hekimi ve İş Güvenliği Uzmanı Çalıştırma Yükümlülüğü:
Mevcut İş Kanununda işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştırma yükümlülüğü ile ilgili olarak;
– Elli işçi çalıştırma şartı ve
– İş güvenliği uzmanı için işin sanayiden sayılan işlerden olması şartı
6331 sayılı Kanun ile ortadan kaldırılmıştır.
Kanunun 6’ncı maddesi ile her işverenin iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli görevlendirmek durumunda olduğu belirtmiştir. Bu kişiler iş yerinde istihdam edilebileceği gibi, ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet satın almak suretiyle de temin edilebilecektir.
Ayrıca Kanunun 7’nci maddesi ile de on işçiden az işçinin çalıştırıldığı işyerlerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca destek sağlanabileceğini belirtilmektedir.
5. Tehlike Sınıfının Belirlenmesi:
İşyerleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından kısa vadeli sigorta kolları prim oranları da dikkate alınmak suretiyle “az tehlikeli”, “tehlikeli” ve “çok tehlikeli” olarak sınıflandırılacak, söz konusu sınıflandırma yayımlanacak bir Tebliğle belirlenecektir (Madde 9).
İşyeri için belirlenmiş olan tehlike sınıfı, aynı zamanda çalıştırılacak iş güvenliği uzmanının yetki belgesi ve Kanunun ilgili maddelerinin yürürlüğe girişi açısından da etkili olacaktır.
“Çok tehlikeli” sınıfta yer alan işyerleri (A) sınıfı, “Tehlikeli” sınıfta yer alan işyerleri en az (B) sınıfı, “Az Tehlikeli” sınıfta yer alan işyerleri ise en az (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip kişileri çalıştıracaktır.
Ancak bu konuda Kanunun Geçici 4’ncü maddesinde geçiş hükümlerine yer verilmiş olup bu kapsamda;
“ çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde (A) sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı görevlendirme yükümlülüğü, bu işyerlerinde Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle (B) sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı görevlendirilmesi; tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde ise (B) sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı görevlendirme yükümlülüğü, bu işyerlerinde Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle (C) sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı görevlendirilmesi kaydıyla yerine getirilmiş sayılır” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
6. İş Kazası ve Meslek Hastalıklarının Bildirimi:
İşveren bütün iş kazalarının ve meslek hastalıklarının kaydını tutmak ve bu konularda rapor düzenlemek zorundadır.
İşveren bildirimleri Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapacaktır. Kanunun 14’ncü maddesinde belirtilen bu yükümlülüğün uygulanmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı’nın görüşünü almak sureti ile bir yönetmelik çıkaracaktır.
7. Sağlık Gözetimi ve Çalışanların Sağlık Muayenesi:
İşverenler;
– İşe girişlerde,
– İş değişikliklerinde,
-İş kazası, meslek hastalığı, sağlık gibi sebeplerle işten uzaklaşmalarından sonra işe dönüşlerinde çalışanın talep etmesi halinde,
– İşyerinin tehlike sınıfına göre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca belirlenen aralıklarda çalışanlarının sağlık muayenelerini yaptırmak zorundadır.
Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde çalışacaklar, yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu olmadan işe başlatılamaz (Madde 15/(2)).
Çalışanlar için daha önce alınmış olan periyodik sağlık raporları, bu raporların süresi bitinceye kadar geçerli olacaktır (Geç.Madde 3).
8. Çalışan Temsilcisi:
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun getirdiği en önemli yeniliklerden biri, işyerlerinde “Çalışan Temsilcisi” seçilmesi veya seçimle belirlenemediği takdirde işveren tarafından atanmasıdır.
Bir işyerinde kaç çalışan temsilcisinin görevlendirileceği, kanunun 20’nci maddesinde belirlenmiş olup şöyledir;
– 2 – 50 çalışanı bulunan işyerlerinde bir,
– 51 – 100 çalışanı bulunan işyerlerinde iki,
– 101 – 500 çalışanı bulunan işyerlerinde üç,
– 501 – 1000 çalışanı bulunan işyerlerinde dört,
– 1001 – 2000 çalışanı bulunan işyerlerinde beş,
– 2001 ve üzerinde çalışanı bulunan işyerlerinde altı
çalışan temsilcisi belirlenmek zorundadır. Temsilci sayısının birden fazla olması halinde, temsilciler arasından yapılacak seçimle bir “Baş Temsilci” belirlenecektir.
Çalışan temsilcileri, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğini tehdit eden tehlikelerin kaynağının bertaraf edilmesini veya tehlikenin bertaraf edilmesi işin özelliği gereği mümkün değil ise riskin azaltılmasını, işverene öneride bulunma yoluyla isteme ve gerekli tedbirlerin alınmasını talep etme hakkına sahiptirler.
9. İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu:
4857 sayılı İş Kanunu 80’nci maddesi ile sanayiden sayılan, en az elli işçi çalıştıran ve altı aydan fazla sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu kurulmasını öngörmekteydi.
6331 sayılı Kanun’un 22’nci maddesi ile, sanayiden sayılan ibaresine yer vermemek suretiyle, elli ve daha fazla çalışanın bulunduğu ve altı aydan fazla süren sürekli işlerin yapıldığı, özel veya kamu sektöründe faaliyet gösteren her işyerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu oluşturulması zorunluluğunu hükme bağlamıştır.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğu haller ile ilgili düzenlemeler de yine Kanun’un 22’nci maddesinde yer almaktadır.
10. İdari Para Cezaları:
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hükümlerine aykırı hareketlerin müeyyidesi idari para cezaları şeklinde Kanunun 26’ncı maddesinde düzenlenmiştir.
Söz konusu Kanun ile idari para cezalarının kapsamı genişletilmiş, ceza miktarlarında ise artış yapılmıştır.İdari para cezalarıyla ilgili detaylı bir tablo Duyuru ekine konulmuştur (Ek 1).
11. Güvenlik Raporu veya Büyük Kaza Önleme Politikası Belgesi:
İşletmeye başlanmadan önce, büyük endüstriyel kaza oluşabilecek işyerleri için, işyerlerinin büyüklüğüne göre büyük kaza önleme politika belgesi veya güvenlik raporu işveren tarafından hazırlanır.
Güvenlik raporu hazırlamak zorunda olan işverenler, ancak hazırladıkları raporlar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca içerik ve yeterlilik olarak incelenmesinden sonra işyerlerini açabilirler (Madde 30).
12. Kanunla İlgili İkincil Mevzuat Düzenlemeleri:
Yukarıda bazı başlıklar itibariyle değinilen 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun işleyişiyle ilgili;
– İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının nitelikleri,
– Çalışma temsilcisi,
– Tehlike derecesinin hangi esaslara göre belirleneceği,
– Güvenlik raporunda yer alması gereken esaslar ile diğer pek çok husus hakkında
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliklerle detaylı şekilde düzenlemeler yapılacaktır.
III.YÜRÜRLÜK
6331 sayılı kanunun yürürlüğüyle ilgili 38’nci maddesi özetle şöyledir;
· Kanun’un “iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri” ile ilgili 6’ncı maddesi, “iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin desteklenmesi” ile ilgili 7’nci maddesi ve “işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları” ile ilgili 8’nci maddesine ilişkin hükümleri;
– Kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için Kanun’un yayımı tarihinden itibaren iki yıl sonra (01.07.2014),
– 50’den az çalışanı olup tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için yayımı tarihinden itibaren bir yıl sonra (01.07.2013),
– Diğer işyerleri için yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra (01.01.2013) yürürlüğe girecektir.
· Kanun’un tehlike sınıflarının belirlenmesi hakkındaki 9’ncu maddesi, belgelendirmeye dair 31’nci maddesi, diğer kanunlarda değişiklik yapan 32, 33, 34, 35 ve 36’ncı maddeleri yayım tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir (30.06.2012).
· Kanun’un diğer maddeleri ise yayım tarihinden itibaren altı ay sonra yürürlüğe girecektir (01.01.2013).
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa Göre Uygulanacak İdari Para Cezaları
Madde Başlığı |
Madde |
Cezanın Konusu |
Cezanın Miktarı |
|
MADDE 4 – İşverenin genel yükümlülükleri |
4/1-a |
İşverenin tedbir alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi (Her türlü tedbir: Organizasyon, araç-gereç, eğitim, bilgi, mesleki riskleri önleme, iyileştirme) | 2.000 TL | Her yükümlülük için ayrı ayrı |
4/1-b |
Tedbirlerin izlenmemesi, denetlenmemesi ve uygunsuzlukların giderilmemesi | 2.000 TL | Her yükümlülük için ayrı ayrı | |
MADDE 6 – İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri |
6/1-a |
İş güvenliği uzmanı veya işyeri hekimi görevlendirilmemesi | 5.000 TL | Her bir kişi için ve aykırılığın devam ettiği her ay için aynı miktar |
Diğer sağlık personeli çalıştırılmaması | 2.500 TL | Her bir kişi için ve aykırılığın devam ettiği her ay için aynı miktar | ||
6/1-b |
İSG hizmetleri için araç-gereç-mekan ve zaman sağlanmaması | 1.500 TL | Her bir ihlal için ayrı ayrı | |
6/1-c |
İSG hizmetlerini yürütenler arasında koordinasyonun sağlanmaması | 1.500 TL | Her bir ihlal için ayrı ayrı | |
6/1-ç |
İşverene yazılı olarak bildirilen tedbirlerin yerine getirilmemesi | 1.000 TL | Her tedbir için | |
6/1-d |
Görevlendirilen kişilerin, hizmet alınan kuruluşların, başka işyerlerinden gelen çalışanların ve bunların işverenlerinin İSG riskleri konusunda bilgilendirilmemesi | 1.500 TL | Her bir ihlal için ayrı ayrı | |
MADDE 8 – İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları |
8/1 |
İşgüvenliği uzmanı ve işyeri hekimlerinin hak ve yetkilerinin kısıtlanması | 1.500 TL | Her bir ihlal için ayrı ayrı |
8/6 |
İşyeri sağlık ve güvenlik biriminin kurulması | 1.500 TL | Her bir ihlal için ayrı ayrı | |
MADDE 10 – Risk değerlendirmesi, kontrol, ölçüm ve araştırma |
10/1 |
Risk değerlendirmesi yapılmaması veya yaptırılmaması | 3.000 TL | |
4.500 TL | Aykırılığın devam ettiği her ay için | |||
10/4 |
Risklerin belirlenmesine yönelik gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve araştırmaların yapılmaması | 1.500 TL |
MADDE 11 – Acil durum planları, yangınla mücadele ve ilk yardım |
11 |
Acil durumların belirlenmemesi, acil durumlar için tedbir alınmaması, acil durum planlarının hazırlanmaması, destek elemanı görevlendirilmemesi, araç-gereç sağlanmaması, eğitim ve tatbikatların yapılmaması, acil durumlarda işyeri dışındaki kuruluşla irtibatı sağlayacak düzenlemenin yapılmaması | 1.000 TL | Her yükümlülük için ayrı ayrı |
1.000 TL | Aykırılığın devam ettiği her ay için | |||
MADDE 12 – Tahliye |
12 |
Ciddi, yakın ve önlenemeyen tehlike durumunda; çalışanların işi bırakarak güvenli yere gidebilmesinin, özel olarak görevlendirilenler dışındaki çalışanların işe devam etmelerini istemek | 1.000 TL | Her yükümlülük için ayrı ayrı |
1.000 TL | Aykırılığın devam ettiği her ay için | |||
MADDE 14 – İş kazası ve meslek hastalıklarının kayıt ve bildirimi |
14/1 |
İş kazalarının ve meslek hastalıklarının kaydının tutulmaması, bunlar hakkında incelemeler yapılarak ilgili raporların düzenlenmemesi, ramak kala olayların incelenerek raporların düzenlenmemesi | 1.500 TL | Her yükümlülük için ayrı ayrı |
14/2 |
İşverenin, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını 3 iş günü içinde SGK’ya bildirmemesi | 2.000 TL | ||
14/4 |
Sağlık hizmeti sunucularının, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını en geç 10 gün içinde SGK’ya bildirmemesi | 2.000 TL | ||
MADDE 15 – Sağlık gözetimi |
15/1 |
Sağlık gözetiminin yapılmaması | 1.000 TL | Her çalışan için ayrı ayrı |
15/2 |
Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde çalışacaklar için sağlık raporu alınmadan işe başlatma | 1.000 TL | Her çalışan için ayrı ayrı | |
MADDE 16 –Çalışanların bilgilendirimesi |
16 |
Çalışanların ve temsilcilerin bilgilendirilmemesi (riskler, tedbirler, yasal hak ve sorumluluklar, ilk yardım, yangın, tahliye) | 1.000 TL | Her çalışan için ayrı ayrı |
MADDE 17 –Çalışanların eğitimi |
17/1-7 |
Çalışanlara eğitim verilmemesi | 1.000 TL | Her çalışan için ayrı ayrı |
MADDE 18 –Çalışanların görüşlerinin alınması ve katılımlarının sağlanması |
18 |
Çalışanların görüşlerinin alınmaması ve katılımlarının sağlanmaması (İSG konularına teklif getirme, seçilecek iş ekipmanı, yeni teknoloji, hekim, uzman, hemşire seçimi, il yardım, yangın, tahliye için görevlendirilecek kişilerin belirlenmesi) | 1.000 TL | Her aykırılık için ayrı ayrı |
MADDE 20 – Çalışan temsilcisi |
20/1 |
Çalışan temsilcilerinin görevlendirilmemesi veya seçilmemesi | 1.000 TL | |
20/3 |
Çalışan temsilcilerinin işverene öneride bulunma ve tedbir alınmasını isteme hakkının verilmemesi | 1.500 TL | ||
20/4 |
Çalışan temsilcilerinin ve destek elemanlarının haklarının kısıtlanması, imkan sağlanmaması | 1.000 TL | ||
MADDE 22 – İş sağlığı ve güvenliği kurulu |
22 |
50 ve daha fazla çalışanı olan işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği kurulunun oluşturulmaması, alt işverenin bulunduğu hallerde uygun kurulun oluşturulmaması, kurullar arası koordinasyonun sağlanmaması | 2.000 TL | Her aykırılık için ayrı ayrı |
MADDE 23 – İş sağlığı ve güvenliğinin koordinasyonu |
23/2 |
Birden fazla işyerinin bulunduğu iş merkezleri, iş hanları, sanayi bölgeleri veya siteleri gibi yerlerde İSG konusundaki uyarılara uymayan işverenlerin, yönetim tarafından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bildirilmesi | 5.000 TL | |
MADDE 24 – Teftiş, inceleme, araştırma, müfettişin yetki, yükümlülük ve sorumluluğu |
24/2 |
Ölçüm, inceleme ve araştırma yapılmasına, numune alınmasına veya eğitim kurumları ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin kontrol ve denetiminin yapılmasına engel olunması | 5.000 TL | |
MADDE 25 – İşin durdurulması |
25 |
İşyerinin bir bölümünde veya tamamında verilen durdurma kararına uymayarak durdurulan işe devam ettirilmesi | 10.000 TL | |
25/6 |
İşin durdurulması sebebiyle işsiz kalan çalışanlara ücretlerinin ödenmemesi, az ödenmesi veya uygun başka iş verilmemesi | 1.000 TL | İhlale uğrayan her çalışan için ayrı ayrı | |
1.000 TL | Aykırılığın devam ettiği her ay için |
MADDE 29 – Güvenlik raporu veya büyük kaza önleme politika belgesi |
29 |
Büyük kaza önleme politika belgesinin hazırlanmaması | 50.000 TL | |
Belgeyi Bakanlığa sunmadan işyerinin faaliyete geçirilmesi | 80.000 TL | |||
İşletilmesine izin verilmeyen işyerinin faaliyete geçirilmesi | 80.000 TL | |||
Durdurulan işyerinde faaliyete devam edilmesi | 80.000 TL | |||
MADDE 30 – İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çeşitli yönetmelikler |
30 |
30’ncu maddede öngörülen yönetmelik hükümlerinin yerine getirilmemesi | 1.000 TL | Her hüküm için ayrı ayrı |
1.000 TL | Aykırılığın devam ettiği her ay için |
(Bu Yazı “BDO Yayıncılık A.Ş.” Tarafından 19.12.2012 Tarih ve 2012/107 Sayılı Sirkülerden özetlenerek alıntılanmıştır)
2013 yılına ait emlak (bina, arsa ve arazi) vergi değerleri ile 2013 yılında mükellef olacakların emlak vergi değerlerinin hesabında dikkate alınacak asgari ölçüde arsa ve arazi metrekare birim değerlerinin tespiti hususunda EMLAK VERGİSİ KANUNU GENEL TEBLİĞİ (Seri No: 61) 1 Ocak 2013 gün ve 28515 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.Tebliğ’de emlak vergisi uygulamasında 2012 yılına ait uygulanacak yeniden değerleme oranının, 419 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile %7,80 (yedi virgül seksen) olarak tespit ve ilan edildiği açıklanarak,2013 yılı uygulamasında bu oranın dikkate alınacağı belirtilmektedir.
6363 sayılı 2013 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu 31.12.2012 tarih ve 28514 sayılı 1.Mükerrer Resmi Gazete’de yayınlandı.
Esas Sayısı : 2011/36,Karar Sayısı : 2011/181,Karar Günü : 29.12.2011
( 05.04.2012gün ve 28225 sayılı R.G.)
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : İzmir 3. İdare Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 3.5.1985 günlü, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun, 9.12.2009 günlü, 5940 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle değiştirilen 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “…32…” ibaresinin, Anayasa’nın 2. maddesine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Davacının ruhsat almaksızın yaptığı öne sürülen yapının 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesi gereğince yıkılmasına ve aynı Kanun’un 42. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacıya idari para cezası uygulanmasına dair belediye encümeni kararının iptali istemiyle açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme iptali için başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“Davacı… vekili Av…. tarafından, İzmir İli, Gaziemir İlçesi, Hürriyet Mahallesi, 1060 Sokak, No:51 adresinde ve tapunun 11553 ada, 2 parselde kayıtlı taşınmazda ruhsatsız yapıldığı öne sürülen inşaatın 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesi gereğince yıkımına ve davacının aynı Yasanın 42. maddesi uyarınca 9.391,12-TL para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Gaziemir Belediye Encümeni’nin 02/12/2010 günlü, 795 sayılı kararının iptali istemiyle Gaziemir Belediye Başkanlığı’na karşı açılan davada, uyuşmazlığın konusu para cezasının dayanaklarından birisi olan 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 09/12/2009 günlü, 5940 sayılı Yasa ile değişik 42. maddesinin 3. fıkrasının “18, 28, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 40 ve 41 inci maddelerde belirtilen mükellefiyetleri yerine getirmeyen veya bu maddelere aykırı davranan yapı veya parsel sahibine, harita, plan, etüt ve proje müelliflerine, fenni mesullere, yapı müteahhidine ve şantiye şefine, ilgisine göre ayrı ayrı olmak üzere ikibin Türk Lirası, bu fiillerin çevre ve sağlık şartlarına aykırı olması halinde dörtbin Türk Lirası, can ve mal emniyetini tehdit etmesi halinde altıbin Türk Lirası idari para cezası verilir.” şeklindeki hükmünde yer alan, aynı Kanunun 32. maddesini ifade eden, “32” ibaresinin Anayasa hükümlerine aykırı olduğu düşüncesi ile 2949 sayılı Yasanın 28. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesince “somut norm denetimi” yapılmak üzere Anayasa’ya aykırılık itirazında bulunulması gerektiği sonucuna varılmakla işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık konusu olayda, davacı tarafından ruhsatsız olarak 121 m2 ebadında zemin üstü (kolon betonları dökülmüş, tuğla duvarları örülmüş, tabliyenin betonları dökülüyor vaziyette) 2. katının inşa edildiğinin 11/11/2010 günlü Yapı Tatil Zaptı ile tespit edildiği ve yapının mühürlenerek inşaatın durdurulduğu, sonrasında dava konusu Gaziemir Belediye Encümeni’nin 02/12/2010 günlü, 795 sayılı kararı ile davacının, söz konusu eylemi nedeniyle 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5940 sayılı Yasa ile değişik 42. maddesinin 2. fıkrası uyarınca hesaplanan 7.347,12-TL ve davacının yine aynı maddenin 3. fıkrasında atıf yapılan Yasanın 32. maddesine aykırı davrandığından bahisle 2.044,00-TL (yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanan tutar) olmak üzere toplam 9.391,12-TL para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, Gaziemir Belediye Encümeni’nin yıkım ve para cezasına konu 02/12/2010 tarih ve 795 sayılı kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
3194 sayılı Yasanın 42. maddesinde düzenlenen idari para cezaları, imar ve kamu düzenine aykırı davranışların önlenmesi amacıyla, araya yargısal bir karar girmeden, idarenin doğrudan işlemiyle idare hukukuna özgü usullerle kesilen ve uygulanan yaptırımlardır. 09/12/2009 günlü, 5940 sayılı Yasa ile değişik söz konusu maddenin 2. fıkrası hükmü, ruhsat alınmadan, ruhsat veya eklerine veya imar mevzuatına aykırı olarak yapının yapıldığı yönündeki idarenin tespiti üzerine fıkrada belirtilen kıstaslar çerçevesinde para cezası verilmesini öngörmektedir. Anılan maddede para cezası kesilmesinin sebep unsurunu oluşturan davranışlar; “ruhsat alınmadan yapı yapılması”, “ruhsat veya eklerine aykırı yapı yapılması” ve “imar mevzuatına aykırı yapı yapılması” olarak sayılmıştır.
Aynı maddenin 3. fıkrasında ise; “18, 28, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 40 ve 41. maddelerde belirtilen mükellefiyetleri yerine getirmeyen veya bu maddelere aykırı davranan yapı veya parsel sahibine, harita, plan, etüt ve proje müelliflerine, fenni mesullere, yapı müteahhidine ve şantiye şefine, ilgisine göre ayrı ayrı olmak üzere ikibin Türk Lirası, bu fiillerin çevre ve sağlık şartlarına aykırı olması halinde dörtbin Türk Lirası, can ve mal emniyetini tehdit etmesi halinde altıbin Türk Lirası idari para cezası verilir.” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen 42. maddenin 3. fıkrası hükmünde, “32. maddede belirtilen mükellefiyetleri yerine getirmemek” veya “32. maddeye aykırı davranmak” hallerinin de ayrıca para cezası gerektirdiği ifade edilmektedir.
3194 sayılı Yasanın “Ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak başlanan yapılar” başlıklı 32. maddesinde; “Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce (…) tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur.
Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshası da muhtara bırakılır.
Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister.
Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir.
Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yasanın 32. maddesi hükmünde, aynı Yasanın 42. maddesinin 3. fıkrasında atıf yapılan “32. maddeye aykırı davranmak” halleri; “ruhsat alınmadan yapıya başlanılması” veya “ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapılması” şeklinde ifade edilmiş, “32. maddede yer alan mükellefiyetler” ise; (yapının ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak başlandığının tespiti üzerine tespit tarihinden itibaren en çok bir ay içinde) “yapının ruhsata uygun hale getirilmesi” veya “ruhsat alınması” olarak belirtilmiştir.
Bu açıklamalar çerçevesinde, 3194 sayılı Yasanın 5940 sayılı Yasa ile değişik 2. ve 3. fıkralarında para cezası kesilmesini gerektiren davranışlar, “ruhsat alınmadan yapı yapılması” veya “ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapılması” olarak karşımıza çıkmaktadır.Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu belirtilmiştir.Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde Anayasa ve yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir.Yukarıda belirtildiği gibi hukuk devleti ilkeleri gereği kişi aynı eylem nedeniyle birden fazla yargılanmaz ve cezalandırılmaz. Ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığının tespiti üzerine idare tarafından, ilgilisi “ruhsat almadan veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yaptığı” gerekçesiyle İmar Kanunu’nun 42. maddesinin 2. fıkrası uyarınca para cezası ile cezalandırılmasının yanı sıra itiraz konusu 3. fıkraya göre de aynı nedenlerle ayrıca bir para cezası ile cezalandırılması ihtimali ortaya çıkacaktır.
Böyle bir olasılığın varlığı, 3194 sayılı Yasanın 42. maddesinin 3. fıkrasındaki “18, 28, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 40 ve 41. maddelerde belirtilen mükellefiyetleri yerine getirmeyen veya bu maddelere aykırı davranan yapı veya parsel sahibine, harita, plan, etüt ve proje müelliflerine, fenni mesullere, yapı müteahhidine ve şantiye şefine, ilgisine göre ayrı ayrı olmak üzere ikibin Türk Lirası, bu fiillerin çevre ve sağlık şartlarına aykırı olması halinde dörtbin Türk Lirası, can ve mal emniyetini tehdit etmesi halinde altıbin Türk Lirası idari para cezası verilir.” hükmünde 32. maddeye yönelik düzenlemeyi (“32” ibaresini), Anayasanın hukuk devleti ilkesinin düzenlendiği 2. maddesine aykırı hale getirmektedir.
Nitekim, 5940 sayılı Yasanın, TBMM’ne ait internet sitesinde yer alan madde gerekçelerinin uyuşmazlığa konu fıkraya ilişkin bölümünde, 32. maddeye atfen yapılan düzenlemeye yönelik bir açıklamaya da yer verilmemiştir.
Diğer yandan, İmar Kanunu’nun 42. maddesinin 3. fıkrası, aynı Yasanın 32. maddesinde belirtilen mükellefiyetleri yerine getirmeyen bir kişinin ayrıca para cezası ile cezalandırılacağını öngörmektedir.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5940 sayılı Yasa ile değişik 42. maddesinin 1. fıkrasında; “Bu maddede belirtilen ve imar mevzuatına aykırılık teşkil eden fiil ve hallerin tespit edildiği tarihten itibaren on iş günü içinde ilgili idare encümenince sorumlular hakkında, üstlenilen her bir sorumluluk için ayrı ayrı olarak bu maddede belirtilen idari müeyyideler uygulanır.” hükmü yer almaktadır.
Söz konusu fıkra ile, aynı maddenin 3. fıkrası hükmünde öngörülen para cezasının da tespit tarihinden itibaren 10 iş günü içinde kesileceği kuralı getirilmektedir.
Yasanın 42. maddesinin 3. fıkrasında, aynı Yasanın 32. maddesinde ifade edilen mükellefiyetlerin yerine getirilmemesinin para cezasını gerektireceği öngörülmekle beraber, 32. maddede, “yapının ruhsata uygun hale getirilmesi” veya “ruhsat alınması” şeklindeki mükellefiyetlerin tespit tarihinden itibaren en çok bir ay içinde yerine getirilmesi kuralı yer almaktadır.Bu haliyle, “ruhsat alınmadan yapıya başlayan” veya “ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapan” bir kişinin, ruhsat alması veya yapısını ruhsata uygun hale getirmesi için gerekli bir aylık süre dolmadan Yasanın 42. maddesinin 1. fıkrası uyarınca 10 gün içinde para cezası ile cezalandırılması şeklinde bir durum ortaya çıkacaktır. Diğer bir ifadeyle, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapan bir kişi, tespit tarihini takip eden 10 günün sonrasında bir aylık süre dolmadan ruhsat almak veya yapısını ruhsata uygun hale getirmek istese bile 42. maddenin 1. fıkrası uyarınca tespit tarihinden itibaren 10 iş günü içinde aynı maddenin 3. fıkrasında öngörülen para cezası ile cezalandırılması imkanı ortaya çıkacaktır.Bu durum, 3194 sayılı Yasanın 42. maddesinin 3. fıkrasında, 32. maddeye atfen “mükellefiyetlerini yerine getirmemek” nedeniyle verilecek para cezasını aynı şekilde, Anayasanın hukuk devleti ilkesinin düzenlendiği 2. maddesine aykırı hale getirmektedir.Açıklanan nedenlerle, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5940 sayılı Yasa ile değişik 42. maddesinin 3. fıkrasında yer alan; “32” ibaresinin iptali isteğiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, Anayasa’nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 28. maddeleri uyarınca kararımız ile dava dosyasının onaylı bir örneğinin Anayasa Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın bir örneğinin bilgi amacıyla taraflara tebliğine, 25/02/2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.”
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
3194 sayılı İmar Kanunu’nun, 5940 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle değiştirilen 42. maddesinin, itiraz konusu ibareyi de içeren üçüncü fıkrası şöyledir:
“18, 28, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 40 ve 41 inci maddelerde belirtilen mükellefiyetleri yerine getirmeyen veya bu maddelere aykırı davranan yapı veya parsel sahibine, harita, plan, etüt ve proje müelliflerine, fenni mesullere, yapı müteahhidine ve şantiye şefine, ilgisine göre ayrı ayrı olmak üzere ikibin Türk Lirası, bu fiillerin çevre ve sağlık şartlarına aykırı olması halinde dörtbin Türk Lirası, can ve mal emniyetini tehdit etmesi halinde altıbin Türk Lirası idari para cezası verilir.”
B- İlgili Görülen Yasa Kuralı
3194 sayılı İmar Kanunu’nun ilgili görülen 32. maddesi şöyledir:
“Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce (…) tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur.
Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshası da muhtara bırakılır.
Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mührün kaldırılmasını ister.
Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir.
Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir.”
C- Dayanılan Anayasa Kuralı
Başvuru kararında Anayasa’nın 2. maddesine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca, Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Serruh KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN’ın katılımlarıyla 14.4.2011 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu ve ilgili görülen Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralı ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:Başvuru kararında, ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere ya da imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesinin ikinci ve itiraz konusu ibareyi de içeren üçüncü fıkraları uyarınca iki ayrı idari yaptırım uygulanmasının, aynı eylem için mükerrer ceza tatbiki anlamına geldiği belirtilerek, kuralın Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.İtiraz konusu kural, İmar Kanunu’nun 32. maddesine yapılan yollamaya ilişkindir. Söz konusu maddede, ruhsat almadan yapıya başlayan veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yaptığı tespit edilen yapı sahibine bir ay içerisinde, yapı ruhsatsız ise ruhsat alma, ruhsat ve eklerine aykırı ise ruhsata uygun hâle getirme, bu iki şekilde hukuka aykırılık giderilmemiş ise yapıyı yıkma mükellefiyetleri öngörülmüş, bu yükümlülükleri yerine getirmemenin yaptırımı, anılan Kanun’un 42. maddesinin üçüncü fıkrasında belirlenmiştir. Söz konusu fıkrada geçen “bu maddeye aykırı davrananlar” ibaresi 32. maddede sayılan yükümlülükleri yerine getirmemeyi ifade etmektedir.Kanun’un 42. maddesinin ikinci fıkrasında, ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere ya da imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fennî mesullere; yapının mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre nispi olarak idari yaptırım öngörülmektedir. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise bu fıkradan farklı olarak verilen süre içerisinde yükümlülüklerini yerine getirmeyenler için maktu para cezası öngörülmektedir. Bu durumda ikinci fıkrada imar mevzuatına aykırı yapı yapılması cezalandırıldığı hâlde, üçüncü fıkrada verilen süre içerisinde saptanan aykırılığın giderilmemesi cezalandırılmaktadır.Açıklanan nedenlerle, farklı eylemlere, şartları oluştuğunda ayrı ayrı ceza uygulanması mükerrer cezalandırma olarak nitelendirilemeyeceğinden kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
VI- SONUÇ
3.5.1985 günlü, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9.12.2009 günlü, 5940 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle değiştirilen 42. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “… 32 …” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 29.12.2011 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Danıştay Ondördüncü Daire, Esas: 2011/5212,Karar : 2011/7,Tarih:01.06.2011
Özeti : İmar mevzuatına aykırı yapıların, öngörülen sürede kaldırılması, aksi takdirde 3194 sayılı Kanun’un 32. ve 42. maddeleri ile Türk Ceza Kanunu’nun 184. maddesi uyarınca işlem yapılacağı yönünde tesis edilen işlemlerin idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem niteliğinde olduğu hakkında.
Temyiz İsteminde Bulunan : … T.A.Ş
Vekili : Av.…
Karşı Taraf : Pendik Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 8.10.2010 günlü, E:2010/1489, K:2010/1416 sayılı kararının, usul ve yasaya uygun olmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti:Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Ondördüncü Dairesince, dosyanın tekemmül ettiği görüldüğünden yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeyerek, işin gereği görüşüldü:
Dava; İstanbul İli, Pendik İlçesi, Velibaba Mahallesi, Ankara Caddesi üzerinde davacı bankaya ait ATM cihazının üç (3) gün içinde kaldırılması, aksi takdirde İmar Kanunu’nun 32. ve 42. maddeleri ve Türk Ceza Kanun’unun 184. maddesi uyarınca işlem yapılacağına dair 28.6.2010 tarih ve 4655-37976 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince dosyasının incelenmesinden; dava konusu işlemin, encümen tarafından alınacak olan yıkım ve para cezasına ilişkin işlemler yönünden idarece yapılan bir ön çalışma niteliğinde olduğu, tek başına davacının menfaatini ihlal eden kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelik taşımadığı, bu haliyle bir yaptırım içermediği gibi icrailik niteliği bulunmadığı anlaşıldığından, davanın esasını inceleme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.3194 sayılı İmar Kanununun 32.maddesinde; bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç, ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığının ilgili idarece tespiti, fenni mesulce tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumunun tespit edileceği, yapının mühürlenerek inşaatın derhal durdurulacağı,durdurmanın yapı tatil zaptının, yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılacağı, bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibince yapının ruhsata uygun hale getirilmemesi halinde ruhsata aykırı yapının yıktırılması yolunda işlem tesis edileceği hükme bağlanmıştır.Dosyanın incelenmesinden; davacı bankaya ait ATM cihazının ruhsatsız olduğu, üç (3) gün içinde kaldırılması gerektiği, aksi takdirde İmar Kanunu’nun 32. ve 42. maddeleri ile Türk Ceza Kanunu’nun 184. maddesi uyarınca işlem yapılacağına dair davalı Pendik Belediye Başkanlığı işleminin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.İdari işlemlerin iptal davasına konu olabilmesi için kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem olması gerekmektedir. Bir idari işlemin kesin ve yürütülebilir sayılabilmesi, hukuk düzeninde bir sonuç doğurabilmesi için gerekli olan bütün aşamaların gerçekleştirilmiş olmasına, başka bir makamın onayına ihtiyaç gösterilmeksizin hukuk düzeninde değişiklikler meydana getirebilmesine bağlıdır.Dava konusu 28.6.2010 tarih ve 4655-37976 sayılı Pendik Belediye Başkanlığı işleminin doğuracağı hukuki ve fiili sonuçlar dikkate alındığında, işlemde belirtilen yasa hükümleri ile davacının nasıl bir yaptırım ile karşı karşıya kalacağı öngörülmüş olup, bu haliyle idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gerekli icrai bir işlem niteliğinde olduğu anlaşıldığından, iptali istenen işlemin hazırlık işlemi olduğu, bu nedenle kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem olmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddi yolundaki temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 8.10.2010 günlü, E:2010/1489, K:2010/1416 sayılı kararının bozulmasına, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, dosyanın belirtilen hususlar göz önüne alınarak yeniden bir karar vermek üzere adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 1.6.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.