• ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • HİZMETLERİMİZ
  • SEMİNERLER
  • Mevzuat Takip Programı
  • YAYINLARIMIZ
  • Soru / Cevap
  • İLETİŞİM
Follow

Yapı Denetimine Tabi Olan Yapılar

Nis02
2012
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

YAPI DENETİME TABİ OLAN YAPILAR

 

  Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği metin 5205 sayılı Yasayla 4708 sayılı Kanunun 1.maddesinde yapılan düzenlemeyle ilgilidir.Bu konunun A.Mahkemesinde görüşülmesi sırasında  648 sayılı KHK ile yeniden düzenleme yapılmıştır ve halen bu düzenleme geçerlidir. Tek parselde, bodrum katı dışında en çok iki katlı ve toplam 200 metrekareyi geçmeyen müstakil yapılar yapı denetime tabi değildir.Bu konuda yeniden düzenleme  yapılırken ve yapı büyüklüğü,kat dedi ve nüfus esası istisnaları olmadan  yapı denetimini  her yapı için  zorunlu kılan bir  düzenleme yapılması  kişisel arzumdur.Afet (her türlüsü) yapının büyüklüğüne bakmadan veya nüfusu 5000den az veya çok olan yerleşimleri dikkate almaksızın her yapıyı etkiler.

 Anayasa Mahkemesi, tek parselde bodrum katı dışında en çok iki katlı ve toplam 200 metrekareyi geçmeyen müstakil yapıların yapı denetimi kapsamı dışında tutulmasına ilişkin Kanun hükmünü iptal edildiğinden (03/11/2011 günlü, E. 2010/75, K. 2011/150 sayılı kararıyla) bu düzenlemenin yürürlüğünün durdurulmasına ilişkin kararı (Esas: 2010/75,Karar:2011/42 -Yürürlüğü Durdurma,Tarih: 03/11/2011) 15 Kasım 2011 gün ve  28113   sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı.Danıştay 6. Dairesinin, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 1. maddesinin ikinci fıkrasına, 5205 sayılı Kanun ile eklenen ”… ile tek parselde, bodrum katı dışında en çok iki katlı ve toplam 200 metrekareyi geçmeyen müstakil yapılar…” ibaresinin iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemiyle başvurusunu Anayasa Mahkemesi görüştü.Davayı görüşen Anayasa Mahkemesi heyeti, ”tek parselde, bodrum katı dışında en çok iki katlı ve toplam 200 metrekareyi geçmeyen müstakil yapıların yapı denetimi kapsamı dışında tutulmasına” olanak sağlayan Kanun hükmünü iptal etti.Heyet, söz konusu ibarenin uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç ve olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın, Resmi Gazete’de yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün durdurulmasına 3 Kasım 2011 tarihinde oybirliği ile karar verdi.Buna göre Anayasa Mahkemesinin iptale ilişkin kararının gerekçesi Resmi Gazete’de yayımlanana kadar düzenlemenin yürürlüğü durdurulmuş oldu.Yapı Denetimi Kanunu’na, 5205 sayılı Yapı Denetimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile ”Bu Kanun, 3194 sayılı İmar Kanununun 26. maddesinde belirtilen kamuya ait yapı ve tesisler ile 27. maddesinde belirtilen ruhsata tabi olmayan yapılar hariç, belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak yapıların denetimini kapsar” maddesindeki, ”… ruhsata tabi olmayan yapılar” ibaresinden sonra gelmek üzere ”… ile tek parselde, bodrum katı dışında en çok iki katlı ve toplam ikiyüz metrekareyi geçmeyen müstakil yapılar…” ibaresi eklenmişti.

 Bilindiği gibi, 4708 sayılı Kanunun  648 sayılı KHK.’nin (17.08.2011 gün ve 28028 sayılı R.G.) 42.maddesiyle 1.maddesinin  ikinci fıkrası değiştirilmiş ve bu Kanun ;

“b) Bodrum katı dışında en çok iki katlı ve yapı inşaat alanı toplam 200 metrekareyi geçmeyen müstakil yapılar,

c) Entegre tesis niteliğinde olmayan tarım ve hayvancılık amaçlı yapı ve tesisler,

d) Köy yerleşik alanlarında, belediye ve mücavir alan sınırları içinde olmayan iskân dışı alanlarda ve nüfusu 5000’in altında olan belediyelerin belediye ve mücavir alan sınırları içinde bodrum katı ve çatı arası dışında en çok iki katlı ve yalnızca bir bodrum katın inşaat alanı hesaba katılmaksızın toplam inşaat alanı 500 metrekareyi geçmeyen konut yapıları ile bunların kömürlük, otopark, depo gibi müştemilatı,hariç olmak üzere, belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak yapıların denetimini kapsar.”

           Şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

Yazıldı Güncel Mevzuat

644 Sayılı KHK Uyarınca Düzenlenecek Ruhsat İşlemleri

Nis02
2012
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI

Mesleki Hizmetler Genel MüdürIüğü

 

09.01.2012

  Sayı    : B.09.0.MHG.0.10.00.00-327-67

Konu  : 644 sayılı KHK uyarınca düzenlenecek ruhsat işlemleri

 İlgi (a) da kayıtlı Genelgenin 10 uncu maddesinde ise; “Özel Çevre Koruma Bölgelerinde yer alan köy yerleşik alanlarında ve Bakanlığa yapı ruhsatı ve yapı kullanma izni düzenleme görevi verilen 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2’nci maddesinin birinci fıkrası (ç), (ğ) ve (h) bentleri ile 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında kalan konularda, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izinlerinin, Bakanlığımız taşra teşkilatı olan Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerince düzenleneceğine açıklık getirilmiştir.Yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi yanında, işi yeri açma ve çalışma ruhsatı işlemleri, Bakanlığımız taşra teşkilatı olan Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerince yürütülecektir. Ancak, İl Müdürlüklerimiz, yapılan müracaatlar üzerine ilgili İdaresinden ayrıntılı bilgi isteyecektir. Bu işlemleri yapmakla yetkili İdareler, bu iş ve işlemlerin yapılmama gerekçelerini etraflıca açıklayarak konu hakkındaki görüşlerini en geç on beş gün içinde Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine bildirmek zorundadır. İdareler tarafından verilen görüşler sonucunda İmar Planına ve yürürlükteki mevzuat hükümlerine aykırılığı bulunmadığı anlaşılan ruhsat başvuruları için on iş günü içinde yapı ruhsatı, ruhsat ve eklerine uygun olarak inşası tamamlanan yapılara da yine on iş günü içinde yapı kullanma izin belgesi düzenlenecektir.Ruhsat veya yapı kullanma izin belgesi düzenlenmesine ilişkin incelemede eksikliklerin fark edilmesi halinde Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri, eksiklikleri, giderilmek üzere belgeleri on beş gün içinde talep sahiplerine iade edecektir. Eksiklikler tamamlanıp idareye teslim edildiğinde ise en geç on iş günü içinde yapı ruhsatı veya yapı kullanma izin belgesinin düzenlenmesi zorunludur.Belediye Gelirleri Kanununun “Bina İnşaat Harcı” Bölümünün “İstisnalar” başlıklı Ek-2’nci maddesine göre bina inşaat harcından istisna yapılar hariç; anılan Kanunun 80 ve 81’nci maddeleri uyarınca parselin bulunduğu Belediyesince yapılan işlem karşılığı alınan harçların miktarını geçmemek üzere, proje inceleme ve tasdik işlemleri için alınacak proje ve tasdik hizmeti bedeli, yapı kullanma izni verilmesi işleri için alınacak yapı kullanma izni hizmeti bedeli, işyeri açılması için alınacak işyeri açma izni hizmeti bedeli, zemin ve yol kanal açma izni verilmesi, yapım ve yıkım artığı malzeme ile toprak kazısının taşınması için belediyelerce yer gösterilmesi ve bu yerlerin tesviyesi için alınacak zemin açma izni ve toprak hafriyatı hizmeti bedeli, Bakanlığımız Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü hesabına yatırılacaktır.Belediye ve mücavir alan sınırları dışında kalan yatırımlarda ise, yatırıma konu alanın en yakınında yer alan Belediye için geçerli olan harç miktarlarını geçmemek kaydıyla, yukarıda bahsi geçen “hizmet bedelleri” Bakanlığımız Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü hesabına yatırılacaktır.Otopark Yönetmeliği ve Otopark Yönetmeliği Hakkında Genel Tebliğ uyarınca, yapılacak yapılara, bina otopark yerleri ayrılmadıkça yapı ruhsatı, bu otoparklar inşa edilip hazır hale getirilmedikçe de yapı kullanma izni verilemez.İçişleri Bakanlığınca hazırlanarak 30/01/2007 tarih ve 26419 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yapı Ruhsatı ve Yapı Kullanma İzin Belgesi kullanılmasına İlişkin Mecburi Standard Tebliğinin eki TS 8737 Standart Yapı Ruhsatı formunun web ortamında doldurulması zorunludur. İhtiyaç duyulması halinde yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi düzenlenebilmesi için, Bakanlığımıza İçişleri Bakanlığının ilgi (b) yazısında bildirildiği üzere; Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerinin il sınırları yetki alanları içinde olmak üzere, Ulusal adres veri tabanı üzerinden yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi düzenleyebilmeleri için bu konuda görev yapacak personelin belirlenmesi ve öncelikle bu belgeleri düzenleme yetkisi verilen personele ilişkin bilgilerin, yazımız ekinde yer alan ilgi (b) yazı eki formata uygun olarak doldurularak İçişleri Bakanlığı, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne iletilmesi gerekmektedir.Bilgilerinizi, uygulamaların yukarıdaki açıklamalarımız dahilinde gerçekleştirilmesini teminen ruhsat düzenlemekle yetkili, iliniz dahilindeki Belediyelere, İl Özel idaresine, Çevre ve Şehircilik Müdürlüklerine duyurulması hususunu önemle rica ederim.

                                                                                                                            İrfan UZUN

                                                                                                                                 Bakan a.

                                                                                                                      Müsteşar Yardımcısı

 

 

 

Yazıldı Güncel Mevzuat

MEVZUAT HABERLERİ

Nis02
2012
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

21/02/2011

 

Sayı   : B.05.0.MAH.0.01.01.00/5085

Konu : Özel öğretim kurumları

 

BOLU VALİLİĞİNE

(İl Mahalli İdareler Müdürlüğü)

İlgi : 28/01/2011 tarih ve B.05.4.VLK.4.14.07.00/517.02.01/723 sayılı yazınız.

 İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin özel öğretim kurumlarına uygulanıp uygulanmayacağı ve bu kurumların hafta tatili çalışma ruhsatı alıp almayacakları hakkında görüş isteyen ilgi yazınız incelenmiştir.

5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 3 üncü maddesine 28/11/2010 tarihli ve 6082 sayılı Kanunun 19 maddesiyle eklenen son fıkrada “10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ile 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen izin veya ruhsatlar, bu Kanun kapsamındaki özel öğretim kurumlarını kapsamaz. Özel öğretim kurumları mevzuatına uygun olmak kaydıyla işyeri açma ve çalışma ruhsatı Bakanlıkça verilir. Bakanlık bu yetkisini valiliklere devredebilir.” hükmü, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 58 inci maddesinde “….ve ulusal bayram günlerinde çalışmaları belediyelerce izne bağlı işyerlerine ruhsat verilmesi, Tatil Günlerinde Çalışma Ruhsatı Harcına tabidir.” hükmü ve aynı kanunun 59 uncu maddesinde “Tatil günlerinde çalışma ruhsatı harcının mükellefi kendisine çalışma ruhsatı verilen gerçek veya tüzel kişidir.” hükmü, 394 sayılı Hafta Tatili Kanununun 1 inci maddesinde “On bin veya on binden fazla nüfusu havi şehirlerde alelumum fabrika, imalathane, tezgah, dükkan, mağaza, yazıhane, ticarethane, sınai ve ticari bilumum müessesat ve tevabiinin haftada bir gün tatili faaliyet etmeleri mecburidir” hükmü, aynı Kanunun 4 üncü maddesinde “Atide zikrolunan müesseseler yevmi mahsusta hafta tatilinden müstesnadır” hükmü ve 8 inci maddesinde “İş bu kanunun ahkamı istisnaiyesinden istifade etmek isteyen müesseselerin sahip veya müdiri mes’ullerinin mahalli belediye meclislerine müesseselerin nevi, evsaf ve şeraitini ve istihdam ettikleri memurin ve amele miktarını mübeyyin bir beyanname vererek ruhsatname almaları lazımdır. Belediye mıntıkalarından hariç bulunan müesseseler en yakın belediyelere müracaat ederler. Ruhsatnameler bir sene için muteberdir.” hükmü, İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde “…İşyerlerine bu Yönetmelikte belirtilen yetkili idareler dışında diğer kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili meslek kuruluşları tarafından özel mevzuatına göre verilen izinler ile tescil ve benzeri işlemler bu Yönetmelik hükümlerine göre ruhsat alma mükellefiyetini ortadan kaldırmaz…” hükmü yer almaktadır. Danıştay Sekizinci Dairesinin 29/09/1995 tarih K:2760, E:4868 kararında konu hakkında “…Davacının işleticisi bulunduğu otel anılan kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen istisna kapsamında olduğundan aynı kanunun 8 inci maddesinin getirdiği açık kural uyarınca mahalli belediye meclisine beyanname vererek Hafta Tatili Ruhsatnamesi almak ve alınan ruhsatnameyi her yıl yenilemek zorunluluğu bulunduğu kuşkusuzdur…” ifadesi yer almaktadır.

Mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesi neticesinde; 5580 sayılı Kanunda gösterilen özel öğretim kurumlarına, bu Kanunun 3 üncü maddesine eklenen fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren işyeri açma ve çalışma ruhsatının Milli Eğitim Bakanlığınca verilmesi gerektiği, dolayısıyla belediyelerce bu kurumlara işyeri açma ve çalışma ruhsatı verilemeyeceği, ancak sözü edilen özel öğretim kurumları hafta tatilinde faaliyet göstermesi durumunda ilgili belediyeye başvuru yaparak hafta tatili ruhsatı almaları ve buna ilişkin harcı ödemeleri gerektiği değerlendirilmektedir.

Bilgi ve gereğini rica ederim.

Yavuz Selim KÖŞGER

Bakan a.

Genel Müdür

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

 

26.12.2011

 

Sayı      : B.05.0.MAH. 0.02.01.00-349-31814

Konu    : Hafta Tatili Hakkında Kanun

İlgi       : Emniyet Genel Müdürlüğünün 28/11/2011 tarih ve 8954-231875 sayılı yazısı.

394 sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanunla ilgili olarak Türkiye Lokantacılar, Kebapçılar, Köfteciler, Pastacılar ve Tatlıcılar Federasyonu tarafından Bakanlığımıza sunulan 19/03/2008 tarihli ve 2008/111 sayılı yazıya cevap olarak gönderilen 21/05/2008 tarihli ve 45624 sayılı “…394 sayılı Kanunun istisna hükümlerinden yararlanmak isteyen işyerlerinin Kanunun 8 inci maddesi uyarınca ilgili belediyeye müracaat ederek hafta tatilinde çalışma ruhsatı alması ve gerekli harcı ödemesi gerektiği..” şeklindeki yazımızın iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle açılan dava sonucunda Ankara 1. İdare Mahkemesince 15/04/2010 tarihli ve E.2009/1822, K:2010/509 sayılı iptal kararı, Danıştay Sekizinci Dairesinin 07/12/2010 tarihli ve E: 2010/5698, K:2010/6534 sayılı kararı ile onanmıştır.

Söz konusu karar ekte gönderilmiş olup, uygulamanın bu yönde yapılması hususunda iliniz dahilindeki belediyelere bilgi verilmesini rica ederim.

 

Yavuz Selim KÖŞGER

Bakan a.

Genel Müdür

T.C

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Hukuk Müşavirliği

 

 

Sayı:18770                                                                                                               27.12.2011

Konu: Deniz Turizmi Araçları İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı

İlgi   :Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün 25/10/2011 tarih ve B.05.0.MAH.0.00.00.00-253-26550 sayılı yazısı.

 GÖRÜŞ İSTENİLEN KONU    : Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün İlgi yazısıyla; deniz turizmi araçlarına işyeri açma ve çalışma ruhsatı, canlı müzik izni ve alkollü içki satış izni verilip verilemeyeceği ile verilmesi halinde işyeri açma ve çalışma ruhsatıyla, yangın güvenlik raporunun hangi idare tarafından düzenleneceği hususlarında Bakanlık görüşü istenilmektedir.

 İLGİLİ BİRİMİN GÖRÜŞÜ       : Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü konuya ilişkin olarak;“…deniz turizmi araçlarının İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik çerçevesinde umuma açık istirahat ve eğlence yeri olarak ruhsatlandırılmasında ve bu yerlere canlı müzik izni verilmesinde herhangi bir sakınca bulunmadığı, yangın güvenliği raporu ile işyeri açma ve çalışma ruhsatının da limanların bulunduğu yetkili mahalli idare tarafından düzenlenmesinin gerektiği “Şeklinde görüş bildirmiştir. 

 HUKUK MÜŞAVİRLİĞİNİN GÖRÜŞÜ : Konuya ilişkin olarak mevzuatta; 3572 sayılı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair KHK’nin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun 2 inci maddesinde; “Bu Kanun hükümleri;

            …

            c) 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamına giren turizm işletmelerine,Uygulanmaz.” ,    

            2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesinde; “Bu Kanun, turizm hizmeti ile bu hizmetin gereği kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve  turizm merkezlerinin tespiti ile geliştirilmelerine, turizm yatırım ve işletmelerinin teşvik edilmesine, düzenlenmesine ve denetlenmesine ilişkin hükümleri kapsar.”,Aynı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde; “Bu Kanunda yer alan;

            i)(Değişik: 28/12/2006-5571/13 md.) Deniz turizmi araçları: Gezi, spor, eğlence ve turizm amaçlı olarak, denize elverişlilik belgesine sahip gerçek ve tüzel kişilere ait özel ve ticarî yatları, kurvaziyer gemileri ve dalabilir deniz araçlarını…İfade eder.”,

            Aynı Kanunun “Alkollü içki satışı” başlıklı 19 üncü maddesinde; “ (Değişik: 7/8/1997 – 4302/1 md.) Belgeli işletmeler, Bakanlığın iznine bağlı olarak, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 178 inci maddesi ile 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 61 inci maddesindeki alkollü içki satışı ve ruhsatlarına ilişkin hükümlerin dışındadır. …”,     

             Aynı Kanunun  “Deniz turizmi araçları yatırım ve işletmeciliği:” başlıklı 27 nci maddesinde; “(Değişik: 28/12/2006-5571/16 md.) Gerçek ve tüzel kişiler, Bakanlıktan belge alarak deniz turizmi araçları yatırım ve işletmeciliği yapabilirler.

             Bakanlıktan belgeli deniz turizmi araçları bu Kanunda belirtilen amaçlar dışında faaliyette bulunamazlar.

             Türk Bayrağı çekemeyen deniz turizmi araçlarına, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 823 üncü maddesine bağlı kalmaksızın, Türk Bayrağı çekilmesine izin vermeye Bakanlık yetkilidir.

             Yabancı bayraklı deniz turizmi araçlarının Türk karasuları ve limanları arasında turizm amacıyla kullanılmasına ilişkin esaslar yönetmelikle belirlenir.”,

            5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun “İl özel idaresinin yetkileri ve imtiyazları” başlıklı 7 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (g) bendinde; “Belediye sınırları dışındaki gayri sıhhî müesseseler ile umuma açık istirahat ve eğlence yerlerine ruhsat vermek ve denetlemek. …”,

             5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun “Büyükşehir, ilçe … belediyelerinin görev ve sorumlulukları” başlıklı 7 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (d) bendinde; “Büyükşehir belediyesi tarafından yapılan veya işletilen alanlardaki işyerlerine büyükşehir belediyesinin sorumluluğunda bulunan alanlarda işletilecek yerlere ruhsat vermek ve denetlemek.”,Aynı fıkranın (u) bendinde; “…; itfaiye ve acil yardım hizmetlerini yürütmek; patlayıcı ve yanıcı madde üretim ve depolama yerlerini tespit etmek, konut, işyeri, eğlence yeri, fabrika ve sanayi kuruluşları  ile kamu kuruluşlarını yangına ve diğer afetlere karşı alınacak önlemler yönünden denetlemek, bu konuda mevzuatın gerektirdiği izin ve ruhsatları vermek.”,

            5393 sayılı Belediye Kanununun “Belediyenin yetkileri ve imtiyazları” başlıklı 15 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (l) bendinde; “Gayrisıhhi müesseseler ile umuma açık istirahat ve eğlence yerlerini ruhsatlandırmak ve denetlemek.”,Aynı fıkranın (o) bendinde; “Gayrisıhhî işyerlerini, eğlence yerlerini, halk sağlığına ve çevreye etkisi olan diğer işyerlerini kentin belirli yerlerinde toplamak; …”,

               4250 sayılı  İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanununun “İspirto ve ispirtolu içkilerle diğer maddelerin satışı” başlıklı 19 uncu maddesinde; “ (Değişik: 14/6/1984 – 3023/1 md.)İspirto ile bira ve şarap dahil her çeşit ispirtolu içki satmak isteyenler İnhisarlar İdaresinden ruhsat almaya mecburdurlar. Bu ruhsatın esasları Maliye ve Gümrük Bakanlığınca objektif kurallar belirlenerek düzenlenecek bir yönetmelikle tespit edilir.

         (Değişik ikinci fıkra: 24.11.2004 – 5259/7 md.) Açık olarak alkollü içki, bira, şarap ve ispirto ile her çeşit ispirtolu içki satmak isteyenler, belediye veya il özel idaresinden ruhsat almaya mecburdurlar. Belediye veya il özel idaresi, ruhsat vermeden önce, yetkili kolluk kuvvetinin görüşünü alır. Kolluk kuvveti görüşünü yedi gün içinde verir.

           (Değişik: 11/1/2001 – 4619/3 md.) Öğrenci yurtları, spor kulüpleri, her türlü öğretim ve eğitim kurumları, kahvehane, kıraathane, pastahane, bezik ve briç salonlarında alkollü içkilerin satışı için ruhsat verilmez. …”,   

            14.07.2005  tarih ve 2005/9207 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla kabul edilerek 10.08.2005 tarih ve 25902 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendinde; “Yetkili idare: Belediye sınırları ve mücavir alanlar dışı ile kanunlarda münhasıran il özel idaresine yetki verilen hususlarda il özel idaresini; büyükşehir belediyesi sınırları ve mücavir alanlar içinde büyükşehir belediyesinin yetkili olduğu konularda büyükşehir belediyesini, bunların dışında kalan hususlarda büyükşehir ilçe … belediyesini; belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediyeyi ve organize sanayi bölgesi sınırları içinde organize sanayi bölgesi tüzel kişiliğini,”,Aynı fıkranın (h) bendinde; “İçkili yer bölgesi: Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediye meclisi, bu sınırlar dışında il genel meclisi tarafından valilik veya kaymakamlığın görüşü alınarak tespit edilen ve içerisinde şarap ve bira dahil her türlü alkollü içeceğin verilebileceği işyerlerinin açılabileceği bölgeyi,” Aynı Yönetmeliğin “İşyerlerinde aranacak genel şartlar” başlıklı 5 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (d) bendinde, “Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinde genel asayiş ve güvenlik yönünden yetkili kolluk kuvvetinin görüşünün alınmış olması,”“İşyeri açılması” başlıklı 6 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında; “(Değişik birinci fıkra: 19.03.2007-2007/11882 S.Yön./3. md.)Yetkili idarelerden usulüne uygun olarak işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan işyeri açılamaz ve çalıştırılamaz. İşyerlerine bu Yönetmelikte belirtilen yetkili idareler dışında diğer kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili meslek kuruluşları tarafından özel mevzuatına göre verilen izinler ile tescil ve benzeri işlemler bu Yönetmelik hükümlerine göre ruhsat alma mükellefiyetini ortadan kaldırmaz. İşyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan açılan işyerleri yetkili idareler tarafından kapatılır.”,“Yönetmelikte yer almayan işyerleri” başlıklı 9 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında; “Bu Yönetmelik kapsamına girmesine rağmen adı ve nitelikleri belirtilmeyen sıhhî bir işyerinin açılması halinde, benzeri işyerleri için öngörülen esaslara göre işlem yapılır.”,“Birden fazla faaliyet konusu bulunan işyerleri” başlıklı 10 uncu maddesinde;“Adresi ve işleticisi aynı olan ve birden fazla faaliyet konusu bulunan işyerlerine, ana faaliyet dalı esas alınarak tek ruhsat düzenlenir. Talî faaliyet konuları ruhsatta ayrıca belirtilir.  Aynı adreste bulunsa bile ana faaliyet konusu veya işletmecisi farklı olan işyerlerine ayrı ayrı ruhsat düzenlenir. …”,“İçkili yer bölgesinin tespiti” başlıklı 29 uncu maddesinde; “İçkili yer bölgesi, mülkî idare amirinin genel güvenlik ve asayiş durumu hakkındaki görüşü doğrultusunda belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediye meclisi, bu sınırlar dışında il genel meclisi tarafından tespit edilir.

            İçkili yer bölgesi haricinde içkili yer açılamaz.”,“Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin açılması” başlıklı 32 nci maddesinde; “Umuma açık istirahat ve eğlence yerinin açılması ve faaliyette bulunmasına belediye sınırları ve mücavir alan sınırları içinde belediye, bu alanlar dışında il özel idaresi tarafından izin verilir. İl özel idaresi ve belediyeler, umuma açık istirahat ve eğlence yeri ruhsatını vermeden önce kolluk kuvvetinin görüşünü alır.

… Sabit veya seyyar olarak kullanılan kara, deniz, hava ve her çeşit taşıma araçlarının umuma açık istirahat ve eğlence yeri olarak kullanılmasının istenmesi halinde, deniz araçları için bağlı olduğu veya bulunduğu liman başkanlığının, diğerleri için ilgili kurum ve kuruluşların uygun görüşü alınır.…”, “Canlı müzik yayını”  başlıklı 38 inci maddesinde; “Lokantalara, içkili yerlere ve meskûn mahal dışında bulunan çay bahçelerine, halkın huzur ve sükûnu ile kamu istirahatı açısından sakınca bulunmaması kaydıyla yapılacak ölçüm ve kontrolü müteakip, yetkili idarelerin en üst amiri veya görevlendireceği kişinin kararıyla canlı müzik izni verilir. Canlı müzik izni ruhsata işlenmez. Ancak görevliler sorduğu zaman gösterilebilecek şekilde işyerinde bulundurulur.Canlı müzik izni verilen yerlerde, belirlenen saatler dışında ve ilgili mevzuatta belirtilen ses seviyelerinin üstünde halkın huzur ve sükûnunu bozacak şekilde yayın yapılması durumunda izin iptal edilir. Bu hususlar, canlı müzik izni verilirken işletme sorumlusuna tebliğ edilir. İşletme sorumluları, canlı olarak veya elektronik cihazlarla yapılan müzik yayınının tespit edilen saatleri aşmamasını ve gerekli ikaz levhalarının asılmasını sağlar.”,

            07.01.2011 tarih ve 27808 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerin Satışına ve Sunumuna İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin;   “Perakende ve açık alkollü içki satışı ile ilgili işyerlerine ilişkin esaslar” başlıklı 10 uncu maddesinde; “(1) Açık alkollü içki satış belgesi bulunmayan perakende satış yapılan işyerlerinde, açık alkollü içki tüketilemez ve sunumu yapılamaz.

            (2) Belediye mücavir alanları ve konaklama yerleri hariç olmak üzere, otoyollarda ve devlet karayollarında bulunan yapı ve tesislerde alkollü içki satışı yapılamaz.

            (3) Öğrenci yurtları, spor kulüpleri, her türlü öğretim ve eğitim kurumları, kahvehane, kıraathane, pastane, bezik ve briç salonlarında alkollü içki satışı yapılamaz. Akaryakıt istasyonlarının mağaza ve lokantalarında ise, hacmen % 5 alkolden fazla alkol içeren alkollü içkilerin satışı yapılamaz.” Hükümleri yer almaktadır.

              Dosyasının ve eklerinin incelenmesinden; ….. Büyükşehir Belediyesinin 03.05.2011 tarih ve 12634-1075-194 sayılı yazıyla ……. Valiliğinden yüzer deniz turizmi araçlarının ruhsatlandırılması ile canlı müzik ve açıkta içki satışı gibi tereddüt edilen hususlarda görüş talep ettiği, Valiliğin talebi üzerine Kültür ve Turizm Müdürlüğünün 08.09.2011 tarih ve 0847 sayılı yazısıyla, alkollü içki satışı, canlı müzik yayını ve yangın güvenlik raporu alınması hususlarının Bakanlıklarının yetki alanı dışında olduğunun belirtildiği, bilahare konunun Bakanlığımıza intikali üzerine Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün 25.10.2011 tarih ve 253-26550 sayılı yazıyla Hukuk Müşavirliğimizden Bakanlık görüşü istediği anlaşılmıştır.Mevcut mevzuat hükümleri çerçevesinde görüş istenilen konu irdelendiğinde;Deniz turizmi araçlarının gezi, spor, eğlence ve turizm amaçlı olarak, denize elverişlilik belgesine sahip gerçek ve tüzel kişilere ait özel ve ticari yatları, kurvaziyer gemileri ve dalabilir deniz araçlarını ifade ettiği,Yetkili idarelerden usulüne uygun olarak işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan işyeri açılamayacağı ve çalıştırılamayacağı, deniz turizmi araçlarına da işyeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenmesi gerektiği, araçlar turizm işletme belgeli de olsa yetkili mahalli idareden işyeri açma ve çalışma ruhsatının alınması gerektiği bu konuda muafiyet bulunmadığı,İşyeri açma ve çalışma ruhsatının düzenlenmesinde; deniz araçlarının bağlı (kayıtlı) olduğu liman,belediye sınırları ve mücavir alanı içinde ise il, ilçe ve belde belediyelerinin, büyükşehir belediyesi sınırları veya mücavir alan sınırı içinde ise büyükşehir belediyelerinin yetkili olduğu konularda büyükşehir belediyelerinin, bunların dışında kalan hususlarda büyükşehir ilçe belediyelerinin (5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun yetki verdiği konularda) belediye ve mücavir alan sınırları dışında ise il özel idarelerinin yetkili olduğu,Yangın güvenlik raporu düzenlenmesinde deniz araçlarının bağlı (kayıtlı) olduğu liman,belediye sınırları ve mücavir alan içinde ise il, ilçe ve belde belediyelerinin, büyükşehir belediyesi sınırları veya mücavir alanı sınırı içinde ise büyükşehir belediyelerinin yetkili olduğu,   il özel idarelerinin yetki alanında ise yangın güvenlik raporu verme yetkisine sahip herhangi bir itfaiye biriminin bu raporu düzenleyebileceği,Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinde genel asayiş ve güvenlik yönünden yetkili kolluk kuvvetinin görüşünün alınması zorunluluğunun bulunduğu, ayrıca sabit veya seyyar olarak kullanılan deniz taşıma araçlarının umuma açık istirahat ve eğlence yeri olarak kullanılmasının istenmesi halinde, deniz araçları için bağlı olduğu liman başkanlığının da uygun görüşünün alınacağı,İçkili yer bölgesinin; belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediye meclisi bu sınırlar dışında ise il genel meclisi tarafından valilik ve kaymakamlığın görüşü alınarak tespit edilen ve içerisinde şarap ve bira dahil her türlü alkollü içeceğin satılabileceği işyerlerinin açılabileceği bölgeleri ifade ettiği, bu bölgeler haricinde içkili yer açılamayacağı, açık olarak alkollü içki satmak isteyenlerin, belediye veya il özel idaresinden ruhsat alacakları,Diğer taraftan; turizm işletme belgeli işyerlerinin bu belge dışında yetkili mahalli idarelerden ayrıca işyeri açma ve çalışma ruhsatı alması zorunluluğu bulunmakla birlikte, içki satışı ve canlı müzik yayını yapılabilmesi için ayrı bir izin almaya gerek olmadığı,Dolayısıyla; deniz turizmi araçlarına bulundukları yere göre yetkili mahalli idarelerce usulüne uygun şekilde işyeri açma ve çalışma ruhsatı, içkili yer izni ve canlı müzik yapma izni verileceği, bu araçlarının turizm işletme belgeli olması halinde ise yine işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınması gerekmekle birlikte içki satışı ve canlı müzik yayını yapılması için diğer turizm işletmelerinde olduğu gibi yetkili mahalli idarelerden ayrı bir izin almaya gerek bulunmadığı,

 

 

           Değerlendirilmektedir.

Yazıldı Güncel Mevzuat

PARASAL SINIRLAR VE ORANLAR HAKKINDA GENEL TEBLİĞ (SAYI: 2012/1) (11.02.2012 tarih ve 28201 sayılı Resmi Gazete)

Nis02
2012
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

PARASAL SINIRLAR VE ORANLAR HAKKINDA GENEL TEBLİĞ(SAYI: 2012/1)(11.02.2012 tarih ve 28201 sayılı Resmi Gazete)

 Amaç ve kapsam

MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve diğer mevzuat kapsamında uygulanacak olan parasal sınırları, faiz oranlarını ve alındı birim fiyatlarını belirlemektir.

 Kasa işlemleri

MADDE 2 – (1) 30/12/2006 tarihli ve 26392 (3. Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Merkezî Yönetim Muhasebe Yönetmeliğinin 12 nci maddesi ile 31/12/2005 tarihli ve 26040 (3. Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Muhasebe Yetkilisi Mutemetlerinin Görevlendirilmeleri, Yetkileri, Denetimi ve Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 9 uncu maddesi gereğince, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine hizmet veren muhasebe birimlerince kasadan yapılacak ödeme sınırı; Tablo I’in kasa işlemleri bölümünde gösterilmiştir.

(2) Merkezî Yönetim Muhasebe Yönetmeliğinin 12 ve 27 nci maddeleri gereğince ertesi gün yapılacak ödemeleri karşılamak üzere ve kişi malı emanet dövizlerden kasada bulundurulacak miktarlar ile T.C. Ziraat Bankası şubesi bulunmayan ilçelerde gerekli güvenlik önlemleri alınmak şartıyla veznede bulundurulacak azami miktar Tablo I’in kasa işlemleri bölümünde gösterilmiştir.

(3) Tebliğ eki tabloda kasa işlemleri bölümünde gösterilen parasal sınırların yetersiz kalması durumunda, muhasebe birimlerinin gerekçeli başvuruları üzerine Bakanlığımızca (Muhasebat Genel Müdürlüğü) tespit edilen sınırlar uygulanacaktır. Daha önce bu kapsamda Bakanlığımızca yeniden artırılmasına izin verilen limitlerin, bu Genel Tebliğle belirlenen limitlerin üzerinde olması halinde özel olarak verilmiş limitlerin uygulanmasına devam edilecektir.

 Banka işlemleri

MADDE 3 – (1) Merkezî Yönetim Muhasebe Yönetmeliğinin 524 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi gereğince, Tek Hazine Hesabı sistemine tabi olan muhasebe birimlerinin toplu ödemelerde bankaya önceden haber vermeleri gereken tutar Tablo I’in banka işlemleri bölümünde gösterilmiştir.

(2) Bu tutarın altındaki ödemeler için bankanın önceden haberdar edilmesi ve mutabakat sağlanması zorunlu değildir.

 Kaybedilen alındılara ilişkin işlemler

MADDE 4 – (1) Muhasebe birimlerince, her ne suretle olursa olsun alınan para ve değerlere karşılık verilmiş olan alındılardan kaybedilmiş olanlar için ilan verilmesine gerek görülmeyen tutar, Merkezî Yönetim Muhasebe Yönetmeliğinin 528 inci maddesi gereğince, Tablo I’in kaybedilen alındılara ilişkin işlemler bölümünde gösterilmiştir.

 Muhasebe yetkilisi mutemedi işlemleri

MADDE 5 – (1) Muhasebe Yetkilisi Mutemetlerinin Görevlendirilmeleri, Yetkileri, Denetimi ve Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 7 nci maddesi uyarınca, muhasebe birimleri dışında görev yapan muhasebe yetkilisi mutemetleri tarafından yedi günlük süre beklenilmeksizin muhasebe birimi veznesine teslim edilmesi gereken tahsilat tutarı ile mahkeme başkanlıkları, icra ve iflas daireleri ve izale-i şüyu memurluklarındaki muhasebe yetkilisi mutemetlerince, 492 sayılı Harçlar Kanununun eki (1) ve (3) sayılı tarifelere göre makbuz karşılığı tahsil edilip, 7 günlük süre beklenilmeksizin muhasebe birimi veznesine teslim edilmesi gereken tahsilat tutarı, Tablo I’in muhasebe yetkilisi mutemedi işlemleri bölümünde gösterilmiştir.

(2) Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde görev yapan muhasebe yetkilisi mutemetleri için yukarıda belirtilen sınırın yetersiz kalması durumunda, gerekçeli tekliflerle Bakanlığımıza (Muhasebat Genel Müdürlüğü) başvurularak alınacak izne göre işlem yapılacaktır. Bu teklif yazısında muhasebe yetkilisi mutemedinin son iki ayda muhasebe veznesine yatırdığı tutarlar ve yatırılma tarihleri de belirtilecektir. Daha önce bu kapsamda Bakanlığımızca yeniden artırılmasına izin verilen limitlerin, bu Genel Tebliğle belirlenen limitlerin üzerinde olması halinde özel olarak verilmiş limitlerin uygulanmasına devam edilecektir.

 Trafik para cezası tahsil eden görevlilerle ilgili işlemler

MADDE 6 – (1) Trafik para cezasını tahsil edecek muhasebe yetkilisi mutemetleri ile ilgili işlemler, 6/4/2011 tarihli ve 27897 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolları Trafik Kanunu Hükümleri Gereğince Uygulanan İdari Para Cezalarının Tahsilinde ve Takibinde Uygulanacak Usul ve Esaslar ile Kullanılacak Alındılar, Tutanaklar ve Defterler Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre yürütülecektir. Bu görevliler için belirlenen yedi ve üç günlük süreler beklenmeksizin muhasebe biriminin veznesine teslim edilmesi gereken tahsilat tutarları, Tablo I’in trafik para cezasını tahsil eden muhasebe yetkilisi mutemetleri bölümünde gösterilmiştir.

 Yetkili memurlarla ilgili işlemler

MADDE 7 – (1) 8/6/1988 tarihli ve 19836 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Pul ve Değerli Kağıtların Bayiler ve Yetkili Memurlar Vasıtası ile Sattırılmasına ve Bayilere Satış Aidatı Verilmesine Dair Yönetmeliğin 12 nci maddesi hükümleri çerçevesinde değerli kağıt verilen yetkili memurlar tarafından on beş günlük süre beklenilmeksizin muhasebe biriminin veznesine teslim edilmesi gereken satış hasılatı tutarı Tablo I’in yetkili memurlarla ilgili işlemler bölümünde gösterilmiştir.

 Muhasebe yetkilisi yardımcılarına devredilecek görev ve yetkiler

MADDE 8 – (1) 30/12/2005 tarihli ve 2005/9912 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren Muhasebe Yetkilisi Adaylarının Eğitimi, Sertifika Verilmesi ile Muhasebe Yetkililerinin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 26 ncı maddesi gereğince, görev, yetki ve sorumlulukların yardımcılara devredilmesinde Tablo I’in C bölümünde gösterilen parasal sınırlar dikkate alınacaktır.

 Kaybolan faturalarla ilgili işlemler

MADDE 9 – (1) 31/12/2005 tarihli ve 26040 (3. Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Merkezî Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde kamu idarelerince alınan mal, hizmet ve yapım işleri karşılığında özel kişiler tarafından düzenlenen faturaların kaybedilmesi halinde, noter onaylı fatura örneklerinin kabul edileceği fatura tutarı Tablo I’in Ç bölümünde gösterilmiştir.

 Taşınırların kayıtlardan çıkarılması

MADDE 10 – (1) 28/12/2006 tarihli ve 2006/11545 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren Taşınır Mal Yönetmeliği hükümlerine göre, taşınırların devir, imha, hurdaya ayırma, satış ve terkini suretiyle kayıtlardan çıkarılmasında Tablo I’in D bölümünde gösterilen parasal sınırlar dikkate alınacaktır. Taşınırların kayıtlardan çıkarılması, belirlenen limitler dahilinde harcama yetkilisinin, limit üzerinde olanlar ise ilgili üst yöneticinin onayı ile yapılacaktır.

(2) Devir, satış, imha, hurdaya ayırma ve terkin işlemlerinin birden fazla taşınırı ihtiva etmesi halinde söz konusu limitler taşınır bazında değil, işlem bazında uygulanacaktır.

 Ön ödeme işlemleri

MADDE 11 – (1) Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerince Bakanlığımız izni aranmaksızın açılabilecek krediler ile Bakanlığımız iznine tabi olan kredi tutarları Tablo II’nin A bölümünde, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerince harcama yetkilisi mutemetlerine verilebilecek avans sınırı Tablo II’nin B bölümünde gösterilmiştir.

(2) Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinden Tablo II’nin C bölümünde gösterilenler, kendileri için belirlenen sınır dahilinde avans verebileceklerdir.

(3) Milli İstihbarat Teşkilatı mutemetleri ile dış temsilcilikler emrine ve askerî daireler mutemetlerine verilecek avans sınırları Tablo II’nin Ç, D ve E bölümlerinde gösterilmiştir. Belirlenen sınırların üzerinde avans verilmesine ihtiyaç duyulması halinde, gerekçeleriyle birlikte Bakanlığımıza başvurularak izin alınması gerekir.

(4) Milli Savunma Bakanlığına bağlı birlik ve kurumlardan “Tümen ve daha üst birlikler ile eşiti kurum ve kuruluşlar” kapsamına giren askerî birimler Tablo III’te gösterilmiştir. Bunların dışında kalan birlikler, “Tugay ve eşitine kadar olan askerî kurum ve kuruluşlar” kapsamında sayılacaktır.

 Muhasebe kayıtlarından çıkarılacak alacaklar

MADDE 12 – (1) 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 ncı maddesi gereğince, yapılacak takip sonunda tahsili imkansız veya tahsili için yapılacak giderlerin alacaktan fazla bulunduğu anlaşılan 213 sayılı Kanun kapsamına giren amme alacakları ile diğer amme alacaklarından, amme idarelerinde terkin yetkisini haiz olanlar tarafından tahsil zamanaşımı süresi beklenilmeksizin terkin olunabilecek miktarlar Tablo IV’de gösterilmiştir.

(2) Yılları merkezî yönetim bütçe kanunlarında hüküm bulunması koşuluyla; 6183 sayılı Kanun kapsamında izlenen alacakların dışında kalan alacaklardan, tahsili için yapılacak takibat giderlerinin asıl alacak tutarından fazla olacağı anlaşılanlardan tutarı Tablo IV’de gösterilen miktara kadar olanlar kayıtlardan çıkarılır. Ancak, bu alacaklardan davaya veya icraya intikal etmiş olanların kayıtlardan çıkarılması için, 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamede yer alan hükümlere göre yetkili merciden takipten vazgeçme onayı alınması gerekir.

(3) 5018 sayılı Kanunun 79 uncu maddesi hükmü gereğince, muhasebe birimlerinin hesaplarında kayıtlı olup zaruri veya mücbir sebeplerle takip ve tahsil imkanı kalmadığı tespit edilen kamu alacaklarından tutarı Tablo IV’de gösterilen miktara kadar olanlar, yetkili merciden takipten vazgeçme onayı alındıktan sonra kayıtlardan çıkarılır.

(4) Söz konusu alacakların kayıtlardan çıkarılmasına ilişkin muhasebeleştirme belgesi ekine, gerekenler için takipten vazgeçme onayı ile tahsil edilebilmesi için yapılan adres tespiti ve malvarlığı araştırmalarına ilişkin yazışmaların konusunu, tarih ve sayısını gösterir bir dizi pusulası bağlanır.

 Faiz oranları

MADDE 13 – (1) Genel hükümlere göre takip edilerek tahsil olunacak kişilerden alacaklara 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümlerine göre uygulanacak kanuni faiz oranları ile temerrüt faizi oranları, yıllar itibarıyla Tablo V’de gösterilmiştir.

 Alındılar ve alındı birim fiyatları

MADDE 14 – (1) Bakanlığımızca bastırılan ve genel bütçe kapsamı dışındaki idareler ile döner sermaye ve fonlar tarafından mevzuatları gereğince kullanılması gereken alındıların birim satış fiyatları Tablo VI’da gösterilmiştir.

 Yürürlükten kaldırılan Tebliğ

MADDE 15 – (1) 27/1/2011 tarihli ve 27828 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Parasal Sınırlar ve Oranlar Hakkında Genel Tebliğ (Sayı: 2011/1) yürürlükten kaldırılmıştır.

 Yürürlük

MADDE 16 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

 Yürütme

MADDE 17 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.

 Tabloları görmek için tıklayınız.

 

 

Yazıldı Güncel Mevzuat

Yargıtay İmar Kirliliği Kararı

Nis02
2012
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Yargıtay 4. Ceza Dairesi,Esas : 2011/6773,Karar : 2011/8408,Tarih:15.06.2011

ÖZÜ: Belediye mücavir alanı olan yayla sahilinde mülkiyeti davalı olan yere kaçak inşaat yapılan konusu yerin  Orman Kanununun 2/B maddesine göre hazine adına orman vasfından çıkartılan yerlerden olduğunun belirlenmiş bulunmasına göre,dava konusu yerin özel imar rejimine tabi yerlerden olup olmadığı araştırılıp saptandıktan sonra 775 sayılı Gecekondu Kanununun 37. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı da tartışılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekir.

 

5237 sayılı TCY’NIN 184. maddesinin 1. fıkrasında ; “yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapma ve yaptırma”, aynı maddenin 2. fıkrasında “yapı ruhsatiyesi almadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade etme”, 3. fıkrasında ise “yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade etme” fiilleri suç olarak düzenlenmiş olup, yine aynı maddenin 4. fıkrasında, ”üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır” hükmü ile, 1. ve 2. fıkralar bakımından maddenin uygulanacağı yerler “belediye sınırları içerisi” veya “özel imar rejimine tabi yerler” biçiminde sınırlandırılmıştır.Diğer taraftan, 775 sayılı Gecekondu Yasasının 37. maddesinin 1. fıkrası uyarınca; belediyelere, Hazineye, özel idarelere ve katma bütçeli dairelere ait veya devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerde izinsiz yapı yaptırma, satma, rehnetme, devir ve satın alma eylemlerinde ya da aynı maddenin 2. fıkrası gereği özel kişilerin veya birinci fıkrada sayılanlar dışındaki tüzel kişilerin arazi ve arsaları üzerinde yapılacak izinsiz yapılar hakkında arazi sahibinin başvurusu üzerine, anılan 37. maddeyi değiştiren 5728 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önceki eylemler bakımından 37/1. maddede yazılı cezaların, sonraki eylemler bakımından ise eylemin niteliğine göre 154 veya TCK 184/1-2. madde hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.Anayasanın 38/3 ve TCY’NIN 2. maddesinin 1. fıkrasındaki suçta ve cezada kanunilik ilkesi ve TCK 2/3. maddesinde yer alan; “kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz. ” şeklindeki hükümler karşısında, 3, fıkra hariç 184/1. maddenin uygulanabilmesi için öncelikle maddenin uygulama alanıyla ilgili ‘belediye sınırı’ ve ‘özel imar rejimine tabi yerler’ kavramlarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.Belediye sınırları; 3.7.2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 5. maddesinde belirtilen yönteme göre saptanır. Aynı Kanunun 6. maddesine göre; “Belediye sınırları, belediye meclisinin kararı ve kaymakamın görüşü üzerine valinin onayı ile kesinleşir.Kesinleşen sınırlar, valilikçe yerinde uygulanmak suretiyle taraflara gösterilir ve durum bir tutanakla belirlenir. Kesinleşen sınır kararları ile dayanağı olan belgelerin birer örneği; belediyesine, mahallî tapu dairesine, il özel idaresine ve o yerin mülkî idare amirine gönderilir.Kesinleşen sınırlar zorunlu nedenler olmadıkça beş yıl süre ile değiştirilemez. “Yürürlükten kaldırılan 7.12.2004 tarihli ve 5272 sayılı Belediye Kanununun 5. ve 6. maddeleri de aynı hükümleri kapsamaktadır. Yine, mülga 1580 sayılı Belediye Kanunu kapsamında belediye sınırı, kanunun 4. maddesinde belirtilen yönteme göre saptanmakta, 5. maddede ise sınırların kesinleşmesi yöntemi şöyle düzenlenmekteydi:1580 – Madde 5 : A) “Seksen binden az nüfuslu olan beldelerde belediye meclislerinin kararı ve mahalli idare heyetinin mütalaası alındıktan sonra vilayet idare heyetinin tasdiki ile.B) (Değişik bent: 04/07/1988 -KHK-336/1 md; Aynen kabul: 07/02/1990 – 3612/10 md.) Seksen binden fazla nüfuslu belediyelerde belediye meclisinin kararı, idare heyetinin muvafakati, Valiliğin teklifi ve İçişleri Bakanlığının tasdiki ile kesinleşir.Tasdik edilmeyen sınır kağıtları esbabı mucibesiyle mahallerine iade edilir. Sınırın değiştirilmesine ihtiyaç olursa yeni sınırın çizilmesi aynı usule tabidir. “5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 5. maddesinde de büyükşehir belediye sınırı tanımlanmıştır: “Büyükşehir belediyelerinin sınırları, adını aldıkları büyükşehirlerin belediye sınırlarıdır. ” Aynı Kanunun 27/3. maddesi uyarınca; “Büyükşehir belediyesi mücavir alanlarının ilçe ve ilk kademe belediyeleri arasındaki bölüşümü büyükşehir belediye meclisince yapılır. “3194 sayılı İmar Kanununun 2. maddesinde imar uygulamaları bakımından kapsamı açıklanmış; “Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak planlar ile inşa edilecek resmi ve özel bütün yapılar bu Kanun hükümlerine tabidir” denilmiştir.İmar Kanununun 5. maddesinde tanımlandığı üzere mücavir alan; “imar mevzuatı bakımından belediyelerin kontrol ve mesuliyeti altına verilmiş olan alanlardır. Aynı maddede imar planı uygulamasında ilgili idarenin; belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde belediye, bu sınırlar dışında ise valilik olduğu” belirtilmiştir.İmar Kanununun 45. maddesinde de mücavir alanın oluşturulması yöntemi açıklanmıştır :Madde 45 – “Mücavir alan sınırları belediye meclisi ve il idare kurulu kararına dayanarak vilayetlerce Bakanlığa gönderilir. Bakanlık bunları inceleyerek aynen veya değiştirerek tasdik etmeye veya değiştirilmek üzere iadeye yetkilidir.Mücavir alanın ilgili belediye sınırına bitişik olması gerekmez. Ayrıca, bu alanlar köyleri de ihtiva edebilir.Mücavir alandan çıkarılma da aynı usule tabidir. Bakanlık gerekli gördüğü hallerde mücavir alana alma ve çıkarma hususunda resen karar verebilir. “İmar Kanununun 19. maddesine göre de imar planlarına göre yapılacak parselasyon planları belediye ve mücavir alan içinde belediye encümeni, belediye ve mücavir alan dışında ise il idare kurulunun onayından sonra yürürlüğe girer.İmar Kanununun 21/1. maddesinde, kanun kapsamına giren bütün yapılar için belediye veya veliliklerden yapı ruhsatiyesi alınması zorunlu kılınmıştır.Ruhsatsız bina yapılması halinde yapılacak işlemler İmar Kanununun 32. maddesinde gösterilmiştir. Bu hüküm gerek belediye ve mücavir alan içerisinde ve gerekse bu alanlar dışında yapılan ruhsata tabi yapılar bakımından geçerlidir :Madde 32 – “Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce (…) tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur.Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshası da muhtara bırakılır. Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mührün kaldırılmasını ister.Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir.Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir.”İmar Kanununun 42. maddesinde de ruhsatsız yapılar dolayısıyla yapı sahibine, yapı müteahhidine veya bu aykırılığı 6 iş günü içinde idareye bildirmeyen fenni mesullere idari para cezası verileceği hükmü yer almaktadır.Özel imar rejimine tabi yerler ise; belirli bir idari sınıra bağlı kalınmaksızın, ekonomik, kültürel, doğal ya da başka özellikleri gereğince ve kamu yararı nedeniyle İmar Kanunundan farklı bir şekilde veya tamamlayıcı ve koruyucu nitelikteki imar usul ve esaslarının özel bir kanunla düzenlendiği yerleri ifade etmektedir. Bu nedenle özel imar rejimine tabi yerlerdeki ruhsatsız bina yapılması, yaptırılması eylemlerinin suç sayılması için belediye sınırları içinde olması değil, özel imar rejimine tabi bir yerde olup olmadığı ölçütü aranacaktır. Bu hususun da ilgili belediye veya valilikten sorularak saptanması gerekmektedir.Açıklanan yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, “belediye sınırı” terimi mülga ve yürürlükteki Belediye Kanununda yasal bir idari kavram olarak gösterilmiş, İmar Kanununun 5. maddesinde mücavir alan tanımlanıp, 45. maddesinde mücavir alanın oluşturulma yöntemi düzenlenmiş ve mücavir alanlardaki ruhsat işlemlerinde belediye başkanlığı yetkili kılınmış, ayrıca İmar Kanununun 2, 5 ve 19. maddelerinde ise “belediye ve mücavir alan içinde” veya “belediye ve mücavir alan sınırları içinde” şeklindeki ifadelerde ‘mücavir alan’ teriminden başka ‘belediye sınırı’ teriminin de imar rejimi açısından anlamına işaret edilmiş ve bu şekilde ‘belediye sınırı’ teriminin salt idari bir kavram olmayıp, imar mevzuatı kavramı olduğu da gösterilmiş, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 184. maddesi ile imar kirliliğine neden olma suçu düzenlenirken de yasa koyucu tarafından bilinçli olarak “belediye sınırı” kavramı kullanılarak, maddenin 4. fıkrasında, suçla ilgili bu düzenlemenin 3. fıkra hariç, “ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde” uygulanacağı açıklanmış ve böylece, imar uygulaması bakımından belediye sınırı dışında ve fakat belediyenin ruhsatlandırma yetkisi içerisinde kalan mücavir alanlardaki bina ve yapılarla ilgili olarak belediyelerin İmar Kanununun 32 ve 42. maddelerindeki, ruhsatsız veya ruhsata aykırı bina yapımına ilişkin inşaatı durdurup mühürleme, imar planına veya ruhsata uygun hale getirilmezse yıkma ve idari para cezası uygulama şeklindeki idari yaptırımlar geçerli olmakla birlikte, yasa koyucunun yalnızca belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerler içerisindeki ruhsatsız veya ruhsata aykırı bina yapılması eylemlerini suç olarak düzenlediğinin anlaşılmasına ve mücavir alandaki ruhsatsız bina yapma   eyleminin   TCY’NIN  184/1.  maddesindeki   suçu   oluşturmayacağının   anlaşılmasına  karşın, incelenen dosyada belediye mücavir alanı olan yayla dahilinde mülkiyeti davalı olan yere kaçak inşaat yapıldığından bahisle kamu davası açılmış ve bilirkişinin 14.11.2008 tarihli raporunda dava konusu yerin orman kadastrosunca Orman Kanununun 2/B maddesine göre hazine adına orman vasfından çıkartılan yerlerden olduğunun belirlenmiş bulunmasına göre, öncelikle dava konusu yerin özel imar rejimine tabi yerlerden olup olmadığı araştırılıp saptandıktan sonra 775 sayılı Gecekondu Kanununun 37. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı da tartışılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik inceleme ile TCY’NIN 184/1. maddesi uyarınca hüküm kurulması,Yasaya aykırı ve sanık temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce açıklanan nedenlerle yerinde  görüldüğünden HÜKMÜN  BOZULMASINA,  yargılamanın  bozma  öncesi   aşamadan   başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 15.6.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

Yargıtay 4. Ceza Dairesi,Esas: 2009/10287,Karar: 2011/7022, Tarih:25.05.2011

ÖZÜ:İmar kirliği suçu ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde  uygulanacağından, mücavir alan olarak belirtilen yerin özel imar  rejimine tabi yerlerden olup olmadığı konusunda araştırma yapılması, ayrıca 5237 sayılı TCY.NIN 184.maddesinin 12.10.2004 tarihinde yürürlüğe girmiş  olması nedeniyle, mahallinde  uzman bilirkişi aracılığıyla keşif yapılarak inşaatın yapım tarihi tespit edilmelidir.

 

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.Ancak; TCY.nın 184/4.maddesinin “Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri  ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde  uygulanır” hükmü uyarınca 3. fıkra hariç mücavir alanın maddenin kapsamı dışında tutulması karşısında, ilgili yazıda mücavir alan olarak belirtilen yerin özel imar  rejimine tabi yerlerden olup olmadığı konusunda araştırma yapılması, ayrıca 5237 sayılı TCY.nın 184.maddesinin 12.10.2004 tarihinde yürürlüğe girmiş  olması ve sanığın söz konusu yapıları 2002 yılının yaz aylarında yaptığını beyan  etmesi karşısında; suç tarihinin belirlenmesi açısından  tutanak düzenleyicilerin yöntemince dinlenmesi, mahallinde  uzman bilirkişi aracılığıyla keşif yapılarak inşaatın yapım tarihinin tespitine  yönelik teknik verilerin açıklattırılması ve tüm kanıtların birlikte  değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi  gerekirken, eksik soruşturma ve yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması, Yasaya aykırı ve katılan …. Belediye Başkanlığı vekilinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

Yargıtay 8.Daire,Esas :2009/3185,Karar :2011/4740,Tarih: 13.06.2011  

ÖZÜ:Belediye teşkilatı bulunan yerlerde hakkı olmayan yere tecavüz suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154. maddesindeki suçu oluşturmaz.

 

Oluşa, mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi raporu içeriğine göre; Kızılcasöğüt kasabası Asarlık mevkiinde bulunan 1377 parsel numaralı  meraya  ekip sürmek suretiyle 3400 metrekare tecavüzde bulunduğunun anlaşılmasına, ayrıca kabulünde bu yönde olduğunun belirtilmesine karşın, dava konusu yerin 50-60 yıldır tarım arazisi olarak kullanıldığından söz edilerek dosya içeriğine uygun düşmeyen yazılı gerekçe ile sanığın beraatına karar verilmiş ise de;keşifte dinlenen mahalli bilirkişi anlatımı ve teknik bilirkişi raporuna göre dava konusu taşınmazın Kızılcasöğüt kasabası, Asarlık mevkiinde bulunduğunun belirtilmesine göre, belediye teşkilatı bulunan yerlerdeki kamuya ait taşınmazlara tecavüzün, hükümden sonra yürürlüğe giren 5841 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154. maddesindeki suçu oluşturmayacağı, koşulların varlığı halinde 3091 sayılı Yasaya aykırılıktan söz edilebileceği gözetilerek, suça konu yerin belediye sınırları içerisinde olup olmadığı kesin biçimde saptandıktan sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince istem gibi (BOZULMASINA), 13.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

Yazıldı Yargı Kararları

ÜLKEMİZDEKİ KENTSEL DÖNÜŞÜM UYGULAMALARI VE MEVZUATI

Nis02
2012
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

 ÜLKEMİZDEKİ KENTSEL DÖNÜŞÜM UYGULAMALARI VE MEVZUATI 

Giriş

Kentler, gerek kentsel gelişim sürecine özgü sanayileşme, göç gibi nedenlerle gerekse savaş, afetler gibi olağandışı nedenlerle dönüşüme uğramaktadırlar. Kentsel dönüşüme konu olan alanlar, köhneleşmiş veya bir şekilde mevcut planlamalar dışında kalmış alanlardır. Örneğin; cazibesini yitirmiş eski merkezi iş alanları, kentsel sit alanları, kent içindeki sağlıksız ve kaçak yapılar, gecekondu alanları gibi. Bunların yanında kentsel dönüşüm ihtiyacı yangın, deprem gibi afetler nedeniyle de ortaya çıkabilmekte; afetin ardından meydana gelen yıkımı ortadan kaldırmak veya afet olmadan önce olası zararları azaltmak amacıyla da kentsel dönüşüm uygulamaları yapılabilmektedir. Ülkemizde kentsel dönüşüm konusu son yıllarda, özellikle 1999 Marmara ve Düzce Depremlerinde yaşanan yıkımlarla daha da görünür hale gelen kentleşme, yerleşme sorunlarıyla, üzerinde en çok konuşulan ve tartışılan konularından biri haline gelmiştir. Afet risklerinin azaltılması ve gecekondu alanlarının dönüşümü basta olmak üzere çeşitli amaçlarla kentsel dönüşüm projeleri uygulanmaya başlamış; bunlarda TOKİ ve Büyükşehir belediyeleri başrolde olmuştur. Söz konusu uygulamaların yasal zemini yerel yönetimlere kentsel dönüşüm konusunda da yetkiler veren yeni yerel yönetim yasaları yanında, basta doğal afet riskleri olmak üzere, kentlerin sağlıksız yapılaşma alanlarını ortadan kaldırma amacında olan Kentsel Dönüşüm Yasa Tasarısıyla oluşturulmaya çalışılmış sa da bu tasarı yasallaşmamıştır.Ancak 13Ekim 2011 tarihinde Van ve Erçiş’teki depremler sonrasında,Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca hazırlanan  “ Afet Riski Altındaki Yapı ve Alanlar Hakkında Kanun” ile depreme hazırlık ve kentsel dönüşümün gerçekleşmesinin sağlanması beklenilmektedir.Bu tasarısının kanunlaşmasıyla illerdeki depreme ve afete dayanıksız yapılarla,salaş ve  kaçak yapıları belirlenerek kentsel dönüşüme tabi tutulacaktır.

Türkiye’de Kentsel Dönüşüm

Kentler, göç, sanayileşme, savaş ve afet gibi etkenlerle ortaya çıkan yeni ihtiyaçlarla şekillenmektedir. Kentlerin çeşitli nedenlerle yasadığı bu dönüşümü ifade eden kent yenileme kavramı, farklı şekillerde tanımlanmaktadır. En genel tanımıyla kent yenileme, farklı nedenlerden dolayı zaman içinde eskimiş, terkedilmiş, değer kaybına uğramış ve köhneleşme eğilimine girmiş olan kent alanlarının günün sosyo-ekonomik ve fiziksel koşullarına uygun olarak yeniden canlandırılması ve kente kazandırılmasını ifade eder.  Kent yenilemeye neden olan olaylar çeşitli olabilir. Kent yenileme ihtiyacı kent içindeki tarihi bir yerleşme, işlevini yitirmiş bir sanayi alanı veya pek çok sosyal ve mekansal sorunu barındıran bir konut alanında veya hızlı ve sağlıksız gelişen kentlerde ortaya çıkan, yasadışı yapılaşma, ulaşılabilirlik, sağlıksız ve yetersiz altyapı arzı, doğal afetler gibi sorunlara çözüm bulma ihtiyacından doğabilir. Kent yenilemeyi sadece eski kent merkezlerinin çöküşünün önüne geçmek için mimari koruma yöntemlerinden biri olarak; konut sıkıntısına çözüm amacıyla; kentsel gelişme çerçevesinde ele alanlar olduğu gibi, her kentin kendi gelimse çizgisi içinde ortaya çıkanlar (olağan) ve beklenmeyen faktörlerden kaynaklananlar seklinde ikiye ayıranlar da vardır. Türkiye için düşünüldüğünde olağan kent yenileme ihtiyacını ortaya çıkaran nedenler ülkemize özgü kentleşme özellikleri ve sorunları ile yakından ilişkilidir. Türkiye’de kentler, aşırı nüfus yığılmaları, afet tehlike ve riskleri, yanlış yer seçimi kararları gibi çeşitli nedenlerden kaynaklanan sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunların her biri, ülkemiz için kentsel dönüşüm / yenileme ihtiyacını doğuran faktörlerdir. Olağandışı kent yenileme nedenlerini ise, depremler başta olmak üzere afetler ve afet riskleri oluşturmaktadır. Ülkemizde Osmanlı döneminde yangın bölgelerinin yeniden inşası ile ilk örnekleri görülen kent yenileme uygulamalarını kültür ve tabiat varlıklarını koruma anlayışı içinde, kentsel sitlere yönelik çalışmalar izlemiş, günümüzde ise, yasa dışı ve yasam kalitesi düşük kentsel alanların yasallaştırılması ve sağlıklaştırılması, prestijli yeni merkezi is alanları, fuar, alışveriş ve eğlence merkezleri, uluslararası tatil köyleri, golf sahaları gibi dönüşüm uygulamaları ile devam etmiştir. Son dönemlerde gecekondular,Van depremi sonrasında ise afet riski olan bölgelerin kent yenileme/dönüşüm projelerinde ön plana geçtiği görülmektedir. 1950’ler ve onu takip eden yıllarda ülkenin sosyo-ekonomik yapısında yaşanmaya başlayan gelişmeler kentleşme hızının ve kentsel nüfusun artısına neden olurken, kentler bu yıllardan itibaren hiç görmedikleri ölçüde hızlı bir dönüşüm sürecine de girmişlerdir. Bu süreçte yeni merkezler ortaya çıkmış, kentlerin gelişme yönleri değişmiş, merkezi iş alanı içinde kentsel rantların artmasıyla ekonomik ömrünü tamamlamadan binaların çoğu yıkılarak yerlerine çok katlı yapılar inşa edilmiş, yeşil alanlar ve tarım toprakları gibi yerleşime uygun olmayan alanlar konutlarla kaplanmaya başlanmış, kent merkezleri daha kalabalık ve değerli hale gelmiştir. Bu dönüşüm sürecinde kentler plansız gelişmeleri yanında hem doğal, tarihi ve kültürel çevreyi hem de afet risklerini göz ardı ederek büyümüşlerdir. 1950 ve 60’lı yıllardan itibaren İstanbul ve Ankara basta olmak üzere büyük kentler bu dönüşümün simgesi haline gelmiştir. Kent içinin dönüşümü yanında 1980 sonrasında kentler çevrelerine eklenen yeni oluşumlarla (gecekondu alanları, sanayi bölgeleri, devlet kurumları, üniversite kampüsleri vb.) gibi, dengesiz büyümeye başlamışlardır. Gecekondulaşma sorunu bu yıllardan itibaren ekonomik ve sosyal yapıyla bağları çerçevesinde kentsel bir olgu haline gelirken, yaygınlaşmıştır. Olağandışı kent yenileme nedenleri açısından bakıldığında, ülkemizde depremler basta olmak üzere doğal afetlerin ve doğal afet risklerinin kentlerin yenilenmesi ihtiyacını doğuran unsurlar olduğu görülmektedir. Örneğin İstanbul tarih boyunca çok sayıda büyük deprem yaşamış, aynı yerde, yıkıp-yapma ve onarımlarla yeniden inşa edilmiştir. Afetler kent için yenileme yanında, yeni imar düzenlemelerinin hayata geçmesi fırsatını ortaya çıkarmıştır. (1509 depremi sonrasında İstanbul’da olduğu gibi). Yakın tarihimizde de 1998-Ceyhan, 1992-Erzincan, 1995-Dinar, 1966-Varto, 1971-Bingöl depremlerinin ardından söz konusu kentler aynı yerde yeniden inşa edilmişlerdir. Ülkemizde afetin ardından ve afet olmadan önce mevcut tehlike karsısında riskin azaltılması amacıyla yeri değiştirilen yerleşim yerleri vardır. 1939-Erzincan, 1970-Gediz, 1942-Erbaa,  1975-Lice, 1939-Dikili, depremlerinin ardından bu kentler, eski yerleşim yerlerinin yakınında, güvenli bölgelerde, kısmi risk azaltımı önlemleri ile yeniden inşa edilmişlerdir. Türkiye’de meydana gelen depremler içinde 1999-Marmara ve Düzce Depremleri ise neden oldukları can ve mal kayıplarının büyüklüğü, etkilediği alanın genişliği, sonrasında hayata geçirilen yenileme ve risk azatlımı uygulamaları yanında, İstanbul basta olmak üzere farklı kentlerde başlatılan riskin azaltılmasına dayalı yenileme çalışmaları açısından da dönüm noktası oluşturmuştur.

Kentsel Dönüşüm  Mevzuatı

Ülkemizde kentleşme sorunları ile bağlantılı olarak olağan gelimse seyirleri içinde kentler bu şekilde dönüşürken, Türkiye’de kentleşme ve planlama pratiğine kent yenileme kavramının girişi 1970’li yıllara, planlamada bir uygulama aracı olarak kullanılmaya başlanması ise 1980’li yıllara denk düşmektedir. Kentsel dönüşüme ilişkin düzenleme ve uygulamalar uzun süre, mevcut mevzuat ve yasal düzenlemeler çerçevesinde yürütülmüştür. Bu nedenle batıdaki örneklerinde olduğu gibi çok yönlü, kapsamlı politika, teknik ve yöntemlerden, kurumsal ve finansal yapıdan ziyade, yönetim sistemi içinde farklı birimlerin, sorunlar ortaya çıktıkça geliştirmeye çalıştıkları birbirlerinden kopuk ve geçici düzenlemeler ve uygulamalar söz konusu olmuştur. Son yıllarda konuyla ilgili olarak yapılan düzenlemelere kadar yerel yönetimler bazında bazı büyükşehir belediyelerinde kent yenilemeye ilişkin görevleri yerine getiren uygulayıcı birimler olmuştur. Ülkemizde kent yenileme konusu 2000’li yıllardan sonra gündemde daha sık yer etmeye baslarken, konunun akademik camiada tartışılmaya başlanması,2003 yılında TMMOB Şehir Plancıları Odası’nın düzenlediği Kentsel Dönüşüm Sempozyumu ile olmuştur. 2004 yılında TMMOB ile Küçükçekmece Belediyesinin birlikte düzenlediği “Uluslararası Kentsel Dönüşüm Uygulamaları Sempozyumu: Küçükçekmece Atölye Çalışması”yla konu, uluslararası örnekler, somut çözüm önerileriyle ilk kez tartışılmıştır.2004 yılı ve sonrasında AB ile uyum yasalarında kentsel dönüşüm/yenileme konusu yoğun biçimde yer almaya başlamıştır. Bu gelişmeler yanında AB adaylık sürecinin de etkisiyle 2000’li yıllarda yapılan kamu yönetimi reformlarında kentsel dönüşüm konusunu içeren yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bunlardan öne çıkan bazıları şunlardır;

a) 2981 Sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun” (Bu kanunla gecekondu alanları için imar ıslah planı yapma imkânı ortaya çıkmış ve dolaylı olarak kentsel dönüşüm projelerinin yapılmasına olanak sağlanmıştır.)

b)5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu,

c) 5393 sayılı Belediye Kanunu,

d) 5273 sayılı Arsa Ofisi Kanunu ve Toplu Konut  Kanununda Değişiklik  Yapılması İle Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünün Kaldırılması  Hakkında Kanun

e) 5226 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ,

f) 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun ,

g) 5104 sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu.

5216 Sayılı Büyükşehir Belediye Kanununun 7/e maddesinde ise “Belediye Kanununun 69 ve 73 üncü maddelerindeki yetkileri kullanmak.” yetkisi Büyükşehir belediyelerine verilmiş bulunmaktadır. Bu hükümlere göre gerek Büyükşehir belediyelerine ve gerekse belediyelere kentsel dönüşüm ve gelişim projesi adı altında geniş yetkiler verilmektedir. 5393 Sayılı Belediye Kanunu ile ilk kez belediyelere kentsel dönüşüm konusunda görevler verilmiştir.5393 sayılı Kanunun arsa ve konut üretimi başlıklı 69.maddesinde, “Belediye; düzenli kentleşmeyi sağlamak, beldenin konut, sanayi ve ticaret alanı ihtiyacını karşılamak amacıyla belediye ve mücavir alan sınırları içinde, özel kanunlarına göre korunması gerekli yerler ile tarım arazileri hariç imarlı ve alt yapılı arsalar üretmek; konut, toplu konut yapmak, satmak, kiralamak ve bu amaçlarla arazi satın almak, kamulaştırma yapmak, bu arsaları trampa etmek, bu konuda ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları ve bankalarla is birliği yapmak ve gerektiğinde onlarla ortak projeler gerçekleştirmek yetkisine sahiptir” denilmektedir. 73.maddeye göre, “Belediye, kentin gelişimine uygun olarak eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek; konut alanları, sanayi ve ticaret alanları, teknoloji parkları ve sosyal donatılar oluşturmak, deprem riskine karsı tedbirler almak veya kentin tarihî ve kültürel dokusunu korumak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir. Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine konu olacak alanlar, meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile ilân edilir. Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yıkılarak yeniden yapılacak münferit yapılarda ilgili resim ve harçların dörtte biri alınır. Bir yerin kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilân edilebilmesi için; o yerin belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması ve en az elli bin metrekare olması şarttır. Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır. Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında bulunan mülk sahipleri tarafından açılacak davalar, mahkemelerde öncelikle görüşülür ve karara bağlanır.” Bunların yanında yasada kentsel dönüşüm uygulamalarını kolaylaştırabilecek, kentsel dönüşümle dolaylı olarak ilgili bazı hükümler de vardır; hemşeri hukukunun tanımlandığı m.13, belediye yetkilerinin tanımlandığı 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun  amacı ise ; “Büyükşehir belediyeleri ve Büyükşehir belediye sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri, il, ilçe belediyeleri, nüfusu 50 bini geçen belediyelerce ve bu belediyelerin yetki alanı dışında il özel idarelerince yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, doğal afet risklerine karsı önlem alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması” dır. Kanuna göre, “Yenileme alanları, il özel idarelerinde il genel meclisi, belediyelerde belediye meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile belirlenir. İl özel idaresinde il genel meclisince, büyükşehirler dışındaki belediyelerde belediye meclisince alınan kararlar Bakanlar Kuruluna sunulur. Büyükşehirlerde ise ilçe ve ilk kademe belediye meclislerince alınan bu kararlar, büyükşehir belediye meclisince onaylanması halinde Bakanlar Kuruluna sunulur. Bakanlar Kurulu projenin uygulanıp uygulanmamasına üç ay içinde karar verir…” Konu ile ilgili olarak ortaya konulan düzenlemelerden biri de, Dönüşüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı’dır. Tasarının genel gerekçesinde 1950’lerden bu yana süregelen hızlı ve sağlıksız kentleşme eğilimi, bölgeler arası gelişme farkları, orman, kıyı ve tarım alanları, su havzalarının yerleşime açılması gibi sağlıksız kentleşme özelliklerinden, bu sorunlara çözüm olarak geçmişte geliştirilmiş olan öneriler ve bunların yetersizliklerinden (gecekonduları yıkma, yerine yenisini yaptırmama, dar gelirlilerin arsa edinmelerini sağlamak vb.) söz edilmektedir. Bu durum saptamasının ardından genel gerekçede “fiziki mekanın güvenli, nitelikli, yaşanabilir kılınması için afet riski taşıyan alanların, fiziki, sosyal ve ekonomik köhneleme alanlarının, korunması gerekli doğal, tarihi ve kültürel çevre alanlarının toplum yararı esas alınarak dönüşüm plan ve projeleri kapsamında tasfiye, yenileme, iyileştirmeye tabi tutulması gerektiği” belirtilmektedir. Genel gerekçede ayrıca, 5366 sayılı kanunun sadece “sit alanı olarak tescil ve ilan edilmiş olan alanlarda kalan yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunmasını esas alması” ve 5393 sayılı belediye kanununun 73. maddesi ile belediyelere kentsel dönüşüme ilişkin görevler verilmesinin doğurduğu yeni yasal düzenleme gerekliliği belirtilmektedir. Tasarının amacı “İmar planı bulunsun veya bulunmasın kentsel ve kırsal tüm alanlarda bilim, teknik, sanat ve sağlık kurallarına uygun olarak, afetlere ve kentsel risklere duyarlı yasam çevrelerinin oluşturulması için veya fiziki köhneleşme ve sosyal ve teknik altyapının yetersiz ve niteliksiz olduğu alanların iyileştirme, tasfiye, yenileme ve gelişimini sağlamak üzere dönüşüm alanlarının tespitine ve dönüşümün gerçekleştirilmesine dair her türlü iş ve işlemler ile ilke ve esasları belirlemektir.” Yine, 5104 sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu ile kuzey Ankara girişi ve çevresini kapsayan alanlarda kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde fiziksel durumun ve çevre görüntüsünün geliştirilmesi, güzelleştirilmesi ve daha sağlıklı bir yerleşim düzeni sağlanması ile kentsel  yaşam düzeyinin yükseltilmesi amaçlanmıştır. Bu Kanunun 4. maddesine göre, ilgili mevzuatına göre ilçe belediyeleri ve diğer kamu kuruluşlarına ait olan, her ölçek ve nitelikteki imar plânları, parselasyon plânları ve benzeri imar uygulamalarına dair izin ve yetkiler ile proje onayı, yapı izni, yapım sürecindeki yapı denetimi, yapı kullanma izni ve benzeri inşaata dair izin ve yetkiler Proje alan sınırları içinde kalan bölgede Belediyeye aittir. Proje alanı içinde her ölçekteki imar planları Belediyece yapılır, yaptırılır ve onanır.Proje alan sınırları içindeki tüm gayrimenkuller, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mevzuata uygun olarak yapılmış ve onaylanmış herhangi bir ölçek ve türdeki imar plânı kapsamında kalsalar dahi, bu Kanuna göre yapılacak plân hükümlerine tâbi olurlar.Proje alan sınırları içinde kalan bölgede, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan plânların uygulanması Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren durur. Bu plânların kısmen veya tamamen uygulanmaya devam edilmesi ya da bu Kanuna göre yeniden yapılması hususunda Belediye yetkilidir. 1999 Depremlerinin ardından oluşmaya başlayan duyarlılıkla afetler karsısında risk azaltımı araçlarından biri olarak kent yenileme/dönüşümden söz edilmeye başlanmıştır. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın ) 2004 yılında düzenlediği Deprem Şurası’nın Mevzuat Komisyonu Raporuna sakınım planları; acil müdahale gerektiren yüksek risk alanları ve kamu yararı açısından zorunluluk gösteren alanların topyekun fiziki düzenlemesi ve sosyal kalkınmasını amaçlayan özel bir planlama türü olarak “kentsel dönüşüm eylem planları” tanımlamaktadır. Söz konusu planlar, yapı güçlendirme, boşaltma, birleştirme, yeniden paylaştırma, yenileme projelerinde ortak oluşturma, hızlı kamulaştırma, gayrimenkul aktarım hakları gibi araçları kullanır. Doğal afetler nedeniyle dönüşüm/yenileme stratejisinin öneri olarak dile getirildiği bir başka belge ise 2004-Türkiye İktisat Kongresi Afet Komisyonu Raporudur. Buna göre, sakınım planları kapsamında yerel yönetimlerin kentsel dönüşüm alanlarında boşaltma, yenileme, güçlendirme vb. araçların geliştirilmesi önerilmektedir.

Kentsel Dönüşümün Uygulanması

Türk planlama sistemi içinde henüz yeni olduğu söylenebilecek kent yenileme anlayışı 1980 sonrası süreçte özellikle gecekondu alanlarının dönüştürülmesi amacıyla uygulanmaya başlanmıştır.   1980’li yıllarda bu amaçla hazırlanan ve kamunun öncülüğünde uygulanan ilk kentsel dönüşüm projeleri Dikmen Vadisi ve Portakal Çiçeği Kentsel Dönüşüm Projeleridir. Bu yıllardan sonra kentsel dönüşüm projeleri, gecekondu alanlarının iyileştirilmesinden uluslararası sermayenin de dâhil olduğu büyük projelere kadar çeşitli ölçeklerde uygulanmaktadır.Türkiye’nin en hızlı büyüyen kenti İstanbul, hem kamu müdahalesi ile hem de kamu müdahalesi dışında yapılan çeşitli türlerde kentsel dönüşüm projelerine yoğun biçimde sahne olmaktadır. Bunun yanında Ankara ve İzmir basta olmak üzere ülkenin çoğu kentinde farklı türlerde kentsel dönüşüm projeleri hayata geçirilmektedir. Bu projelerden bazılarını türlerine göre su şekilde gruplandırmak mümkündür;

               a)Çöküntü bölgelerinin / gecekondu alanlarının dönüşümü: İstanbul’da kıyı alanlarında Tuzla, Beykoz, Sarıyer, Silivri’deki gecekondu bölgelerinin, eski sanayi alanlarının (Kağıthane Deresi ve çevresi, Pendik, Kartal sahili ve Maltepe’de eski mermer ocaklarının bulunduğu bölge; Beykoz’da Beykoz Deri Kundura, Paşabahçe tesislerinin üretimlerine son vermeleri ile ortaya çıkan bos alanlar) yerlerine lüks konut alanları, is merkezlerinin yapılması; Ankara’da Güneypark Konutları, TOKİ’nin farklı kentlerde uyguladığı projeler, İzmir-Kadifekale, Karşıyaka-Şemikler, Ege Mahallesi örnekleri. Ankara’da gecekondu alanlarının yoğunlaştığı bölgeler (Çankaya, Altındağ, Etimesgut, Gölbaşı, Keçiören, Mamak, Sincan, Yenimahalle) basta olmak üzere kentsel dönüşüm projeleri uygulanmaktadır. Bunlara örnek olarak GEÇAK (Çankaya), Aktaş-Atilla (Altındağ), Ege (Mamak) ve Şirindere (Yenimahalle) Kentsel dönüşüm projeleri örnek olarak verilebilir.

               b)Soylulaştırma: İstanbul’da kıyı kesimindeki tarihi yapılarda; 1970 ve 1980’lerde Kuzguncuk, Arnavutköy, Ortaköy, Cihangir, Beyoğlu, Galata, Balat ve Fener gibi tarihi veya özgün niteliği olan ve zaman içinde çöküntü sürecine girmiş olan semtlerin dönüşümü.

               c) Merkezi iş alanının dönüşümü: İstanbul’da Beşiktaş ve çevresinin yeni merkezi iş alanı olması, iş merkezlerinin burada yer seçmesiyle yaşadığı dönüşüm; Maslak ve Büyükdere aksı; İzmir’de ,İzmir Kent Merkezi Projesi.

             d) Prestij projeleri ile dönüşüm: İstanbul’da Beyoğlu, Galataport, Kadıköy’de Haydarpaşa Liman Bölgesi.

              e) Sit alanlarının korunması ve turizm amaçlı dönüşüm: İstanbul’da Tarlabaşı, Hacıhüsrev, Tophane, Dolapdere, Okmeydanı’ndaki kısmi projeler; Tarihi Yarımadayı kapsayan Fatih ve Eminönü’ndeki turizm amaçlı dönüşüm, Ulus Tarihi Kent Merkezinin Dönüşümü Projesi, Beypazarı Evlerinin Restorasyonu Projesi.

             f)TOKİ’NİN öncülüğünde başlatılan dönüşüm projeleri: İstanbul Tuzla’da, Pendik’te (İstanbul park Formula 1 Pisti, yat limanı, Sabiha Gökçen havaalanı, Sabancı Üniversitesi)

             g)Doğal afetler nedeniyle kentsel dönüşüm: İstanbul’da Zeytinburnu, Bakırköy, Küçükçekmece’de bu amaçla projeler yapılmaktadır. İzmir’de heyelan bölgesi olan Ballıkuyu ve Vezirağa’daki bölgelerin tasfiyesi. Bunların yanında, depremden hasar gören kentler de (Adapazarı, İzmit, Değirmendere, Düzce gibi) zorunlu olarak yeni konut alanlarının yapılması, yeni gelişme alanlarının belirlenmesi ile dönüşüm sürecine girmişlerdir. Dönüşüm projelerinde kamu ve özel sektör yanında Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) dönüşüm alanlarındaki hareketin tetikleyicisi konumundadır. 2006 itibariyle TOKİ, 100 belediye ile gecekondu dönüşüm protokolleri imzalamış, ilk etapta 52 ayrı bölgede 65 bin konutu tamamlamıştır. Kentin bos arazilerindeki veya özel mülkiyete ait yerlerde özel şirketler kendileri projeler yaparken, proje yapılması riskli olan gecekondu alanlarında genellikle TOKİ ve belediyelerin uygulamaları görülmektedir. Belediyelerin belediye şirketleri aracılığıyla yürüttüğü projeler de vardır. Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde KİPTAS, Kocaeli de Kent Konut gibi.

Mevzuat ve Uygulamaya Yönelik Eleştiriler

Ülkemizde son dönemlerde adından sıkça söz edilmeye başlanan kentsel dönüşüm kavramı, anlayışı ve konuya ilişkin düzenlemeler, aynı zamanda bir tartışma zemininin oluşmasının da yolunu açmıştır. Konuya ilişkin eleştirileri kavramsal, mevzuat ve uygulama boyutları çerçevesinde değerlendirmek mümkündür. Kavramsal boyutu ile değerlendirildiğinde, Avrupa’daki gelişim çizgisinde büyük, geniş kapsamlı sosyal programların bir parçası olarak uygulama imkânına kavuşan kent yenileme düşüncesinin ülkemizde, benzer sosyal dönüşüm programlarından ziyade küreselleşme ve bunun kamu yönetimi, kent yönetimi üzerindeki etkilerinin sonucunda ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Yerleşme ve imara ilişkin yasal metinlerin kentsel dönüşümle olan ilgileri açısından bakıldığında, bunların yetersiz oldukları, hatta 3194 sayılı İmar Kanununda, 5226 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda dahi konuya ilişki hiçbir düzenleme olmadığı görülmektedir.Son dönem yerel yönetim reformlarında getirilen kentsel dönüşüm / yenilemeye ilişkin öngörüler, genellikle fiziksel veya ekonomik uygulama araçlarını ortaya koymak veya yasal olarak uygulamaların önünü açmakla sınırlı kalmış, farklı dönüşüm sorunları karsısında geliştirilen çözümler, fiziki mekanın dönüştürülmesine indirgenmiş, yenilemenin sosyal, ekonomik ve kültürel boyutları göz ardı edilmiştir. Kamu sektörü açısından durum böyle iken, özel sektörün de kentsel dönüşüme olan ilgisi ancak son yıllarda ortaya çıkmaya başlamış, ancak bu ilgi daha ziyade karın yüksek ve kısa sürede elde edilebilecek olduğu alanlarda yoğunlaşmıştır.Türkiye’de kentsel dönüşüm sorunlarına cevap, belirli bir plan kapsamında değil, daha ziyade gündelik, kendiliğinden gelişen çözümler olarak karsımıza çıkmaktadır. Kentlerin hızlı dönüşüm sürecini planlayacak, sistematik hale getirecek politikalar aynı hızda üretilememektedir. Kentsel dönüşüme ilişkin mevzuat düzenlemeleri de uygulamalar ölçüsünde tartışılan, özellikle meslek odaları (TMMOB Şehir Plancıları Mimarlar Odası, YAYED gibi) ve akademisyenler tarafından eleştirilen bir konu olmuştur. Ülkemizde mevcut yasal düzenlemeler ve koordinasyon eksikliği, kentsel dönüşüm uygulamaları karsısında ortaya çıkan en önemli güçlüklerdendir. Konuya ilişkin bazı yasal düzenlemelerin varlığına ve son dönem yerel yönetim yasaları kapsamında konuya ilişkin önemli düzenlemeler yapılmış olmasına rağmen bunların yeterli olmadıkları görülmektedir. Örneğin 3194 sayılı İmar Kanunu kentsel dönüşüm uygulamaları için esas referans kaynaklarından biri olmasına rağmen, kentsel dönüşüm uygulamalarının ölçeğinin nasıl ve ne şekilde uygulanacağı, uygulama süresinin ne olacağı, uygulama alanında olması gereken teknik ve sosyal koşullar gibi verilerin ne olacağına dair bilgilerin eksikliği nedeniyle yetersiz kalmaktadır. Kanunun 18. maddesinin arazi ve arsa düzenlemelerine yönelik hükümlerinin detaylı olmamasından dolayı uygulamalar nedeniyle doğan aksaklıkların çözümüne ilişkin birçok Danıştay kararı bulunmaktadır. 5393 sayılı Belediye Yasasında belirtilen 50.000 nüfus ölçütü ve 50.000 metrekare ölçütlerinin dönüşüm alanını belirlemede esas kabul edilmesi, dönüşüm alanı kararının belediye meclisinde verilmesi, uzmanlara danışılmaması gibi konular sorun oluşturabilecek unsurlardır.Bu durum 3194 sayılı Kanunun 8.maddesi uygulamasında yani imar planı yapımı ve değişikliğinde yetkili organ olan belediye meclisinin tek yetkili olması nedeniyle istenilen ve beklenilen planlı kentleşme yerine, ranta ve özel isteklere dayalı kentlerin,çarpık  kentleşmenin önünü  açmıştır.1580 sayılı belediye kanunu ve 3194 sayılı İmar Kanununda, dönüşüm projelerinin uygulanması konusu açık ifadelerle tanımlanıp, belediyelere yetki verilmemişken, 5393 sayılı Belediye Kanununun 73.maddesiyle,belediyelere dönüşüm projeleri ile ilgili olarak tam yetki verilmiş ve deprem riskli alanlarda müdahale imkânı tanınmıştır. Ancak kanunun, kentsel dönüşüm sürecinin nasıl olacağını açık bir biçimde tanımlanmamış olması, sadece kentsel dönüşüm projelerinin uygulanmasında kamulaştırma yönteminin nasıl kullanılacağı belirtilmesi nedeniyle eksiklikler taşımaktadır. 5366 sayılı Kanunda da dönüşüm alanlarını belirleme kriterleri tanımlanmamış, bu süreçte il özel idareleri ve belediyelerin proje uygulama, denetim gibi süreçlerdeki yetki ve sorumlulukları detaylı biçimde ele alınmıştır. Bu durum, uygulamada bu birimler arasında yetki karmaşası ortaya çıkarmaktadır.Diğer taraftan, 2985 sayılı Toplu Konut Kanunuyla da kentsel dönüşüm proje alanlarının belirlenmesi ve örgütlenme modelinin nasıl oluşturulacağının yanı sıra sosyal boyutunun nasıl ele alınacağına dair bir düzenleme getirilmemiştir.

Sonuç ve Düşünceler:

Kentsel Dönüşüm konusu, ülkemizde son yıllarda uygulama örnekleri ve üzerinde yapılan tartışmalarla öne çıkan kavramlardan biridir. Kentler doğaları gereği dönüşüm içerisinde iken önemli olan nokta bu dönüşümün nasıl yönlendirileceği ve en başarılı çözüme nasıl ulaşılabileceğidir. Bu anlamda kentsel dönüşüm kavramının kullanımı ve uygulamalarına baktığımızda çoğunun kavramın gerçek anlamından ve amaçlarından uzakta olduğu, sadece yeni olmanın cazibesiyle kullanıldığı görülmektedir. Bu anlamda uygulayıcıları kentsel dönüşüm kavramını her kentsel derde deva olabilecek bir araç gibi veya yaptıkları her tür imar uygulamasının esas nedeni olarak görebilmekte / gösterebilmektedirler. Öncelikle, kavramın bu yanlış kullanımının terk edilmesi, kentsel dönüşümün ne olup ne olmadığı üzerine akademisyenlerin, meslek uzmanlarının çalışmaları ve başarılı uygulama örneklerinden faydalanılması gerekmektedir. Kentlerin içinde bulundukları sürekli dönüşüm sürecini, kentlerin mevcut kaynaklarının, altyapı ve yatırımlarının verimli biçimde kullanılmasını sağlamak ve nihayetinde kentlerin uzun vadeli planlar çerçevesinde gelişimlerini kontrol etmek için kentsel dönüşüm etkili bir araç olabilir. Özellikle Türkiye gibi basta doğal afet riskleri olmak üzere sorunları çok olan kentlerin daha güvenli, yaşanabilir hale getirilmesinde; özgün niteliği olan kentlerin kültür ve tabiat varlıklarının korunarak yaşatılmasında kentsel dönüşümden faydalanılabilir. Ancak, öncelikle kavramın anlaşılması ve mevzuattaki bazı eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede su öneriler getirilebilir:

♦Kentsel dönüşüm konusunda farklı kanuni düzenlemeler arasında, mimarlık ve şehirciliğin uzmanlık alanları arasında bütünlük sağlanmalıdır. (örneğin, İmar mevzuatı ve afet kanunu gibi) Parça parça düzenlemelerde bulunmak yerine tek bir yasa bütünlüğü altında çözümler üretilmelidir.

♦Kentsel dönüşüm uygulamaları, ilke ve kuralları açık olarak belirlenmiş bir çerçevede yürütülmelidir. Özellikle yenilemenin temel amaçları belirlenirken, ülkemiz için öncelikli gerekçe doğal afetler olmalıdır. Kentsel dönüşüm amaçlı kamu müdahaleleri, sadece olası afet bölgelerinde kamu yararı için öngörülmelidir.

♦Kentsel dönüşüm sadece fiziki yenilemeyi değil, kapsamlı bir sosyo-kültürel programı, yerel kalkınma programını da içermeli, kapsamlı bir dönüşüm programının parçası olarak katılımcı yaklaşımlara olanak vermelidir.

♦Dönüşüm projelerinin geliştirilmesinde teknik sorumluluğun hangi meslek alanlarına ait olduğu açıkça düzenlenmelidir,

♦Kentsel dönüşüm müdahalelerinde yerel yönetimlerin kapasiteleri ortadadır. Dönüşüm plan-projeleri hazırlamada yerel yönetimlere destek olmak amacıyla; rehberler ve deneyimli, uzman teknik eleman merkezi yönetimce,meslek odalarınca ve üniversitelerce sağlanmalıdır,

♦Dönüşüm projelerinde tek tip standart uygulamalar yerine yerelin özgünlüğünü ön plana çıkaran projelere ağırlık verilmelidir.

Ercüment AKIŞ

İçişleri Bakanlığı

Mahalli İdareler Başkontrolörü

  

KAYNAKÇA

 AKKAR, Müge (2006) “Kentsel Dönüşüm Üzerine: Batıdaki Kavramlar, Tanımlar, Süreçler ve Türkiye”, CEYLAN, Eda Çaçtaş, A.C. KUTLU (2007) “Yerel Yönetim Kavramı ve Kentsel Dönüşüm Projelerinde Yetki Karmaşası”, TMMOB Yerel Yönetimlerde Dönüşüm Sempozyumu,EKE, Feral ve Aysu Uğurlar (2005) “Kentsel Dönüşüm. Basarı mı Hata Mı?”,ÖZDEN, Pelin Pınar (2007) “Belediyelerin Sosyal Programları ve Kentsel Yenileme”, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar: Nobel Yayın, Ankara. ÖZDEN, Pelin Pınar (2008) Kentsel Yenileme, İmge Kitabevi, Ankara, YAYED (Yerel Yönetim Araştırma, Yardım ve Eğitim Derneği) (2006) Dönüşüm Alanları Yasa Tasarısı Üzerine YAYED Görüsü


Yazıldı Makale ve Görüşler

644 sayılı KHK uyarınca düzenlenecek ruhsat işlemleri

Mar31
2012
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI

Mesleki Hizmetler Genel MüdürIüğü

 

09.01.2012

  Sayı    : B.09.0.MHG.0.10.00.00-327-67

Konu  : 644 sayılı KHK uyarınca düzenlenecek ruhsat işlemleri

İlgi (a) da kayıtlı Genelgenin 10 uncu maddesinde ise; “Özel Çevre Koruma Bölgelerinde yer alan köy yerleşik alanlarında ve Bakanlığa yapı ruhsatı ve yapı kullanma izni düzenleme görevi verilen 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2’nci maddesinin birinci fıkrası (ç), (ğ) ve (h) bentleri ile 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında kalan konularda, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izinlerinin, Bakanlığımız taşra teşkilatı olan Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerince düzenleneceğine açıklık getirilmiştir.

Yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi yanında, işi yeri açma ve çalışma ruhsatı işlemleri, Bakanlığımız taşra teşkilatı olan Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerince yürütülecektir. Ancak, İl Müdürlüklerimiz, yapılan müracaatlar üzerine ilgili İdaresinden ayrıntılı bilgi isteyecektir. Bu işlemleri yapmakla yetkili İdareler, bu iş ve işlemlerin yapılmama gerekçelerini etraflıca açıklayarak konu hakkındaki görüşlerini en geç on beş gün içinde Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine bildirmek zorundadır. İdareler tarafından verilen görüşler sonucunda İmar Planına ve yürürlükteki mevzuat hükümlerine aykırılığı bulunmadığı anlaşılan ruhsat başvuruları için on iş günü içinde yapı ruhsatı, ruhsat ve eklerine uygun olarak inşası tamamlanan yapılara da yine on iş günü içinde yapı kullanma izin belgesi düzenlenecektir.

Ruhsat veya yapı kullanma izin belgesi düzenlenmesine ilişkin incelemede eksikliklerin fark edilmesi halinde Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri, eksiklikleri, giderilmek üzere belgeleri on beş gün içinde talep sahiplerine iade edecektir. Eksiklikler tamamlanıp idareye teslim edildiğinde ise en geç on iş günü içinde yapı ruhsatı veya yapı kullanma izin belgesinin düzenlenmesi zorunludur.

Belediye Gelirleri Kanununun “Bina İnşaat Harcı” Bölümünün “İstisnalar” başlıklı Ek-2’nci maddesine göre bina inşaat harcından istisna yapılar hariç; anılan Kanunun 80 ve 81’nci maddeleri uyarınca parselin bulunduğu Belediyesince yapılan işlem karşılığı alınan harçların miktarını geçmemek üzere, proje inceleme ve tasdik işlemleri için alınacak proje ve tasdik hizmeti bedeli, yapı kullanma izni verilmesi işleri için alınacak yapı kullanma izni hizmeti bedeli, işyeri açılması için alınacak işyeri açma izni hizmeti bedeli, zemin ve yol kanal açma izni verilmesi, yapım ve yıkım artığı malzeme ile toprak kazısının taşınması için belediyelerce yer gösterilmesi ve bu yerlerin tesviyesi için alınacak zemin açma izni ve toprak hafriyatı hizmeti bedeli, Bakanlığımız Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü hesabına yatırılacaktır.

Belediye ve mücavir alan sınırları dışında kalan yatırımlarda ise, yatırıma konu alanın en yakınında yer alan Belediye için geçerli olan harç miktarlarını geçmemek kaydıyla, yukarıda bahsi geçen “hizmet bedelleri” Bakanlığımız Döner Sermaye İşletmesi Müdürlüğü hesabına yatırılacaktır.

Otopark Yönetmeliği ve Otopark Yönetmeliği Hakkında Genel Tebliğ uyarınca, yapılacak yapılara, bina otopark yerleri ayrılmadıkça yapı ruhsatı, bu otoparklar inşa edilip hazır hale getirilmedikçe de yapı kullanma izni verilemez.

İçişleri Bakanlığınca hazırlanarak 30/01/2007 tarih ve 26419 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yapı Ruhsatı ve Yapı Kullanma İzin Belgesi kullanılmasına İlişkin Mecburi Standard Tebliğinin eki TS 8737 Standart Yapı Ruhsatı formunun web ortamında doldurulması zorunludur. İhtiyaç duyulması halinde yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi düzenlenebilmesi için, Bakanlığımıza İçişleri Bakanlığının ilgi (b) yazısında bildirildiği üzere; Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerinin il sınırları yetki alanları içinde olmak üzere, Ulusal adres veri tabanı üzerinden yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi düzenleyebilmeleri için bu konuda görev yapacak personelin belirlenmesi ve öncelikle bu belgeleri düzenleme yetkisi verilen personele ilişkin bilgilerin, yazımız ekinde yer alan ilgi (b) yazı eki formata uygun olarak doldurularak İçişleri Bakanlığı, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne iletilmesi gerekmektedir.

Bilgilerinizi, uygulamaların yukarıdaki açıklamalarımız dahilinde gerçekleştirilmesini teminen ruhsat düzenlemekle yetkili, iliniz dahilindeki Belediyelere, İl Özel idaresine, Çevre ve Şehircilik Müdürlüklerine duyurulması hususunu önemle rica ederim.

İrfan UZUN

Bakan a.

Müsteşar Yardımcısı

 

 

Yazıldı Güncel Mevzuat, Makale ve Görüşler

Özel öğretim kurumları’na ait Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Görüşü

Mar31
2012
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

21/02/2011

 

Sayı   : B.05.0.MAH.0.01.01.00/5085

Konu : Özel öğretim kurumları

 

BOLU VALİLİĞİNE

(İl Mahalli İdareler Müdürlüğü)

 

İlgi : 28/01/2011 tarih ve B.05.4.VLK.4.14.07.00/517.02.01/723 sayılı yazınız.

İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin özel öğretim kurumlarına uygulanıp uygulanmayacağı ve bu kurumların hafta tatili çalışma ruhsatı alıp almayacakları hakkında görüş isteyen ilgi yazınız incelenmiştir.

5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 3 üncü maddesine 28/11/2010 tarihli ve 6082 sayılı Kanunun 19 maddesiyle eklenen son fıkrada “10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi ile 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen izin veya ruhsatlar, bu Kanun kapsamındaki özel öğretim kurumlarını kapsamaz. Özel öğretim kurumları mevzuatına uygun olmak kaydıyla işyeri açma ve çalışma ruhsatı Bakanlıkça verilir. Bakanlık bu yetkisini valiliklere devredebilir.” hükmü, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 58 inci maddesinde “….ve ulusal bayram günlerinde çalışmaları belediyelerce izne bağlı işyerlerine ruhsat verilmesi, Tatil Günlerinde Çalışma Ruhsatı Harcına tabidir.” hükmü ve aynı kanunun 59 uncu maddesinde “Tatil günlerinde çalışma ruhsatı harcının mükellefi kendisine çalışma ruhsatı verilen gerçek veya tüzel kişidir.” hükmü, 394 sayılı Hafta Tatili Kanununun 1 inci maddesinde “On bin veya on binden fazla nüfusu havi şehirlerde alelumum fabrika, imalathane, tezgah, dükkan, mağaza, yazıhane, ticarethane, sınai ve ticari bilumum müessesat ve tevabiinin haftada bir gün tatili faaliyet etmeleri mecburidir” hükmü, aynı Kanunun 4 üncü maddesinde “Atide zikrolunan müesseseler yevmi mahsusta hafta tatilinden müstesnadır” hükmü ve 8 inci maddesinde “İş bu kanunun ahkamı istisnaiyesinden istifade etmek isteyen müesseselerin sahip veya müdiri mes’ullerinin mahalli belediye meclislerine müesseselerin nevi, evsaf ve şeraitini ve istihdam ettikleri memurin ve amele miktarını mübeyyin bir beyanname vererek ruhsatname almaları lazımdır. Belediye mıntıkalarından hariç bulunan müesseseler en yakın belediyelere müracaat ederler. Ruhsatnameler bir sene için muteberdir.” hükmü, İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde “…İşyerlerine bu Yönetmelikte belirtilen yetkili idareler dışında diğer kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili meslek kuruluşları tarafından özel mevzuatına göre verilen izinler ile tescil ve benzeri işlemler bu Yönetmelik hükümlerine göre ruhsat alma mükellefiyetini ortadan kaldırmaz…” hükmü yer almaktadır. Danıştay Sekizinci Dairesinin 29/09/1995 tarih K:2760, E:4868 kararında konu hakkında “…Davacının işleticisi bulunduğu otel anılan kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen istisna kapsamında olduğundan aynı kanunun 8 inci maddesinin getirdiği açık kural uyarınca mahalli belediye meclisine beyanname vererek Hafta Tatili Ruhsatnamesi almak ve alınan ruhsatnameyi her yıl yenilemek zorunluluğu bulunduğu kuşkusuzdur…” ifadesi yer almaktadır.

Mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesi neticesinde; 5580 sayılı Kanunda gösterilen özel öğretim kurumlarına, bu Kanunun 3 üncü maddesine eklenen fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren işyeri açma ve çalışma ruhsatının Milli Eğitim Bakanlığınca verilmesi gerektiği, dolayısıyla belediyelerce bu kurumlara işyeri açma ve çalışma ruhsatı verilemeyeceği, ancak sözü edilen özel öğretim kurumları hafta tatilinde faaliyet göstermesi durumunda ilgili belediyeye başvuru yaparak hafta tatili ruhsatı almaları ve buna ilişkin harcı ödemeleri gerektiği değerlendirilmektedir.

Bilgi ve gereğini rica ederim.

Yavuz Selim KÖŞGER

Bakan a.

Genel Müdür

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü

 

26.12.2011

 

Sayı     : B.05.0.MAH. 0.02.01.00-349-31814

Konu   : Hafta Tatili Hakkında Kanun

İlgi       : Emniyet Genel Müdürlüğünün 28/11/2011 tarih ve 8954-231875 sayılı yazısı.

 

394 sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanunla ilgili olarak Türkiye Lokantacılar, Kebapçılar, Köfteciler, Pastacılar ve Tatlıcılar Federasyonu tarafından Bakanlığımıza sunulan 19/03/2008 tarihli ve 2008/111 sayılı yazıya cevap olarak gönderilen 21/05/2008 tarihli ve 45624 sayılı “…394 sayılı Kanunun istisna hükümlerinden yararlanmak isteyen işyerlerinin Kanunun 8 inci maddesi uyarınca ilgili belediyeye müracaat ederek hafta tatilinde çalışma ruhsatı alması ve gerekli harcı ödemesi gerektiği..” şeklindeki yazımızın iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle açılan dava sonucunda Ankara 1. İdare Mahkemesince 15/04/2010 tarihli ve E.2009/1822, K:2010/509 sayılı iptal kararı, Danıştay Sekizinci Dairesinin 07/12/2010 tarihli ve E: 2010/5698, K:2010/6534 sayılı kararı ile onanmıştır.

Söz konusu karar ekte gönderilmiş olup, uygulamanın bu yönde yapılması hususunda iliniz dahilindeki belediyelere bilgi verilmesini rica ederim.

 

Yavuz Selim KÖŞGER

Bakan a.

Genel Müdür

T.C.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Hukuk Müşavirliği

  

Sayı:18770                                                                                                               27.12.2011

Konu: Deniz Turizmi Araçları İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı

 

İlgi   :Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün 25/10/2011 tarih ve B.05.0.MAH.0.00.00.00-253-26550 sayılı yazısı.

 GÖRÜŞ İSTENİLEN KONU    : Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün İlgi yazısıyla; deniz turizmi araçlarına işyeri açma ve çalışma ruhsatı, canlı müzik izni ve alkollü içki satış izni verilip verilemeyeceği ile verilmesi halinde işyeri açma ve çalışma ruhsatıyla, yangın güvenlik raporunun hangi idare tarafından düzenleneceği hususlarında Bakanlık görüşü istenilmektedir.

 İLGİLİ BİRİMİN GÖRÜŞÜ       : Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü konuya ilişkin olarak;“…deniz turizmi araçlarının İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik çerçevesinde umuma açık istirahat ve eğlence yeri olarak ruhsatlandırılmasında ve bu yerlere canlı müzik izni verilmesinde herhangi bir sakınca bulunmadığı, yangın güvenliği raporu ile işyeri açma ve çalışma ruhsatının da limanların bulunduğu yetkili mahalli idare tarafından düzenlenmesinin gerektiği “Şeklinde görüş bildirmiştir. 

 HUKUK MÜŞAVİRLİĞİNİN GÖRÜŞÜ : Konuya ilişkin olarak mevzuatta; 3572 sayılı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair KHK’nin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun 2 inci maddesinde; “Bu Kanun hükümleri;

            …

            c) 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamına giren turizm işletmelerine,Uygulanmaz.” ,    

            2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesinde; “Bu Kanun, turizm hizmeti ile bu hizmetin gereği kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve  turizm merkezlerinin tespiti ile geliştirilmelerine, turizm yatırım ve işletmelerinin teşvik edilmesine, düzenlenmesine ve denetlenmesine ilişkin hükümleri kapsar.”,Aynı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde; “Bu Kanunda yer alan;

            i)(Değişik: 28/12/2006-5571/13 md.) Deniz turizmi araçları: Gezi, spor, eğlence ve turizm amaçlı olarak, denize elverişlilik belgesine sahip gerçek ve tüzel kişilere ait özel ve ticarî yatları, kurvaziyer gemileri ve dalabilir deniz araçlarını…İfade eder.”,

            Aynı Kanunun “Alkollü içki satışı” başlıklı 19 üncü maddesinde; “ (Değişik: 7/8/1997 – 4302/1 md.) Belgeli işletmeler, Bakanlığın iznine bağlı olarak, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 178 inci maddesi ile 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 61 inci maddesindeki alkollü içki satışı ve ruhsatlarına ilişkin hükümlerin dışındadır. …”,     

             Aynı Kanunun  “Deniz turizmi araçları yatırım ve işletmeciliği:” başlıklı 27 nci maddesinde; “(Değişik: 28/12/2006-5571/16 md.) Gerçek ve tüzel kişiler, Bakanlıktan belge alarak deniz turizmi araçları yatırım ve işletmeciliği yapabilirler.

             Bakanlıktan belgeli deniz turizmi araçları bu Kanunda belirtilen amaçlar dışında faaliyette bulunamazlar.

             Türk Bayrağı çekemeyen deniz turizmi araçlarına, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 823 üncü maddesine bağlı kalmaksızın, Türk Bayrağı çekilmesine izin vermeye Bakanlık yetkilidir.

             Yabancı bayraklı deniz turizmi araçlarının Türk karasuları ve limanları arasında turizm amacıyla kullanılmasına ilişkin esaslar yönetmelikle belirlenir.”,

            5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun “İl özel idaresinin yetkileri ve imtiyazları” başlıklı 7 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (g) bendinde; “Belediye sınırları dışındaki gayri sıhhî müesseseler ile umuma açık istirahat ve eğlence yerlerine ruhsat vermek ve denetlemek. …”,

             5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun “Büyükşehir, ilçe … belediyelerinin görev ve sorumlulukları” başlıklı 7 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (d) bendinde; “Büyükşehir belediyesi tarafından yapılan veya işletilen alanlardaki işyerlerine büyükşehir belediyesinin sorumluluğunda bulunan alanlarda işletilecek yerlere ruhsat vermek ve denetlemek.”,Aynı fıkranın (u) bendinde; “…; itfaiye ve acil yardım hizmetlerini yürütmek; patlayıcı ve yanıcı madde üretim ve depolama yerlerini tespit etmek, konut, işyeri, eğlence yeri, fabrika ve sanayi kuruluşları  ile kamu kuruluşlarını yangına ve diğer afetlere karşı alınacak önlemler yönünden denetlemek, bu konuda mevzuatın gerektirdiği izin ve ruhsatları vermek.”,

            5393 sayılı Belediye Kanununun “Belediyenin yetkileri ve imtiyazları” başlıklı 15 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (l) bendinde; “Gayrisıhhi müesseseler ile umuma açık istirahat ve eğlence yerlerini ruhsatlandırmak ve denetlemek.”,Aynı fıkranın (o) bendinde; “Gayrisıhhî işyerlerini, eğlence yerlerini, halk sağlığına ve çevreye etkisi olan diğer işyerlerini kentin belirli yerlerinde toplamak; …”,

               4250 sayılı  İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanununun “İspirto ve ispirtolu içkilerle diğer maddelerin satışı” başlıklı 19 uncu maddesinde; “ (Değişik: 14/6/1984 – 3023/1 md.)İspirto ile bira ve şarap dahil her çeşit ispirtolu içki satmak isteyenler İnhisarlar İdaresinden ruhsat almaya mecburdurlar. Bu ruhsatın esasları Maliye ve Gümrük Bakanlığınca objektif kurallar belirlenerek düzenlenecek bir yönetmelikle tespit edilir.

         (Değişik ikinci fıkra: 24.11.2004 – 5259/7 md.) Açık olarak alkollü içki, bira, şarap ve ispirto ile her çeşit ispirtolu içki satmak isteyenler, belediye veya il özel idaresinden ruhsat almaya mecburdurlar. Belediye veya il özel idaresi, ruhsat vermeden önce, yetkili kolluk kuvvetinin görüşünü alır. Kolluk kuvveti görüşünü yedi gün içinde verir.

           (Değişik: 11/1/2001 – 4619/3 md.) Öğrenci yurtları, spor kulüpleri, her türlü öğretim ve eğitim kurumları, kahvehane, kıraathane, pastahane, bezik ve briç salonlarında alkollü içkilerin satışı için ruhsat verilmez. …”,   

            14.07.2005  tarih ve 2005/9207 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla kabul edilerek 10.08.2005 tarih ve 25902 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 4 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (a) bendinde; “Yetkili idare: Belediye sınırları ve mücavir alanlar dışı ile kanunlarda münhasıran il özel idaresine yetki verilen hususlarda il özel idaresini; büyükşehir belediyesi sınırları ve mücavir alanlar içinde büyükşehir belediyesinin yetkili olduğu konularda büyükşehir belediyesini, bunların dışında kalan hususlarda büyükşehir ilçe … belediyesini; belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediyeyi ve organize sanayi bölgesi sınırları içinde organize sanayi bölgesi tüzel kişiliğini,”,Aynı fıkranın (h) bendinde; “İçkili yer bölgesi: Belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediye meclisi, bu sınırlar dışında il genel meclisi tarafından valilik veya kaymakamlığın görüşü alınarak tespit edilen ve içerisinde şarap ve bira dahil her türlü alkollü içeceğin verilebileceği işyerlerinin açılabileceği bölgeyi,” Aynı Yönetmeliğin “İşyerlerinde aranacak genel şartlar” başlıklı 5 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (d) bendinde, “Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinde genel asayiş ve güvenlik yönünden yetkili kolluk kuvvetinin görüşünün alınmış olması,”“İşyeri açılması” başlıklı 6 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında; “(Değişik birinci fıkra: 19.03.2007-2007/11882 S.Yön./3. md.)Yetkili idarelerden usulüne uygun olarak işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan işyeri açılamaz ve çalıştırılamaz. İşyerlerine bu Yönetmelikte belirtilen yetkili idareler dışında diğer kamu kurum ve kuruluşları ile ilgili meslek kuruluşları tarafından özel mevzuatına göre verilen izinler ile tescil ve benzeri işlemler bu Yönetmelik hükümlerine göre ruhsat alma mükellefiyetini ortadan kaldırmaz. İşyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan açılan işyerleri yetkili idareler tarafından kapatılır.”,“Yönetmelikte yer almayan işyerleri” başlıklı 9 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında; “Bu Yönetmelik kapsamına girmesine rağmen adı ve nitelikleri belirtilmeyen sıhhî bir işyerinin açılması halinde, benzeri işyerleri için öngörülen esaslara göre işlem yapılır.”,“Birden fazla faaliyet konusu bulunan işyerleri” başlıklı 10 uncu maddesinde;“Adresi ve işleticisi aynı olan ve birden fazla faaliyet konusu bulunan işyerlerine, ana faaliyet dalı esas alınarak tek ruhsat düzenlenir. Talî faaliyet konuları ruhsatta ayrıca belirtilir.  Aynı adreste bulunsa bile ana faaliyet konusu veya işletmecisi farklı olan işyerlerine ayrı ayrı ruhsat düzenlenir. …”,“İçkili yer bölgesinin tespiti” başlıklı 29 uncu maddesinde; “İçkili yer bölgesi, mülkî idare amirinin genel güvenlik ve asayiş durumu hakkındaki görüşü doğrultusunda belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediye meclisi, bu sınırlar dışında il genel meclisi tarafından tespit edilir.

            İçkili yer bölgesi haricinde içkili yer açılamaz.”,“Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin açılması” başlıklı 32 nci maddesinde; “Umuma açık istirahat ve eğlence yerinin açılması ve faaliyette bulunmasına belediye sınırları ve mücavir alan sınırları içinde belediye, bu alanlar dışında il özel idaresi tarafından izin verilir. İl özel idaresi ve belediyeler, umuma açık istirahat ve eğlence yeri ruhsatını vermeden önce kolluk kuvvetinin görüşünü alır.

… Sabit veya seyyar olarak kullanılan kara, deniz, hava ve her çeşit taşıma araçlarının umuma açık istirahat ve eğlence yeri olarak kullanılmasının istenmesi halinde, deniz araçları için bağlı olduğu veya bulunduğu liman başkanlığının, diğerleri için ilgili kurum ve kuruluşların uygun görüşü alınır.…”, “Canlı müzik yayını”  başlıklı 38 inci maddesinde; “Lokantalara, içkili yerlere ve meskûn mahal dışında bulunan çay bahçelerine, halkın huzur ve sükûnu ile kamu istirahatı açısından sakınca bulunmaması kaydıyla yapılacak ölçüm ve kontrolü müteakip, yetkili idarelerin en üst amiri veya görevlendireceği kişinin kararıyla canlı müzik izni verilir. Canlı müzik izni ruhsata işlenmez. Ancak görevliler sorduğu zaman gösterilebilecek şekilde işyerinde bulundurulur.Canlı müzik izni verilen yerlerde, belirlenen saatler dışında ve ilgili mevzuatta belirtilen ses seviyelerinin üstünde halkın huzur ve sükûnunu bozacak şekilde yayın yapılması durumunda izin iptal edilir. Bu hususlar, canlı müzik izni verilirken işletme sorumlusuna tebliğ edilir. İşletme sorumluları, canlı olarak veya elektronik cihazlarla yapılan müzik yayınının tespit edilen saatleri aşmamasını ve gerekli ikaz levhalarının asılmasını sağlar.”,

            07.01.2011 tarih ve 27808 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkilerin Satışına ve Sunumuna İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin;   “Perakende ve açık alkollü içki satışı ile ilgili işyerlerine ilişkin esaslar” başlıklı 10 uncu maddesinde; “(1) Açık alkollü içki satış belgesi bulunmayan perakende satış yapılan işyerlerinde, açık alkollü içki tüketilemez ve sunumu yapılamaz.

            (2) Belediye mücavir alanları ve konaklama yerleri hariç olmak üzere, otoyollarda ve devlet karayollarında bulunan yapı ve tesislerde alkollü içki satışı yapılamaz.

            (3) Öğrenci yurtları, spor kulüpleri, her türlü öğretim ve eğitim kurumları, kahvehane, kıraathane, pastane, bezik ve briç salonlarında alkollü içki satışı yapılamaz. Akaryakıt istasyonlarının mağaza ve lokantalarında ise, hacmen % 5 alkolden fazla alkol içeren alkollü içkilerin satışı yapılamaz.” Hükümleri yer almaktadır.

              Dosyasının ve eklerinin incelenmesinden; ….. Büyükşehir Belediyesinin 03.05.2011 tarih ve 12634-1075-194 sayılı yazıyla ……. Valiliğinden yüzer deniz turizmi araçlarının ruhsatlandırılması ile canlı müzik ve açıkta içki satışı gibi tereddüt edilen hususlarda görüş talep ettiği, Valiliğin talebi üzerine Kültür ve Turizm Müdürlüğünün 08.09.2011 tarih ve 0847 sayılı yazısıyla, alkollü içki satışı, canlı müzik yayını ve yangın güvenlik raporu alınması hususlarının Bakanlıklarının yetki alanı dışında olduğunun belirtildiği, bilahare konunun Bakanlığımıza intikali üzerine Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün 25.10.2011 tarih ve 253-26550 sayılı yazıyla Hukuk Müşavirliğimizden Bakanlık görüşü istediği anlaşılmıştır.Mevcut mevzuat hükümleri çerçevesinde görüş istenilen konu irdelendiğinde;Deniz turizmi araçlarının gezi, spor, eğlence ve turizm amaçlı olarak, denize elverişlilik belgesine sahip gerçek ve tüzel kişilere ait özel ve ticari yatları, kurvaziyer gemileri ve dalabilir deniz araçlarını ifade ettiği,Yetkili idarelerden usulüne uygun olarak işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınmadan işyeri açılamayacağı ve çalıştırılamayacağı, deniz turizmi araçlarına da işyeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenmesi gerektiği, araçlar turizm işletme belgeli de olsa yetkili mahalli idareden işyeri açma ve çalışma ruhsatının alınması gerektiği bu konuda muafiyet bulunmadığı,İşyeri açma ve çalışma ruhsatının düzenlenmesinde; deniz araçlarının bağlı (kayıtlı) olduğu liman,belediye sınırları ve mücavir alanı içinde ise il, ilçe ve belde belediyelerinin, büyükşehir belediyesi sınırları veya mücavir alan sınırı içinde ise büyükşehir belediyelerinin yetkili olduğu konularda büyükşehir belediyelerinin, bunların dışında kalan hususlarda büyükşehir ilçe belediyelerinin (5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun yetki verdiği konularda) belediye ve mücavir alan sınırları dışında ise il özel idarelerinin yetkili olduğu,Yangın güvenlik raporu düzenlenmesinde deniz araçlarının bağlı (kayıtlı) olduğu liman,belediye sınırları ve mücavir alan içinde ise il, ilçe ve belde belediyelerinin, büyükşehir belediyesi sınırları veya mücavir alanı sınırı içinde ise büyükşehir belediyelerinin yetkili olduğu,   il özel idarelerinin yetki alanında ise yangın güvenlik raporu verme yetkisine sahip herhangi bir itfaiye biriminin bu raporu düzenleyebileceği,Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinde genel asayiş ve güvenlik yönünden yetkili kolluk kuvvetinin görüşünün alınması zorunluluğunun bulunduğu, ayrıca sabit veya seyyar olarak kullanılan deniz taşıma araçlarının umuma açık istirahat ve eğlence yeri olarak kullanılmasının istenmesi halinde, deniz araçları için bağlı olduğu liman başkanlığının da uygun görüşünün alınacağı,İçkili yer bölgesinin; belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde belediye meclisi bu sınırlar dışında ise il genel meclisi tarafından valilik ve kaymakamlığın görüşü alınarak tespit edilen ve içerisinde şarap ve bira dahil her türlü alkollü içeceğin satılabileceği işyerlerinin açılabileceği bölgeleri ifade ettiği, bu bölgeler haricinde içkili yer açılamayacağı, açık olarak alkollü içki satmak isteyenlerin, belediye veya il özel idaresinden ruhsat alacakları,Diğer taraftan; turizm işletme belgeli işyerlerinin bu belge dışında yetkili mahalli idarelerden ayrıca işyeri açma ve çalışma ruhsatı alması zorunluluğu bulunmakla birlikte, içki satışı ve canlı müzik yayını yapılabilmesi için ayrı bir izin almaya gerek olmadığı,Dolayısıyla; deniz turizmi araçlarına bulundukları yere göre yetkili mahalli idarelerce usulüne uygun şekilde işyeri açma ve çalışma ruhsatı, içkili yer izni ve canlı müzik yapma izni verileceği, bu araçlarının turizm işletme belgeli olması halinde ise yine işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınması gerekmekle birlikte içki satışı ve canlı müzik yayını yapılması için diğer turizm işletmelerinde olduğu gibi yetkili mahalli idarelerden ayrı bir izin almaya gerek bulunmadığı, 

           Değerlendirilmektedir.

Yazıldı Makale ve Görüşler

Yargıtay İmar Kirliliği Kararı

Mar31
2012
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Yargıtay 4. Ceza Dairesi,Esas : 2011/6773,Karar : 2011/8408,Tarih:15.06.2011

ÖZÜ: Belediye mücavir alanı olan yayla sahilinde mülkiyeti davalı olan yere kaçak inşaat yapılan konusu yerin  Orman Kanununun 2/B maddesine göre hazine adına orman vasfından çıkartılan yerlerden olduğunun belirlenmiş bulunmasına göre,dava konusu yerin özel imar rejimine tabi yerlerden olup olmadığı araştırılıp saptandıktan sonra 775 sayılı Gecekondu Kanununun 37. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı da tartışılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekir.

 

5237 sayılı TCY’NIN 184. maddesinin 1. fıkrasında ; “yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapma ve yaptırma”, aynı maddenin 2. fıkrasında “yapı ruhsatiyesi almadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade etme”, 3. fıkrasında ise “yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade etme” fiilleri suç olarak düzenlenmiş olup, yine aynı maddenin 4. fıkrasında, ”üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır” hükmü ile, 1. ve 2. fıkralar bakımından maddenin uygulanacağı yerler “belediye sınırları içerisi” veya “özel imar rejimine tabi yerler” biçiminde sınırlandırılmıştır.Diğer taraftan, 775 sayılı Gecekondu Yasasının 37. maddesinin 1. fıkrası uyarınca; belediyelere, Hazineye, özel idarelere ve katma bütçeli dairelere ait veya devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerde izinsiz yapı yaptırma, satma, rehnetme, devir ve satın alma eylemlerinde ya da aynı maddenin 2. fıkrası gereği özel kişilerin veya birinci fıkrada sayılanlar dışındaki tüzel kişilerin arazi ve arsaları üzerinde yapılacak izinsiz yapılar hakkında arazi sahibinin başvurusu üzerine, anılan 37. maddeyi değiştiren 5728 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önceki eylemler bakımından 37/1. maddede yazılı cezaların, sonraki eylemler bakımından ise eylemin niteliğine göre 154 veya TCK 184/1-2. madde hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.Anayasanın 38/3 ve TCY’NIN 2. maddesinin 1. fıkrasındaki suçta ve cezada kanunilik ilkesi ve TCK 2/3. maddesinde yer alan; “kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz. ” şeklindeki hükümler karşısında, 3, fıkra hariç 184/1. maddenin uygulanabilmesi için öncelikle maddenin uygulama alanıyla ilgili ‘belediye sınırı’ ve ‘özel imar rejimine tabi yerler’ kavramlarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.Belediye sınırları; 3.7.2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 5. maddesinde belirtilen yönteme göre saptanır. Aynı Kanunun 6. maddesine göre; “Belediye sınırları, belediye meclisinin kararı ve kaymakamın görüşü üzerine valinin onayı ile kesinleşir.Kesinleşen sınırlar, valilikçe yerinde uygulanmak suretiyle taraflara gösterilir ve durum bir tutanakla belirlenir. Kesinleşen sınır kararları ile dayanağı olan belgelerin birer örneği; belediyesine, mahallî tapu dairesine, il özel idaresine ve o yerin mülkî idare amirine gönderilir.Kesinleşen sınırlar zorunlu nedenler olmadıkça beş yıl süre ile değiştirilemez. “Yürürlükten kaldırılan 7.12.2004 tarihli ve 5272 sayılı Belediye Kanununun 5. ve 6. maddeleri de aynı hükümleri kapsamaktadır. Yine, mülga 1580 sayılı Belediye Kanunu kapsamında belediye sınırı, kanunun 4. maddesinde belirtilen yönteme göre saptanmakta, 5. maddede ise sınırların kesinleşmesi yöntemi şöyle düzenlenmekteydi:1580 – Madde 5 : A) “Seksen binden az nüfuslu olan beldelerde belediye meclislerinin kararı ve mahalli idare heyetinin mütalaası alındıktan sonra vilayet idare heyetinin tasdiki ile.B) (Değişik bent: 04/07/1988 -KHK-336/1 md; Aynen kabul: 07/02/1990 – 3612/10 md.) Seksen binden fazla nüfuslu belediyelerde belediye meclisinin kararı, idare heyetinin muvafakati, Valiliğin teklifi ve İçişleri Bakanlığının tasdiki ile kesinleşir.Tasdik edilmeyen sınır kağıtları esbabı mucibesiyle mahallerine iade edilir. Sınırın değiştirilmesine ihtiyaç olursa yeni sınırın çizilmesi aynı usule tabidir. “5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 5. maddesinde de büyükşehir belediye sınırı tanımlanmıştır: “Büyükşehir belediyelerinin sınırları, adını aldıkları büyükşehirlerin belediye sınırlarıdır. ” Aynı Kanunun 27/3. maddesi uyarınca; “Büyükşehir belediyesi mücavir alanlarının ilçe ve ilk kademe belediyeleri arasındaki bölüşümü büyükşehir belediye meclisince yapılır. “3194 sayılı İmar Kanununun 2. maddesinde imar uygulamaları bakımından kapsamı açıklanmış; “Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak planlar ile inşa edilecek resmi ve özel bütün yapılar bu Kanun hükümlerine tabidir” denilmiştir.İmar Kanununun 5. maddesinde tanımlandığı üzere mücavir alan; “imar mevzuatı bakımından belediyelerin kontrol ve mesuliyeti altına verilmiş olan alanlardır. Aynı maddede imar planı uygulamasında ilgili idarenin; belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde belediye, bu sınırlar dışında ise valilik olduğu” belirtilmiştir.İmar Kanununun 45. maddesinde de mücavir alanın oluşturulması yöntemi açıklanmıştır :Madde 45 – “Mücavir alan sınırları belediye meclisi ve il idare kurulu kararına dayanarak vilayetlerce Bakanlığa gönderilir. Bakanlık bunları inceleyerek aynen veya değiştirerek tasdik etmeye veya değiştirilmek üzere iadeye yetkilidir.Mücavir alanın ilgili belediye sınırına bitişik olması gerekmez. Ayrıca, bu alanlar köyleri de ihtiva edebilir.Mücavir alandan çıkarılma da aynı usule tabidir. Bakanlık gerekli gördüğü hallerde mücavir alana alma ve çıkarma hususunda resen karar verebilir. “İmar Kanununun 19. maddesine göre de imar planlarına göre yapılacak parselasyon planları belediye ve mücavir alan içinde belediye encümeni, belediye ve mücavir alan dışında ise il idare kurulunun onayından sonra yürürlüğe girer.İmar Kanununun 21/1. maddesinde, kanun kapsamına giren bütün yapılar için belediye veya veliliklerden yapı ruhsatiyesi alınması zorunlu kılınmıştır.Ruhsatsız bina yapılması halinde yapılacak işlemler İmar Kanununun 32. maddesinde gösterilmiştir. Bu hüküm gerek belediye ve mücavir alan içerisinde ve gerekse bu alanlar dışında yapılan ruhsata tabi yapılar bakımından geçerlidir :Madde 32 – “Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce (…) tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur.Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshası da muhtara bırakılır. Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mührün kaldırılmasını ister.Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir.Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir.”İmar Kanununun 42. maddesinde de ruhsatsız yapılar dolayısıyla yapı sahibine, yapı müteahhidine veya bu aykırılığı 6 iş günü içinde idareye bildirmeyen fenni mesullere idari para cezası verileceği hükmü yer almaktadır.Özel imar rejimine tabi yerler ise; belirli bir idari sınıra bağlı kalınmaksızın, ekonomik, kültürel, doğal ya da başka özellikleri gereğince ve kamu yararı nedeniyle İmar Kanunundan farklı bir şekilde veya tamamlayıcı ve koruyucu nitelikteki imar usul ve esaslarının özel bir kanunla düzenlendiği yerleri ifade etmektedir. Bu nedenle özel imar rejimine tabi yerlerdeki ruhsatsız bina yapılması, yaptırılması eylemlerinin suç sayılması için belediye sınırları içinde olması değil, özel imar rejimine tabi bir yerde olup olmadığı ölçütü aranacaktır. Bu hususun da ilgili belediye veya valilikten sorularak saptanması gerekmektedir.Açıklanan yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, “belediye sınırı” terimi mülga ve yürürlükteki Belediye Kanununda yasal bir idari kavram olarak gösterilmiş, İmar Kanununun 5. maddesinde mücavir alan tanımlanıp, 45. maddesinde mücavir alanın oluşturulma yöntemi düzenlenmiş ve mücavir alanlardaki ruhsat işlemlerinde belediye başkanlığı yetkili kılınmış, ayrıca İmar Kanununun 2, 5 ve 19. maddelerinde ise “belediye ve mücavir alan içinde” veya “belediye ve mücavir alan sınırları içinde” şeklindeki ifadelerde ‘mücavir alan’ teriminden başka ‘belediye sınırı’ teriminin de imar rejimi açısından anlamına işaret edilmiş ve bu şekilde ‘belediye sınırı’ teriminin salt idari bir kavram olmayıp, imar mevzuatı kavramı olduğu da gösterilmiş, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 184. maddesi ile imar kirliliğine neden olma suçu düzenlenirken de yasa koyucu tarafından bilinçli olarak “belediye sınırı” kavramı kullanılarak, maddenin 4. fıkrasında, suçla ilgili bu düzenlemenin 3. fıkra hariç, “ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde” uygulanacağı açıklanmış ve böylece, imar uygulaması bakımından belediye sınırı dışında ve fakat belediyenin ruhsatlandırma yetkisi içerisinde kalan mücavir alanlardaki bina ve yapılarla ilgili olarak belediyelerin İmar Kanununun 32 ve 42. maddelerindeki, ruhsatsız veya ruhsata aykırı bina yapımına ilişkin inşaatı durdurup mühürleme, imar planına veya ruhsata uygun hale getirilmezse yıkma ve idari para cezası uygulama şeklindeki idari yaptırımlar geçerli olmakla birlikte, yasa koyucunun yalnızca belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerler içerisindeki ruhsatsız veya ruhsata aykırı bina yapılması eylemlerini suç olarak düzenlediğinin anlaşılmasına ve mücavir alandaki ruhsatsız bina yapma   eyleminin   TCY’NIN  184/1.  maddesindeki   suçu   oluşturmayacağının   anlaşılmasına  karşın, incelenen dosyada belediye mücavir alanı olan yayla dahilinde mülkiyeti davalı olan yere kaçak inşaat yapıldığından bahisle kamu davası açılmış ve bilirkişinin 14.11.2008 tarihli raporunda dava konusu yerin orman kadastrosunca Orman Kanununun 2/B maddesine göre hazine adına orman vasfından çıkartılan yerlerden olduğunun belirlenmiş bulunmasına göre, öncelikle dava konusu yerin özel imar rejimine tabi yerlerden olup olmadığı araştırılıp saptandıktan sonra 775 sayılı Gecekondu Kanununun 37. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı da tartışılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik inceleme ile TCY’NIN 184/1. maddesi uyarınca hüküm kurulması,Yasaya aykırı ve sanık temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce açıklanan nedenlerle yerinde  görüldüğünden HÜKMÜN  BOZULMASINA,  yargılamanın  bozma  öncesi   aşamadan   başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 15.6.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

Yargıtay 4. Ceza Dairesi,Esas: 2009/10287,Karar: 2011/7022, Tarih:25.05.2011

ÖZÜ:İmar kirliği suçu ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde  uygulanacağından, mücavir alan olarak belirtilen yerin özel imar  rejimine tabi yerlerden olup olmadığı konusunda araştırma yapılması, ayrıca 5237 sayılı TCY.NIN 184.maddesinin 12.10.2004 tarihinde yürürlüğe girmiş  olması nedeniyle, mahallinde  uzman bilirkişi aracılığıyla keşif yapılarak inşaatın yapım tarihi tespit edilmelidir.

 

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.Ancak; TCY.nın 184/4.maddesinin “Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri  ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde  uygulanır” hükmü uyarınca 3. fıkra hariç mücavir alanın maddenin kapsamı dışında tutulması karşısında, ilgili yazıda mücavir alan olarak belirtilen yerin özel imar  rejimine tabi yerlerden olup olmadığı konusunda araştırma yapılması, ayrıca 5237 sayılı TCY.nın 184.maddesinin 12.10.2004 tarihinde yürürlüğe girmiş  olması ve sanığın söz konusu yapıları 2002 yılının yaz aylarında yaptığını beyan  etmesi karşısında; suç tarihinin belirlenmesi açısından  tutanak düzenleyicilerin yöntemince dinlenmesi, mahallinde  uzman bilirkişi aracılığıyla keşif yapılarak inşaatın yapım tarihinin tespitine  yönelik teknik verilerin açıklattırılması ve tüm kanıtların birlikte  değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi  gerekirken, eksik soruşturma ve yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması, Yasaya aykırı ve katılan …. Belediye Başkanlığı vekilinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

Yargıtay 8.Daire,Esas :2009/3185,Karar :2011/4740,Tarih: 13.06.2011  

ÖZÜ:Belediye teşkilatı bulunan yerlerde hakkı olmayan yere tecavüz suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154. maddesindeki suçu oluşturmaz.

 

Oluşa, mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi raporu içeriğine göre; Kızılcasöğüt kasabası Asarlık mevkiinde bulunan 1377 parsel numaralı  meraya  ekip sürmek suretiyle3400 metrekaretecavüzde bulunduğunun anlaşılmasına, ayrıca kabulünde bu yönde olduğunun belirtilmesine karşın, dava konusu yerin 50-60 yıldır tarım arazisi olarak kullanıldığından söz edilerek dosya içeriğine uygun düşmeyen yazılı gerekçe ile sanığın beraatına karar verilmiş ise de;keşifte dinlenen mahalli bilirkişi anlatımı ve teknik bilirkişi raporuna göre dava konusu taşınmazın Kızılcasöğüt kasabası, Asarlık mevkiinde bulunduğunun belirtilmesine göre, belediye teşkilatı bulunan yerlerdeki kamuya ait taşınmazlara tecavüzün, hükümden sonra yürürlüğe giren 5841 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154. maddesindeki suçu oluşturmayacağı, koşulların varlığı halinde 3091 sayılı Yasaya aykırılıktan söz edilebileceği gözetilerek, suça konu yerin belediye sınırları içerisinde olup olmadığı kesin biçimde saptandıktan sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince istem gibi (BOZULMASINA), 13.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yazıldı Yargı Kararları

Ülkemizdeki kentsel dönüşüm uygulamaları ve mevzuatı

Mar31
2012
Yorum Yazın Tarafından Yazıldı admin

Giriş :

Kentler, gerek kentsel gelişim sürecine özgü sanayileşme, göç gibi nedenlerle gerekse savaş, afetler gibi olağandışı nedenlerle dönüşüme uğramaktadırlar. Kentsel dönüşüme konu olan alanlar, köhneleşmiş veya bir şekilde mevcut planlamalar dışında kalmış alanlardır. Örneğin; cazibesini yitirmiş eski merkezi iş alanları, kentsel sit alanları, kent içindeki sağlıksız ve kaçak yapılar, gecekondu alanları gibi. Bunların yanında kentsel dönüşüm ihtiyacı yangın, deprem gibi afetler nedeniyle de ortaya çıkabilmekte; afetin ardından meydana gelen yıkımı ortadan kaldırmak veya afet olmadan önce olası zararları azaltmak amacıyla da kentsel dönüşüm uygulamaları yapılabilmektedir.

Ülkemizde kentsel dönüşüm konusu son yıllarda, özellikle 1999 Marmara ve Düzce Depremlerinde yaşanan yıkımlarla daha da görünür hale gelen kentleşme, yerleşme sorunlarıyla, üzerinde en çok konuşulan ve tartışılan konularından biri haline gelmiştir. Afet risklerinin azaltılması ve gecekondu alanlarının dönüşümü basta olmak üzere çeşitli amaçlarla kentsel dönüşüm projeleri uygulanmaya başlamış; bunlarda TOKİ ve Büyükşehir belediyeleri başrolde olmuştur. Söz konusu uygulamaların yasal zemini yerel yönetimlere kentsel dönüşüm konusunda da yetkiler veren yeni yerel yönetim yasaları yanında, basta doğal afet riskleri olmak üzere, kentlerin sağlıksız yapılaşma alanlarını ortadan kaldırma amacında olan Kentsel Dönüşüm Yasa Tasarısıyla oluşturulmaya çalışılmış sa da bu tasarı yasallaşmamıştır.Ancak 13Ekim 2011 tarihinde Van ve Erçiş’teki depremler sonrasında,Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca hazırlanan  “ Afet Riski Altındaki Yapı ve Alanlar Hakkında Kanun” ile depreme hazırlık ve kentsel dönüşümün gerçekleşmesinin sağlanması beklenilmektedir.Bu tasarısının kanunlaşmasıyla illerdeki depreme ve afete dayanıksız yapılarla,salaş ve  kaçak yapıları belirlenerek kentsel dönüşüme tabi tutulacaktır.

Türkiye’de Kentsel Dönüşüm

Kentler, göç, sanayileşme, savaş ve afet gibi etkenlerle ortaya çıkan yeni ihtiyaçlarla şekillenmektedir. Kentlerin çeşitli nedenlerle yasadığı bu dönüşümü ifade eden kent yenileme kavramı, farklı şekillerde tanımlanmaktadır. En genel tanımıyla kent yenileme, farklı nedenlerden dolayı zaman içinde eskimiş, terkedilmiş, değer kaybına uğramış ve köhneleşme eğilimine girmiş olan kent alanlarının günün sosyo-ekonomik ve fiziksel koşullarına uygun olarak yeniden canlandırılması ve kente kazandırılmasını ifade eder.  Kent yenilemeye neden olan olaylar çeşitli olabilir. Kent yenileme ihtiyacı kent içindeki tarihi bir yerleşme, işlevini yitirmiş bir sanayi alanı veya pek çok sosyal ve mekansal sorunu barındıran bir konut alanında veya hızlı ve sağlıksız gelişen kentlerde ortaya çıkan, yasadışı yapılaşma, ulaşılabilirlik, sağlıksız ve yetersiz altyapı arzı, doğal afetler gibi sorunlara çözüm bulma ihtiyacından doğabilir. Kent yenilemeyi sadece eski kent merkezlerinin çöküşünün önüne geçmek için mimari koruma yöntemlerinden biri olarak; konut sıkıntısına çözüm amacıyla; kentsel gelişme çerçevesinde ele alanlar olduğu gibi, her kentin kendi gelimse çizgisi içinde ortaya çıkanlar (olağan) ve beklenmeyen faktörlerden kaynaklananlar seklinde ikiye ayıranlar da vardır. Türkiye için düşünüldüğünde olağan kent yenileme ihtiyacını ortaya çıkaran nedenler ülkemize özgü kentleşme özellikleri ve sorunları ile yakından ilişkilidir. Türkiye’de kentler, aşırı nüfus yığılmaları, afet tehlike ve riskleri, yanlış yer seçimi kararları gibi çeşitli nedenlerden kaynaklanan sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunların her biri, ülkemiz için kentsel dönüşüm / yenileme ihtiyacını doğuran faktörlerdir. Olağandışı kent yenileme nedenlerini ise, depremler başta olmak üzere afetler ve afet riskleri oluşturmaktadır. Ülkemizde Osmanlı döneminde yangın bölgelerinin yeniden inşası ile ilk örnekleri görülen kent yenileme uygulamalarını kültür ve tabiat varlıklarını koruma anlayışı içinde, kentsel sitlere yönelik çalışmalar izlemiş, günümüzde ise, yasa dışı ve yasam kalitesi düşük kentsel alanların yasallaştırılması ve sağlıklaştırılması, prestijli yeni merkezi is alanları, fuar, alışveriş ve eğlence merkezleri, uluslararası tatil köyleri, golf sahaları gibi dönüşüm uygulamaları ile devam etmiştir. Son dönemlerde gecekondular,Van depremi sonrasında ise afet riski olan bölgelerin kent yenileme/dönüşüm projelerinde ön plana geçtiği görülmektedir. 1950’ler ve onu takip eden yıllarda ülkenin sosyo-ekonomik yapısında yaşanmaya başlayan gelişmeler kentleşme hızının ve kentsel nüfusun artısına neden olurken, kentler bu yıllardan itibaren hiç görmedikleri ölçüde hızlı bir dönüşüm sürecine de girmişlerdir. Bu süreçte yeni merkezler ortaya çıkmış, kentlerin gelişme yönleri değişmiş, merkezi iş alanı içinde kentsel rantların artmasıyla ekonomik ömrünü tamamlamadan binaların çoğu yıkılarak yerlerine çok katlı yapılar inşa edilmiş, yeşil alanlar ve tarım toprakları gibi yerleşime uygun olmayan alanlar konutlarla kaplanmaya başlanmış, kent merkezleri daha kalabalık ve değerli hale gelmiştir.

Bu dönüşüm sürecinde kentler plansız gelişmeleri yanında hem doğal, tarihi ve kültürel çevreyi hem de afet risklerini göz ardı ederek büyümüşlerdir. 1950 ve 60’lı yıllardan itibaren İstanbul ve Ankara basta olmak üzere büyük kentler bu dönüşümün simgesi haline gelmiştir. Kent içinin dönüşümü yanında 1980 sonrasında kentler çevrelerine eklenen yeni oluşumlarla (gecekondu alanları, sanayi bölgeleri, devlet kurumları, üniversite kampüsleri vb.) gibi, dengesiz büyümeye başlamışlardır. Gecekondulaşma sorunu bu yıllardan itibaren ekonomik ve sosyal yapıyla bağları çerçevesinde kentsel bir olgu haline gelirken, yaygınlaşmıştır. Olağandışı kent yenileme nedenleri açısından bakıldığında, ülkemizde depremler basta olmak üzere doğal afetlerin ve doğal afet risklerinin kentlerin yenilenmesi ihtiyacını doğuran unsurlar olduğu görülmektedir. Örneğin İstanbul tarih boyunca çok sayıda büyük deprem yaşamış, aynı yerde, yıkıp-yapma ve onarımlarla yeniden inşa edilmiştir. Afetler kent için yenileme yanında, yeni imar düzenlemelerinin hayata geçmesi fırsatını ortaya çıkarmıştır. (1509 depremi sonrasında İstanbul’da olduğu gibi). Yakın tarihimizde de 1998-Ceyhan, 1992-Erzincan, 1995-Dinar, 1966-Varto, 1971-Bingöl depremlerinin ardından söz konusu kentler aynı yerde yeniden inşa edilmişlerdir. Ülkemizde afetin ardından ve afet olmadan önce mevcut tehlike karsısında riskin azaltılması amacıyla yeri değiştirilen yerleşim yerleri vardır. 1939-Erzincan, 1970-Gediz, 1942-Erbaa,  1975-Lice, 1939-Dikili, depremlerinin ardından bu kentler, eski yerleşim yerlerinin yakınında, güvenli bölgelerde, kısmi risk azaltımı önlemleri ile yeniden inşa edilmişlerdir. Türkiye’de meydana gelen depremler içinde 1999-Marmara ve Düzce Depremleri ise neden oldukları can ve mal kayıplarının büyüklüğü, etkilediği alanın genişliği, sonrasında hayata geçirilen yenileme ve risk azatlımı uygulamaları yanında, İstanbul basta olmak üzere farklı kentlerde başlatılan riskin azaltılmasına dayalı yenileme çalışmaları açısından da dönüm noktası oluşturmuştur.

Kentsel Dönüşüm  Mevzuatı

Ülkemizde kentleşme sorunları ile bağlantılı olarak olağan gelimse seyirleri içinde kentler bu şekilde dönüşürken, Türkiye’de kentleşme ve planlama pratiğine kent yenileme kavramının girişi 1970’li yıllara, planlamada bir uygulama aracı olarak kullanılmaya başlanması ise 1980’li yıllara denk düşmektedir. Kentsel dönüşüme ilişkin düzenleme ve uygulamalar uzun süre, mevcut mevzuat ve yasal düzenlemeler çerçevesinde yürütülmüştür. Bu nedenle batıdaki örneklerinde olduğu gibi çok yönlü, kapsamlı politika, teknik ve yöntemlerden, kurumsal ve finansal yapıdan ziyade, yönetim sistemi içinde farklı birimlerin, sorunlar ortaya çıktıkça geliştirmeye çalıştıkları birbirlerinden kopuk ve geçici düzenlemeler ve uygulamalar söz konusu olmuştur. Son yıllarda konuyla ilgili olarak yapılan düzenlemelere kadar yerel yönetimler bazında bazı büyükşehir belediyelerinde kent yenilemeye ilişkin görevleri yerine getiren uygulayıcı birimler olmuştur. Ülkemizde kent yenileme konusu 2000’li yıllardan sonra gündemde daha sık yer etmeye baslarken, konunun akademik camiada tartışılmaya başlanması,2003 yılında TMMOB Şehir Plancıları Odası’nın düzenlediği Kentsel Dönüşüm Sempozyumu ile olmuştur. 2004 yılında TMMOB ile Küçükçekmece Belediyesinin birlikte düzenlediği “Uluslararası Kentsel Dönüşüm Uygulamaları Sempozyumu: Küçükçekmece Atölye Çalışması”yla konu, uluslararası örnekler, somut çözüm önerileriyle ilk kez tartışılmıştır.2004 yılı ve sonrasında AB ile uyum yasalarında kentsel dönüşüm/yenileme konusu yoğun biçimde yer almaya başlamıştır. Bu gelişmeler yanında AB adaylık sürecinin de etkisiyle 2000’li yıllarda yapılan kamu yönetimi reformlarında kentsel dönüşüm konusunu içeren yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bunlardan öne çıkan bazıları şunlardır;

a) 2981 Sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun” (Bu kanunla gecekondu alanları için imar ıslah planı yapma imkânı ortaya çıkmış ve dolaylı olarak kentsel dönüşüm projelerinin yapılmasına olanak sağlanmıştır.)

b)5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu,

c) 5393 sayılı Belediye Kanunu,

d) 5273 sayılı Arsa Ofisi Kanunu ve Toplu Konut  Kanununda Değişiklik  Yapılması İle Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünün Kaldırılması  Hakkında Kanun

e) 5226 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ,

f) 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun ,

g) 5104 sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu.

5216 Sayılı Büyükşehir Belediye Kanununun 7/e maddesinde ise “Belediye Kanununun 69 ve 73 üncü maddelerindeki yetkileri kullanmak.” yetkisi Büyükşehir belediyelerine verilmiş bulunmaktadır. Bu hükümlere göre gerek Büyükşehir belediyelerine ve gerekse belediyelere kentsel dönüşüm ve gelişim projesi adı altında geniş yetkiler verilmektedir.

5393 Sayılı Belediye Kanunu ile ilk kez belediyelere kentsel dönüşüm konusunda görevler verilmiştir.5393 sayılı Kanunun arsa ve konut üretimi başlıklı 69.maddesinde, “Belediye; düzenli kentleşmeyi sağlamak, beldenin konut, sanayi ve ticaret alanı ihtiyacını karşılamak amacıyla belediye ve mücavir alan sınırları içinde, özel kanunlarına göre korunması gerekli yerler ile tarım arazileri hariç imarlı ve alt yapılı arsalar üretmek; konut, toplu konut yapmak, satmak, kiralamak ve bu amaçlarla arazi satın almak, kamulaştırma yapmak, bu arsaları trampa etmek, bu konuda ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları ve bankalarla is birliği yapmak ve gerektiğinde onlarla ortak projeler gerçekleştirmek yetkisine sahiptir” denilmektedir. 73.maddeye göre, “Belediye, kentin gelişimine uygun olarak eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek; konut alanları, sanayi ve ticaret alanları, teknoloji parkları ve sosyal donatılar oluşturmak, deprem riskine karsı tedbirler almak veya kentin tarihî ve kültürel dokusunu korumak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir. Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine konu olacak alanlar, meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile ilân edilir. Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında yıkılarak yeniden yapılacak münferit yapılarda ilgili resim ve harçların dörtte biri alınır. Bir yerin kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilân edilebilmesi için; o yerin belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması ve en az elli bin metrekare olması şarttır. Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır.

Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında bulunan mülk sahipleri tarafından açılacak davalar, mahkemelerde öncelikle görüşülür ve karara bağlanır.” Bunların yanında yasada kentsel dönüşüm uygulamalarını kolaylaştırabilecek, kentsel dönüşümle dolaylı olarak ilgili bazı hükümler de vardır; hemşeri hukukunun tanımlandığı m.13, belediye yetkilerinin tanımlandığı 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun  amacı ise ; “Büyükşehir belediyeleri ve Büyükşehir belediye sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri, il, ilçe belediyeleri, nüfusu 50 bini geçen belediyelerce ve bu belediyelerin yetki alanı dışında il özel idarelerince yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının bölgenin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilerek bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulması, doğal afet risklerine karsı önlem alınması, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması” dır. Kanuna göre, “Yenileme alanları, il özel idarelerinde il genel meclisi, belediyelerde belediye meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ile belirlenir. İl özel idaresinde il genel meclisince, büyükşehirler dışındaki belediyelerde belediye meclisince alınan kararlar Bakanlar Kuruluna sunulur. Büyükşehirlerde ise ilçe ve ilk kademe belediye meclislerince alınan bu kararlar, büyükşehir belediye meclisince onaylanması halinde Bakanlar Kuruluna sunulur. Bakanlar Kurulu projenin uygulanıp uygulanmamasına üç ay içinde karar verir…” Konu ile ilgili olarak ortaya konulan düzenlemelerden biri de, Dönüşüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı’dır. Tasarının genel gerekçesinde 1950’lerden bu yana süregelen hızlı ve sağlıksız kentleşme eğilimi, bölgeler arası gelişme farkları, orman, kıyı ve tarım alanları, su havzalarının yerleşime açılması gibi sağlıksız kentleşme özelliklerinden, bu sorunlara çözüm olarak geçmişte geliştirilmiş olan öneriler ve bunların yetersizliklerinden (gecekonduları yıkma, yerine yenisini yaptırmama, dar gelirlilerin arsa edinmelerini sağlamak vb.) söz edilmektedir. Bu durum saptamasının ardından genel gerekçede “fiziki mekanın güvenli, nitelikli, yaşanabilir kılınması için afet riski taşıyan alanların, fiziki, sosyal ve ekonomik köhneleme alanlarının, korunması gerekli doğal, tarihi ve kültürel çevre alanlarının toplum yararı esas alınarak dönüşüm plan ve projeleri kapsamında tasfiye, yenileme, iyileştirmeye tabi tutulması gerektiği” belirtilmektedir. Genel gerekçede ayrıca, 5366 sayılı kanunun sadece “sit alanı olarak tescil ve ilan edilmiş olan alanlarda kalan yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunmasını esas alması” ve 5393 sayılı belediye kanununun 73. maddesi ile belediyelere kentsel dönüşüme ilişkin görevler verilmesinin doğurduğu yeni yasal düzenleme gerekliliği belirtilmektedir. Tasarının amacı “İmar planı bulunsun veya bulunmasın kentsel ve kırsal tüm alanlarda bilim, teknik, sanat ve sağlık kurallarına uygun olarak, afetlere ve kentsel risklere duyarlı yasam çevrelerinin oluşturulması için veya fiziki köhneleşme ve sosyal ve teknik altyapının yetersiz ve niteliksiz olduğu alanların iyileştirme, tasfiye, yenileme ve gelişimini sağlamak üzere dönüşüm alanlarının tespitine ve dönüşümün gerçekleştirilmesine dair her türlü iş ve işlemler ile ilke ve esasları belirlemektir.”

Yine, 5104 sayılı Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu ile kuzey Ankara girişi ve çevresini kapsayan alanlarda kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde fiziksel durumun ve çevre görüntüsünün geliştirilmesi, güzelleştirilmesi ve daha sağlıklı bir yerleşim düzeni sağlanması ile kentsel  yaşam düzeyinin yükseltilmesi amaçlanmıştır.

Bu Kanunun 4. maddesine göre, ilgili mevzuatına göre ilçe belediyeleri ve diğer kamu kuruluşlarına ait olan, her ölçek ve nitelikteki imar plânları, parselasyon plânları ve benzeri imar uygulamalarına dair izin ve yetkiler ile proje onayı, yapı izni, yapım sürecindeki yapı denetimi, yapı kullanma izni ve benzeri inşaata dair izin ve yetkiler Proje alan sınırları içinde kalan bölgede Belediyeye aittir. Proje alanı içinde her ölçekteki imar planları Belediyece yapılır, yaptırılır ve onanır.

Proje alan sınırları içindeki tüm gayrimenkuller, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mevzuata uygun olarak yapılmış ve onaylanmış herhangi bir ölçek ve türdeki imar plânı kapsamında kalsalar dahi, bu Kanuna göre yapılacak plân hükümlerine tâbi olurlar.

Proje alan sınırları içinde kalan bölgede, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan plânların uygulanması Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren durur. Bu plânların kısmen veya tamamen uygulanmaya devam edilmesi ya da bu Kanuna göre yeniden yapılması hususunda Belediye yetkilidir.

1999 Depremlerinin ardından oluşmaya başlayan duyarlılıkla afetler karsısında risk azaltımı araçlarından biri olarak kent yenileme/dönüşümden söz edilmeye başlanmıştır. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın ) 2004 yılında düzenlediği Deprem Şurası’nın Mevzuat Komisyonu Raporuna sakınım planları; acil müdahale gerektiren yüksek risk alanları ve kamu yararı açısından zorunluluk gösteren alanların topyekun fiziki düzenlemesi ve sosyal kalkınmasını amaçlayan özel bir planlama türü olarak “kentsel dönüşüm eylem planları” tanımlamaktadır. Söz konusu planlar, yapı güçlendirme, boşaltma, birleştirme, yeniden paylaştırma, yenileme projelerinde ortak oluşturma, hızlı kamulaştırma, gayrimenkul aktarım hakları gibi araçları kullanır. Doğal afetler nedeniyle dönüşüm/yenileme stratejisinin öneri olarak dile getirildiği bir başka belge ise 2004-Türkiye İktisat Kongresi Afet Komisyonu Raporudur. Buna göre, sakınım planları kapsamında yerel yönetimlerin kentsel dönüşüm alanlarında boşaltma, yenileme, güçlendirme vb. araçların geliştirilmesi önerilmektedir.

Kentsel Dönüşümün Uygulanması

Türk planlama sistemi içinde henüz yeni olduğu söylenebilecek kent yenileme anlayışı 1980 sonrası süreçte özellikle gecekondu alanlarının dönüştürülmesi amacıyla uygulanmaya başlanmıştır.   1980’li yıllarda bu amaçla hazırlanan ve kamunun öncülüğünde uygulanan ilk kentsel dönüşüm projeleri Dikmen Vadisi ve Portakal Çiçeği Kentsel Dönüşüm Projeleridir. Bu yıllardan sonra kentsel dönüşüm projeleri, gecekondu alanlarının iyileştirilmesinden uluslararası sermayenin de dâhil olduğu büyük projelere kadar çeşitli ölçeklerde uygulanmaktadır

Türkiye’nin en hızlı büyüyen kenti İstanbul, hem kamu müdahalesi ile hem de kamu müdahalesi dışında yapılan çeşitli türlerde kentsel dönüşüm projelerine yoğun biçimde sahne olmaktadır. Bunun yanında Ankara ve İzmir basta olmak üzere ülkenin çoğu kentinde farklı türlerde kentsel dönüşüm projeleri hayata geçirilmektedir. Bu projelerden bazılarını türlerine göre su şekilde gruplandırmak mümkündür;

               a)Çöküntü bölgelerinin / gecekondu alanlarının dönüşümü: İstanbul’da kıyı alanlarında Tuzla, Beykoz, Sarıyer, Silivri’deki gecekondu bölgelerinin, eski sanayi alanlarının (Kağıthane Deresi ve çevresi, Pendik, Kartal sahili ve Maltepe’de eski mermer ocaklarının bulunduğu bölge; Beykoz’da Beykoz Deri Kundura, Paşabahçe tesislerinin üretimlerine son vermeleri ile ortaya çıkan bos alanlar) yerlerine lüks konut alanları, is merkezlerinin yapılması; Ankara’da Güneypark Konutları, TOKİ’nin farklı kentlerde uyguladığı projeler, İzmir-Kadifekale, Karşıyaka-Şemikler, Ege Mahallesi örnekleri. Ankara’da gecekondu alanlarının yoğunlaştığı bölgeler (Çankaya, Altındağ, Etimesgut, Gölbaşı, Keçiören, Mamak, Sincan, Yenimahalle) basta olmak üzere kentsel dönüşüm projeleri uygulanmaktadır. Bunlara örnek olarak GEÇAK (Çankaya), Aktaş-Atilla (Altındağ), Ege (Mamak) ve Şirindere (Yenimahalle) Kentsel dönüşüm projeleri örnek olarak verilebilir.

               b)Soylulaştırma: İstanbul’da kıyı kesimindeki tarihi yapılarda; 1970 ve 1980’lerde Kuzguncuk, Arnavutköy, Ortaköy, Cihangir, Beyoğlu, Galata, Balat ve Fener gibi tarihi veya özgün niteliği olan ve zaman içinde çöküntü sürecine girmiş olan semtlerin dönüşümü.

               c) Merkezi iş alanının dönüşümü: İstanbul’da Beşiktaş ve çevresinin yeni merkezi iş alanı olması, iş merkezlerinin burada yer seçmesiyle yaşadığı dönüşüm; Maslak ve Büyükdere aksı; İzmir’de ,İzmir Kent Merkezi Projesi.

             d) Prestij projeleri ile dönüşüm: İstanbul’da Beyoğlu, Galataport, Kadıköy’de Haydarpaşa Liman Bölgesi.

              e) Sit alanlarının korunması ve turizm amaçlı dönüşüm: İstanbul’da Tarlabaşı, Hacıhüsrev, Tophane, Dolapdere, Okmeydanı’ndaki kısmi projeler; Tarihi Yarımadayı kapsayan Fatih ve Eminönü’ndeki turizm amaçlı dönüşüm, Ulus Tarihi Kent Merkezinin Dönüşümü Projesi, Beypazarı Evlerinin Restorasyonu Projesi.

             f)TOKİ’NİN öncülüğünde başlatılan dönüşüm projeleri: İstanbul Tuzla’da, Pendik’te (İstanbul park Formula 1 Pisti, yat limanı, Sabiha Gökçen havaalanı, Sabancı Üniversitesi)

             g)Doğal afetler nedeniyle kentsel dönüşüm: İstanbul’da Zeytinburnu, Bakırköy, Küçükçekmece’de bu amaçla projeler yapılmaktadır. İzmir’de heyelan bölgesi olan Ballıkuyu ve Vezirağa’daki bölgelerin tasfiyesi. Bunların yanında, depremden hasar gören kentler de (Adapazarı, İzmit, Değirmendere, Düzce gibi) zorunlu olarak yeni konut alanlarının yapılması, yeni gelişme alanlarının belirlenmesi ile dönüşüm sürecine girmişlerdir. Dönüşüm projelerinde kamu ve özel sektör yanında Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) dönüşüm alanlarındaki hareketin tetikleyicisi konumundadır. 2006 itibariyle TOKİ, 100 belediye ile gecekondu dönüşüm protokolleri imzalamış, ilk etapta 52 ayrı bölgede 65 bin konutu tamamlamıştır. Kentin bos arazilerindeki veya özel mülkiyete ait yerlerde özel şirketler kendileri projeler yaparken, proje yapılması riskli olan gecekondu alanlarında genellikle TOKİ ve belediyelerin uygulamaları görülmektedir. Belediyelerin belediye şirketleri aracılığıyla yürüttüğü projeler de vardır. Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde KİPTAS, Kocaeli de Kent Konut gibi.

Mevzuat ve Uygulamaya Yönelik Eleştiriler

Ülkemizde son dönemlerde adından sıkça söz edilmeye başlanan kentsel dönüşüm kavramı, anlayışı ve konuya ilişkin düzenlemeler, aynı zamanda bir tartışma zemininin oluşmasının da yolunu açmıştır. Konuya ilişkin eleştirileri kavramsal, mevzuat ve uygulama boyutları çerçevesinde değerlendirmek mümkündür. Kavramsal boyutu ile değerlendirildiğinde, Avrupa’daki gelişim çizgisinde büyük, geniş kapsamlı sosyal programların bir parçası olarak uygulama imkânına kavuşan kent yenileme düşüncesinin ülkemizde, benzer sosyal dönüşüm programlarından ziyade küreselleşme ve bunun kamu yönetimi, kent yönetimi üzerindeki etkilerinin sonucunda ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Yerleşme ve imara ilişkin yasal metinlerin kentsel dönüşümle olan ilgileri açısından bakıldığında, bunların yetersiz oldukları, hatta 3194 sayılı İmar Kanununda, 5226 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda dahi konuya ilişki hiçbir düzenleme olmadığı görülmektedir.Son dönem yerel yönetim reformlarında getirilen kentsel dönüşüm / yenilemeye ilişkin öngörüler, genellikle fiziksel veya ekonomik uygulama araçlarını ortaya koymak veya yasal olarak uygulamaların önünü açmakla sınırlı kalmış, farklı dönüşüm sorunları karsısında geliştirilen çözümler, fiziki mekanın dönüştürülmesine indirgenmiş, yenilemenin sosyal, ekonomik ve kültürel boyutları göz ardı edilmiştir. Kamu sektörü açısından durum böyle iken, özel sektörün de kentsel dönüşüme olan ilgisi ancak son yıllarda ortaya çıkmaya başlamış, ancak bu ilgi daha ziyade karın yüksek ve kısa sürede elde edilebilecek olduğu alanlarda yoğunlaşmıştır.Türkiye’de kentsel dönüşüm sorunlarına cevap, belirli bir plan kapsamında değil, daha ziyade gündelik, kendiliğinden gelişen çözümler olarak karsımıza çıkmaktadır. Kentlerin hızlı dönüşüm sürecini planlayacak, sistematik hale getirecek politikalar aynı hızda üretilememektedir. Kentsel dönüşüme ilişkin mevzuat düzenlemeleri de uygulamalar ölçüsünde tartışılan, özellikle meslek odaları (TMMOB Şehir Plancıları Mimarlar Odası, YAYED gibi) ve akademisyenler tarafından eleştirilen bir konu olmuştur. Ülkemizde mevcut yasal düzenlemeler ve koordinasyon eksikliği, kentsel dönüşüm uygulamaları karsısında ortaya çıkan en önemli güçlüklerdendir. Konuya ilişkin bazı yasal düzenlemelerin varlığına ve son dönem yerel yönetim yasaları kapsamında konuya ilişkin önemli düzenlemeler yapılmış olmasına rağmen bunların yeterli olmadıkları görülmektedir. Örneğin 3194 sayılı İmar Kanunu kentsel dönüşüm uygulamaları için esas referans kaynaklarından biri olmasına rağmen, kentsel dönüşüm uygulamalarının ölçeğinin nasıl ve ne şekilde uygulanacağı, uygulama süresinin ne olacağı, uygulama alanında olması gereken teknik ve sosyal koşullar gibi verilerin ne olacağına dair bilgilerin eksikliği nedeniyle yetersiz kalmaktadır. Kanunun 18. maddesinin arazi ve arsa düzenlemelerine yönelik hükümlerinin detaylı olmamasından dolayı uygulamalar nedeniyle doğan aksaklıkların çözümüne ilişkin birçok Danıştay kararı bulunmaktadır. 5393 sayılı Belediye Yasasında belirtilen 50.000 nüfus ölçütü ve50.000 metrekareölçütlerinin dönüşüm alanını belirlemede esas kabul edilmesi, dönüşüm alanı kararının belediye meclisinde verilmesi, uzmanlara danışılmaması gibi konular sorun oluşturabilecek unsurlardır.Bu durum 3194 sayılı Kanunun 8.maddesi uygulamasında yani imar planı yapımı ve değişikliğinde yetkili organ olan belediye meclisinin tek yetkili olması nedeniyle istenilen ve beklenilen planlı kentleşme yerine, ranta ve özel isteklere dayalı kentlerin,çarpık  kentleşmenin önünü  açmıştır.1580 sayılı belediye kanunu ve 3194 sayılı İmar Kanununda, dönüşüm projelerinin uygulanması konusu açık ifadelerle tanımlanıp, belediyelere yetki verilmemişken, 5393 sayılı Belediye Kanununun 73.maddesiyle,belediyelere dönüşüm projeleri ile ilgili olarak tam yetki verilmiş ve deprem riskli alanlarda müdahale imkânı tanınmıştır. Ancak kanunun, kentsel dönüşüm sürecinin nasıl olacağını açık bir biçimde tanımlanmamış olması, sadece kentsel dönüşüm projelerinin uygulanmasında kamulaştırma yönteminin nasıl kullanılacağı belirtilmesi nedeniyle eksiklikler taşımaktadır. 5366 sayılı Kanunda da dönüşüm alanlarını belirleme kriterleri tanımlanmamış, bu süreçte il özel idareleri ve belediyelerin proje uygulama, denetim gibi süreçlerdeki yetki ve sorumlulukları detaylı biçimde ele alınmıştır. Bu durum, uygulamada bu birimler arasında yetki karmaşası ortaya çıkarmaktadır.Diğer taraftan, 2985 sayılı Toplu Konut Kanunuyla da kentsel dönüşüm proje alanlarının belirlenmesi ve örgütlenme modelinin nasıl oluşturulacağının yanı sıra sosyal boyutunun nasıl ele alınacağına dair bir düzenleme getirilmemiştir.

Sonuç ve Düşünceler:

Kentsel Dönüşüm konusu, ülkemizde son yıllarda uygulama örnekleri ve üzerinde yapılan tartışmalarla öne çıkan kavramlardan biridir. Kentler doğaları gereği dönüşüm içerisinde iken önemli olan nokta bu dönüşümün nasıl yönlendirileceği ve en başarılı çözüme nasıl ulaşılabileceğidir. Bu anlamda kentsel dönüşüm kavramının kullanımı ve uygulamalarına baktığımızda çoğunun kavramın gerçek anlamından ve amaçlarından uzakta olduğu, sadece yeni olmanın cazibesiyle kullanıldığı görülmektedir. Bu anlamda uygulayıcıları kentsel dönüşüm kavramını her kentsel derde deva olabilecek bir araç gibi veya yaptıkları her tür imar uygulamasının esas nedeni olarak görebilmekte / gösterebilmektedirler. Öncelikle, kavramın bu yanlış kullanımının terk edilmesi, kentsel dönüşümün ne olup ne olmadığı üzerine akademisyenlerin, meslek uzmanlarının çalışmaları ve başarılı uygulama örneklerinden faydalanılması gerekmektedir. Kentlerin içinde bulundukları sürekli dönüşüm sürecini, kentlerin mevcut kaynaklarının, altyapı ve yatırımlarının verimli biçimde kullanılmasını sağlamak ve nihayetinde kentlerin uzun vadeli planlar çerçevesinde gelişimlerini kontrol etmek için kentsel dönüşüm etkili bir araç olabilir. Özellikle Türkiye gibi basta doğal afet riskleri olmak üzere sorunları çok olan kentlerin daha güvenli, yaşanabilir hale getirilmesinde; özgün niteliği olan kentlerin kültür ve tabiat varlıklarının korunarak yaşatılmasında kentsel dönüşümden faydalanılabilir. Ancak, öncelikle kavramın anlaşılması ve mevzuattaki bazı eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede su öneriler getirilebilir:

♦Kentsel dönüşüm konusunda farklı kanuni düzenlemeler arasında, mimarlık ve şehirciliğin uzmanlık alanları arasında bütünlük sağlanmalıdır. (örneğin, İmar mevzuatı ve afet kanunu gibi) Parça parça düzenlemelerde bulunmak yerine tek bir yasa bütünlüğü altında çözümler üretilmelidir.

♦Kentsel dönüşüm uygulamaları, ilke ve kuralları açık olarak belirlenmiş bir çerçevede yürütülmelidir. Özellikle yenilemenin temel amaçları belirlenirken, ülkemiz için öncelikli gerekçe doğal afetler olmalıdır. Kentsel dönüşüm amaçlı kamu müdahaleleri, sadece olası afet bölgelerinde kamu yararı için öngörülmelidir.

♦Kentsel dönüşüm sadece fiziki yenilemeyi değil, kapsamlı bir sosyo-kültürel programı, yerel kalkınma programını da içermeli, kapsamlı bir dönüşüm programının parçası olarak katılımcı yaklaşımlara olanak vermelidir.

♦Dönüşüm projelerinin geliştirilmesinde teknik sorumluluğun hangi meslek alanlarına ait olduğu açıkça düzenlenmelidir,

♦Kentsel dönüşüm müdahalelerinde yerel yönetimlerin kapasiteleri ortadadır. Dönüşüm plan-projeleri hazırlamada yerel yönetimlere destek olmak amacıyla; rehberler ve deneyimli, uzman teknik eleman merkezi yönetimce,meslek odalarınca ve üniversitelerce sağlanmalıdır,

♦Dönüşüm projelerinde tek tip standart uygulamalar yerine yerelin özgünlüğünü ön plana çıkaran projelere ağırlık verilmelidir.

Ercüment AKIŞ

                                                                                                           İçişleri Bakanlığı

                                                                                            Mahalli İdareler Başkontrolörü

   KAYNAKÇA

 AKKAR, Müge (2006) “Kentsel Dönüşüm Üzerine: Batıdaki Kavramlar, Tanımlar, Süreçler ve Türkiye”,CEYLAN, Eda Çaçtaş, A.C. KUTLU (2007) “Yerel Yönetim Kavramı ve Kentsel Dönüşüm Projelerinde Yetki Karmaşası”, TMMOB Yerel Yönetimlerde Dönüşüm Sempozyumu,EKE, Feral ve Aysu Uğurlar (2005) “Kentsel Dönüşüm. Basarı mı Hata Mı?”,ÖZDEN, Pelin Pınar (2007) “Belediyelerin Sosyal Programları ve Kentsel Yenileme”, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar: Nobel Yayın, Ankara.ÖZDEN, Pelin Pınar (2008) Kentsel Yenileme, İmge Kitabevi, Ankara,YAYED (Yerel Yönetim Araştırma, Yardım ve Eğitim Derneği) (2006) Dönüşüm Alanları Yasa Tasarısı Üzerine YAYED Görüsü

Yazıldı Makale ve Görüşler
Onceki Sayfa ← Sonraki Sayfa →

Son Yazılar

  • Sayıştay Daire Kararları
  • İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına Dair Yönetmelik Değişikliği
  • İmar Kanunu Değişiklik Taslağı (TBMM Komisyonlarında Görüşülen..)
  • 2020 Yiyecek Yardımı Tebliği
  • Tahsilat Genel Tebliği

Son yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Arşivler

  • Şubat 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Eylül 2019
  • Temmuz 2019
  • Haziran 2019
  • Mayıs 2019
  • Nisan 2019
  • Mart 2019
  • Ocak 2019
  • Aralık 2018
  • Kasım 2018
  • Ekim 2018
  • Eylül 2018
  • Ağustos 2018
  • Temmuz 2018
  • Haziran 2018
  • Mayıs 2018
  • Nisan 2018
  • Mart 2018
  • Şubat 2018
  • Ocak 2018
  • Aralık 2017
  • Kasım 2017
  • Ekim 2017
  • Eylül 2017
  • Ağustos 2017
  • Temmuz 2017
  • Haziran 2017
  • Mayıs 2017
  • Nisan 2017
  • Mart 2017
  • Şubat 2017
  • Ocak 2017
  • Aralık 2016
  • Kasım 2016
  • Ekim 2016
  • Ağustos 2016
  • Temmuz 2016
  • Haziran 2016
  • Mayıs 2016
  • Nisan 2016
  • Mart 2016
  • Şubat 2016
  • Ocak 2016
  • Aralık 2015
  • Kasım 2015
  • Ekim 2015
  • Eylül 2015
  • Ağustos 2015
  • Temmuz 2015
  • Haziran 2015
  • Mayıs 2015
  • Nisan 2015
  • Mart 2015
  • Şubat 2015
  • Ocak 2015
  • Aralık 2014
  • Kasım 2014
  • Ekim 2014
  • Eylül 2014
  • Ağustos 2014
  • Temmuz 2014
  • Haziran 2014
  • Mayıs 2014
  • Nisan 2014
  • Mart 2014
  • Şubat 2014
  • Ocak 2014
  • Aralık 2013
  • Kasım 2013
  • Ekim 2013
  • Eylül 2013
  • Ağustos 2013
  • Temmuz 2013
  • Haziran 2013
  • Mayıs 2013
  • Nisan 2013
  • Mart 2013
  • Şubat 2013
  • Ocak 2013
  • Aralık 2012
  • Kasım 2012
  • Ekim 2012
  • Eylül 2012
  • Ağustos 2012
  • Temmuz 2012
  • Haziran 2012
  • Mayıs 2012
  • Nisan 2012
  • Mart 2012

Kategoriler

  • Duyurular
  • Güncel Mevzuat
  • Kategori Dışı
  • Makale ve Görüşler
  • Pratik Bilgiler
  • Seminerler
  • Soru / Cevap
  • Sunumlar
  • Yargı Kararları
  • Yayınlarımız